1- Allah'tan ve O'nun elçisinden, ortaklaştıranlardan antlaşma yaptıklarınıza dair uzaklık bildirisidir.
2- Artık yeryüzünde dört ay dolaşın ve bilin ki şüphesiz ki sizler, Allah'ı beceriksiz bırakıcılar değilsiniz ve şüphesiz ki Allah, (gerçeği) örtücüleri rezil edicidir.
3- Ve Allah'tan ve O'nun elçisinden büyük hacc günü insanlara bir duyurudur: Şüphesiz ki Allah ortaklaştıranlardan uzaktır ve O'nun elçisi de. Bu durumda eğer (itaatle) dönerseniz, artık sizin için daha hayırlıdır. Ve eğer (başka tarafa) yönelirseniz, artık bilin ki şüphesiz ki sizler Allah'ı beceriksiz bırakıcılar değilsiniz. Ve (gerçeği) örtenleri acı azapla müjdelendir.
4- Ortaklaştıranlardan antlaşma yaptıklarınız sonra (sözleşmelerinden) hiçbirini eksik yapmayanlar ve size karşı bir kimseye bile arka çıkmayanlar bunun dışındadır. Artık onların antlaşmalarını uzatma sonlarına kadar tamamlayın. Şüphesiz ki Allah korunanları sever.
5- Yasaklı aylar sıyrıldığında, artık ortaklaştıranları bulduğunuz yerde öldürün ve onları tutun ve onları kısıtlayın ve onlar için bütün gözlem yerlerine oturun. Eğer (itaatle) döner ve kulluk görevlerini ayakta tutar ve arınmayı yerine getirirlerse, artık onlara yollarını (serbestçe dolaşmaları için) boş bırakın. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayıcı çok merhamet edicidir.
6- Ve ortaklaştıranlardan biri eğer senden komşuluk isterse, artık sen de ona komşuluk göster ki Allah'ın kelâmını işitebilsin. Sonra da onu güvende olacağı yere ulaştır. İşte bu onların bilmezler topluluğu olmasındandır.
7- Yasak Mescit'in yanında antlaşma yaptıklarınız dışında, ortaklaştıranlar için Allah'ın yanında ve O'nun elçisinin yanında nasıl bir antlaşması olabilir? Onlar size karşı dosdoğru olurlarsa, artık siz de onlara karşı dosdoğru olun. Şüphesiz ki Allah, korunanları sever.
8- Nasıl (bir antlaşma olabilir ki)? Ve eğer size karşı üstün gelmiş olsalardı, sizin hakkınızda ne bir yakınlık bağını ve ne de anlaşma yükümlülüğünü gözetirlerdi. Onlar ağızları ile sizi hoşnut ederler, fakat kalpleri ise direnir ve onların tamamı itaatten çıkanlardır.
9- Onlar, Allah'ın ayetlerini pek az bedele satarak, O'nun yolundan uzaklaştırdılar. Şüphesiz ki onların işlemekte oldukları ne kötüdür.
10- Bir inanan hakkında ne bir yakınlık bağını ve ne de anlaşma yükümülülüğünü gözetirlerdi. Ve işte onlar, sınırı aşanların ta kendileridir.
11- Eğer (itaatle) döner ve kulluk görevlerini ayakta tutar ve arınmayı yerine getirirlerse, artık itaat sisteminde sizin kardeşlerinizdir. Ve bilenler toplululuğu için ayetlerimizi ayrıntılı olarak açıklıyoruz.
12- Ve eğer antlaşmalarının arkasından yeminlerini bozar ve itaat sistemine dil uzatırlarsa, artık sizde (gerçeği) örtenlerin önderleriyle savaşın. Çünkü onların (geçerli bir) yeminleri yoktur. Umulur ki (düşmanlıktan) vazgeçerler.
13- Yeminlerini bozan ve elçiyi (Mekke'den) çıkarmaya eğilim gösteren ve sizinle (savaşmaya) ilk defa (kendileri) başlayan bir toplulukla savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan endişe mi duyuyorsunuz? Eğer inananlardan iseniz, artık Allah kendisinden endişe duymanıza daha hak sahibidir.
14- 15- Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları azaplandırsın ve onları rezil etsin ve onlara karşı size yardım etsin ve inanan topluluğun göğüslerine şifa versin. Ve onların kalplerindeki kini gidersin. Ve Allah dilediğinin (itaatle) dönüşünü kabûl eder. Ve Allah her şeyi bilicidir en bilgedir.
16- Yoksa Allah içinizden güçlerini kullananları ve ne Allah'tan ve ne O'nun elçisinden ve ne de inananların aşağısından başka sırdaşa tutunmayanları henüz bilmeden bırakılıvereceğinizi mi hesap ettiniz? Ve Allah, işlemekte olduklarınızdan haberdardır.
17- (Gerçeği) örtücülüklerine benlikleri tanıklar iken, ortaklaştıranların Allah'ın boyun eğilen yerlerini onarmaları olamaz. İşte onların işledikleri boşa gitmiştir. Ve onlar ateşte ölüm görmemek üzere kalıcıdırlar.
18- Allah'ın boyun eğilen yerlerini ancak ve ancak, Allah'a ve sonraki güne inanan ve kulluk görevlerini ayakta tutan ve arınmayı yerine getiren ve Allah'tan başkasından endişe duymayanlar onarabilir. İşte bunların artık doğru yolu bulanlardan olması umulur.
19- Yoksa siz hacılara suvarmayı ve Yasak Mescit'i onarmayı, Allah'a ve sonraki güne inanan ve Allah'ın yolunda gücünü kullanan kimse(nin yaptığı) gibi (aynı) mi kıldınız? Bunlar Allah'ın yanında eşit olmazlar. Ve Allah, haksızlık yapanlar topluluğunu doğru yola iletmez.
20- İnananların ve göç edenlerin ve Allah'ın yolunda malları ve benlikleri ile güçlerini kullananların Allah'ın yanındaki kademeleri daha büyüktür. Ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
21- Efendileri onları kendisinden bir rahmet ve hoşnutluk ve orada kalıcı nimetler olan cennetler ile müjdelendiriyor.
22- Orada ölüm görmemek üzere ebedi olarak kalıcıdırlar. Şüphesiz ki Allah, büyük ödül O'nun yanındadır.
23- Ey inananlar, babalarınız ve kardeşleriniz, eğer (gerçeği) örtmeyi inanmanın üzerine sevip tercih ediyorlarsa, onlara yönelenler olarak tutunmayın. İçinizden kim onlara yönelirse, işte onlar haksızlık yapanların ta kendileridir.
24- De ki: "Eğer babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve eşleriniz ve oymağınız ve gayret ederek kazandığınız o mallar ve durgun gitmesinden endişe duymakta olduğunuz o ticaret ve o hoşlandığınız yerleşkeler, size Allah'tan ve O'nun elçisinden ve O'nun yolunda gücünüzü kullanmaktan daha sevimli ise, artık Allah buyruğunu getirinceye kadar bekleyin. Ve Allah, itaatten çıkanlar topluluğunu sevmez."
25- And olsun ki Allah size size birçok savaş meydanlarında ve Huneyn gününde de yardım etmişti. Hani çok olmanız sizi şaşırtmıştı da bu ise sizi hiçbir şeyden zenginleştirmemiş ve yeryüzü tüm genişliğine rağmen size dar gelmiş, sonra arkanızı çevirerek (başka tarafa) yönelmiştiniz.
26- Sonra Allah, elçisinin üzerine ve inananların üzerine sakinliğini indirdi ve sizin göremediğiniz askerler indirdi ve (gerçeği) örtenleri azaplandırdı. İşte bu (gerçeği) örtücülerin karşılığıdır.
27- Sonra bunun arkasından Allah dilediğine (lütuf ile) döner. Ve Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.
28- Ey inananlar, ortaklaştıranlar ancak ve ancak pisliktir. Artık bu yıllarının arkasından Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Ve eğer fakirlikten kaygı duyacak olursanız, Allah dilerse sizi ileride kendi lütfundan zenginleştirecektir. Şüphesiz ki Allah, her şeyi bilicidir en bilgedir.
29- Kitap verilmiş olanlardan, Allah'a ve sonraki güne inanmayan ve Allah ve O'nun elçisinin yasaklaştırdığını yasaklaştırmayan ve gerçek olan(Allah)ın itaat sistemini (kendileri için de) itaat sistemi edinmeyenlerle, onlar küçülenler olarak elden (maddi savaş) karşılığı verinceye kadar savaşın.
30- Ve Yahudiler, "Uzeyr Allah'ın oğludur" dedi. Ve Hristiyanlar da "Mesih Allah'ın oğludur" dedi. Bu ağızlarının (delilsiz olarak) sözleridir. Önceki (gerçeği) örtenlerin sözünü taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin nasıl da döndürülüyorlar.
31- Hahamlarına ve rahiplerine ve Meryem oğlu Mesih'e Allah'ın aşağısından efendiler olarak tutundular. Halbuki tek olan tanrıya kulluk etmekten başkasıyla buyurulmamışlardı. O'ndan başka tanrı yoktur. O, onların ortak koşmakta olduklarından uzaktır.
32- Ağızları ile Allah'ın ışığını söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah ise (gerçeği) örtücüler çirkin görse de ancak ışığını tamamlamaya direniyor.
33- O elçisini, ortaklaştıranlar çirkin görse de itaat sisteminin tamamını ona ortaya çıkarmak için doğru yol ve gerçek olan(Allah)ın itaat sistemi ile gönderendir.
34- Ey inananlar, şüphesiz ki hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını kesinlikle haksız yolla yerler ve Allah'ın yolundan uzaklaştırırlar. Ve onlar ki altını ve gümüşü yığarlar ve onları Allah'ın yolunda dağıtmazlar, artık onları acı azapla müjdelendir.
35- O gün, o (yığdıkları) cehennem ateşi üzerinde kızdırılır ve onunla, onların alınları ve yanları ve sırtları: "Bu benliğiniz için yığdığınızdır, yığmakta olduklarınızı artık tadın" (denilerek) dağlanır.
36- Şüphesiz ki Allah'ın gökleri ve yeri takdir ettiği gündeki yazgısında, ayların sayısı Allah'ın yanında oniki aydır. Bunlardan dördü yasaklıdır. İşte bu, dimdik duran itaat sistemidir. Öyleyse bu aylarda benliğinize haksızlık yapmayın ve ortaklaştıranlarla onların sizinle el birliğiyle savaştığı gibi, sizde onlarla el birliğiyle savaşın. Ve bilin ki şüphesiz ki Allah korunanların beraberindedir.
37- (Yasak ayı) ertelemek, ancak ve ancak (gerçeği) örtmede artırmadır ki onunla (gerçeği) örtenler saptırılır. Onu bir sene serbestleştiriyorlar ve bir yılda yasaklaştırıyorlar ki Allah'ın yasaklaştırdığının sayısına denkleştirip böylece Allah'ın yasaklaştırdığını serbestleştiriyorlar. Kötü işleri onlara süslü gösterildi. Ve Allah, (gerçeği) örtücüler topluluğunu doğru yola iletmez.
38- Ey inananlar, size ne oluyor ki, size: "Allah'ın yolunda sefere çıkın" denildiği zaman yere ağırlaştınız. Yoksa sonrakinden (vazgeçip) şimdiki yaşama mı hoşlandınız? Fakat şimdiki hayatın yararı, sonrakine göre ancak pek azdır.
39- Eğer siz sefere çıkmazsanız, size acı azapla azaplandırır ve sizi başka bir toplulukla değiştirir ve siz de O'nu hiçbir şeyle zora sokamazsınız. Ve Allah herşey üzerine ölçü koyucudur.
40- Eğer siz ona (elçiye) yardım etmezseniz, (gerçeği) örtenler ikinin ikincisi olarak onu çıkardığı zaman da Allah ona kesinlikle yardım etmişti. Hani ikisi o çukurda iken arkadaşına: "Üzülme şüphesiz ki Allah bizim beraberimizdedir" diyordu. Bunun üzerine Allah onun üzerine sakinliğini indirdi ve sizin görmediğiniz askerlerle onu güçlendirdi ve (gerçeği) örtenlerin sözünü en aşağı kıldı. Ve Allah'ın sözü ise, o en yüksektir. Ve Allah çok güçlüdür en bilgedir.
41- Zor da gelse kolay da gelse, sefere çıkın ve mallarınız ve benlikleriniz ile Allah'ın yolunda gücünüzü kullanın. İşte bu eğer bilirseniz sizin için daha hayırlıdır.
42- Şayet yakın bir sunum ve uzun olmayan bir sefer olmuş olsaydı, kesinlikle sana uyarlardı. Fakat zorlu sefer onlara meşakkatli geldi. Ve "Eğer gücümüz yetmiş olsaydı, kesinlikle senin beraberinde çıkardık" diye Allah (adın)a dostluk yemini edecekler. Onlar (böyle demekle) kendi benliklerini yok ediyorlar. Ve Allah biliyor ki şüphesiz ki onlar kesinlikle yalancılardır.
43- Allah sen(i cezalandırmak) den geçti. Doğru söylemiş olanlar sana apaçık belli oluncaya ve sen yalancıları bilinceye kadar onlara niçin duyuru yaptın?
44- Allah'a ve sonraki güne inananlar, mallarıyla ve benlikleriyle güçlerini kullanmaları konusunda senden (savaşa çıkmamak için) duyuru istemezler. Ve Allah korunanları en iyi bilicidir.
45- Senden ancak ve ancak Allah'a ve sonraki güne inanmayan ve kalpleri belirsizlik içinde olup, belirsizlikleri içinde bir oraya bir buraya döndürülüp duranlar duyuru ister.
46- Ve eğer çıkmayı istemiş olsalardı, onun için kesinlikle (araç gereç) hazırlığı hazırlarlardı. Fakat Allah onların (savaş için) harekete geçmelerini çirkin gördü de onları böylelikle kararlarında sebatlandırdı ve onlara: "Oturanların beraberinde oturun" denildi.
47- Şayet içinizde (savaşa) çıkmış olsalardı, size bozgundan başka birşeyi artırmazlar ve sizin için kargaşa peşine düşmek için kesinlikle aranıza konulurlardı. Ve içinizde onlara kulak verenler vardır. Ve Allah, haksızlık yapanları en iyi bilicidir.
48- And olsun ki önceden de kargaşa peşine düşmüşler ve senin için (arkandan) işler çevirmişlerdi. Nihayet gerçek geldi ve onlar çirkin görenler oldukları halde Allah'ın emri üstün geldi.
49- Ve içlerinden kimi var ki: "Bana (savaşmamak için) duyuru yap ve beni fitneye düşürme" der. Dikkat edin, onlar fitneye düşmüşlerdir. Ve şüphesiz ki cehennem kesinlikle (gerçeği) örtücüleri çevreleyicidir.
50- Eğer sana bir iyilik erişirse, bu onları üzer. Ve eğer sana bir (kötü)erişme erişirse: "Biz işimizi (sağlam) tutmuştuk" derler ve sevinenler olarak (başka tarafa) yönelirler.
51- De ki: "Bize Allah'ın bizim için yazdığından başkası erişmez. O, bizim yönelenimizdir. Ve inananlar artık yalnızca Allah'ı üstlenici edinsin."
52- De ki: "Siz bizim için, iki güzelliğin birinden başkasını mı bekliyorsunuz? Ve oysa biz sizin için, Allah'ın kendi yanından veya bizim elimizle size bir azap eriştirmesini bekliyoruz. Artık bekleyin şüphesiz ki biz de sizin beraberinizde bekleyenleriz."
53- De ki: "Zorlanarak veya zorlanmayarak dağıtın, sizden asla kabûl olunmayacaktır. Şüphesiz ki siz itaatten çıkanlar topluluğu oldunuz."
54- Onlardan dağıtımlarının kabûl olunmasını, onların Allah'ı ve O'nun elçisini (ret ederek) örtmeleri ve kulluk görevlerine üşenir oldukları halden başka şekilde gelmemeleri ve çirkin görerek harcama yapmalarından başka birşey alıkoymadı.
55- Artık onların ne malları ve ne de çocukları sakın seni şaşırtmasın. Allah onunla ancak ve ancak, dünya yaşamında onları azaplandırmayı ve benliklerinin onlar (gerçeği) örtücü oldukları halde perişan olmasını istiyor.
56- Ve onlar şüphesiz ki sizden olduklarına dair dostluk yemini ediyorlar. Oysa onlar sizden değillerdir. Fakat onlar (sizden) ayrılanlar topluluğudur.
57- Eğer onlar bir sığınacak bir yer veya çukurluklar veya girebilecek bir delik bulabilselerdi, kesinlikle dolu dizgin olarak ona yönelirlerdi.
58- Ve içlerinden kimi bağışlar konusunda seni karalar. Eğer ondan kendilerine verilirse, hoşnut olurlar ve eğer ondan verilmezse, birden kızgın hale gelirler.
59- Ve eğer onlar Allah'ın ve O'nun elçisinin onlara verdiğine hoşnut olmuş olsalar ve: "Allah bize yeter, Allah bize lütfundan verecektir ve O'nun elçisi de, şüphesiz ki biz sadece Allah'a ilgi duyanlarız" demiş olsalardı (onlar için daha hayırlı olurdu).
60- Bağışlar, Allah'tan bir belirleme olarak ancak ve ancak, fakirlere ve düşkünlere ve onun üzerinde (toplamak için) çalışanlara ve kalpleri ısındırılacak olanlara ve boyunduruk altındakilere ve borç altındakilere ve Allah'ın yoluna ve yolun oğluna (yolda kalmışa) dır. Ve Allah her şeyi bilicidir en bilgedir.
61- Ve içlerinden kimileri Habeci'yi rahatsız ediyor ve: "O bir kulaktır"* diyorlar. De ki: "O, sizin için bir hayır kulağıdır. Allah'a inanır ve inananlara güvenir. Ve içinizden inananlar için bir rahmettir." Ve onlar ki Allah'ın elçisine rahatsız veriyorlar, onlar için acı azap vardır.
*Her duyduğu şeyi onaylayan ve herkesin sözünü kabûl eden kişi.
62- Sizi hoşnut etmek için Allah (adın) a dostluk yemini ediyorlar. Eğer inananlardan iseler hâlbuki Allah ve O'nun elçisi, kendisini razı etmelerine daha hak sahibidir.
63- Allah'a ve O'nun elçisine kim sınır koyarsa, şüphesiz ki onun için orada ölüm görmemek üzere kalıcı olacağı cehennem ateşi olduğunu bilmediler mi? İşte bu, büyük rezilliktir.
64- İkiyüzlüler, kalplerinde olanı onlara haber verecek bir surenin üzerlerine indirilmesinden sakınır. De ki: "Alay edin. Şüphesiz ki Allah, sakınmakta olduğunuzu ortaya çıkarıcıdır."
65- Ve and olsun ki eğer onlara (alaylarının sebebi hakkında) soracak olsan, sana kesinlikle: "Biz ancak ve ancak (lâfa) dalmıştık ve (ciddi bir amacımız olmadan) oynuyorduk" diyeceklerdir. De ki: "Allah'ı ve O'nun ayetlerine ve O'nun elçisine mi alay etmekteydiniz?"
66- Hiç gerekçe ileri sürmeyin, siz inanmanızın arkasından kesinlikle (gerçeği) örttünüz. Eğer içinizden bir grup(u cezalandırmak) tan geçsek bile, bir gruba azap edeceğiz. Çünkü onlar suçlulardandır.
67- İkiyüzlü erkekler ve ikiyüzlü kadınlar birbirlerindendir, yadırgananı buyurur ve benimsenenden vazgeçirtir ve (cimrilik yaparak) ellerini sıkarlar. Onlar Allah'ı unuttular buna karşılık O'da onları (rahmetinden payı) unuttu. Şüphesiz ki iki yüzlüler, itaatten çıkanların ta kendileridir.
68- Allah, ikiyüzlü erkeklere ve ikiyüzlü kadınlara ve azılı (gerçeği) örtücülere, orada ölüm görmemek üzere kalıcı olacakları cehennem ateşini söz verdi. O, onlara yeterlidir. Ve Allah onları dışlamıştır. Ve kalıcı azap onlar içindir.
69- Sizden öncekiler gibi. Onlar sizden kuvvet bakımından da daha şiddetli ve mallar ve çocuklar bakımından da daha çoktu. Onlar kendileri için takdir edilenlerle yararlandılar. Sizler de sizden öncekilerin kendileri için takdir edilenlerle yararlandıkları gibi, sizler için takdir edilenlerle yararlandınız ve onların daldıkları gibi siz de (şimdiki hayata) daldınız. İşte onların işledikleri şimdikinde ve sonrakinde boşa gitmiştir. Ve işte onlar, ziyan edenlerin ta kendileridir.
70- Onlara, kendilerinden önceki Nuh ve Ad ve Semud topluluğu ve İbrahim topluluğu ve Medyen arkadaşları ve altı üstüne çevrilmiş şehirlerin haberi gelmedi mi? Elçileri onlara apaçık delillleri getirmişti. Allah onlara haksızlık yapacak değildi. Fakat onlar benliklerine haksızlık yapmaktaydılar.
71- İnanan erkekler ve inanan kadınlar birbirlerinin yönelenleridir. Benimseneni buyururlar ve yadırganandan vazgeçirirler ve kulluk görevlerini ayakta tutarlar ve arınmayı yerine getirirler ve Allah'a ve O'nun elçisine itaat ederler. İşte onlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz ki Allah, çok güçlüdür en bilgedir.
72- Allah, inanan erkeklere ve inanan kadınlara orada ölüm görmemek üzere kalıcı olacakları altından nehirler akar cennetler ve Adn cennetlerinde güzel yerleşkeler söz verdi. Allah'tan bir hoşnutluk ise en büyüktür. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.
73- Ey Haberci azılı (gerçeği) örtücülere ve ikiyüzlülere karşı güç kullan ve onlara karşı sert davran. Ve onların sığınağı cehennemdir. Ve ne sıkıntılı dönüş yeridir.
74- Demediklerine dair Allah (adın) a dostluk yemini ediyorlar. Ve and olsun ki onlar (gerçeği) örtmenin kelimesini söylemişler teslim olmalarının arkasından (gerçeği) örtmüşler ve kavuşamadıkları şeye eğilim göstermişlerdir. Onların hoşlanmama nedeni ise, Allah ve O'nun elçisinin kendi lütfundan onları zenginleştirmiş olmasından başka birşey değildir. Eğer (itaatle) dönerlerse, bu kendileri için hayırlı olur. Ve eğer (başka tarafa) yönelirlerse, Allah onları şimdikinde ve sonrakinde acı azapla azaplandıracaktır. Ve onlar için yeryüzünde ne bir yönelen ve ne de yardımcı vardır.
75- Ve içlerinden kimi: "And olsun ki eğer kendi lütfundan verirse, biz de kesinlikle bağış vereceğiz ve kesinlikle düzgünlerden olacağız" diye Allah'a antlaşma yapmıştı.
76- Kendi lütfundan verdiğinde ise, onunla cimrilik ettiler ve kayıtsız kalarak (başka tarafa) yöneldiler.
77- Allah'a karşı O'na verdikleri söze aykırı davranmaları ve yalanlamaları nedeniyle, ta ki O'nunla karşılaşacakları güne kadar ikiyüzlülüğü kalplerinde bir sonuç yaptı.
78- Şüphesiz ki Allah'ın onların saklılarını ve başbaşa konuşmalarını ve şüphesiz ki Allah'ın duyularla algılanamayananları çok iyi bilici olduğunu bilmediler mi?
79- Onlar, inananlardan istekli bağış yapanlara ve güçlerinden başkasını bulamayanlara dil uzatarak maskaraya alıyorlar. Allah onları maskara edecektir ve acı azap onlar içindir.
80- Onlar için bağışlanma iste veya onlar için bağışlanma isteme. Eğer onlar için yetmiş defa bağışlanma istesen de, Allah onları asla bağışlamayacaktır. İşte bu, onların Allah'ı ve O'nun elçisini (ret ederek) örtmeleri nedeniyledir. Ve Allah, itaatten çıkanlar topluluğunu doğru yola iletmez.
81- Geri bırakılanlar, Allah'ın elçisine aykırı davranarak (evlerinde) oturmalarına sevindi ve Allah'ın yolunda mallarıyla ve benlikleriyle güçlerini kullanmayı çirkin gördüler ve: "Bu sıcakta sefere çıkmayın" dediler. Onlara de ki: "Cehennem ateşi, sıcaklıkça daha şiddetlidir." Keşke kavrayabilselerdi.
82- Artık kazanmakta olduklarının karşılığı olarak pek az gülsünler çok ağlasınlar.
83- Eğer Allah seni onlardan bir gruba döndürür de, onlar senden (sefere) çıkmak için duyuru isteyecek olurlarsa artık onlara de ki: "Benim beraberimde ebedi olarak asla çıkamayacaksınız ve benim beraberimde bir düşmanla asla savaşamayacaksınız. Çünkü siz ilk defasında oturmaya hoşnut oldunuz. Artık geride kalanların beraberinde oturun."
84- Ve onlardan ölen birine dua da etme ve onun kabrinde de durma. Çünkü onlar Allah'ı ve O'nun elçisini (ret ederek) örttüler ve itaatten çıkanlar olarak öldüler.
85- Ve onların malları ve çocukları seni şaşırtmasın. Allah bununla ancak ve ancak onlara dünyada azap etmek ve benliklerinin onlar (gerçeği) örtücü oldukları halde perişan olmasını istiyor.
86- Ve: "Allah'a inanın ve O'nun elçisi ile beraber gücünüzü kullanın" diye (emreden) bir sure indirildiği zaman uzunluk (maddi güç) sahipleri senden duyuru istemiş ve: "Bizi bırak oturanların beraberinde olalım" demişlerdi.
87- Geride kalan kadınların beraberinde olmaya hoşnut oldular. Ve onların kalplerinin üzerine damga vurulmuştur, artık onlar kavramazlar.
88- Fakat elçi ve onun beraberinde olanlar mallarıyla ve benlikleriyle güçlerini kullandılar. Ve işte onlar için hayırlar vardır. Ve işte onlar, arzuladığına kavuşturulacakların ta kendileridir.
89- Allah onlar için orada ölüm görmemek üzere kalıcı olacakları altından nehirler akar cennetler hazırlamıştır. İşte bu, büyük kurtuluştur.
90-Ve bedevilerden (geçerli bir özürleri olmadığı halde) özür uyduranlar onlara (savaşmamak için) duyuru yapılması için geldi de, Allah'a ve O'nun elçisine yalan söyleyenler (hiçbir özür ileri sürmeden) oturdu. Onlardan (gerçeği) örtenlere acı azap erişecektir.
91- Ne zayıfların üzerine ve ne hastaların üzerine ve ne de (savaşa çıkmak için) dağıtacak birşey bulamayanların üzerine, Allah'a ve O'nun elçisine içtenlikle samimi oldukları sürece burukluk yoktur. İyilik edenler üzerine de yol(sorumluluk)dan hiçbir şey yoktur. Ve Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.
92- Ve ne de (savaş için) binek sağlamak için sana geldikleri zaman: "Sizi üzerine bindirecek birşey bulamıyorum" dediğinde, dağıtacak birşey bulamamalarından ötürü üzüntülü bir durumda gözleri yaştan dolarak (geriye) yönelenlerin üzerine (sorumluluk yoktur).
93- Yol (sorumluluk) ancak ve ancak, zenginler oldukları halde senden duyuru isteyerek arkada kalan kadınlar beraberinde olmaya hoşnut olanların üzerinedir. Ve onların kalplerinin üzerine Allah damga vurmuştur, onlar artık bilmezler.
94- (Savaş bitip) onlara döndüğünüz zaman size özür ileri sürerler. De ki: "Hiç özür ileri sürmeyin, size asla inanmayacağız. İç durumlarınızdan Allah bize kesinlikle haber vermiştir. Ve işlediğinizi Allah görecek ve O'nun elçisi de (görecek) sonra duyularla algılanamayananın ve tanık olunanın bilicisine geri döndürüleceksiniz, artık size işlemekte olduklarınızı O haber verecektir."
95- (Savaş bitip) onlara çevrildiğiniz zaman onlar(ı sorgulamak)dan yana kayıtsız kalmanız için size Allah (adın)a dostluk yemini edecekler. Artık onlardan yana kayıtsız kal. Çünkü onlar pisliktir. Ve onların sığınağı kazanmakta olduklarının karşılığı olarak cehennemdir.
96- Onlardan hoşnut olmanız için size dostluk yemini ediyorlar. Eğer siz onlardan hoşnut olsanız dahi, şüphesiz ki Allah itaatten çıkanlar topluluğundan hoşnut olmaz.
97- Bedeviler (gerçeği) örtücülükçe ve ikiyüzlülükçe daha şiddetli ve Allah'ın elçisi üzerine indirdiği sınırları bilmemeye daha yatkındırlar. Ve Allah her şeyi bilicidir en bilgedir.
98- Ve bedevilerden kimi (Allah'ın yolunda) dağıtacağını maddi yıkım olarak tutar ve sizin için (kötü) devirleri gözetler. Devrin kötüsü onların üzerine olsun. Ve Allah, her şeyi işiticidir her şeyi bilicidir.
99- Ve bedevilerden kimi Allah'a ve sonraki güne inanır ve (Allah'ın yolunda) dağıtacağını Allah'ın yanında yakınlıklar ve elçinin duaları olarak tutunur. Dikkat edin, şüphesiz ki dağıtacağı onlar için yakınlıktır. Allah onları rahmetine girdirecektir. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.
100- Ve göçenler ve yardımcılardan öne geçen ilkler ve onlara güzellikle uyanlar var ya, Allah onlardan hoşnut olmuş ve onlarda O'ndan hoşnut olmuşlardır. Ve onlara orada ölüm görmemek üzere ebedi olarak kalıcı olacakları altından nehirler akar cennetler hazırlamıştır. İşte bu, büyük kurtuluştur.
101- Ve çevrenizdeki bedevilerden ikiyüzlü olanlar vardır. Ve Medine'nin halkından da ikiyüzlülük üzerinde inat edenler vardır ki onları sen bilmezsin, onları biz biliriz. Onları iki defa azaplandıracağız sonra da büyük azaba geri döndürülecekler.
102- Ve düzgün işi diğer kötüsüyle karıştıran diğerleri suçlarını tanıttılar. Allah'ın onlara (lütufla) dönmesi umulur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.
103- Onların mallarından bağış olarak tut ki onunla onları temizleyesin ve onları arındırasın. Ve onlara dua et. Şüphesiz ki senin duan, onlar için sakinliktir. Ve Allah her şeyi işiticidir her şeyi bilicidir.
104- Onlar, Allah'ın kullarından (itaatle) dönüşü kabul edecek olanın ve bağışları tutacak olanın şüphesiz ki O olduğunu bilmediler mi? Şüphesiz ki Allah, son derece (lütufla) dönücü son derece bağışlayıcı O dur.
105- De ki: "(İşleyeceğinizi) işleyin, artık işlediğinizi Allah görecek ve O'nun elçisi ve inananlar da (görecek) ve duyularla algılanamayananın ve tanık olunanın bilicisine geri döndürüleceksiniz. Artık size işlemekte olduklarınızı O haber verecektir."
106-Ve diğerleri Allah'ın buyruğu için beklemeye bırakılmışlardır. Onları ya azaplandırır ya da onlara (lütufla) döner. Ve Allah, her şeyi bilicidir en bilgedir.
107- Ve onlar zora sokmak ve (gerçeği) örtmek ve inananlar arasında ayrıştırma yapmak ve önceden Allah ve O'nun elçisi ile harp edeni (destek için) gözlem amacıyla boyun eğilen yer tutundular. (Sizi inandırmak için de): "Biz güzellikten başka birşey istemedik" diye dostluk yemini ediyorlar. Ve Allah tanıktır ki şüphesiz ki onlar kesinlikle yalancılardır.
108- Orada ebediyyen durma. İlk günden beri korunma üzerine temellendirilen boyun eğilen yer, orada durmana daha hak sahibidir. Orada adamlar vardır ki temizlenmeyi severler. Ve Allah temizlenenleri sever.
109- Yapısını Allah'tan korunma ve hoşnutluk üzerine temellendiren kimse mi daha hayırlıdır, yoksa yapısını kösecek olan bir uçurum kenarına temellendirip te onunla beraber cehennem ateşine kösülüp giden kimse mi? Ve Allah, haksızlık yapanlar topluluğunu doğru yola iletmez.
110- Yapmış oldukları yapıları, onların kalpleri parçalanana kadar kalplerinde bir belirsizlik olarak kalmaya devam edecektir. Ve Allah, her şeyi bilicidir en bilgedir.
111- Şüphesiz ki Allah inananlardan mallarını ve benliklerini cennet onların olmak üzere satın almıştır. Allah'ın yolunda savaşırlar, ölürler ve öldürürler. Tevrat'ta ve İncil'de ve Kur'an'da, üzerine yükümlülük olarak aldığı gerçek söz olarak. Ve antlaşmasını Allah'tan daha çok tastamam yerine getiren kimdir? Artık O'nunla yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı müjdeleşin. Ve işte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.
112- (Ki onlar itaatle) dönenler, kulluk edenler, övgüde bulunanlar, (yeryüzünde) dolaşanlar, eğilenler, boyun eğenler, benimseneni buyuranlar ve yadırganandan vazgeçirtenler ve Allah'ın sınırlarını koruyanlardır. Ve inananları müjdelendir.
113- Bir Haberci ve inananlar için, yakınlık sahipleri olsalar dahi, onların şiddetli ateşin arkadaşları olduğu onlara apaçık belli olmasının arkasından, ortaklaştıranlar için bağışlanma istemeleri olmaz.
114- İbrahim'in babası için bağışlanma istemesi, yalnızca ona vermiş olduğu sözden başka bir nedenle değildi. Onun Allah'a düşman olduğu, ona apaçık belli olduğunda ise o, ondan uzaklaştı. Şüphesiz ki İbrahim, başkaları için çokça üzüntü duyan yumuşak davranıcıydı.
115- Ve Allah'ın bir topluluğu doğru yola ilettikten sonra, korunmaları gerekeni apaçık belli edene kadar onları saptırması olamaz. Şüphesiz ki Allah, herşeyi bilicidir.
116- Şüphesiz ki Allah göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Yaşatır ve öldürür. Ve sizin için Allah'ın aşağısından ne bir yönelen ve ne de bir yardımcı vardır.
117- And olsun ki Allah, Haberci'ye ve içlerinden kısmının neredeyse kalplerinin eğrilmesi arkasından, zorluğun saatinde ona uyan göçenlere ve yardımcıların üzerine (lütufla) döndü. Sonra onlara (lütufla) döndü. Şüphesiz ki O, onlara karşı çok acıyandır çok merhametlidir.
118- Ve geri bırakılmış üç kişiye de. Hattâ ki yeryüzü tüm genişliğine rağmen onlara dar gelmiş ve benlikleri de onlara dar gelmiş ve artık Allah'tan yine O'ndan başka sığınacak olmadığına kanaat getirmişlerdi. Sonra onlara dönmeleri için (lütufla) döndü. Şüphesiz ki Allah, son derece (lütufla) dönücü son derece merhamet edicidir.
119- Ey inananlar, Allah'tan korunun ve doğru söyleyenlerin beraberinde olun.
120- Medine halkından ve onların çevresindeki bedevilerden Allah'ın elçisinden geri kalmaları ve kendi benliklerini onun benliği üzerine ilgi duymaları olamaz. Bunun nedeni, onlara bir susuzluk ve bir yorgunluk ve Allah'ın yolunda bir açlık erişmez ve azılı (gerçeği) örtücüleri kızdıracak bir yere ayak basmazlar ve de düşmandan bir başarıya kavuşmazlar ki, onunla onlara düzgün iş (işlediği) yazılması nedeniyledir. Şüphesiz ki Allah güzel davrananların ödülünü kayba uğratmaz.
121- Ve küçük ve büyük dağıtım yapmamış ve de bir vadiyi kesmemiş (geçmemiş) olsunlar ki, Allah'ın onlara ancak işlemekte olduklarının en güzeli ile karşılığını vermesi için yazılmamış olsun.
122- (Medine haricindeki) inananların el birliğiyle (Medine'ye) seferber olmaları (doğru) olmaz. Onlardan her kısımdan bir grubun itaat sisteminde anlayış sahibi olmaları ve döndüklerinde topluluklarını uyarmaları için (Medine'ye) seferber olmaları gerekmez miydi?
123- Ey inananlar, azılı (gerçeği) örtücülerden size yönelenlerle savaşın ki sizde sertlik bulsunlar. Ve bilin ki Allah, korunanların beraberindedir.
124- Ve bir sure indirildiğinde içlerinden kimi "Bu hanginizin inancını artırdı?" der. İnananlara gelince, (inen sure) onların inançlarını artırmış ve onlar birbirleri ile müjdeleşir haldedirler.
125- Ve kalplerinde bozukluk olanlara gelince, pisliklerine pislik artırmış ve (gerçeği) örtücüler olarak ölmüşlerdir.
126- Ve onlar her yıl bir defa veya iki defa denemeden geçirildiklerini görmüyorlar mı? Sonra ne (itaatle) dönüyorlar ve ne de hatırlıyorlar.
127- Ve bir sure indirildiği zaman birbirlerine bakıp "Sizi bir kimse görüyormu? (diyerek) çevrildiler. Allah onların kalplerini çevirmiştir. Bunun nedeni onların kavramayanlar topluluğu olmasıdır.
128- And olsun ki size kendi cinsinizden (sizin gibi beşer olan) sizin sıkıntıya düşmeniz benliğine ağır gelen, size karşı istekli, inananlara karşı ise çok acıyan merhametli olan bir elçi gelmiştir.
129- Eğer (başka tarafa) yönelecek olurlarsa artık onlara de ki: "Allah bana yeterlidir. O'ndan başka tanrı yoktur. O'nu üstlenici edindim ve O, büyük taht'ın Efendisidir."