19 Mayıs 2012 Cumartesi

Tevrat'ın Kur'an İle Sağlaması 10 (Yaratılış Bölümü "Kaybolan Kase ")

Tevrat'ın kur'an ile sağlaması başlıklı seri yazılarımıza yusuf as ın kıssasının anlatıldığı bölümler ile devam ediyoruz. 


---------Yaratılış 44. 
                                                               Kaybolan kase

1 Yusuf kâhyasına, “Bu adamların torbalarına taşıyabilecekleri kadar yiyecek doldur” diye buyurdu, “Her birinin parasını torbasının ağzına koy. 2 En küçüğünün torbasına benim gümüş kâsemi ve buğdayının parasını koy.” Kâhya Yusuf'un buyruğunu yerine getirdi.
3 Sabah erkenden adamlar eşekleriyle yolcu edildi. 4 Onlar kentten pek uzaklaşmamıştı ki Yusuf kâhyasına, “Hemen o adamların peşine düş” dedi, “Onlara yetişince, ‘Niçin iyiliğe karşı kötülük yaptınız?’ de, 5 ‘Efendimin şarap içmek, fala bakmak için kullandığı kâse değil mi bu? Bunu yapmakla kötülük ettiniz.’ ” 6 Kâhya onlara yetişip bu sözleri yineledi.
7 Adamlar, “Efendim, neden böyle konuşuyorsun?” dediler, “Bizden uzak olsun, biz kulların böyle şey yapmayız. 8 Torbalarımızın ağzında bulduğumuz paraları Kenan ülkesinden sana geri getirdik. Nasıl efendinin evinden altın ya da gümüş çalarız? 9 Kullarından birinde çıkarsa öldürülsün, geri kalanlar efendimin kölesi olsun.”
10 Kâhya, “Peki, dediğiniz gibi olsun” dedi, “Kimde çıkarsa kölem olacak, geri kalanlar suçsuz sayılacak.” 11 Hemen torbalarını indirip açtılar. 12 Kâhya büyükten küçüğe doğru hepsinin torbasını aradı. Kâse Benyamin'in torbasında çıktı. 13 Kardeşleri üzüntüden giysilerini yırttılar. Sonra torbalarını eşeklerine yükleyip kente geri döndüler.
14 Yahuda'yla kardeşleri Yusuf'un evine geldiğinde, Yusuf daha evdeydi. Önünde yere kapandılar. 15 Yusuf, “Nedir bu yaptığınız?” dedi, “Benim gibi birinin fala bakabileceği aklınıza gelmedi mi?”
16 Yahuda, “Ne diyelim, efendim?” diye karşılık verdi, “Nasıl anlatalım? Kendimizi nasıl temize çıkaralım? Tanrı suçumuzu ortaya çıkardı. Hepimiz köleniz artık, efendim; hem biz hem de kendisinde kâse bulunan kardeşimiz.”
17 Yusuf, “Benden uzak olsun!” dedi, “Yalnız kendisinde kâse bulunan kölem olacak. Siz esenlikle babanızın yanına dönün.”  

Bu bölümde yusuf as kardeşlerine ihtiyaçları olan erzakı verir ve kendi su kabını ve erzakların parasını küçük kardeşinin yükünün içine koydurur. Kur'anda, yükün içine konulan su kabı yusuf as ın değil hükümdarın su kabı olduğu bildirilir. Bu bölümün kur'anda anlatılan ayetlerinin meali şöyledir. 

-----12.70-77.  Yusuf onların yüklerini yükletirken, bir su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra bir münadi şöyle bağırdı: «Ey kervancılar, siz hırsızsınız!»Geri dönerek, «Ne kaybettiniz?» dediler.«Hükümdarın su kabını kaybettik, onu getirene bir deve yükü mükafat verilecek, buna ben kefil oluyorum» dediler.«Allah'a yemin ederiz ki memleketi ifsat etmeğe gelmediğimizi ve hırsız da olmadığımızı biliyorsunuz» dediler. «Yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?» dediler.«Cezası, kimin yükünde bulunursa, ceza olarak ona el konulur; biz zalimleri böyle cezalandırırız» dediler.Yusuf kardeşinin yükünden önce onlarınkini aramaya başladı; sonra kardeşinin yükünden su kabını çıkardı. İşte biz Yusuf'a böyle bir plan kullanmasını vahyettik. Çünkü hükümdarın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı, meğer ki Allah dileye. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Her ilim sahibinden üstün bir bilen bulunur.«Çalmışsa, daha önce kardeşi de çalmıştı» dediler. Yusuf bunu içinde sakladı, onlara açmadı. İçinden, «Durumunuz pek kötüdür; anlattığınızı Allah daha iyi bilir» dedi. 

Kur'anda anlatılan bu bölümde tevrat'ta olmayan, kardeşleri tarafından yusuf as ın da hırsızlık ile suçlanması ve kardeşini alıkoyması için ona öyle bir plan uygulaması aksi takdirde hükümdarın kanunlarındaki hırsızlık suçunun cezasının o şekilde olmadığı bildirilmektedir.  

---------Yahuda Benyamin için Yalvarıyor
18 Yahuda yaklaşıp, “Efendim, lütfen izin ver konuşayım” dedi, “Kuluna öfkelenme. Sen firavunla aynı yetkiye sahipsin. 19 Efendim, biz kullarına sormuştun: ‘Babanız ya da başka kardeşiniz var mı?’ diye. 20 Biz de, ‘Yaşlı bir babamız ve onun yaşlılığında doğan küçük bir kardeşimiz var’ demiştik, ‘O çocuğun kardeşi öldü, kendisi annesinin tek oğlu. Babamız onu çok sever.’
21 “Sen de biz kullarına, ‘O çocuğu bana getirin, gözümle göreyim’ demiştin. 22 Biz de, ‘Çocuk babasından ayrılamaz, ayrılırsa babası ölür’ diye karşılık vermiştik. 23 Sen de biz kullarına, ‘Eğer küçük kardeşiniz sizinle gelmezse, yüzümü bir daha göremezsiniz’ demiştin.
24 “Kulun babamızın yanına döndüğümüzde, söylediklerini ona anlattık. 25 Babamız, ‘Yine gidin, bize biraz yiyecek alın’ dedi. 26 Ama biz, ‘Gidemeyiz’ dedik, ‘Ancak küçük kardeşimiz bizimle gelirse gideriz. Küçük kardeşimiz bizimle olmazsa o adamın yüzünü göremeyiz.’
27 “Babam, biz kullarına, ‘Biliyorsunuz, karım bana iki erkek çocuk doğurdu’ dedi, 28 ‘Biri yanımdan ayrıldı. Besbelli bir hayvan parçaladı, bir daha göremedim onu. 29 Bunu da götürürseniz ve ona bir zarar gelirse, bu acıyla ak saçlı başımı ölüler diyarına götürürsünüz.’
30-31 “Efendim, şimdi babam kulunun yanına döndüğümde çocuk yanımızda olmazsa, babam onu görmeyince ölür. Çünkü onu yaşama bağlayan bu çocuktur. Biz kulların da acı içinde babamızın ak saçlı başını ölüler diyarına indiririz. 32 Ben kulun bu çocuğa kefil oldum. Babama, ‘Onu sana geri getirmezsem, ömrümce kendimi sana karşı suçlu sayarım’ dedim.
33 “Lütfen şimdi çocuğun yerine beni kölen kabul et. Çocuk kardeşleriyle birlikte geri dönsün. 34 O yanımda olmadan babamın yanına nasıl dönerim? Babamın başına gelecek kötülüğe dayanamam.”  

Bu bölümde, kardeşlerinin yusuf as a küçük kardeşlerini bırakması için yaptıkları konuşma anlatılmaktadır. Bu bölüm kur'an ayetlerinde şu şekilde anlatılmaktadır. 

-----12.78-87  Kardeşleri: «Ey Vezir! Onun yaşlanmış, kocamış bir babası vardır. Bizden birini onun yerine al. Doğrusu biz senin iyi davrananlardan olduğunu görüyoruz» dediler.«Maazallah! Biz, malımızı kimde bulmuşsak ancak onu alıkoruz, yoksa haksızlık etmiş oluruz» dedi.Ondan ümitlerini kesince, (meseleyi) gizli görüşmek üzere ayrılıp (bir kenara) çekildiler. Büyükleri dedi ki: «Babanızın sizden Allah adına söz aldığını, daha önce de Yusuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye veya benim için Allah hükmedinceye kadar bu yerden asla ayrılmayacağım. O hükmedenlerin en hayırlısıdır. Babanıza dönün ve deyin ki: «Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın bekçileri değiliz.(İstersen) içinde bulunduğumuz şehire (Mısır halkına) ve aralarında geldiğimiz kafileye de sor. Biz gerçekten doğru söylüyoruz.»Yakup: «Sizi nefsiniz bir iş yapmaya sürükledi, artık bana güzelce sabır gerekir; belki Allah hepsini birden bana getirecektir, çünkü O bilendir, hakimdir» dedi. Onlara sırt çevirdi, «Vah, Yusuf'a yazık oldu!» dedi ve üzüntüden gözlerine ak düştü. Artık acısını içinde saklıyordu.«Allah'a yemin ederiz ki, Yusuf'u anıp durman seni bitkin düşürecek veya helak olacaksın» dediler.Yakup: «Ben üzüntü ve tasamı yalnız Allah'a açarım. Allah katından, sizin bilmediklerinizi bilirim» dedi.«Ey Oğullarım! Gidin, Yusuf'u ve kardeşini arayın. Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin; doğrusu kafirlerden başkası Allah'ın rahmetinden ümidini kesmez.»  

--------Yaratılış 45.
Yusuf kardeşlerine kim olduğunu açıklıyor  

1 Yusuf adamlarının önünde kendini tutamayıp, “Herkesi çıkarın buradan!” diye bağırdı. Kendini kardeşlerine tanıttığında yanında kimse olmasın istiyordu. 2 O kadar yüksek sesle ağladı ki, Mısırlılar ağlayışını işitti. Bu haber firavunun ev halkına da ulaştı.
3 Yusuf kardeşlerine, “Ben Yusuf'um!” dedi, “Babam yaşıyor mu?” Kardeşleri donup kaldı, yanıt veremediler.
4 Yusuf, “Lütfen bana yaklaşın” dedi. Onlar yaklaşınca Yusuf şöyle devam etti: “Mısır'a sattığınız kardeşiniz Yusuf benim. 5 Beni buraya sattığınız için üzülmeyin. Kendinizi suçlamayın. Tanrı insanlığı korumak için beni önden gönderdi. 6 Çünkü iki yıldır ülkede kıtlık var, beş yıl daha sürecek. Kimse çift süremeyecek, ekin biçemeyecek. 7 Tanrı yeryüzünde soyunuzu korumak ve harika biçimde canınızı kurtarmak için beni önünüzden gönderdi. 8 Beni buraya gönderen siz değilsiniz, Tanrı'dır. Beni firavunun başdanışmanı, sarayının efendisi, bütün Mısır ülkesinin yöneticisi yaptı. 9 Hemen babamın yanına gidin, ona oğlun Yusuf şöyle diyor deyin: ‘Tanrı beni Mısır ülkesine yönetici yaptı. Durma, yanıma gel. 10 Goşen bölgesine yerleşirsin; çocukların, torunların, davarların, sığırların ve sahip olduğun her şeyle birlikte yakınımda olursun. 11 Orada sana bakarım, çünkü kıtlık beş yıl daha sürecek. Yoksa sen de ailen ve sana bağlı olan herkes de perişan olursunuz.’
12 “Hepiniz gözlerinizle görüyorsunuz, kardeşim Benyamin, sen de görüyorsun konuşanın gerçekten ben olduğumu. 13 Mısır'da ne denli güçlü olduğumu ve bütün gördüklerinizi babama anlatın. Babamı hemen buraya getirin.”
14 Sonra kardeşi Benyamin'in boynuna sarılıp ağladı. Benyamin de ağlayarak ona sarıldı. 15 Yusuf ağlayarak bütün kardeşlerini öptü. Sonra kardeşleri onunla konuşmaya başladı.
16 Yusuf'un kardeşlerinin geldiği haberi firavunun sarayına ulaşınca, firavunla görevlileri hoşnut oldu. 17 Firavun Yusuf'a şöyle dedi: “Kardeşlerine de ki, ‘Hayvanlarınızı yükleyip Kenan ülkesine gidin. 18 Babanızı ve ailelerinizi buraya getirin. Size Mısır'ın en iyi topraklarını vereceğim. Ülkenin kaymağını yiyeceksiniz.’ 19 Onlara ayrıca şöyle demeni de buyuruyorum: ‘Çocuklarınızla karılarınız için Mısır'dan arabalar alın, babanızla birlikte buraya gelin. 20 Gözünüz arkada kalmasın, çünkü Mısır'da en iyi ne varsa sizin olacak.’ ”
21 İsrail'in oğulları söyleneni yaptı. Firavunun buyruğu üzerine Yusuf onlara araba ve yol için azık verdi. 22 Hepsine birer kat yedek giysi, Benyamin'e ise üç yüz parça gümüşle beş kat yedek giysi verdi. 23 Böylece babasına Mısır'da en iyi ne varsa hepsiyle yüklü on eşek, yolculuk için buğday, ekmek ve azık yüklü on dişi eşek gönderdi. 24 Kardeşlerini yolcu ederken onlara, “Yolda kavga etmeyin” dedi.
25 Yusuf'un kardeşleri Mısır'dan ayrılıp Kenan ülkesine, babaları Yakup'un yanına döndüler. 26 Ona, “Yusuf yaşıyor!” dediler, “Üstelik Mısır'ın yöneticisi olmuş.” Babaları donup kaldı, onlara inanmadı. 27 Yusuf'un kendilerine bütün söylediklerini anlattılar. Kendisini Mısır'a götürmek için Yusuf'un gönderdiği arabaları görünce, Yakup'un keyfi yerine geldi. 28 “Tamam!” dedi, “Oğlum Yusuf yaşıyor. Ölmeden önce gidip onu göreceğim.”  

Bu bölümde yusuf as kardeşlerine kendini tanıtması anlatılmaktadır, ancak bu tanıtma ile kur'an ın anlattığı tanıtma arasında zaman farkı vardır. Kur'an bu tanıtmayı yusuf as ın kardeşlerinin biri hariç geri dönmesi ve yine mısır ülkesine gelerek yusuf as ın huzuruna çıkmasından sonra olduğunu bildirirken tevrat bu şekilde bir bilgi vermez. Tevrat yusuf as ın babasına mısıra gelmesi için ona araba gönderdiğinden bahsetmesine rağmen kur'anda bu şekilde bir anlatım yoktur. yakub as a sadece gömleğini gönderdiğinden bahseder. Bu bölüm kur'an ayetlerinde şu şekilde anlatılmaktadır.

------12. 88-99  Kardeşleri vezirin yanına vardıklarında: «Ey Vezir! Biz ve çoluk çocuğumuz darlığa uğradık; pek değersiz bir malla geldik; ölçeği bize tam yap ve sadaka ver; Allah sadaka verenleri şüphesiz mükafatlandırır» dediler.«Siz, Yusuf ve kardeşine bilmeden neler yaptığınızın farkında mısınız?» dedi.«Yoksa sen Yusuf musun?» dediler. «Ben Yusuf'um, bu da kardeşim. Allah bize iyilikte bulundu; doğrusu kim kötülükten sakınır ve sabrederse bilsin ki Allah iyi davrananların ecrini katiyen zayi etmez» dedi. .«Allah'a yemin ederiz ki, Allah seni bizden üstün tutmuştur; doğrusu biz suç işlemiştik» dediler.(Yusuf) dedi ki: «Bugün sizi kınamak yok, Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir.»«Şu benim gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun, (gözleri) görecek duruma gelir. Ve bütün ailenizi bana getirin.» Kervan, memleketlerine dönmek üzere ayrıldığında, babaları: «Doğrusu ben Yusuf'un kokusunu duyuyorum; ne olur bana bunak demeyin» dedi.Çevresindekiler: «Allah'a yemin ederiz ki sen, hala eski şaşkınlığındasın» dediler.Müjdeci gelip, gömleği Yakub'un yüzüne bırakınca, hemen gözleri açıldı. Bunun üzerine Yakub «Ben size, Allah katından sizin bilmediğinizi biliyorum dememiş miydim?» dedi.Oğulları: «Ey Babamız! Suçlarımızın bağışlanmasını dile, bizler hiç şüphesiz suçluyuz» dediler.Yakub: «Rabbim'den bağışlanmanızı dileyeceğim; O şüphesiz bağışlar ve merhamet eder» dedi.Yusuf'un yanına geldiklerinde, o, anasını babasını bağrına bastı, «Allah'ın dileğince, güven içinde Mısır'da yerleşin» dedi.  

--------Yaratılış 46. 

Yakub mısır'a gidiyor
İsrail sahip olduğu her şeyle birlikte yola çıktı. Beer-Şeva'ya varınca, orada babası İshak'ın Tanrısı'na kurbanlar kesti. 2 O gece Tanrı bir görümde İsrail'e, “Yakup, Yakup!” diye seslendi.
Yakup, “Buradayım” diye yanıtladı.
3 Tanrı, “Ben Tanrı'yım, babanın Tanrısı” dedi, “Mısır'a gitmekten çekinme. Soyunu orada büyük bir ulus yapacağım. 4 Seninle birlikte Mısır'a gelecek, soyunu bu ülkeye geri getireceğim. Senin gözlerini Yusuf'un elleri kapayacak.”
5 Yakup Beer-Şeva'dan ayrıldı. Oğulları Yakup'u –İsrail'i– götürmek üzere firavunun gönderdiği arabalara onu, kendi çocuklarıyla karılarını bindirdiler. 6-7 Yakup, bütün ailesini –oğullarını, kızlarını, torunlarını– hayvanlarını ve Kenan ülkesinde kazandığı malları yanına alarak Mısır'a gitti.
8 İsrail'in Mısır'a giden oğullarının –Yakup'la oğullarının– adları şunlardır:
Yakup'un ilk oğlu Ruben.
9 Ruben'in oğulları:
Hanok, Pallu, Hesron, Karmi.
10 Şimon'un oğulları:
Yemuel, Yamin, Ohat, Yakin, Sohar ve Kenanlı bir kadının oğlu Şaul.
11 Levi'nin oğulları:
Gerşon, Kehat, Merari.
12 Yahuda'nın oğulları:
Er, Onan, Şela, Peres, Zerah.
Ancak Er'le Onan Kenan ülkesinde ölmüştü.
Peres'in oğulları:
Hesron, Hamul.
13 İssakar'ın oğulları:
Tola, Puvva, Yov, Şimron.
14 Zevulun'un oğulları:
Seret, Elon, Yahleel.
15 Bunlar Lea'nın Yakup'a doğurduğu oğullardır. Lea onları ve kızı Dina'yı Paddan-Aram'da doğurmuştu. Yakup'un bu oğullarıyla kızları toplam otuz üç kişiydi.
16 Gad'ın oğulları:
Sifyon, Hagi, Şuni, Esbon, Eri, Arodi, Areli.
17 Aşer'in çocukları:
Yimna, Yişva, Yişvi, Beria; kızkardeşleri Serah.
Beria'nın oğulları:
Hever, Malkiel.
18 Bunlar Lavan'ın kızı Lea'ya verdiği Zilpa'nın Yakup'a doğurduğu çocuklardır. Toplam on altı kişiydiler.
19 Yakup'un karısı Rahel'in oğulları:
Yusuf, Benyamin. 20 Yusuf'un Mısır'da On Kenti[a] kâhini Potifera'nın kızı Asenat'tan Manaşşe ve Efrayim adında iki oğlu oldu.
21 Benyamin'in oğulları:
Bala, Beker, Aşbel, Gera, Naaman, Ehi, Roş, Muppim, Huppim, Ard.
22 Bunlar Rahel'in Yakup'a doğurduğu çocuklardır. Toplam on dört kişiydiler.
23 Dan'ın oğlu:
Huşim.
24 Naftali'nin oğulları:
Yahseel, Guni, Yeser, Şillem.
25 Bunlar Lavan'ın, kızı Rahel'e verdiği Bilha'nın Yakup'a doğurduğu çocuklardır. Toplam yedi kişiydiler.
Yakupoğulları Goşen'e Yerleşiyor
26 Oğullarının karıları dışında Yakup'un soyundan gelen ve onunla birlikte Mısır'a gidenler toplam altmış altı kişiydi. Bunların hepsi Yakup'tan olmuştu. 27 Yusuf'un Mısır'da doğan iki oğluyla birlikte Mısır'a göçen Yakup ailesi toplam yetmiş kişiydi.
28 Yakup Goşen yolunu göstermesi için Yahuda'yı önden Yusuf'a gönderdi. Onlar Goşen'e varınca, 29 Yusuf arabasını hazırlayıp babası İsrail'i karşılamak üzere Goşen'e gitti. Babasını görür görmez boynuna sarılıp uzun uzun ağladı.
30 İsrail Yusuf'a, “Yüzünü gördüm ya, artık ölsem de gam yemem” dedi, “Yaşıyorsun!”
31 Yusuf kardeşleriyle babasının ev halkına şöyle dedi: “Gidip firavuna haber vereyim, ‘Kenan ülkesinde yaşayan kardeşlerimle babamın ev halkı yanıma geldi’ diyeyim. 32 Çoban olduğunuzu, hayvancılık yaptığınızı, bu yüzden davarlarınızla sığırlarınızı ve her şeyinizi birlikte getirdiğinizi anlatayım. 33 Firavun sizi çağırıp da, ‘Ne iş yaparsınız?’ diye sorarsa, 34 ‘Atalarımız gibi biz de çocukluktan beri hayvancılık yapıyoruz’ dersiniz. Öyle deyin ki, sizi Goşen bölgesine yerleştirsin. Çünkü Mısırlılar çobanlardan iğrenir.”  

Yakub as ın mısır'a gitmesi tevrat'ta daha teferruatlı anlatılmasına rağmen kur'an bu kısmı şu ayetlerle anlatır. 

-----100-102.Ana babasını tahtın üzerine oturttu, hepsi onun önünde (Allah'a secde edip) eğildiler. O zaman Yusuf: «Babacığım! İşte bu, vaktiyle gördüğüm rüyanın çıkışıdır; Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan, benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni hapisten çıkaran, sizi çölden getiren Rabbim bana pek çok iyilikte bulundu. Doğrusu Rabbim dilediğine lütufkardır, O şüphesiz bilendir, Hakim'dir» dedi.Rabbim! Bana hükümranlık verdin, rüyaların yorumunu öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaradanı! Dünya ve ahirette işlerimi yoluna koyan sensin; benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat.»İşte bu (Yusuf kıssası) gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin (ki bunları bilesin).

17 Mayıs 2012 Perşembe

Kur'anı Teslim Almak Veya kur'ana Teslim Olmak Maide s. 38. Ayeti Üzerindeki Bazı Yaklaşımlar

Muhammed sav in vefatını müteaakip gelişen olaylar sonrası ortaya çıkan akidevi düşüncelerin temelleri, yazımızın başlığı olan "kur'anı teslim almak" düşüncesinin bir eseri olduğu bir gerçektir. Vefatı sonrası gelişen olaylara baktığımız zaman kökü risalet öncesi yüzyıllara dayanan ümeyyeoğulları ve haşimoğulları rekabetinin müslüman olduktan sonrada devam ettiğini görmekteyiz. İktidar mücadelesi şeklinde devam eden bu kavganın temelleri "kur'anı teslim almak" şeklindeki düşüncenin bir eseri olarak "ehlibeyt kültürü"adında dinleştirilmiş bugüne kadar gelmiştir. 

İslam adına ortaya çıkan hangi fırka olursa olsun kendi haklılığına gerekçe için hadisler uydurmaktan veya daha kötüsü kur'an ayetlerini hevalarına göre te'vil etmekten geri durmamışlardır. Günümüze geldiğimiz zaman mevcut fırkaların aynı metod üzerinde devam ettiklerini üzülerek müşahede etmekteyiz.   


Bizi daha üzen , bütün fırka, hizip ,cemaat, şeyh,üstad, ağabeylerin kudukları din anlayışlarını red ederek "sadece kur'an" diyenlerin, yazının başlığı olan , "kur'anı teslim almak" şeklindeki bir anlayış ile kur'an okumalarıdır, halbuki mü'min olmanın gereği "kur'ana teslim olmaktır". Kur'an dışı düşünceler ile kur'ana bakan bu düşünce sahipleri kur'anı, kur'andan anlamak yerine kur'anı "izmlerden" anlamak metodunu seçmişlerdir. 

Bu yazımızda bu tür düşüncenin bir uzantısı olarak maide s. 38. ayetindenki hırsızlık cezası için öngörülen el kesme cezasının hakiki anlamda olmayıp mecazi bir anlamı olduğu , ayeti bu şekilde anlamak gerektiğini ileri sürmektedirler.Bu düşünceleri ileri sürenler, sanki kur'an dün indirilen bir kitap ve daha önceden yapılan uygulamalar tamamen  gözardı edilmesi gerekirmiş gibi bir tutum içindedirler. Biz bu konudaki rivayetleri ileri sürerek ayeti anlamak yerine "kur'ana teslim olmak" metodu içinde ayeti anlamaya çalışacağı.Önce ilgili ayetin mealini verelim. 


Ves sâriku ves sârikatu faktaû eydiyehumâ cezâen bimâ kesebâ nekâlen minallâh(minallâhi) vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).
 5.38- Erkek hırsız ve kadın hırsızın, yaptıklarından ötürü Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak,  ikisinin ellerini kesin. Allah Güçlü'dür, Hakim'dir.

Bu ayetin hakiki manada bir el kesmekten bahsetmediği , ayetteki "el" veya "kesmek" kelimesinin kur'anda başka ayetlerde mecaz olarak kullanılmasından yola çıkarak bu ayettteki el kesmekten maksadın hırsızlık yapacak yolları kesmektir şeklinde bir iddianın dillendirilmeye çalışıldığını görmekteyiz. Kur'an ayetlerinde bir kelimenin hakiki veya mecaz anlamda kullanıldığının anlaşılması ayetin bütünlüğü veya siyak sibak içinde kolayca anlaşılabilir. Bu ayet acaba mecazi bir anlamada anlaşılabilirmi? şeklinde sorulan bir sorunun cevabını şu şekilde arayabiliriz.   


Ayetin metnindeki , " NEKALEN" kelimesi anlam olarak, "işlediği bir suçtan dolayı başkasını benzerini işlemekten çevirip yada medar-ı ibret olacak bir şey yapmak ( elmüfredat s. 1485) tır. Bu kelime bakara s. 66 ayetinde cumartesi yasağını çiğneyen israiloğullarının akıbeti ile ilgili olarak , zariyat s. 25. ayetinde firavun'un akıbeti ile ilgili olarak'da kullanılmaktadır. Hırsızlığa verilen cezanın aleme ibret olacak bir ceza ve o cezayı görenlerin hırsızlık yapmalarını caydırıcı bir ceza olması bu kelime ile ifade edilmektedir. Ayetteki el kesme eğer mecazi olarak kullanılmış olsaydı ibret verici bir ceza olması olarak ifade edilmesinin ne gereği vardı?. 


Yine aynı ayetin metnindeki, "EYDİYEHÜMA" ( ikisinin ellerini) kelimesindeki "eydiye" kelimesinin çoğul olarak kullanılmasından yola çıkılarak insanda iki el olduğu ve çoğul olarak kullanılmasının hakiki bir el kesme olarak değil mecaz olarak anlaşılması gerektiğini ileri sürmektedirler. Sayın hakkı yılmaz maide s. 38 . ayetinin mealini yaparken bunun mecaz olduğundan yola çıkarak mealine parantez açarak ( ikiden çok el) şeklinde bir ilave yapmıştır. Bu konu ile ilgili olarak sayın Soner Gündüzöz'ün "KUR’ÂN’DA YERLEŞİK GRAMER KURALLARINA AYKIRI DİL YAPILARI VE KUR’ÂN’IN LEHÇE HARİTASI ÜZERİNE BİR İNCELEME"adlı makalesinde şunları bulmaktayız.
 "
Tesniye yerine cemînin kullanılması: Kur’ân’da ruhsat kabilinden olan kullanımlardan biri de tesniye yerine ceminin kullanılmasıdır. Örneğin والسَّارِقُ و السَّارِقَةُ فَاْقْطَعُوا أيْدِيهما   âyetinde[i] يَدَيْهِما denmemiştir. Aynı şekilde إنْ تَتُوبا إلَى الله فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُما âyetinde[ii] de iki kişiye âit kalpler çoğul kalıbıyla gelmiştir. Arapların insan vücudu ile ilgili tesniyelerde bu kullanım şekline baş vurdukları söylenir.[iii] el-Ferrâ (ö.207/822) “İnsanın organları iki ya da daha çok bir şeye muzâf kılınsa bu organlar çoğul olarak anılır.” der. “ هَشَمْتُ رُؤُوسَهُما / başlarını yardım.” denir. Bu tür kullanımlar insan organlarını dışında da görülür. İki kişiye onların birer hanımlarını kastederek “خَلَّيْتُما نِسَائكما / hanımlarınızı terk ettiniz.” ya da iki kişiye “خَرَقْتُما قُمُصَكُما / gömleklerinizi yırttınız.” denilebilir[iv].


[i]Mâide, 5/41.
[ii]Tahrîm, 66/4.
[iii]Ebû ‘Ubeyde, Mecâzu’l-Kur’an, I, 166.
[iv]el-Ahfeş, Meâ ‘nî’l-Kur’ân, I, 306-307. 
Sayın gündüzöz'ün makalesinde , tesniye yerine cemi kullanılmasının insan vücudu ile ilgili olarak arap dilinde kullanılmış olduğunu görmekteyiz, nitekim bu şekil bir kullanım tahrim s. 44. ayetinde yine insan vucüdu ile ilgili olarak karşımıza çıkmaktadır. Arap dili üzerinde uzman olan sayın hakkı yılmaz'ın bu kaideyi nasıl görmediği yoksa görmek istemediğimi soru işaretidir. Sayın yazarın maide s. 38. ayeti için aklına gelen parantezin tahrim s. 4 . ayetinde neden görmediği yine ayrı bir soru işaretidir.  Sayın hakkı yılmaz'ın maide s. 38. ayetinde geçen "EYDİYEHÜMA" ve tahrim s. 4. ayetinde geçen "GULUBEKÜMA" kelimelerinin kalıp olarak aynı olmalarına rağmen bu ayetlere verdiği meal kendi çelişkisini ortaya koymaktadır. 

-----5.38. Hırsız erkek ve hırsız kadın; bunların yaptıklarına karşılık, Allah'tan bir engelleyici uygulama olarak hemen ikisinin de gücünü/ellerini [ikiden çok el] kesin. Ve Allah, Azîz'dir, Hakîm'dir
-----66.4  Eğer ikiniz, Allah'a tövbe ederseniz... –çünkü kesinlikle ikinizin kalbi kaydı.– Yok eğer o'na [peygamber'e] karşı dayanışmaya girerseniz, hiç kuşkusuz bizzat Allah o'na Mevlâ'dır [yardımcıdır, destekçisidir, koruyucudur, yol göstericidir], Cibrîl ve iman edenlerin sâlihleri de. Ve bunlardan sonra melekler de o'na arka çıkarlar.

Sayın yazar maide s. 38. ayetinde gördüğü çoğul kelimeyi tahrim s. 4. ayetinde görmeyerek ön kabuller dorultusunda yapılan bir okumanın örneklerini sergilemiştir. 


 Maide s. 33. ayetinde"Allah ve resulu ile savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuğa uğraşanların cezası öldürülmek veya asılmak yahut çapraz olarak el ve ayakları kesilmek ya da yerlerinden sürülmektir. Bu onlara dünyada bir rezilliktir. Onlara ahirette büyük azab vardır." şeklinde geçen ayet maide s. 38 . ayet benzeri olarak el keslimesinden bahsetmektedir. Ancak bu ayet ile ilgili olarak, "bu ayet mecazidir" şeklinde bit yoruma rastlayamıyoruz. Bu ayette gördüğümüz ceza şeklini firavun iman eden büyücüleri içinde kullanırken oradada " mecaz bir anlatımdır" şeklinde herhangi bir yorum göremiyoruz, çünkü mecaz olarak anlamaya ilişkin en ufak bir karine dahi yoktur, yine aynı şekilde maide s. 38. ayet içinde " mecazdır" şeklindeki ifadeleri kur'an bütünlüğü içinde değerlendirdiğimiz zaman haklı bulmak mümkün değildir. 


                                     YUSUF SURESİNDEKİ HIRSIZLIK CEZASI

Hırsızlık cezası ile ilgili olarak, yusuf as ın kıssası içinde anlatılan ve  kardeşini alıkoymak için hükümdarın su kabını alıkoymak istediği kardeşinin yükünün içine koydurması ve yakaladıkları zaman "sizde hırsızın cezası nedir?" şeklindeki soruya verilen cevabın hırsızlığın bugünde olması gereken cezasının bu olduğu şeklinde bir düşüncenin dile getirildiğinede şahid oluyoruz.

-----12.074-75 «Yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?» dediler.«Onun cezası, kayıp eşya, kimin yükünde bulunursa işte o (şahsa el koymak) onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız» dediler. .

Öncelikle böyle bir düşünce kur'an için ve Allah cc için çelişki iddiasıdır. Allah cc kitabında iki farklı ceza öngörmesi kitabın çelişkisizliğinin reddi demektir. "Kuran'ı durup düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah'tan başkasından gelseydi, onda çok aykırılıklar bulurlardı." mealindeki nisa s. 82. ayetine muhalif olarak kur'anda iki farklı ceza iddiası sadece maide s.deki ayetin reddi için geçerli bir düşünce değil aksine düşünce sahibini daha vahim düşüncelere kapı açacak bir yoldur. Yakub as ın hayatta olması hırsızlık cezasının ona veya daha önceki elçilere indirilen vahiyde "alıkonulmak" şeklinde bir karşılığının olduğu şeklindeki bir çıkarım doğru bir çıkarım değildir. Yakub as ve oğlu yusuf as da birer elçidir ve ikisi hayattadır, yusuf as bulunduğu ülkenin bütün kurallarına hakim olan birisi değildir , bunu " Yusuf kardeşinin yükünden önce onlarınkini aramaya başladı; sonra kardeşinin yükünden su kabını çıkardı. İşte biz Yusuf'a böyle bir plan kullanmasını vahyettik. Çünkü hükümdarın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı, meğer ki Allah dileye. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Her ilim sahibinden üstün bir bilen bulunur." mealindeki 76. ayetten anlıyoruz. Eğer yusuf as bulunduğu ülkenin kanunlarına uymak ile kayıtlıysa yakub as ın oğullarıda bulundukları ülkenin kanunları ile neden kayıtlı olmasınlar. Buradan, yusuf as ile kardeşlerinin iki ayrı yönetim mekanızması ile kayıtlı oldukları çıkarılabilir,çünkü hırsızlığın aynı ülke içinde iki farklı cezasının olması akla muhaldir. 


Velevki hırsızlığın cezası daha önce el kesme haricinde bir ceza idi, kur'anın nüzulu ile bu cezanın değişmesi ile biz bir kul olarak Allah cc ye " önceden böyle idi şimdi neden böyle yaptın?" şeklinde bir soru cüretinde bulunabilirmiyiz?. Böyle bir sorgulama veya itiraz nahl s. 101. de"Bir ayetin yerini başka bir ayetle değiştirdiğimizde, ki Allah ne indirdiğini gayet iyi bilir onlar, «Sen sadece uyduruyorsun» derler. Hayır, öyle değildir, ama onların çoğu bunu bilmezler."mealindeki ayette buyurulduğu gibi Allah cc için " ne indirdiğini bilmiyor" veya elçisi için " sen ancak uyduruyorsun" demek anlamına gelir. ", yaptığından sorumlu değildir, onlar ise sorumlu tutulacaklardır." mealindeki enbiya s. 23. ayetini unutmadan kur'anı anlamaya çalışmak mü'minlerin görevidir.  


Sonuç olarak "kur'anı teslim almak" veya "kur'ana teslim olmak" şeklinde iki farklı yol ile anlaşılmaya çalışılan kur'an ayetlerinden olan maide s. 38 . ayeti ile ilgili olarak ortaya konulan düşüncelerden olan bu ayetin hakiki anlamda el kesme değil mecazi anlamda bir el kesme olduğu yolundaki düşünceleri "kur'ana teslim olmak" metodu ile okuduğumuz zaman doğru bir düşünce olmadığı açıktır. Eziklik psikolojisinin tezahürlerinden olan ve başkalarının bu tür ayetler üzerinde yaptıkları spekülasyonların etkisinde kalınarak eğilip bükülmeye çalışılan kur'an kavram ve kelimeleri kur'an bütünlüğünde okunduğu takdirde bizlere doğru bir anlam verebilir. Bizlerin Allah cc den başkasına verilecek hesabımız olmayıp kitabımızın doğruluğunu başkalarına onaylatmak için ayetleri eğip bükmeye ihtiyacımızda yoktur, aksine böyle bir davranış bizleri mü'min olma durumundan çıkarır. Allah cc nin kitabı sadece onun bak dediği yerden bakılmalı ve öyle anlaşılmalı ve "insanlardan korkmayın benden korkun"(maide s.44) emri hatırdan çıkarılmamalıdır. 


                         EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.


























                                                       




14 Mayıs 2012 Pazartesi

Tevrat'ın Kur'an İle Sağlaması 9(Yaratılış Bölümü "Yusufun Kardeşleri Mısır'a Gidiyor ")

Tevrat'ın kur'an ile sağlaması başlıklı seri yazılarımıza yusuf as ın kıssasının anlatıldığı bölümler ile devam ediyoruz.  


--------Yaratılış 42. 

Yusuf'un Kardeşleri Mısır'a Gidiyor
1 Yakup Mısır'da buğday olduğunu öğrenince, oğullarına, “Neden birbirinize bakıp duruyorsunuz?” dedi, 2 “Mısır'da buğday olduğunu duydum. Gidin, satın alın ki, yaşayalım, yoksa öleceğiz.”
3 Böylece Yusuf'un on kardeşi buğday almak için Mısır'a gittiler. 4 Ancak Yakup Yusuf'un kardeşi Benyamin'i onlarla birlikte göndermedi, çünkü oğlunun başına bir şey gelmesinden korkuyordu. 5 Buğday satın almaya gelenler arasında İsrail'in oğulları da vardı. Çünkü Kenan ülkesinde de kıtlık hüküm sürüyordu.
6 Yusuf ülkenin yöneticisiydi, herkese o buğday satıyordu. Kardeşleri gelip onun önünde yere kapandılar. 7 Yusuf kardeşlerini görünce tanıdı. Ama onlara yabancı gibi davranarak sert konuştu: “Nereden geliyorsunuz?”
“Kenan ülkesinden” diye yanıtladılar, “Yiyecek satın almaya geldik.”
8 Yusuf kardeşlerini tanıdıysa da kardeşleri onu tanımadılar. 9 Yusuf onlarla ilgili düşlerini anımsayarak, “Siz casussunuz” dedi, “Ülkenin zayıf noktalarını öğrenmeye geldiniz.”
10 “Aman, efendim” diye karşılık verdiler, “Biz kulların yalnızca yiyecek satın almaya geldik. 11 Hepimiz aynı babanın çocuklarıyız. Biz kulların dürüst insanlarız, casus değiliz.”
12 Yusuf, “Hayır!” dedi, “Siz ülkenin zayıf noktalarını öğrenmeye geldiniz.”
13 Kardeşleri, “Biz kulların on iki kardeşiz” dediler, “Hepimiz Kenan ülkesinde yaşayan aynı babanın çocuklarıyız. En küçüğümüz babamızın yanında kaldı, biri de kayboldu.”
14 Yusuf, “Söylediğim gibi” dedi, “Casussunuz siz. 15 Sizi sınayacağım. Firavunun başına ant içerim. Küçük kardeşiniz de gelmedikçe, buradan ayrılamazsınız. 16 Aranızdan birini gönderin, kardeşinizi getirsin. Geri kalanlarınız göz altına alınacak. Anlattıklarınız doğru mu, değil mi, sizi sınayacağız. Değilse, firavunun başına ant içerim ki casussunuz.” 17 Üç gün onları göz altında tuttu.
18 Üçüncü gün, “Bir koşulla canınızı bağışlarım” dedi, “Ben Tanrı'dan korkarım. 19 Dürüst olduğunuzu kanıtlamak için, içinizden biri göz altında tutulduğunuz evde kalsın, ötekiler gidip aç kalan ailenize buğday götürsün. 20 Sonra küçük kardeşinizi bana getirin. Böylece anlattıklarınızın doğru olup olmadığı ortaya çıkar, ölümden kurtulursunuz.”
Kabul ettiler. 21 Birbirlerine, “Besbelli kardeşimize yaptığımızın cezasını çekiyoruz” dediler, “Bize yalvardığında nasıl sıkıntı çektiğini gördük, ama dinlemedik. Bu sıkıntı onun için başımıza geldi.”
22 Ruben, “Çocuğa zarar vermeyin diye sizi uyarmadım mı?” dedi, “Ama dinlemediniz. İşte şimdi kanının hesabı soruluyor.” 23 Yusuf'un konuştuklarını anladığını farketmediler, çünkü onunla çevirmen aracılığıyla konuşuyorlardı.
24 Yusuf kardeşlerinden ayrılıp ağlamaya başladı. Sonra dönüp onlarla konuştu. Aralarından Şimon'u alarak ötekilerin gözleri önünde bağladı. 25 Sonra torbalarına buğday doldurulmasını, paralarının torbalarına geri konulmasını, yol için kendilerine azık verilmesini buyurdu. Bunlar yapıldıktan sonra 26 buğdayları eşeklerine yükleyip oradan ayrıldılar.
27 Konakladıkları yerde içlerinden biri eşeğine yem vermek için torbasını açınca parasını gördü. Para torbanın ağzına konmuştu. 28 Kardeşlerine, “Paramı geri vermişler” diye seslendi, “İşte torbamda!” Yürekleri yerinden oynadı. Titreyerek birbirlerine, “Tanrı'nın bize bu yaptığı nedir?” dediler.
29 Kenan ülkesine, babaları Yakup'un yanına varınca, başlarına gelenleri ona anlattılar: 30 “Mısır'ın yöneticisi bizimle sert konuştu. Bize casusmuşuz gibi davrandı. 31 Ona, ‘Biz dürüst insanlarız’ dedik, ‘Casus değiliz. 32 Hepimiz aynı babanın çocuklarıyız. On iki kardeşiz; biri kayboldu, en küçüğü de Kenan ülkesinde, babamızın yanında.’
33 “Ülkenin yöneticisi, ‘Dürüst olduğunuzu şöyle anlayabilirim’ dedi, ‘Kardeşlerinizden birini yanımda bırakın, buğdayı alıp aç kalan ailelerinize götürün. 34 Küçük kardeşinizi de bana getirin. O zaman casus olmadığınızı, dürüst insanlar olduğunuzu anlar, kardeşinizi size geri veririm. Ülkede ticaret yapabilirsiniz.’ ”
35 Torbalarını boşaltınca, hepsi para kesesini torbasında buldu. Para keselerini görünce hem kendileri hem babaları korkuya kapıldı. 36 Yakup, “Beni çocuklarımdan yoksun bırakıyorsunuz” dedi, “Yusuf yok, Şimon yok. Şimdi de Benyamin'i götürmek istiyorsunuz. Sıkıntıyı çeken hep benim.”
37 Ruben babasına, “Benyamin'i geri getirmezsem, iki oğlumu öldür” dedi, “Onu bana teslim et, ben sana geri getireceğim.”
38 Ama Yakup, “Oğlumu sizinle göndermeyeceğim” dedi, “Çünkü kardeşi öldü, yalnız o kaldı. Yolda ona bir zarar gelirse, bu acıyla ak saçlı başımı ölüler diyarına götürürsünüz.”

Bu bölümde kıtlık başlamış ve yusuf as ın kardeşleri erzak temin etmek için mısır'a gelmişlerdir.Yusuf as gelenlerin kardeşleri olduğunu bilir fakat kardeşleri yusuf as ı tanımazlar. Kur'an da bahsedilmemesine rağmen yusuf as kardeşlerini casuslukla suçlayarak babalarının yanında kalan kardeşlerini getirmelerini ister. Yusuf as ın kardeşlerinden birini rehin aldığı yazılan tevrat'a karşılık kuran da böyle bir rehin alınmadan bahsetmez.Kur'an da, erzak almak için getirdikleri ücretin yükleri içine konmalarından aynı şekilde bahsedilmesine rağmen, ücretlerinin yüklerine konulduğunu görmeleri tevrat'ta yakub as ın yanına gelmeden mola verdikleri yerde gördüklerinin anlatılmasına rağmen kur'an bunun yakub  as ın yanına geldikten sonra görüldüğünü söyler. Tevrat'ta bu şekilde anlatılan bölüm kur'anda ise şu mealdeki ayetlerde anlatılmaktadır. 


-----12.58-68  Yusuf'un kardeşleri gelip yanına girdiler. Kendisini tanımadıkları halde o onları tanıdı.Onların yüklerini hazırlatınca şöyle dedi: «Baba bir kardeşinizi bana getirin. Sizlere ölçüyü bol tuttuğumu ve benim misafir konuklayanların en iyisi olduğumu görmüyor musunuz?»Eğer onu bana getirmezseniz bundan böyle benden bir ölçek bile alamazsınız ve bana artık yaklaşmayın da.»Kardeşleri: «Babasını ikna etmeye çalışacağız ve her halde bunu yaparız» dediler.Yusuf adamlarına: «Karşılık olarak getirdiklerini de yüklerine koyun. Belki ailelerine varınca, onu anlarlar da bir daha dönerler» dedi.Babalarına döndüklerinde, «Ey babamız! Bize yiyecek yasak edildi, kardeşimizi bizimle beraber gönder de yiyecek alalım. Onu elbette koruruz» dediler.«Daha önce kardeşini size emanet ettiğim gibi, şimdi onu emanet eder miyim? Ama Allah en iyi koruyandır, O merhametlilerin merhametlisidir» dedi. Yüklerini açınca karşılık olarak götürdükleri mallarının kendilerine iade edilmiş olduğunu gördüler. «Ey babamız! Daha ne isteriz; işte mallarımız da bize iade edilmiş; ailemize onunla yine yiyecek getirir, kardeşimizi de korur ve bir deve yükü de artırmış oluruz; esasen bu az bir şeydir» dediler.Babaları: «Hepiniz helak olmadıkça onu bana geri getireceğinize dair Allah'a karşı sağlam bir söz vermezseniz, sizinle göndermeyeceğim» dedi. Söz verdiklerinde: «Sözümüze Allah vekildir» dedi.Babaları: «Oğullarım! Tek bir kapıdan değil, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah katında size bir faydam olmaz, hüküm ancak Allah'ındır, O'na güvendim, güvenenler de O'na güvensinler» dedi.Babalarının emrettiği gibi girdiler. Esasen bu, Allah katında onlara bir fayda sağlamazdı, ancak Yakub içindeki arzuyu ortaya koymuş oldu. O, şüphesiz kendisine öğrettiğimizi bilir fakat insanların çoğu bilmezler.

               *******************************************************************
--------Yaratılış 43.
Mısır'a İkinci Yolculuk
1 Kenan ülkesinde kıtlık şiddetlenmişti. 2 Mısır'dan getirilen buğday tükenince Yakup, oğullarına, “Yine gidin, bize biraz yiyecek alın” dedi.
3 Yahuda, “Adam bizi sıkı sıkı uyardı” diye karşılık verdi, “ ‘Kardeşiniz sizinle birlikte gelmezse, yüzümü göremezsiniz’ dedi. 4 Kardeşimizi bizimle gönderirsen, gider sana yiyecek alırız. 5 Göndermezsen gitmeyiz. Çünkü o adam, ‘Kardeşinizi birlikte getirmezseniz, yüzümü göremezsiniz’ dedi.”
6 İsrail, “Niçin adama bir kardeşiniz daha olduğunu söyleyerek bana bu kötülüğü yaptınız?” dedi.
7 Şöyle yanıtladılar: “Adam, ‘Babanız hâlâ yaşıyor mu? Başka kardeşiniz var mı?’ diye sordu. Bizimle ve akrabalarımızla ilgili öyle sorular sordu ki, yanıt vermek zorunda kaldık. Kardeşinizi getirin diyeceğini nereden bilebilirdik?”
8 Yahuda, babası İsrail'e, “Çocuğu benimle gönder, gidelim” dedi, “Sen de biz de yavrularımız da ölmez, yaşarız. 9 Ona ben kefil oluyorum. Beni sorumlu say. Eğer onu geri getirmez, önüne çıkarmazsam, ömrümce sana karşı suçlu sayılayım. 10 Çünkü gecikmeseydik, şimdiye dek iki kez gidip gelmiş olurduk.”
11 Bunun üzerine İsrail, “Öyleyse gidin” dedi, “Yalnız, torbalarınıza bu ülkenin en iyi ürünlerinden biraz pelesenk, biraz bal, kitre, laden, fıstık, badem koyun, Mısır'ın yöneticisine armağan olarak götürün. 12 Yanınıza iki kat para alın. Torbalarınızın ağzına konan parayı geri götürün. Belki bir yanlışlık olmuştur. 13 Kardeşinizi alıp gidin, o adamın yanına dönün. 14 Her Şeye Gücü Yeten Tanrı, adamın yüreğine size karşı merhamet koysun da, adam öbür kardeşinizle Benyamin'i size geri versin. Bana gelince, çocuklarımdan yoksun kalacaksam kalayım.”
15 Böylece kardeşler yanlarına armağanlar, iki kat para ve Benyamin'i alarak hemen Mısır'a gidip Yusuf'un huzuruna çıktılar. 16 Yusuf Benyamin'i yanlarında görünce, kâhyasına, “Bu adamları eve götür” dedi, “Bir hayvan kesip hazırla. Çünkü öğlen benimle birlikte yemek yiyecekler.”
17 Kâhya Yusuf'un buyurduğu gibi onları Yusuf'un evine götürdü. 18 Ne var ki kardeşleri Yusuf'un evine götürüldükleri için korktular. “İlk gelişimizde torbalarımıza konan para yüzünden götürülüyoruz galiba!” dediler, “Bize saldırıp egemen olmak, bizi köle edip eşeklerimizi almak istiyor.”
19 Yusuf'un kâhyasına yaklaşıp evin kapısında onunla konuştular: 20 “Aman, efendim!” dediler, “Buraya ilk kez yiyecek satın almaya gelmiştik. 21 Konakladığımız yerde torbalarımızı açınca, bir de baktık ki, paramız eksiksiz olarak torbalarımızın ağzına konmuş. Onu size geri getirdik. 22 Ayrıca yeniden yiyecek almak için yanımıza başka para da aldık. Paraları torbalarımıza kimin koyduğunu bilmiyoruz.”
23 Kâhya, “Merak etmeyin” dedi, “Korkmanıza gerek yok. Parayı Tanrınız, babanızın Tanrısı torbalarınıza koydurmuş. Ben paranızı aldım.” Sonra Şimon'u onlara getirdi.
24 Kâhya onları Yusuf'un evine götürüp ayaklarını yıkamaları için su getirdi, eşeklerine yem verdi. 25 Kardeşler öğlene, Yusuf'un geleceği saate kadar armağanlarını hazırladılar. Çünkü orada yemek yiyeceklerini duymuşlardı.
26 Yusuf eve gelince, getirdikleri armağanları kendisine sunup önünde yere kapandılar. 27 Yusuf hatırlarını sorduktan sonra, “Bana sözünü ettiğiniz yaşlı babanız iyi mi?” dedi, “Hâlâ yaşıyor mu?”
28 Kardeşleri, “Babamız kulun iyi” diye yanıtladılar, “Hâlâ yaşıyor.” Sonra saygıyla eğilip yere kapandılar.
29 Yusuf göz gezdirirken kendisiyle aynı anneden olan kardeşi Benyamin'i gördü. “Bana sözünü ettiğiniz küçük kardeşiniz bu mu?” dedi, “Tanrı sana lütfetsin, oğlum.” 30 Sonra hemen oradan ayrıldı, çünkü kardeşini görünce yüreği sızlamıştı. Ağlayacak bir yer aradı. Odasına girip orada ağladı.
31 Yüzünü yıkadıktan sonra dışarı çıktı. Kendisini toparlayarak, “Yemeği getirin” dedi.
32 Yusuf'a ayrı, kardeşlerine ayrı, Yusuf'la yemek yiyen Mısırlılar'a ayrı hizmet edildi. Çünkü Mısırlılar İbraniler'le birlikte yemek yemez, bunu iğrenç sayarlardı. 33 Kardeşleri Yusuf'un önünde büyükten küçüğe doğru yaş sırasına göre oturdular. Şaşkın şaşkın birbirlerine baktılar. 34 Yusuf'un masasından onlara yemek dağıtıldı. Benyamin'in payı ötekilerden beş kat fazlaydı. İçtiler, birlikte hoş vakit geçirdiler.   

Bu bölümde yusuf as ın kardeşi ile buluşması anlatılmaktadır, aynı bölüm kur'anda tek bir ayette şu mealde anlatılır. 

-----12.69 Yusuf'un yanına girdiklerinde, kardeşini bağrına bastı ve: «Ben senin kardeşinim, onların yaptıklarına artık üzülme» dedi.

13 Mayıs 2012 Pazar

Tevrat'ın Kur'an İle Sağlaması 8(Yaratılış Bölümü "Yusuf Tutsakların Düşünü Yorumluyor")

Tevrat'ın kur'an ila sağlaması başlıklı seri yazılarımıza yusuf as ın kıssasının anlatıldığı bölüm ile devam ediyoruz. 


---------Yaratılış 39. 
 
Yusuf Tutsakların Düşünü Yorumluyor
1 Bir süre sonra Mısır Kralı'nın sakisiyle fırıncısı efendilerini gücendirdiler. 2 Firavun bu iki görevlisine, baş sakiyle fırıncıbaşına öfkelendi. 3 Onları muhafız birliği komutanının evinde, Yusuf'un tutsak olduğu zindanda göz altına aldı. 4 Muhafız birliği komutanı Yusuf'u onların hizmetine atadı. Bir süre zindanda kaldılar.
5 Firavunun sakisiyle fırıncısı tutsak oldukları zindanda aynı gece birer düş gördüler. Düşleri farklı anlamlar taşıyordu. 6 Sabah Yusuf yanlarına gittiğinde, onları tedirgin gördü. 7 Efendisinin evinde, kendisiyle birlikte zindanda kalan firavunun görevlilerine, “Niçin suratınız asık bugün?” diye sordu.
8 “Düş gördük ama yorumlayacak kimse yok” dediler.
Yusuf, “Yorum Tanrı'ya özgü değil mi?” dedi, “Lütfen düşünüzü bana anlatın.”
9 Baş saki düşünü Yusuf'a anlattı: “Düşümde önümde bir asma gördüm. 10 Üç çubuğu vardı. Tomurcuklar açar açmaz çiçeklendi, salkım salkım üzüm verdi. 11 Firavunun kâsesi elimdeydi. Üzümleri alıp firavunun kâsesine sıktım. Sonra kâseyi ona verdim.”
12 Yusuf, “Bu şu anlama gelir” dedi, “Üç çubuk üç gün demektir. 13 Üç gün içinde firavun seni zindandan çıkaracak, yine eski görevine döneceksin. Geçmişte olduğu gibi yine ona sakilik yapacaksın. 14 Ama her şey yolunda giderse, lütfen beni anımsa. Bir iyilik yap, firavuna benden söz et. Çıkar beni bu zindandan. 15 Çünkü ben İbrani ülkesinden zorla kaçırıldım. Burada da zindana atılacak bir şey yapmadım.”
16 Fırıncıbaşı bu iyi yorumu duyunca, Yusuf'a, “Ben de bir düş gördüm” dedi, “Başımın üstünde üç sepet beyaz ekmek vardı. 17 En üstteki sepette firavun için pişirilmiş çeşitli pastalar vardı. Kuşlar başımın üstündeki sepetten pastaları yiyorlardı.”
18 Yusuf, “Bu şu anlama gelir” dedi, “Üç sepet üç gün demektir. 19 Üç gün içinde firavun seni zindandan çıkarıp ağaca asacak. Kuşlar etini yiyecekler.”
20 Üç gün sonra, firavun doğum gününde bütün görevlilerine bir şölen verdi. Görevlilerinin önünde baş sakisiyle fırıncıbaşını zindandan çıkardı. 21-22 Yusuf'un yaptığı yoruma uygun olarak baş sakisini eski görevine atadı. Baş saki firavuna şarap sunmaya başladı. Ama firavun fırıncıbaşını astırdı. 23 Gelgelelim, baş saki Yusuf'u anımsamadı, unuttu gitti.  

Bu bölümde anlatılmakta olan yusuf as ın zindan hayatı kur'an ile hemen hemen  uyum sağlamakla birlikte , yusuf asın zindan arkadaşlarına olan tebliğinden bahsedilmemektedir. Kur'anda bu bölüm şu mealdeki ayetlerle anlatılmaktadır.  

----- 12.36-42.  Hapse, onunla beraber, iki genç daha girdi. Biri, «Rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm» dedi; diğeri «Başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm» dedi. «Bize bunu yorumla; senin iyi bir kimse olduğunu görüyoruz»Yusuf: «Rabbimin bana öğrettiği bilgi ile, daha yiyeceğiniz yemek gelmeden size onu yorumlarım. Doğrusu ben, Allah'a inanmayan ve ahireti inkar eden, bir milletin dinini bırakmışımdır. Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a herhangi bir ortak koşmak bize yaraşmaz; bu, Allah'ın bize ve insanlara olan lütfudur; fakat insanların çoğu şükretmez» dedi.Ey mahpus arkadaşlarım! Ayrı ayrı bir sürü uydurma rabler mi daha iyidir, yoksa her şeyden üstün tek Allah mı?»«Allah'ı bırakıp taptığınız, sizin ve babalarınızın adlandırdığı putlardan başka bir şey değildir. Allah onların doğru olduğuna dair bir delil indirmemiştir. Hüküm vermek ancak Allah'a aittir; kendisinden başkasına değil, O'na tapmanızı emretmiştir. Bu, dosdoğru dindir, fakat insanların çoğu bilmezler».Ey mahpus arkadaşlarım! Biriniz efendinize şarap sunacak, diğeri asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Sorduğunuz iş işte böylece kesinleşmiştir.»İkisinden, kurtulacağını sandığı kimseye Yusuf: «Efendinin yanında beni an» dedi. Ama şeytan efendisine onu hatırlatmayı unutturdu ve Yusuf bu yüzden daha birkaç yıl hapiste kaldı. 

--------Yaratılış 41.  
 
Yusuf Firavunun Düşünü Yorumluyor
1 Tam iki yıl sonra firavun bir düş gördü: Nil Irmağı'nın kıyısında duruyordu. 2 Irmaktan güzel ve semiz yedi inek çıktı. Sazlar arasında otlamaya başladılar. 3 Sonra yedi çirkin ve cılız inek çıktı. Irmağın kıyısında öbür ineklerin yanında durdular. 4 Çirkin ve cılız inekler güzel ve semiz yedi ineği yiyince, firavun uyandı.
5 Yine uykuya daldı, bu kez başka bir düş gördü: Bir sapta yedi güzel ve dolgun başak bitti. 6 Sonra, cılız ve doğu rüzgarıyla kavrulmuş yedi başak daha bitti. 7 Cılız başaklar, yedi güzel ve dolgun başağı yuttular. Firavun uyandı, düş gördüğünü anladı.
8 Sabah uyandığında kaygılıydı. Bütün Mısırlı büyücüleri, bilgeleri çağırttı. Onlara gördüğü düşleri anlattı. Ama hiçbiri firavunun düşlerini yorumlayamadı.
9 Bu arada baş saki firavuna, “Bugün suçumu itiraf etmeliyim” dedi, 10 “Kullarına –bana ve fırıncıbaşına– öfkelenince bizi zindana, muhafız birliği komutanının evine kapattın. 11 Bir gece ikimiz de düş gördük. Düşlerimiz farklı anlamlar taşıyordu. 12 Orada bizimle birlikte muhafız birliği komutanının kölesi İbrani bir genç vardı. Gördüğümüz düşleri ona anlattık. Bize bir bir yorumladı. 13 Her şey onun yorumladığı gibi çıktı: Ben görevime döndüm, fırıncıbaşıysa asıldı.”
14 Firavun Yusuf'u çağırttı. Hemen onu zindandan çıkardılar. Yusuf tıraş olup giysilerini değiştirdikten sonra firavunun huzuruna çıktı.
15 Firavun Yusuf'a, “Bir düş gördüm” dedi, “Ama kimse yorumlayamadı. Duyduğun her düşü yorumlayabildiğini işittim.”
16 Yusuf, “Ben yorumlayamam” dedi, “Firavuna en uygun yorumu Tanrı yapacaktır.”
17 Firavun Yusuf'a anlatmaya başladı: “Düşümde bir ırmak kıyısında duruyordum. 18 Irmaktan semiz ve güzel yedi inek çıktı. Sazlar arasında otlamaya başladılar. 19 Sonra arık, çirkin, cılız yedi inek daha çıktı. Mısır'da onlar kadar çirkin inek görmedim. 20 Cılız ve çirkin inekler ilk çıkan yedi semiz ineği yedi. 21 Ancak kötü görünüşleri değişmedi. Sanki bir şey yememiş gibi görünüyorlardı. Sonra uyandım.
22 “Bir de düşümde bir sapta dolgun ve güzel yedi başak bittiğini gördüm. 23 Sonra solgun, cılız, doğu rüzgarının kavurduğu yedi başak daha bitti. 24 Cılız başaklar yedi güzel başağı yuttular. Büyücülere bunu anlattım. Ama hiçbiri yorumlayamadı.”
25 Yusuf, “Efendim, iki düş de aynı anlamı taşıyor” dedi, “Tanrı ne yapacağını sana bildirmiş. 26 Yedi güzel inek yedi yıl demektir. Yedi güzel başak da yedi yıldır. Aynı anlama geliyor. 27 Daha sonra çıkan yedi cılız, çirkin inek ve doğu rüzgarının kavurduğu yedi solgun başaksa yedi yıl kıtlık olacağı anlamına gelir.
28 “Söylediğim gibi, Tanrı ne yapacağını sana göstermiş. 29 Mısır'da yedi yıl bolluk olacak. 30 Sonra yedi yıl öyle bir kıtlık olacak ki, bolluk yılları hiç anımsanmayacak. Çünkü kıtlık ülkeyi kasıp kavuracak. 31 Ardından gelen kıtlık bolluğu unutturacak, çünkü çok şiddetli olacak. 32 Bu konuda iki kez düş görmenin anlamı, Tanrı'nın kesin kararını verdiğini ve en kısa zamanda uygulayacağını gösteriyor.
33 “Şimdi firavunun akıllı, bilgili bir adam bulup onu Mısır'ın başına getirmesi gerekir. 34 Ülke çapında adamlar görevlendirmeli, bunlar yedi bolluk yılı boyunca ürünlerin beşte birini toplamalı. 35 Gelecek verimli yılların bütün yiyeceğini toplasınlar, firavunun yönetimi altında kentlerde depolayıp korusunlar. 36 Bu yiyecek, gelecek yedi kıtlık yılı boyunca Mısır'da ihtiyat olarak kullanılacak, ülke kıtlıktan kırılmayacak.” 

Bu bölüm firavun'un gördüğü rüya ile ilgili anlatımlardan oluşmaktadır. Bu bölüm yine hemen hemen kur'an ile uyum sağlamaktadır. Kur'an yusuf as ın , zindan arkadaşı çıktıktan hapiste kalma suresini " bid' siniyn" kelimesi ile açıklarken rum s. 4 . ayetinde de geçen bu kelimenin arap dilindeki karşılığı 3 ila 10 yıl arasındaki bir zaman aralığını ifade etmektedir, yani kur'an hapiste kalma süresi hakkında net bir yıl vermemesine ancak enaz 3 yıl kalmış olması kur'an tarafından bildirilmesine rağmen, yusuf as ın zindan arkadaşının ardından hapiste kalma süresini tevrat 2 yıl olarak vermektedir. Tevrat firavunun gördüğü rüyayı direk yusuf as a anlattığını yazmasına rağmen kur'an, firavun'un rüyasının yusuf as a, asılmaktan kurtulan zindan arkadaşı tarafından te'vil ettirildiğini bildirir. Yine kur'an yusuf as ın hapisten çıkmak için uğradığı iftiranın ortaya çıkmasını istemesinden bahsetmesine rağmen bu kısım tevrat'ta yoktur. Bu bölüm kur'anda şu mealdeki ayetlerde anlatılmaktadır.  

----- 12.43-54.Hükümdar: «Ben, yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yediğini; yedi yeşil başak ve bir o kadar da kurumuş başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yormasını biliyorsanız rüyamı söyleyiniz.» dedi. Etrafındakiler: «Bir takım karışık rüyalar; biz böyle rüyaların yorumunu bilmeyiz» dediler. Hapisteki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zaman sonra Yusuf'u hatırladı ve: «Ben size bunu yorumlayacağım, hele beni gönderin» dedi.Hapishaneye varıp: «Ey doğru sözlü Yusuf! Rüyada görülen yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi; yedi yeşil başak ve bir o kadar kuru başak nedir? Bize yorumla, ben de insanlara ulaştırayım da bilsinler» dedi.Yusuf: «Devamlı yedi sene ekin ekip, biçtiğiniz ekinin yediğinizden artanını başağında bırakın.»«Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelir, bütün biriktirdiğinizi yer, yalnız az bir miktar saklarsınız.»«Sonra, halkın yağmur göreceği bir yıl gelir, o zaman sıkıp sağarlar» dedi.Hükümdar: «Onu bana getirin» dedi. Yusuf'a elçi gelince, «Efendine dön, kadınlar niçin ellerini kesmişlerdi bir sor; doğrusu Rabbim onların hilesini bilir» dedi.Hükümdar kadınlara: «Yusuf'un olmak istediğiniz zaman durumunuz neydi?» dedi. Kadınlar, «Haşa! Onun bir fenalığını görmedik» dediler. Vezirin karısı: «Şimdi gerçek ortaya çıktı; onun olmak isteyen bendim; doğrusu Yusuf doğrulardandır» dedi.Yusuf, «Maksadım, vezire, gıyabında ihanet etmediğimi, hainlerin tuzaklarını Allah'ın başarıya erdirmediğini bilmesini sağlamaktı» dedi.

Yusuf mısır'ın yöneticisi oluyor.
Bu öneri firavunla görevlilerine iyi göründü. 38 Firavun görevlilerine, “Bu adam gibi Tanrı Ruhu'na sahip birini bulabilir miyiz?” diye sordu.
39 Sonra Yusuf'a, “Madem Tanrı bütün bunları sana açıkladı, senden daha akıllısı, bilgilisi yoktur” dedi, 40 “Sarayımın yönetimini sana vereceğim. Bütün halkım buyruklarına uyacak. Tahttan başka senden üstünlüğüm olmayacak. 41 Seni bütün Mısır'a yönetici atıyorum.” 42 Sonra mührünü parmağından çıkarıp Yusuf'un parmağına taktı. Ona ince ketenden giysi giydirdi. Boynuna altın zincir taktı. 43 Onu kendi yardımcısının arabasına bindirdi. Yusuf'un önünde, “Yol açın!” diye bağırdılar. Böylece firavun ona bütün Mısır'ın yönetimini verdi.
44 Firavun Yusuf'a, “Firavun benim” dedi, “Ama Mısır'da senden izinsiz kimse elini ayağını oynatmayacak.” 45 Yusuf'un adını Safenat-Paneah koydu. On Kenti'nin[a] kâhini Potifera'nın kızı Asenat'ı da ona karı olarak verdi. Yusuf ülkeyi boydan boya dolaştı.
46 Yusuf firavunun hizmetine girdiğinde otuz yaşındaydı. Firavunun huzurundan ayrıldıktan sonra bütün Mısır'ı dolaştı. 47 Yedi bolluk yılı boyunca toprak çok ürün verdi. 48 Yusuf Mısır'da yedi yıl içinde yetişen bütün ürünleri toplayıp kentlerde depoladı. Her kente o kentin çevresindeki tarlalarda yetişen ürünleri koydu. 49 Denizin kumu kadar çok buğday depoladı; öyle ki, ölçmekten vazgeçti. Çünkü buğday ölçülemeyecek kadar çoktu.
50 Kıtlık yılları başlamadan, On Kenti'nin kâhini Potifera'nın kızı Asenat Yusuf'a iki erkek çocuk doğurdu. 51 Yusuf ilk oğlunun adını Manaşşe[b] koydu. “Tanrı bana bütün acılarımı ve babamın ailesini unutturdu” dedi. 52 “Tanrı sıkıntı çektiğim ülkede beni verimli kıldı” diyerek ikinci oğlunun adını Efrayim[c] koydu.
53 Mısır'da yedi bolluk yılı sona erdi. 54 Yusuf'un söylemiş olduğu gibi yedi kıtlık yılı başgösterdi. Bütün ülkelerde kıtlık vardı, ama Mısır'ın her yanında yiyecek bulunuyordu. 55 Mısırlılar aç kalınca, yiyecek için firavuna yakardılar. Firavun, “Yusuf'a gidin” dedi, “O size ne derse öyle yapın.” 56 Kıtlık bütün ülkeyi sarınca, Yusuf depoları açıp Mısırlılar'a buğday satmaya başladı. Çünkü kıtlık Mısır'ı boydan boya kavuruyordu. 57 Bütün ülkelerden insanlar da buğday satın almak için Mısır'a, Yusuf'a geliyordu. Çünkü kıtlık bütün dünyayı sarmıştı ve şiddetliydi. 

Yusuf as ın mısır ülkesinin başına geçmesi tevrat'ta böyle anlatılırken kur'anda şu mealdeki ayetlerde anlatılır. 

-----12.55-57 Yusuf: «Beni memleketin hazinelerine memur et, çünkü ben korumasını ve yönetmesini bilirim» dedi.Yusuf'u böylece o memlekete yerleştirdik; istediği yerlerde oturabilirdi. Rahmetimizi tıpkı bu misalde olduğu gibi istediğimize veririz; iyi davrananların ecrini zayi etmeyiz.Ama ahiret ecri, inananlar ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. 

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Tevrat'ın Kur'an İle Sağlaması 7(Yaratılış Bölümü "Yusuf'un Düşleri")

Tevrat'ın kur'an ile sağlaması başlıklı seri yazılarımıza yusuf as ın kıssasının tevrat ve kur'andaki analtımlarının karşılaştırılması ile devam ediyoruz. 


--------Yaratılış 37. 
 Yusuf'un Düşleri
1 Yakup babasının yabancı olarak kalmış olduğu Kenan ülkesinde yaşadı. 2 Yakup soyunun öyküsü:
Yusuf on yedi yaşında bir gençti. Babasının karıları Bilha ve Zilpa'dan olan üvey kardeşleriyle birlikte sürü güdüyordu. Kardeşlerinin yaptığı kötülükleri babasına ulaştırırdı.
3 İsrail Yusuf'u öbür oğullarının hepsinden çok severdi. Çünkü Yusuf onun yaşlılığında doğmuştu. Yusuf'a uzun, renkli bir giysi yaptırmıştı. 4 Yusuf'un kardeşleri babalarının onu kendilerinden çok sevdiğini görünce, ondan nefret ettiler. Yusuf'a tatlı söz söylemez oldular.
5 Yusuf bir düş gördü. Bunu kardeşlerine anlatınca, ondan daha çok nefret ettiler. 6 Yusuf, “Lütfen gördüğüm düşü dinleyin!” dedi, 7 “Tarlada demet bağlıyorduk. Ansızın benim demetim kalkıp dikildi. Sizinkilerse, çevresine toplanıp önünde eğildiler.”
8 Kardeşleri, “Başımıza kral mı olacaksın? Bizi sen mi yöneteceksin?” dediler. Düşlerinden, söylediklerinden ötürü ondan büsbütün nefret ettiler.
9 Yusuf bir düş daha görüp kardeşlerine anlattı. “Dinleyin, bir düş daha gördüm” dedi, “Güneş, ay ve on bir yıldız önümde eğildiler.”
10 Yusuf babasıyla kardeşlerine bu düşü anlatınca, babası onu azarladı: “Ne biçim düş bu?” dedi, “Ben, annen, kardeşlerin gelip önünde yere mi eğileceğiz yani?” 11 Kardeşleri Yusuf'u kıskanıyordu, ama bu olay babasının aklına takıldı. 

Yusuf as ın tevrat'ta anlatılan kıssasında yusuf as  gördüğü bir rüyayı kardeşlerine anlatınca , kardeşleri ona karşı cehpe alır ve yusuf as tekrar bir rüya daha görüp kardeşlerine anlatınca ki bu gördüğü rüya kur'anda aynıdır,  babası tarafından ,"senin önünde yeremi eğileceğiz" denilerek azarlanmaktadır. Yusuf as ın kur'anda anlatılan kıssasında yakub as tarafından onun azarlanması şeklinde bi tepki yoktur, aksine kardeşleri tarafından kıskanılan oğluna bu rüyayı onlara anlatmaması tembihlenmektedir. Bu kısım kur'an ayetlerinde şu şekilde anlatılmaktadır. 

----- 12. 1-7  Elif, Lâm, Râ. Bunlar, apaçık Kitab'ın ayetleridir.Gerçekten biz, Arapça bir Kur'an olarak indirdik, Ona akıl erdirirsiniz diye.Biz bu Kuran'ı vahyederek, sana en güzel kıssaları anlatıyoruz.. Oysa daha önce sen bunlardan habersizdin.Bir zamanlar Yusuf, babasına (Ya'kub'a) demişti ki: Babacığım! Ben (rüyamda) on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederlerken gördüm.Babası şunları söyledi: «Oğulcuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana tuzak kurarlar; zira şeytan insanın apaçık düşmanıdır».«Rabbin seni böylece rüyandaki gibi seçecek, sana rüyaları yorumlamayı öğretecek; daha önce, ataların İbrahim ve İshak'a nimetlerini tamamladığı gibi, sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Doğrusu Rabbin bilir, hakimdir.»Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.  

Kardeşleri yusuf'u satıyor
12 Bir gün Yusuf'un kardeşleri babalarının sürüsünü gütmek için Şekem'e gittiler. 13 İsrail Yusuf'a, “Kardeşlerin Şekem'de sürü güdüyorlar” dedi, “Gel seni de onların yanına göndereyim.”
Yusuf, “Hazırım” diye yanıtladı.
14 Babası, “Git kardeşlerine ve sürüye bak” dedi, “Her şey yolunda mı, değil mi, bana haber getir.” Böylece onu Hevron Vadisi'nden gönderdi.
Yusuf Şekem'e vardı. 15 Kırda dolaşırken bir adam onu görüp, “Ne arıyorsun?” diye sordu.
16 Yusuf, “Kardeşlerimi arıyorum” diye yanıtladı, “Buralarda sürü güdüyorlar. Nerede olduklarını biliyor musun?”
17 Adam, “Buradan ayrıldılar” dedi, “ ‘Dotan'a gidelim’ dediklerini duydum.”
Böylece Yusuf kardeşlerinin peşinden gitti ve Dotan'da onları buldu.
18 Kardeşleri onu uzaktan gördüler. Yusuf yanlarına varmadan, onu öldürmek için düzen kurdular. 19 Birbirlerine, “İşte düş hastası geliyor” dediler, 20 “Hadi onu öldürüp kuyulardan birine atalım. Yabanıl bir hayvan yedi deriz. Bakalım o zaman düşleri ne olacak!”
21 Ruben bunu duyunca Yusuf'u kurtarmaya çalıştı: “Canına kıymayın” dedi, 22 “Kan dökmeyin. Onu şu ıssız yerdeki kuyuya atın, ama kendisine dokunmayın.” Amacı Yusuf'u kurtarıp babasına geri götürmekti.
23 Yusuf yanlarına varınca, kardeşleri sırtındaki renkli uzun giysiyi çekip çıkardılar 24 ve onu susuz, boş bir kuyuya attılar.
25 Yemek yemek için oturduklarında, Gilat yönünden bir İsmaili kervanının geldiğini gördüler. Develeri kitre, pelesenk, laden yüklüydü. Mısır'a gidiyorlardı. 26 Yahuda, kardeşlerine, “Kardeşimizi öldürür, suçumuzu gizlersek ne kazanırız?” dedi, 27 “Gelin onu İsmaililer'e satalım. Böylece canına dokunmamış oluruz. Çünkü o kardeşimizdir, aynı kanı taşıyoruz.” Kardeşleri kabul etti.
28 Midyanlı tüccarlar oradan geçerken, kardeşleri Yusuf'u kuyudan çekip çıkardılar, yirmi gümüşe İsmaililer'e sattılar. İsmaililer Yusuf'u Mısır'a götürdüler.
29 Kuyuya geri dönen Ruben Yusuf'u orada göremeyince üzüntüden giysilerini yırttı. 30 Kardeşlerinin yanına gidip, “Çocuk orada yok” dedi, “Ne yapacağım şimdi ben?”
31 Bunun üzerine bir teke keserek Yusuf'un renkli uzun giysisini kanına buladılar. 32 Giysiyi babalarına götürerek, “Bunu bulduk” dediler, “Bak, bakalım, oğlunun mu, değil mi?”
33 Yakup giysiyi tanıdı, “Evet, bu oğlumun giysisi” dedi, “Onu yabanıl bir hayvan yemiş olmalı. Yusuf'u parçalamış olsa gerek.”
34 Yakup üzüntüden giysilerini yırttı, beline çul sardı, oğlu için uzun süre yas tuttu. 35 Bütün oğulları, kızları onu avutmaya çalıştılarsa da o avunmak istemedi. “Oğlumun yanına, ölüler diyarına yas tutarak gideceğim” diyerek oğlu için ağlamaya devam etti.
36 Bu arada Midyanlılar da Yusuf'u Mısır'da firavunun bir görevlisine, muhafız birliği komutanı Potifar'a sattılar.

Yusuf as ın kıssasının kuyuya atılmasına kadar olan kısmı tevratta , sürüleri otlatmaya giden kardeşlerinin peşine babası tarafından gönderildiği ( bu kısım kur'anla uyuşmamaktadır), kardeşlerinin kendi aralarında yusuf as ı öldürmek için konuştukları ve bir kardeşinin onun öldürülmesi yerine kuyuya atılması ve babalarına onun yabani bir hayvan tarafından yenildiğini söylemeleri ( bu kısım kur'anla uyum sağlamaktadır), yusuf as ı kuyuya attıktan sonra yemeklerini yerken gelen kervana yusuf'u satmaları ( bu kısım kur'anla uyum sağlamamaktadır), yusuf as ı kuyudan kardeşlerinin çıkarmaları ( kur'anda yusuf ası kuyudan kervancılar çıkarmaktadır), öldürülmeyip kuyuya atılmasını teklif eden kardeşi ruben'in geriye döndüğü zaman yusuf'u kuyuda bulamaması akabinde onun kardeşlerine durumu anlatarak bir teke keserek onun kanını yusuf'un gömleğine bulayarak babalarına götürmeleri anlatılır. Yusuf as ın kuyuya atılıp mısır'a satılmasına kadar olan bölümü kur'ansa şu ayetlerde anlatılmaktadır. 

----- 12. 8-21 Kardeşleri demişlerdi ki: «Yusuf ve özkardeşi babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa biz bir cemaatiz. Babamız açık bir yanlışlık içindedir.»«Yusuf'u öldürün veya onu ıssız bir yere bırakıverin ki babanız size kalsın; ondan sonra da iyi kimseler olursunuz»İçlerinden biri: «Yusuf'u öldürmeyin, onu bir kuyunun derinliklerine bırakın. Böyle yaparsanız yolculardan onu bulup alan olur» dedi.Dediler ki: «Ey babamız! Sana ne oluyor da Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun! Oysa ki biz onun iyiliğini istemekteyiz.Yarın bizimle beraber gönder gezsin oynasın şüphesiz, biz onu gözetiriz. Babaları, «Onu götürmeniz beni üzüyor; siz farkına varmadan onu kurdun yemesinden korkarım» dedi.«And olsun ki, biz kuvvetli bir toplulukken kurt onu yerse, biz aciz sayılırız» dediler.Yusuf'u oturup bir kuyunun derinliklerine bırakmayı kararlaştırdılar. Biz ona, kardeşlerinin bu işlerini kendileri farkına varmadan haber vereceksin, diye vahyettik.Yatsı vakti, ağlayarak babalarının yanına dönüp dediler ki: «Sevgili babamız, biz yarışmak üzere bulunduğumuz yerden ayrılırken Yusuf’u da eşyalarımızın yanında bıraktık. Bir de döndük ki onu kurt yemiş! Şimdi biz doğru da söylesek sen bize inanmayacaksın!»Üzerine başka bir kan bulaşmış olarak Yusuf'un gömleğini de getirmişlerdi. Babaları: «Sizi nefsiniz bir iş yapmaya sürükledi; artık bana güzelce sabır gerekir. Anlattıklarınıza ancak Allah'tan yardım istenir» dedi.Bir kervan geldi, sucularını gönderdiler; sucu kovasını kuyuya saldı, «Müjde! İşte bir oğlan» dedi. Yusuf'u alıp onu ticari bir mal olarak sakladılar. Oysa Allah yaptıklarını bilir. Onu yanlarında alıkoymak istemedikleri için ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar.Mısır'da onu satın alan kimse karısına: «Ona güzel bak, belki bize faydası olur yahut ta onu evlat ediniriz» dedi. Biz işte böylece Yusuf'u o yere yerleştirdik; ona, rüyaların nasıl yorumlanacağını öğrettik. Allah, işinde hakimdir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.  

---------Yaratılış 39.  

Yusuf'la Potifar'ın Karısı
1 İsmaililer Yusuf'u Mısır'a götürmüştü. Firavunun görevlisi, muhafız birliği komutanı Mısırlı Potifar onu İsmaililer'den satın almıştı. 2 RAB Yusuf'la birlikteydi ve onu başarılı kılıyordu. Yusuf Mısırlı efendisinin evinde kalıyordu. 3 Efendisi RAB'bin Yusuf'la birlikte olduğunu, yaptığı her işte onu başarılı kıldığını gördü. 4 Yusuf'tan hoşnut kalarak onu özel hizmetine aldı. Evinin ve sahip olduğu her şeyin sorumluluğunu ona verdi. 5 Yusuf'u evinin ve sahip olduğu her şeyin sorumlusu atadığı andan itibaren RAB Yusuf sayesinde Potifar'ın evini kutsadı. Evini, tarlasını, kendisine ait her şeyi bereketli kıldı. 6 Potifar sahip olduğu her şeyin sorumluluğunu Yusuf'a verdi; yediği yemek dışında hiçbir şeyle ilgilenmedi.
Yusuf güzel yapılı, yakışıklıydı. 7 Bir süre sonra efendisinin karısı ona göz koyarak, “Benimle yat” dedi. 8 Ama Yusuf reddetti. “Ben burada olduğum için efendim evdeki hiçbir şeyle ilgilenme gereğini duymuyor” dedi, “Sahip olduğu her şeyin yönetimini bana verdi. 9 Bu evde ben de onun kadar yetkiliyim. Senin dışında hiçbir şeyi benden esirgemedi. Sen onun karısısın. Nasıl böyle bir kötülük yapar, Tanrı'ya karşı günah işlerim?” 10 Potifar'ın karısı her gün kendisiyle yatması ya da birlikte olması için direttiyse de, Yusuf onun isteğini kabul etmedi.
11 Bir gün Yusuf olağan işlerini yapmak üzere eve gitti. İçerde ev halkından hiç kimse yoktu. 12 Potifar'ın karısı Yusuf'un giysisini tutarak, “Benimle yat” dedi. Ama Yusuf giysisini onun elinde bırakıp evden dışarı kaçtı.
13 Kadın Yusuf'un giysisini bırakıp kaçtığını görünce, 14 uşaklarını çağırdı. “Bakın şuna!” dedi, “Kocamın getirdiği bu İbrani bizi rezil etti. Yanıma geldi, benimle yatmak istedi. Ben de bağırdım. 15 Bağırdığımı duyunca giysisini yanımda bırakıp dışarı kaçtı.”
16 Efendisi eve gelinceye kadar Yusuf'un giysisini yanında alıkoydu. 17 Ona da aynı şeyleri anlattı: “Buraya getirdiğin İbrani köle yanıma gelip beni aşağılamak istedi. 18 Ama ben bağırınca giysisini yanımda bırakıp kaçtı.”
19 Karısının, “Kölen bana böyle yaptı” diyerek anlattıklarını duyunca, Yusuf'un efendisinin öfkesi tepesine çıktı. 20 Yusuf'u yakalayıp zindana, kralın tutsaklarının bağlı olduğu yere attı.
Ama Yusuf zindandayken 21 RAB onunla birlikteydi. Ona iyilik etti. Zindancıbaşı Yusuf'tan hoşnut kaldı. 22 Bütün tutsakların yönetimini ona verdi. Zindanda olup biten her şeyden Yusuf sorumluydu. 23 Zindancıbaşı Yusuf'un sorumlu olduğu işlerle hiç ilgilenmezdi. Çünkü RAB Yusuf'la birlikteydi ve yaptığı her işte onu başarılı kılıyordu. 

Mısır'a satılıp hapishaneye girene kadar tevrat'ta yukardaki bölümde anlatılan yusuf as kıssasının aynı bölümü kur'anda şu şekilde anlatılmaktadır. 

-----12. 22-35  Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.Evinde bulunduğu kadın onu kendine çağırdı, kapıları sıkı sıkı kapadı ve «gelsene» dedi. Yusuf: «Günah işlemekten Allah'a sığınırım, doğrusu senin kocan benim efendimdir; bana iyi baktı. Haksızlık yapanlar şüphesiz başarıya ulaşamazlar.» dedi.And olsun ki kadın Yusuf'a karşı istekli idi; Rabbin'den bir işaret görmeseydi Yusuf da onu isteyecekti. İşte ondan kötülüğü ve fenalığı böylece engelledik. Doğrusu o bizim çok samimi kullarımızdandır.İkisi de kapıya koştu, kadın arkadan Yusuf'un gömleğini yırttı; kapının önünde kocasına rastladılar. Kadın kocasına «Ailene fenalık etmek isteyen bir kimsenin cezası ya hapis ya da can yakıcı bir azab olmalıdır» dedi. Yusuf: «Asıl kendisi benim nefsimden murat almak istedi» dedi. Kadının akrabasından biri şöyle şahitlik etti: «Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, bu ise yalancılardandır.»«Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Bu ise doğru söyleyenlerdendir.»
(Kocası, Yusuf'un gömleğinin) arkadan yırtılmış olduğunu görünce, (kadına): «Şüphesiz, dedi; bu, sizin tuzağınızdır. Sizin tuzağınız gerçekten büyüktür.»«Ey Yusuf! Sen bundan (olanları söylemekten) vazgeç! (Ey kadın!) Sen de günahının affını dile! Çünkü sen günahkârlardan oldun»Şehirde bir takım kadınlar: «Vezirin karısı kölesinin olmak istiyormuş; sevgisi bağrını yakmış; doğrusu onun besbelli sapıtmış olduğunu görüyoruz.» dediler. Kadınların kendisini yermesini işitince onları davet etti; koltuklar hazırladı; geldiklerinde her birine birer bıçak verdi. Yusuf'a: «Yanlarına çık» dedi. Kadınlar Yusuf'u görünce şaşıp ellerini kestiler ve «Allah'ı tenzih ederiz ama, bu insan değil ancak çok güzel bir melektir» dediler.Vezirin karısı: «İşte sözünü edip beni yerdiğiniz budur. And olsun ki onun olmak istedim, fakat o iffetinden dolayı çekindi. Emrimi yine yapmazsa, and olsun ki hapse tıkılacak ve kahre uğrayanlardan olacak.»Yusuf: «Rabbim! Hapis benim için, bunların istediklerini yapmaktan daha iyidir. Eğer tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan onlara meyleder ve bilmeyenlerden olurum.» dedi. Rabbi onun duasını kabul etti ve kadınların tuzağına engel oldu. Zira O, işitir ve bilir.Sonra, kadının ailesi delilleri Yusuf'un lehinde gördüğü halde, onu bir süre için hapsetmeyi uygun buldu.  

Tevrat'ta (37-1), yusuf as ın 17 yaşında olduğu o yaşta kuyuya atıldığından bahsetdilmesine rağmen kur'an bunu onaylamamakta çocukluğunu mısır'da geçirdiği ve ergenliğe mısırda ulaştığı bildirilmektedir(12-22). Kur'anda yusuf as ın hapishaneye girmeden önce mısır kadınlarının karşısına çıkarak onun güzelliğine hayran olmaları , vezirin karısının bu suçunu kadınlara itiraf etmesi ve kendisini kabul etmemesi halinde onun hapishaneye gireceğini söylemesi ve yusuf as ın hapishaneye girmek pahasına bunu kabul etmediğini görmekteyiz , ancak bu ayrıntıları tevrat'ta yoktur.











9 Mayıs 2012 Çarşamba

Elçiler Arası Rekabet ve Mucizeler Konusu

Mucize kelimesi sözlükte, aciz bırakan şey anlamında olup ıstılahta resullerin vasıtası ile gerçekleşen olağanüstü haller ve olaylar anlamında kullanılmaktadır. Mucize kelimesinin karşılığı kur'anda  "ayet" olarak kullanılmakta olup dilimizde yaygın olarak bu kelimenin kulanılmakta olduğu için bizde mucize kelimesi tercih ettik. Üzerinde durmak istediğimiz konu hangi kelimenin daha uygun olup olmadığı değil , "elçiler arası rekabet" olarak niteleyebileceğimiz bir duruma getirilen son elçi muhammed sav e mucize anlamında herhangi bir şey verilmemiş olmasına rağmen kendisinden önceki elçilerin müntesipleri olduklarını iddia eden yahudi ve hıristiyanlardan aşağı kalmamak için , " sizde varsa bizdede var" dercesine diğer elçilere kur'anda verildiğinden bahseden mucizelere benzer mucizelerin muhammed sav içinde verildiği konusudur.  


Mü'min olmamızın bir gereği olarak, Allah cc nin göndermiş olduğu bütün elçilere iman etmek mecburiyetinde olduğumuz bütün müslümanlar arasında bir ihtilaf konusu olmamakla birlikte son elçi muhammed as ın Allah nezdinde özel bir durumu olduğu konusu malumumuzdur. Daha önceki yazılarımızda bahsettiğimiz " elçi merkezli bir din" yansımasının tezahürleri diyebileceğimiz, getirdiği mesajın ötelenip, mesajı getirenin öne çıkarılmasına dayalı bir din anlayışını kur'an onaylamaz. Bunun aksine oluşturulan din algısında muhammed sav , " kainatın onun yüzü suyu hürmetine yaratıldığı", " adem yokken onun yaratıldığı" vs gibi onu Allah cc nin yanına oturtan bir anlayışın tezahürleri yaygın olarak müslümanların dilinde dolaşmaktadır. Haliyle böyle bir durumda olan muhammed as ın diğer elçilerden herhangi bir eksiğide olmamalıydı , diğer elçilere verilen mucizelerin daha fazlası onada verilmeliydi . Böyle bir anlayış içinde görülen bir elçiye yüzlerce mucize atfetmek artık vacip olmuştur ve gereği yapılmalıdır. Bu gereğin tezahürlerinin örnekleri,  " şemail" ve " hasais" türü kitaplarda bol bol verilmiş olduğunu maalesef müşahede etmekteyiz. 


Muhammed sav den bu tür mucizelerin istendiği kur'anda bildirilmesine rağmen, kur'an bu isteklerin kabul edilerek ona istedikleri mucizelerin verildiğinden bahsetmez, aksine verilmediğinden bahsetmesine rağmen ,  kendisine mucize verilmeyen bir muhammed as ın kafalardaki elçi tasavvuruna uymayacağı için kur'ana rağmen yüzlerce mucize atfedilerek müşriklerin kafalarındaki "melek elçi" düşüncesi müslümanların kafalarında oluşturulmuştur. 


-----007.203Onlara bir ayet getirmediğin zaman, «Sen bir tane yapsaydın ya» derler. De ki: «Ben ancak Rabbim tarafından bana vahyolunana uyarım. Bu Kitap inanan millete Rabbinizden açık belgeler, yol gösterme ve rahmettir.»
Araf s. 203. ayetinde müşriklerin mucize istekleri karşısında olmulu cevap vermeyen muhammed as a , müşrikler tarafından ona hitaben " sen bir tane yapsaydın" denilmekte olduğunu görmekteyiz, bu müşrik tasavvuru maalesef bugün müslümanlara geçerek , istenilen mucizeler "elçiye yaptırılmıştır". 

-----006.035 Onların yüz çevirmesi sana ağır gelince, eğer gücün yeri delmeye veya göğe merdiven dayamağa yetmiş olsaydı, onlara bir mucize göstermek isterdin. Allah dileseydi onları doğru yolda toplardı. Sakın bilmeyenlerden olma.
-----006.050De ki: «Size Allah'ın hazineleri elimdedir, demiyorum; gaybı da bilmiyorum; size, ben meleğim demiyorum, ben ancak bana vahyolunana uyuyorum.» De ki: «Görenle görmeyen bir midir? Düşünmüyor musunuz?»
-----011.012 Müşriklerin «Muhammed'e gökten bir hazine inseydi ya, ya da kendisi ile birlikte bir melek gelseydi ya» şeklindeki sözleri canını sıkabilir ve bu yüzden sana indirdiğimiz vahyin bir bölümünü onlara duyurmaktan vazgeçebilirsin. Oysa sen sadece bir uyarıcısın. Her şeyin yönlendiricisi Allah'dır
----- 013.038 And olsun ki, senden önce nice peygamberler gönderdik; onlara eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmadan hiçbir peygamber bir ayet getiremez. Her şeyin vakti ve süresi yazılıdır.
-----017.090-95. Şöyle söylediler: «Bize, yerden kaynaklar fışkırtmadıkça sana inanmayacağız»,«Veya hurmalıkların, bağların olup, aralarında ırmaklar akıtmalısın.»«Yahut da iddia ettiğin gibi, göğü tepemize parça parça düşürmeli, ya da Allah'ı ve melekleri karşımıza getirmelisin.»«Veya altın bir evin olmalı, yahut göğe yükselmelisin ama oradan okuyacağımız bir kitap indirmezsen yine o yükselmene inanmayacağız.» De ki: «Fesubhanallah! Ben peygamber olan bir insandan başka bir şey miyim? « İnsanlara doğruluk rehberi geldiği zaman, inanmalarına engel olan, sadece: «Allah peygamber olarak bir insan mı gönderdi?» demiş olmalarıdır.De ki: «Yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melek olsalardı, biz de onlara gökten peygamber olarak bir melek gönderirdik.»
-----020.133 «Rabbinden bize bir mucize getirseydi ya» derler. Onlara, önceki Kitablarda bulunan belgeler gelmedi mi?
-----025.007 Onlar (bir de) şöyle dediler: Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı!
-----029.050 «Ona Rabbinden mucizeler indirilmesi gerekmez miydi?» derler. De ki: «Mucizeler ancak Rabbimin katındadır. Doğrusu ben, sadece apaçık bir uyarıcıyım.»
-----030.058 And olsun ki bu Kuran'da insanlar için her türlü misali vermişizdir. Bununla beraber, eğer sen onlara bir mucize getirmiş olsan, inkar edenler: «Siz ancak batıl şeyler ortaya atanlarsınız» derler.
-----040.078 And olsun ki, senden önce birçok peygamberler gönderdik; sana onların kimini anlattık, kimini anlatmadık; hiçbir peygamber, Allah'ın izni olmadan bir mucize getiremez. Allah'ın buyruğu gelince iş gerçekten biter. İşte o zaman, boşa uğraşanlar hüsranda kalırlar.

Yukarıda örneklerini vermiş olduğumuz ayet mealleri, müşriklerin muhammed as dan mucize isteklerinin red edildiğini göstermektedir, ancak bu ve benzeri bir çok ayete rağmen olağanüstü bir elçi isteği müslümanlar arasında kabul görerek bunun karşılıkları verilmeye çalışılmıştır. 
BURADA ŞUNU BELİRTMEK GEREKİRKİ, MUHAMMED SAV E VERİLDİĞİ İDDİA EDİLEN MUCİZELER İLE ONUN BÜYÜKLÜĞÜ VURUGULANMAK İSTENMİŞTİR,HALBUKİ ONA BU MUCİZELER VERİLMİŞ OLSA BİLE BU MUCİZELER ONA ALLAH CC DEN VERİLDİĞİ KONUSU AKLA BİLE GETİRİLMEDEN ONUN DİĞER ELÇİLERDEN ŞAĞAI KALAN BİR TARAFI OLMADIĞI ÖNE ÇIKARILMAK İSTENMEKTEDİR,OLAYIN BU TARAFI BİLE AYRI BİR TRAJİ KOMİK BİR DURUMDUR.


İşin daha korkunç bir boyutu daha vardırki buda, ELÇİYİ YÜCELTMEK ADINA YAPILAN BU UYDURMALAR ALLAH CC NİN DİĞER KAVİMLER ÜZERİNDEKİ UYGULADIĞI SÜNNETİNİ GÖZ ARDI ETMEKTİR. Çünkü kur'an baktığımız zaman muhammed as dan önceki elçilerin kıssalarına baktığımız zaman, mucize olarak kendilerine geleni yalanlayan kavmin sonu HELAK ile neticelenmiş olup bu "sünnetullah" tır, yani Allah cc nin elçileri vasıtası ile gönderdiği bir mucizeyi red eden kavim helak edilmiştir, bu konu ile ilgili ayetler mevcut olup sırf resul un kendisini öne çıkarmak adına yapılan bu eylemler geri planda korkunç bir hatayı beraberinde getirip Allah cc yi geri plana atmak anlamına gelmektedir.  


----- 006.158 Onlar kendilerine meleklerin gelmesini mi, yoksa Rabbinin gelmesini mi, yahut Rablerinden bir takım mucizelerin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin bir takım mucizeleri geldiği gün, bir kimse daha önce inanmamışsa veya imaniyle bir iyilik kazanmamışsa, imanı ona fayda vermez. Onlara: «Bekleyin, doğrusu biz de bekliyoruz» de.
-----017.059 Bizi mucize göndermekten alıkoyan, ancak, öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semud milletine gözle görülebilen bir mucize, bir dişi deve vermiştik de ona zulmetmişlerdi. Oysa Biz mucizeleri yalnız korkutmak için göndeririz.
Yukarıda örnek olarak verdiğimiz iki ayet meali dahi mucizelerin gönderilmesi ve red edilmesi halinde kavimlerin helak edilesinin "sünnetullah" olduğunu göstermektedir. Kamer suresinin ilk ayetlerindeki "ayın yarılması" tabirinin gerçekten olmuş bir olay olduğu iddiaları ve aya giden astronotların ayın ortasında bu yarılmaya delil olabilecek bir çizginin olduğu iddiası bizi kur'an ayetleri ile böyle bir iddia arasında tercih yapmaya zorlamaktadır. Kamer s. nin ilk ayetleri konusunda ik devir müfessirlerinin ayın ortadan yarıldığı şeklindeki rivayetlere şüphe ile baktığı malumdur. "Şakkul kamer" tabiri araplar arasında, "mesele açıklığa kavuştu" anlamında kullanılan bir deyim olup ayın gerçekten yarıldığına işaret etmez , ayın yarıldığına dair olan düşünceler sünnetullahı öteleyen düşüncelerdir. Ayın yarılması olayını gerçek olarak anladığımız zaman , isra s. 59. ayeti ile arada bir çelişki olması kaçınılmaz olup elçiyi öne çıkarmak pahasınada olsa kur'an ayetleri arasında bir çelişki olmasına göz yummak demek anlamına gelir.  


Sonuç olarak, Allah cc son elçisi muhammed sav e diğer bazı elçilere verdiğini bildirdiği mucize dediğimiz türden herhangi bir olağan üstü bir şey vermemiştir. Mucize verilmesi bir elçinin değerini yükseltmek şeklinde , mucize verilmemesi ise bir elçinin değerini düşürmek şeklinde anlaşılmamalıdır. Allah cc nin göndermiş olduğu bütün elçiler, BİZİM ELÇİLERİMİZ olup sadece muhammed as için kullanılan" bizim peygamberimiz" tabiri bile bizlerdeki elçi ayrımının bilinçaltındaki bir işaretidir. Sünnetullah gereği herhamgi bir kavme gönderilen elçi ve onunla beraber verilen bir mucizeyi inkar o kavmin helakını gerekmektedir. Muhammed sav i diğer resullerden geri bırakmamak amacı ile ona atfen uydurulan yüzlerce mucize masalları Allah cc yi elçisinin altında bir seviyeye düşürmek anlamına gelmekte olup sünnetullahı red manası taşımaktadır. Resulu aşırı sevmek tezahürlerinin bir uzantısı diyebileceğimiz bu tür yakışmalar ona olan sevgimizin değil düşmanlığımızı bir eseridir. Allah cc kime neyi nasıl vereceği hususunda kimseye danışmak mecburiyetinde değildir. Muhammed as ın, Allah cc nezdinde diğer elçilerden herhangi bir farkı yoktur, eğer vardır diyorsak elçilerin arasını ayrımış oluruzki buda bizlerin mü'minlik sıfatını tehlikeye düşürür. RABBİMİZ BİZLERE MUHAMMED SAV E DOST OLMAK ADINA ONA ATFEN YALAN VE İFTİRA UYDURANLARDAN KILMASIN AMİN. 


                       EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Al-i İmran s. 153. Ayeti ve Hadislerin Vahiy Olması Meselesi

İslam düşüncesine ait konular ile ilgili çıkarımlar ağırlıklı olarak , " kur'an bu konuda bizlere ne gibi mesajlar veriyor" şeklinde değil , " bu düşüncemizi kur'ana nasıl onaylatırız" şeklindedir. Düşünceyi kur'ana onaylatma şeklindeki okumaların bir örneği muhammed sav in ağzından çıkan sözlerin mahiyeti ile ilgilidir. Allah cc den indirilen vahyi , "metluv" ( okunan) , "gayri metluv" ( okunmayan) şeklinde ikiye ayıran düşünce gayri metluv vahiy kategorisine resul sav in hadislerini koymuşlardır. Oluşturulan bu düşünceye yine bazı hadisler! oluşturularak bu önkabulun sağlamlaştırılması sağlanmaya çalışılmıştır. İşin daha vahim bir tarafı , kur'anın tarifi ile " diller eğilip bükülerek" ,"kelimeler yerinden oynatılarak" , " kitaptan olmadığı halde bu kitabtandır denilerek" yahudilerin tevrat'a uyguladıkları zulmü müslümanların kur'ana uygulamalarıdır. 

Necm suresinin ilk ayetleri olan, " Batmakta olan yıldıza and olsun ki,Arkadaşınız (Muhammed) sapmamış ve azmamıştır.O havadan konuşmuyor. Söyledikleri, kendisine indirilen bir vahiydir." mealindeki ayetler delil gösterilerek ağzından çıkan her söz vahiy sayılmıştır. Parçacı ve cımbızlama tekniği ile okunan bu ayetlerin devamı bektaşi misali kapatılarak söylediklerinin ne olduğu ve kimin tarafından öğretildiği arkaya atılmış ve ön kabule uygun hale getirilerek hadislerinde vahiy olduğu düşüncesi kabul ettirlemeye çalışılmıştır.  


Muhammed sav hayatta iken ağzından çıkan sözlerin ashabı tarafından vahi olarak algılanmadığı malumdur. Bu konuda rivayetler mevcut olmasına rağmen rivayetlerin her zaman için zan ifade ettiğini unutmamalıyız. Bu konu ile ilgili olarak inen kur'an ayetleri özellikle medine'de inen bazı ayetler bizlere ışık tutmaktadır.  


Bilindiği gibi uhud harbi müslümanların yenilgisi ile sonuçlanmıştır, bu konu ile ilgili olarak al-i imran suresinde ayetler mevcuttur.
----- Siz o zaman durmaksızın uzaklaşıyor, kimseye dönüp bakmıyordunuz. Resul de sürekli sizi arkadan çağırıyordu. (Allah) Elinizden kaçırdıklarınıza ve size isabet edene üzülmemeniz için sizi kederden kedere uğrattı. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
Bu ayet bizlere uhud harbi esnasındaki bir olayı anlatmaktadır. Savaş'ta müslümanlar bozguna uğramış ve arkalarına bakmadan kaçmaktadırlar, muhammed sav ashabına kaçmamaları için seslenmektedir. Bu olaydan hadislerin vahiy olması düşüncesinin doğru olup olmaması hakkında bizlere bir delil çıkmaktadır. Olay birebir yaşanmakta resul sav hayatta ve hiçbir rivayet zinciri olmadan, resul sav in " kaçmayın geri dönün" ashabın kulaklarında yankılanmakta ve bu söze yani hadise ashab tarafından riayet edilmemektedir.  


Şimdi ön kabuller neticesinde oluşturulan "hadisler vahiydir inkarı küfürdür" sözünün ashab nezdindeki değerlendirmesine geçebiliriz. Eğer resul sav in sözleri ashab tarafından'da vahiy olarak algılanmış olsaydı onlarda vahye uymamış ve küfre düşmüş olmazlarmıydı?, kur'an, hadislerinde vahiy olduğunu te'yid etseydi ashabın resule karşı yaptığı bu hareketin küfre düşmek olduğunu söylemezmiydi?

Ayetlerin siyak ve sibakı ile okuduğumuz zaman, 149. ayet " ey iman edenler" hitabı ile başlamakta ve devamında harb sonrası yenilgi ve durum muhabesi yapılması anlatılmaktadır. 
----- 003.152 And olsun ki, Allah, size verdiği sözde durdu. Onun izniyle kafirleri kırıp biçiyordunuz, ama Allah size arzuladığınız zaferi gösterdikten sonra gevşeyip bu hususta çekiştiniz ve isyan ettiniz; sizden kimi dünyayı, kimi ahireti istiyordu; derken denemek için Allah sizi geri çevirip bozguna uğrattı. And olsun ki O, sizi bağışladı. Allah'ın inananlara nimeti boldur.
-----003.153Resul  arkanızdan sizi çağırırken, kimseye bakmadan kaçıyordunuz; kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye, Allah sizi kederden kedere uğrattı. Allah, işlediklerinizden haberdardır.
-----003.154 Kederden sonra, bir takımınızı kendinden geçirecek şekilde size huzur ve emniyet indirdi; oysa bir takımınız da kendi derdlerine düşmüşlerdi. Haksız yere Allah hakkında, cahiliye devrinde olduğu gibi inanıyorlar. «Bu işte bizim bir fikrimiz var mı?» diyorlardı; De ki: «Buyruğun hepsi Allah'ındır». Sana açmadıklarını içlerinde gizliyorlar. «Bu işte bizim fikrimiz alınsaydı, burada öldürülmezdik» diyorlar. De ki: Evlerinizde olsaydınız, haklarında ölüm yazılı olan kimseler, yine de devrilecekleri yere varırlardı. Bu, Allah'ın içinizde olanı denemesi, kalblerinizde olanı arıtması içindir. Allah gönüllerde olanı bilir.
-----003.155 İki toplumun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirip gidenler var ya, şeytan onların kazandıkları bazı şeylerden dolayı ayaklarını kaydırmak istedi. Ama yine de Allah onları affetti. Kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, halim(çok yumuşak)dir.
-----003.156 Ey İnananlar! Yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri hakkında: «Onlar yanımızda olsalardı ölmezler ve öldürülmezlerdi» diyen inkarcılar gibi olmayın ki, Allah bunu onların kalblerinde bir hasret olarak bıraksın. Dirilten de öldüren de Allah'tır. Allah işlediklerinizi görür.
-----003.157Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, size Allah'tan onların topladıklarından hayırlı bir mağfiret ve rahmet vardır.
-----003.158 And olsun ki, ölseniz de, öldürülseniz de Allah katında toplanacaksınız.
-----003.159 Allah'ın rahmetinden dolayı, sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalbli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret dile, iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allah'a güven, doğrusu Allah güvenenleri sever.
-----003.160 Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur; eğer sizi yardımsız bırakıverirse, O'ndan başka size yardım edecek kimdir? İnananlar yalnız Allah'a güvensinler.
Savaş sonrası ile ilgili  inen ayetler ashabın küfre düştüğü konusunda bizlere erhangi bir bilgi vermemekte aksine hitab " ey iman edenler" diye başlamakta ve yine iş konusunda onlarla istişare yapması emredilmektedir. 


Sonuç olarak din adına ortaya konulması gereken düşünceler kur'andan onay alması gerekmektedir. Kur'ana rağmen ortaya atılmış ve kur'ana onaylatırılmak istenen her düşünce al-i imran s. 153. ayeti örneğinde olduğu gibi arka plan düşünceleri ile birlikte yapılan bir okuma neticesinde geri çevrilmeye mahkumdur. Al-i imran s. 153. ayeti sathi bir okuma neticesinde belki "hadislerin vahiy inkarının küfür" olduğu düşüncesi ile bir ilişkisi kurulmayabilir, ancak hayatta olan bir resulun ağzından çıkan ve ashabın kulaklarının hiç bir aracı veya sened zinciri olmadan duymalarına rağmen bu itaatsizliğin "küfre düşmek" olarak nitelendirilmeğini görmemiz hadislerin vahiy olduğu yolundaki düşüncenin kur'an tarafından onaylanmandığının işaretidir. Necm suresini bağlamı içinde okumayarak bektaşi misali yapılan bir okuma veya uydurulan hadisler yardımı ile veya yahudilerin tevrat için uyguladıkları metodların kur'an için uygulanması yolu ile bu düşünce kur'ana onaylattırlmaya çalışılmıştır. Müslüman olmak iddiasında olanların yapmaları gereken ilk şey kur'anı anlamak için kafadaki ön kabulleri atıp , " bu konuda kur'an ne diyor" şeklinde bir sorunun cevabını aramalarıdır.  


                           EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

29 Nisan 2012 Pazar

Tevrat'ın Kur'an İle Sağlaması 6 (Yaratılış Bölümü "İbrahim'in Denenmesi")

"Tevrat'ın Kur' an ile sağlaması" başlıklı seri yazılarımıza "İbrahim'in Denenmesi" bölümü ile devam ediyoruz.

---------Yaratılış 22.


İbrahim'in Denenmesi
1 Daha sonra Tanrı İbrahim'i denedi. “İbrahim!” diye seslendi. İbrahim, “Buradayım!” dedi.
2 Tanrı, “İshak'ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git” dedi, “Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun.”
3 İbrahim sabah erkenden kalktı, eşeğine palan vurdu. Yanına uşaklarından ikisini ve oğlu İshak'ı aldı. Yakmalık sunu için odun yardıktan sonra, Tanrı'nın kendisine belirttiği yere doğru yola çıktı. 4 Üçüncü gün gideceği yeri uzaktan gördü. 5 Uşaklarına, “Siz burada, eşeğin yanında kalın” dedi, “Tapınmak için oğlumla birlikte oraya gidip döneceğiz.”
6-7 Yakmalık sunu için yardığı odunları oğlu İshak'a yükledi. Ateşi ve bıçağı kendisi aldı. Birlikte giderlerken İshak İbrahim'e, “Baba!” dedi.
İbrahim, “Evet, oğlum!” diye yanıtladı.
İshak, “Ateşle odun burada, ama yakmalık sunu kuzusu nerede?” diye sordu.
8 İbrahim, “Oğlum, yakmalık sunu için kuzuyu Tanrı kendisi sağlayacak” dedi. İkisi birlikte yürümeye devam ettiler.
9 Tanrı'nın kendisine belirttiği yere varınca İbrahim bir sunak yaptı, üzerine odun dizdi. Oğlu İshak'ı bağlayıp sunaktaki odunların üzerine yatırdı. 10 Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı. 11 Ama RAB'bin meleği göklerden, “İbrahim, İbrahim!” diye seslendi.
İbrahim, “İşte buradayım!” diye karşılık verdi.
12 Melek, “Çocuğa dokunma” dedi, “Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı'dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin.”
13 İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu yakmalık sunu olarak sundu. 14 Oraya “Yahve yire[a]” adını verdi. “RAB'bin dağında sağlanacaktır” sözü bu yüzden bugün de söyleniyor.
15 RAB'bin meleği göklerden İbrahim'e ikinci kez seslendi: 16 “RAB diyor ki, kendi üzerime ant içiyorum. Bunu yaptığın için, biricik oğlunu esirgemediğin için 17 seni fazlasıyla kutsayacağım; soyunu göklerin yıldızları, kıyıların kumu kadar çoğaltacağım. Soyun düşmanlarının kentlerini mülk edinecek. 18 Soyunun aracılığıyla yeryüzündeki bütün uluslar kutsanacak. Çünkü sözümü dinledin.”
19 Sonra İbrahim uşaklarının yanına döndü. Birlikte yola çıkıp Beer-Şeva'ya gittiler. İbrahim Beer-Şeva'da kaldı.  

Bu bölümde kurban edilmek üzere İbrahim as ın yanında götürdüğü oğlunun ishak as olduğunu görüyoruz. Kur'anda bu konu ile ilgili anlatılan ayetlerde ishak olmadığı açık olarak beyan edilmesine rağmen yine bu konuda tevrat kaynaklı bazı düşüncelere kur'an adına pirim verilmeye çalışıldığını görmekteyiz. İbrahim as ın denemeye tabi tutulması ile ilgili ayetler Kur'anda şu şekilde beyan edilmektedir. 

----- 37.100 113«Yarabbi! Bana sâlihlerden (bir çocuk) ihsan buyur.» Biz de onu pek yumuşak tâbiatli bir oğul ile müjdeledik.Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona) : «Oğlum» dedi. «Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken görüyordum. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.» (Oğlu İsmail) Dedi ki: «Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah, beni sabredenlerden bulacaksın.»Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik.Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim'e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. Sâlihlerden bir peygamber olarak O'na (İbrahim'e) İSHAK'I  müjdeledik. Kendisini ve İshak'ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak.  

Saffat suresindeki bu ayetlerde İbrahim asın imtihanı başarı ile geçtikten sonra İSHAK'IN  müjdelendiği beyan edilmektedir. Bu ayetlerin delaleti ile kurban edilmek istenen oğul'un ismail as  olduğu ortaya çıkmaktadır.  


--------Yaratılış 32.  

Yakup Güreş Tutuyor
22 Yakup o gece kalktı; iki karısını, iki cariyesini, on bir oğlunu yanına alıp Yabbuk Irmağı'nın sığ yerinden karşıya geçti. 23 Onları geçirdikten sonra sahip olduğu her şeyi de karşıya geçirdi. 24 Böylece Yakup arkada yalnız kaldı. Bir adam gün ağarıncaya kadar onunla güreşti. 25 Yakup'u yenemeyeceğini anlayınca, onun uyluk kemiğinin başına çarptı. Öyle ki, güreşirken Yakup'un uyluk kemiği çıktı. 26 Adam, “Bırak beni, gün ağarıyor” dedi.
Yakup, “Beni kutsamadıkça seni bırakmam” diye yanıtladı.
27 Adam, “Adın ne?” diye sordu.
“Yakup.”
28 Adam, “Artık sana Yakup değil, İsrail[b] denecek” dedi, “Çünkü Tanrı'yla, insanlarla güreşip yendin.”
29 Yakup, “Lütfen adını söyler misin?” diye sordu.
Ama adam, “Neden adımı soruyorsun?” dedi. Sonra Yakup'u kutsadı.
30 Yakup, “Tanrı'yla yüzyüze görüştüm, ama canım bağışlandı” diyerek oraya Peniel[c] adını verdi.
31 Yakup Peniel'den ayrılırken güneş doğdu. Uyluğundan ötürü aksıyordu. 32 Bu nedenle İsrailliler bugün bile uyluk kemiğinin üzerindeki siniri yemezler. Çünkü Yakup'un uyluk kemiğinin başındaki sinire çarpılmıştı. 

Bu bölüm Yakub as ın tanrı ile güreşmesi ve onu yenerek İsrail adını almasını anlatan bir bölümdür.