31 Mayıs 2025 Cumartesi

KASAS SURESİ MEALİ

1- Ta, Sin, Mim.

2-  Bunlar, o açıklayan kitabın ayetleridir.

3- İnanan ve bir topluluk için sana, Musa'nın ve Firavun'un haberinden o bir kısım gerçeği peşi sıra okuyacağız.

4- Şüphesiz ki Firavun o yerde yücelenmiş ve oranın halkını taraftarlara bölmüştü. İçlerinden bir grubu zayıf bırakıyor, onların oğullarını boğazlıyor ve onların kadınlarını yaşatıyordu. Şüphesiz ki o, o bozuculardandı.

5- 6- Ve biz de, o yerdeki zayıf bırakılanlara büyük iyilikte bulunmayı ve onları önderler yapmayı ve o mirasçılar yapmayı ve o yerde olanak sağlamayı ve Firavun'a ve Haman'a ikisinin askerlerine onlardan sakınmakta oldukları şeyi, göstermeyi istiyorduk.

7- Ve Musa'nın annesine: "Onu emzir. Onun için kaygılandığın zaman, onu o denize bırak ve kaygılanma ve üzülme. Şüphesiz ki biz onu sana geri döndürücüleriz ve onu o gönderilmişlerden olarak görevlendiricileriz" diye vahyettik.

8- Böylece Firavun ailesi kendilerine bir düşman ve bir üzüntü olması için, onu bulup aldı. Şüphesiz ki Firavun ve Haman ve ikisini askerleri, yanılgıya düşenlerdi.

9- Ve Firavun'un karısı: "(Bu) benim ve senin için bir göz ferahlığıdır. Onu öldürmeyin. Bize faydası olur veya ona bir çocuk olarak tutunuruz" dedi. Oysa onlar (başlarına gelecekleri) fark etmez bir haldelerdi.

10- Ve Musa'nın annesi, gönlü bomboş bir durumda sabahladı. Eğer o inananlardan olması için onun kalbinin üzerine bağ vurmamış olsaydık, şüphesiz ki neredeyse onu belli edecekti.

11- Ve (annesi) kızkardeşine: "Onun izini takip et" dedi. Böylece o da onu, onlar fark etmezlerken uzak bir yerden gördü.

12- Ve önceden ona o emziricileri yasaklamıştık. Bunun üzerine (kız kardeşi): "sizin için ona güvence olacak ve ona içtenlikle öğüt verecek bir ev halkını size kılavuzluk edeyim mi?" dedi.

13- Böylece (annesinin) gözü ferah olması ve üzülmemesi ve şüphesiz ki Allah'ın sözünün bir gerçek olduğunu bilmesi için, onu annesine geri döndürdük. Fakat onların (Firavun ve askerlerinin) hiçbiri bilmezlerdi.

14- Ve en sertliğine ulaşıp oturaklaştığında ona bir karar yeteneği ve bir bilgi verdik. Biz o iyilik edenlere böyle karşılık veririz.

15- Ve (Musa) oranın halkından bir kısmının bir duyarsızlık (uyku) hali üzerinde olduğu bir vakit o şehre girdi de orada (birbiriyle) öldürüşen iki adam buldu. Bu, onun taraftarından bu da, düşmanın (taraftarın) dan. Derken onun taraftarından olan, onun düşmanından olana karşı ondan, yana yakıla yardım istedi. Bunun üzerine Musa ona yumruk attı, böylece onun (ölüm hükmünü) yerine getirdi. (Musa): "Bu o şeytanın işindendir. Şüphesiz ki o, bir açıklanan saptırıcı düşmandır" dedi.

16- (Musa yine): "Ey Efendim, şüphesiz ki ben benliğime haksızlık ettim, artık beni bağışla" dedi, bunun üzerine (Allah) onu bağışladı. Şüphesiz ki O, o çok bağışlayıcının, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

17- (Musa yine): "Ey Efendim, beni nimetlendirmen nedeniyle, artık o suçlulara bir arka çıkan asla olmayacağım" dedi.

18- Böylece o şehirde bir kaygıyla (etrafını) gözetleyerek sabahladı. bir de baktı ki o dün ondan yardım istemiş olan, ondan imdat istiyor. Musa ona: "Şüphesiz ki sen, kesinlikle (nasıl biri olduğunu) açıklayan bir azgınsın" dedi.

19- (Musa) ikisine de bir düşman olan o kişiyi yakalamak istediğinde: "Ey Musa, o dün bir benliği öldürdüğün gibi beni de öldürmeyi mi istiyorsun? Şüphesiz ki sen bu yerde bir zorba olmaktan başka bir şey istemiyorsun. Ve sen o düzelticilerden olmak istemiyorsun" dedi.

20- Ve o şehrin en uzağından bir adam koşarak geldi: "Ey Musa, Şüphesiz ki o dolgunlar seni öldürmeleri için senin hakkında birbirlerine danışıyorlar, hemen (bu şehirden) çık. Şüphesiz ki ben, sana o içtenlikle öğüt verenlerdenim" dedi.

21- Bunun üzerine (Musa) bir kaygıyla (etrafını) gözetleyerek oradan çıktı. "Ey Efendim, beni bu haksızlık yapanlar topluluğundan kurtar" dedi.

22- Ve (yüzünü) Medyen'in karşısına yönelttiğinde: "Efendimin beni o denk yola iletmesi umulur" dedi. 

23- Ve Medyen suyuna vardığında, onun üzerinde o insanlardan (hayvanlarını) suvaran bir toplum buldu ve onların da aşağısından (hayvanlarını suvarmaktan) meneden iki kadın buldu. (Musa onlara): "İkinizin derdi nedir? dedi. (İki kadın): "O çobanlar geri çekilene kadar biz (hayvanlarımızı) suvarmayız ve babamız da bir büyük ihtiyardır" dediler.

24- Bunun üzerine (Musa) o iki kadın için (hayvanları) suvardı, sonra o gölgeye yönelip: "Ey Efendim, şüphesiz ki ben, hayırdan bana indireceğin o şeye bir muhtacım" dedi.

25- Çok geçmeden iki kadından biri, çekingen bir tavır üzere yürüyerek (Musa'ya) geldi: "Şüphesiz ki babam bizim için suvardığın şeylerin bir ücretle karşılığını vermek için seni çağırıyor" dedi. Çağrı üzerine ona geldiği ve (başından geçen) o anlatıyı ona anlattığında: "Kaygılanma, o haksızlık yapanlar topluluğundan artık kurtuldun" dedi.

26- İki kadından biri: "Ey babacığım, onun ücretli çalışmasını iste. Şüphesiz ki ücretli çalışmasını istediğin kimselerin en hayırlısı, bu çok kuvvetli güvenilir kimsedir" dedi.

27- (Babaları): "Şüphesiz ki ben, sekiz hac yılı bana ücretli çalışmana karşı, şu iki kızımdan birini seninle evlendirmek istiyorum. Eğer on (yıl) a tamamlarsan, o da senin yanındandır. Ve ben seni  çatlatmayı da istemem. Eğer Allah dilemişse, beni o düzgünlerden bulacaksın" dedi.

28- (Musa): "Bu, benimle senin aranda (bir antlaşma)dır. O iki süreden hangisini yerine getirirsem, bana bir düşmanlık yoktur. Ve Allah, söylediğimiz şeyin üzerinde bir dayanaktır" dedi.

29- Böylece Musa o süreyi yerine getirdiği ve ailesiyle yürüdüğünde, Tur'un yanından bir ateş sezinledi. Ailesine: "Durup bekleyin, şüphesiz ki ben bir ateş sezinledim. Umarım ki ben size ondan bir haber veya ısınmanız için o ateşten bir kor getiririm" dedi.

30- 31- 32- Ona geldiğinde, o bereketlenmiş yerdeki o vadinin sağ yamacından: "Ey Musa, şüphesiz ki ben  o tüm insanların Efendisi Allah'ın ta kendisiyim" diye ve "Değneğini at" diye seslenildi. (Değneğini atıp) onu hızlı bir yılan  gibi titreştiğini gördüğünde, bir arka dönen olarak yöneldi ve (değneğini) takip etmedi. (Allah): "Ey Musa, geri gel ve kaygılanma, şüphesiz ki sen o güvende olanlardansın. Elini yakanın içine sok, hiçbir kötülük olmaksızın bembeyaz çıkıverir. Ve o ürkmeden (dolayı açılan) kanadını da (kolunu) kendine yapıştır. İşte bu ikisi Firavun'a ve onun dolgunlara senin Efendinden iki sağlam kanıttır. Şüphesiz ki onlar, itaatten çıkan bir topluluk oldular" dedi.

33- 34- (Musa): "Ey Efendim, şüphesiz ki ben onlardan bir benliği öldürdüm, bundan dolayı beni öldürmelerinden kaygılanıyorum. Ve kardeşim Harun o, dil bakımından benden daha berraktır, artık onu da beni doğrulayan bir destekçi olarak benim beraberimde gönder. Şüphesiz ki ben, beni yalanlamalarından kaygılanıyorum" dedi.

35- (Allah): "Senin pazunu kardeşinle sertleştireceğiz ve ikinizi bir yetkili olarak görevlendireceğiz, artık bizim ayetlerimizle ikinize yanaşamazlar. İkiniz ve ikinize takılan kimseler, o galip gelenlersiniz" dedi.

36- Musa onlara apaçık ayetlerimizi getirdiğinde: "Bu bir yakıştırılmış sihirden başka bir şey değil. Ve biz bunu o ilk atalarımızda işitmedik" dediler.

37- Ve Musa: "Benim Efendim kendi yanından o doğruya getiren kimseyi ve o yurdun sonu onun olacağı kimseyi en iyi bilendir. Gerçek şu ki, o haksızlık yapanlar arzuladığına kavuşturulmaz" dedi.

38- Ve Firavun: "Ey o dolgunlar, ben sizin için benden başka hiçbir tanrı bilmedim. Ey Haman, Musa'nın tanrısına aydınlanmam için benim için o çamurun üzerinde bir ateş tutuştur da bana bir yüksek kule oluştur. Ve şüphesiz ki ben onun o yalancılardan olduğu kanaatine varıyorum" dedi.

39- O ve onun askerleri o hakları olmaksızın o yerde büyüklük tasladı ve şüphesiz ki onlar bize döndürülmezler oldukları kanaatine vardılar.

40- Bunun üzerine biz de onu ve askerlerini tuttuk da o denizin içine attık. O haksızlık yapanların sonu nasıl oldu artık bir bak.

41- Ve onları o ateşe çağıran önderler yaptık. Ve o kalkışın günü yardım da edilmezler.

42- Ve onlara bu şimdiki yaşamda bir dışlama taktık. Ve kalkışın günü ise onlar o çirkinleşmişlerdendir.

43- Ve ant olsun ki o ilk kuşakları yok etmemizin arkasından Musa'ya, o insanlara hatırlamaları için doğruyu görmeler ve bir doğruya iletici ve bir rahmet olarak, o kitabı verdik. 

44- Ve sen, biz Musa'ya o işi yerine getirdiğimiz zaman, o batı yanında değildin ve sen o tanıklardan da değildin.

45- Fakat biz (Musa'dan sonra nice) kuşaklar yetiştirdik de o ömür kendilerine uzatıldı. Ve sen Medyen halkı içinde bir barınan olarak ayetlerimizi onlara peşi sıra okuyan da değildin. Fakat biz (elçi) göndericiler idik.

46- Ve biz (Musa'ya) seslendiğimiz zaman, Tur'un yanında da değildin. Fakat senin Efendinden bir rahmet olarak senden önce hiçbir uyarıcı gelmeyen bir topluluğu uyarman, onların da hatırlamaları için (bunları sana vahyettik).

47- Ve onlara ellerinin öncelediği nedeniyle hoş olmayan bir durum eriştirildiğinde: "Ey Efendimiz, bize bir elçi göndermeli değil miydin ki senin ayetlerine takılıp o inananlardan olsaydık?" diyecek olmasalardı (seni göndermezdik).

48- Bu duruma rağmen yanımızdan o gerçek onlara geldiğinde: "Musa'ya verilmiş şeyin bir örneği (ona da) verilmiş olmalı değil miydi?" dediler. Oysa onlar önceden Musa'ya verilmiş olanı da örtmediler mi? "İki sihir birbirine arka çıktı" dediler. Ve: "Şüphesiz ki biz hepsini örtücüleriz" dediler.

49- De ki: "Eğer doğru söyleyenlerseniz, haydi o ikisinden o daha doğruya ileten bir kitap getirin de ona takılayım."

50- Buna rağmen eğer seni cevaplandırmadılarsa, artık bil ki onlar ancak ve ancak keyfi arzularına takılıyorlar. Ve Allah'tan bir doğruya ileteni olmaksızın keyfi arzusuna takılan o kimseden daha sapkın kimdir?  Şüphesiz ki Allah, o haksızlık yapanlar topluluğunu doğruya iletmez.

51- Ve ant olsun ki biz hatırlamaları için o sözü onlara iliştirdik.

52- Kendilerine onun öncesinden o kitabı verdiklerimiz, onlar ona inanırlar.

53- Ve onlara peşi sıra okunduğu zaman: "Ona inandık, şüphesiz ki o, bizim Efendimizden o gerçektir. Şüphesiz ki biz, onun öncesinden de teslim olanlardık." derler.

54- İşte onlara direnip gayret ettikleri nedeniyle ücretleri iki defa verilecektir. O kötülüğü o iyilikle kaldırırlar ve  onları rızıklandandırdığımız şeylerden harcarlar. 

55- Ve o amaçsız sözü işittikleri zaman, ondan kayıtsız kalırlar ve: "Bizim işlediklerimiz bize ve sizin işledikleriniz size. Esenlik üzerinize olsun, biz o düşüncesizlerin peşine düşmeyiz" derler.

56- Şüphesiz ki sen sevdiğin kimseyi doğruya iletemezsin, fakat Allah dileyeceği kimseyi doğruya iletir. Ve O, o doğruya iletilenleri en iyi bilendir.

57- Ve: "Eğer senin beraberinde o doğruya iletene takılırsak, yerimizden kapılıp götürülüveririz" dediler. Onları yanımızdan bir rızık olarak her şeyin ürününün derlenip toplanmakta olduğu bir dokunulmazlıklı güvenli yere (yerleşmelerine) biz olanak sağlamadık mı? Fakat onların hiçbiri bilmezler.

58- Ve onun (halkına sağladığı bol) geçimliğinden dolayı çalım satmış kasabadan kaçını yok ettik. İşte, onların arkasından pek az kimseden başkasının yerleşmediği onların yerleşkeleri. Ve o mirasçılar biz olduk biz.

59- Ve senin Efendin onların analarında (merkezlerinde) onlara ayetlerimizi peşi sıra okuyan bir elçi harekete geçirene kadar, o kasabaları yok edici olmadı. Ve onların halkı haksızlık yapmadıkça da o kasabaları yok ediciler olmadık.

60- Ve size herhangi bir şeyden verilmiş olan şey, bu şimdiki yaşamın yararlığı ve onun süsüdür. Ve Allah'ın yanında olan şey ise, daha hayırlı ve daha kalıcıdır.

61- Bizim ona bir iyi sözle söz verip de, onun da onunla karşılaştığı kimse, onu bu şimdiki yaşamla yararlandırdığımız, sonra o kalkışın günü (azap için) o hazırlanmış kimseler gibi midir?

62- Ve (Allah) o gün onlara seslenir de: "(Tanrılıklarını) iddia etmekte olduğunuz ortaklarım nerede?" der.

63- Üzerlerine o söz bir gerçek olanlar: "Ey Efendimiz, işte bunlar azdırdıklarımızdır. Biz azdığımız gibi onları da azdırdık. Sana (yaklaşıp onlardan) uzaklaştık. Onlar yalnızca bize kulluk etmekte olanlar değillerdi" dedi.

64- Ve: "Ortaklarınızı çağırın" denildi, bunun üzerine onlar da çağırdılar, fakat onları cevaplanlandırmadılar ve onlar o azabı gördüler. Keşke doğruya iletiliyor olsalardı.

65- Ve (Allah) o gün onlara seslenir de: "O gönderilmişleri nasıl cevapladınız? der.

66- O gün o haberler onlara körleşmiştir. Artık onlar birbirlerini de soruşturumazlar.

67- (İtaate) dönen ve inanan ve bir düzgün iş işleyene gelince, onun da arzuladığına kavuşanlardan olması umulur.

68- Ve senin Efendin, ne dilerse takdir eder ve (elçilik verme de kimi dilerse) hayırlandırır. Onların o hayırlandırma (elçiyi tayin etme) hakkı yoktur*. Allah, her türlü eksiklikten uzaktır ve onların ortaklaştırmakta oldukları şeylerden yücedir.

*Zuhruf s. 31. ayetinin bu ayetin anlaşılmasında anahtar konumda olduğunu düşünüyoruz. Allahu alem.

69- Ve senin Efendin, onların göğüslerinin kamufle etmekte oldukları şeyleri ve açığa vurmakta oldukları şeyleri biliyor.

70- Ve O, Allah'tır, O'ndan başka tanrı yoktur. O ilkte ve o sonrakinde o övgü O'nadır. Ve o karar da O'nundur. Ve O'na döndürüleceksiniz.

71- Deki: "Bana söyleyin, eğer Allah o geceyi sizin üzerinize o kalkış gününe kadar aralıksız olarak devam ettirse, bir ışığı Allah'ın dışında size getirecek tanrı kimdir? Hala işitmez misiniz?"

72-  Deki: "Bana söyleyin, eğer Allah o gündüzü sizin üzerinize o kalkış gününe kadar aralıksız olarak devam ettirse, onda sakinleşeceğiniz o geceyi Allah'ın dışında size getirecek tanrı kimdir? Hala görmez misiniz?"

73- Ve O'nun rahmetindendir ki o geceyi ve o gündüzü, onda sakinleşmeniz ve O'nun lütfundan bir kısmının peşine düşmeniz ve şükretmeniz için size oluşturdu.

74- Ve (Allah) o gün onlara seslenir de: "(Tanrılıklarını) iddia etmekte olduğunuz ortaklarım nerede?" der.

75- Ve her toplumdan bir tanık çekip çıkardık da: "Haydi sağlam kanıtınızı getirin" dedik. Böylece o gerçeğin Allah'a ait olduğunu bilmişler ve yakıştırmakta oldukları şeyler de onlardan sapmıştır.

76- 77- Şüphesiz ki Karun, Musa'nın topluluğundandı da onlara karşı sınırı aşmıştı. Ve ona onun anahtarlarını o kuvvet sahibi birbirine sıkı sıkıya bağlı topluluğun kaldırmakta şüphesiz ki güçlük çektiği o hazinelerden vermiştik. Bir zaman ona topluluğu: "Havalanma, şüphesiz ki Allah, o havalananları sevmez. Ve Allah'ın sana verdiği o şeyde o sonraki yurdun peşine düş ve bu şimdikinden de hisseni unutma. Ve Allah'ın sana iyilik ettiği gibi, sen de iyilik et. Bu yerde o bozuculuğun peşine düşme. Şüphesiz ki Allah, o bozucuları sevmez" demişti.

78- (Karun da): "O, bana ancak ve ancak benim yanımdaki bir bilgi üzerine verilmiştir" demişti.  Şüphesiz ki Allah'ın, onun öncesinden o kuşaklardan o kimse ki kuvvet olarak ondan daha sert ve toplu birlik olarak daha çok olanı kesinlikle yok ettiğini bilmedi mi? Ve o suçlulara arkaya takılı suçlarından sorulmaz.

79- (Karun) böylelikle topluluğunun karşısına süslerinin içinde çıktı. O şimdiki yaşamı isteyenler: "Ah keşke Karun'a verilmiş şeyin bir örneği bize de olsaydı. Şüphesiz ki o, kesinlikle bir büyük hisse sahibidir" dedi.

80- Ve kendilerine o bilgi verilmişler ise: "Size yazıklar olsun, inanan ve bir düzgün iş işleyen kimse için, Allah'ın ödülü daha hayırlıdır. Ve ona o direnerek gayret edenlerden başkası karşılaştırılmaz" dedi.

81- Sonunda onu ve onun yurdunu o yerin dibine soktuk da, Allah'ın aşağısından onun için yardım edecek hiçbir birliği de olmadı. Ve o (savunarak) kendisine yardım edenlerden de olmadı.

82- Dün onun yerinde olma dileğinde bulunanlar: "Vay, demek şüphesiz ki Allah, o rızkı kullarından kime dilerse geniş tutarmış ve bir ölçüye göre verirmiş. Eğer Allah bize büyük iyilikte bulunmuş olmasaydı, biz de dibe sokardı. Vay demek o (gerçeği) örtücüler arzuladığına kavuşturulmazmış" diyerek sabahladılar.

83- İşte, o sonrakinin yurdu. Biz onu o yerde bir yücelenme ve bir bozuculuk istemezlere vereceğiz. Ve o sonuç o korunanlarındır.

84-  Kim o iyiliği getirirse, ona ondan daha hayırlısı vardır. Ve kim o kötülüğü getirirse, o kötülükleri işleyenler, işlemekte oldukları şeyden başkasıyla karşılık görmez.

85- Şüphesiz ki sana o okunan (Kur'an)ı belirleyen, kesinlikle seni tekrar dönülecek yere geri döndürücüdür. De ki: "Benim Efendim, kim o doğruya ileteni getirdi ve kim bir açıklayan sapkınlık içindedir en iyi bilendir."

86- Ve sen bu kitabın sana bırakılmasını bekleyen değildin. Ancak senin Efendinden bir rahmet olarak (sana bırakıldı). Öyleyse sakın o (gerçeği) örtücülere bir arka çıkan olma.

87- Ve sana indirildikten sonra Allah'ın ayetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve Efendine çağır ve sakın o ortak koşanlardan olma.

88-  Ve Allah'ın beraberinde diğer bir tanrıyı çağırma. O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun yüzünün dışında her şey yok olucudur. O karar O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.


25 Mayıs 2025 Pazar

NEML SURESİ MEALİ

1- Ta, Sin. Bunlar, o okunan (Kur'an)ın ve açıklayan kitabın ayetleridir.

2- O inananları bir doğruya ileten ve bir müjdedir.

3- Onlar ki o kulluk görevini ayakta tutarlar ve o arınmayı yerine getirirler ve onlar o sonrakine de kesinkes inanırlar.

4- Şüphesiz ki o sonrakine inanmazlara, onların işlerini onlar için süsledik, artık onlar bocalayıp dururlar.

5- İşte onlar, o azabın kötüsü onlar için olanlardır ve onlar sonrakinde de, o en ziyan edenlerin ta kendileridir.

6- Ve şüphesiz ki sen bu okunan (Kur'an) ı en bilgenin, en iyi bilicinin katından karşılamaktasın. 

7- Bir zaman Musa ailesine: "Şüphesiz ki ben bir ateş sezinledim. Size ondan bir haber getireceğim veya ısınmanız için size bir korlu ateş parçası getireceğim. demişti.

8- 9- 10- 11- 12- Ona geldiğinde: "O ateşte olan kimse ve onun çevresinde olan kimseler berekelendirilmiştir. O tüm insanların Efendisi Allah, her türlü eksiklikten uzaktır. Ey Musa gerçek şu ki, ben çok güçlü, en bilge Allah'ım ve değneğini at" diye seslenilmişti. (Değneğini atıp) onu hızlı bir yılan  gibi titreştiğini gördüğünde, bir arka dönen olarak yönelmiş ve (değneğini) takip etmemişti. (Allah): "Ey Musa kaygılanma, şüphesiz ki benim yanımda o gönderilmişler kaygılanmaz. Ancak kim haksızlık etmiş, sonra bir kötülüğü arkasından bir iyiliğe değiştirmişse, artık şüphesiz ki ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet ediciyim. Ve elini yakanın içine girdir, Firavun ve topluluğuna dokuz ayetin içinde olarak, hiçbir kötülük olmaksızın bembeyaz çıkıverir. Şüphesiz ki onlar itaatten çıkan bir topluluk oldular" demişti.

13- Ayetlerimiz onlara bir gösterici olarak geldiğinde: "Bu, (onun sihirbaz olduğunu) açıklayan bir sihirden başka bir şey değil" demişlerdi.

14- Ve benlikleri onlara kesinkes inandığı halde bir haksızlık ve bir yücelik taslayarak ısrarla onları reddettiler. Artık bak o bozucuların sonu nasıl olmuş.

15- Ve Ant olsun ki Davud'a ve Süleyman'a bir bilgi verdik Ve ikisi de: "O övgü Allah'a dır O ki, bizi o inanan kullarından birçoğunun üzerine üstünleştirdi" dediler.

16- Ve Süleyman Davud'a mirasçı oldu ve: "Ey o insanlar o kuşun konuşması bize öğretilmiştir ve bize her şeyden verilmiştir. Şüphesiz ki bu, o açıklayan lütfun ta kendisidir" dedi.

17- O cin ve o insan ve o kuştan askerleri Süleyman için sürülüp toplandı, artık onlar (düzenli olarak) yönlendiriliyordu.

18- Nihayet o karıncaların vadisine geldikleri zaman, bir karınca: "Ey o karıncalar, yerleşkelerinize girin. Süleyman ve askerleri onlar fark etmezlerken sizi çerçöp edip ezip geçmesin" dedi.

19- Bunun üzerine onun bu sözünden dolayı bir gülümsemeyle tebessüm etti ve: "Ey Efendim, beni ve annemi babamı nimetlendirdiğin nimetine şükretmeme ve senin ona hoşnut olacağın bir düzgün iş işlememe beni yönlendir ve beni rahmetinle o düzgün kullarının içine girdir" dedi.

20- 21- Ve o kuşu araştırdı da (bulamadı), bunun üzerine: "Bana ne oluyor o hüdhüd'ü göremiyorum, yoksa o algılanamayanlardan nı oldu? Onu kesinlikle bir sert azapla azaplandıracağım veya onu kesinlikle boğazlayacağım veya bana kesinlikle açıklayan bir kanıt getirir" dedi. 

22- 23- 24- 25- 26- Bir uzak (zaman) durup bekleme olmaksızın (o hüdhüd geldi ve): "Ben, senin onu (bilgice) kuşatamadığın bir şeyi kuşattım ve sana Sebe'den bir kesinkes haber getirdim. Şüphesiz ki ben onlara hükümranlık eden ve her şeyden verilmiş bir kadın buldum ve onun bir büyük tahtı da var. Onu ve topluluğunu Allah'ın aşağısından o güneşe boyun eğerlerken buldum. Ve o Allah'a ki o göklerde ve yerde o gizliyi çıkarana ve gizlemekte olduğunuz şeyleri ve açığa vurmakta olduğunuz şeyleri bilene boyun eğmesinler diye o şeytan onların işlediklerini onlara süslemiş, böylece onları o yoldan uzaklaştırmış, bundan dolayı doğruya iletilmezler" dedi.

27- 28- (Süleyman): "Doğru mu söyledin yoksa o yalancılardan mısın bakacağız. Bu kitabımı götür de onlara at, sonra onlardan (başka tarafa) yönel, bak nasıl (bir cevapla) dönecekler?" dedi.

29- 30- 31- (Hükümdar): "Ey o dolgunlar, şüphesiz ki bana bir değerli kitap atıldı. Şüphesiz ki o, Süleyman'dandır ve şüphesiz ki o(nda), 'O çok şefkatli o çok merhamet edici Allah adına. Bana yücelenmeyin ve teslim olanlar olarak bana gelin' diye (yazmaktadır)" dedi.

32- (Hükümdar): "Ey o dolgunlar: "Bana (bu konudaki) buyruğumda bir çözüm getirin. Ben bir buyrukta siz bana tanıklık edene kadar, kesip atan olmadım" dedi.

33- (Dolgunlar): "Biz bir kuvvete sahibiz ve bir sert sıkıntı vermeye de sahibiz ve (bu konuda) o buyruk senindir. Nasıl buyuracaksan artık bak" dediler.

34- 35- (Hükümdar): "Şüphesiz ki o hükümdarlar bir kasabaya girdikleri zaman, orayı bozarlar ve oranın halkının en güçlülerini en aşağılık hale dönüştürürler. Ve onlar da işte böyle yaparlar. Ve şüphesiz ki ben onlara bir hediye göndericiyim de o gönderilmişlerin ne ile döneceklerine bakıcıyım" dedi.

36- 37- (O gönderilmişler hediyelerle) Süleyman'a geldiğinde: "Beni bir mal ile mi uzatıyorsunuz? Oysa Allah'ın bana verdiği, sizin verdiğiniz o şeyden daha hayırlıdır. Hayır, (ben değil) siz hediyenizle havalanıyorsunuz. Onlara dön de (şunları söyle: Eğer bana teslim olanlar olarak gelmezlerse) onların  onları önleyemeyecekleri askerleri kesinlikle getiririz ve onları en aşağılıklar ve küçülenler olarak oradan kesinlikle çıkarırız" dedi.

38- (Süleyman): "Ey o dolgunlar, teslim olanlar olarak bana gelmeden önce, hanginiz onun tahtını bana getirir?" dedi.

39- O cinden bir becerikli: "Mevkiinden kalkmandan önce onu sana ben getiririm. Ve şüphesiz ki ben bu konuda kesinlikle çok kuvvetliyim, güvenilirim" dedi.

40- Yanında o kitaptan bir bilgi olan: Bakışın sana geri döndürülmeden önce onu sana ben getiririm" dedi. Onu yanında sabit bir durumda gördüğünde: "Bu, şükür mü edeceğim yoksa (iyiliğini mi) örteceğim diye beni yoklaması için benim Efendimin lütfundandır. Ve kim şükrederse, ancak ve ancak kendi benliği için şükreder. Ve kim (iyiliği) örterse, şüphesiz ki benim Efendim, çok zengindir çok cömerttir" dedi.

41- (Süleyman): "Ona tahtını yadırgattırın, bakalım doğruya iletilecek mi yoksa doğruya iletilmezlerden mi olacak?" dedi.

42- Geldiğinde: "Senin tahtın bu gibi miydi?" denildi. (Hükümdar) : "Sanki o, o dur" dedi. (Süleyman ve onun etrafındakiler): "Ondan (hükümdardan) önce o bilgi bize verilmişti ve biz teslim olanlar olmuştuk" (dediler).

43- Ve Allah'ın aşağısından kulluk etmekte olduğu şeyler onu uzaklaştırmıştı. Şüphesiz ki o, (gerçeği) örtücü bir topluluktandı.

44- Ona: "O köşke gir" denildi. Onu gördüğünde bir derin su hesap etti ve (eteğini) bacaklarından kaldırdı. (Süleyman: "Şüphesiz ki o, pürüzsüzleşmiş billurdan bir köşktür" dedi. (Hükümdar): "Ey Efendim, ben benliğime haksızlık ettim ve Süleyman'ın beraberinde o tüm insanların Efendisi Allah'a teslim oldum" dedi.

45- Ve ant olsun ki Semud'a kardeşleri Salih'i "Allah'a kulluk edin" (desin) diye gönderdik. Birden onlar birbirleriyle çekişen iki bölük oluverdiler.

46- (Salih): "Ey topluluğum, o iyilikten önce o kötülüğü niçin hızla istiyorsunuz? Merhamet olunmanız için Allah'a bağışlama istemeniz gerekmez miydi?" dedi.

47- (Topluluğu): "Senin ve senin beraberinde olan kimseler yüzünden uğursuzlandık" dediler. (Salih): "Uğursuzluğunuz (işlediğinizden doğan sonuçlarınız) Allah'ın yanındadır. Hayır, siz denenmekte olan bir topluluksunuz" dedi.

48- Ve o şehirde bozuculuk yapmakta olan ve düzeltici olmayan dokuzlu bir küçük topluluk vardı.

49- (Küçük topluluk): "Onu ve onun ailesini kesinlikle gece (öldürme) planı yapacağız, sonra onun (hakkını arayabilecek) yönelenine, kesinlikle: 'Onun ve ailesinin yok edilişine biz tanık olmadık ve şüphesiz ki biz kesinlikle doğru söyleyenleriz' diyeceğiz diye Allah'a yeminleşin" dediler.

50- Bir hile kurdular ve bizde onlar fark etmezlerken bir hile kurduk.

51- Artık bak hilelerinin sonu nasıl olmuş? Onları ve topluluklarını toplu olarak yerle bir ettik.

52- İşte bunlar haksızlık yapmaları nedeniyle çökmüş evleri. Şüphesiz ki işte bunda, bilen bir topluluk için kesinlikle bir ayet vardır.

53- Ve inananları ve korunmakta olanları kurtardık. 

54- 55- Ve Lut'u da (gönderdik). Bir zaman topluluğuna: "Görmekte olduğunuz halde o hayasızlığa mı geliyorsunuz? Şüphesiz ki siz o kadınların aşağısından (cinsel) bir zevkle o adamlara geliyorsunuz. Hayır, siz düşüncesizlik etmekte olan bir topluluksunuz" demişti.

56-  Bunun üzerine topluluğunun ona cevabı: "Onları kasabanızdan çıkarın. Şüphesiz ki onlar çok temiz kalan insanlarmışdemelerinden başkası olmamıştı.

57- Bunun üzerine onu ve karısı dışında halkını kurtarmış, onun o geride kalanlardan olması ölçüsünü koymuştuk.

58- Üzerlerine bir yağmur yağdırmıştık. Artık ne kötüdür o uyarılanların yağmuru.

59- De ki: "O övgü Allah'a ve bir esenlik O'nun saflaştırdığı kullarının üzerinedir." Allah'mı daha hayırlıdır yoksa onların ortaklaştırmakta oldukları mı? 

60- Yoksa o gökleri ve yeri takdir etmiş olan ve sizin gökten o suyu indirmiş olan mı (daha hayırlıdır?) Böylece onunla, sizin için onun bir ağacını dahi bitirebilmeniz (gücü) olmayan bir göz alıcılık sahibi alımlı bahçeler bitirdik. Allah'ın beraberinde başka bir tanrı mı? Hayır, onlar (başkalarını) denk tutan bir topluluktur.

61- Yoksa o yeri bir sabitlik olarak oluşturan ve onun arasında nehirler oluşturan ve ona çakılı dağlar oluşturan ve o iki denizin arasına engelleyici yapan mı (daha hayırlıdır?)  Allah'ın beraberinde başka bir tanrı mı? Hayır, onların hiçbiri bilmezler.

62- Yoksa O'nu çağırdığı zaman o zorlanmışı cevaplandıran ve o kötülüğü (ondan) kaldıran ve sizi o yerde ardıllar oluşturan mı (daha hayırlıdır?) Allah'ın beraberinde başka bir tanrı mı? Ne de az  hatırlıyorsunuz.

63- Yoksa sizi o karanın ve o denizin karanlıkları içinde doğruya ileten ve rahmetinin önünden o rüzgârları bir müjde olarak gönderen kimse mi (daha hayırlıdır?) Allah'ın beraberinde başka bir tanrı mı? Allah, onların ortaklaştırmakta oldukları şeylerden yücedir.

64- Yoksa o takdiri başlatan, sonra onu tekrar döndüren ve sizi o gökten ve yerden rızıklandıran kimse mi (daha hayırlıdır?) Allah'ın beraberinde başka bir tanrı mı? De ki: "Eğer o doğru söyleyenlerseniz, haydi sağlam kanıtınızı getirin."

65- De ki: "O göklerde ve o yerde Allah'tan başka kimse o algılanamayananı bilmez. Ve onlar ne zaman harekete geçirileceklerinin fark edemiyorlar."

66- Hayır, onlara o sonraki hakkındaki bilgileri (elçilerle) yetiştirildi. Hayır, onlar ondan bir kuşku içindedir. Hayır, onlar ondan kördürler.

67- 68- Ve (gerçeği) örtenler: "Biz ve atalarımız bir toprak olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi (topraktan) çıkarılmışlarız? Ant olsun ki bununla bize ve atalarımıza bundan önce de söz verilmişti. Bu, o ilklerin söylencelerinden başkası değil" dedi.

69- De ki: "O yerde yürüyün o suçluların sonu nasıl olmuş bir bakın."

70- Ve onlara da üzülme. Ve onların kurmakta oldukları tuzaklardan dolayı da darlık içinde olma.

71- Ve: "Eğer doğru söyleyenlerseniz bu söz ne zaman (gerçekleşecek)?" diyorlar.

72- De ki: "Hızlı istemekte olduğunuzun bir kısmı sizin için ardı ardına olması umulur."

73- Şüphesiz ki senin Efendin, o insanların üzerine kesinlikle bir lütuf sahibidir. Fakat onların hiçbiri şükretmezler.

74- Ve şüphesiz ki senin Efendin onların göğüslerinin kamufle etmekte oldukları şeyleri ve açığa vurmakta oldukları şeyleri kesinlikle biliyor.

75- O gökte ve o yerde hiçbir algılanmayan yoktur ki, bir açıklayan kitapta olmasın.

76- Şüphesiz ki bu okunan (Kur'an), İsrailoğullarına ayrışmakta oldukları konuların pek çoğunu anlatmaktadır.

77- Ve şüphesiz ki o, o inananlar için kesinlikle bir doğruya iletici ve bir rahmettir.

78- Şüphesiz ki senin Efendin aralarında kararını yerine getirecektir. Ve O, o çok güçlüdür, o en iyi bilendir.

79- O halde Allah' dayan. Şüphesiz ki sen, o açıklayan gerçeğin üzerindesin.

80- Şüphesiz ki sen, o ölülere işittiremezsin ve arka dönenler olarak yöneldikleri zaman, o sağırlara da o çağrıyı işittiremezsin.

81- Ve sen o körleri sapkınlıklarından bir doğruya iletici değilsin. Sen, teslim olanlar olarak ayetlerimize inanan kimseden başkasına da işittiremezsin.

82- Ve o söz onların üzerine düştüğü zaman, onlara o yerden onlar için, şüphesiz ki o insanların ayetlerimize inanmazlar olduklarını onlara konuşan bir canlı çıkarırız.*

*Bu ayet, rivayet merkezli bir sürü uydurma üzerinden anlaşılmaya çalışılan bir ayetttir. Ancak bu ayeti 85. ayetten sonra okuduğumuzda, hesap gününde yaşanılacak bir olay olduğu anlaşılacak, hurafelerle anlaşılmaya gerek kalmayacaktır. Bu ayetlerin bağlamını 87- 83- 84- 89- 90- 85- 82-  sırası ile okuduğumuzda anlaşılması daha da kolaylaşacaktır.

83- Ve o gün her bir toplumdan ayetlerimizi yalanlayan kimselerden bir grubu sürüp toplayacağız. Artık onlar (düzenli olarak) yönlendirilecekler.

84- Nihayet (huzurumuza) geldikleri zaman (Allah): "Benim ayetlerimi onları bilgice kuşatamadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne işlemekteydiniz?" der.

85- Ve haksızlık yapmaları nedeniyle o söz onların üzerine düştü. Artık onlar konuşamazlar.

86- Görmediler mi şüphesiz ki biz o geceyi onda sakinleşmeleri için ve o gündüzü de bir gösterici olarak oluşturduk. Şüphesiz ki işte bunda inanan bir topluluk için kesinlikle ayetler vardır.

87- Ve o gün o boruya üfürülür de Allah'ın dilediği dışında o göklerdeki ve o yerdeki olan kimseler dehşete kapılmış ve hepsi O'na boyun bükenler olarak gelmişlerdir.

88- Ve o dağları görürsün de onları hareketsiz olarak hesap edersin, oysa onlar o bulutların hareket ettiği gibi hareket ederler. (Bu), her şeyi sağlamlaştıran Allah'ın sanatkarlığıdır. Şüphesiz ki O, yapmakta olduğunuz şeyleri en iyi haber alıcıdır.

89- Kim o iyiliği getirirse, ona ondan daha hayırlısı vardır. Ve onlar o gün dehşetten güvendedirler.

90- Ve kim o kötülüğü getirirse, yüzleri üzerine o ateşin içine atılırlar. İşlemekte olduğunuz şeylerin başkasıyla mı karşılık göreceksiniz?

91- 92- De ki: "Ben ancak ve ancak bu yörenin Efendisine ki orayı yasaklaştırmıştır, kulluk etmemle buyuruldum. Ve her şey, O'nundur. Ve o teslim olanlardan olmamla buyuruldum. Ve o okunan (Kur'an)ı peşi sıra okumamla (buyuruldum).  Artık kim doğruya iletilirse, ancak ve ancak kendi benliği için iletilir. 

93- Ve de ki: "O övgü Allah'adır. Size ayetlerini gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız.Ve senin Efendin, işlemekte olduklarınızdan duyarsız değildir.


18 Mayıs 2025 Pazar

ŞUARA SURESİ MEALİ

 1- Ta, Sin, Mim.

2- Bunlar, o açıklayan kitabın ayetleridir.

3- Herhalde sen, inanan olmuyorlar diye benliğini tüketicisin.

4- Eğer dilesek onların üzerine o gökten bir ayet indiririz de, boyunları ona yumuşayıcı oluverirler.

5- Onlara o çok şefkatli'den (öncekiler gibi gelen) bir yeni bir hatırlamadan gelmiyor ki, ondan ancak kayıtsız kalanlar olmasınlar.

6- Kesinlikle yalanladılar, artık kendisini alaya almakta oldukları şeyin haberleri onlara gelecektir.

7- O yeri görmediler mi orada her bir değerli çiftten kaçını bitirdik.

8- Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildir.

9- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

10- 11- Ve bir zaman senin Efendin, Musa'ya: "O haksızlık yapan topluluğa, Firavun topluluğuna git, sakınmazlar mı? (sor)" diye seslenmişti.

12- 13- 14- (Musa): "Ey Efendim, beni yalanlamalarından kaygılanıyorum, göğsüm daralır ve dilim çözülmez, bundan dolayı Harun'u da gönder. Onların benim üzerime bir arkama takılı suçlamaları var, beni öldürmelerinden kaygılanıyorum" demişti.

15- 16- 17- (Allah): "Hayır. İkiniz hemen ayetlerimle gidin, şüphesiz ki biz sizin beraberinizde işiticileriz. Haydi ikiniz Firavun'a gelin de: 'Şüphesiz ki biz, İsrailoğulları'nı bizim beraberimizde gönderesin diye (gönderilmiş) o tüm insanların Efendisinin bir elçisiyiz' deyin" demişti.

18- 19- (Firavun): "Seni bir çocuk iken içimizde büyütmedik mi? Ve içimizde ömründen senelerce kaldın ve (sonunda) işlediğin o işi de işledin ve sen o (nimeti) örtücülerdensin" demişti.

20- 21- 22- (Musa): "Onu işledim o zaman ve ben o sapkınlardandım. Sizden kaygılandığımda kaçtım da benim Efendim bana bir karar yeteneği bahşetti ve beni o gönderilmişlerden olarak görevlendirdi. Ve bu bir nimet olan başıma kaktığın büyük iyiliğin ise, İsrailoğulları'nı köleleştirmendendir" demişti.

23- Firavun: "O tüm insanların Efendisi de nedir? demişti.

24- (Musa): "Eğer o kesinkes inananlardansanız, o göklerin ve o yerin ve ikisinin arasında olan şeylerin Efendisidir" demişti.

25- (Firavun) kendi etrafında olan kimselere: "İşitmez misiniz (neler söylüyor)?" demişti.

26- (Musa): "Sizin de Efendinizdir ve o ilk atalarınızın da Efendisidir" demişti.

27- (Firavun): "Şüphesiz ki size gönderilmiş olan bu elçiniz, kesinlikle cinlenmiştir" demişti.

28- (Musa): "O doğunun ve o batının ve ikisinin arasında olan şeylerin de Efendisidir. Eğer bağ kuranlardansanız" demişti.

29- (Firavun): "Ant olsun ki benden başka bir tanrıya tutunursan, seni kesinlikle o hapsedilmişlerden yapacağım" demişti.

30- (Musa): "Sana açıklanan bir şey getirmiş olsamda mı?" demişti.

31- (Firavun): "Eğer o doğru söyleyenlerden ise, haydi onu getir" demişti.

32- 33- Bunun üzerine değneğini attı, birden o, bir açıklayan koca yılan. Ve elini (koynundan) çekip çıkardı, o bakanlara birden o bir bembeyaz (oluvermiş).

34- 35- (Firavun) kendi etrafında olan o dolgunlara: "Şüphesiz ki bu, kesinlikle en iyi bilici bir sihirbazdır. Sihri ile sizi yerinizden çıkarmayı istiyor. O halde ne öneriyorsunuz?" demişti.

36-37- (Dolgunlar): "Onu ve kardeşini beklet ve o şehirlere sürüp toplayıcılar harekete geçir. Bütün en iyi bilici usta sihirbazları sana getirirler" demişlerdi.

38- Bir bilinmiş günün belirli vakti için o usta sihirbazlar toplanmıştı.

39- 40- Ve o insanlara da: "Eğer o galip gelenler onların ta kendileri  olurlarsa onlara takılmamız için, sizler de toplananlar mısınız?" denilmişti.

41- O usta sihirbazlar geldiğinde Firavun'a: " Eğer o galip gelenler bizler olursak, bize bir ücret kesinlikle var mıdır?" demişlerdi.

42- (Firavun): "Evet ve şüphesiz ki siz o takdirde, kesinlikle yakınlaştırılmışlardansınız" demişti.

43- Musa onlara: "Atıcısı olduğunuz şeyleri atın" demişti.

44- Bunun üzerine onlar da iplerini ve değneklerini: "Firavunun gücü adına, şüphesiz ki o galip gelenler kesinlikle bizleriz" diyerek atmışlardı.

45- Bunun üzerine Musa'da değneğini atınca, birden o da onların çarpıtmakta oldukları şeyleri yutuyor.

46-47- 48- Bunun üzerine o usta sihirbazlar boyun eğiciler olarak (yere) atılmış: "O tüm insanların Efendisine, Musa'nın ve Harun'un Efendisine inandık" demişlerdi.

49- (Firavun): "Ben size onay vermeden önce ona inandınız.  Şüphesiz ki o kesinlikle, o sihri size öğreten büyüğünüzdür. O halde ileride bileceksiniz. Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazdan kestireceğim ve toplu olarak sizi astıracağım" demişti.

50- 51- (sihirbazlar): "Zararı yok şüphesiz ki biz, Efendimize çevrilicileriz. Şüphesiz ki biz, o inananların ilki olmamızdan dolayı Efendimizin yanılgılarımızı bize bağışlamasını umuyoruz" demişlerdi.

52- Ve Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yürüt, şüphesiz ki siz peşine takılınanlar olacaksınız" diye vahyettik.

53- 54- 55- 56- Bunun üzerine Firavun o şehirlere: "Şüphesiz ki onlar kesinlikle bir bölük pörçük azınlıklardır. Ve şüphesiz ki onlar bize kesinlikle öfkelidirler. Ve şüphesiz ki bizler kesinlikle toplu olarak sakınanlarız" (diyerek) sürüp toplayıcılar gönderdi.

57- 58- Derken onları bahçelerden ve su gözelerinden ve hazinelerden ve değerli yerlerden çıkardık.

59- İşte böylece onlara İsrailoğulları'nı mirasçı yaptık.

60- Derken gün ağarma vaktine girdiklerinde onlara takıldılar.

61- O iki toplu birlik birbirini gördüğünde, Musa'nın arkadaşları: "Şüphesiz ki bizler kesinlikle yetişilmişleriz" dedi.

62- (Musa): "Hayır. Şüphesiz ki benim Efendim benim beraberimdedir, beni doğruya ilecektir" dedi.

63- Bunun üzerine Musa'ya: "Değneğini o denize vur" diye vahyettik. Böylece (o deniz ikiye) ayrıldı da her bir ayrığı o göğe yükselen büyük dağ gibi oldu.

64- Ve o sonrakileri oraya yaklaştırdık.

65- Ve Musa'yı ve onun beraberinde olan kimseleri toplu olarak kurtardık.

66- Sonra o sonrakileri batırdık.

67- Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

68- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

69- Ve onlara İbrahim'in haberini peşi sıra oku.

70- Bir zaman babasına ve topluluğuna: "Neye kulluk ediyorsunuz?" demişti.

71- (Topluluğu): "Putlara kulluk ediyoruz, onların üzerine kapananlar olmaya da devam edeceğiz" demişlerdi.

72- 73- (İbrahim): Çağırmakta olduğunuz zaman sizi işitiyorlar mı? Veya size fayda veya zorluk verebiliyorlar mı?" demişti

74- (Topluluğu): "Hayır, atalarımızı işte böyle yaparlarken bulduk" demişlerdi.

75- 76- 77- 78- 79- 80- 81- 82- 83- 84- 85- 86- 87- 88- 89- (İbrahim): "Sizin ve eski atalarınızın kulluk etmekte olduğunuz şeyleri gördünüz mü? (hiçbir işe yaramıyor). Şüphesiz ki onlar bana bir düşmandır, o tüm insanların Efendisi başka. O ki beni takdir etti ve O, beni doğruya iletir. Ve O ki beni yediren ve beni suvaran O'dur. Ve hasta olduğum zaman, beni iyileştiren O'dur. Ve O ki beni öldürecek sonra diriltecektir. Ve O ki o itaatin gününde yanılgımı bağışlamasını ummakta olduğumdur. Ey Efendim, bana bir karar yeteneği bahşet ve beni o düzgünlere kat. Ve o sonrakilerde benim için bir doğruluk dili oluştur. Ve beni o nimet bahçesine mirasçıdan biri olarak yap. Ve babamı bağışla, şüphesiz ki o, o sapkınlardandır. Ve harekete geçirilecekleri gün beni rezil etme. O gün bir mal ve oğullar fayda vermez. Allah'a (şirkten) uzaklaşmış bir kalple gelen kimse başka" demişti.

90- Ve o bahçe o korunanlar için yaklaştırıldı.

91- Ve o şiddetli ateş o azgınlar için meydana çıkarıldı.

92- 93- Ve onlara: "Allah'ın aşağısından kulluk etmekte olduğunuz şeyler nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardım edebiliyorlar mı?" denildi.

94- Artık onlar o azgınlar oraya yüzüstü atılmışlardır.

95-Ve toplu olarak İblis'in askerleri de.

96- 97- 98- 99- 100- 101- 102- Ve onlar orada çekişirlerken: "Allah'a yemin olsun ki  şüphesiz ki biz kesinlikle açıklanan bir sapkınlık içindeydik. O zaman sizi o tüm insanların Efendisi ile denk tutuyorduk. Ve bizi o suçlulardan başkası saptırmadı. Artık bizim için eşlikçilerden ve bir doğru sözlü sıcak dosttan hiçbiri yoktur. Artık bizim için bir tekrar daha olsaydı da, o inananlardan olsaydık" dediler.

103- Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

104- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

105- Nuh'un topluluğu da o gönderilmişleri yalanladı.

106- 107- 108- 109- 110- Bir zaman kardeşleri Nuh onlara: "Korunmaz mısınız? Şüphesiz ki ben sizin için bir güvenilir elçiyim. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve ben buna karşılık sizden hiçbir ücret sormuyorum. Benim ücretim o tüm insanların Efendisinden başkasının üzerinde değildir. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin" demişti.

111- (Topluluğu): "Sana o en aşağılıklar takılmış haldeyken sana inanır mıyız?" demişlerdi.

112- 113- 114- 115- (Nuh): "Onların işlemekte oldukları şey hakkında benim bir bilgim yoktur. Onların hesabı benim Efendimden başkasının üzerinde değildir. Eğer fark edebilirseniz. Ve ben o inananları kovucu değilim. Ben bir açıklayan uyarıcıdan başkası da değilim" demişti.

116- (Topluluğu): "Ey Nuh, eğer bundan vazgeçmezsen ant olsun ki kesinlikle o taşlanmışlardan olacaksın" demişlerdi.

117- 118- (Nuh): "Ey Efendim şüphesiz ki topluluğum beni yalanladı. Artık benimle onların arasını bir fetihle aç ve beni ve o inananlardan benimle beraber olan kimseleri kurtar" demişti.

119- 120- Bunun üzerine onu ve o doldurulmuş gemideki onun beraberinde olan kimseleri kurtarmış, sonra bunun arkasından o (gemi dışında) kalıcıları batırmıştık. 

121- Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

122- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

123- Ad (topluluğu) o gönderilmişleri yalanladı.

124- 125- 126- 127- 128- 129- 130- 131- 132- 133- 134- 135- Bir zaman kardeşleri Hud onlara: "Korunmaz mısınız? Şüphesiz ki ben sizin için bir güvenilir elçiyim. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve ben buna karşılık sizden hiçbir ücret sormuyorum. Benim ücretim o tüm insanların Efendisinden başkasının üzerinde değildir. Her bir tepeye bir ayet (dikkatleri çeken şey) yaparak gereksiz işlerle mi uğraşıyorsunuz? Ve sürekli kalanlar olmanız için görkemli yapılara tutunuyorsunuz. Ve yakaladığınız zaman, zorbalar olarak yakalıyorsunuz. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve bilmekte olduğunuz şeylerle sizi uzatandan korunun. Sizi hayvanlarla ve oğullarla ve bahçeler ve su gözeleriyle uzattı. Şüphesiz ki ben sizin için bir büyük gün azabından kaygılanıyorum" demişti.

136- 137- 138- (Topluluğu): "Bize öğüt versen de yahut o öğüt verenlerden olmasan da bize denktir. Bu, o ilklerin bir takdirinden (geleneğinden) başkası değil. Ve biz azaplandırılmışlar da olmayacağız" demişlerdi.

139- Böylece onu yalanlamışlar, biz de onları yok etmiştik. Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

140- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

141- Semud (topluluğu) o gönderilmişleri yalanladı.

142- 143- 144- 145- 146- 147- 148- 149- 150- 151- 152- Bir zaman kardeşleri Salih onlara: "Korunmaz mısınız?  Şüphesiz ki ben sizin için bir güvenilir elçiyim. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve ben buna karşılık sizden hiçbir ücret sormuyorum. Benim ücretim o tüm insanların Efendisinden başkasının üzerinde değildir. Buradaki bahçeler ve su gözeleri ve  ekinler ve tomurcukları olgunlaşmış hurmalık içinde güvenliler olarak hep bırakılacak mısınız? Ve o dağlardan evleri şımaranlar olarak yontuyorsunuz. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve o yerde bozuculuk yapan ve düzeltici olmayan o savurganların buyruğuna uymayın" demişti.

153- 154- (Topluluğu): "Sen ancak ve ancak o iyice sihirlenmişlerdensin. Sen bizim örneğimiz bir beşerden başkası da değilsin. Eğer o doğru söyleyenlerden isen, haydi bir ayet getir" demişlerdi.

155- 156- (Salih): "Bu, bir dişi devedir, ona bir (su) içme vardır ve size de bir bilinmiş gün (su) içme vardır. Ve ona sakın kötülükle dokunmayın, yoksa bir büyük azap sizi tutar" demişti.

157- Derken onu ayaklarını keserek öldürmüşlerdi de pişmanlar olarak sabahlamışlardı.

158- Bunun üzerine o azap onları tutuvermişti. Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

159- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

160- Lut'un topluluğu da o gönderilmişleri yalanladı.

161- 162- 163- 164- 165- 166- Bir zaman kardeşleri Lut onlara: "Korunmaz mısınız?  Şüphesiz ki ben sizin için bir güvenilir elçiyim. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve ben buna karşılık sizden hiçbir ücret sormuyorum. Benim ücretim o tüm insanların Efendisinden başkasının üzerinde değildir. Ve Efendinizin sizin için takdir ettiği eşlerinizi bırakıyorsunuz da, o tüm insanlardan o erkeklere mi geliyorsunuz? Hayır siz, bir sınırı aşanlar topluluğusunuz" demişti.

167- (Topluluğu): "Ey Lut, eğer bundan vazgeçmezsen ant olsun ki kesinlikle o çıkarılmışlardan olacaksın" demişlerdi.

168- 169- (Lut): "Şüphesiz ki ben, işinize o kızanlardanım. Ey Efendim, beni ve halkımı onların işlemekte olduklarından kurtar" demişti.

170- 171- 172- Bunun üzerine o geride kalanlar içindeki bir kocamış kadın dışında onu ve halkını toplu olarak kurtarmış, sonra da, o sonrakileri yerle bir etmiştik.

173- Üzerlerine bir yağmur yağdırmıştık. Artık ne kötüdür o uyarılanların yağmuru.

174- Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

175- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

177- O ormanlık yerin arkadaşları da o gönderilmişleri yalanladı.

178- 179- 180- 181- 182- 183- 184- Bir zaman Şuayb onlara: ""Korunmaz mısınız?  Şüphesiz ki ben sizin için bir güvenilir elçiyim. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve ben buna karşılık sizden hiçbir ücret sormuyorum. Benim ücretim o tüm insanların Efendisinden başkasının üzerinde değildir. O ölçeği eksiksiz yapın ve (insanları) o ziyan ettirenlerden olmayın. O dosdoğru terazi ile tartın. Ve o insanların eşyalarını(n değerini) düşük tutmayın ve o yerde bozucular olarak karışıklık çıkarmayın. Ve sizi ve o ilk büyük toplulukları takdir edene karşı korunun" demişti.

185- 186- 187- (Topluluğu): "Sen ancak ve ancak o iyice sihirlenmişlerdensin. Sen bizim örneğimiz bir beşerden başkası da değilsin. Ve şüphesiz ki biz senin kesinlikle o yalancılardan olduğuna kanaat getiriyoruz. Eğer o doğru söyleyenlerden isen, haydi üzerimize o gökten bir parça düşür" demişlerdi.

188- (Lut): "Benim Efendim işlemekte olduğunuz şeyleri en iyi bilendir" demişti.

189- Böylece onu yalanlamışlar, onları da o gölgenin günü azabı tutmuştu.

190-  Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

191- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

192- Ve şüphesiz ki o, o tüm insanların Efendisinin bir indirmesidir.

193- 194- 195- Onu, o uyarıcılardan olman için bir Arabi dille o güvenilir esinti senin kalbine indirdi.

196- Ve şüphesiz ki o, o ilklerin de yazılı metinlerindedir.

197- İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi onlar için bir ayet olmadı mı?

198- 199- Ve eğer onu bir kısım yabancılara indirmiş olsaydık da, onu onlara okumuş olsaydı, yine de ona inanan olmazlardı.

200- Biz onu o suçluların kalplerine işte böyle soktuk.

201- Onlar o acıklı azabı görmelerine kadar, ona inanmazlar.

202- 203- Artık (o azap) onlara fark etmezlerken bir anda gelir de: "Biz bakılmışlardan mıyız?" derler.

204- Artık azabımızı (hala) hızla istiyorlar mı?

205- 206- 207- Gördün mü, eğer senelerce onları faydalandırsak, sonra söz verilmekte oldukları şey onlara gelse, faydalandırılmakta oldukları şeyler onlardan bir zenginlik sağlamaz.

208- 209- Ve hiçbir kasabayı onun hatırlatan uyarıcıları olmadan yok etmedik. Biz haksızlık yapanlardan olmadık.

210- Ve onu o şeytanlar indirmedi.

211- Ve onlar (bu işin) peşine düşemiyor ve güç yetiremiyorlar.

212- Şüphesiz ki onlar o (vahyedileni) işitmekten kesinlikle uzaklaştırılmışlardır.

213- O halde Allah'ın beraberinde diğer bir tanrıyı çağırma, yoksa o zaplandırılmışlardan olursun.

214- Ve o en yakın oymağını uyar.

215- Ve o inananlardan sana takılan kimselere kanadını alçalt.

216- Buna rağmen eğer sana karşı çıkarlarsa onlara: "Şüphesiz ki ben, sizin işlemekte olduğunuz şeylerden uzağım" de.

217- Ve o en güçlüye, o çok merhamet ediciye dayan.

218- O ki ayağa kalktığın vakit seni görüyor.

219- Ve o boyun eğenlerin içinde çevrilip durmanı da (görüyor).

220-  Şüphesiz ki O, o en iyi işiticinin o en iyi bilicinin ta kendisidir.

221- O şeytanların kime tenezzül edeceğini sizi haberlendireyim mi?

222- Her azılı (gerçeği) çarpıtıcı günahkara tenezzül eder.

223- Onlar, onlara o işitmeyi atarlar (onlara kulak verirler) ve onların tamamı yalancılardır.

224- Ve o şairlere de o azgınlar takılır.

225- Görmedin mi şüphesiz ki onlar, her bir vadide (susuz kalan develer gibi) şaşkın şaşkın dolaşıyorlar.

226- Ve şüphesiz ki onlar, yapamayacakları şeyleri söylüyorlar.

227- İnanmış ve o düzgün işleri işlemiş ve Allah'ı pek çok hatırlamış ve haksızlık yapılmalarından sonra yardımlaşmış olanlar başka.Ve haksızlık yapanlar nasıl bir çevrilişle çevrileceklerini bilecekler.


10 Mayıs 2025 Cumartesi

FURKAN SURESİ MEALİ

1- Bereketin kaynağıdır ki O, tüm insanlara bir uyarıcı olması için, kuluna o (doğru ile yanlışı) ayıranı indirdi.

2- O'ki, o göklerin ve o yerin hükümranlığı O'nundur ve bir çoğuğa da tutunmamıştır ve O'nun hükümranlıkta bir ortağı da olmamıştır. Ve her şeyi takdir edip bir ölçüyle ölçülendirmiştir.

3- Ve O'nun aşağısından hiçbir şey takdir edemez, (üstelik) onların kendileri takdir edilmekte olan  ve benlikleri için bir faydaya ve bir zorluğa sahip olamaz ve bir ölüme ve bir yaşama ve bir (yeniden) yaymaya da sahip olamaz, bir takım tanrılara tutundular.

4- Ve (gerçeği) örtenler: "Bu, onu kendisinin yakıştırdığı ve diğer bir topluluğun da kendisini desteklediği bir çarpıtmadan başkası değil" dediler de, böylece bir haksızlıkla ve (gerçeği) yamultmayla geldiler.

5- Ve: "(Bunlar) onları yazdırıp da sabah akşam kendisine okunmakta olan o ilklerin söylenceleridir" dediler.

6- De ki: "Onu, o göklerdeki ve o yerdeki o saklıyı bilen indirdi. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir."

7- 8- Ve: "Bu, o elçiye ne oluyor ki o yiyeceği yiyor ve o pazarlarda yürüyor? Ona bir melek indirilmiş olup da onun beraberinde bir uyarıcı olmalı veya ona bir hazine atılmalı veya onun ondan yiyeceği bir bahçesi olmalı değil miydi?" dediler. Ve o haksızlık yapanlar: "Siz, bir sihirlenmiş adamdan başkasına takılmıyorsunuz" dedi.

9- Bak, sana karşı nasıl o örnekleri ortaya koydular da böylelikle saptılar. Artık (doğru) bir yola güç yetiremezler.

10- Eğer dilerse sana bundan daha hayırlısını, altlarından o nehirler akar bahçeleri oluşturabilecek ve sana köşkleri oluşturabilecek (Allah), bereketin kaynağıdır.

11- Aksine, o saati yalanladılar ve biz de o saati yalanlayan kimseye, bir alevli ateş hazırladık.

12- (O alevli ateş) onları uzak bir taraftan gördüğü zaman, (yalanlayanlar) onun bir öfkesini ve bir korkunç sesini işitirler.

13- Ve oradan dar bir yere birbirlerine yaklaştırılmış olarak atıldıkları zaman, işte orada bir yok oluşu çağırırlar.

14- Bugün bir tek yok oluşu çağırmayın, birçok yok oluşu çağırın.

15- De ki: "Bu mu daha hayırlıdır, yoksa o korunanlara söz verilmiş olan o sürekli kalıcılık bahçesi mi? (Orası) onlar için bir karşılık ve bir dönüş yeri olmuştur."

16- Onlar için orada sürekli kalıcılar olarak dileyecekleri şeyler vardır. Bu, senin Efendinin üzerine bir sorumluluk sözü olmuştur.

17- Ve onları ve Allah'ın aşağısından kulluk etmekte oldukları şeyleri şeyleri sürüp toplayacağı gün: "Bu kullarımı siz mi saptırdınız yoksa onlar kendileri mi saptılar?" der.

18- (Onlar): "Seni her türlü eksiklikten uzak tutarız. Senin aşağından bir takım yönelenlerin peşine düşmek bizim için olmadı. Fakat sen onları ve babalarını faydalandırdın, nihayet o hatırlatmayı unuttular ve bir yıkılanlar topluluğu oldular" dediler.

19- Söylemekte olduğunuz şeyde sizi kesinlikle yalanladılar. Artık bir çevirmeye ve bir yardıma güç yetiremezsiniz. Ve içinizden kim haksızlık yaparsa, ona bir büyük azap tattırırız.

20- Ve senden önce de o gönderilmişlerden hiçbirini göndermedik ki, şüphesiz ki onlar kesinlikle o yiyeceği yerler ve o çarşılarda yürürlerdi. Ve bir kısmınızı bir kısım üzerine bir deneme yaptık ki direnip gayret edebilecek misiniz? Ve senin Efendin bir en iyi görücüdür.

21- Ve bizimle karşılaşmayı beklemezler: "Bize o meleklerin indirilmiş olması veya Efendimizi görmemiz gerekmez miydi?" dediler. Ant olsun ki benliklerinde büyüklük tasladılar ve bir büyük başkaldırışla başkaldırdılar.

22- O melekleri görecekleri gün, o suçlulara bir müjde yoktur ve (o melekler): "Etraf taşlarla çevrili" diyecekler.

23- Ve onların işten işledikleri şeyin önüne geçtik de onu bir saçılmış toz tanesine dönüştürdük.

24- O bahçenin arkadaşları o gün bir sabitleşme bakımından daha hayırlı ve bir gündüz istirahatı bakımından da daha iyidir.

25- O gün o gök bulutlarla çatlar ve o melekler indirildikçe indirilir.

26- O gün o gerçek hükümranlık o çok şefkatli'nindir. Ve o gün o (gerçeği) örtücüler için bir zorluktur.

27- 28- 29- Ve o gün o haksızlık yapan iki elini ısırır da: "Keşke ben o elçinin beraberinde bir yola tutunsaydım. Yazıklar olsun bana, keşke ben falancaya bir dost olarak tutunmasaydım. Ant olsun ki o hatırlatma bana geldikten sonra beni saptırdı. Ve o şeytan, o insanı bir yüzüstü bırakandır" der.

30- Ve (o gün) o elçi de: "Ey Efendim, şüphesiz ki benim topluluğum bu okunan (Kur'an)a bir çirkin söz olarak tutundu" dedi.

31- Ve işte böylece her bir haberci için o suçlulardan bir düşman oluşturduk. Ve senin Efendin bir doğruya iletici ve bir yardımcı olarak yeterlidir.

32- Ve (gerçeği) örtenler: "Bu okunan (Kur'an), ona tek bir seferde indirilmiş olması gerekmez miydi? dediler. İşte böylece senin gönlünü onun kalıcılaştırmak için onu bir sıralandırmayla sıralandırdık (belirli zamanlara yayarak indirdik).

33- Ve sana bir örnek getirmezler ki, biz sana o gerçeği daha iyi bir yorumla getirmiş olmayalım.

34- Onlar, yüzlerinin üzerine cehenneme sürülüp toplanacaklar. İşte onlar, durumca daha şerli ve yolca daha sapkındırlar.

35- 36- Ve ant olsun ki Musa'ya o kitabı verdik ve onun beraberinde kardeşi Harun'u bir (yardımcı) taşıyıcı olarak görevlendirdik de (ikisine): "İkiniz, ayetlerimizi yalanlayan o topluluğa gidin" dedik. Sonunda onları bir yıkımla yerle bir ettik.

37- Ve Nuh topluluğu, o elçiyi yalanladıklarında onları batırdık ve onları o insanlara bir delil yaptık. Ve o haksızlık yapanlara bir acı azap hazırladık.

38- Ve Ad'a ve Semud'a ve o Ress'in arkadaşlarına ve bunun arasında birçok kuşaklara da (bir acı azap hazırladık).

39- Ve hepsinin kendisine o örnekleri ortaya koymuştuk. Ve hepsini bir dağıtmayla darmadağın ettik.

40- Ve ant olsun ki o kötü yağmur yağdırılmış o kasabaya geldiler. Onu görüyor olmalı değiller miydi? Aksine, onlar bir (yeniden) yaymayı beklemezler idiler.

41- 42- Ve seni gördükleri zaman: "Allah'ın bir elçi olarak harekete geçirdiği bu mu? Eğer onların üzerinde direnip gayret etmemiş olsaydık, şüphesiz ki neredeyse bizi tanrılarımızdan kesinlikle  saptıracaktı(diyerek) sana bir alay konusundan başka tutunmuyorlar. İleride o azabı görecekleri vakit, kim bir yolca daha sapkınmış bilecekler.

43- Tanrısına kendi keyfi arzusunca tutunanı gördün mü? Artık  sen ni ona bir dayanak olacaksın?

44- Yoksa onların daha çoğunun işitmekte olduğunu veya bağ kurmakta olduğunu mu hesap ediyorsun? Onlar o hayvanlar gibidirler, aksine onlar yolca daha sapkındırlar.

45- Görmedin mi Efendini o gölgeyi nasıl yayıp uzattı? Ve eğer dilemiş olsaydı onu bir durağan yapardı. Sonra o güneşi ona bir kılavuz yaptık.

46- Sonra onu bir kolay çekişle kendimize çektik.

47- Ve O, sizin için o geceyi bir elbise ve o uykuyu da bir dinlenme olarak oluşturdu ve o gündüzü de bir (yeniden) yayılma olarak oluşturdu.

48- 49- Ve O, o rüzgarları rahmetinin önünde bir müjde olarak gönderdi. Ve o gökten de onunla bir ölü yöreyi yaşatmamız ve takdir ettiğimiz bir çok hayvanları ve insanları onunla suvarmamız için, bir tertemiz su indirdik.

50- Ve ant olsun ki biz onu hatırlamaları için aralarında evirip çevirdik. Buna rağmen o insanların daha çoğu ancak (gerçeği) örtmekte diretti.

51- Ve eğer dileseydik her bir kasabaya kesinlikle bir uyarıcı harekete geçirirdik.

52- Artık o (gerçeği) örtenlere itaat etme ve bununla (itaat etmemekle) bir büyük güçle onlara karşı güç kullan.

53- Ve O, bu tatlı içimi kolay ve bu acı içimi zor o iki denizi salıverdi. Ve ikisinin arasına (sanki) taşlarla çevrili (görünmez) bir engel oluşturdu.

54- Ve O, o sudan bir beşer takdir etti  de onu bir soy ve hısım (sahibi) olarak oluşturdu. Ve senin Efendin, bir güç yetiricidir.

55- Ve Allah'ın aşağısından onlara fayda veremez ve zorluk veremez şeylere kulluk ediyorlar. Ve o (gerçeği) örtücü, Efendisine karşı bir arka çıkan oldu.

56- Ve seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olmaktan başka (bir görevle) göndermedik.

57- De ki: "Ben buna karşılık sizden, kendisinin Efendisine bir yola tutunmayı dilemiş olmanız dışında hiçbir ücret sormuyorum."

58- Ve o yaşayana dayan, O'ki ölmez ve O'nu övgü ile her türlü eksiklikten uzak tut. Ve kullarının arkaya takılı suçlarını bir en iyi haber alıcı olarak O yeterlidir.

59- O'ki, o gökleri ve o yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri altı dönemde takdir etti, sonra o tahtın üzerine (yönetime) oturan o çok şefkali'dir. Artık bunu bir en iyi haber alıcıya sor.

60- Ve onlara: "O çok şefkatli'ye boyun eğin" denildiği zaman, O çok şefkatli'de neymiş? Senin bize buyurduğun o şeye boyun eğer miyiz?" derler ve (bu denilen) onlara bir nefret arttırır.

61- Bereketin kaynağıdır ki O, o gökte kaleler oluşturdu ve orada bir lamba (güneş) ve bir ışık verici ay oluşturdu.

62- Ve O, hatırlamak isteyen veya bir şükredici olmak isteyen için, o geceyi ve o gündüzü bir ardıl olarak oluşturdu.

63- Ve o çok şefkatli'nin kulları o yerde bir alçak gönüllülükle yürürler ve o düşüncesizler onlara hitap ettiği zaman, "Selam" derler.

64- Ve onlar ki, Efendilerine bir boyun eğen ve bir ayakta duran olarak gecelerler.

65- 66- Ve onlar ki, "Ey Efendimiz, cehennem azabını bizden çevir. Şüphesiz ki onun azabı (ödemekle bitmez) bir borçluluktur. Şüphesiz ki o, ne kötü bir sabitliktir ve bir kalıcılıktır" derler.

67- Ve onlar ki, harcadıkları zaman savurganlık yapmadılar ve cimrilik yapmadılar ve (harcamaları) bunun arasında bir kıvamda oldu.

68- Ve onlar ki, Allah'ın beraberinde diğer bir tanrıyı çağırmazlar ve Allah'ın (öldürülmesini) yasakladığı o benliği o gerçek (neden) dışında öldürmezler ve zina etmezler. Ve kim bunu yaparsa, bir günahla karşılaşır.

69- O kalkışın günü o azap onun için kat kat arttırılır ve onda bir küçük düşürülen olarak sürekli kalır.

70- Dönen ve inanan ve bir düzgün iş işleyen kimse hariç. Allah, işte onların kötülüklerini iyiliklere değiştirir. Ve Allah, bir çok bağışlayıcıdır bir çok merhamet edicidir.

71- Ve kim (itaate) döner ve bir düzgün iş işlerse, şüphesiz ki o, (dönüşü kabul edilmiş) bir dönen olarak Allah'a döner.

72- Ve onlar ki, o (gerçeği) yamultmaya tanıklık etmezler ve ve o amaçsız söze denk geldikleri zaman, değerli bir şekilde hareket ederler.

73- Ve onlar ki, Efendilerinin ayetleriyle hatırlatıldıkları zaman, onlara karşı sağırlar ve körler olarak kapanmadılar.

74- Ve onlar ki, "Ey Efendimiz, eşlerimizden ve soylarımızdan bize gözler ferahlığı bahşet ve bizi o korunanlara bir önder oluştur" derler.

75- İşte onlar, direnip gayret ettikleri nedeniyle o özel odayla karşılıklanırlar ve orada ve bir esenlikle ve bir selamla karşılanırlar.

76- Orada sürekli kalıcılar olarak. Ne iyi bir sabitliktir ve bir kalıcılıktır.

77- De ki: "Eğer çağrınız olmasaydı, benim Efendim size nasıl aldırış eder. Oysa siz yalanladınız, artık ileride (azap size) bir mecburiyet olur."

 

6 Mayıs 2025 Salı

NUR SURESİ MEALİ

1- Bir sure ki onu indirdik ve onu(n hükümlerini size) belirledik ve hatırlamanız için onda apaçık ayetler indirdik.

2- O zina eden kadına ve o zina eden erkeğe, o ikisinden her birine yüz celde vurun. Ve eğer Allah'a ve o sonraki güne inanıyorsanız, Allah'ın itaat nizamın(ı uygulama) da sizi  bir acıma tutmasın. Ve o ikisinin azabına da (yüz celde uygulamasına) o inananlardan bir grup tanık olsun.

3- O zina erkek, zina eden bir kadından veya ortak koşan bir kadından başkasıyla evlenmez. Ve o zina eden kadınla da, zina eden bir erkek veya ortak koşan bir erkekten başkası evlenmez. Ve bu o inananlara yasaklanmıştır.

4- Ve o korunan kadınlara (zina suçu) atan, sonra da (bu suçu işlediklerine dair) dört tanık getiremeyenlere, seksen celde vurun ve onların tanıklığını da ebedi olarak kabul etmeyin. Ve işte onlar, o itaatten çıkanların ta kendileridir.

5- Bunun arkasından (itaatle) dönmüş ve (durumlarını) düzeltmiş olanlar başka. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

6- 7- Ve eşlerine (zina suçu) atan ve onların kendilerinden başka tanıkları olmayanlardan birinin tanıklığı, kendisinin kesinlikle o doğru söyleyenlerden olduğuna dair, Allah'ı dört defa bir tanık olarak tutması ve o beşincisinde, eğer o yalancılardan ise Allah'ın dışlamasının mutlaka kendisinin üzerine olması(nı istemesi)dır.

8- 9- Ve kadının, onun (kocasının) kesinlikle o yalancılardan olduğuna dair, Allah'ı dört defa bir tanık olarak tutması ve o beşincisinde, eğer o (kocası) o doğru söyleyenlerden ise Allah'ın hiddetinin kendisinin üzerine olması(nı isteyerek) tanıklık etmesi, o azabı (yüz celdeyi) ondan (kadından) kaldırır*.

*Surenin 2. ayetinde yüz celde cezası için "Azap" kelimesinin kullanılması ve aynı kelimenin marife olarak "El azabe" şeklinde 8. ayette de kullanılması, evli kadından kalkan cezanın yüz celde olduğunu açıkça göstermektedir. Bu da demek oluyor ki evlilerin zina cezası Kur'an'da ayan beyan ortadadır ve evlilerin cezası recm değil yüz celdedir.

10- Ve eğer Allah'ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinizde olmasaydı... Şüphesiz ki Allah, (lütufla) çokça dönücüdür en bilgedir.

11- Şüphesiz ki o çarpıtmayı getirenler, içinizden birbirine sıkı sıkıya bağlı bir topluluktur. Onu sizin için bir şer olarak hesap etmeyin. Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her kişi için o günahtan kazandığı(nın karşılığı) vardır. Ve içlerinden onun büyüğüne yönelene (öncülük edene) ise büyük bir azap vardır.

12- Onu işittiğiniz zaman, o inanan erkeklerin ve o inanan kadınların benliklerinde bir hayırlı kanaat oluşturmuş olmaları ve: "Bu, (ikiyüzlülüğünüzü) bir açıklayan çarpıtmadır" demiş olmaları gerekmez miydi?

13- Ona dört tanık getirmeleri gerekmez miydi? Tanıkları getirmedikleri zaman, işte onlar Allah'ın yanında o yalancıların ta kendileridir.

14- Ve eğer bu şimdikinde ve o sonrakinde Allah'ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinizde olmasaydı, akın akın içine döküldüğünüz şeyden dolayı, size kesinlikle büyük bir azap dokunurdu.

15- Hani siz onu dillerinizle karşılıyor, ağızlarınızla da sizin için hakkında bir bilgi olmayan şeyi söylüyor ve onu basit olarak hesap ediyordunuz. Oysa o, Allah'ın yanında büyüktür.

16- Ve onu işittiğiniz zaman: "Bizim için bunu konuşmamız olamaz. Seni bundan uzak tutarız, bu büyük bir dehşetli yalandır" demeniz gerekmez miydi?

17- Eğer inananlarsanız bunun örneğine ebedi olarak tekrar dönmemeniz için Allah size öğüt veriyor.

18- Ve Allah, o ayetleri size açıklıyor. Ve Allah, en iyi bilicidir en bilgedir.

19- Şüphesiz ki o hayasızlığın inananlar arasında yayılmasını sevenler var ya, bu şimdikinde ve o sonrakinde acı bir azap onlar içindir. Ve Allah bilir ve siz bilmezsiniz.

20- Ve eğer Allah'ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinizde olmasaydı... Şüphesiz ki Allah, çok acıyıcıdır çok merhamet edicidir.

21- Ey inananlar, o şeytanın adımlarına takılmayın. Ve kim o şeytanın adımlarına takılırsa, şüphesiz ki o, o hayasızlığı ve o yadırgananı emreder. Ve eğer Allah'ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinizde olmasaydı, içinizden hiçbir kimse arınamazdı. Fakat Allah kimi dilerse arındırır. Ve Allah, en iyi işiticidir en iyi bilicidir.

22- Ve içinizden o lütuf ve o genişlik sahipleri, o yakınlığın sahiplerine ve o düşkünlere ve Allah'ın yolunda göçenlere, vermemeleri konusunda yemin etmesin ve (hatalarını) silsinler ve müsamaha göstersinler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Ve Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

23- Şüphesiz ki korunan duyarsız inanan kadınlara (zina suçu) atanlar, bu şimdikinde ve o sonrakinde dışlanmışlardır. Ve büyük azap onlar içindir.

24- O gün dilleri ve elleri ve ayakları, işlemekte oldukları şeylere onlara tanıklık eder.

25- O gün Allah onlara o gerçek karşılıklarını eksik olarak verecek ve onlar da şüphesiz ki Allah'ın o gerçeğin ta kendisi olduğunu bilecekler.

26- O murdar kadınlar, o murdar erkekleredir ve o murdar erkekler, o murdar kadınlaradır. Ve o temiz kadınlar, o temiz erkekleredir ve o temiz erkekler, o temiz kadınlaradır. İşte onlar, onların söylemekte oldukları şeylerden uzaklaştırılmışlardır. Bir bağışlanma ve bir değerli rızık, onlar içindir.

27- Ey inananlar, sizin evleriniz olmayan evlere, kendinizi hissettirmenize ve oranın halkına selam vermenize kadar, girmeyin. İşte bu, sizin hatırlamanız için daha hayırlıdır.

28- Eğer orada bir kimse bulamadıysanız, size onay verilene kadar, oraya girmeyin. Ve eğer size "Dönün" denilirse, siz de dönün. O, sizin için daha arınmış (bir davranış) tır. Ve Allah, işlemekte olduğunuz şeyleri en iyi bilicidir.

29- Yerleşim olmayan ve orada sizin için bir yararlanma bulunan evlere girmenizde, sizin üzerinize bir sorumluluk yoktur. Ve Allah belli etmekte olduğunuz şeyleri ve gizlemekte olduğunuz şeyleri bilir.

30- İnanan erkeklere gözlerinden kısmalarını ve ırzlarını kollamalarını söyle. Bu, onlar için daha arınmış( bir davranış) tır. Şüphesiz ki Allah, yetiştirmekte oldukları şeyleri en iyi haber alıcıdır.

31- Ve inanan kadınlara gözlerinden kısmalarını ve ırzlarını kollamalarını söyle ve süslerini onlardan açık olan şey dışındakileri belli edemezler ve başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar. Ve süslerini kocaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının oğulları veya erkek kardeşleri veya erkek kardeş oğulları veya kız kardeş oğulları veya kadınlar veya sağ ellerinin sahip oldukları veya o adamlardan cinsel duyarlılığı kalmamışlara takılanlar veya o kadınların avretlerinin üzerine henüz çıkamayan (cinsellikten habersiz) çocuklar dışındakilere belli edemezler. Ve süslerinden gizlemekte oldukları şeylerin bilinmesi için ayaklarını da vuramazlar. Ve ey inananlar, arzuladığınıza kavuşturulmanız için toplu olarak Allah'a (itaatle) dönün.

32- Ve içinizden o bekarları ve erkek köleleriniz ve kadın kölelerinizden, o düzgün olanları evlendirin. Eğer muhtaçlarsa, Allah kendi lütfundan onları zenginleştirir. Ve Allah (kudreti) çok geniştir en iyi bilicidir.

33- Ve bir evlilik (imkanı) bulamazlar ise, Allah kendi lütfundan onları zenginleştirinceye kadar, iffetli olsunlar. Ve sağ ellerinizle sahip olduklarınızdan o yazılı anlaşma yapmak peşine düşenlerle, eğer onlarda bir hayır bilmişseniz, artık onlarla yazılı anlaşma yapın ve Allah'ın size verdiği malından onlara da verin. Ve kadın uşaklarınızı eğer bir korunan olmak istedikleri halde, bu şimdiki yaşamın peşine düşerek o iffetsizlik üzerine zorlamayın. Ve kim onları zorlarsa, şüphesiz ki Allah onların bu zorlanmalarından sonra çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

34- Ve ant olsun ki size açıklayıcı ayetler ve sizden gelip geçenlerden bir örnek ve o korunanlar için bir öğüt indirdik.

35- Allah, o göklerin ve o yerin ışığıdır. O'nun ışığının örneği, içinde bir kandil bulunan bir duvar oyuğu gibidir. O kandil de bir cam içindedir. O cam da doğuya ve batıya ait olmayan, onun zeytini neredeyse ona ateş dokunmadan aydınlatan, bereketlenmiş bir zeytin ağacından yakılan, incimsi bir yıldız gibidir. Işık üzerine bir ışıktır. Allah, ışığını kime dilerse iletir. Ve Allah, o örnekleri o insanlar için ortaya koyar. Ve Allah, her şeyi en iyi bilicidir.

36- (O kandil) Allah'ın, isminin yükseltilmesine ve hatırlanmasına onay verdiği evlerde (yanar). Oradakiler O'nu sabah akşam her türlü eksiklikten uzak tutar.

37- Öyle adamlar ki bir ticaret ve bir alışveriş, onları Allah'ı hatırlamaktan ve o kulluk görevini ayakta tutmaktan ve o arınmayı yerine getirmekten eğlendirmez. Onda o kalplerin ve o gözlerin (dehşetten) çevrileceği bir günden kaygılanırlar.

38- (Böyle olması) işlemekte oldukları şeylerin en iyisi ile karşılık vermesi ve kendi lütfundan daha da arttırması içindir. Ve Allah kimi dilerse bir kısıtlama olmaksızın rızıklandırır. 

39- Ve (gerçeği) örtenlerin işledikleri, bir dümdüz arazideki bir serap gibidir. O susayan onu (işlediğini) bir su (yani bir fayda) olarak hesap eder. Nihayet ona (işlediğine) geldiği zaman, onu bir şey olarak bulamaz ve onun (yani işlediğinin) yanında Allah'ı bulur, O'da onun hesabını eksiksiz verir. Ve Allah, o hesap görenin en çabuğudur.

40- Veya (onların işledikleri) üstünden onu bir dalga, onu (dalgayı) da üstünden bir bulut kaplayan bir derin denizdeki karanlıklar gibidir. Karanlıkların bir kısmı bir kısmının üzerindedir. Elini çıkardığı zaman, neredeyse onu dahi görememiştir. Ve Allah kime bir ışık oluşturmamışsa, artık ona hiçbir ışık yoktur.

41- O göklerdeki ve o yerdeki kimselerin, ve saflar halindeki o kuşların, şüphesiz ki Allah'ı her türlü eksiklikten uzak tutmakta olduğunu görmedin mi? Hepsi kulluk görevlerini ve o görevlerinin gereklerini kesinlikle bilmiştir. Ve Allah, yapmakta oldukları şeyleri en iyi bilicidir.

42- Ve o göklerin ve o yerin hükümranlığı Allah'ındır. Ve o dönüş Allah'adır.

43- Görmedin mi ki Allah bir bulutu sürüklüyor, sonra arasını kaynaştırıyor, sonra onu bir yığın haline dönüştürüyor da onun arasından o toz gibi yağmurun çıktığını görürsün. Ve o gökten, dağlar (gibi bulutlar)dan bir dolu indiriyor da onu kime dilerse eriştiriyor ve onu kimden dilerse de çeviriyor. Şimşeğin parıltısı neredeyse o gözleri (n görmesini) giderecek.

44- O geceyi ve o gündüzü çeviriyor. Şüphesiz ki bunda, o doğru görüş sahipleri için kesinlikle alınması gereken bir ders vardır.

45- Ve Allah, her bir canlıyı sudan takdir etti. Artık onlardan kimi karnının üzerine yürüyor. Ve onlardan kimi de iki (ayağının) üzerinde yürüyor. Ve onlardan kimi de dört (ayağının) üzerinde yürüyor. Allah, dileyeceği şeyi takdir ediyor. Şüphesiz ki Allah, her şeyin üzerine en doğru ölçü koyucudur.

46- Ant olsun ki açıklayıcı ayetler indirdik. Ve Allah, kimi dilerse bir dosdoğru yola iletir.

47- Ve: "Allah'a ve o elçiye inandık ve itaat ettik" diyorlar, sonra bunun arkasından içlerinden bir bölük, (başka tarafa) yöneliyor. Ve işte onlar o inananlar değildir.

48- Ve aralarında karar vermesi için Allah'a ve O'nun elçisine çağrıldıkları zaman, içlerinden bir bölük hemen kayıtsız kalanlardır.

49- Ve eğer o gerçek onlara (uygun) olursa, ona boyun bükerek gelirler.

50- Kalplerinde bir bozukluk mu var ? Yoksa belirsizliğe mi düştüler ? Yoksa Allah'ın ve O'nun elçisinin kendilerine tarafgir davranacağından mı kaygılanıyorlar? Hayır, onlar o haksızlık yapanların ta kendileridir.

51- Aralarında karar vermesi için çağrıldıkları zaman o inananların sözü ancak ve ancak: "İşittik ve itaat etttik" demeleridir. Ve işte onlar, o arzuladığına kavuşturulanların ta kendileridir.

52- Ve kim Allah'a ve O'nun elçisine itaat eder ve Allah'tan çekinir ve O'ndan korunursa, işte onlar o kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

53- Ve eğer onlara buyurduğun takdirde kesinlikle çıkacaklarına dair, güçlü yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. De ki: "Yemin etmeyin, benimsenene uygun bir itaat (yeterlidir). Şüphesiz ki Allah işlemekte olduğunuz şeyleri en iyi haber alıcıdır."

54- De ki: "Allah'a itaat edin ve o elçiye itaat edin. Eğer (başka tarafa) yönelirseniz ona ancak ve ancak  yükletilmiş olduğu şey ve size de yükletilmiş olduğunuz şey vardır. Ve eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulursunuz. Ve o elçinin üzerine o açıklayan ulaştırmadan başka (görev) yoktur."

55- Allah, içinizden inanmış ve o düzgün işleri işlemiş olanlara, kendilerinden öncekileri o yerde ardıllar yaptığı gibi onları da ardıllar yapacağına ve onlar için hoşnut olduğu itaat nizamlarına olanak vereceğine ve onların kaygılarını kesinlikle bir güvenle değiştireceğine söz verdi. Onlar bana kulluk ederler ve bana hiçbir şeyi ortaklaştırmazlar. Ve bundan sonra kim (gerçeği) örterse, işte onlar o itaatten çıkanların ta kendileridir.

56- Ve o kulluk görevini ayakta tutun ve o arınmayı yerine getirin. Ve merhamet olunmanız için de Allah'a ve o elçi'ye itaat edin.

57- Ve (gerçeği) örtenleri, (Allah'ı) o yerde başarısız bırakıcılar olarak sakın hesap etme. Ve onların sığınağı o ateştir. Ve kesinlikle ne sıkıntılıdır o dönüş.

58- Ey inananlar, sağ elinizin altındakiler ve içinizden henüz o ergenliğe (ihtilam olmaya) ulaşmayanlar, üç defa sizden onay istesinler. O şafağın kulluk görevinden (sabah namazından) önce ve o öğle sıcağından dolayı giysilerinizi koyduğunuz vakit ve o akşamın kulluk görevinden (yatsı namazından) sonra. (Bu vakitler) sizin için üç avrettir (açıklıktır). Bunlardan sonra(ki vakitlerde) bir kısmınızın bir kısmı dolaşmasında sizin üzerinize ve onların üzerine bir sorumluluk yoktur. Allah, size o ayetleri işte böyle açıklıyor. Ve Allah, en iyi bilicidir en bilgedir.

59- Ve içinizden o çocuklar o ergenliğe (ihtilam olmaya) ulaştıkları zaman, kendilerinden öncekilerin onay istediği gibi onay istesinler. Allah, size o ayetleri işte böyle açıklıyor. Ve Allah, en iyi bilicidir en bilgedir.

60- Ve o kadınlardan (yaşlanmaları nedeniyle) bir evlilik beklemeyen o oturanların, bir süs teşhiri yapanlar olmaksızın giysilerini bırakmalarında, üzerlerine bir sorumluluk yoktur. Ve iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır. Ve Allah, en iyi işiticidir en iyi bilicidir.

61- (Başkasının evinde yemesinde) o körün üzerine bir burukluk olmaz ve o topalın üzerine de bir burukluk olmaz ve o sağlığı bozuğun üzerine de bir burukluk olmaz. Ve benliklerinizin üzerine de kendi evlerinizden veya babalarınızın evlerinden veya annelerinizin evlerinden veya erkek kardeşlerinizin evlerinden veya kız kardeşlerinizin evlerinden veya amcalarınızın evlerinden veya halalarınızın evlerinden veya dayılarınızın evlerinden veya teyzelerinizin evlerinden veya anahtarlarına sahip olduğunuz (evlerden) veya arkadaşınızın (evinden) yemenizde (bir burukluk olmaz). Toplu olarak veya ayrı ayrı yemenizde de sizin üzerinize bir sorumluluk olmaz. Evlere girdiğiniz zaman, Allah'ın yanından bir bereketlenmiş temiz bir esenlikle birbirinizi selamlayın. Allah, bağ kurmanız için o ayetleri işte böyle açıklıyor.

62- O inananlar, ancak ve ancak Allah'a ve O'nun elçisine inanan ve onun beraberinde bir iş üzerinde toplanan oldukları zaman, onun onayını alana kadar gitmeyenlerdir. Şüphesiz ki senden onay isteyenler, işte onlar Allah'a ve O'nun elçisine inanmış olanlardır. O halde onlar bazı durumları için senden  onay istedikleri zaman, onlardan dilediğin kimseye onay ver ve onlar için Allah'a bağışlanma iste. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

63- O elçinin çağrısını, bir kısmınızın bir kısmının aranızdaki çağrısı gibi görmeyin. Allah, içinizden birbirinin arkasına saklanarak süzülenleri biliyor. Öyleyse onun buyruğundan dolayı aykırı davrananlar, kendilerine bir ateş eriştirilmesinden veya kendilerine bir acı azap erişmesinden sakınsın.

64- Dikkat edin, o göklerdeki ve yerdeki şeyler şüphesiz ki Allah'ındır. Sizin onun üzerinde olduğunuz şeyi biliyor. Ve O'na döndürülecekleri gün, işledikleri şeyleri onları haberlendirecektir. Ve Allah, her şeyi en iyi bilicidir.