Kendisini çelişkisiz bir kitap olarak tanımlayan (Nisa s. 82- Kehf s. 1) Kur'an'ın, Türkçeye yapılmış çevirilerinde, bazı ayetler arasında çelişki varmış gibi bir durum oluştuğu, meal okuyucularının bir çoğu tarafından teşhis edilmektedir. Böyle bir duruma, çevirenin Kur'an bütünlüğüne olan hakimiyetsizliği veya ön yargıları gibi etkenlerin neden olduğu da bir gerçektir.
Yazımızda Al-i İmran s. 104. ayetinin çevirilerini örnek vererek, muhtemel bir çelişki iddiasına kapı aralayacak iddianın, bu ayetin nasıl bir çevirisi ile aşılabileceğine dikkat çekmeye çalışacağız.
وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ ۚ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Bu ayetin ağırlıklı olarak yapılan çevirileri şu şekildedir.
Sizden, hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden)
sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.
Böyle bir çeviriden, iyiliği emredip kötülükten nehyetmenin müminlerin içinden belirli bir topluluğa verildiği, dolayısı ile müminler içinden başka bir gurubun bu emrin muhatabı olmaktan çıktığı anlaşılabilir. Halbuki aynı surenin 110. ayetini okuyan bir kimse, 104. ayet ile 110. ayet arasında çelişkili bir durum olduğunu görecek, kalbinde hastalık olanlar mal bulmuş mağribi misali Kur'an'da çelişki olduğunu iddia etmeye yeltenecek, bu konuda art niyeti olmayanlar ise, bu müşkülün nasıl aşılabileceğini düşüneceklerdir.
Çünkü 104. ayet iyiliği emredip kötülükten nehyetmeyi belirli bir guruba tahsis ederken, 110. ayet iyiliği emredip kötülükten nehyetmeyi bütün müminlere tahsis etmektedir.
كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ
بِاللَّهِ ۗ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ ۚ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ
[003.110] Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslâm'a
uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah'a iman edersiniz. Kitap
Ehli de inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman
edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır.
Al-i İmran s. 110. ayetine baktığımızda iyiliği emredip kötülükten sakındırma görevi ile bütün iman iman edenlerin muhatap olduğu anlaşılmaktadır.
Öyleyse Al-i İmran s. 104. ayetine öyle bir anlam verilmelidir ki, 110. ayet ile arasında çelişkili bir durum arz etmesin, iyiliği emretmek kötülükten nehyetmek görevi ile tüm müminlerin muhatap olduğu anlaşılabilsin. Al-i İmran s. 104. ayetinin çevirisi kısmıyet ifade eden bir şekilde değil, külliyet ifade eden bir şekilde yapıldığında daha doğru olacaktır.
Tetkik etme imkanı bulduğumuz çevirilerde Erhan Aktaş ve Mustafa İslamoğlu'nun bu ayrıntıya dikkat eden bir çeviri yaptığını gördük.
Erhan Aktaş Meali.
--Al-i İmran s. 104- Siz, hayra çağıran, iyiliği öğütleyip, kötülükten alıkoyan bir ümmet olun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Mustafa İslamoğlu Meali.
--Al-i İmran s. 104- Öyleyse sizler hayra çağıran, meşru ve iyi olanı öneren, kötü ve yanlış olandan da sakındıran (Ümmet olmanın gereğini yapan) bir ümmet olun! İşte onlardır ebedi saadete erecek olanlar.
Mustafa İslamoğlu:
Öyleyse sizler hayra çağıran, meşru ve iyi olanı öneren, kötü ve yanlış olandan da sakındıran, (ümmet olmanın gereğini yapan) bir ümmet olun! İşte onlardır ebedi saadete erecek olanlar.
Erhan Aktaş ve Mustafa İslamoğlu tarafından yapılan çeviriler, aynı surenin 110. ayeti ile uyum gösteren, yani kısmıyet değil külliyet ifade eden, kalbinde hastalık olanların herhangi bir bahane bulamayacağı, dikkatli meal okuyucularının ise 104. ve 110. ayet arasında müşkül bir durum göremeyeceği şekilde yapılan bir çeviridir. Böyle bir ayrıntıya dikkat çekme amacımız Kur'an meali yapmaya soyunanların dikkatini çekmek, bir ayetin çevirisinin diğer bir ayet ile çelişki arz eder bir duruma düşürmeden yapmaları gerektiğinin önemini göstermeye çalışmaktır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.