tahrifül kuran etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tahrifül kuran etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Tebyinül Kurandan Tahrifül Kuran Örnekleri 5 (İbrahim a.s)

"Tebyinül kur'andan tahrifül kur'an örnekleri " seri yazımıza İbrahim as ın ateşe atılması hadisesini "efsane" olarak niteleyen tebyin sahibinin , kur'anda bu kıssa ile geçen surelerdeki görüşlerini ve burada yaptığı tutarsızlıkları paylaşmaya devam edeceğiz. İbrahim as ın ateşe atılma hadisesi kur'anda enbiya,ankebut ve saffat surelerinde geçmektedir." Tebyinül kur'anda"  sahibinin bu kıssa ile iligli düşüncelerini yine kitabından alıntılarla sizlere aktarıp parantez içi yorumlarla kendi ön kabullerini ayetlere desteklettirme çabalarını göreceğiz. Öncelikle saffat suresinde geçen konu ile iligili ayetlerin mealini "tebyinül kuran" dan paylaşalım.  

97.        Onlar: "Şunun için bir bina yapın da bunu cahîmin [çılgınca yanan ateşin] içine atın!" dediler.
98.        Onlar, ona [İbrâhîm'e] tuzak kurmak istediler de Biz onları aşağılıklar kılıverdik. 

Saffat suresindeki konu ile ilgili ayetleri bu şekilde vererek devamında herhangi bir yorumda bulunmadan sonraki ayetlere geçmiştir. Burada dikkatimizi çeken nokta diğer  surelerde geçen kısımlarda yaptığı yorumu burada yapmadan konuya hiç değinmemişitir. Buradaki verdiği ayet meallerinde herhangi değiştirme yapmadan diğer meallerde gördüğümüz ve doğru olduğunu düşündüğümüz şekilde bir meal vermiştir.Ancak başka surede saffat 97. ayetindeki "cahiym" kelimesi ile ilgili olarak yorumda bulunmuştur. 

Biz onun bu yorumunu konu ile ilgili olarak daha geniş açıklamalarda bulunduğu başka surelerden yaptığımız alıntılarda paylaşmak istiyoruz. Ancak saffat suresinde ibrahim as ın kıssasının devamında ismail as ın kurban edilme hadisesi ile ilgili olarak yaptığı ve doru olduğunu düşünmediğimiz tesbitlerini bir başka yazımızda değinmek istiyoruz. 

Sayın yazarın  bu kıssa ile ilgili olarak ankebut suresindeki mealini de verip daha uzun ve detaylı olarak açıklamalarda bulunduğu enbiya suresindeki bölüme geçmek istiyoruz.  

24 – Sonra onun [İbrahim’in] toplumunun cevabı, yalnızca:  “Onu öldürün veya tahrik edin [yandırın]” demeleri oldu. Sonra da Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda, iman edecek bir toplum için ibretler vardır. 

Kıssanın bu surede geçen bölümünde de meali "tahrik edin(yandırın) " şeklinde verip detaylı bir açıklamada bulunmadan enbiya suresinde konu ile ilgili yaptığı açıklamaların okunmasını istemiştir. Bizde enbiya suresindeki konu ile ilgili yaptığı açıklamaları sizlerle paylaşmak istiyoruz.  
   
Sayın yazar "İBRÂHÎM PEYGAMBERİN YAKILMASI KONUSU "  isimli bir başlık altında şöyle devam etmektedir. 

"Bu konunun birtakım rivayetlerin etkisinden çıkarılıp Kur'ân'daki ifadelerin gerçek anlamları doğrultusunda tahlil edilmesi gerekir. Konu ile ilgili Âyetler üç ayrı Sûrede yer almaktadır: "

Konu ile iligli verdiği ayetlerin iki  ankebut ve saffat surelerinde olan bölümlerini yukarda önceden paylaşmıştık.  "Enbiyâ: 68–70) Onlar [kavmi]: "Eğer yapanlarsanız, şunu tahrik edin [yandırın] ve tanrılarınıza yardım edin" dediler. Biz: "Ey ateş! İbrâhîm'e karşı soğuk ve güvenli ol" dedik. Ve ona bir düzen kurmak istediler de Biz kendilerini daha fazla hüsrana uğramışlar kıldık "   
Enbiyâ Sûresinin 68 . ve Ankebût Sûresinin 24. Âyetlerinde حرّقوه - harriqûhu ifadesi yer almaktadır. Bu ifade genellikle yakın! olarak çevrile gelmiştir. Biz bu ifade üzerinde biraz tahlil yapacağız:
حرّقوا - Harrikû sözcüğü حرق - h-r-q kökünden, tef'il babından çoğul emir kipidir. Bu sözcüğün mastarı olan تحريق - tahrîq sözcüğü "ateşlendirme" anlamıyla Türkçeye de geçmiştir. (Bir de "hareket" kökünden gelen "harekete geçirme, kışkırtma" anlamında تحريك - tahrîk sözcüğü vardır. Kaf ve Kef harfleri Türkçede sadece " k" harfiyle ifade edildiğinden karıştırılabilmektedir.)
Sözcüğün kökü olan ح ر ق h-r-q, "ateşin alevi"nden gelmektedir. Tahrik, "ateşin bir şey üzerindeki etkisi" demektir. Hastalık nedeniyle gözdeki yanma, hastalıklar nedeniyle kalpteki sızı; soğuk, sıcak ve rüzgâr etkisiyle bitkilerin yanması, acı ve tuzlu şeylerle ağızda oluşan acılar da bu sözcükle ifade edilir. [73–24](Lisanü'l Arab, c.2, s. 404- 406)
Bu durumda bu sözcük "sıkıntı verme, eziyet çektirme, mahvetme" anlamlarında da kullanılabilir. Nitekim Türkçede belâya, sıkıntıya düşüldüğünde "ben yandım, bittim, mahvoldum" denildiği gibi, âni bir sıkıntı geldiğinde de "yandım anam! " denir. 

Ayette geçen "harrikuhu" kelimesinin "ateşte yakma"anlamına gelmediğini savunarak "tahriq etmek" yani "ateşlendirmek" anlamıyla türkçeye geçtiğini savunarak arapçaçada "h-r-k" sözcüğünün "harekete geçirme, kışkırtma" anlamına gelen kelimeyle karıştırıldığını iddia ederek kendisi bir karıştırmada bulunmaktadır.Çünkü "harrikuhu" kelimesine verdiği ateşlendirmek şeklindeki zorlama anlamın "ha-re-ke" kelimesinin anlamı ile bağdaştığını anlayarak orada kelime oyununa gitmiştir. Yukarda alıntı yaptığımız yazısndada gördüğümüz gibi " Sözcüğün kökü olan ح ر ق h-r-q, "ateşin alevi"nden gelmektedir. Tahrik, "ateşin bir şey üzerindeki etkisi" demektir " diyerek ateşin bir şeyin üzerindeki etkisinin "yakmak" olduğunu lisanul araptan aldığı mecazi anlamlarla delillendirmeye çalışmaktadır. 

Sayın yazarın kendisininde iyi bildiğini düşündüğümüz tefsirde bir kaide olan " BİR KELİMENİN İLK KONULDUĞU ASIL ANLAMI O KELİMENİN HAKİKİ ANLAMIDIR. ŞAYET BİR KELİME BAŞLANGIÇTA KULLANILDIĞI İLK ANLAMININ DIŞINDA BENZETME YOLUYLA BİR BAŞKA ANLAMI İFADE ETMEK İÇİN KULLANILIRSA O KULLANILDIĞI ANLAMA MECAZİ ANLAM DENİLİR." İbrahim as ın ateşe atılma hadisesinde " yakma " eyleminin mecaz anlamında kullanıldığını söylemek mümkün değildir

Taha suresi 97. ayetinde samirinin yaptığı buzağı heykelinin yakılmasını anlatan ayetlerde kullanılan kelime ile ibrahim as ın kıssasındaki kelime aynı köktendir ibrahim  as kıssasında geçen "harrikuhu" kelimesine "tahrik edin (yandırın)" anlamı veren tebyin sahibi aynı eserinde taha suresi 97. ayetinde geçen "lenuharrikannehu" kelimesine "Elbette Biz onu yakacağız " şeklinde anlam vermiştir. Acaba neden ibrahim as ın kıssasında kullandığı gibi " elbette biz onu tahrik ettireceğiz(yandıracağız)" şeklinde meal vermemiştir. Şurası muhakkaktır ki, kur'anı kur'andan değilde determinizmin verileri ile anlamaya kalkan kişiler , aynı kelimenin geçtiği başka  ayetlerde çarpıtmaları mümkün olmayacak şekilde meal vermek zorunda kalmalarından dolayı çelişkilerini kendileri ortaya  koymaktadırlar. Sadece "Lisanul arap" veya" tacul aruz" gibi lugat kitaplarındaki sözlük anlamları ileveya kafada oluşturdukları ön kabuller ile  kuranı anlamaya kalkmanın kişileri nasıl yanlış sonuçlara götürdüğünün görülmesi açısından" tebyinül kur'an" adlı eser bariz bir örnek teşkil etmektedir.  

Tebyin sahibi konuya şöyle devam etmektedir. 

Ankebût Sûresinin 24. Âyetinde Onu öldürün veya tahrip edin [yandırın] ifadesi dikkat çekmektedir. Bu ifadeye göre İbrâhîm'e iki cezadan biri verilecektir: Ya ölüm ya da tahrip . Tahrip eyleminde İbrâhîm peygamberin öldürülmesi söz konusu değildir. Onu öldürmeyip mahvedeceklerdir .  

Ayette geçen "onu öldürün veya tahrip edin(yandırın)" ifadesinden iki cezadan birinin verilmesi gerektiğini ifade edip ayetteki "yakın" emrinin o anlama gelemeyeceğini iddia etmektedir.Ancak bu tür bir anlatım nisa suresi 157. ayetinde karşımıza çıkmaktadır. Bu ayet ile ilgili verdiği meali yine eserinden alıntı yapalım.  "Biz, Allah'ın Rasûlü Meryem oğlu Mesih Îsâ'yı gerçekten öldürdük” demeleri nedeniyle onlardan sağlam bir söz aldık. Oysa o'nu öldürmediler ve o'nu asmadılar. Ama onlara o, benzetildi. Gerçekten o'nun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şekk [yetersiz bilgi] içindedirler. Onların zanna uymaktan başka buna ilişkin hiç bir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler." Bu ayette geçen " onu öldürmediler ve onu asmadılar" şeklinde geçen kelimelerin uslubu ile "onu öldürün veya yakın" şeklinde geçen cümlelerin üslubu aynıdır. nisa s.157.ayetinde geçen isa as için kullanılan "öldürme ve asma" ile ibrahim as için kullanılan "öldürme ve yakma" işlemlerinin sonucunda ikisinde de ölüm vardır.Ancak tebyin sahibi nisa s. 157. ayetinde bu konu ile ilgili herhangi bir görüş belirtmemiştir. 

Tebyin sahibi şöyle devam etmektedir.

Enbiyâ Sûresinin 70. ve Saffat Sûresinin 98. Âyetlerine göre, toplumu İbrâhîm'i tahrip'ten sonra plan kurmuşlardır. İbrâhîm peygamberi yakıp yok edecek olsalar İbrâhîm peygambere tuzak kurmalarına gerek kalmazdı. Onlar "İbrâhîm'e nasıl eza edebiliriz, sıkıntı çektirebiliriz ve mahvedebiliriz?" diye plan kurmuş olmalıdırlar.

Enbiya 70. ve saffat 98. ayetlerinde geçen "keyden"(tuzak) kelimelerinin kur'anda kullanılış yerlerine baktığımızda Allahın resulleri veya müminler için kurulan "keyd" lerin (tuzakların ) yine Allah cc tarafından başlarına geçirildiği bildirilmektedir. Bu tebyin sahibi tarafından gözardı edilmektedir.

21.70 Ona düzen kurmak istediler, fakat Biz onları hüsrana uğrattık.
 37.98 Ona düzen kurmak istediler, ama Biz onları altettik. 


Ayetlerde geçen son cümleler acaba ne demek istiyor diye düşünen bir kişi bu cümlelerin "birisi için kurulan planın, yapanlar açısından başarısızlığa uğradığını" anlatmak istediğini çok kolay anlaması gerekirdi

"Cahim ve " Nâr " sözcükleri de her zaman gerçek anlamı olan "ateş" anlamında kullanılmaz. Mecâzen aşırı sıkıntı anlamlarında da kullanılır"
diye devam ederek "cahim " ve "nar" kelimelerinin kur'anda kaç yerde hakiki anlamda kaç yerde mecaz anlamında kullanıldığına dikkat etmediğini belli ederek önkabulleri doğrultusunda harekete devam etmektedir. Aslında söylemesi gerekn ve doğru olan cümle şu idi " cahim ve nar sözcükleri de her zaman mecazi anlamında kullanılmaz. Çoğu zaman hakiki anlamda kullanılır". Kur'anda 26 yerde kullanılan "cahiym" kelimesi ,ve yine kur'anda 145 yerde geçen "nar" kelimesi kaç yerde mecaz kullanılmış ? 

Enbiya suresi 69. ayetini " Biz "Ey ateş ! İbrahime karşı soğuk ve güvenli ol" şeklinde çeviren tebyin sahibi 68. ayette verdiği "tahrik edin" meali ile nasıl bir bağlantı kurduğunu anlamak zordur..İbrahim as ın düşmanlarının onu tahrik etmeleri karşısında Allah cc o düşmanlarının tahriklerine karşı "ey tahrik ibrahime karşı soğuk ve güvenlimi ol" demiştir?. Sayın yazar burada kendini maalesef trajikomik bir duruma düşürmüştür.

Sonuç olarak, tebyin sahibinin determinist bir ön kabul ile bakarak ve o ön kabullere bağlı kalarak yaptığı tebyin çalışmaları ,aynı kelimelerin geçtiği başka ayetleri doğru çevirmek zorunda kalması sonucu kendi içinde bir tenakuz arz etmektedir. Bunu İbrahim as ın ateşe atılması olayını gerçek anlamı ile değil mecazi olarak yorumlamaya kalkması sonucunda delil olarak vermiş olduğu ayetleri yine kendi eserindeki başka yerlerde , kedisi tarafından tekzip edildiğin görmekteyiz. İbrahim as ın ateşe atılması olayını kendi ifadesiyle "efsane"  kur'anın deyimiyle " esatirül evvelin" diyerek inkara gitmektedir. 

                                        EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.