17 Mayıs 2012 Perşembe

Kur'anı Teslim Almak Veya kur'ana Teslim Olmak Maide s. 38. Ayeti Üzerindeki Bazı Yaklaşımlar

Muhammed sav in vefatını müteaakip gelişen olaylar sonrası ortaya çıkan akidevi düşüncelerin temelleri, yazımızın başlığı olan "kur'anı teslim almak" düşüncesinin bir eseri olduğu bir gerçektir. Vefatı sonrası gelişen olaylara baktığımız zaman kökü risalet öncesi yüzyıllara dayanan ümeyyeoğulları ve haşimoğulları rekabetinin müslüman olduktan sonrada devam ettiğini görmekteyiz. İktidar mücadelesi şeklinde devam eden bu kavganın temelleri "kur'anı teslim almak" şeklindeki düşüncenin bir eseri olarak "ehlibeyt kültürü"adında dinleştirilmiş bugüne kadar gelmiştir. 

İslam adına ortaya çıkan hangi fırka olursa olsun kendi haklılığına gerekçe için hadisler uydurmaktan veya daha kötüsü kur'an ayetlerini hevalarına göre te'vil etmekten geri durmamışlardır. Günümüze geldiğimiz zaman mevcut fırkaların aynı metod üzerinde devam ettiklerini üzülerek müşahede etmekteyiz.   


Bizi daha üzen , bütün fırka, hizip ,cemaat, şeyh,üstad, ağabeylerin kudukları din anlayışlarını red ederek "sadece kur'an" diyenlerin, yazının başlığı olan , "kur'anı teslim almak" şeklindeki bir anlayış ile kur'an okumalarıdır, halbuki mü'min olmanın gereği "kur'ana teslim olmaktır". Kur'an dışı düşünceler ile kur'ana bakan bu düşünce sahipleri kur'anı, kur'andan anlamak yerine kur'anı "izmlerden" anlamak metodunu seçmişlerdir. 

Bu yazımızda bu tür düşüncenin bir uzantısı olarak maide s. 38. ayetindenki hırsızlık cezası için öngörülen el kesme cezasının hakiki anlamda olmayıp mecazi bir anlamı olduğu , ayeti bu şekilde anlamak gerektiğini ileri sürmektedirler.Bu düşünceleri ileri sürenler, sanki kur'an dün indirilen bir kitap ve daha önceden yapılan uygulamalar tamamen  gözardı edilmesi gerekirmiş gibi bir tutum içindedirler. Biz bu konudaki rivayetleri ileri sürerek ayeti anlamak yerine "kur'ana teslim olmak" metodu içinde ayeti anlamaya çalışacağı.Önce ilgili ayetin mealini verelim. 


Ves sâriku ves sârikatu faktaû eydiyehumâ cezâen bimâ kesebâ nekâlen minallâh(minallâhi) vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).
 5.38- Erkek hırsız ve kadın hırsızın, yaptıklarından ötürü Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak,  ikisinin ellerini kesin. Allah Güçlü'dür, Hakim'dir.

Bu ayetin hakiki manada bir el kesmekten bahsetmediği , ayetteki "el" veya "kesmek" kelimesinin kur'anda başka ayetlerde mecaz olarak kullanılmasından yola çıkarak bu ayettteki el kesmekten maksadın hırsızlık yapacak yolları kesmektir şeklinde bir iddianın dillendirilmeye çalışıldığını görmekteyiz. Kur'an ayetlerinde bir kelimenin hakiki veya mecaz anlamda kullanıldığının anlaşılması ayetin bütünlüğü veya siyak sibak içinde kolayca anlaşılabilir. Bu ayet acaba mecazi bir anlamada anlaşılabilirmi? şeklinde sorulan bir sorunun cevabını şu şekilde arayabiliriz.   


Ayetin metnindeki , " NEKALEN" kelimesi anlam olarak, "işlediği bir suçtan dolayı başkasını benzerini işlemekten çevirip yada medar-ı ibret olacak bir şey yapmak ( elmüfredat s. 1485) tır. Bu kelime bakara s. 66 ayetinde cumartesi yasağını çiğneyen israiloğullarının akıbeti ile ilgili olarak , zariyat s. 25. ayetinde firavun'un akıbeti ile ilgili olarak'da kullanılmaktadır. Hırsızlığa verilen cezanın aleme ibret olacak bir ceza ve o cezayı görenlerin hırsızlık yapmalarını caydırıcı bir ceza olması bu kelime ile ifade edilmektedir. Ayetteki el kesme eğer mecazi olarak kullanılmış olsaydı ibret verici bir ceza olması olarak ifade edilmesinin ne gereği vardı?. 


Yine aynı ayetin metnindeki, "EYDİYEHÜMA" ( ikisinin ellerini) kelimesindeki "eydiye" kelimesinin çoğul olarak kullanılmasından yola çıkılarak insanda iki el olduğu ve çoğul olarak kullanılmasının hakiki bir el kesme olarak değil mecaz olarak anlaşılması gerektiğini ileri sürmektedirler. Sayın hakkı yılmaz maide s. 38 . ayetinin mealini yaparken bunun mecaz olduğundan yola çıkarak mealine parantez açarak ( ikiden çok el) şeklinde bir ilave yapmıştır. Bu konu ile ilgili olarak sayın Soner Gündüzöz'ün "KUR’ÂN’DA YERLEŞİK GRAMER KURALLARINA AYKIRI DİL YAPILARI VE KUR’ÂN’IN LEHÇE HARİTASI ÜZERİNE BİR İNCELEME"adlı makalesinde şunları bulmaktayız.
 "
Tesniye yerine cemînin kullanılması: Kur’ân’da ruhsat kabilinden olan kullanımlardan biri de tesniye yerine ceminin kullanılmasıdır. Örneğin والسَّارِقُ و السَّارِقَةُ فَاْقْطَعُوا أيْدِيهما   âyetinde[i] يَدَيْهِما denmemiştir. Aynı şekilde إنْ تَتُوبا إلَى الله فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُما âyetinde[ii] de iki kişiye âit kalpler çoğul kalıbıyla gelmiştir. Arapların insan vücudu ile ilgili tesniyelerde bu kullanım şekline baş vurdukları söylenir.[iii] el-Ferrâ (ö.207/822) “İnsanın organları iki ya da daha çok bir şeye muzâf kılınsa bu organlar çoğul olarak anılır.” der. “ هَشَمْتُ رُؤُوسَهُما / başlarını yardım.” denir. Bu tür kullanımlar insan organlarını dışında da görülür. İki kişiye onların birer hanımlarını kastederek “خَلَّيْتُما نِسَائكما / hanımlarınızı terk ettiniz.” ya da iki kişiye “خَرَقْتُما قُمُصَكُما / gömleklerinizi yırttınız.” denilebilir[iv].


[i]Mâide, 5/41.
[ii]Tahrîm, 66/4.
[iii]Ebû ‘Ubeyde, Mecâzu’l-Kur’an, I, 166.
[iv]el-Ahfeş, Meâ ‘nî’l-Kur’ân, I, 306-307. 
Sayın gündüzöz'ün makalesinde , tesniye yerine cemi kullanılmasının insan vücudu ile ilgili olarak arap dilinde kullanılmış olduğunu görmekteyiz, nitekim bu şekil bir kullanım tahrim s. 44. ayetinde yine insan vucüdu ile ilgili olarak karşımıza çıkmaktadır. Arap dili üzerinde uzman olan sayın hakkı yılmaz'ın bu kaideyi nasıl görmediği yoksa görmek istemediğimi soru işaretidir. Sayın yazarın maide s. 38. ayeti için aklına gelen parantezin tahrim s. 4 . ayetinde neden görmediği yine ayrı bir soru işaretidir.  Sayın hakkı yılmaz'ın maide s. 38. ayetinde geçen "EYDİYEHÜMA" ve tahrim s. 4. ayetinde geçen "GULUBEKÜMA" kelimelerinin kalıp olarak aynı olmalarına rağmen bu ayetlere verdiği meal kendi çelişkisini ortaya koymaktadır. 

-----5.38. Hırsız erkek ve hırsız kadın; bunların yaptıklarına karşılık, Allah'tan bir engelleyici uygulama olarak hemen ikisinin de gücünü/ellerini [ikiden çok el] kesin. Ve Allah, Azîz'dir, Hakîm'dir
-----66.4  Eğer ikiniz, Allah'a tövbe ederseniz... –çünkü kesinlikle ikinizin kalbi kaydı.– Yok eğer o'na [peygamber'e] karşı dayanışmaya girerseniz, hiç kuşkusuz bizzat Allah o'na Mevlâ'dır [yardımcıdır, destekçisidir, koruyucudur, yol göstericidir], Cibrîl ve iman edenlerin sâlihleri de. Ve bunlardan sonra melekler de o'na arka çıkarlar.

Sayın yazar maide s. 38. ayetinde gördüğü çoğul kelimeyi tahrim s. 4. ayetinde görmeyerek ön kabuller dorultusunda yapılan bir okumanın örneklerini sergilemiştir. 


 Maide s. 33. ayetinde"Allah ve resulu ile savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuğa uğraşanların cezası öldürülmek veya asılmak yahut çapraz olarak el ve ayakları kesilmek ya da yerlerinden sürülmektir. Bu onlara dünyada bir rezilliktir. Onlara ahirette büyük azab vardır." şeklinde geçen ayet maide s. 38 . ayet benzeri olarak el keslimesinden bahsetmektedir. Ancak bu ayet ile ilgili olarak, "bu ayet mecazidir" şeklinde bit yoruma rastlayamıyoruz. Bu ayette gördüğümüz ceza şeklini firavun iman eden büyücüleri içinde kullanırken oradada " mecaz bir anlatımdır" şeklinde herhangi bir yorum göremiyoruz, çünkü mecaz olarak anlamaya ilişkin en ufak bir karine dahi yoktur, yine aynı şekilde maide s. 38. ayet içinde " mecazdır" şeklindeki ifadeleri kur'an bütünlüğü içinde değerlendirdiğimiz zaman haklı bulmak mümkün değildir. 


                                     YUSUF SURESİNDEKİ HIRSIZLIK CEZASI

Hırsızlık cezası ile ilgili olarak, yusuf as ın kıssası içinde anlatılan ve  kardeşini alıkoymak için hükümdarın su kabını alıkoymak istediği kardeşinin yükünün içine koydurması ve yakaladıkları zaman "sizde hırsızın cezası nedir?" şeklindeki soruya verilen cevabın hırsızlığın bugünde olması gereken cezasının bu olduğu şeklinde bir düşüncenin dile getirildiğinede şahid oluyoruz.

-----12.074-75 «Yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?» dediler.«Onun cezası, kayıp eşya, kimin yükünde bulunursa işte o (şahsa el koymak) onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız» dediler. .

Öncelikle böyle bir düşünce kur'an için ve Allah cc için çelişki iddiasıdır. Allah cc kitabında iki farklı ceza öngörmesi kitabın çelişkisizliğinin reddi demektir. "Kuran'ı durup düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah'tan başkasından gelseydi, onda çok aykırılıklar bulurlardı." mealindeki nisa s. 82. ayetine muhalif olarak kur'anda iki farklı ceza iddiası sadece maide s.deki ayetin reddi için geçerli bir düşünce değil aksine düşünce sahibini daha vahim düşüncelere kapı açacak bir yoldur. Yakub as ın hayatta olması hırsızlık cezasının ona veya daha önceki elçilere indirilen vahiyde "alıkonulmak" şeklinde bir karşılığının olduğu şeklindeki bir çıkarım doğru bir çıkarım değildir. Yakub as ve oğlu yusuf as da birer elçidir ve ikisi hayattadır, yusuf as bulunduğu ülkenin bütün kurallarına hakim olan birisi değildir , bunu " Yusuf kardeşinin yükünden önce onlarınkini aramaya başladı; sonra kardeşinin yükünden su kabını çıkardı. İşte biz Yusuf'a böyle bir plan kullanmasını vahyettik. Çünkü hükümdarın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı, meğer ki Allah dileye. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Her ilim sahibinden üstün bir bilen bulunur." mealindeki 76. ayetten anlıyoruz. Eğer yusuf as bulunduğu ülkenin kanunlarına uymak ile kayıtlıysa yakub as ın oğullarıda bulundukları ülkenin kanunları ile neden kayıtlı olmasınlar. Buradan, yusuf as ile kardeşlerinin iki ayrı yönetim mekanızması ile kayıtlı oldukları çıkarılabilir,çünkü hırsızlığın aynı ülke içinde iki farklı cezasının olması akla muhaldir. 


Velevki hırsızlığın cezası daha önce el kesme haricinde bir ceza idi, kur'anın nüzulu ile bu cezanın değişmesi ile biz bir kul olarak Allah cc ye " önceden böyle idi şimdi neden böyle yaptın?" şeklinde bir soru cüretinde bulunabilirmiyiz?. Böyle bir sorgulama veya itiraz nahl s. 101. de"Bir ayetin yerini başka bir ayetle değiştirdiğimizde, ki Allah ne indirdiğini gayet iyi bilir onlar, «Sen sadece uyduruyorsun» derler. Hayır, öyle değildir, ama onların çoğu bunu bilmezler."mealindeki ayette buyurulduğu gibi Allah cc için " ne indirdiğini bilmiyor" veya elçisi için " sen ancak uyduruyorsun" demek anlamına gelir. ", yaptığından sorumlu değildir, onlar ise sorumlu tutulacaklardır." mealindeki enbiya s. 23. ayetini unutmadan kur'anı anlamaya çalışmak mü'minlerin görevidir.  


Sonuç olarak "kur'anı teslim almak" veya "kur'ana teslim olmak" şeklinde iki farklı yol ile anlaşılmaya çalışılan kur'an ayetlerinden olan maide s. 38 . ayeti ile ilgili olarak ortaya konulan düşüncelerden olan bu ayetin hakiki anlamda el kesme değil mecazi anlamda bir el kesme olduğu yolundaki düşünceleri "kur'ana teslim olmak" metodu ile okuduğumuz zaman doğru bir düşünce olmadığı açıktır. Eziklik psikolojisinin tezahürlerinden olan ve başkalarının bu tür ayetler üzerinde yaptıkları spekülasyonların etkisinde kalınarak eğilip bükülmeye çalışılan kur'an kavram ve kelimeleri kur'an bütünlüğünde okunduğu takdirde bizlere doğru bir anlam verebilir. Bizlerin Allah cc den başkasına verilecek hesabımız olmayıp kitabımızın doğruluğunu başkalarına onaylatmak için ayetleri eğip bükmeye ihtiyacımızda yoktur, aksine böyle bir davranış bizleri mü'min olma durumundan çıkarır. Allah cc nin kitabı sadece onun bak dediği yerden bakılmalı ve öyle anlaşılmalı ve "insanlardan korkmayın benden korkun"(maide s.44) emri hatırdan çıkarılmamalıdır. 


                         EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.


























                                                       




2 yorum:

  1. Ayetteki el kesme eğer mecazi olarak kullanılmış olsaydı ibret verici bir ceza olması olarak ifade edilmesinin ne gereği vardı?. DEMİŞSİNİZ
    Hırsız yakalandı. İbret alınacağı kadar ceza verin diyor. Örneğin adam bir araba çaldı, 2 yıl hapis verdiniz. Adam dolandırıcılık yapıp yüzlerce insanın malını parasını altınını gaspetti. Şimdi iki hırsızlık olayındada aynı cezamı verilecektir? ayetteki ibret alınacak kadar ceza verilmesi (sözü ) bu yüzdendir. Fakat hırsızın bu işi (hırsızlığı yapmayı ) yapacak GÜCÜN nereden geldiğini araştırırsınız. İşsizmi kaldı ? Kirasınımı ödeyemedi borcumu vardı? Bu GÜC ü kesersiniz. Adama iş verirsiniz. Ailesi darda ise yardım edersiniz. psikolojikse tedavi ettirirsiniz vs. Allah çözüm önerir her daim. Bu ayetin ardından allah tövbeleri çokça kabul ederim diyor ee. adam tövbe etti ama el gitti ve adam ömür boyu işsiz ve insanlara muhtaç hale gelmiyecekmi? Böyle SAÇMA bir çözüm mü getirdi Allah. 14 asır evvel TIP alanındada bir şey yok o adamların eli kesildi sonra kimbilir kaç kişi steril olmayan yolda ÖLDÜĞÜNÜ biliyormusunuz. O ölenlerin vebali kimlere peki ? Ali imran 7 de sizi uyarmamışmı. Bu kitabın bir kısmı MUHKEM diğer kısmı MÜTEŞABİH (yani mecaz ve teşbihlerden oluşur dememişmi? Neden Tefsirciler , İlahiyatçılar şu ayetler muhkem bu ayetlerde müteşabih ayırımına gitmez. Saf ve temiz vatandaş bunu nerden bilecek? neden MECAZ olan kelimeler örneğin (kırmızı ) renkte işaretlenipte insanlar her iki anlamı ile yani özel ve mecaz anlamları ile düşünmeleri sağlanmaz ? siz Allaha farkına varmadan iftira ediyorsunuz haberiniz yok. Allah = geri dönüşü olmayan cezayı sadece KISAS ta verir çünki sizde geri dönüşü olmayan bir SUÇ işleyip (masumu öldürmüşsünüzdür) Tövbe ile affedilecek bir CEZA ya karşılık allah kulunun ömür boyu MUHTAÇ ve ihtiyaç sahibi olarak kalmasına sebep verecek ÇÖZÜM üretmiş demek : Allaha atılan iftiradır diyorum. allahın RAHMAN ve RAHİM isminide aykırıdır. Hüsnalarınada aykırıdır.

    YanıtlaSil
  2. ALLAHIN ESMAÜL HÜSNAları ve MAİDE SURESİ 38 e gerçek bakış. :

    Arkadaşlar bir kaç esmaül hüsnadan allahın sıfatlarından bilinen ve çokça okunanı örnek aldımki belki bu İSİMleri ve sıfatları okuyunca maide suresi 38 e bakış açınız değişir
    1= el-HALÎM
    Hilm, suçluların cezasını vermeye gücü yetip dururken bunu yapmamak, onlar hakkında yumuşak davranmak ve cezalarını geriye bırakmaktır. Suçluyu cezalandırmağa iktidarı olmayana halîm denmez. Halîm, kudreti yettiği halde, bir hikmete binaen cezalandırmayana denir.
    Allah Teâlâ Halîm'dir. Her günah işleyeni hemen cezalandırmaz. Hışım ve gazabda acele etmez, mühlet verir. Bu mühlet içinde yaptıklarına pişman olup tevbe edenleri afveder. Israr edenler hakkında, hüküm artık kendisine kalmıştır.

    2= el-ĞAFÛR
    Mağfireti çok...
    Allah Teâlâ'nın mağfireti çoktur. Bir kulun kusuru ne kadar büyük ve çok olursa olsun onları örter, meydana çıkarıp da sâhibini rezîl etmez.
    Kusurları insanların gözünden gizlediği gibi, melekût âlemi sâkinlerinin gözünden de gizler. İnsanların görmediği bâzı şeyleri melekût âlemi sâkinleri görürler. Gafûr ism-i şerîfi, kusurların onların gözünden de gizlenmesini ifade eder....

    3=el-BERR
    Kulları hakkında kolaylık isteyen; iyilik ve bahşişi çok olan...
    Allah Teâlâ kulları için daima kolaylık ve rahatlık ister, zorluk istemez, zorluk çıkaranları da sevmez. Yapılan kötülükleri bağışlar, örter. Bir iyiliğe en az 10 mükâfat verir. Kul gönlünden iyi bir şey geçirmişse, onu yapmamış olsa bile, yapmış gibi kabûl edip mükâfat verir. Aksine kötülükleri ise yapmadıkça cezalandırmaz....

    4=er-RAÛF
    Çok re'fet ve şefkat sâhibi...
    Mahlûkat içinde bilhassa insanlar için, Allah'ın inâyeti, kerem ve re'feti hiçbir ölçüye ve ifadeye sığmayacak kadar geniş ve büyüktür.....

    Çok şefkat sahibi ama ELİNİ kesip onu ömür boyu muhtaç bırakıyor. buna nasıl inanırsınız hala tövbe etmiyecekmisiniz ?? Allahın sıfatlarını ya gereği gibi anlamadınız ya o Rivayetçiler ve tarihte yapılan büyük hataları doğru sanıp insanın fiziksel El i kesenlere uyuyorsunuz ya. allahın isimlerini anlayıpta allahı gereği gtbi takdir edemiyenlere bir UYARIMDIR sadece. allah kuluna ölümüne kadar muhtaç halde bırakıpta zulm etmez Zulmü insanlar eder bunu hiç unutmayın ve her daim doğruyu arayın......

    YanıtlaSil