20 Aralık 2025 Cumartesi

Harre Kelimesinin Kur'an'da Geçişleri Üzerinde Bir Mülahaza

Kur'an kendi iç bağlamında öyle bir anlam örgüsüne sahiptir ki, eğer bir kimse onun kelimelerinden herhangi birini konulduğu yerinden oynatmak isterse yani anlam çarputması yaparsa, Kur'an  o kişiye "Beni tahrif ediyorsun" diye resmen bağırır. Eğer bu kimse yaptığı şeyi hataen yapıyorsa bundan döner, bilerek yapıyorsa, kelimelere kırk takla attırarak istediği anlamı o kelimeye söyletir.

Malum olduğu üzere Kur'an, muhataplarının Arap olması nedeniyle o topluluğun konuştuğu dil üzerine inmiş bir kitaptır. Dolayısı ile bu kitabın doğru anlaşılmasının yolu, içinde geçen kelimelerin ilk dönemde sahip olduğu anlamın dikkate alınmasından geçmektedir. 

Son yıllarda bazı kimselerin Kur'an'da ritüel anlamda bir secde eylemi olmadığını iddia etmeleri de, kanaatimizce kelimelere kırk takla attırarak vardıkları bir sonucun ürünüdür. Bu kelimeler içinde Harre kelimesi de bulunmaktadır.

Biz, sözü fazla uzatmadan Kur'an'da geçen Harre kelimesi ve onun Kur'an'da geçtiği ayetlerde taşıdığı anlam üzerinde durmaya çalışarak, bu kelimenin Kur'an bütünlüğünde sahip olduğu anlam üzerinde düşünmeye çalışacağız.

Bu fiilin anlamı El Müfredat adlı sözlükte şöyle izah edilmektedir: Harre, duyulabilecek şekilde bir ses çıkararak düşmek demektir. Yehirru ise, su, rüzgar ve benzeri yukardan yere düşen şeylerin düşerken çıkardıkları seslerdir.

Kısaca Harre kelimesi sözlük anlamı olarak yukarıdan aşağıya doğru bir düşüşü ifade etmektedir. Şimdi bu kelimenin Kur'an'da geçtiği 12 yerdeki geçişlerini ve sahip oldukları anlamı teker teker okumaya çalışalım.

Bu meyanda Ezber bozan Kur'an meali adıyla bir Kur'an çevirisi bulunan ve namaz, secde gibi ritüellerin Kur'an'da olmadığını iddia eden sayın Ali Aydın hocanın bu kelimeye verdiği anlamları da burada paylaşacağız.

1- Araf s. 143. ayeti.

----  Ve Musa bizim belirlenmiş vaktimiz için geldiğinde ve ne zaman ki kendisinin Efendisi onunla sözlü iletişim kurduğunda o : "Ey Efendim, sen bana görün de sana bakayım" dedi. (Allah): "Sen beni asla göremeyeceksin. Fakat şu dağa bak, eğer kendi yerinde sabit kalırsa, artık sen de beni göreceksin" dedi. Ne zaman ki onun Efendisi kendisini o dağa ortaya çıkardığında, onu dümdüz bir hale getirdi ve Musa baygın bir halde yere kapaklandı. Ayıldığında o: "Sen, her türlü eksiklikten uzaksın. Sana itaate döndüm ve ben o inananların ilkiyim" dedi.

Bu ayette Musa a.s. ın yere kapaklanması Harre kelimesi ile ifade edilmektedir. Bu kelimenin burada kullanılışı sözlük anlamına uygun olarak yukardan aşağı bir düşüşü ifade etmektedir.

Sayın Ali Aydın hoca, bu ayetin mealinde ilgili kelimeye "yığıldı kaldı" şeklinde bir anlam vermiş, ve bu anlam kelimenin sözlük anlamına uygun düşmektedir.

2- Yusuf s. 100. ayeti.

---- Ve babasını annesini o tahtın üzerine yükseltti ve ona boyun eğerek (secde ederek) yere kapandılar. Ve: "Ey babacığım bu, önceden gördüğüm rüyamın geri dönüşümüdür. Benim Efendim onu bir gerçek yaptı. Beni o hapishaneden çıkardığı zaman ve o şeytan benimle kardeşlerimin arasını dürtüklemesinin arkasından sizi o çölden getirmekle, kesinlikle bana iyilik etti. Şüphesiz ki benim Efendim ne dilerse lutfedicidir. Şüphesiz ki O, o en iyi bilicinin, o en bilgenin ta kendisidir."

Bu ayette Yusuf a.s. a yapılan secde, "Ve harru lehu sücceden" şeklinde ifade edilmektedir. Burada yapılan eylem yine yukardan aşağı düşüş anlamına gelen Harru kelimesi ile anlatılmaktadır. Secde olarak bildiğimiz eylemin burada hakiki bir anlamda yani kişinin yukarıdan aşağıya düşüş şeklinde gerçekleşen bir eylem olduğu açıktır. Çünkü Harru kelimesi burada eylemin şeklini ifade etmesi açısından önem arz etmektedir.

Sayın Ali Aydın hocanın bu ayeti çevirirken Harre kelimesini meale katmadığını görmekteyiz. Hocanın ilgili cümleyi çevirisi  "Ana ve babasını tahtın üzerine çıkardı ve hepsi ona secde ettiler." şeklindedir. Görüldüğü gibi çeviride Harre kelimesinin anlamı bulunmamaktadır. Ayetin altına yaptığı yorumda, bu secdenin geleneksel anlamda bir secde olmadığını söylemektedir. Eğer Harre kelimesine çevirisine katarak bir meal yapsaydı, bu iddiasının yanlış olduğunu kendisi kanıtlamış olacaktı ki bu nedenle ilgili kelimeyi çeviriye katmamayı daha uygun gördüğünü düşünmekteyiz.

3- Nahl s. 26. ayeti.

---- Onlardan önceki kimseler de kesinlikle tuzak kurmuştu da Allah onların yapılarına o temellerinden gelmiş, böylece o tavan onların üstüne tepelerinden çökmüş ve o azap onlara fark edemeyecekleri yerden gelmişti.

Bu ayette "Feharra aleyhimusakfu min fevkıhim" cümlesi tavan çökmesini ifade etmektedir. Yine burada da Harre kelimesinin yukarıdan aşağıya bir düşüşü ifade ettiği görülmektedir.

Sayın Ali Aydın hoca bu ayetin mealinde ilgili kelimeye Çökme anlamı vermiştir ki bu anlam kelimenin sözlük anlamına uygundur.

4- İsra s. 107. ayeti.

----  Sen de ki: "Ona inanın veya inanmayın. Şüphesiz ki onun öncesinden o bilgi verilmiş olan kimselere okunmakta olduğu zaman, boyun eğen (secde eden) olarak o çenelerin üzerine kapanırlar.

Bu ayette "Yehirrune lil ezkani sücceden" cümlesi secde eyleminin yukardan aşağıya düşmek anlamındaki Harre kelimesi ile ifade edildiğini görmekteyiz.

Sayın Ali Aydın hoca bu ayetin çevirisinde "Yehirrune lil ezkani" ibaresinin anlamını çeviriye yansıtmamış, fakat çevirinin altına bununla ilgili şu şekilde not düşmüştür. (Arapça metinler yazıyı kopyaladığımız için net okunamamaktadır)

“Daha önce kendilerine ilim verilenler o (Kur’an) onlara okunduğunda, çenelerine doğru secde ederek (ona) eğilirler. (üstüne düşerler-ona kör ve sağır davranmazlar)...” Ayrıca bu âyetlerde salât kelimesinin geçmemesi çok önemlidir. Yani bu iki âyette geçen “harr” ve “sücceden” salâttan ayrı olarak “Kur’an’a eğilmek ve onun emir ve yasaklarını kayıtsız şartsız kabul etmek” anlamına gelmektedir. O halde salât sırasında çenelerimize doğru kapanmamız veya yığılmamız gerektiği düşüncesini buradan çıkaramayız. Ek olarak, şu kullanıma bir bakın: “Çenelerine doğru kapanırlar...” Arapçası “ً ان ُ س َّجدا ِ َ ْق َذ َ ِخ ُّر َون ِ ل ْاْل ي) yahirrûne lil ezkâni succeden)” Bu kısımla ilgili bir kaç gözlemimiz bulunmaktadır. Öncelikle burada “çenelerine doğru” diyor. Çenelerin “üstüne” değil, Ayrıca burada çenelerine doğru “eğilirler-önemserler” diyor. Çenelerine doğru secde ederler değil, Furkan 73.âyet “harra” kelimesinin hangi anlama geldiğini bize gösteriyor. “ً َـْْيـ ََها ُُصـمًّا َ ِِخُّرُوا ََعَل َ ْْم َي ِّه ِِّهْْم َل � َا ِِت ََرِّب َٰي ِٰا ُ �ِّكِ ُُروا ِب ِ ََذا ُذ ٖٖذي ََن ِا ً ََواَّلَ َـانًا يَمْْ عُُ وََ)) Onlara Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında onlara karşı kör ve sağır dav ranmazlar.)” Kelime metin olarak şöyledir. “ً َـانًا ً ََو ُُع ْْمَي َـْْيـ ََها ُُصـمًّا َ ِِخُّرُوا ََعَل َ ْْم َي لَ) lem yehirru aleyhe summen ve umyenen) (Âyetlere kör ve sağır davranmazlar.)”

Demek oluyor ki, “harra” kelimesi, bu âyette bulunan “yehirrune” kelimesi, Kur’an’a karşı kayıtsız kalmamak, ona eğilmek, onu önemsemek veya akla yatmak, zihne yerleşmek, emin olmak, şüphesi kalmamak anlamına gelirken secde ise üstünlüğünü kabul etme kayıtsız şartsız itaat etme anlamına gelmektedir. “yehirrune lilezkani sücceden” “çenelerine doğru secde etmek” demek, “Rabbimizi tespih ve tenzih ederiz, Rabbimizin vadettiği yerine gelecektir, çenelere harr yaparlar yani onun gerçeklerine karşı ağlayarak huşuları (saygıları) artar” demektir. Yani burada çenelerin var olması, göz, gönül ve kulaklarının kabul ettiği şeyin dillerinde yani çenelerinde dışa yansıması olarak görülebilir. Dolayısıyla Kur’an’a karşı kör ve sağır davranmazlar onun hak olduğu dil ve çenelerinde, ahlak ve karakterlerinde ortaya çıkıyor. Vahye baktığımız zaman onun görünen ve bilinen maddi organlara değil, duygusal organlara seslendiğini görüyoruz. Yani Kur’an’da var olan kalp, gönül, göz, kulak görülen ve bilinenler değil, zihinsel ve fikirsel imanla ilgili şeylerdir.

Yaptığı bu izahlardan sonra sayın hoca Harre kelimesine kendince bir anlam yüklemektedir. Kur'an eğer önyargılardan arınmış bir kafa ile okunacaksa, içindeki kelimelerin kök anlamları dikkate alınarak okunmalı ve geçtiği yerlerde bir anlam bütünlüğüne sahip olmalıdır. Önyargılı bir okuma neticesinde bazı kelimelere kendisinin sahip olduğu anlam yerine, kişinin sahip olduğu düşünceye uygun bir anlam oturtulmaya çalışılması bu kitaba yapılabilecek en büyük zulüm olacaktır.

5- İsra s. 109. ayeti.

---- Ve onlar ağlayarak o çenelerin üzerine kapanırlar ve (o okunan) onları saygı bakımından artırır.

İsra s. 107. ayetinin devamı olarak "Ve yehirrune lil ezkani" ibaresi çenelerin yukarıdan aşağı bir düşme anlamına gelen Harre kelimesi ile yere kapanmasını ifade etmektedir. Çenenin başımıza ait bir parça olduğunuz düşündüğümüzde başın ve bedenin yukarıdan aşağıya doğru yere inmesi anlaşılmaktadır.

Sayın Ali aydın hocanın bu ayete verdiği meale baktığımızda 107. ayetin mealine almadığı "Ve yehirrune lil ezkani" ibaresinin anlamını 109. ayete almış ve kelimenin sözlük anlamına uygun olarak "Yığılıp düşmek" anlamını vermiştir. Sayın bu sefer de 109. ayette geçen "lil ezkani" kelimesinin anlamını mealine yansıtmamıştır. Bu durum sayın hocanın yaptığı meale ne kadar özen gösterdiği konusunda bir fikir sahibi olmamız açısından kayda değerdir. Bu durum yine bir dikkatsizlik sonucu sehven yapılmış bir hata olduğunu düşünsek dahi, yaptığı mealde eksik veya hata var mı yok mu diye defalarca kontrol etmek zorunda olduğunu bilen bir kimse için bu hatayı mazur görmek safdillik olacaktır.

6- Meryem s. 58. ayeti.

----  İşte bunlar o kimselerdir ki, Allah'ın kendilerini nimetlendirmiş olduğu o habercilerden, Adem'in soyundan ve Nuh'un beraberinde bizim taşıdığımız kimselerden ve İbrahim'in ve İsrail'in (Yakub'un) soyundan doğruya ilettiklerimizden ve derlediğimiz kimselerdendir. Onlara sarmalayıcılığı kapsamlının ayetleri okunmakta olduğu zaman, onlar boyun eğen olarak ve ağlayan olarak kapanırlardı.

Bu ayette geçen "Harru sücceden ve bukiyyen" ibaresindeki Harru kelimesi yine yukarıdan aşağı bir düşmeyi ifade etmektedir.

Sayın Ali Aydın hoca bu ayetin mealinde Harru kelimesinin anlamını meale yansıtmamıştır.

7- Meryem s. 90. ayeti

---- Ondan dolayı neredeyse o gökler yarılacaklar ve o yer parçalanacak ve o dağlar da bir sarsıntı ile yere kapaklanacak.

Ayet Allah c.c. ye çocuk isnadı ile ilgili bir bağlama sahiptir ve bu isnadın şiddeti 90. ayette "Ve tahirrulcibale hedden" ifadesi ile anlatılmaktadır. Dağların yıkılarak yere düşmesi yine Harre kelimesi ile ifade edilmektedir. Yine görülmektedir ki bu ayette de kelime yukarıdan aşağı bir düşüşü ifade etmektedir.

Sayın Ali Aydın hoca bu ayetin çevirisinde kelimenin sözlük anlamına uygun bir anlam olan "Yıkılıp düşmek" anlamı vermiştir.

8- Hac s. 31. ayeti.

---- O'na ortak koşmaksızın (fıtrat yasalarına göre) Allah'a meyledenler olarak. Ve kim Allah'ı ortak koşarsa, o gökten yere düşmüş de o kuş onu kapıveriyor veya o rüzgâr onu uzak bir yere sürüklüyor gibidir.

Bu ayette geçen "Harre minessemai" ifadesi gökten yere düşmeyi ifade etmektedir.

Sayın Ali Aydın bu ayetin çevirisinde de kelimenin sözlük anlamına uygun bir anlam olan "Gökten düşmek" anlamını vermiştir.

9- Furkan s. 73. ayeti.

---- Ve o kimseler ki, Efendilerinin ayetleriyle hatırlatıldıkları zaman, onlara karşı sağırlar ve körler olarak kapanmadılar.

Bu ayet inanan kimselerin vasıflarını beyan eden bir bağlama sahiptir. İnanan kimselerin Allah'ın ayetlerine karşı olan tavırları kapanmamayı ifade "Lem yehirru" kelimesi ile anlatılmaktadır. 

Sayın Ali aydın hoca ve diğer bazı meal yapıcıları bu kelimeye "Davranmazlar" şeklinde anlam vermişlerdir. Kapanmak bir davranış biçimi olmakla birlikte Harre kelimesinin sözlük anlamı olan yere düşüp kapanma anlamı veren mealler bu konuda daha isabetlidir.

Sayın Ali Aydın hoca bu ayet ile ilgili şu şekilde bir not düşmüştür.

Bütün kötülüklerin anası Kur’an’dan yüz çevirmektir. Kur’an’dan yüz çevirmek kadar büyük bir bela ve musibet, perişanlık ve dağılmışlık yoktur. Harr, kavramının yere yığılıp yani secde anlamında olmadığını bu ayet açık olarak göstermektedir. Yani birçok ayette bulunan رََّ خََ) harra) kavramı ayetlere karşı sağır ve kör olmama, ayetlere karşı ilgisiz ve duyarsız kalmama anlamına gelmektedir. رََّ خََ) harra) yere kapanma anlamında değildir. “Harra” kelimesi nesneler bağlamında yere yığılma anlamına gelir insan bağlamında geçtiği yerlerde ise ilgilenme, merak etme, araştırma, önemseme, değer verme, üzerine eğilme, benimseme ve kabul etme anlamına gelmektedir. Âraf-43; Sâd- 24; Yusuf-100; Meryem- 58; Secde-15 âyetlerinde bulunan “harra” kavramı “ilgilenme, merak etme, araştırma, önemseme, ciddiyetle yaklaşma, değer verme, üzerine düşme ve kabul etme” anlamına gelmektedir. Bu âyette geçen “lem yahirru” “harr yapmazlar” ifadesi, ona karşı kör ve sağır davranmama, ilgisiz kalmama, üzerine düşme” demektir. “Harra” yere kapanma değildir. 

Sayın hocanın bu notu ile ilgili düşüncelerimizi diğer bir yazımızda kendisinin bu kelimenin geçtiği ayetlere verdiği meallerin üzerinde teker teker durarak, verdiği ayet meallerini bu notunda yazdıkları ile karşılaştırarak yapmaya çalışacağız. 

10- Secde s. 15. ayeti.

---- Bizim ayetlerimize ancak ve ancak o kimseler inanır ki onlar, onlarla hatırlatıldıkları zaman, boyun eğen olarak kapanırlar ve Efendilerini övgü ile her türlü eksiklikten uzak tutarlar ve onlar büyüklük taslamazlar.

Bu ayette geçen Harru kelimesi, kelimenin sözlük anlamı karşılığı olan yukarıdan aşağıya düşmek anlamında kullanılmaktadır.

Sayın Ali aydın hoca bu ayetin mealinde ilgili kelimeyi yine es geçerek anlama dahil etmemiştir.

11- Sebe s. 14. ayeti

----  Ne zaman ki biz, ona o ölümü yerine getirdiğimizde, onun ölümünü onlara onun bastonunu kemirmekte olan o yerin bir canlısı dışında kılavuzluk etmedi. Ne zaman ki o, yere kapaklandığında, o cinlere (o zaman) apaçık belli oldu. Eğer onlar o algılanamayananı biliyor olsalardı, o alçaltıcı azap içinde kalmazlardı.

Ayet Süleyman a.s. ın vefatı ile ilgilidir ve ayet içindeki Harre onun ölüp yere düşmesini ifade etmektedir.

Sayın Ali Aydın hoca bu ayetin mealinde ilgili kelimeye sözlük anlamına uygun biçimde "Yere yığılma" anlamı vermiştir.

12- Sad s. 24. ayeti.

---- (Davud): "Ant olsun ki o, senin koyununu kendi koyunlarına (katmayı) istemekle sana haksızlık yapmıştır. Ve şüphesiz ki o (mallarını birbirine) karıştıranlardan birçoğu, bir kısmı bir kısma karşı kesinlikle saldırganlık yapar. İnanmış ve o düzgün işleri işlemiş olan kimseler başka ve onlar da bir azdır" demişti. Ve Davud bizim kendisini ancak ve ancak denediğimiz kanısına varmıştı da Efendisine bağışlama istemiş ve saygıyla eğilerek kapanmış ve içtenlikle yönelmişti.

Bu ayet Davud a.s. a gelen davacılar ile ilgili bir bağlama dahildir. Davud a.s. diğer davacıyı dinlemeden verdiği karar sonucunda hatasını anlamış ve yukarıdan aşağıya bir düşüş anlamına sahip Harre ile ifade edilen bir eylemle bağışlama istemişti.

Sayın Ali Aydın hoca bu ayette de ilgili kelimeyi es geçerek meale dahil etmemiştir.

Buraya kadar gördüğümüz ayetlerde geçen Harre kelimesi, hangi Arapça sözlüğe bakarsanız bakın kök anlamı yukarıdan aşağıya doğru bir düşüş anlamını taşımaktadır. Kur'an'da geçtiği 12 ayetin tamamı sözlük anlamına uygun bir karşılığa sahiptir.

Kur'an ile hemhal olanların malumudur ki Kur'an içinde geçen kelimelerin kök anlamları bulunmaktadır ve ayetlerde geçen kelimeler bu kök anlamlarının dışında bir kullanıma sahip değildir. Meallerin birçoğu maalesef bu durumu yansıtmadıkları için anlam konusunda sıkıntılar doğmaktadır.

Kur'an'da şekilsel bir secdenin olmadığını iddia eden kimseleri yalanlayan kelimelerden bir tanesi de Harre kelimesidir. Örnek olarak sunduğumuz sayın Ali aydın hocanın mealinde bu kelimenin anlamı, kelimenin geçtiği yerlerin bir kısmında meale dahil edilmemiştir. Bu konudaki düşüncelerimizi inşallah bu kelimenin geçtiği ayetlere sayın hocanın verdiği anlamları ele almaya çalışacağımız diğer bir yazımızda değineceğiz.

                                          EN DOĞRUSUNU ALLAH C.C. BİLİR.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder