Yusuf'un etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yusuf'un etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Mayıs 2016 Çarşamba

Yusuf'un Gömleğinin Babasını Basir Hale Getirmesi İle Kur'anın İnsanları Basir Hale Getirmesi Arasında Analojik Bir Bağ

Kur'anın "Ahsen Elkasas" (Kıssaların en güzeli) olarak beyan ettiği Yusuf kıssası içinde geçen anlatımlarda, Yusuf'un gömleğinin önemli bir yeri olduğunu görmekteyiz. Yakub (a.s) ın yüzüne bırakılması için, oğlu Yusuf tarafından elçi vasıtası ile gönderilen gömleği , Kur'anın teşbihi anlatım üslubu çerçevesinde  okumaya çalıştığımızda , sadece Yusuf'un sırtındaki bir gömlek olmaktan çıkarak , vahyin insanlar üzerinde nasıl bir etki yaptığını anlatan bir mesaja dönüşmektedir.

Bu yazımızda , gömleğin Yakub (a.s) a gidişi ve onun gözlerini açması ile ilgili ayetlerde geçen bazı kelimelerin , Kur'anın diğer ayetlerinde geçen bazı kelimeler ile alakasını kurmaya çalışacak , olayın sadece Yusuf'un bir mucizesi şeklinde okunması neticesinde, tarihsel bir boyutta bırakılmasının hatalı bir okuma olduğu düşüncesinden yola çıkarak , bu olayın evrensel bir mesajı olduğu düşüncesi ile , ilgili ayetler üzerinde tefekkürde bulunmaya gayret edeceğiz.

Bilindiği üzere Yusuf, kardeşleri tarafından kuyuya atıldıktan yıllar sonra kardeşleri ile yeniden yüz yüze gelmiştir. En küçük kardeşini yanında alıkoyan Yusuf'un diğer kardeşleri babalarına giderek durumu anlatmışlar ve babaları bu habere karşı şunları söyler.

[012.083] (Babaları) dedi ki: «Hayır, nefisleriniz sizi (böyle) bir işe sürükledi. (Bana düşen) artık, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.»

Yakub (a.s) bir elçidir ancak aynı zamanda bir babadır , onun Yusuf'a olan hasreti onu yıpratmış ve büyük bir üzüntüye sevk etmiştir. Onun bu durumu şu şekilde anlatılmaktadır;

[012.084] Ve onlardan yüz çevirdi ve: «Ey Yusuf'a karşı (artan dayanılmaz) kahrım» dedi ve gözleri üzüntüsünden  ağardı. Ki yutkundukça yutkunuyordu.

Yakub (a.s) oğullarını Yusuf ve kardeşini bulmaları için geri gönderirken söylediği sözlerin içindeki "Ravh" kelimesi , Kur'anın odak kavramlarından birisidir. Ruh kelimesi ile aynı kökten türeyen bu kelime, konumuzu yakından ilgilendirmektedir.

[012.087]  «Ey oğullarım, gidin, Yusuf'u ve kardeşini araştırın. Allah'ın rahmetinden (ravhillehi)ümit kesmeyin; zira kâfir kavimden başkası Allah'ın rahmetinden (ravhillehi)ümit kesmez.»

"Ravh" kelimesi , Kur'anda rüzgara isim olmuş bir kelimedir. Rüzgar ise, beraberinde yağmuru getiren bir esinti olup , bu yağmurun ölü beldeyi canlandırdığını beyan eden ayetleri sadece literalliği dahilinde değil , daha geniş anlamda vahyin ölüleri canlandırmasını ifade etmesi dahilinde de okunması gerektiğini düşünmekteyiz. 

[007.057]  Rahmetinin önünde, müjdeci olarak rüzgarları gönderen Allah'tır. Rüzgarlar, yağmur yüklü bulutları taşıdığında, onu ölü bir memlekete gönderir, su indirir ve onunla her türlü ürünü yetiştiririz; ölüleri de bunun gibi diriltip, çıkarırız; belki bundan ibret alırsınız.

[035.009]  Rüzgarları gönderip de bulutları yürüten Allah'tır. Biz bulutları ölü bir yere sürüp, onunla toprağı ölümünden sonra diriltiriz. İnsanları diriltmek de böyledir.

Kardeşleri Yusuf'un yanına geldikten sonra arada geçen konuşmalardan sonra , Yusuf kardeşlerine şunları söyler ; 

İzhebû bikamîsî hâzâ fe elquhu alâ vechi ebî ye’ti basira basîran), ve’tûnî bi ehlikum ecma’în(ecma’îne).

[012.093] Siz benim şu gömleğimi! götürün de babamın yüzüne bırakın, gözü açılır. Ve bütün ailenizle toplanıp bana gelin!»

Yusuf (a.s) gömleğinin babasının yüzüne bırakılması ile onun görür, yani "Basir" hale gelmesinin ,  mesaj içerikli okunması gereken ifadeler olduğunu düşünmekteyiz. Mesaj içerikli olarak okunmadığında bu ifadeler, sadece Yusuf'un bir mucizesi olarak kalacak ve bize dair söylediği bir şey olabileceği noktasında tefekkür imkanı olmayacaktır. İlgili ayetleri okumaya devam ederek , konu bittiğinde bu kelimelerin diğer ayetlerde geçişleri ile bağ kurarak mesajı okumaya çalışacağız.

Ve lemmâ fasalatil’îru kâle ebûhum innî le ecidu riha yûsufe lev lâ en tufennidûn(tufennidûni).

[012.094]  Kafile ayrılınca babaları dedi ki: Bana bunak demezseniz; Yusuf'un kokusunu buluyorum.

Yakub (a.s) ın söylediği "le ecidu riha yusufe" (Yusuf'un kokusunu buluyorum) sözünü , surenin 87. ayetinde geçen "Allah'ın ravh'ından ümit kesmeyiniz" sözü ile birlikte okuduğumuzda, Allah (c.c) den ümit kesmemenin karşılığını almış olmak açısından, daha kolay anlaşılacaktır.

Fe lemmâ en cael beşiru elkahe ale vechihi fertedde basira, kâle e lem ekul lekum innî a’lemu minallâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).

[012.096]  Müjdeci gelip, gömleği Yakub'un yüzüne bırakınca, hemen gözleri açıldı. Bunun üzerine Yakub «Ben size, Allah katından sizin bilmediğinizi biliyorum dememiş miydim?» dedi.

Ayet içinde geçen ELBEŞİR  , BASİRAN kelimeleri, konumuzun anahtar kelimeleridir. Anahtar kelime olarak, daha önceki ayetlerde geçen RAVHUN kelimesini de ilave ettiğimizde, bu kelimelerin Kur'an bütünlüğünde ortak yönünü bulmaya çalışarak Yakub (a.s) ın gözünün açılmasının bize dair mesajını okumak kolaylaşacaktır.

Yusuf suresini okuduğumuz zaman , bu sure içinde Kur'an tarafından teknik veya ıstılahi anlam yüklenmiş (Rab , Resul , Dalal , Aziz , Basir, Beşir , Melik v.s gibi) bazı kelimelerin, sözlük anlamlarında kullanıldıklarını görmekteyiz. Bu kullanımlar bize o kelimelerin ıstılahi anlamlarını anlamakta kolaylık sağlamaktadırlar. 

[034.028]  Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci (beşiran) ve uyarıcı olarak göndermişizdir; fakat insanların çoğu bilmez.

Kur'ana baktığımızda "Beşir" (müjdeci) kelimesinin , Allah (c.c) nin insanlar içinde seçtiği ve onun mesajını iletmekle yükümlü olan kimselere verilen isimlerden birisi olduğunu görmekteyiz.

[035.019]  Kör ile gören (Basiru) eşit olmaz.
[040.058]  Kör ile gören (Basiru), inanıp yararlı iş işleyenlerle kötülük yapan bir değildir. Ne kadar az düşünüyorsunuz?

Kur'anda bir çok ayet, kör (ama) ile gören (basir) in eşit olmadığını beyan etmektedir. "Ama" ve "Basir" olma halinin , kafalardaki gözlerin görüp görmemesinden daha ziyade, mecazi anlamda kullanılarak , vahye karşı olan inkarcı tavrın bir sonucu olarak, insanlardaki oluşan bir durumu tasvir anlamında kullanıldığını görmekteyiz.

Ayrıca aynı sure içinde "Basiret" kelimesinin kullanılmış olması dikkat çekicidir. 

[012.108]  De ki: «İşte benim yolum budur; basiret üzere Allah'a davet ederim, ben ve bana uyanlar; Allah'ı tenzih ederim ve ben ortak koşanlardan değilim.»

"Ravh" (rüzgar) kelimesinden türemiş olan "Ruh" kelimesinin , "İnsanlara hayat veren bir esinti" anlamında kullandığımızda , Allah (c.c) nin BEŞİRLERİ aracılığı ile, AMA (kör) olan insanları , BASİR (görür) hale getirmek için indirdiği vahiy olduğunu anlayabiliriz.

[042.052] İşte böylece Biz; sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen kitab nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat Biz; onu, kullarımızdan dilediğimizi hidayete eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen, dosdoğru bir yolu göstermektesin.

Ayetleri toparlayacak olursak ; Yusuf, seçtiği elçi (El beşir) ile , gözlerine ak düşmüş olan babasına gömleğini göndererek , o gömleğin babasının yüzüne bırakılmasının sonucunda babasının, görür (Basiran) hale geleceğini söylemektedir. 

Yusuf'un gömleği, bu noktada sadece bezden yapılmış bir giysi olmaktan çıkmış , metaforik bir anlama bürünerek , VAHYin insan üzerindeki etkisini anlatmaktadır. 

Yakub (a.s) ın gözlerine ak düşmüş olmasını , gözlerinin açılmaya muhtaç hale gelinmiş olması şeklinde düşündüğümüzde , Yakub (a.s) ın düştüğü durum daha geniş bir anlama bürünerek , bizlere dair mesajı olan bir anlatım haline dönüşecektir. 

Herhangi bir insan, hayatının herhangi bir kesitinde , başına gelen sıkıntılı bir işten dolayı vahyin aydınlatıcılığına ihtiyaç duyabilir. Yakub (a.s) ın durumunu okuduğumuzda bunu anlayabiliriz. Yakub (a.s) elçi bir kuldur fakat , onun gözlerine ak düşmesi , beşer yönünün ağır basarak oğluna olan hasretinin yani sıkıntılı bir duruma düşmesinin sonucudur. 

Yakub'un oğluna olan hasretinin neticesinde gözlerine ak düşmüş olmasının , gömleğin yüzüne bırakılması sonucunda yok olmuş olmasını genelleştirerek , "Bazı insanların içinde bulunduğu sıkıntılı durumun, vahyin ona getireceği çözüm ile son bulacağı" şeklinde okuduğumuzda , Yusuf'un gömleği yani VAHY, nasıl  Yakub'un yüzüne ilka edildiğinde onun gözünü nasıl BASİR hale getirdi ise bizler, içinde bulunduğumuz bir takım sıkıntılara karşı çözümü , VAHYin bizim üzerimize bırakıldığında bulacağımız , yani vahye müracaat ettiğimizde beyan edilmiş olmasını, konumuz ile ilgili ayetleri mesaj içerikli okuduğumuzda anlayabiliriz. 

Bütün bunlardan sonra "Basiret" kelimesinin , Kur'an ve vahy ile ilişkilendirildiği ayetler, anlamını daha kolay bulacaktır.

[012.108]  De ki: işte benim meslekim bu, basıret üzere Allaha da' davet ederim ben ve banan tabi' olanlar, ve Allahı tesbih ile tenzih eylerim ve ben müşriklerden değilim.
[016.108]  İşte Allah'ın kalblerini, kulaklarını ve gözlerini(ebsarihim) mühürlediği kimseler bunlardır. Gafiller de işte bunlardır.
[024.044]  Allah geceyi gündüze, gündüzü geceye çevirir. Doğrusu, görebilenler için (li ulilebsari) bunda ibretler vardır.
[032.009] Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler (vel ebsare), kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
[038.045]  Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da hatırla.
[045.023]   Heva ve hevesini tanrı edinen Allah'ın bir bilgiye dayalı olarak şaşırttığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünü (basarihi) perdelediği kimseyi gördün mü? Onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hal& anlamıyor musunuz?

[006.104] Hakıkat Rabbınızdan size bir çok basıretler geldi artık kim gözünü açar görürse kendi lehine, kim de körlük ederse kendi aleyhinedir ve o halde ben size karşı muhafız değilim
[007.203]  Ve sen onlara bir âyet getirmediği zaman derib toplasa idin' a dediler, de ki: ben, ancak rabbımdan bana ne vahiy olunuyorsa ona ittiba' ederim bütün bu Kur'an rabbınızdan gelen basıretlerdir ve iyman edecek bir kavm için bir hidayet ve rahmettir
[017.102] [E0] Alimallah dedi: pek âlâ bilirsin ki bunları o Göklerin Yerin rabbı, sırf birer basîret olmak üzere indirdi, her halde ben de seni ya Fir'avn! Helâk olmuş zannediyorum
[028.043] [E0] Celâlim hakkı için biz Mûsâya o kitabı kurûnı ûlâyı ihlâk ettiğimizden sonra nâsın vicdanlarını tenvir edecek basîretler, ve bir hidayet-ü rahmet olmak üzere verdik, gerek ki tezekkür ederler

[045.020]  Bu , insanlar için basiretlerdir, kesin bilgiyle inanan bir kavim için de bir hidayet ve bir rahmettir.

Sonuç olarak ; Yusuf'un gömleğinin babasının üzerine atıldığında onun gözlerinin açılmış olmasını , sadece yaşanmışlığında bırakarak okumak yerine , bizlere dönük mesajlar olabileceği şeklinde bir düşünce çerçevesinde okumaya çalıştığımızda , karşımıza Kur'anın benzetme ,alegori veya metafor dediğimiz anlatım üslubu çıkmaktadır. 

Gömlek , bu noktada sadece bezden yapılmış bir giysi değil , vahyin insanı görür hale getirmiş olmasının gerçek olduğunu bizlere anlatmaktadır. Yani hayatımızın herhangi bir kesitinde karşımza çıkan ve vahyin çözüm getirdiği bir soruna , elimizde olan vahiy ile çözüm bulmaya çalıştığımızda gözlerimiz BASİR hale gelerek , yolumuz aydınlanacaktır. 

Bu çalışmadaki maksadımız , Kur'andaki bazı kavramların insan zihninde kalıcılık ve anlama kolaylığı sağlaması bakımından, kıssalarda geçen kelimeler ile ilişkisini kurmaya çalışmaktır. Kur'anı doğru anlamanın yollarından birisinin kelimelerin Kur'an bütünlüğü dahilinde ilişkisini kurarak okumak olduğunu göstermeye çalışmaktır.

"Basir" , "Beşir" , "Ruh" , "İlka" kelimeleri ve türevlerinin geçtiği ayetleri okuyarak , Yakub (a.s) ın "Basir" hale gelmesini anlamaya çalıştığımızda söylemek istediğimiz daha kolay anlaşılacaktır.

                                             EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.


2 Nisan 2015 Perşembe

Yusuf'un Kardeşlerinin Kıssası

"Ahsenel Kasas" olarak nitelenen Yusuf Suresi , içerisinde bir çok mesajı barındıran bir kıssa olup , Surenin 7. Ayetinde , "Andolsun ki; Yusuf'da ve kardeşlerinde, soranlar için nice ayetler vardır." buyurulmuş olması , kıssayı kardeşlerinin tarafından okuduğumuzda onların yaşadığı hayatın bizlere dönük mesajları olabileceğini düşündürmektedir. Başkalarına karşı işlenen bir günahın içten bir tevbe ile af edileceği , kendilerine karşı yapılan bir hatayı , o hatayı yapanın  yüzüne vurmayacak kadar asil bir davranış sergileyenlerin örnekliğinin okunduğu bir sure olarak önümüzde duran surenin, bu mesajını okumaya bu yazımızda gayret edeceğiz."Kıssa içinde kıssa" diyebileceğimiz bir şekil arz eden Yusufun kardeşlerinin kıssası şöyledir.

Yakub (a.s) ın 12 oğlu vardır , bu oğullarından 10 tanesi aynı kadından olan çocukları olup , diğer ikisi olan Yusuf ve küçük kardeşi diğer bir eşinden olmadır. Yakub (a.s) ın Yusufa olan ilgisi diğer oğullarını rahatsız etmektedir. Kendilerinin 10 kişi , diğerlerini 2 kişi olması nedeniyle , Babalarının onları daha fazla sevmesi gerektiği gibi bir kanıya sahip olan kardeşlerin , bunu tersi bir duruma düşmüş olmaları onları son derece rahatsız etmektedir.

[012.008]  Hani demişlerdi ki: Biz, güçlü bir topluluk olduğumuz halde Yusuf ve kardeşi, babamızın yanında daha sevgilidirler. Doğrusu babamız apaçık bir sapıklık içindedir.

Yusufun kardeşlerinin bu rahatsızlığı öyle had safhaya varmıştır ki onu öldürmeyi bile düşünmektedirler. 

 [012.009]  «Öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın. Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz.»
[012.010]  İçlerinden biri: «Yusuf'u öldürmeyin, onu bir kuyunun derinliklerine bırakın. Böyle yaparsanız yolculardan onu bulup alan olur» dedi.

Yapılan toplantı sonucu , onu öldürmeyip bir kuyuya atma fikri daha ağır basarak bunu uygulama safhasına koymak için Babalarının yanına gelirler.

[012.011-12] Dediler ki: «Ey babamız! Sana ne oluyor da Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun! Oysa ki biz onun iyiliğini istemekteyiz. Yarın onu bizimle gönder, gezsin oynasın. şüphesiz biz onu gözetiriz.» dediler.

Babaları , oğullarının bu isteğine sıcak bakmaz , fakat kardeşleri ısrar ederek onu koruyacaklarına dair söz verirler. 

 [012.013]  Dedi ki: «Sizin onu götürmeniz gerçekten beni üzer ve siz ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkuyorum.»
[012.014] Dediler ki: «Andolsun, biz, birbirini kollayan bir topluluk iken, kurt onu yerse, bu durumda şüphesiz kayba uğrayan (aciz kimseler) oluruz.»

Babalarını ikna edip Yusufu kuyuya attıktan sonra akşam üzeri eve dönerler ve Babalarına önceden tasarladıkları şekilde yalan söylerler.

[012.016-7]  Akşam üstü ağlayarak babalarına geldiklerinde: «Ey babamız! İnan olsun biz yarış yapıyorduk; Yusuf'u eşyamızın yanına bırakmıştık; bir kurt onu yedi. Her ne kadar doğru söylüyorsak da sen bize inanmazsın» dediler.

Babaları , oğullarının kendisine yalan söylediklerini bilediği halde buna sabretmesi gerektiğini ve Allah tan yardım istemesi gerektiğini söyleyerek yıllarca sürecek olan bir keder içine girer. Kıskançlık ve hasedin insanları nasıl bir hale sokabildiğini , Yusufun kardeşlerinin örneğinde görmekteyiz. Kendi mutluluklarını , başkalarının mutsuzluğu üzerine bina etmekten çekinmeyen insanların başkalarını ne hale getirebildiği Yakub (a.s) üzerinde görülmektedir. 

Aradan yıllar geçer , Yusuf kuyudan kurtularak saraya satılır ve orada başından çeşitli olaylar geçer ve sonunda Mısır yönetiminin başına geçerek baş gösteren kıtlığa karşı aldığı önlemleri uygulamaya koyulur, bu arada kıtlıktan etkilenin kardeşleri Yusufun yanına erzak temini için gelirler fakat Yusufu tanıyamamalarına karşın kardeşleri Yusuf onları tanımıştır.

[012.058]  Yusuf'un kardeşleri gelip yanına girdiler. Kendisini tanımadıkları halde o onları tanıdı.

Yusuf , kardeşlerinden baba bir kardeşi olan en küçüklerini de bir dahaki sefere beraberlerinde getirmelerini ister. Kardeşleri , babalarının bu isteğe sıcak bakmayacağını çok iyi bilmektedirler , çünkü daha önce kendilerine emanet edilen kardeşlerine karşı hainlik etmişlerdi. 

 [012.059-60]  Onların yüklerini hazırlatınca şöyle dedi: «Baba bir kardeşinizi bana getirin. Sizlere ölçüyü bol tuttuğumu ve benim misafir konuklayanların en iyisi olduğumu görmüyor musunuz?»«Eğer onu bana getirmezseniz bundan böyle benden bir ölçek bile alamazsınız ve bana artık yaklaşmayın da.»
 [012.061]  Dediler ki: Onu babasından istemeye çalışacağız, kuşkusuz bunu yapacağız.

 Babalarına döndükleri zaman olanları anlatarak Yusuf'un isteğini Babalarına bildirirler. Kardeşleri daha önce , kardeşini istemekle kötü bir niyeti olmadığını bilinmesi için erzak temini için getirdikleri parayı , onların yüklerinin içine koymuştur. 

[012.063]  Yusuf'un kardeşleri babalarının yanına dönünce dediler ki; «Ey babamız, erzak almamız yasaklandı, kardeşimizi bizimle birlikte gönder ki, erzak alabilelim, biz onu kesinlikle koruruz.»
[012.064]  (Babaları) dedi ki: «Ben onu size nasıl emanet ederim? Ya bundan önce kardeşini emanet ettiğimde olan gibi olursa! En hayırlı koruyucu Allah'dır ve O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.»
[012.065]  Zahire yüklerini açıp da ödemiş oldukları bedelin kendilerine geri verildiğini gördüklerinde dediler ki; «Ey babamız, senden yanlış birşey istemiyoruz. İşte ödemiş olduğumuz bedel bize geri verilmiş. Ailemize erzak getiririz, kardeşimizi koruruz, böylece bir deve yükü daha fazla zahiremiz olur. Bunu sağlamak kolay bir iştir artık.»

Babaları , bu yapılanın iyi niyet göstergesi olduğunu anlayarak , diğer kardeşlerini götürmelerine razı olur ve onlara bir takım tavsiyelerde bulunarak yine Mısıra gönderir. Yusuf küçük kardeşini görünce onu bağrına basar , onun ağabeyi olduğunu ve kendisine güvenmesini söyler. Küçük kardeşinin yanında kalması için bir oyun düzenlemek zorunda olduğunu bilen Yusuf bu oyununun karşılığında  küçük kardeşinin yanında kalmasını sağlar. Burada yeri gelmişken , 76. Ayet üzerinde kısaca durmak istiyoruz.

[012.076]  Bunun üzerine kardeşinin kablarından evvel onlarınkini aramaya başladı. Sonra onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte Biz, Yusuf için böyle bir tedbir kullandık. Yoksa o hükümdarın dinine göre; kardeşini tutabilecek değildi. Meğer ki Allah dileye. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde bir bilen vardır.

"Hükümdarın dinine göre; kardeşini tutabilecek değildi." cümlesi üzerinde bazı spekülasyonlar yapılmakta ve Yusuf (a.s) ın bu durumu üzerinden , içinde bulunduğumuz bazı yanlış durumlara fetva üretilmektedir. Yusuf (a.s) kardeşini alıkoymak istemekte fakat onun kardeşi olduğunu henüz kendisinden başka bilen yoktur. Yöneticilik makamında da olsa, hiç kimse her hangi bir gerekçe göstermeden bir kimseyi alıkoyma hakkı olmaması Mısır Meliki'nin adil birisi olduğunu göstermektedir. Yani Yusuf (a.s) keyfi öyle istediği için herhangi bir kimseyi, üst düzey bir yöneticide olsa alıkoyma hakkına sahip değildir , herkesi bağlayan hükümler onuda bağlamaktadır. 

Burada evrensel adalet ilkelerinden olması gereken , kanunların herkes için aynı şekilde işlemesine bir örnek görülmektedir. Hiç bir yönetici halkı için geçerli olan kanunların kendisi için geçerli olmadığını iddia etmeye ve kendisi ve melesi için bu kanunların geçerli olmadığını , yani astığı astık kestiği kestik bir yönetim sergileme hakkı yoktur.

Yusuf (a.s) ın kardeşini alıkoymak için yaptığı hile , onun orada kalmasını sağlamak için olup onun alıkonulmasının haklı bir sebebe dayanması gerektiği sebebi iledir. Kardeşlerinin onun yerine bir başkasının alıkonularak küçük kardeşi serbest bırakılması istekleri , yine adil bir yönetimde olması gereken " Suçu işleyen kim ise onun ceza görmesi" gerekçesi ile red edilmiştir. 75. Ayete baktığımız da "biz zalimleri böyle cezalandırırız» dediler." cümlesinde hazf bulunup bu sözü söyleyenlerin Yusufun kardeşleri değil , Yusufun muhafızlarıdır. 79. Ayette geçen konuşmaları okuduğumuz zaman , suçu işleyenin yerine başka birisinin alıkonulmasının " Zulum" olduğu ifade edilerek adil bir yönetim örneği sergilendiği ve bu adaleti Yusuf (a.s) ın aynen devam ettirdiği görülür.

[012.078-79]  Dediler ki: Ey aziz! Gerçekten onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizim birimizi alıkoy. Zira biz seni, iyilik edenlerden görüyoruz. Dedi ki: Eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını yakalamaktan Allah'a sığınırız, o takdirde biz gerçekten zalimler oluruz!

[012.077]  «Çalmışsa, daha önce kardeşi de çalmıştı» dediler. Yusuf bunu içinde sakladı, onlara açmadı. İçinden, «Durumunuz pek kötüdür; anlattığınızı Allah daha iyi bilir» dedi.

77. Ayette, "Kardeşlerinin böle bir iftiraya başvurma sebebi ne olabilir?" şeklinde akla gelebilecek soruya şöyle bir cevap vermek mümkündür. Yusuf ile küçük kardeşinin aynı anneden , diğer 10 kardeşin aynı anneden doğmuş olmaları sebebiyle , 10 kardeş kendilerini Yusuf ve kardeşine göre daha dürüst , onların ayrı anneden olması nedeniyle böyle bir şey yapabileceğini fakat kendilerinin asla böyle bir şey yapmayacaklarını ifade etmek için olabilir.

İstekleri geri çevrilen kardeşler , çaresizlik içinde bir köşeye çekilerek ne yapacaklarını düşünmeye başlarlar. Yusufa daha önce yaptıklarından ötürü babalarının gözünde sabıkalı olan kardeşler , babalarına ne cevap verecekleri düşünmektedirler. Büyük kardeş ,ya Babaları izin verinceye ya da ölene kadar Mısırda kalacağını ifade ederek , diğer kardeşlerinin olanı biteni Babalarına anlatmaları için geri dönmelerini söyler.

[012.080]  Ne zaman ki ondan ümit kestiler, fısıldaşarak çekildiler. Büyükleri dedi ki: «Babanızın, aleyhinizde Allah'tan söz almış olduğunu, bundan öncede Yusuf hakkında yaptığınız kusuru bilmiyor musunuz? Ben artık babam izin verinceye veya Allah hakkımda bir hüküm verinceye kadar buradan ayrılmam; O, hükümverenlerin en hayırlısıdır.»
[012.081]  Babanıza dönün ve deyin ki: «Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın bekçileri değiliz.
[012.082]  Hem bulunduğumuz şehir halkına, hem de içinde geldiğimiz kafileye sor. Ve emin ol ki biz, kesinlikle doğru söylüyoruz.»

Babaları , oğullarının bu sözlerine inanmayarak , yıllarca Yusuf için olan üzüntüsüne en küçük oğlunun , bir de bu meselede kabahatli olan büyük oğlunun üzüntüsüne katlanmak zorunda kalır.

[012.083]  Yakup: «Sizi nefsiniz bir iş yapmaya sürükledi, artık bana güzelce sabır gerekir; belki Allah hepsini birden bana getirecektir, çünkü O bilendir, hakimdir» dedi.

Yakub (a.s) üzerine yüklenen bu üzüntülere sabr ederek hayatına devam etmekte , fakar oğulları bu durumunu görerek üzülmektedirler. Babalarının Yusuf için gözyaşı dökmekte olduğunu gördükleri halde , yaptıkları hatayı itiraf etmeye yanaşmayan oğulları Babalarının Yusufu unutamamış olmasına hazm edememektedirler. 

[012.085]  «Allah'a yemin ederiz ki, Yusuf'u anıp durman seni bitkin düşürecek veya helak olacaksın» dediler.

Yakub (a.s) daha fazla dayanamayarak oğullarını Mısıra geri gönderir ve kendisine bir haber getirmelerini ister. Oğulları bu istek üzerine yola çıkarlar ve Yusufun huzuruna varırlar. 

 [012.088] Onlar yanına vardıklarında dediler ki: Ey Aziz; bizi de ailemizi de darlık bastı, pek değersiz bir malla geldik. Bize yine tam ölçek ver de tasadduk et. Muhakkak ki Allah, tasadduk edenleri mükafaatlandırır.

Kardeşleri huzuruna gelen Yusuf onlara kim olduğunu söyler .

 [012.089]  «Siz, Yusuf ve kardeşine bilmeden neler yaptığınızın farkında mısınız?» dedi.

Kardeşleri , bu söz üzerine karşılarında duran kişinin Yusuf olduğunu anlarlar ve aralarında şu konuşmalar geçer. 

 [012.090]  «Yoksa sen Yusuf musun?» dediler. «Ben Yusuf'um, bu da kardeşim. Allah bize iyilikte bulundu; doğrusu kim kötülükten sakınır ve sabrederse bilsin ki Allah iyi davrananların ecrini katiyen zayi etmez» dedi. .

Bunun üzerine kardeşleri , Yusuf tan özür dileyerek yaptıklarının hata olduğunu itiraf ederler. 

 [012.091] (Kardeşleri) dediler ki: Allah'a andolsun, hakikaten Allah seni bize üstün kılmış. Gerçekten biz hataya düşmüşüz.

Kardeşlerinin bu itirafı üzerine Yusuf onların bu hatalarını asla yüzlerine vurmaz , başa kakmaz , bu tür bir alicenaplık örneği kıssanın önemli mesajlarından olup , başımıza böyle bir durum geldiğinde nasıl bir karşılık vermek gerektiğini bizlere öğretmektedir. Kıssanın bu Ayetleri , Allah (c.c) bağışlaması ve merhametinin , kul üzerinde nasıl yansıdığını göstermesi açısından okunması gereken önemli bir bölümdür.

[012.092] Yusuf dedi ki: «Bugün size karşı kınama yok; Allah sizi mağfiretiyle bağışlar! O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.Şimdi siz benim şu gömleğim! götürün de babamın yüzüne bırakın, gözü açılır. Ve bütün ailenizle toplanıp bana gelin!»

Kardeşlerinin ona yaptığını unutan Yusuf (a.s) kardeşlerinin hepsinin ailesi ile birlikte Mısıra gelmelerini ister. Kardeşler Babalarının yanına dönünce , ona karşı yaptıklarından ötürü , kendileri için Allah (c.c) den bağışlama talep ederler , ve bu talepleri Babaları tarafından kabul edilir. Dikkat edilecek olursa , Yakub (a.s) tıpkı oğlu gibi , kendisine yapılan bu zulm karşısında oğullarına en ufak bir söz dahi etmiyor , ve kıssanın önemli mesajlarından birisini burada da görmekteyiz. 

Sonuç olarak; Yusuf s. 7. Ayetinde beyan edildiği üzere , kıssa içinde kıssa diyebileceğimiz , Yusuf'un kardeşlerinin kıssasında öne çıkan unsurlar şunlardır. Karşınızdaki insanın size karşı olan sevgi ve saygısında bir azalma gördüyseniz , önce bunun sebebini kendinizde arayarak bunu düzeltme yoluna gitmelisiniz. Kıskançlık ve hased özelliklerini ortaya çıkararak , kendi menfaatiniz için başkalarının menfaatlerini ve haklarını hiçe sayarak yaptığınız bir takım çirkin ameller, bazıları üzerinde çok büyük etkiler bırakarak onların hayatlarını karartabilir. Erdemli bir insan sadece kendi menfaatlerini öne çıkararak , karşısındakileri ezip geçme hakkını kendisinde asla göremez. 

İnsanlar hata yapabilir bu bir realitedir , eğer hata yaptığını anlayan insan hatanın boyutu ne olursa olsun bundan tevbe ettiği takdirde Allah (c.c) yi bağışlayıcı ve merhametli bulur. Kıssanın öne çıkan mesajlarından birisi bu olup bunun canlı bir örneği sergilenmektedir. Olayın birde kendisine karşı hata yapılan kişi açısından okunması gereken boyutu da vardır , Yusuf ve Yakub (a.s) ların kardeşlerine ve oğullarına , kendilerine karşı yaptıkları bu zulme karşı bağışlayıcı bir tavır takınmış olmaları , büyük bir erdemlilik gösterisi olup , herkes için örneklik teşkil etmektedir. 

                                 EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.