Türkiyede yapılan meallerin bazılarında dikkatimizi çeken fazla hata kur'an bütünlüğüne riayet edilmeden yapılan ayet mealleridir. Kur'anı türkçe meallendirmek için sadece arpaça bilmenin yeterli olmadığı , arapça bilgisinden daha gerekli olan meal yapan kişinin kur'an bütünlüğüne olan hakimiyetidir. Bu hakimiyet noksan olunca bazı hataların yapılması kaçınılmazdır. Yazımızda konu edeceğimiz enbiya s. 95. ayetinin farklı mealleride kur'an bütünlüğüne hakimiyet eksikliğinden kaynaklanan bir durumdan ötürü farklı olarak meallendirlmiştir. Gördüğümüz mealler içinde kur'an bütünlüğüne uygun olan meali merhum elmalılı kendisinin "hak dini kur'an dili" adlı eserinin orjinalinde vermiş ancak bu mealide onun bu eserini sadeleştirenler maalesef katletmişlerdir. Önce ayet ile farklı mealleri verip elmalılının bu ayet hakkındaki orjinal tefsirinden ilgili ayetin tefsirini verip sadeleştirilen meal ile aradaki farkı görelim.
1- Bizim helak ettiğimiz bir şehre artık (dünya) hayatı artık haramdır. Şüphesiz onlar bir daha dünyaya dönemezler.
2-Yok ettiğimiz kasaba halkının ahirete ceza görmek üzere bize dönmemesi imkansızdır.
3-İhlak ettiğimiz karyeye dahi haramdırki rucu etmiyecek olsunlar. (elmalılının orjinal meali)
Yapılan meallerin hepsi 1. ve 2. şıktaki mealler doğrultusundadır. 1. şıktaki meale göre, helak edilen bir şehrin dünyaya dönmesi imkansızdır.2. şıktaki meale göre ise helak edilen bir şehir halkı mutlaka ahirette ceza görecektir. Bunların neresi yanlış diye bir soru akla gelebilir. evet helak bir şehir halkı bir daha dünyaya geri dönemez, yine helak edilen bir şehir halkı ahirette mutlaka hesaba çekilecektir. Ancak enbiya s. 95. ayeti bize acaba bunlardanmı bahsediyor?.
Bu ayetin nasıl bir konudan bahsettiğini anlamak için yine siyak ve sibaka ayrıca sure bütünlüğüne bakmak gerekmektedir. Surenin 96. ve 97. ayet meallerine bakarak nasıl bir meseleden bahsettiği konusunda fikir sahibi olmak mümkündür.
[021.096] [E0]- Nihayet Ye'cûc ve Me'cûc açılıb da her tepeden saldırdıkları.
[021.097] [E0] ve hak va'd yaklaştığı vakıt, o zaman işte o küfredenlerin derhal gözleri belerecek «eyvah bizlere biz bundan gaflet ettik, hayır kendimize zulmetmiş olduk» diyecekler.
97. ayete baktığımız zaman kıyamet zamanı kafirlerin yaptıklarından bir pişmanlık duydukları ve zalimliklerini kendi ağızları ile itiraf etmeleri dile getirilmektedir. Bu pişmanlık aynı surenin 6. ve 15 ayetleri arasına baktığımız o ayetlerde helak edilen şehir halklarının bu helaklerine küfürlerinin sebeb olduğu ve helak anında ise 14. ayette " yazıklar bize dediler. Gerçekten biz zalimlermişiz" şeklinde pişmanlıkları dile getirilmektedir. Kafirlerin helak anındaki pişmanlıkları diğer ayetlerdede dile getirilmektedir.
-021.046-Rabbinin azabından onlara bir esinti dokunsa: «Vah bize! Doğrusu biz haksızdık» derler.
-007.005- Zorlu azabımız onlara geliverince yakarabildikleri: «Biz gerçekten zulme sapanlardandık» demelerinden başka olmadı.
-010.090-91- İsrailoğullarını denizden geçirdik, Firavun ve askerleri haksızlık ve düşmanlıkla ardlarına düştüler. Firavun boğulacağı anda: «İsrailoğullarının inandığından başka tanrı olmadığına inandım, artık ben O'na teslim olanlardanım» dedi.O'na: «Şimdi mi inandın? Daha önce baş kaldırmış ve bozgunculuk etmiştin» dendi.
-040.084-85 Şiddetli azabımızı gördüklerinde: «Yalnız Allah'a inandık; O'na koştuğumuz eşleri inkar ettik» dediler.Ama, Bizim şiddetli azabımızı görüp de öyle inanmaları kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah'ın kulları hakkında, öteden beri yürürlükte olan yasasıdır. İşte inkarcılar o zaman hüsranda kaldılar.
Ayetlerde kafirlerin helak olma anındaki pişmanlıkları dile getirilmiştir , mümin (40) 85. ayetindeki " bu Allahın kulları hakkında öteden beri yüyülükte olan yasasıdır" cümlesinden anlaşılmaktadırki , helak anında kafirlerin pişmanlık göstermeleri ve bu pişmanlığın fayda etmediği Allahın sünnetidir
Enbiya s. 95. ayetini de bu çerçeve içinde anlamak gerekmektedir devam eden 96. 97. ayetler ile birlikte anlaşılması gerektiği için bu ayeti , kafir olupta helaki hakeden bir şehir halkının o helak anında pişman olup imana dönmemelerinin imkansız olduğu , o kafirlerin mutlaka pişman olup imana döneceklerini, siyak ve sibak, sure ve kuran bütünlüğü içindeki bağlantısının kurularak anlaşılmaya çalışıldığı takdirde elmalılının verdiği meal üzerinden anlamak daha doğru olduğu kananatindeyiz. Ancak merhumun bu mealini onu sadeleştirme adına yola çıkanlar anlayamamıştır. Şimdi elmalılı merhumun tefsirindeki bu ayet ile ilgili kısmı ve sadeleştirlmiş hali arasındaki farkı görelim.
ELMALILI TEFSİRİNDE ENBİYA S. 95 AYETİ VE SADELEŞTİRİLMİŞİNDEKİ HATA
Merhum elmalılı hamdi yazır "hak dini kur'an dili" adlı tefsirinde enbiya s. 95. ayetini "İhlak ettiğimiz karyeye haramdırki rucu etmeyecek olsunlar" şeklinde meallendirerek şunları yazar ( orjinal metninden alıntıdır):
" Yani surenin başlarında geçtiği üzere helake mahkum ettiğimiz memleket ahalisinede dönün bakalım denildiği zaman inkarlarından dönecekler dönmemeleri mümkün değildir." Eyvah,bizler zalim idik " diyerek feryad ede ede biçilip söneceklerdir."
Orjinal metne sadık kalarak yapılacak bir sadeleştirme şu şekilde olmalıdır. " helak anı geldiği zaman o helakı haketmiş olan o kavim mutlaka imana dönecektir. imana dönmemesi imkansızdır "
Gördüğümüz mealler içinde tek doğru meal olarak verebileceğimiz merhumun meali ancak onu "sadeleştirme" adına yola çıkanlar tarafından anlaşılamamış ve iki ayrı sadeleşmiş elmalılı meali şu şekildedir.
[021.095] [E1] Helak ettiğimiz bir belde (halkı) nın Bize dönmemesi imkansızdır.
[021.095] [E2] Yok ettiğimiz bir memleket (ahalisinin ahiretteki cezasını da çekmek üzere) bize dönmemesi gerçekten imkansızdır.
Merhumun sadeleştrilmiş tefsirinde bu ayet ile ilgili yazılanlar şunlardır. "95- Yok ettiğimiz bir memleket halkının da bize dönmemesi gerçekten imkansızdır. Yani sûrenin baş taraflarında geçtiği üzere, yok olmaya mahkum ettiğimiz bir memleket halkına da "dönün bakalım" denildiği zaman, inkârlarından dönecekler, dönmemeleri mümkün değildir. "Eyvah bizler zalim idik!..." diye itiraf ederek feryat ede ede biçilip söneceklerdir.
Merhumun tefsirini bu şekilde sadeleştirenler, tefsirin sadeleştirilmesindeki ibare ile meal arasında bir bağlantı kurmayarak ayetin meali ile tefsirindeki bağı koparmışlardır. Böylece enbiya s. 95. ayetini sadece, elmalılı merhum sure bütünlüğünde anlamış ve o şekilde bir meal vermiş olmasına rağmen onu sadeleştirenler bunu anlamayarak başka meallerden aldıkları herhangi bir meali elmalılı mealine koymuşlardır.
Sonuç olarak , enbiya s. 95 ayeti ile ilgili yapaılan meallere baktığımız zaman ağırlıklı olarak 2 farklı meal gözümüze çarpmakta, ancak bu 2 mealden hiçbiri sure bütünlüğü ile bir uygunluk arzetmemektedir.Mrehum elmalılı hamdi yazırın "hak dini kur'an dili" adlı eserinde bu ayete doğru meal verilmesine rağmen bu eserin sadeleştirilmişinde yapılan tefsir ile mealin birlikteliği koparılarak yanlış bir sadeleştirme yapılmıştır. Sadeleştirmeyi yapanların bırakın kur'an bilgisini elmalılının yazdıklarını anlayacak kapasiteden yoksun oldukları aşikardır. Umariz bu yanlış düzeltilir ilmi ahlaka uygun olan bir şekilde eserin orjinalinden kopuk olmayan bir sadeleştirme yapılır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.