İmkanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İmkanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ocak 2015 Cuma

Ritüel Secdenin İmkanı Üzerine

Secde" Kur'an'ın odak kavramlarından bir tanesi olup, kişinin yücelttiği varlığa karşı olan saygı ifadesinin dışa vurumudur. Bu bağlamda bu kelimenin anlam alanı içine giren ritüel olarak bu hareketin Müslümanlar tarafından yapılmış olmasının yanlış olduğu, Kur'an'ın böyle ritüel bir secdeden bahsetmediği iddiaları ortaya atılarak, tabiri caizse "Kitaplı Deizm" diyebileceğimiz bir düşünce akımı oluşturulmak istenmektedir. Bu akıma göre "Allah(c.c) Kitap ve Elçi göndermiştir ama bu Kitap'ı yorumlama konusunda Elçi örnekliği bizi bağlamaz. Kitap'ın içindeki bazı ritüel ibadetler tamamen mecazî olarak anlaşılmalıdır" şeklinde bir iddiada bulunulmaktadır. Kısacası Kur'an adında bir kitaba inandığını iddia eden fakat namaz, oruç, abdest, hacc vb. ritüelleri red eden fırka oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Bu bağlamda ritüel secde diye bir şey olmadığını, Kur'an'da geçen bu kelimenin "itaat" anlamına geldiğini, güneşin, ayın, ağaçların Allah'a secde etmesi ile ilgili ayetleri okuyarak "bunlar yatarak mı secde ediyorlar?" diyerek gelenek dininin bir tezahürü olan "parçacı okuma" örneklerini sergilemektedirler.

Kur'an okumalarında yapılan en büyük yanlışlık; "biz Kitap'tan ne anlamak istiyoruz?" şeklinde bir soru sorulup, o soruya uygun cevap aramaktır. Halbuki aslolan "Kitap bize nasıl bir mesaj vermek istiyor?" sorusunun cevabını aramak olmalıdır. Kur'an'da herhangi bir konu ile alakalı olarak düşünce beyan etmek için, o konu ile ilgili ayetlerin tümü ele alınmalı ve ön kabulden uzak bir yaklaşım sergileyerek okunmaya çalışılmalıdır.

Bu tür bir okumaya "secde etmek" ile ilgili ayetler örnek olup, ön kabul olarak "Kur'an'da ritüel yani şekilsel secde yoktur" şeklinde bir düşünceyi Kur'an'a onaylatma çabası içine girildiği görülmektedir. Biz bu yazımızda "Kur'an'da ritüel secde vardır" şeklinde bir ön kabul ile değil, ilgili ayetleri başka ayetler ile bağlamaya çalışarak konu ile ilgili düşüncelerimizi paylaşacağız.

"Secde" kelimesi "öne eğilme, aşağı bükülme ve tezellül gösterme, kendini alçak tutma veya kendi kibirini, gururunu kırma" anlamlarına gelir. Allah'a karşı kendini alçaltma, alçak tutma veya kendi kibirini, gururunu kırmayı, ibadet etmeyi ifade etmek için kullanılmıştır. İNSAN, HAYVAN ve CANSIZLARI kapsayan genel bir sözcüktür (Elmüfredat).

Bu kelimenin Kur'an'da geçtiği ayet meallerini paylaşarak anlam alanını kavramaya çalışalım.

[013.015] Yerde ve göklerdeki kimseler de, gölgeleri de, sabah akşam, ister istemez Allah'a secde ederler.

[016.049] Göklerde ve yerde bulunan her canlı ve melekler, büyüklük taslamaksızın Allah'a secde ederler.

[022.018] Göklerde ve yerde olanların, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanların ve insanların birçoğunun Allah'a secde ettiklerini görmüyor musun? İnsanların birçoğu da azabı hak etmiştir. Allah'ın alçalttığı kimseyi yükseltebilecek yoktur. Doğrusu Allah ne dilerse yapar.

[055.006] Bitkiler ve ağaçlar secde ederler.

[016.048] Allah'ın yarattığı şeylerin, gölgeleri sağa sola vurarak, Allah'a boyun eğerek secde etmekte olduklarını görmüyorlar mı?

Yukarıdaki ayet mealleri, secdeyi ritüel anlamda okumanın mümkün olmadığı ayetlerdir. Burada secdeden kasıt; Allah(c.c)'nin yarattığı varlıklar üzerinde koyduğu kurallara uyulması anlamındadır.

[015.028-30] Hani Rabbin meleklere demişti ki: «Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım.» «Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın! (Fekau lehu sacidin)» Bunun üzerine meleklerin hepsi bütünüyle secde etti.

[038.071-73] Rabbin meleklere şöyle demişti: «Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın (Fekau lehu sacidin)» Meleklerin hepsi topluca secde etti;

[002.034] Meleklere, «Adem'e secde edin» demiştik, İblis müstesna hepsi secde ettiler, o ise kaçındı, büyüklük tasladı ve inkar edenlerden oldu.

[007.011] And olsun ki, sizi yarattık, sonra şekil verdik, sonra meleklere, «Adem'e secde edin» dedik; İblis'ten başka hepsi secde etti, o secde edenlerden olmadı.

[018.050] Hani biz meleklere: Âdem'e secde edin, demiştik; İblis hariç olmak üzere, onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerden oldu; Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne fena bir değişmedir!

[017.061] Meleklere: «Adem'e secde edin» demiştik, İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o ise: «çamurdan yarattığına mı secde edeceğim?» demişti.

[020.116] Meleklere: «Adem'e secde edin» demiştik; İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o çekinmişti.

Adem ve İblis kıssasının anahtar terimlerinden biri olan "secde" kelimesinin HİCR ve SÂD Sureleri'nde geçen pasajlarına baktığımızda "fekau lehu sacidin" ibaresindeki "fekau" kelimesi üzerinde durmak gerekmektedir.

Bu kelimenin kökü "Ve-Ka-E" olup "bir nesnenin sabit ve payidar olması, düşmesi" anlamına gelir. Konumuzla alakalı olarak "vakaat tairu" (Kuş kondu), "vakaal mataru" (Yağmur düştü) deyimleri "bir nesnenin yukarıdan aşağı doğru inmesi, düşmesi" anlamındadır. Meleklerin "fekau" kelimesi ile ifade edilen secdeleri; onların bizim anladığımız anlamda secde ettiklerini ifade etmektedir.

[020.070] Nihâyet sahirler, secde eder oldukları halde (yerlere) atıldılar. «Harun ile Mûsa'nın Rabbine imân ettik,» dediler.

[026.046] Sihirbazlar, hemen secde ediciler olarak yere atıldı.

Firavun'un sihirbazlarının iman etmesi bahsinde geçen bu iki ayet içinde "atıldılar" olarak çevrilen kelimenin Arapça metni "fe ulkiye"dir. Bu kelimenin anlamı ve konumuzu ilgilendiren birkaç geçiş yerini görelim.

Sihirbazların secde eylemini şekilsel olarak yaptıklarının bir göstergesi olarak bu kelimenin anlamı ve diğer ayetlerde kullanılışı bütüncül okumanın bir örneği olması açısından önemlidir.

"El ilkau"; "bir nesneyi, daha sonra onunla karşı karşıya gelebilecek veya ona tesadüf edilebilecek bir yere atmak, bırakmak" demektir. Yaygın kullanımda, her türlü atmanın adı haline gelmiştir. Sihirbazların kendilerini "secde eder olarak atmaları", onların bu eylemi ritüel olarak yaptıklarını göstermektedir. Musa(a.s)'ın asası, Yusuf(a.s)'ın kuyuya ve İbrahim(a.s)'ın ateşe atılması ile ilgili olarak bu kelime geçmektedir.

[020.019] Allah «onu yere at. (Elkahe)«dedi. Böylece, o da onu attı (Fe elkahe); (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan bir yılan .«Tut onu! Korkma, Biz onu eski haline çevireceğiz» buyurdu.

[007.116-117] «Siz atın» (Elkuu) dedi. Onlar atınca, insanların gözlerini büyülediler, onları korkuttular ve büyük bir sihir gösterdiler. Biz de Musa'ya, «Asanı at!» (Elkı) diye vahyettik. Bir de baktılar ki bu, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.

[012.010] Üvey kardeşlerden biri dedi ki; «Yusuf'u öldürmeyiniz; eğer mutlaka bir şey yapmak istiyorsanız, onu bir kuyunun dibine atınız da (Ve elkuhu) yoldan geçecek kervanlardan biri onu çıkarıp alsın.»

[037.097] Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! (Fe ulkuhu) dediler.

Secdenin "harru" kelimesi ile ifade edildiği ayetler de önemli göstergelerdir.

[012.100] Babasını ve annesini Arş üzerine yükseltti; onun için secdeye kapandılar (Ve harru lehu sücceden). Dedi ki: «Ey Babam, bu, daha önceki rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti, çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, (O,) çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendir. Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi olan O'dur.»

[019.058] İşte bunlar Allah'ın kendilerine nimetler sunduğu peygamberler; Adem'in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan; İbrahim ve İsmail'in neslinden ve doğru yola erdirdiğimizden, seçip beğendiklerimizdendirler. Rahman'ın ayetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı (Harru sücceden).

[032.015] Bizim âyetlerimize ancak o kimseler inanırlar ki, bunlarla kendilerine öğüt verildiğinde, büyüklük taslamadan secdeye kapanırlar (Harru sücceden) ve Rablerini hamd ile tesbih ederler.

[017.107]  De ki: «İster ona inanın, ister inanmayın; zira bundan önce kendilerine bilgi verilmiş olanlara okununca çeneleri üstü secdelere kapanıyorlar (Yehirrune).

[017.109] Ağlayarak çene üstü yere kapanırlar (Yehirrune); bu, onların gönüllerindeki saygıyı artırır.

[038.024] (Davut) dedi ki: «Doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına katmak istemesiyle sana zulmetmiştir. Gerçekten karışıkların (bir toplum içinde yaşayanların) çoğu biribirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edip de salih amel işleyenler başka. Ama onlar da pek az. Davut kendisini imtihan ettiğimizi sanmıştı. Hemen Rabbinden mağfiret diledi , rüku ederek yere kapandı (veharre) , tevbe ederek (Allah'a) yöneldi.

[025.073] Kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onlara karşı kör ve sağır olarak kapanmazlar (lem yahirrune).

FURKAN 73 ayeti; Müminlerin vasıfları olarak, onlara Allah'ın ayetleri hatırlatıldığında kör ve sağır olarak kapanmak yerine, yukardaki ayet meallerindeki gibi secde ediciler olarak kapanacaklarını beyan etmektedir.

"Harre"; "kendisinden bir 'Harir' duyulacak şekilde düşmek" anlamında olup, "Harir" sözcüğü ise "yüksek bir yerden düşen su, yağmur, rüzgar vb. türden olan şeylerin sesi"ne denilmektedir. Bu kelimenin geçtiği diğer ayet meallerini gördüğümüzde, konu biraz daha açıklığa kavuşacaktır.

[007.143] Musa tayin edilen sürede gelince ve Rabbi de onunla konuşunca: «Rabbim, bana göster, Seni göreyim» dedi. (Allah:) «Beni asla göremezsin. Ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de beni göreceksin.» Rabbi dağa tecelli edince, onu param parça etti, Musa bayılarak yere düştü (Harre). Kendine geldiğinde: «Sen ne yücesin (Rabbim) . Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim» dedi.

[016.026] Onlardan öncekiler de tuzak kurdular. Fakat Allah onların binalarını temelinden sarstı, çatı tepelerinden üzerlerine çöktü (Feharre) ve azap onlara farkedemedikleri bir yönden geldi.

[022.031] Allah için, O'na ortak koşmaksızın birliğini tanıyan kimseler olun. Her kim Allah a ortak koşarsa, sanki gökten düşüp (Harre) de kendisini kuşlar kapışmış veya rüzgar kendisini ücra bir yere sürüklemiş atmış olur.

[034.014] Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak değneğini yiyen kurt onun ölümünü cinlere farkettirdi. O, ölü olarak yere düşünce (Harre), ortaya çıktı ki, şayet cinler görülmeyeni bilmiş olsalardı alçak düşüren bir azap içinde kalmazlardı.

[019.090] Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir (ve tahirru)!

"Harre" kelimesinin diğer ayetlerdeki geçişlerinin verdiği bilgiden hareketle, "yüksekten düşmek" anlamı dikkate alındığında; secde etmenin "Harre" fiili birlikte kullanılmış olması, bu eylemin şekli olarak yapıldığının bir kanıtıdır.

Sebe ülkesine giden Hüdhüd'ün söyledikleri de konumuz için önem arz etmektedir.

[027.024-25] Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru yolu bulamıyorlar. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a secde etmesinler diye.

Bunları söylerken "secde" emrinin sadece yatıp kalkmak şeklinde bir eylem olduğunu iddia etmiyoruz. Allah'a kulluk dediğimiz olay kompleks bir eylem olup, kulun sadece Allah'ı İlah olarak kabul ettiğinin dışa vurumu ve şekilsel bir göstergesidir. Secde karşıtlarının bu eylemi sadece yatıp kalkmak olarak gören ve kulluğunu başka ilahların yol göstericiliğine göre belirleyenlerin yaptıkları yanlışları kalkan edinerek buna karşı çıkmaları yaptıkları en büyük hatadır. 

[068.042-43] O gün işler son derece güçleşir, paçalar tutuşur. secdeye dâvet edilirler, fakat kâfirler secde edemezler. Gözleri düşmüş, kendilerini bir zillet sarmış bulunur, halbuki o secdeye onlar sağ sâlim iken da'vet olunuyorlardı.

KALEM 42-43 ayetleri; dünyada iken secdeye davet edilip bunu red edenlerin düşecekleri sonucu şimdiden haber vermektedir. Kur'an'a iman ettiğini iddia ederek böyle bir emri red eden insanlar, bu tehdidi göz önünde bulundurarak içinde bulundukları bu tür düşünceleri Kur'an bütünlüğündeki ayetleri okuyarak yeniden gözden geçirmelerini tavsiye etmekteyiz.

Şeytanların sağdan yanaşma taktikleri olarak vasıflandırabileceğimiz bu tür iğvalara karşı uyanık olunması, Kur'an'ın parçacı ve ön kabullu yaklaşımlardan kurtulup salim bir kafa ile okunması, bizleri bu tür yanlışlara düşmekten alıkoyacak ve Şeytan iğvalarından korunmada yardımcı olacaktır.

Sonuç olarak; bazı kimselerin "secde" eyleminin ritüel bir eylem olmadığını ve bu kelimenin Kur'an'da geçtiği ayetlerdeki anlamın bunu yansıtmadığını belirtmeleri doğru bir düşünce değildir. Secde eylemi insanlığın ortak hafızası olup, kişilerin tazim ettiği varlığa karşı duydukları saygının dışa vurum ifadesidir. Bu şekilsel eylem, ilk insandan beri olup, sadece İlah farkı olarak Allah veya onun dışında başka bir ilah için yapılmaktadır. Allah(c.c) emri; bu eylemin sadece kendisi için olması gerektiğidir ve bu emir birçok ayette beyan edilmiştir. Hal böyle iken "Kur'an'da ritüel secde diye bir şey yoktur" şeklindeki bir ifade; İblis'in Adem'e secde etmeyi red etmesi durumu ile aynıdır. Allah(c.c) bizlere "Bana secde edin" diye buyuruyor ancak biz ona "Senin Kitap'ında böyle bir secde yok" diyerek İblisleşiyor isek, onun "Şeytan" olması gibi bizim de Şeytan veya onun askerilerinden olmamız ve bu küfrümüz sebebi ile ebedi cehennem ehli olmamız kaçınılmazdır.

[025.064] Gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler.

[096.019] Sakın ona itaat etme; sen secde et, Rabbine yaklaş.

[053.062] Haydi Allah'a secde edip O'na kulluk edin!

[039.009] Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken, ahiretten çekinen, Rabbinin rahmetini dileyen kimse inkar eden kimse gibi olur mu? De ki: «Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.»

[009.112] Allah'a tevbe eden, kullukta bulunan, O'nu öven, O'nun uğrunda gezen, rüku ve secde eden, uygun olanı buyurup fenalığı yasak eden ve Allah'ın yasalarını koruyan müminlere de müjdele.

EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.