8 Şubat 2015 Pazar

Enam s. 23. Ayetindeki "Fitnetuhum" Kelimesinin Çevirileri Üzerine

Alemlere rahmet ve hidayet rehberi olan Kur'an, Arap dilinde nazil olmuş bir Kitap olması nedeni ile bu dili bilmeyenlerin  Kur'anı anlamaları için konuştukları dile çevrilmiş olması gerekmektedir. Türkiye bazında düşündüğümüz zaman son yıllarda Kur'ana olan ilginin artması beraberinde çevirilerinde artmasını getirmiştir. Bu sevindirici durumun yanısıra yapılan çevirilerde bir takım hatalar gözümüze çarpmaktadır. Bu hataların sebebi Arapçayı bilmemekten değil , çeviri yapmaya soyunanların Kur'ana olan hakimiyet noktasında yetersizliklerinden kaynaklanmaktadır.

Arapçayı bilmeyen fakat , Kur'an bütünlüğüne vakıf olan bir okuyucu dahi bu tür çeviri hatalarını görebilmektedir. Herkesin Arapçayı öğrenme imkanı olmaması nedeniyle çevirilerin okunmaya devam etmesi gerektiğini, ancak çeviri yapanların Arapçadan önce Kur'an bütünlüğüne vakıf olmaları gerektiğini hatırlatarak bu tür bir vukufiyetsizlik sonucu yapılmış olan Enam s. 23. Ayetinin çevirisi ile ilgili olarak düşüncelerimizi paylaşmaya çalışalım.

"Summe lem tekun fitnetuhum illâ en kâlû vallâhi rabbinâ mâ kunnâ muşrikîn(muşrikîne)."

Enam s. 21-24. Ayetlerinde , Allaha karşı yalan düzüp uyduran zalimlerin Ahiret günündeki halleri tasvir edilmekte , 23. Ayette onların Dünya hayatındaki yapmış oldukları fitneye devam edemedikleri görülmektedir. Bu Ayetin çevirileri genel olarak şu şekildedir. 

Adem Uğur:
Sonra onların mazeretleri, "Rabbimiz Allah hakkı için biz ortak koşanlar olmadık!" demekten başka bir şey olmadı.

Ahmet Tekin :
Sonra onlar inkârlarının ve yalana cüretlerinin sebep olduğu azabı gördüklerinde:
'Rabbimiz Allah’a yemin ederiz ki, biz ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan müşriklerden değildik' demekten başka bir mazeret ileri süremeyecekler.

Ahmet Varol :
Sonra: 'Rabbimiz olan Allah'a yemin olsun ki, biz Allah'a ortak koşanlar değildik' demekten başka bir kaçamak bulamazlar.

Ali Fikri Yavuz :
Sonra (kurtuluş için) özürleri mevcut olmayıp sadece şöyle diyeceklerdir: “- Rabbimiz olan Allah’a yemin ederiz ki, biz, müşriklerden değildik.”

Bayraktar Bayraklı :
Sonunda şunu söylemekten başka bahaneleri kalmaz: “Rabbimiz Allah’a yemin olsun ki, ortak koşanlardan değildik.”

Edip Yüksel :
Onların tek savunması şu olacak: 'Rabbimiz ALLAH'a andolsun ki biz ortak koşmadık.'

Şaban Piriş :
Fakat onların şaşkınlıkları ile (cevapları) “Rabbimize Vallahi, şirk koşanlardan değildik” demekten başka bir şey olmayacaktır.

Verdiğimiz meal örneklerinde "Fitnetuhum" kelimesine , başta "Mazeret" olmak üzere , Kaçamak , Özür, Bahane, Savunma v.s anlamlar verildiğini görmekteyiz. 

Başka Ayetlerde Cehennem ehlinin öne sürdükleri mazeretlerin kabul edilmeyeceğini görmekteyiz , bu durum "Mazeret" kelimesi ile ifade edilmektedir. Fitne kelimesi bu tür bir anlama gelmez iken, maalesef "Mazeret" anlamında çevrilerek hata yapılmıştır.

 [030.057] Zulmedenlerin, o gün mazeretleri fayda vermez; artık kendilerinden Allah'ı hoşnut edecek şeyleri yapmaları da istenmez.
 [040.052] O gün; mazeretleri zalimlere fayda vermez. La'net onların, yurdun kötüsü de onlarındır.

"Mazeret" kelimesinin kullanılmasını göz önüne alarak , "Fitnetuhum" kelimesinin bu anlama gelmeyeceğini biraz düşünüp bu kelimenin anlam alanı biraz araştırılsaydı bu tür hatalı anlamların verilmesinin önüne geçilebilirdi.

Bu çevirilerin yanısıra doğru çeviri olduğunu düşündüğümüz çevirileri yazımızın sonunda vereceğiz , bu çevirileri vermeden önce "Fitne" kelimesinin anlam alanı etrafında kısaca durarak Enam s. 23. Ayetinde kullanılma sebebini görelim.

"Fitne" kelimesi ; Fe -Te-Ne kökünden , "Altının kalitesinin kaç ayar olduğunun belli olması için onun ateşte eritilmesi" anlamına gelir. Bu sözlük anlamı Kur'an ile ıstılahlaşarak , "Kişinin imanının kaç ayar olduğunun belli olması için onun denenmesi" anlamında kullanılmıştır.

Fitnenin ıstılah anlamından yola çıkarak , Kur'anda bir gezinti yaptığımız takdirde , bu çeşit denemenin 1-Allah (c.c) 2- İnsan kaynaklı olduğunu görürüz. İnsan kaynaklı fitneyi Kur'anda, Mü'minlerin arasını bozma, onları sıkıntıya düşürme v.s gibi çalışmalar olarak özetlemek mümkündür. Bu çalışmaları Mü'min olmayanların yaptığını onların Müşrik , Münafık ,Kafir olarak isimlendirilenlerin yaptıklarını yine Kur'anda görmekteyiz. Vereceğimiz bir kaç Ayet meali konuyu anlamaya yardımcı olacaktır.

[002.191] Ve onları her nerede bulursanız öldürünüz. Ve sizi çıkarmış oldukları yerden siz de onları çıkarın. Fitne ise katilden daha şedîttir. Ve onlar sizinle savaşta bulunmadıkça siz de Mekke hareminde onlar ile savaşta bulunmayınız. Fakat onlar sizinle savaşta bulunurlarsa onları öldürünüz. Kâfirlerin cezası böyledir.
[002.193]  Fitne kalmayıp, din de Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Vaz geçerlerse, artık zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.
[002.217] Sana haram aydan ve onda savaştan soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak; büyük bir günahtır. Fakat insanları Allah yolundan alıkoymak ve O'nu inkar etmek, Mescid-i Haram'a gitmelerine engel olmak, onun ehlini oradan çıkarmak Allah katında daha büyük günahtır. Fitne, katilden de beterdir. Kafirlerin güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam ederler. Sizden her kim dininden dönerde kafir olarak ölürse; onların yaptığı ameller dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Ve onlar, cehennem ehlidirler. Orada temelli kalacaklardır.
[004.091]  Bir de öyleleriyle karşılaşacaksınız ki onlar hem sizden, hem de kendi kavimlerinden emin kalmak isterler. Bunlar ne zaman fitneye çağırılsalar derhal ona dalarlar. Ohalde bunlar sizden uzak durmaz, size barış teklif etmezler, ellerini sizden çekmezlerse onları nerede bulursanız yakalayın, öldürün! İşte bunlara karşı size kesin bir izin ve yetki vermişizdir.
[008.039]  Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (İnkâra) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür.
[008.073] Küfredenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmzsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.
[009.047](Münafıklar) Eğer içinizde (onlar da savaşa) çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmazdı ve mutlaka fitne çıkarmak isteyerek aranızda koşarlardı. İçinizde, onlara iyice kulak verecekler de vardır. Allah zalimleri gayet iyi bilir.
[033.014] Eğer Medine'nin etrafından üzerlerine varılmış olsa, sonra da kendilerinden fitne çıkarmaları istense hemen buna girişip derhal yapmaktan geri kalmazlardı.

Hayatlarını Mü'minler arasında fesada harcayarak ölen ve hesap günü artık kaçacak bir yerleri olmayanların hali şu şekilde anlatılmaktadır.

[016.087]  O gün (artık) Allah'a teslim olmuşlardır ve uydurdukları (yalancı ilahlar) da onlardan çekilip-uzaklaşmıştır.
[037.026]  Hayır; bugün onların hepsi teslim olmuşlardır.

Zalimler o gün Dünya hayatında yaptıklarının karşılıklarını çekmek üzere Cehenneme sevk edilirler ve hiç bir yardımcıları yoktur, feryatları hiç bir şekilde fayda etmeyecektir. 

Enam s. 21-24. Ayetleri de zalimlerin bu durumlarını anlatmaktadır. Bu Ayetleri Elmalılı mealinden vermek istiyoruz. Bunun sebebi Elmalılının Enam s. 23. Ayetine verdiği anlamın doğru olduğunu düşünmemizdir. 

 [006.021] [E0] Allaha iftira ederek yalan uyduran veya onun âyetlerine yalan deyen kimseden daha zalim kim olabilir? Şüphe yok ki zalimler felâh bulmazlar
[006.022] [E0] Hele hepsini Mahşere toplıyacağımız, sonra o şirk koşanlara diyeceğimiz gün: Hani nerede o sizin zu'm etmekte olduğunuz şerikleriniz?
[006.023] [E0] SONRA BAŞKA FİTNELİK EDEMEYECEKLER SADE ŞÖYLE DİYECEKLER :RABBİMİZ ALLAHA YEMİN EDERİZ : VALLAHİ BİZLER MÜŞRİK DEĞİL İDİK.
[006.024] [E0] Bak vicdanlarına karşı nasıl yalan söylediler, gâib oluverdi de kendilerinden o uydurdukları ma'budlar

21-24. Ayetler de Dünya hayatlarında Mü'minlerin aralarını bozmak için fitne peşinde koşanların artık fitne peşinde koşamayacakları , ateşten kurtulmak için yalana dahi başvuracak kadar çaresiz bir durumda kalacakları beyan edilmektedir. 

Elmalılı nın verdiği bu anlamın daha doğru ve FİTNE KELİMESİNİN KUR'AN BÜTÜNLÜĞÜNDE KULLANILIŞINA SADIK KALINARAK YAPILDIĞINI düşünmekteyiz. Gel gelelim Elmalılıyı SADELEŞTİRME adına yapılan çalışmaların , bu işlerin ,Kur'anı anlamak şöyle dursun  ELMALILI YI DAHİ ANLAMAYANLARIN elinde kaldığını üzülerek görmekteyiz. 

İsimlerini bilmediğimiz sadeleştiricilerin internet ortamında yayınlanan meallerde Enam s. 23. Ayetine yaptıkları Elmalılı sadeleştirmesi (aslında cinayet denilebilir) şöyledir. 

Elmalılı (sadeleştirilmiş) :
Sonra başka çare bulamayacaklar ve sadece şöyle diyecekler: «Rabbimiz Allah'a yemin ederiz ki, vallahi bizler Allah'a şirk koşanlar değildik.»

Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) :
Sonra, (Onlar): «Rabbimiz, Allah'a yemin ederiz ki, biz müşriklerden değildik» demekten başka bir özür bulamayacaklar.

Bundan önceki yazılarımızda , Enbiya s. 95. , Mümtehine s. 13. Ayeti ile ilgili olarak Elmalılı nın orjinal mealine sadık kalınmayarak, daha doğrusu Elmalının o Ayete verdiği anlamı anlayacak kapasiteden yoksun olanların sadeleştirme adına yaptıkları cinayetlere örnek vermiştik. Enam s. 23. Ayetini, diğer meal yapıcılarının gözetmediği Kur'an bütünlüğünü gözeterek çeviren Elmalılı nın vermiş olduğu bu anlam maalesef bazılarının elinde kaybolup gitmiştir.

Elmalılı nın yanısıra , doğru olarak yapıldığını düşündüğümüz bir kaç çeviri örnekleri de şunlardır. 

 Ali Bulaç :
(Bundan) Sonra onların: "Rabbimiz olan Allah'a and olsun ki, biz müşriklerden değildik" demelerinden başka bir fitneleri olmadı (kalmadı.)

Celal Yıldırım :
Sonra onların bir başka fitnesi olmayacak, sadece şu sözleri olacak: «Rabbimiz Allah'a yemin ederiz ki, biz ortak koşanlar değildik !»

Hasan Basri Çantay :
(Bu suâlden) sonra (gûyâ kurtulabilmeleri için) onların (baş vuracakları) fitne: «Rabbimiz olan (Sen) Allaha andederiz ki biz eş tutanlardan değildik» dedelerinden başka (bir şey) olmadı (olmayacakdır).

Ömer Nasuhi Bilmen :
Sonra onların hilesi, «Vallahi ey Rabbimiz! Bizler müşriklerden olmadık,» demekten başka olmayacak.

Sonuç olarak ; Kur'anı anlamak için meallere başvurmanın bir zorunluluk olduğu bir gerçektir, ancak meal yapan ve meal okuyanların gözetmesi gereken bazı noktaların olduğu da bir gerçektir. Meal yapanlar öncelikle Arapçadan daha elzem olana Kur'an bütünlüğüne hakimiyet noktasında son derece dikkatli olmak zorundadırlar. Meal okuyanlar ise okudukları mealdeki bazı hatalı tarafları anlayabilecek bütünlüğü sahip olmaları tek bir meale bağlı kalmamaları mümkünse bi kaç farklı meali takip etmeleri onların menfaatleri gereğidir.

Yazımıza konu edindiğimiz Enam s. 23. Ayetinin Kur'an bütünlüğü gözetilmeden yapıldığı , daha doğrusu herkesin birbirinden kopya ederek aynı anlamı taşıyan kelimeleri farklı ibarelerle meallerine yansıttığını görmemiz meal yapma işinin pek ciddiye alınmadığını göstermektedir, hele hele doğru olarak yapılan Elmalılı çevirisinin onu sadeleştirenler tarafından dahi anlaşılamaması işin vehametini ortaya koymaktadır. Meal yapıcılarına tavsiyemiz  şu dur ki , yaptıkları işin sorumluluğuna sahip olmaları ve bu sorumluluğu taşıma düşüncesi içersinde meal yapmaya soyunmalarıdır. 

                                  EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder