Kur'an çevirilerinde karşımıza çıkan sorunlardan bir tanesi, herhangi bir ayet veya ayet içindeki bir kelimenin, siyak sibak açısından veya Kur'an bütünlüğü açısından uyum arz etmemesidir. Konuyu biraz daha açacak olursak, bir ayet veya onun içindeki bir kelimeye verilen anlamın siyak sibak içinde veya bütünlük içinde uyum arzetme gereği varken, anlamda bir kopukluk oluşturmasıdır. Bu durumu ancak dikkatli bir meal okuyucusu fark edebilir. Çünkü bu tür sorunlar rastgele bir okuma ile anlaşılabilecek sorunlar değildir.
Biz, bu konuyu meal yapıcısı açısından değerlendirecek olursak, bu tür sorunları da Kur'an bütünlüğüne hakim olan bir meal yapıcısı fark edebilir ve bu soruna çare bulmaya yönelebilir. Çünkü, bağlam ve bütünlüğe riayet edilmeden salt Arapça bilgisi ile yapılmaya çalışılan bir Kur'an çevirisi, maalesef bazı anlam kaymalarına sebep olmaktadır. Biz, bu konuyu teorik olarak izah etmeye çalışmak yerine, Kur'an içinde karşımıza çıkan bir kelime olan "Eksere" kelimesi ve onun çoğul kullanımındaki bağlamı ve bu kelimeyle birlikte kullanılan "Ennasu" kelimesi bağlamında örneklerle değerlendirmeye çalışacağız.
Kesere kelimesi, çokluk anlamına sahip bir kelime olup eksere ise, ismi tafdil sigasında "Daha çok" anlamına gelmektedir. Bu ifade, Kur'an içinde bazı yerlerde "Daha çoğu" olarak doğru karşılığını bulmasına rağmen, bizim kanaatimizce bazı yerlerde "Tamamı" veya "Hiçbiri" şeklinde bir anlam olarak karşılığını bulması gerekmektedir. Biz, bu yazımızda bu şekilde karşılık bulması gerektiğini düşündüğümüz ayetleri örnek olarak vermeye çalışacağız.
---- Bakara s. 100
---- Onlar her ne zaman bir antlaşmayla antlaştılarsa, onlardan bir bölük onu fırlatıp atmadı mı? Hayır, onların tamamı inanmazlar.
Bakara s. 100. ayetinde Yahudiler ile ilgili bir durumdan, antlaşmalarına sadık kalmadıklarından bahsedilmektedir. Bizim, "Ekseruhum la yu'minune" ifadesini, "Onların tamamı inanmazlar" olarak çevirmemizin dayanağı, tefsirlerde de izahını görebileceğimiz ve bir edebi üslup olan, "Cüzün zikriyle küllün kastedilmesi" veya "Parça söyleyerek bütünü kastetmek" olan anlatım tarzının bir sonucudur.
Dikkat edilirse burada bahsedilenler Yahudilerin tamamı değil "Onlardan bir bölük" tür, yani antlaşmayı bozanlar onlardır ve Ekseruhum kelimesi de onlardan bir bölüğe dikkat çekmektedir. Biz burada "Ekseruhum" kelimesini birçok olarak anlamlandırdığımız zaman, onların bir kısmının yani antlaşmayı bozanların da içinde inanan olabileceği anlamı çıkabilecektir. Bir şeyi bütün olarak düşünürsek "Onun çoğu" şeklinde bir ifade, bütünün içinde bir parçayı kast etmektedir, yani bütüne dahil olmayan şeyler de vardır. Vereceğimiz örnek ayetlerde bunu daha net görebileceğiz.
---- Al-i İmran s. 110
---- Siz, o insanlar arasından çıkarılmış en hayırlı bir ana toplum oldunuz. Siz o benimsenene uygunu buyuruyorsunuz ve o yadırganandan vazgeçiriyorsunuz ve siz Allah'a inanıyorsunuz. Ve eğer o kitabın halkı da inanmış olsaydı, kendileri için kesinlikle daha hayırlı olurdu. İçlerinden o inananlar olsa da onların daha çoğu o itaatten çıkanlardır.
Bu ayette sondaki وَاَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ ifadesinin "Daha çoğu" şeklinde çevrilmesi doğrudur. Çünkü kitap ehlinin tamamından bahsedilerek onların çoğunun itaatten çıkanlar olduğu, dolayısı ile az da olsa bir kısmının böyle olmadığı yani inandığı, zaten diğer ayetlerde de beyan edilmektedir.
---- Maide s. 59
---- Sen de ki: "Ey o kitabın halkı, siz bizden Allah'a ve bize indirilmiş olan şeye ve önceden indirilmiş olan şeye inandık diye ve sizin tamamınız itaatten çıkanlar olduğunuzdan ötürü öç mü alıyorsunuz?"
Bu ayette sondaki وَاَنَّ اَكْثَرَكُمْ فَاسِقُونَ ifadesinin Sizin daha çoğunuzun olarak çevrilmesi bağlama uygun değildir. Çünkü buradaki hitap her ne kadar kitap ehli olsa da bu kitap ehli onların hepsi değil inananlara karşı olan yani onlardan kendileri gibi inanmadıkları için öç almaya kalkan kısmına yapılmaktadır. Dolayısı ile çevirinin Sizin tamamınız olarak çevrilmesinin bağlama daha uygun olduğu kanaatindeyiz.
---- Maide s. 103.
---- Allah, Bahire'den ve Saibe'den ve Vasile'den ve Ham'dan, hiçbirini (serbest) yapmamıştır. Fakat gerçeği örtmüş olan kimseler o yalanı Allah'a karşı yakıştırıyorlar ve onların tamamı bağ kurmazlar.
Bu ayette ortak koşanların kendi kafalarından uydurdukları helal ve haramlara dikkat çekilmektedir. Ayetin sonundaki وَاَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ ifadesini, Onların çoğu olarak çevirdiğimizde, onların diğer bir kısmının akleden olduğu anlamı çıkar ki, akleden bir kafanın Allah c.c. adına helal haram uydurması mümkün değildir. Dolayısı ile bu ayetteki kelimenin daha çoğu olarak değil Onların tamamı olarak çevrilmesi bütünlük açısından daha isabetli olacaktır.
---- Enam s. 37
---- Ve onlar: "Ona, kendisinin Efendisinden (gözle görülen) bir ayet indirilmeli değil miydi?" dediler. Sen de ki: "Şüphesiz ki Allah (gözle görülen) bir ayet indirmenin bir en doğru ölçüsünü koyucudur." Fakat onların tamamı bilmezler.
Bu ayette ise ortak koşanların mucize olarak bildiğimiz görsel ayet istekleri dile getirilmektedir. Ayet sonundaki اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ifadesi ile kast edilenler ortak koşanlardır. Eğer biz bu ibareye Onların çoğu olarak bir anlam verirsek, diğer bir kısmının bilenler olduğu anlaşılabilecektir. Bu nedenle ibarenin "Onların tamamı veya Onların hiçbiri" şeklinde çevrilmesi daha isabetli olacaktır.
---- Enam s. 111
---- Ve eğer biz onlara o melekleri indirmiş olsaydık ve o ölüler onlarla iletişim kursaydı ve biz her bir şeyi karşılarında olarak sürüp toplasaydık, onlar Allah dilemedikçe inanacak değillerdi. Fakat onların tamamı düşüncesizlik ediyorlar.
Bu ayette ortak koşanların ne kadar inatçı olduklarına bir örnek ile dikkat çekilmektedir. Ayetin sonundaki اَكْثَرَهُمْ يَجْهَلُونَ ifadesiyle onların tamamına dikkat çekilmektedir. Dolayısı ile bu ayetteki kelimenin onların daha çoğu olarak değil "Onların tamamı" olarak çevrilmesi bütünlük açısından yine daha isabetli olacaktır.
---- Araf. s. 102
---- Ve biz onların tamamı için antlaşmaya bağlılıktan (eser) bulmadık. Ve şüphesiz ki biz onların tamamını, kesinlikle itaatten çıkanlar bulduk.
Bu ayette 59. ayetten başlayan ve 93. ayete kadar devam eden helak olaylarından, 94. ayetten 102. ayete kadar ise helak edilen kasabaların halkından bahsedilmektedir. Biz bu ayette iki yerde geçen "Ekserihim ve Ekserehum" kelimelerini "Onların çoğu" olarak çevirdiğimiz takdirde, ayetlerde kastedilenlerin helak edilen kasabalar halkı olduğunu dikkate aldığımızda, bu sefer helak edilenlerin diğer bir kısmının itaatten çıkmayanlar olduğu anlaşılabilir ki, bu da bağlama uygun düşmeyecektir. Çünkü helak edilenlerin tamamı bu helakı hak etmişlerdir. Bu nedenle ilgili kelimenin, onların daha çoğu yerine Onların tamamı olarak çevrilmesi bağlam ve bütünlüğe dikkat esası açısından daha isabetli olacaktır.
---- Araf s. 131
---- Onlara o iyilik geldiği zaman, onlar: "Bu, bizim içindir" derlerdi. Ve eğer onlara bir kötülük değerse onlar, Musa'ya ve onun beraberinde olanların uğursuzluğuna yorarlardı. Dikkat edin, onların uğursuzlukları (işlediklerinden doğan sonuçları) ancak ve ancak Allah'ın yanındadır. Fakat onların tamamı bilmezler.
Bu ayetin bağlamı Firavun'a tabi olanlar ile alakalıdır. Ayetin sonundaki اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ifadesini Onların çoğu olarak çevirmek bağlama uygun düşmeyecektir. Çünkü bir onların kısmının bildikleri gibi bir anlam ortaya çıkabilecektir. Bu nedenle ifadeyi Onların tamamı olarak çevirmek bağlam ve bütünlük açısından isabetli olacaktır.
---- Enfal s. 34
---- Ve Allah onları neden azaplandırmasın? Ve onlar (inananları) o yasak mescitten uzaklaştırıyorlar ve onlar, onun yakınları da değildir. Onun yakınları o korunanlardan başkası değildir. Fakat onların tamamı bilmezler.
Bu ayetin 30. ayetten başlayan bir bağlamı bulunmakta ve bağlam Mekke'li inkarcılardan bahsetmektedir. Eğer biz bu ayetin sonundaki اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ifadesini Onların çoğu olarak çevirdiğimizde, Mekke'li inkarcıların diğer bir kısmının bilenler olduğu anlaşılabilir ki, bu da uygun bir anlam olmayacaktır. Bu nedenle ifadeyi Onların tamamı olarak çevirmek bağlam ve bütünlük açısından isabetli olacaktır.
---- Tevbe s. 8
---- Nasıl (bir antlaşma olabilir ki)? Ve eğer onlar sizin üzerinize üstün gelselerdi, sizin hakkınızda bir yakınlık bağı ve bir anlaşma yükümlülüğü gözetmezlerdi. Onlar ağızları ile sizi hoşnut ederler oysa onların kalpleri ise direnir ve onların tamamı itaatten çıkanlardır.
Bu ayetin sure başından başlayan bir bağlamı bulunmakta ve bağlam ortak koşanları kastetmektedir. Eğer biz bu ayetin sonundaki وَاَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَۚ ifadesini Onların çoğu olarak çevirdiğimizde, ortak koşanların diğer bir kısmı itaatten çıkmayanlar olarak anlaşılabilir ki, bu da bağlam ve bütünlük açısından uygun düşmeyecektir. Bu nedenle ifadeyi Onların tamamı olarak çevirmek bağlam ve bütünlük açısından isabetli olacaktır. Çünkü "Onlar" olarak ifade edilenler bağlamın içinde olanlar ve fasık olanların onların çoğu değil tamamıdır.
---- Yunus s. 36
---- Ve onların tamamı kanıdan başkasını izlemiyorlar. Şüphesiz ki o kanı ise, o gerçekten yana hiçbir şeyi ihtiyaçsız kılmaz. Şüphesiz ki Allah, onların yapmakta oldukları şeyleri bir en iyi bilicidir.
Bu ayet 34. ayetten başlayan ve ortak koşanlardan bahseden bir bağlama sahiptir. Eğer biz ayet içinde geçen Ekserehum kelimesini Onların çoğu olarak çevirirsek, ortak koşanların diğer bir kısmının zanna tabi olmadığı gibi bir durum ortaya çıkabilir ki bu da bağlam ve bütünlük açısından uygun olmayacaktır.
---- Yunus. 55
---- Dikkat edin, o göklerde ve o yerde olan şeyler şüphesiz ki Allah'ındır. Dikkat edin, şüphesiz ki Allah'ın söz vermesi bir gerçektir. Fakat onların tamamı bilmezler.
Bu ayet daha yukardan başlayan bir bağlama sahip olmasına rağmen en yakın 52. ayetten ve haksızlık yapanları merkeze alan bağlamı dikkate alınmalıdır. Eğer biz ayetin sonundaki اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ifadesini Onların çoğu olarak çevirdiğimizde bağlama uygun düşmeyecektir. Bu nedenle ifadeyi Onların tamamı olarak çevirmek bağlam ve bütünlük açısından isabetli olacaktır. Çünkü "Onlar" olarak ifade edilenler bağlamın içinde olan kimselerdir.
---- Yunus s. 60
---- Ve o yalanı Allah'a karşı yakıştırmakta olan kimselerin, o kalkışın günü hakkındaki kanısı nedir? Şüphesiz ki Allah, o insanların üzerine kesinlikle bir lütuf sahibidir. Fakat onların tamamı şükretmezler.
Bu ayetin de 59. ayetten başlayan kendi kafalarınca haram helal tayini yapanlara ait bir bağlamı bulunmaktadır. Eğer biz bu ayetin sonunda geçen كْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ۟ ifadesini Onların çoğu olarak çevirdiğimizde bu haram helal tayini yapanların diğer bir kısmının şükrettikleri anlaşılabilecektir. Bu nedenle ifadeyi Onların tamamı olarak çevirmek bağlam ve bütünlük açısından isabetli olacaktır. Çünkü "Onlar" olarak ifade edilenler bağlamın içindeki kendi kafalarınca haram helal tayini yapanlardır.
---- Yusuf s. 38
---- "Ve ben, benim atalarım İbrahim'in ve İshak'ın ve Yakub'un inanç sistemini izledim. Bizim için hiçbir şeyi Allah'a ortak koşmamız olmaz. Bu, Allah'ın bizim üzerimize ve o insanların üzerine olan lütfundandır. Fakat o insanların tamamı şükretmezler."
Bu ayet Yusuf a.s. ın hapishanedeki iki arkadaşına yapmış olduğu konuşmadan bir kesittir. Yusuf a.s. bunun öncesinde iki arkadaşına, Allah'a ve ahirete inanmayan bir topluluğun inancını terk etmiş olduğunu ve sahip olduğu tevhid inancının Allah c.c. nin o insanların üzerine bir lütuf olduğunu söylemektedir. Yusuf. a.s. O insanlar" olarak ifade "Ennasu" kelimesinin elif lamlı (marife) olarak kullanılmış dikkat edilmesi gereken bir ayrıntıdır. Çünkü Ennasu kelimesi ile kast edilen o insanlar Allah'a ve ahirete inanmayan topluluktur. Allah c.c. o insanlara böyle bir lütufta bulunmasına rağmen o insanlar bu lütfa şükretmek yerine küfretmeyi, yani örtmeyi seçmişlerdir.
Ayetin sonundaki Fakat o insanların tamamı şükretmezler ifadesi ile kast edilen kesim, bu insanlardır. Şimdi biz bu ifadeyi Fakat o insanların çoğu şükretmezler olarak çevirirsek, diğer bir kısmının şükreden olduğu anlaşılabilecektir. Bu nedenle eksere kelimesinin çoğu olarak çevrilmesi yerine, tamamı şeklinde çevrilmesi daha uygun olacaktır.
Kur'an içinde Ennasu olarak marife kullanılan kelimeler, bağlam dikkate alınarak anlaşılmaya çalışılmalıdır. Çünkü bu kelimenin önceki ayetlerden gelen bir bağlamı bulunmaktadır. Aksi takdirde bağlam gözetilmeden "Bütün insanlar" olarak anlaşıldığı takdirde anlama sıkıntısı ortaya çıkabilecektir.
Konuşmanın devam ettiği 40. ayette de aynı şekilde Ve lakin ekserennasi la yalemune ifadesinin yine Fakat o insanların çoğu bilmezler olarak değil, Fakat o insanların tamamı bilmezler olarak çevirmek bağlama uygun düşecektir.
---- Yusuf s. 103
---- Eğer ki sen (inanmaları için) düşkün olsan da, o insanların tamamı inananlar değildir.
Ayet içinde geçen Ekserunnasi ifadesini eğer O insanların daha çoğu olarak çevirirsek devam eden ayetlerdeki konu doğru anlaşılmayacaktır. Çünkü O insanlar olarak ifade edilen insanların kim oldukları devam eden ayetlerde beyan edilmektedir.
Aynı ifade surenin 106. ayetinde de geçmektedir. Biz bütünlüğe dikkat çekmek açısından 104. ve 105. ayet çevirilerini de paylaşacağız.
---- 104- Ve sen onlardan buna karşı hiçbir iş karşılığı da sormuyorsun. O, o tüm insanlar için bir hatırlatmadan başkası değildir.
---- 105- Ve o göklerde ve o yerde (gözle görülen) ayetten nicesi vardır ki, onlar onun üzerinden kayıtsız kalanlar olarak geçip giderler.
Görüldüğü gibi 103. ayette Ekserunnasi olarak beyan edilen insanlar, vahye karşı yüz çeviren insanlardır yani Mekke toplumundaki vahiy karşıtlarıdır. Şimdi 103. ayetteki ifadeyi eğer "O insanların daha çoğu" olarak çevirirsek diğer bir kısım insanların inandığı gibi bir durum anlaşılabilecektir ki bu ayetlerin mesajı ile uygun düşmeyecektir. Çünkü 104. ve 105. ayetlerde Onlar olarak bahsedilenler, 103. ayette geçen insanlardır, yani onların tamamı inkarcılardır. Şimdi 106. ayete gelelim.
---- Yusuf s. 106
---- Ve onların tamamı Allah'a, ortak koşanlar olaraktan başka inanmıyor.
Bu ayette de Ekserehum olarak geçen ifadenin Onların çoğu olarak değil, Onların tamamı olarak çevrilmesi gerekmektedir ki bağlama uygun düşsün. Çünkü ortada vahye karşı sırt çevirmiş bir topluluk vardır ve ilgili ayetler bunlardan bahsetmektedir.
---- Rad s. 1. ayet
---- Elif, Lâm, Mim, Ra. Bunlar, o kitabın ayetleridir. Ve sana Efendinden indirilmiş olan şey o gerçektir. Fakat o insanların tamamı inanmazlar.
Bu ayette geçen Ekserennasi la yu'minune ifadesinin O insanların çoğu olarak yerine O insanların tamamı olarak çevrilmesi bağlama daha uygun düşecektir. Şöyle ki;
Surenin 2. 3. 4. ayetleri kevni ayetlerden bahsettikten sonra, 5. 6. ve 7. ayetlerde yeniden dirilişi ret edenlerin sözlerine yer verilmektedir. 1. ayette Ekserennasi olarak ifade edilen insanlar bu insanlardır. Biz eğer ibareyi O insanların çoğu olarak çevirirsek, bu insanların bir kısmının inandığı gibi bir durum ortaya çıkacaktır ki, bu da bütünlük ile uyum sağlamayacaktır. Yani yeniden dirilişi inkar eden o insanların tamamı inanmaz olanlardır.
---- Nahl s. 38
---- Ve onlar: "Allah ölecek bir kimseyi (yeniden) harekete geçirmez" (diye) güçlü yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır, O'nun üzerine gerçek bir söz olarak (bunu yapacaktır). Fakat o insanların tamamı bilmezler.
Bu ayette de yeniden dirilişi inkar eden insanların sözleri aktarılmaktadır. son cümledeki marife olarak Ennasu kelimesi ile ifade edilenler, yeniden dirilişi inkar edenlerdir. Şimdi biz ayetteki Eksere kelimesini Çoğu olarak çevirirsek, yeniden dirilişi inkar eden insanlar içinde bir kısmın bilenler olduğu gibi bir anlamı çağrıştırır ki bu da bağlam ve bütünlük açısından uygun olmayacaktır.
---- Nahl 75
---- Allah, hiçbir şeye gücü yetmez bir mülk edinilmiş kulu ve bizim kendisine bizden bir iyi rızıkla rızık verdiğimiz, böylece o da ondan saklı ve açık olarak harcamakta olan kimseyi bir örnek olarak ortaya koydu. Onlar denk midirler? O övgü Allah'adır. Hayır, onların tamamı bilmezler.
Bu ayetin 71. ayetten gelen ve ortak koşanlardan bahseden bir bağlamı bulunmaktadır. Şimdi bizayetin sonundaki Ekseruhum la ya'lemune ifadesindeki eksere kelimesini çoğu şeklinde çevirirsek, ortak koşanların bir kısmının bildiği gibi bir anlam ortaya çıkabilecektir ki bu da bağlama uygun değildir. Bu nedenle ekseruhum kelimesini Onların tamamı olarak çevirmek bağlama daha uygundur.
Surenin 83. ayeti de bu bağlama dahildir.
---- Onlar Allah'ın nimetini tanıyorlar (ve faydalanıyorlar) sonra onu yadırgıyorlar. Ve onların tamamı o gerçeği örtücülerdir.
Yine ayetin sonundaki Ve ekseruhumulkafirune ibaresini, Onların çoğu kafirdir olarak çevirdiğimizde, diğer bir kısmının kafir olmadığı gibi bir anlam ortaya çıkabilmektedir ki bu da bağlama uygun değildir. Bu nedenle ekseruhum kelimesini "Onların tamamı" olarak çevirmek bağlama daha uygundur.
---- Nahl s. 101
---- Ve biz bir ayetin yerini (başka) bir ayetle değiştirdiğimiz zaman -ki Allah indirmekte olduğu şeyi en iyi bilendir- onlar: "Sen ancak ve ancak bir yakıştırıcısın" derler. Hayır, onların tamamı bilmezler.
Bu ayette Ekseruhum la ya'lemune olarak ifade edilen kimseler, "Sen ancak ve ancak bir yakıştırıcısın" diyen inkarcılardır. Şimdi biz eksere kelimesine çoğu şeklinde bir anlam verdiğimiz zaman bu inkarcıların bir kısmının bildiği gibi bir anlam ortaya çıkacaktır. Bu nedenle ekserehum kelimesinin onların tamamı olarak çevrilmesi daha uygundur.
---- İsra s. 89.
---- Ve ant olsun ki biz o (inanmayan) insanlara bu okunan (Kur'an)da her bir örnekten evire çevire açıkladık. Buna rağmen o insanların tamamı ancak gerçeği örtmekte diretti.
Bu ayet 88. ayetten başlayan ve 100. ayete kadar devam eden bir bağlamın içindedir ve yine inkarcıları konu etmektedir. Ve bahsettiği inkarcılar için kullandığı "Ekserunnasi" kelimesini, O insanların çoğu olarak çevirdiğimizde, diğer bir kısmının küfür halinde olmadığı gibi bir anlam ortaya çıkacaktır ki, bu da bağlama uygun düşmeyecektir. Yine burada dikkat çekmek isteriz ki marife olarak Ennasu (o insanlar) kelimesinin diğer ayetlerde onlar olarak çoğul geçen kimseler olduğu ve onların hepsinin inkarcı olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.
---- Enbiya s. 24
---- Yoksa onlar O'nun berisinden bir takım tanrılar mı bellediler? Sen de ki: "Haydi kendinizin sağlam kanıtını getirin. Bu, benim beraberimde olan kimselerin hatırlatması ve benden önceki kimselerin hatırlatmasıdır." Hayır, onların tamamı o gerçeği bilmezler de bu yüzden onlar kayıtsız kalanlardır.
Bu ayette konu edilenler Allah'a ortak koşanlardır ve onların gerçeği bilmedikleri beyan edilmektedir. Eğer ayette geçen Ekseruhum kelimesini Onların çoğu olarak çevirirsek, diğer bir kısmının gerçeği bilenler oldukları gibi bir anlam ortaya çıkacaktır. Bu nedenle ibarenin Onların tamamı olarak çevrilmesi daha uygun olacaktır.
---- Mü'minun s. 70
---- Yoksa onlar (senin için): "Onda bir cinnet hali var" mı diyorlar? Hayır o, onlara o gerçeği getirmiştir, oysa onların tamamı gerçeği çirkin görenlerdir.
Bu ayetin de 68. ayetten başlayan 70. ayetin sonrasında da devam eden bir bağlamı bulunmaktadır. Eğer biz ayette geçen Ekseruhum kelimesine, Onların çoğu olarak anlam verirsek, bağlama uygun düşmeyecektir. Bu nedenle ifadeye Onların tamamı olarak anlam vermek daha uygundur.
---- Furkan s. 44
---- Yoksa sen onların tamamının işitmekte olduklarını veya bağlantı kurmakta olduklarını mı hesap ediyorsun? Onlar, o hayvanlar gibiden başkası değildir, hayır, onlar yol bakımından daha sapkındırlar.
Bu ayetin de 40. ayetten başlayan ve aşağı doğru devam eden bir bağlamı bulunmakta ve yine konu ortak koşanlardır. Eğer biz ayette geçen Ekserehum kelimesini, Onların çoğu olarak çevirirsek, diğer bir kısmının işitmezlik ve akletmezlikten istisna tutulduğu gibi bir anlamı çağrıştıcaktır. Bu nedenle kelimenin Onların tamamı olarak çevrilmesi uygun olacaktır.
---- Furkan s. 50
---- Ve ant olsun ki biz, onların hatırlamaları için onu (suyu) kendilerinin arasında evirip çevirdik. Buna rağmen o insanların tamamı ancak bir nankörlükte diretti.
Bu ayette yine 44. ayetin devamı olan bir bağlama sahiptir ve Ekserunnasi ifadesinin çoğu olarak yerine tamamı olarak çevrilmesi bağlama daha uygundur.
---- Şuara s. 8- 67- 103- 121- 139- 158- 174- 190- 223
---- Şüphesiz ki bunda (gözle görülen) bir ayet vardır ve onların tamamı inananlar değildir.
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Verdiğimiz ayetler 223. ayet haricinde hepsi aynı şekildedir. 8. ve 223. ayetin haricindeki bütün ayetler bahsettiği topluluğun helakından sonra gelmektedir. Dolayısı ile helak edilenlerin tamamının elçiler vasıtası ile kendilerine vahiy ulaştığı halde bu elçileri ret eden insanlardan bahsetmektedir. Dolayısı ile ayet içindeki Ekseruhum kelimesini, Onların çoğu olarak çevirdiğimizde, diğer bir kısım helak edilenlerin inananlar olduğu gibi bir anlam ortaya çıkacaktır ki bu helakın yasası yani Sünnetullah ile asla uyuşmaz.
8. ayet ise önceki ayetlerden gelen bir bağlam dahilinde o ayette aynı şekildedir. "Onlar" olarak bahsedilenler inkarda ayak diretenlerdir. 223. ayet ise 221. ayetten başlayan bir bağlama dahildir ve üzerine şeytanların indiği kimselerden bahsedilmektedir. Ayette geçen Ve ekserehum kazibune ifadesinde geçen eksere kelimesini, çoğu olarak çevirdiğimiz takdirde diğer bir kısmının üzerinde yalancılık vasfının düşürülmesi gibi bir anlam ortaya çıkacağı için ifadenin, Onların tamamı yalancılardır şeklinde çevrilmesi uygun olacaktır.
---- Neml s. 61
---- Yoksa, o yeri bir sabitlik yapmış ve onun arasında nehirler meydana getirmiş ve ona çakılı dağlar yerleştirmiş ve o iki su kütlesinin arasına engelleyici koymuş olan kimse mi (daha hayırlıdır?) Allah'ın beraberinde başka bir tanrı mı? Hayır, onların tamamı bilmezler.
Bu ayet 59. ayetten başlayan bir bağlama sahiptir ve yine bahsedilenler ortak koşanlardır. Biz, ayetin sonundaki Ekseruhum la ya'lemune ifadesini, Onların çoğu bilmezler olarak çevirdiğimiz takdirde, azınlıkta kalan kısmın bildiği gibi bir anlam çıkar ki, bu da bağlama uygun düşmez.
---- Kasas s. 13
---- Böylece biz, onun (annesinin) gözü ferah olması ve üzülmemesi ve şüphesiz ki Allah'ın söz vermesinin bir gerçek olduğunu bilmesi için, onu annesine geri döndürdük. Fakat onların (Firavun Haman ve askerlerinin) tamamı bunu bilmezlerdi.
Ayetin sure başından itibaren bir bağlamı bulunmakta ve Firavun, Haman ve askerlerini merkeze almaktadır. Bunu dikkat aldığımızda, ayetin sonundaki Ekserehum la ya'lemune ifadesindeki eksere kelimesinin Onların çoğu yerine Onların tamamı şeklinde çevrilmesi bağlama uygun düşecektir.
---- Kasas s. 57.
---- Ve onlar: "Eğer biz senin beraberinde o doğruya ileteni izlersek, kendi yerimizden kapılıveririz" dediler. Biz, onlara kendi katımızdan bir rızık olarak her bir şeyin ürününün derlenip toplanmakta olduğu bir dokunulmazlıklı güvenli yere (yerleşmelerine) olanak sağlamadık mı? Fakat onların tamamı bilmezler.
Bu ayette de inkarcıların kendilerine göre ürettikleri bir gerekçeyi görmekteyiz. Yine ayetin sonundaki, Ekserehum la ya'lemune ifadesindeki eksere kelimesinin, Onların çoğu yerine Onların tamamı şeklinde çevrilmesi bağlama uygun düşecektir.
---- Ankebut s. 63
---- Ve eğer sen onlara: "Kim, o gökten bir su indirmiştir de onunla o yeri onun ölümünden sonra yaşatmıştır?" diye sorarsan, onlar kesinlikle "Allah" diyecekler. Sen de ki: "O övgü Allah'adır." Hayır, onların tamamı bağlantı kurmazlar.
Bu ayetin de 61. ayetten başlayan 68. ayete kadar süren bir bağlamı bulunmakta ve konu yine ortak koşanlardır. Eğer biz ayetin sonundaki Ekseruhum la ya'kılune ifadesindeki eksere kelimesini Onların çoğu olarak çevirirsek, azınlıkta kalan kısmın aklettiği gibi bir anlam ortaya çıkacaktır. Bu nedenle ifadenin, Onların tamamı veya Onların hiçbiri olarak çevrilmesi bağlam açısından daha uygundur.
---- Rum s. 6
---- (Bu), Allah'ın söz vermesidir. Allah, verdiği sözüne aykırı davranmaz. Fakat o insanların tamamı (bunu) bilmezler.
Bu ayetin surenin başından başlayan bir bağlamı bulunmaktadır. Savaşan rum ordusuna inananlar, diğer orduyu ise ortak koşanlar kendilerine yakın görmektedir. Allah c.c. nin ileri bir zamanda Rum ordusunun galibiyeti haber vermekte ve Ennasu olarak ifade edilen o insanların inananların dışındakiler olduğu dolayısı ile onların çoğunun değil onların tamamının bilmezler olduğu bağlama daha uygundur.
---- Rum s. 8
---- Onlar, Allah'ın o gökleri ve o yeri ve ikisinin arasında olan şeyleri bir gerçekle ve bir isimlenmiş süreyle takdir ettiğini kendi benliklerinde düşünmediler mi? Ve şüphesiz ki o insanlardan bir çoğu, Efendilerinin karşılaşmasını, kesinlikle (reddederek) örtücülerdir.
Bu ayette geçen وَاِنَّ كَث۪يرًا مِنَ النَّاسِ ifadesinden ki min edatının kısmiyet anlamını dikkate aldığımızda, ibarenin O insanlardan bir çoğu olarak çevrilmesinde herhangi bir sıkıntı yoktur. Bu örneği vermemizin amacı, eksere kelimesinin geçişlerinin tamamının bizim önerdiğimiz şekliyle çevrilemesi gerektiği bir durumun olmadığına dikkati çekmektir.
---- Rum s. 30
----Artık sen yüzünü, (fıtrat yasalarına) bir meyleden olarak o yaşam sistemine kaldır. Allah'ın fıtratına ki O, o insanları onun üzerine açığa çıkarmıştır (fıtrat vermiştir). Allah'ın takdir edişi için hiçbir değişme olmaz. Bu, o dimdik duran o yaşam sistemidir. Fakat o insanların tamamı (bunu) bilmezler.
Ayeti okumaya 28. ayetten başladığımız zaman Ennasu yani O insanlar diye bahsedilenlerin kim olduğu daha net anlaşılacak Eksere kelimesinin Çoğu olarak değil Tamamı veya hiçbiri olarak çevrilmesinin bağlama daha uygun düşeceği görülecektir.
---- Rum s. 42
---- Sen de ki: "Siz, o yerde gezin de, önceki kimselerin sonu nasıl olmuş bir bakın. Onların tamamı ortak koşanlardı."
Bu ayette de önceki helak edilmiş topluluklara dikkat çekilmekte onların ortak koşanlar oldukları beyan edilmektedir. Şimdi biz buradaki Ekserehum kelimesini Onların çoğu olarak çevirdiğimiz zaman, azınlıkta kalıp ta helak edilen diğer kısmın ortak koşmayanlar olduğu anlaşılır ki, bu da helakın yasası yani Sünnetullah ile çelişki arzedecek, bu nedenle ibarenin Onların tamamı olarak çevrilmesi daha uygun olacaktır.
---- Lokman s. 25
---- Ve eğer sen onlara: "O gökleri ve yeri kim takdir etti?" diye sorarsan, onlar kesinlikle "Allah" diyecekler. De ki: "O övgü Allah'adır." Hayır, onların tamamı bilmezler.
Bu ayette yine diğer surelerde de gördüğümüz bir soru ile karşılaşmaktayız. Sorunun muhatabı ortak koşanlardır ve yine onların bilmezler oldukları bildirilmektedir. Ayetin sonundaki Ekseruhum kelimesinin Onların çoğu yerine Onların tamamı olarak çevrilmesi burada da uygun düşecektir.
---- Sebe s. 28- 36- 41
---- Ve biz seni o insanların hepsine bir müjdeci ve bir uyarıcı olaraktan başka göndermedik. Fakat o insanların tamamı (bunu) bilmezler.
---- Sen de ki: "Şüphesiz ki benim Efendim, o rızkı kimse dilerse geniş tutar ve bir ölçüye göre verir, fakat (gerçeği örtücü) o insanların tamamı (bunu) bilmezler."
---- (Melekler): "Sen her türlü eksiklikten uzaksın, sen bizim onların berisinden yakınımızsın. Hayır, onlar cinlere kulluk etmekteydiler. Onların tamamı onlara inananlardı" dediler.
Bu ayetlerin sure bütünlüğü dikkate alınarak okunması gerekmektedir. Çünkü Ekserennasi olarak ifade edilen insanların sure genelinde tanıtılmakta ve yine ortak koşanlar olduğu anlaşılmaktadır. Eğer biz bu ifadeyi İnsanların çoğu olarak çevirirsek, bir kısım insanın bilmezlikten istisna edilmiş olduğu anlaşılabilecektir.
---- Yasin s. 7
---- Ant olsun ki o söylenen (azap sözü) onların tamamının üzerine bir gerçek olmuştur, artık onlar inanmazlar.
Bu ayetlerin de 7. ayetten sonra devam eden bağlamı dikkate alınarak okunduğunda Ekserihim ifadesinin, Onların tamamı olarak çevrilmesi uygun olacaktır.
---- Zümer s. 29- 49
---- Allah bir örnek ortaya koydu, bir adam ki kendisi hakkında birbiriyle uyuşamayan ortakları olan haldedir ve bir adam ki, tek adama teslim olmuş haldedir. Bu ikisi bir örnek bakımından denk olur mu? O övgü Allah'adır. Hayır, onların tamamı bilmezler.
Bu ayetin yine 22. ayetten başlayan ve 32. ayete kadar süren bir bağlamı dikkate alınarak okunması gerekmektedir. Böyle bir okuma sonucunda bahsedilen kişilerin zalimler olduğu anlaşılacak ve onların tamamının bilmezler olduğu görülecektir.
49. ayetin ise 43. ayetten başlayan bir bağlamı bulunmakta ve bu bağlam dikkate alınarak okunması gerekmektedir. Çünkü bağlam içinde Onlar olarak ifade edilenlerin kimler olduğu anlaşılacaktır.
---- Mümin s. 57- 59- 61
---- Elbette ki o göklerin ve o yerin takdir edilişi, o insanların takdir edilişinden daha büyüktür. Fakat o insanların tamamı (bunu) bilmezler.
---- Şüphesiz ki o an kesinlikle gelicidir ki onda hiçbir kuşku yoktur. Fakat o insanların tamamı (buna) inanmazlar.
---- Allah O ki, size o geceyi sizin onda durulmanız için ve o gündüzü de bir açıkça görülebilen olarak, yaptı. Şüphesiz ki Allah o insanların üzerine kesinlikle bir lütuf sahibidir. Fakat o insanların tamamı (buna) şükretmezler.
Bu ayetler grubunun da 56. ayetten başlayan 63. ayete kadar süren bir bağlam dikkate alınarak okunması gerekmektedir ki ayetlerde ki Ekserennasi ifadesinin muhatabının kimler olduğu daha doğru anlaşılabilsin.
---- Fussilet s. 4
---- (2- 3- 4 ) (Bu) o çok şefkatli, sarmalayıcılığı sürekliden indirilme bir kitaptır ki, onun ayetleri bilmekte olan bir topluluk için bir müjdeci ve bir uyarıcı olmak üzere bir Arabi okuma olarak ayrıntılanmıştır. Böyle olmasına rağmen onların (ortak koşanların) tamamı kayıtsız kaldı, artık onlar işitmezler.
Bu ayette Ekseruhum olarak ifade edilenlerin kim oldukları ilerleyen ayetlerde görülmekte ve ifadenin bu bağlam dikkate alınarak çevrilmesi gerekmektedir.
---- Zuhruf s. 78
---- 77- 78 - Ve onlar: "Ey (cehennemin) hükümranı, senin Efendin bizim üzerimize (ölüm hükmünü) yerine getirsin" diye seslendiler. O da: "Şüphesiz ki siz (onda) durup bekleyicilersiniz. Ant olsun ki biz size o gerçeği getirmiştik, fakat sizin tamamınız o gerçeği çirkin görenlerdeniz" dedi.
Bu ayetin de 74. ayetten başlayıp surenin sonuna kadar giden bir bağlamı bulunmaktadır. Eğer biz ayettte geçen Eksereküm ifadesini Sizin çoğunuz olarak çevirirsek, diğer bir kısmının gerçeği çirkin görmeyenler olduğu anlaşılabilir ki "o kısmın o zaman cehennemde ne işi var?" sorusunun cevabının verilmesi gerekmektedir.
---- Duhan s. 39
---- Biz, o ikisini o gerçek (amaç) dışında takdir etmedik, fakat onların tamamı (bunu) bilmezler.
Surenin ilerleyen ayetlerine baktığımızda, ayet içinde geçen Ekserehum ifadesi ile kastedilenlerin kimler oldukları, dolayısı ile ifadenin Onların tamamı olarak çevrilmesinin bağlam ve bütünlük açısından daha anlaşılabilir olduğu görülecektir.
---- Casiye s. 26
---- Sen de ki: "Allah, sizi yaşatır, sonra sizi öldürür, sonra sizi o kalkışın gününe toplar ki onda hiçbir kuşku yoktur, fakat o insanların tamamı (bunu) bilmezler."
Bu ayetin 24. ayetten başlayan ve muhatapları yeniden dirilişi inkar edenler olan bir bağlamı bulunmaktadır. Yine ayetteki Ekserennasi ifadesini bu bağlamı dikkate alarak anlamlandırmak gerekmektedir.
---- Hucurat s. 4
---- Şüphesiz ki o kimseler o engelin ötesinden sana sesleniyorlar, onların tamamı bağlantı kurmazlar.
Bu ayetin sure başından başlayan ve muhatabı nezaket kuralları konusunda bilgisiz olan inananlar olan bir bağlamı bulunmaktadır. Ayet bu inananların tamamının akletmez olduğunu beyan etmektedir. Eğer biz, Ekseruhum ifadesini Onların daha çoğu olarak çevirirsek, çoğunluk dışında kalan kısmın akledenler olduğu gibi bir anlam oluşacaktır ki, bu da bağlama uygun düşmeyecektir.
---- Tur. 47
---- Ve şüphesiz ki haksızlık yapmış olan o kimseler için bunun berisi bir azap da vardır, fakat onların tamamı (bunu) bilmezler.
Bu ayetin, 29. ayetten başlayan bir bağlamı dikkate alınarak okunması gerekmektedir. Ayet içindeki Ekserehum ifadesinin yine Onların tamamı olarak çevrilmesi bağlam açısından daha uygun olacaktır.
Kur'an'da geçen Ekserehum veya Ekserunnasi gibi ifadelerini meallerin neredeyse tamamı, Onların çoğu , insanların çoğu olarak çevrilmiş olduğunu gören bir kimsenin haklı olarak, "Bunların hiçbiri bunun böyle olması gerektiğini bilmiyorlar mıydı?" şeklinde bir serzenişte bulunmaları da normaldir.
Bizim, bu ifadenin çeviri olarak hatalı olduğu şeklinde bir iddiamız olmadığını hatırlatmakla birlikte, bağlam ve bütünlük açısından sıkıntılı olduğunu hatırlatmak isteriz. Şöyle ki;
Kur'an'ın doğru anlaşılmasında en önemli etken, ilgili ayetlerin muhataplarının kimler olduklarının bilinmesidir. Bunun yolu da bağlam ve bütünlüğe dikkat eden bir okuma anlama çalışmasından geçtiği inkar edilemez bir gerçektir.
Kur'an çevirilerinin kahir ekseriyeti, ayetlerde geçen Ennasu ifadesinin marife yani elif lam ekiyle kullanıldığına maalesef dikkat etmeyen bir şekilde çevrilmiş olduğunu görmekteyiz. Kur'an çevirmenlerinin bir çoğu Ekserunnasi ifadesini motamot çevirmiş olsa O insanların çoğu şeklinde çevirmesi gerekmesine rağmen elif lam ekinin bir gereği olan "O" ifadesinin maalesef çeviriye katmayarak insanların çoğu şeklinde çevirmektedirler. Çünkü bu ek bilinen bir şeyi ifade etmekte ve konunun anlaşılması açısından önem arz etmektedir.
Nekre yani belirsiz olarak çevirme nedeninin ise, ifadenin sanki gelmiş geçmiş ve gelecek bütün insanları kapsadığı gibi bir anlayışa sahip olunmasından kaynaklandığını düşünmekteyiz. Halbuki ayetlerde geçen Ekseruhum veya Ekserunnasi ifadeleri nuzül sürecindeki muhataplara dikkat çekmekte ve ifadenin bu durum dikkate alınarak çevrilmesi yani "O insanlar" olarak çevrilmesi gerekmektedir. Burada yeri gelmişken hatırlatmak isteriz ki, Kur'an çevirilerinde karşımıza çıkan yanlışlardan birisi de marifelik ifade edilen kelimelerin o durumu dikkat alınmadan, nekre yani belirsiz bir kelime olarak çevrilmiş olmasıdır.
İfade, O insanlar olarak çevrildiği zaman önündeki Eksere kelimesi ile kast edilenlerin kim oldukları daha net anlaşılacaktır. Yazımızın başındaki "Parça söyleyerek bütünü kastetmek" şeklinde karşımıza çıkan edebi üslubu dikkate aldığımızda, bu ifadelerin Çoğu olarak yerine Tamamı, hiçbiri şeklinde çevrilmesinin bağlam ve bütünlük açısından daha tutarlı olduğu görülecektir.
Yine burada hatırlatmak isteriz ki bizim böyle bir çeviri tercihinde bulunmamız, türedi bir çeviri yani "Ben yaptım oldu" anlamında bir çeviri değildir. Bu üslüp Kur'an tefsirlerinde de izahı olan ve başka ayetlerde de karşımıza çıkan bir üsluptur.
EN DOĞRUSUNU ALLAH C.C. BİLİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder