Şeytan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şeytan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Kasım 2016 Pazar

Enfal s. 48. Ayetinde Müşrikleri Savaşmaya Teşvik Eden Şeytan Kim ?

Şeytan , insanları kıyamete kadar yanlışa sevk ederek onların ayaklarının cennetten kaymasına sebep olacak her türlü sapmanın ve saptırıcının sembol isim olarak Kur'an'da yerini almış önemli bir kavramdır. Bir çok ayet , Şeytan'ın bize düşman olduğunu , ondan sakınmamız gerektiğini öğütlemekte, ona uyanların akıbetinin ise cehennem olduğunu haber vermektedir. 

Şeytan kavramı ilk olarak Adem kıssasında karşımıza çıkmakta, ve bu kavram "İblis" adında temsili bir şahsiyet üzerinden canlandırılarak , Adem'in şahsında tüm insanlara nasıl zarar vereceği, görsel bir anlatım yolu ile bizlere, çeşitli surelerdeki ayetlerde gösterilmektedir. 

[015.039]  (İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!

Kur'an'da gördüğümüz tüm müşrik ve kafir karakterleri , Şeytan tarafından azdırılmanın yaşanan hayatlar da nasıl gerçekleştiğine dair verilen canlı örneklerdir. Bizler o karakterlerin yaptıkları üzerinden cehennemin yolunu öğrenerek , bu yola girmemeyi öğrenmekteyiz.

[004.120]  Şeytan onlara vadediyor, onları kuruntulara düşürüyor, ancak aldatmak için vaadde bulunuyor.

[007.016-7] «Öyle ise» dedi, «Sen beni azgınlığa mahkûm ettiğin için, ben de onları gözetlemek üzere Senin doğru yolunun üzerinde pusu kurup oturacağım.» «Sonra onların gâh önlerinden, gâh arkalarından, gâh sağlarından, gâh sollarından sokulacağım, vesvese verip pusu kuracağım, Sen de onların ekserisini şükreden kullar bulmayacaksın!»

[020.120] [ Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: «Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?»

Bedir savaşı bilindiği üzere Medine de, Müslümanlar ve Mekke müşrikleri arasında geçen bir savaştır. Bu savaş sadece belirli bir zaman ve mekanda yapılmış kahramanlık destanı olarak değil , Allah (c.c) nin yer yüzüne koyduğu toplumsal yasaların nasıl işlediğine dair bilgiler de içermektedir. Müslümanların karşısındaki müşrik ordusunun hangi saikle Müslümanlara saldırdığı , Enfal s. 48. ayetinde anlatılmaktadır.

Şeytan bu savaşta Müslümanların karşısındaki ordunun , Müslümanlara saldırmasını onlara güzel göstermek sureti ile onların bozguna uğramasına sebep olmakta , onun gerçek bir dost olmadığı, bizlere bu şekilde anlatılmaktadır.


[008.048] Şeytan, onlara amellerini güzel gösterdiği zaman, «Bu gün insanlardan size galip gelecek yoktur, ben de size yardımcıyım.» demişti. Fakat iki tarafın karşı karşıya geldiği görününce arkasını dönüp kaçtı ve şöyle dedi: «Ben sizden kesinlikle uzağım. Ben sizin göremeyeceğiniz şeyler görüyorum ve ben Allah'dan korkarım. Ayrıca Allah'ın azabı çok çetindir.»

Bu ayetin tefsirlerine bakıldığında , ayet içinde zikri geçen Şeytan'ın, müşrik ordusu içinde olan Süraka Bin Malik adlı kişi olduğu , İblis'in onun kılığına girerek bu sözleri söylediğine dair yorumları görmekteyiz. Adı geçen kişinin müşrikleri savaşa teşvik ettiği yönündeki rivayetler de doğruluk payı olması muhtemeldir. Ancak ayette bahsedilen Şeytan ile bu kişinin kast edildiği yorumlarına, ve İblis'in bu kişinin kılığına girdiği düşüncelerine katılmadığımızı ifade etmek istiyoruz. 

Bizim düşüncemiz , ayetin belirli bir kişiden bahsetmediği yönünde olup , belirli bir kişiden bahsedildiği yönündeki düşüncelerle bu ayeti yorumlamanın , Şeytan kavramının evrensel bir kavram olmasına ve Kur'an bütünlüğüne gölge düşüreceği yönündedir. 

[007.014-15] Bana, (insanların)  dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi. Buyurdu ki: Sen mühlet verilmişlerdensin.

[015.036]  Dedi ki: «Rabbim, öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı.»

[038.079] Dedi ki: «Rabbim, öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı.»

Şeytana kıyamete kadar müsaade edilmiş olması , bu kavramın insan ile iç içe bir kavram olmasından dolayıdır. İnsanlar hayatta olduğu süre içinde onların yapmış olduğu bir takım kötülükler mutlaka olacak , ve bu kötülükler "Şeytan" kavramı ile sembolize edilerek , yaptığı kötülüğün onu nereye götürdüğünü bilecektir. 

Kur'an, "Şeytan" adı ile ontolojik mahiyeti olan bir varlığı göstermek yerine , onu kavramlaştırarak evrensel sembol haline getirmiştir. Bu kavramın sembol haline getirilerek anlatılması, muhatapların kendilerine verilmek istenen mesajı daha kolay anlamasına yöneliktir.  

Enfal s. 48. ayetinde geçen Şeytan'ın belirli bir kişi olarak değil , bu kavram ile ilgili ayetlerin Kur'an bütünlüğü dikkat edilerek yorumlanması gerektiğini düşünmekteyiz.

Şeytan ile ilgili ayetlerin önemli noktası , onun insana kötülükleri süslediği ve güzel gösterdiği , onlara cazip gelecek şeyler fısıldadığı , insana istediğini yaptırdıktan sonra onu terk ederek onu yarı yolda bırakarak gerçek bir dost olmadığı yönündedir. 

[059.016] Şeytanın durumu gibi; hani o, insana; küfret, deyip de küfredince; doğrusu ben senden uzağım, çünkü ben; alemlerin Rabbı Allah'tan korkarım, demişti.

Enfal s. 48. ayeti ile Haşr s. 16. ayeti birlikte okunduğunda , Şeytan'ın insana istediğini yaptırdıktan sonra onu nasıl yalnız bıraktığı , gerçek bir dost'ta olması gereken en önemli haslet olan , iyi günde de kötü günde de yanında olma erdemini göstermediği yönünde bizlere bilgi verilerek , hesap gününde ona uyanlara karşı nasıl davranacağı, İbrahim s. 22. ayetinde anlatılmaktadır. 

[014.022]  İş olup bitince, şeytan: «Doğrusu Allah size gerçeği söz vermişti. Ben de size söz verdim ama, sonra caydım; esasen sizi zorlayacak bir gücüm yoktu; sadece çağırdım, siz de geldiniz. O halde, beni değil kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Beni Allah'a ortak koşmanızı daha önce kabul etmemiştim; doğrusu zalimlere can yakan bir azap vardır» der.

[016.099-100]  Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun hiç bir zorlayıcı gücü yoktur.Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle onunla O'na (Allah'a) ortak koşanlar üzerindedir.

Enfal s. 48 ve Haşr s. 16. ayetlerinde verilmek istenilen mesaj görsel bir anlatım tarzı şeklinde bizlere sunulmaktadır. Bir insanın dost olarak bildiği kimse , onu hiç bir zaman yanlış bir yola sevk etmez . Eğer bir kimse arkadaşını yarı yolda bırakıyor ve onu satıyor ise , o kimse asla gerçek bir dost olamaz. 

Bu gerçek üzerinden Şeytan'ın insana asla dost olmadığı , kendisini dost edinenleri yarı yolda bıraktığı , insanın dosta ihtiyacı olduğu günde ise onu yapayalnız nasıl bırakacağı İbrahim s. 22. ayetinde anlatılmaktadır.

[020.120] Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: «Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?»

Şeytan'ın Adem kıssasında ontolojik mahiyeti olan İblis adında bir varlık olarak tasvir edilmiş olması ve cennetten onu çıkarmasına vesile olan sözleri söylerken karşısına gözle görünür bir kimse gibi çıktığının anlatılması , olayın görsel bir hale sokularak anlatılmasının sonucudur. 

Şeytan Adem'in karşısına gözle görünür bir kimse olarak değil , Adem'in yasaklanan ağaca yaklaşmak için kendisine haklı bir gerekçe sunmasının, içinden geçirdiklerinin bir ifadesi olarak, Şeytan'ın ağzından çıkan sözler şeklinde bizlere sunulmaktadır. Yani her insan aslında kendisinin Şeytanı olup , "Vesvese"  kelimesi ile ifade edilen akla gelen kötü düşünceler , temsili bir olay üzerinden bizlere aktarılmaktadır. 

Enfal s. 48. ayetinde anlatılan olay , müşrik ordusunun tamamının içinden geçen vesvesenin , Şeytan üzerinden dile getirilmiş bir ifadesidir. Olayın Adem kıssası ile benzerliğini kuracak olursak şunları söyleyebiliriz ; 

Müşrik ordusu , Müslüman ordusuna saldırmak için gerekli olan moral motivasyonu kendilerine vesvese yolu yani kötü düşünceler ile vermektedir. Müslüman ordusu ise müşrik ordusuna saldırmak için gerekli olan moral motivasyonu Allah (c.c) den almaktadır. Allah (c.c) nin Müslüman ordusunu Melek ile desteklemiş olmasının keyfiyeti, "Melek - Şeytan" zıtlığını düşündüğümüzde daha net ortaya çıkacaktır. 

Melek , insanın içine doğan iyi düşüncelerin kaynağı iken (Melek kavramını sadece bu anlamda düşünmediğimizi hatırlatmak isteriz), Şeytan , insanın içine doğan kötü düşüncelerin kaynağıdır. Melek kavramı iyilik ve güzelliği ifade ederken , Şeytan kavramı ise kötülük ve çirkinliği ifade etmektedir. 

Bedir savaşında karşılaşan iki ordudan Müslüman tarafın yardımcısı Allah ve Melekler olurken , Müşrik tarafın sözde yardımcısı Şeytandır. Müşrik tarafın sözde yardımcısı olan Şeytan, orduya değil yardım edebilmek , gerisin geri tabanları yağlayıp kaçtığı ifade edilerek onun gerçek bir dost olmadığı haber verilirken , Müslüman tarafın yardımcısı olan Allah ve Melekler , Müslüman ordusunun arkasında sonuna kadar durarak onların galip gelmesini sağlamışlardır. 

[017.064] «Sesinle, gücünün yettiğini yerinden oynat, onlara karşı yaya ve atlılarınla haykırarak yürü, mallarına ve çocuklarına ortak ol, onlara vaadlerde bulun ama şeytan sadece onları aldatmak için vaadeder.

Enfal s. 48. ayeti , Şeytan'ın gerçek hayat içinde , iman etmeyenler üzerinde nasıl bir işlevi olduğunu göstermektedir. İsra s. 64. ayeti , Şeytan'ın vaadinin insanları aldatmak üzerine olduğunu beyan ederken , Enfal s. 48. ayeti , bu vaadin insanları nasıl aldattığını , müşriklerin Bedir de uğradıkları bozgun üzerinden canlı bir örneğini vermektedir.

Sonuç olarak : Kur'an'ın rivayetler ile değil kendisi ile anlaşılması doğrultusunda bir çalışma örneğini , Enfal s. 48. ayette bahsedilen Şeytan'ın, rivayetlerde müşrik ordusundan bir kişi olduğu yönündeki yorumların , bu kavramın evrensel olarak anlaşılmasına mani olduğunu düşünmekteyiz. Halbuki bu kavram, tarihte yaşanmış bir olay üzerinden tüm zamanlarda meydana gelmesi muhtemel olan insanın ayağının cennetten nasıl kayabileceğini, Bedir de yaşanmış bir örnek üzerinden bizlere göstermektedir. 

Adem kıssasında temsili bir şahsiyet olarak gördüğümüz İblis'in , "Şeytan" olarak kavramsallaştırılmasından sonra , bu kavramın insanların hayatında  nasıl işlev gösterdiği , canlı örnekleri ile anlatılarak , ondan sakınma yolları gösterilmiştir. 

Bizler bu kavramın ontolojik mahiyetinin olup olmadığından çok , işlevi üzerinden anlama çalışmaları yaptığımız zaman , bu kavramın bizim hayatımızda nasıl yer bulduğu daha net anlaşılacak , ve korunma yolları aranacaktır. 

                                       EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

28 Eylül 2015 Pazartesi

Şeytan Kavramı ve Kur'anda Geçtiği Ayetler Üzerinde Bir Tefekkür Çalışması

Şeytan , Kur'anın odak kavramlarından bir tanesi olup , istisnasız olarak yaratılan bütün insanları ilgilendiren ve onların hayatlarının her anında karşı karşıya oldukları tehlikenin sembolleştirilmiş ismi olup , "Uzaklaştı" anlamına gelen "Şe-ta-ne" kelimesinden türemiştir. Bu kavram Kur'anda,"İblis" adında bir kişilik üzerinden müşahhas hale getirilerek anlatılmış olup , bu şahsiyetin konuşmaları üzerinden anlatılan biz Ademoğullarına yapmayı vaad ettiği iğvalar ve ayak kaydırmaları bizlere okunarak ,"Şeytan" ve onların yandaşlarına karşı nasıl tavır takınılması gerektiği öğretilmektedir.   

[002.034]  Ve meleklere: «Ademe secde edin» dedik de İblis'ten başka (diğerlerinin tümü) secde ettiler. O ise, dayattı ve kibirlendi ve kâfirlerden oldu.
[002.035]  «Ey Adem! Eşin ve sen cennette kal, orada olandan istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz» dedik.
[002.036]  Şeytan oradan ikisinin de ayağını kaydırttı, onları bulundukları yerden çıkardı, onlara «Birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz» dedik.

Kur'an ın farklı surelerine dağılmış olan bu kıssanın merkezinde , Adem ile eşinin ayağını kaydırmak isteyen İblis vardır. İsyan ettikten sonra onun adının artık "İblis" olarak değil , "Şeytan" olarak anılması dikkati çeken bir nokta olup asıl mesaj buradadır.  İblis'in konuşması üzerinden onun bizlerin ayağımızı kaydırmak için kullanacağı taktikler anlatılarak , Kur'an geneline yayılmış ayetlerde bu vaadini nasıl pratize ettiği ve insanları nasıl ayarttığı anlatılmaktadır.

[007.016-21]  «Beni azdırdığın için, and olsun ki, Senin doğru yolun üzerinde onlara karşı duracağım; sonra önlerinden, ardlarından, sağ ve sollarından onlara sokulacağım; çoğunu Sana şükreder bulamayacaksın» dedi. Allah dedi ki; Çık oradan yerilmiş ve kovulmuş olarak! Andolsun ki, insanlardan kim sana uyarsa, onları ve sizi birlikte cehenneme dolduracağım.»«Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın ve istediğiniz yerden yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz.» Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: «Rabbinizin sizi bu ağaçtan menetmesi melek olmanız veya burada temelli kalmanızı önlemek içindir.»«Doğrusu ben size öğüt verenlerdenim» diye ikisine yemin etti.

[015.039-43]  (İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesna. (Allah) Dedi ki: «İşte bu, bana göre dosdoğru olan yoldur.»«Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna.»«Ve Cehennem onların hepsinin toplanacağı yerdir.»

 [017.061-65]  Meleklere: «Adem'e secde edin» demiştik, İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o ise: «çamurdan yarattığına mı secde edeceğim?» demişti.«Benden üstün kıldığını görüyor musun? Kıyamet gününe kadar beni ertelersen, and olsun ki, azı bir yana, onun soyunu kendi buyruğum altına alacağım» demişti. Allah: «Haydi git! Onlardan sana kim uyarsa bil ki, cehennem hepinizin cezası olur, hem de tam bir ceza» dedi. «Sesinle, gücünün yettiğini yerinden oynat, onlara karşı yaya ve atlılarınla haykırarak yürü, mallarına ve çocuklarına ortak ol, onlara vaadlerde bulun ama şeytan sadece onları aldatmak için vaadeder. Doğrusu Benim mümin kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin olamaz. Rabbin vekil olarak yeter.»

[020.117-121] Biz de (Âdem'e) şöyle demiştik: «Ey Âdem! Şüphesiz bu  sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun (sıkıntı çeker, perişan olursun).»Şimdi burada senin için ne acıkmak vardır, ne de çıplak kalmak. Yine burada sen, susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın. Ama şeytan ona vesvese verip: «Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?» dedi.Bunun üzerine ikisi de o ağacın meyvesinden yedi, ayıp yerleri görünüverdi. Cennet yapraklarıyla örtünmeye koyuldular. Adem, Rabbine baş kaldırdı ve yolunu şaşırdı.

[038.082-3]  İblis: «Öyle ise» dedi, «senin izzetine yemin ederim ki ben de onların hepsini şaşırtacağım. Ancak Senin ihlasa erdirdiğin kullar bundan müstesnadır.»

İblis adı verilerek müşahhaslaştırılan Şeytan, artık Ademe secde etmeyen bir kişiliğe  verilen isimden çok , İblis adlı bir karakter üzerinden Adem ve eşi üzerinde yaptığı iğvanın neye sebeb olduğu gösterilerek , insanları yoldan çıkarmaya yeltenen her türlü unsurun adı olmuştur. Şeytan ile ilgili ayetlerin tamamında ona uyanların akıbetlerinin cehennem olduğu beyan edilerek ondan sakınılması emredilmektedir. Bu yazımızda , Kur'anın "Şeytan" veya "Şeytanlık" olarak vasıflayarak bizleri sakındıran ayetlerinden örnekler vererek asıl mesajı anlamaya çalışacağız.

Müslümanlar olarak bu konudaki tartışma alanımız, şeytan ve onun bizlere karşı oynamak istediği oyunları görerek nasıl bir tavır içinde olmamız gerektiği iken , bu kıssa ile ilgili tartışma alanları genel olarak kıssanın bire bir yaşanmış bir kıssa şeklinde okunmasından kaynaklanan sorulara cevap şeklinde geçmektedir. Olayı sadece İblis adı verilen karakterin üzerinden okumaya çalışmak , pek çok tefsir problemini beraberinde getirmiştir. Olayı o karakter  üzerinden verilmek istenen mesaja yönelik okumalar yaparak anlamaya çalışmak ilgili ayetlerin daha kolay ve daha doğru anlaşılmasını sağlayacaktır.

 [004.116] Allah, kendisine ortak koşulmasını elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse derin bir sapıklığa sapmış olur.

Şirk , Allah (c.c) nin yaşamakta iken tevbe ederek dönen hariç, bu hal üzere ölen kimse için bağışlamayacağı kadar büyük bir cürüm olup , Nisa s. 116. ayet sonrasındaki ayetlerde bu durumun şeytan ile ilişkisi kurulmaktadır. 

[004.117]  Onlar, O'nu bırakıp da (bir takım) dişilere taparlar. Onlar, o her türlü hayırla ilişkisi kesilmiş şeytandan başkasına tapmazlar.
[004.118]  Allah, onu lanetlemiştir. O da (şöyle) dedi: «Andolsun, kularından 'miktarları tesbit edilmiş bir grubu' (kendime uşak) edineceğim.
[004.119] «Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara boğacağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar (putlar için nişanlayacaklar), şüphesiz onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler» (dedi). Kim Allah'ı bırakır da şeytanı dost edinirse elbette apaçık bir ziyana düşmüştür.
[004.120]  Şeytan onlara vaadeder ve onları kuruntuya düşürür. Halbuki, şeytan onlara bir aldatmadan başka bir şey vaadetmez.
[004.121] İşte onların yeri cehennemdir; ondan kaçıp kurtulacak bir yer de bulamayacaklardır.

Bu ayetlerde ki şirk olgusunu anlayabilmek için , Mekke müşrik inancını hatırlamak gerekmektedir. Dişilere tapmak şeklindeki şirkleri Kur'anın bir çok yerinde geçmektedir . "Hayvanların kulaklarını yarmak" şeklindeki şirk amelleri Maide s. 103. ayetinde şöyle anlatılmaktadır. 

 [005.103] Allah ne bahîre, ne sâibe, ne vasîle, ne de hâm diye bir şey bildirmiştir. Fakat, o kâfirler bu inançlarını Allah’a mal ederek O’na iftira etmişlerdir. Onların ekserisinin akılları ermez.

 İnsanların yaşamı içinde tabi olacakları kuralları , Allah (c.c) dışında kimsenin tayin yetkisi yoktur. Şeytan , insanlara hile ve desiseler ile böyle kuralları Allah (c.c) nin değil kendilerinin tayin edebileceklerini fısıldar. Mekke müşrikleri işte böyle bir fısıldamaya tabi olarak kendi kafalarınca haram-helal tayin edip ,bu kuralı bazı hayvanlar için uygulayarak şeytana tabi olup , şirk işlemişlerdir. 

Bu şirk olgusunu evrenselleştirecek olursak , Allah (c.c) nin yetki alanı içinde olan ve kullarına bildirmiş olduğu kuralları hiçe sayarak bu kuralların karşısına , kul yapısı getirilen her türlü kural , şeytanın fısıltısının sonucu olup , akıbeti ebedi Cehennemdir.

 [002.208]  Ey müminler, bütün varlığınız ile İslâm'a (barışa) girin. Sakın Şeytanın izinden gitmeyin. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır.

 Bu ayeti , Allah (c.c) nin İslam dan başka din arayanın ondan kabul olunmayacağı (3/85) , bize din olarak İslamı seçtiğini (5/3) beyan eden ayetler ışığında okuyacak olursak , bize seçilen hayat sisteminin Allah (c.c) tarafından tayin edildiği , bunu dışında başka sistemler ihdas etmenin şeytanın izinden gitmek olduğu , şeytanın bizlere böyle sistem önermesinin sebebinin, onun bizlere düşman olmasının bir sonucu olduğunu haber vermektedir.

 [002.267]  Ey İnananlar! Kazandıklarınızın temizlerinden ve size yerden çıkardıklarımızdan sarfedin; iğrenmeden alamıyacağınız pis şeyleri vermeye kalkmayın. Allah'ın müstağni ve övülmeye layık olduğunu bilin.
[002.268] Şeytan sizi fakirlikle korkutarak cimriliği ve hayasızlığı emreder; Allah ise kendisinden mağfiret ve bol nimet vadeder. Allah'ın lütfü boldur, O her şeyi bilir.

 İnfak konusunda Kur'anda bir çok ayet beyan edilmiştir. Şeytan yine bu konuda devreye girerek , insanı infak etmekten alı koymak ister , ve böyle bir cimriliğin şeytan iğvası olduğu hatırlatılmatadır.

 [004.038] Mallarını insanlara gösteriş için sarfedip, Allah'a ve ahiret gününe inanmayanları da Allah sevmez. Şeytanın arkadaş olduğu kimsenin ne fena arkadaşı vardır!

Mal infak etmek şeklindeki amel, sadece Allah (c.c) nin rızasına nail olmak değil de , başkalarına gösteriş olmak için yapılırsa, bu yapılan infakın kabule şayan olmadığı , çünkü böyle bir infakı yapanların şeytan ile dost oldukları vurgulanmaktadır. 

[004.060]  Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tâğut'a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, Tâğut'un önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.

Nisa s. 60. ayetinde , "İman ettim" demelerine rağmen bu imanlarının gereklerini yerine getirmeyerek "Tağut" kelimesi ile ifade edilen , "Allah (c.c) ye karşı azgınlaşarak ona alternatif din uyduranlara ve onların hükümlerine tabi olmak isteyenlerin bu tür arzular içine girmesine yine  şeytan ın sebeb olduğu beyan edilmektedir. 

[004.076] İnananlar Allah yolunda savaşırlar, inkar edenler ise tağut yolunda harbederler. Şeytanın dostlarıyla savaşın, esasen şeytanın hilesi zayıftır.

Bu ayette , "Allah yolu" ve "Tağut yolu" adında iki yoldan bahsedilerek , tağut yolunda savaşanlar "Şeytan dostu" olarak vasıflandırılmaktadır. 

 [005.090]  Ey İnananlar! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz.Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah'ı anmaktan ve salattan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?

Maide s. 90. ayetinde bahsedilen unsurların , "Şeytan ameli" yani bunları iman etmiş bir kişinin yapmaması gerektiği , bu amelleri teşvik eden ve yapılmasını isteyen kim olursa olsun adının "Şeytan" olduğu , bu amelleri işletme sebebinin düşmanlık ve kin sokmak , salat ve zikirden alıkoymak olduğu beyan edilmektedir. 

 [006.071]  De ki: «Biz hiç Allah'ı bırakıp da bize ne fayda, ne de zarar vermeyecek nesnelere yalvarır mıyız? Ve Allah bizi hidayetine kavuşturmuş iken ardımıza (şirke) döner miyiz? Arkadaşları, bize gel, diye doğru yola çağırdıkları halde yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp, şeytanların ayartarak uçuruma çektikleri o avanak kimse gibi. De ki: «Allah'ın hidayet yolu doğru yolun ta kendisidir. Ve biz alemlerin Rabbine teslimiyet göstermekle emrolunduk.»

Ayet şirk'e düşme halini bir misal ile anlatmaktadır şöyle ki ; Doğru yola çağrıldığı halde , bu çağrıya kulak vermeyerek , kendisine şirk temeline dayalı bir inanç çağrısına icabet etmenin uçuruma düşmek olduğu , böyle bir duruma aklını kullanan birisinin düşmeyeceği belirtilmektedir. 

 [006.121] Üzerlerine Allah'ın adı anılmamış olanlardan yemeyin; çünkü o, kesinlikle Allah'ın emrinden çıkmaktır. Bununla birlikte şeytanlar kendi dostlarına sizinle tartışmaları için mutlaka telkinde bulunacaklardır. Eğer onlara uyarsanız, şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlardan olursunuz.

Bu ayet, arap cahiliyesinde hakim olan şirk düşüncesinin, yakınlık kastı ile kesilen hayvanlar üzerinden nasıl işletildiğini anlatmaktadır. Allah (c.c) dışında kulluk ettikleri için kestikleri hayvanlar üzerine o kulluk ettiklerinin adlarını anarak onları tazim etmek sureti ile düşülen şirk'in müsebbibinin şeytan olduğu ifade edilerek onlara uyulmaması gerektiği hatırlatılmaktadır. 

 [007.26-27] Ey Âdemoğulları, size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Hayırlı olan, takva elbisesidir. İşte bu(nlar), Allah'ın âyetlerindendir, belki düşünüp öğüt alırlar.
Ey Ademoğulları! Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak ananızı babanızı cennetten çıkardığı gibi sizi de şaşırtmasın. Sizin onları görmediğiniz yerlerden o ve taraftarları sizi görürler. Biz şeytanları, inanmayanlara dost kılarız.

Ayet , mecazi bir anlatım üslubu dahilinde , Allah (c.c) bizlere korunmamız için indirmiş olduğu vahyi bir elbiseye benzeterek , şeytanın bütün amacının bizleri böyle bir elbiseden soyundurup ,  çıplak kalmamızı yani vahiyden yoksun bir hayat sürmemizi amaç edindiğini haber vererek, bu elbiseyi üzerimizden çıkardığımız takdirde ,babamız Adem gibi ayağımızın Cennetten kayacağını haber vermektedir.

[007.175]  Onlara, şeytanın peşine takdığı ve kendisine verdiğimiz ayetlerden sıyrılarak
azgınlıklardan olan kişinin olayını anlat.
Buyurularak başlayan ayetin devamında , şeytanın peşine takılma yolunun nasıl olduğu haber verilmektedir. 

 [007.176] Eğer dileseydik Biz onu ayetlerle yükseltirdik, fakat o, yere alçaklığa saplandı ve hevasının ardına düştü. Artık onun hali, o köpeğin haline benzer ki, üzerine varsan dilini sarkıtıp solur! İşte böyledir ayetlerimizi inkar eden o kimselerin durumu; kıssayı kendilerine bir naklet, belki biraz düşünürler.

Allah (c.c) nin ayetlerini hayatında gereği gibi yaşamayan, hevasını ilah edinen bir yaşam süren insanın durumu bir misal ile beyan edilmektedir. Allahın ayeti derken sadece elçiler aracılığı ile inen kitaplardaki ayetlerin anlaşılmış olması , "Ayet" kavramının anlamını daraltıcı bir düşünce olup , bu kavram Allah (c.c) nin yarattığı her şeyi kapsamına almaktadır. "Kevni ayetler" olarak bildiğimiz ayetleri okumanın kitabi ayetleri okumak gibi farz olduğu , ayetler arasında ayırım yaparak yapılan okumanın , biz Müslümanların bu gün içinde bulunduğu durumun bir sebebi olduğunu kısaca hatırlatmak isteriz. 

 [007.200-1] Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. Allah'tan korkanlar şeytandan gelen bir dürtmeye bir kışkırtmaya uğradıklarında, Allah'ın uyarılarını hatırlar ve hemen gerçeği görürler.
[041.036]  Şeytan seni dürtecek olursa Allah'a sığın; doğrusu O, işitendir, bilendir.
[023.097-98]  De ki: «Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından Sana sığınırım.»«Rabbim! Yanımda bulunmalarından da Sana sığınırım.»

"Vesvese" denilen fısıldama şekli, insana yanlış şeyler yapmayı teşvik eden bir unsurdur. Her insan böyle teşvike müsait bir yapıda yaratılmıştır. Her an için içine yanlış şeyleri yapmasını isteyen duygular hakim olmakta olan insanın böyle duygular geldiği ana hemen bunun şeytan iğvası olduğunu bilerek yanlışı değil doğruyu yapmayı emreden Rabbine iltica etmesi emredilmektedir. "Kur'anın ana mesajı nedir ?" şeklinde sorulan bir soruya , "Şeytandan Allah (c.c) ye nasıl sığınılacağını öğretmesidir" denilse sanırım yanlış bir cevap olmayacaktır.

 [008.047]  Yurtlarından böbürlenerek, insanlara gösteriş yaparak çıkan ve Allah yolundan men edenler gibi olmayın. Allah onların işlediklerini her yönüyle bilendir.O vakit şeytan kendilerine yaptıklarını güzel göstermiş ve: «Bugün insanlardan size galip gelecek yok ben de sizi destekliyorum.» demişti. Fakat iki ordu karşılışınca ardına dönüverdi ve: «Ben kesinlikle sizden uzağım, sizin göremeyeceğiniz şeyleri görüyorum ve ben Allah'tan korkarım. Öyle ya, Allah'ın cezalandırması çok şiddetlidir.» dedi.

Bu ayette , Bedir harbi öncesi müşrik ordusunun hali anlatılmaktadır. Mü'minlere karşı savaşmaya olan isteklerini onlara  şeytan'ın güzel gösterdiğini , ancak kendilerine süslü gösterilen bu amelin aslında bir nevi şeytan tarafından şatışa getirilmek olduğu anlatılmaktadır. Yani şeytan iğvasına kapılarak ameller işleyenler aslında onun tarafından satışa getirilmekte ve yaptırdığının yanlış olduğunu kendisinin bildiği gibi bir durum çizilerek insanları bir nevi enayi yerine koyduğu anlatılmaktadır.

 [012.005]  Babası şunları söyledi: «Oğulcuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana tuzak kurarlar; zira şeytan insanın apaçık düşmanıdır».
 [012.100] Ana babasını tahtın üzerine oturttu, hepsi onun önünde (Allah'a secde edip) eğildiler. O zaman Yusuf: «Babacığım! İşte bu, vaktiyle gördüğüm rüyanın çıkışıdır; Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan, benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni hapisten çıkaran, sizi çölden getiren Rabbim bana pek çok iyilikte bulundu. Doğrusu Rabbim dilediğine lütufkardır, O şüphesiz bilendir, Hakim'dir» dedi.

 Yusuf as. 5 ila 100. ayetler arasında geçen zaman içinde Yusuf (a.s) ın başına gelenlere sebeb olan kardeşleri için arayı şeytanın bozduğu ifade edilmektedir. Yusuf'un kardeşlerine , ona böyle bir kötülük yapması için vesvese verenin şeytan olduğu belirtilerek , bu tür yapılan kötülüklerin şeytan işi olduğu bizlere bildirilmektedir. Yusuf (a.s) ın , kardeşlerinin kendisine yapmış olduğu bu hatayı şeytana yükleme sebebi kardeşlerine karşı bir alicenaplıktır. Kardeşlerinin yaptığı hatayı şeytan olgusuna yükleyerek ortada tevbe edildiğinde af olan bir hata olduğunu bizlere anlatmaktadır.

 [014.022] İş olup bitince, şeytan: «Doğrusu Allah size gerçeği söz vermişti. Ben de size söz verdim ama, sonra caydım; esasen sizi zorlayacak bir nüfuzum yoktu; sadece çağırdım, siz de geldiniz. O halde, beni değil kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Beni Allah'a ortak koşmanızı daha önce kabul etmemiştim; doğrusu zalimlere can yakan bir azap vardır» der.

İbrahim s. 22. ayetinde kıyamet gününden bir kesit sunulmaktadır . Şeytan tarafından aldatılarak Cehenneme girmeye hak kazanan  kişilere hitaben, şeytanın onları dünya hayatında iken  nasıl satışa getirdiği , enayi yerine koyduğunu hatırlatarak , şu anda dünya hayatında yaşamakta olan bizlere , şeytanın oyunlarına boyun eğdiğimiz takdirde onun tarafında satışa getirilip enayi yerine konulduğumuz hatırlatılmakta ve yol yakınken bu yanlıştan dönülmesi istenmektedir.

[015.016-8]  Gerçekten Biz, gökte burçlar yarattık ve onları seyredenler için yıldızlarla süsledik. Hem onu kovulmuş her şeytandan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı edenler olursa, onu da parlak bir ışık kovalar.
[067.005]  And olsun ki, yakın göğü kandillerle donattık, onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık.

Gökyüzünün şeytan dan korunduğunu ifade eden bu ve başka surelerdeki ayetler , vahyin iniş sürecinde ona Allah (c.c) den başka herhangi birisi tarafından harici bir ilavede bulunulmadığını , Muhammed (a.s) a inen vahyin katışıksız ve saf olduğu ifade edilmektedir.

[016.063]  Andolsun Allah'a, senden önceki ümmetlere de (peygamberler) gönderdik, fakat şeytan onlara yapıp ettiklerini süslü-göstermiştir; bugün de onların velisi odur ve onlar için acıklı bir azab vardır.

Allah (c.c) tarafından kendilerine gönderilen elçileri red ederek, vahye karşı cephe alanların bu amellerine sebeb olan şeyin kendilerini aldatarak vahyi çirkin , inkarlarını güzel gösteren şeytana tabi olanların , kıyamet günü yanlarında Allah (c.c) yerine şeytanı bulacakları yani hep birlikte Cehenneme yuvarlanacakları beyan edilmektedir. 

[016.098]  Kuran okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.

Bu ayet sadece Kur'anı sesli olarak okumaya başlarken euzu besmele çekilmesini değil , okunarak anlaşılması noktasında meydana gelen yanlış okumaların izalesi veya böyle bir durum meydana gelmemesi için zihnin sadece Allah (c.c) ye has kılınmasını emretmektedir. Bu ayeti , özellikle tarih boyunca vahyi kendi hevalarına uydurmak için yapılan okumaları dikkate alarak okuduğumuzda, ayetin ne kadar önemli bir noktaya dikkat çektiği anlaşılacaktır. Her türlü ön yargıdan arınmış bir şekilde, sadece Allaha sığınarak okunan kitap bizleri doğru yola götürecektir.

[017.026-27]  Yakınına, düşküne, yolcuya hakkını ver; elindekileri saçıp savurma. Saçıp savuranlar, şüphesiz şeytanlarla kardeş olmuş olurlar; şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.

Ayet, kişinin elinde olan varlığın sadece kendisinin olmadığı , ihtiyacı olanların da bu varlıkta hak sahibi olduğu , bunun bilincinden uzak yapılan yanlış harcamaların Rabbine karşı nankör olan şeytanla kardeş olmak anlamına geldiğini vurgulamaktadır. 

[017.053]  İnanan kullarıma söyle, en güzel şekilde konuşsunlar. Doğrusu şeytan aralarını bozmak ister. Şeytan şüphesiz insanın apaçık düşmanıdır.

Bu ayet , iman edenlerin arasında her zaman bozgunculuk çıkarmak isteyen şeytanların , bu bozgunculuğu çıkarmak için , iman edenler arasındaki bazı sürtüşmeleri koz olarak kullanabilecekeri dikkat çekilerek , kimsenin eline böyle bir koz verilmemesi , bunun içinde iman edenlerin birbirleri ile söz ve davranış bakımından en güzel yollarla iletişim kurmaları emredilmektedir. 

 [018.063]  O da: «Bak sen! Kayalığa vardığımızda balığı unutmuştum. Bana onu hatırlamamı unutturan ancak şeytandır. Balık şaşılacak şekilde denizde yolunu tutup gitmiş» dedi.
 [012.042]  İkisinden, kurtulacağını sandığı kimseye Yusuf: «Efendinin yanında beni an» dedi. Ama şeytan efendisine onu hatırlatmayı unutturdu ve Yusuf bu yüzden daha birkaç yıl hapiste kaldı.

Bu iki ayette unutulmanın şeytana mal edilme sebebi , o kişilerin böyle bir unutmayı bilerek garez olsun diye yapmadıkları, bu yüzden herhangi bir sorumluluk altında tutulmayacaklarını göstermek içindir.

[019.044-45]  Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah'a âsi oldu.«Babacığım! Doğrusu sana Rahman katından bir azabın gelmesinden korkuyorum ki böylece şeytanın dostu olarak kalırsın.»

İbrahim (a.s) ın babasından talep ettiği şey , babasının Allah (c.c) dışında kulluk etmekte olduklarının şeytana kulluk demek olduğu ve şeytanın Allaha asi olduğu , dolayısı ile ona kulluk edenlerin de Allah a karşı asi olmak anlamına geldiği ve bu asilik cezasının ebedi Cehennem olduğu hatırlatılmaktadır. 

 [019.66-68] İnsan: «Ben öldüğümde mi diriltileceğim?» der.Bu insan kendisi önceden bir şey değilken onu yaratmış olduğumuzu hatırlamaz mi? Rabbine and olsun ki Biz onları mutlaka uydukları şeytanlarla beraber haşredeceğiz. Sonra cehennemin yanında diz çöktürerek hazır bulunduracağız.

Ahireti red eden bir düşünce temeline dayalı hayat tarzını empoze edenlerin şeytan olduklarını ifade eden ayet , bu şeytanlar ile bunlara inananların cehennem ile karşılık göreceklerinin beyan etmektedir. 


 [019.083]  Görmedin mi, biz gerçekten şeytanları, küfre sapanların üzerine gönderdik, onları tahrik edip kışkırtıyorlar.

 Ayet küfre sapanların bu amelleri işleme sebeblerinin , onların şeytanlar ile yakın temasta bulunmaları sebebi ile olduğunu beyan etmektedir. Ayeti ,kişinin küfre sapma konusunda herhangi bir iradede bulunmamasına rağmen sadece Allah (c.c) böyle istediği için şeytanların o kişiye musallat olduğu yönünde okumak yanlıştır. Allah (c.c) kullarına seçme özgürlüğü tanıyarak hangi yolda seçim yaptılarsa o yolu onlar için açmaktadır. 

 [021.81-82] Bereketli kıldığımız yere doğru, Süleyman'ın emriyle yürüyen şiddetli rüzgarı, onun buyruğuna verdik. Biz herşeyi biliyorduk.Dalgıçlık yapan ve bundan başka işler de gören şeytanlardan da onun buyruğu altına verdik. Onların hepsini gözetiyorduk.
 [038.035-37]  Süleyman: «Rabbim! Beni bağışla, bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver; Sen şüphesiz, daima bağışta bulunansın» dedi.Bunun üzerine ona rüzgârı müsahhar ettik, emriyle istediği yere yumuşacık cereyan ederdi Şeytanları da. Her bina ustasını ve dalgıcı da.

 Cin ve şeytanların Süleyman (a.s) ın emrine verilmesinin anlamı üzerinde müstakil bir başlık altında değerlendirme yapmaya çalışmıştık , kısaca söylemek gerekirse ; Süleyman (a.s) elinde büyük bir güç bulundurması nedeniyle her an için azgınlık yapma imkanı olanları dahi kontrol edebilecek bir yapıyı kurmuş bulunmaktaydı. Bu şeytanlar insan harici bir unsur olmayıp şeytanlaşmış insanlar olup her devir ve her ülke içinde bu türler bulunmakta olup asıl önemli noktanın bunları adil bir biçimde bertaraf etmek ve azgınlık yapmalarına müsade etmeyecek sosyal , ekonomik ve askeri yönden kuvvetli bir yapı oluşturmaktır.

[022.3-4]  İnsanlardan kimileri de Allah hakkında bilgisizce tartışır da her kaypak şeytanın ardına düşer. Onun hakkında şöyle yazılmıştır: O kendisini dost edinen kimseyi saptırır ve alevli azaba götürür.

Hacc. suresinin bu ayetlerini anlamak için aynı surenin 8. ayetinde " İnsanlardan kimi de vardır ki ne bir bilgiye, ne bir delile, ne de aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartışır." şeklindeki beyanı dikkate almak gereği vardır. Bu ayette, Allah hakkında konuşmak için gerekli olan bilgilerin, ayette "Hüden" ve "Kitabin münirin" olarak tavsif edilen bir kaynak tan gelen bilgiler ,yani "Kur'an" ışığında olması gerektiği , bu kitap baz alınmadan yapılan konuşmaların, şeytanın peşine takılmak olduğu ve şeytana uyan her kişininde sapıtacağı ve sonunun alevli azap olacağı beyan edilmektedir.

[022.52-53]  Senden önce gönderdiğimiz hiçbir resul ve nebi yoktur ki, birşeyi arzuladığı zaman, şeytan onun arzusuna vesvese karıştırmamış olsun. Fakat Allah, şeytanın attığını derhal iptal eder, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.Allah şeytanın karıştırdığını, kalblerinde hastalık bulunan ve kalbleri kaskatı olan kimseleri sınamayı vesile kılar. Zalimler şüphesiz derin bir ayrılık içindedirler.
[006.112]  Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak.

Bu ayetleri , tarih boyunca gelen elçilerin çağrılarına karşı en amansız bir biçimde karşı koymaya çalışan müşrikleri anlatan ayetleri hatırlayarak okuduğumuzda daha kolay anlamak mümkündür. Bu elçilere karşı gelme sebebini ins ve cin şeytanlarının o insanları iğva etmesi sonucu olduğu ve bu karşı gelişlerinin o müşriklerinin serbest iradelerini kullanarak yapıldığı yani bilerek ve isteyerek bir karşı çıkış olduğu beyan edilmektedir.

[024.021]  Ey İnananlar! Şeytana ayak uydurmayın. Kim şeytanın ardına takılırsa, bilsin ki, o, hayasızlığı ve fenalığı emreder. Allah'ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, hiçbiriniz ebediyen temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır. Allah işitir ve bilir.

Bu ayette , hayasızlığı ve kötülüğü yapmaya teşvik eden her kişi ve unsur "Şeytan" olarak vasıflandırılarak onlara ayak uydurulmaması emredilmektedir. Bu şeytanlardan kurtulmanın yegane yolu, Allah (c.c) nin rahmetine ve merhametine sığınmak olduğu vurgulanarak , temize çıkmanın yolunun ondan geçtiği vurgusu yapılmaktadır.

[025.027-9] O gün, zalim kimse ellerini ısırıp: «Keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene; keşke falancayı dost edinmeseydim. And olsun ki beni, bana gelen Kuran'dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor» der.

Bu ayetlerde , hesap gününden bir kesit sunularak , dünya hayatında resullerin yolunu takip etmeyerek , resullere düşman olan şeytanları dost edinerek Kur'an dan saptırılmış, böylece cehenneme girmeyi hak etmiş olan birisinin pişmanlıkları anlatılarak, böyle bir pişmanlık yaşamamak için , elçilerin yolunun izlenmesi , onlara düşman olan şeytanların dost edinilmemesi gerektiği hatırlatılmaktadır.

[027.023-24] Gerçekten, onlara (Sebe'lilere) hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım. Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru yolu bulamıyorlar.

Süleyman (a.s) kıssası içinde geçen bu ayetler , Sebe ülkesinin hükümdarı ve halkının Allah (c.c) dışındakilere secde ederek şirk işledikleri ve bu şirk'i işlemlerine sebebin "Şeytan" olduğu vurgulanmaktadır. Güneşe secde etmek şeklinde yapılan şirk'in bize dönük okumasını yaptığımızda , secde edilmesi , yani emirlerinin hayat içinde geçerli olması gereken yegane varlığın Allah (c.c) olması bunun dışında yapılan secdenin yani itaat uygulamalarının "Şeytan" iğvası olduğu belirtilmektedir. Sebe ülke halkının tapmış olduğu güneş objesinin bu günkü karşılığını , Allah (c.c) nin dışında kulluk edilen her türlü şirk unsuru olarak söyleyebiliriz.

[028.015-16]  Musa, halkının haberi olmadığı bir zamanda, şehre girdi. Biri kendi adamlarından, diğeri de düşmanı olan iki adamı döğüşür buldu. Kendi tarafından olan kimse, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Musa, onun düşmanına bir yumruk vurdu; ölümüne sebep oldu. «Bu şeytanin işidir; çünkü o apaçık, saptıran bir düşmandır» dedi.Ey Rabbim, doğrusu ben kendime yazık ettim, artık bağışlamanla benim suçumu ört! dedi. O da onu bağışladı. Gerçekten O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

 Musa (a.s) ın kavga eden iki kişiyi ayırmak için araya girmesi sonucu kazaen işlemiş olduğu cinayet için söylediği söz ve ardından tevbe etmesi , şeytan iğvası sonucu yapılmış bir işin ardından tevbe edilmesi gereğini , ve bu tevbenin kabul edileceğini haber vermektedir.

[029.038]  Ad ve Semud kavmini de. Bunu, oturdukları yerlerden anlamaktasınız. Şeytan kendilerine yaptıkları şeyleri güzel göstermişti de onları doğru yoldan alıkoymuştu. Halbuki kendileri bunu anlayacak durumda idiler.

Allah (c.c) nin helak ettiği kavimlerden olan Ad ve Semud'un helak olma sebebini hatırladığımızda , buna sebeb olanın bu yaptıklarını onlara süsleyerek güzel gösteren şeytan olduğu , halbuki onların bu yaptıklarının çirkin olduğunu bilmelerini sağlayan bilgilerin kendilerine geldiği halde, bunları kulak arkası ederek şeytanın peşine takıldıkları beyan edilmektedir.

[031.021]  Onlara, «Allah'ın indirdiğine uyun» denince: «Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız» derler. Ya şeytan, babalarını alevli ateşin azabına çağırmışsa?

Allah (c.c) nin kitabına davet edildiği halde red edenlerin büyük çoğunluğu bu gün dahi kendilerinin tabi olduğu kimselerin düşünce , söylem ve eylemlerinin kitaba uymasa bile onlar için belirleyici kaynak olduğu iddiasını dile getirmektedirler. Bu yolda gidenlerin düşüncelerini belirleyen unsurun , "Şeytan" olduğu belirtilerek bu yolun sonunun alevli azab olduğu hatırlatılmaktadır. 

 [034.20-21]  And olsun ki İblis, onlar hakkındaki görüşünü doğru çıkartmış; inananlardan bir topluluk dışında hepsi ona uymuşlardı.Oysa İblis'in onlar üzerinde bir nüfuzu yoktu; ama Biz ahirete inanan kimselerle ondan şüphede olanları, işte böylece ortaya koyarız. Rabbin her şeyi gözetip koruyandır.

 Bu ayetler , Sebe s. 15. ayetten itibaren başlayan bir konunun sonuç ayetleridir. Kendilerine verilen refaha karşılık şükür görevini yerine getirmeyerek nankörlük eden Sebe ülkesi halkının başına gelenlerin anlatıldığı ayetlerde, bu halkın bu sona uğramasının sebebinin İblis olduğu ve onun Adem kıssasındaki vaadlerinin Sebe halkı örneğinde nasıl pratize ettiği anlatılmaktadır. Kendilerine verilen nimete karşı nankörlük eden her kişi , ülke v.s İblisin onlara nankörlük yolunda yapmış olduğu iğva sonucunda bunları yaptıkları beyan edilmektedir.

[035.5-6]  Ey insanlar! Allah'ın vâdi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın! Şeytan şüphesiz sizin düşmanınızdır; siz de onu düşman tutun; o, kendi taraftarlarını, çılgın alevli cehennem yaranı olmaya çağırır.

Şeytan'ın insanları ateş yaranı etme yollarından birisi, onları Allah ile kandırmasıdır. Samiri karakterli insanların , Allah (c.c) nin dinine bir avuç doğru katarak , o doğruları yem mesabesinde kullanmaları sonucunda bir çok insan bunlara tabi olarak maalesef cehennem yaranı olmaktadır.

[036.059-61] Allah şöyle buyurur: Ey suçlular! Bugün  ayrılın. Ey insanoğulları! Ben size, şeytana tapmayın, o sizin için apaçık bir düşmandır, Bana kulluk edin, bu doğru yoldur, diye bildirmedim mi?

Yasin suresi ayetlerinde , dünya hayatında iken kendisine gelen bilgilere sırt çevirerek , şeytan ile arkadaş olan kimsenin, ahiretteki halinden bir kesit sunularak , yol yakınken elçiler ile gelen bilgileri dikkate alıp, kime kulluk edeceğimiz veya etmeyeceğimizi bilerek bir yaşam sürmemiz gereği hatırlatılmaktadır. 

[037.062-5]  «Sonuç olarak böylesi bir mutluluk mu iyidir, yoksa zakkum ağacı mı? Biz onu zalimler için bir dert ve azap yaptık. O öyle bir ağaçtır ki cehennemin ta dibinden çıkar. Meyveleri: sanki şeytanların başları!»

Saffat suresinin bu ayetlerinin öncesindeki cennet ile ilgili ayetlerden sonra bunlar buyurularak , tercihte bulunulması istenerek cehennemde sunulacak yiyeceğin kötülüğü "Şeytan başı" olarak betimlenmektedir. Böyle bir yiyecek henüz gözle görülmediği için çirkinliği dünya üzerinde bilinebilecek en çirkin şey olarak vasıflanan "Şeytan" olgusu ile tarif edilmektedir.

[038.041]  Kulumuz Eyyub'u da an o zaman Rabbine şöyle nida etmişti: «Bak bana, Meşekkat ve acı ile şeytan dokundu!»

Eyyub (a.s) ın , başına gelen durum için böyle bir ifade kullanmış olması , şeytan dan Allah (c.c) ye sığınmak gerektiği göz önüne alınarak düşünülmesi gerekmektedir. Hastalık bir nevi şeytan dokunuşu olarak bundan Allah (c.c) ye sığınmak nasıl olacaktır sorusunun cevabı , Allah (c.c) nin ayetleri dediğimiz zama aklımıza eğer kevni ayetler ile yapılan tedavi usullari geliyorsa bu ayeti anladık demektir. Eyyub (a.s)kendisine dokunan şey den tedavi usullerini kullanarak Allah (c.c) ye sığınmış ve eski haline dönmüştür.

[043.061-62] Hiç şüphesiz o (isa), kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan (kıyametten) yana hiç bir kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru olan yol budur.Sakın şeytan sizi bu yoldan alıkoymasın; şüphesiz o size apaçık bir düşmandır.

Bütün elçilerin ortak çağrısı , insanların dünya hayatındaki yaptıkları amellerin ahiret hayatında karşılarına çıkarak , yaptıklarına göre yerlerinin belli olacağını haber vermektir. Kişiler ahiret merkezli bir hayat tarzı sürdükleri müddetçe , dünya hayatında yaptıkları amelleri daha doğru yapmaya gayret edecek ve bu gayret en fazla şeytanları üzecektir. Şeytanlar bizleri bu yoldan çevirerek kendilerinin hayat tarzını taklit etmemizi için iğvaya kıyamete kadar devam edecek ve bu tehlikeyi Rabbimiz elçileri ile haber vermektedir.

[043.036]  Rahman olan Allah'ı anmayı görmezlikten gelene, yanından ayrılmayacak bir şeytanı arkadaş veririz.Şüphesiz onlar bunları yoldan alıkorlar, bunlar da doğru yola eriştiklerini sanırlar
Sonunda Bize gelince arkadaşına: «Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı, sen ne kötü arkadaş imişsin!» der. Nedametin bugün size hiç faydası dokunmaz; zira haksızlık etmiştiniz, şimdi azabda ortaksınız.

Yaşamını Allah (c.c) nin ona önerdikleri üzerine kurmayanlar , Allah (c.c) nin "Şeytan" olarak vasıfladığı kişi ve sistemler üzerine bir hayat kurarlar. Bu hayatları bitip , Allah (c.c) nin huzuruna geldikleri zaman , o şeytanlar ile birlikte haşroluncakları için birbirlerinden kaçacak yer arayacakları beyann edilerek böyle bir duruma düşülmemesi için önerilenlerin yapılması istenmektedir.

[047.24-25]  Bunlar Kuran'ı düşünmezler mi? Yoksa kalbleri kilitli midir? Gerçekten doğru yol kendilerine açıkça belli olduktan sonra gerisin geri küfre dönenlere şeytan, kötülüklerini güzel göstermiş ve onları uzun emellere düşürmüştür.

Kur'an doğru yola davet eden bir kitap olup , bu yolu red ederek küfre sapanlara şeytan onlara süsleyerek güzel göstermiş ve yaptıklarının hiç hesabını vermeyeceklerini onlara fısıldayarak sadece dünya hayatını hedefleyen bir hayat tarzını onlara iğva ederek ahirette ellerinin boş kalmasını sağlamıştır.

[058.009]  Ey inananlar! Gizli konuştuğunuz zaman, günah işlemeyi, düşmanlık etmeyi ve Peygambere karşı gelmeyi fısıldaşmayın; iyilik yapmak ve Allah'a karşı gelmekten sakınmayı konuşun; kıyamet günü huzurunda toplanacağınız Allah'tan sakının.Gizli konuşmalar şeytandandır. Bu iman edenleri üzmek içindir. Oysa şeytan, Allah'ın izni olmadıkça, müminlere hiçbir zarar veremez. Müminler Allah'a dayanıp güvensinler.

Kur'anın "Gizli konuşmak" olarak nitelediği usuller ile yapılan eylemlerin "Takva" temelli olması gerektiği , bunun dışında yapılan gizli işlerin şeytanlık olduğu hatırlatılarak bu amellerin terkedilmesi istenmektedir.

[058.14-19]Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.Allah, onlara çetin bir azap hazırlamıştır. İşledikleri şey ne kötüdür!  Malları ve çocukları, onlara, Allah katında bir fayda sağlamaz. Onlar cehennemliklerdir, orada temelli kalacaklardır.Allah, onların hepsini tekrar dirilttiği gün, size yemin ettikleri gibi O'na yemin ederler; kendilerine bir yarar sağlayacağını sanırlar. Dikkat edin; onlar şüphesiz yalancıdırlar. Şeytan onlara baskın gelip Allah'ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın taraftarlarıdır. İyi bilin ki; şeytanın taraftarları muhakkak hüsrana uğrayanların kendileridir.

Mücadele suresi içindeki bu ayetlerde münafıklardan bahsederek onların bu nifaklarına sebeb olan şeytanın onlara galip gelerek Allah'ı unutturduğu , şeytana taraftar olanların her zaman kayba uğrayacakları haber verilmektedir.

[059.016-17] Münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana «İnkâr et» der. İnsan inkâr edince de: Ben senden uzağım, çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım, der.İkisinin sonucu da, içinde temelli kalacakları ateş olacaktır. Zalimlerin cezası budur.

Haşr suresindeki bu ayetlerde , münafıkların durumu ele alınarak şeytan ile aynileştirilmekte ve insana inkar ettirdikten sonra onun arkasında durmadığı yani kaypak arkadaş misali onu yarıyolda bırakarak sattığı , bu şeytanların ve onlara uyanların ortak karargahlarının ateş olduğu beyan edilmektedir.

[026.210-3]  Kuran'ı şeytanlar indirmemiştir.Bu onlara düşmez, zaten güçleri de yetmez.Doğrusu onlar vahyi dinlemekten uzak tutulmuşlardır.«Şeytanların kime indiğini size haber vereyim mi?» de.Bunlar ona kulak verirler ve çoğu yalancılardır.
[081.025]  Bu Kuran, kovulmuş şeytanın sözü olamaz.

Kur'an hakkında ileri sürülen şüpheleri red etmeye yönelik olan bu ayetlerde , bu kitabın muhteviyatında ve nuzulünde şeytan etkisi gibi gibi bir durumun asla sözkonusu olmadığı beyan edilmektedir. Şeytanların kendilerine kulak verenlere indiği beyan edilerek , kendisine Kur'an inen "Şerefli Elçi" nin böyle bir kulak vermesi durumunun olmadığı haber verilmektedir.

Sonuç olarak ; Buraya kadar aldığımız ayetlere dikkat ettiğimizde , Adem kıssasındaki İblis adındaki şahsiyetin insanları yoldan çıkarmak için yapmayı vaad ettiklerinin hayat içinde nasıl pratize edilerek insanların yoldan çıkarıldığı anlatılmaktadır. "Şeytan" özel bir kişiliğin adı olmaktan çok belirli vasıflara haiz olanların genel bir adı olarak Kur'anda yerini bulmuştur. Bize düşen görev bu ayetleri rehber edinerek , düşmanımız olan "Şeytan" a karşı yenilmemenin yollarını hayat içinde pratize etmektir. 

                                EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

29 Eylül 2014 Pazartesi

Şeytan Kavramının İblis Üzerinden Müşahhaslaştırılarak Anlatılması

Şeytan kelimesi sözlükte; "uzaklaştı" anlamına gelen "şa-ta-ne" kökünden türemiştir. Bu kelime çerçevesinde yapılan anlatımlar, insan hayatını derinden etkileyen ve onun Cehennem ile cezalandırılmasına sebep olan bir durum meydana getirmesi açısından bakıldığında; Kur’an’ın odak kavramlarından biri olduğu görülür.

Kur’an’ın anlatım metodlarından birisi; vermek istediği mesajı görsel bir olay şekline sokarak anlatması olup, bu metodu  "Adem ve İblis" kıssasında görmekteyiz. Bu kıssayı sadece yaşandığı zaman ve mekan içinde değerlendirmeye kalktığımız zaman, verilmek istenen mesaj mâlesef güme giderek "kıssa içinde dönüp dolaşmak" tâbir ettiğimiz bir kısır döngü etrafından çıkılamayacaktır. Adem ve İblis kıssasının, öncelikle Kur’an’ın görselleştirerek anlatma uslubu içinde bir anlatım yapmış olduğu kavranarak okunması gerektiğini düşünmekteyiz.

İblis; Adem kıssasında ortaya çıkan bir aktör olup Şeytan adını almasına sebep olan olayın ve olay akabinde onun dili üzerinden yapılan anlatımların çok iyi okunarak, bu düşmanlığın nasıl ve ne şekilde cereyan ettiği ve bizlere karşı nasıl cereyen edeceği, Adem'in kandırılması sonucu başlarına gelenler ile kendimiz arasında ortak bir bağ kurmak gerekmektedir. 

Şeytan kavramının anlaşılması için; İblis karakteri üzerinden verilen mesajların dikkate alınmasının öncelikli olduğunu düşünmekteyiz. Bu konu ile ilgili ayetleri sıralayarak "Şeytanlaşma" sürecine giden yola nasıl ulaşıldığını görelim.

Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs (iblîse), ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirîn (kâfirîne).
[002.034] Hani meleklere: Adem'e secde edin demiştik de onlar hemen secde edivermişlerdi. Sadece iblis kaçınmış, büyüklük taslamış ve kafirlerden olmuştu.

BAKARA 34 ayetine baktığımız zaman, İblis'in secde etmeme sebebi "vestekbere" (büyüklenmek) olarak ifade edilmektedir. “EL-KEBİR"; Allah(c.c)’ın esmâsına dahil olan isimlerden biri olması sebebi ile İblis'in büyüklenmesi demek; Allah'ın isimlerinden birini üzerine almak istemesi anlamına gelmesi ve bu durumun şeytanlaşması yolunda atılmış bir adım olduğunu anlamaktayız.

Kur’an’da bu kelimenin Allah(c.c)’ın dışındakiler için kullanılmış olması; büyüklenmek sadece ve sadece Allah(c.c)’ın hakkı olmasına rağmen onun hakkını gasp etmek isteyenlerin, onun esmâsından rol çalmaya oynadıkları, dolayısı ile "ŞEYTAN" vasfını aldıkları anlaşılır.

1- Şeytanlaşmaya giden yol; "el-kebir" ismini, Allah(c.c)’ın dışında olan kişi, kurum, kuruluş v.s’nin sahiplenerek ilahlaşmaya çalışmasından yani "MÜSTEKBİR"leşmesinden geçer.

Kâle mâ meneake ellâ tescude iz emertuk(emertuke), kâle ene hayrun minh(minhu), halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn(tînin).
[007.012]  (Allah) Dedi: «Sana emrettiğimde, seni secde etmekten engelleyen neydi?» (İblis) Dedi ki: «Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.»

Kıssanın ARAF Suresi içindeki bölümüne baktığımız zaman; İblis'in secde etmeme gerekçesinin 12. ayet içinde kendisinin Adem'den hayırlı olduğu ve yaratılış farkını öne sürdüğü görülmektedir.

Allah(c.c)’ın yaratmış oldukları üzerinde yegâne hâkim olduğunu düşünecek olursak, onun kullarına "yapın" veya "yapmayın" şeklindeki bir emrinin, bu emre muhatap olanlar tarafından herhangi bir yoruma tabi tutularak red edilmesi yerine "işittik ve itaat ettik" denilerek kayıtsız şartsız yerine getirilme mecburiyeti vardır.

2- Şeytanlaşmaya giden yol; kendi yanından çıkardığı bir gerekçeye dayanarak, Allah(c.c)’ın ona karşı olan herhangi bir emrini geçersiz sayarak kendi doğrusunu Allah(c.c)'a sunmak.

Kâle lem ekun li escude li beşerin halaktehu min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin).
[015.033] Dedi ki: «Kuru bir çamurdan, sûretlenmiş bir balçıktan yaratmış olduğun bir insana ben secde etmek için olmadım.»

HİCR 33 ayetinde; secde etmeme gerekçesi olarak yaratılış gayesinin bu olmadığı gerekçesini ileri sürmektedir. Halbuki Allah(c.c) yarattıklarını sadece kendisine ibadet etmek için yarattığını beyan etmektedir. Allah'a ibadet demek; yaratılış amacına uygun ameller işlemek demek olduğuna göre, İblis bu amacı red ederek isyan edenlerden olmaktadır.

3- Şeytanlaşmaya giden yol; yaratılış amacının unutularak kulun kendisinin bir yaratılış amacı uydurması ve o amaç yolunda çaba sarfetmesi.

Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), kâle e escudu li men halakte tînâ(tînen).
[017.061]  Meleklere: «Adem'e secde edin» demiştik, İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o ise: «çamurdan yarattığına mı secde edeceğim?» demişti.

İSRÂ 61. ayette; diğer ayetlerde gördüğümüz, gerekçe olmadan resmen kafa tutar bir tavır ile emre karşı gelinmektedir. 

4- Şeytanlığa giden yol; yaratıcısını hiçe sayarak gerekçe bile göstermeye tenezzül etmeden ona kafa tutmak.

Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), kâne minel cinni fe feseka an emri rabbih(rabbihî), e fe tettehızûnehu ve zurriyyetehû evliyâe min dûnî ve hum lekum aduvv(aduvvun), bi'se liz zâlimîne bedelâ(bedelen). 
[018.050]  Hani meleklere: «Adem'e secde edin» demiştik; İblis'in dışında secde etmişlerdi. O cinlerden oldu, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır.  Zalimler için ne kadar kötü bir değiştirmedir.

KEHF 50 ayetinde; İblis'in secde etmeyerek "Fasık"lardan olduğu bildirilmektedir. Ayet içinde geçen bu kelimenin; Kur'an bütünlüğünde geçişleri dikkate alınarak bu kelime ile ifade edilen durumun ne olduğu ve bu duruma düşünlerin akıbeti öğrenilebilir.

5- Şeytanlığa giden yol; imân dairesine girmeyi kabul ettikten sonra, o dairenin dışında bir yol tutmak istemek (fısk).

Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), ebâ.
[020.116]  Hani biz meleklere: «Adem'e secde edin» demiştik, İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi, o, ayak diretmişti.

TAHA 116 ayetinde; İblis'in secde etmemesi "Ebaa" kelimesi ile ifade edilmektedir. Bu kelimeyi BAKARA ve HİCR Sureleri içinde anlatılan kıssada da görmekteyiz. Bu kelime, "aşırı derecede kendini uzak tutma, çekinme, ayak direme" anlamına gelmektedir.

6- Şeytanlığa giden yol; kendisine yaratıcısı tarafından verilen bir emre karşı ayak diretmek.

İllâ iblîs(iblîse), istekbere ve kâne minel kâfirîn(kâfirîne). 
[038.074]  Yalnız İblis secde etmedi. O büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.

BAKARA Suresi içindeki kıssada gördüğümüz “İstikbar" (büyüklenme) hali, SAD 74 ayetinde de karşımıza çıkmaktadır.

İblis'in secde etmeyerek "Şeytan" vasfını almasına sebep olan gerekçelerini özetleyecek olursak;

1- Allah'tan rol çalmaya çalışması,
2- Kendi yanından çıkardığı bir gerekçeye dayanarak Allah(c.c)’ın ona karşı olan herhangi bir emrini geçersiz sayarak kendi doğrusunu Allah(c.c)’a sunması,
3- Yaratılış amacının unutularak kulun kendisinin bir yaratılış amacı uydurması ve o amaç yolunda çaba sarfetmesi,
4- Yaratıcısını hiçe sayarak gerekçe bile göstermeye tenezzül etmeden ona kafa tutması,
5- İmân dairesine girmeyi kabul ettikten sonra o dairenin dışında bir yol tutmak istemek (fısk) olarak anlayabiliriz.

Burada İblis adlı bir varlık üzerinden müşahhaslaştırılan "Şeytan”lığın, yine onun üzerinden nasıl tezahür edebileceği kendi sözleri üzerinden bizlere hatırlatılarak beyan edilmektedir.

[007.016] İblis dedi ki: «Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!» dedi.

ARAF 16. ve 17. ayetlerde; kullarını nasıl saptırcağının haberini veren İblis, bu sözlerini nasıl pratiğe geçirdiğini, Adem ile eşini bulundukları makamdan çıkarılmalarına sebeb olarak göstermektedir. 

[7.20-22] Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi. «Doğrusu ben size öğüt verenlerdenim» diye ikisine yemin etti. Böylece onların yanılmalarını sağladı. Ağaçtan meyve tattıklarında kendilerine ayıp yerleri göründü, cennet yapraklarından oralarına örtmeğe koyuldular. Rableri onlara, «Ben sizi o ağaçtan menetmemiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim?» diye seslendi.

Adem ile eşine "size düşmandır" diyerek haber veren Allah(c.c)’ın bu haberi, Adem ve eşi tarafından unutulmuş ve Şeytan’ın onlara güzel sözler ile verdiği vesvesenin kurbanı olarak Şeytan’a uymuşlar ve sonucunda bulundukları makamdan çıkarılmışlardır.

[007.027] Ey Âdem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.
ARAF 16 ve 17 ayetlerinde saptırmanın nasıl olacağını, 20. ve 22. ayetler arası pratiğini bizlere göstererek bu tür taktiklerle bizim sapmamıza sebeb olacak her türlü unsurdan uzak durmamız öğütlenmektedir.

[004.117-121] Onlar Allah'ı bırakıp dişilere taparlar ve: «Elbette senin kullarından belli bir takımı alıp onları saptıracağım, onlara kuruntu kurduracağım, develerin kulaklarını yarmalarını emredeceğim, Allah'ın yarattığını değiştirmelerini emredeceğim» diyen, Allah'ın lanet ettiği azgın şeytana taparlar. Allah'ı bırakıp şeytanı dost edinen şüphesiz açıktan açığa kayba uğramıştır. (Şeytan) Onlara vaidler ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey va’detmez. Onların barınma yerleri cehennemdir, ondan kaçacak bir yer de bulamayacaklardır.

[015.039-40] «Rabbim! Beni saptırdığın için, and olsun ki yeryüzünde fenalıkları onlara güzel göstereceğim; halis kıldığın kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım» dedi.

[017.062-65] «Benden üstün kıldığını görüyor musun? Kıyamet gününe kadar beni ertelersen, and olsun ki, azı bir yana, onun soyunu kendi buyruğum altına alacağım» demişti. Demişti ki: «Git, onlardan kim sana uyarsa, şüphesiz sizin cezanız cehennemdir; eksiksiz bir ceza.» «Sesinle, gücünün yettiğini yerinden oynat, onlara karşı yaya ve atlılarınla haykırarak yürü, mallarına ve çocuklarına ortak ol, onlara vaadlerde bulun ama şeytan sadece onları aldatmak için vaadeder. Doğrusu Benim mümin kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin olamaz. Rabbin vekil olarak yeter.»

[020.120-122] Ama şeytan ona vesvese verip: «Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?» dedi. Nihayet ondan yediler. Bunun üzerine kendilerine ayıp yerleri göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye çalıştılar. (Bu suretle) Âdem Rabbine âsi olup yolunu şaşırdı. Sonra Rabbi onu seçkin kıldı; tevbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti.

[038.82-85]  (İblis): «Öyle ise yüceliğine yemin ederim ki, ben onların hepsini mutlaka aldatıp saptırırım. «Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç.» Allah buyurdu: «İşte bu doğru! Ben de şu hakikati söyleyeyim ki cehennemi, gerek senin cinsinden, gerek insanlardan sana uyanlarla dolduracağım.»

Şeytan kavramının, İblis ismi üzerinden müşahhaslaştırılarak bizlere anlatılması, bu ismin anlamı üzerinde durmayı gerektirdiğini düşünmekteyiz. Bu kelime; "aşırı ümitsizlikten kaynaklanan hüzün, keder, tasa" anlamındadır. Bu kelimenin türevleri Kur’an’da şu şekilde geçmektedir.

[030.012]  Kıyamet koptuğu gün suçlular umutsuz kalıverirler (yublisu).

[006.044]  Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık; kendilerine verilene sevinince ansızın onları yakaladık da umutsuz kalıverdiler (müblisune).

[023.077]  Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman ümitsiz kalıverdiler (müblisune).

[043.075]  Azaba hiç ara verilmez, onlar orada tamamen umutsuzdurlar (müblisune).

[030.049]  Oysa onlar, daha önce, üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi (müblisine).

Burada şöyle bir soru akla gelecektir; "Allah(c.c) adını «ümitsiz kalmış» olarak verdiği bir varlığı neden yaratmıştır? O varlık O’na «Ey Rabbim, beni neden ümitsiz bir varlık olarak yarattın?» diye sorsa ne cevap verirdi?"

Bu soruların sorulmasını gerektirebilecek durum, İblis adının ontolojik bir mahiyeti olduğundan yola çıkılarak sorulmuş sorulardır. Allah(c.c), Cennet veya Cehennem ile cezalandıracağı bir kulunu önceden Cehennemi garantilemiş olarak yaratmaz. Ona iki yol göstererek hangisine gideceği konusunda iradesine baskı yapmaz, sadece hangisine giderse o gittiği yolun neticesini ona haber verip tercihi kuluna bırakır.

İblis adı ile Adem'in karşısında olan şey ontolojik varlığı olan birisi olmayan, Şeytan amellerini işleyip, tevbe etmediği takdirde Ahiretteki sonunun "ümitsiz kalan" yani Cehennem’i hak eden her kişinin adıdır. Kelimenin geçtiği ayetlere dikkat edecek olursak; Cehennem’i hak edenler için kullanılmış olması, o hak edenlerin yapmış olduğu ameller ile Adem kıssası içinde geçen İblis isminin yaptığı ameller ortak olup hak ettikleri yerin neresi olacağı haber verilmektedir.

Şeytan kavramı; Kur’an’ın odak kavramlarından birisi olup, kulun yaratıcısına karşı olan kulluğunu engelleyen her şeye verilebilecek bir isimdir. İBRAHİM 22 ayeti bu iğvaları yapanların ve kapılanların hallerini tasvir eden bir çok ayetten biridir.

[014.022] İş bitince şeytan onlara şöyle diyecek: «Şüphesiz ki Allah size gerçek olanı vaad etti, ben de size vaad ettim, ama sonra caydım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi (küfür ve isyana) çağırdım, siz de geldiniz. O halde beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Ben, önceden beni Allah'a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim.» Doğrusu zalimler için acı bir azab vardır!.

ENFAL 48 ayeti; onun insanı kandırma yolunu Bedir harbi örneğinde vererek bizlere anlatmaktadır.

[008.048]  Şeytan onlara işlediklerini güzel gösterdi ve «Bugün insanlardan sizi yenecek kimse yoktur; doğrusu ben de size yardımcıyım» dedi. İki ordu karşılaşınca da, geri dönüp, «Benim sizinle ilgim yok; doğrusu sizin görmediğinizi ben görüyorum ve şüphesiz Allah'tan korkuyorum, Allah'ın azabı şiddetlidir» dedi.

Adem ve İblis kıssasındaki yukarda verilen ayetlere tekrar göz atacak olursak; Şeytan’ın insanlara vaadler vererek aldatacağını söylediği görülür. Bedir harbindeki Müşrik tarafa böyle bir vaadde bulunarak onları Müslümanların üzerine kışkırtmış, fakat Şeytanın kışkırttığı bu ordu darmadağın olmuştu. Bunu yaparken Müşrik ordusunun karşısına etten kemikten oluşan canlı biri olarak çıkmamış, onlara vesvese yolu ile Adem ile eşine yaptığını tekrarlamıştır. Geri dönüp söylediklerinin bizlere yönelik mesajının şu şekilde okunması gerektiğini düşünmekteyiz; "Ey insanlar, size vaadler vererek yaptığınızı güzel gösteren Şeytan, bu amacına ulaştıktan sonra sizi aldatmış olduğunu kendisi itiraf etmektedir. Siz aklınızı kullanın, kendinizi Şeytan’a kullandırarak yarın kıyamet günü cehennem ile cezalandırılmayın".

Sonuç olarak; Kur’an’ın bir çok ayetinde bize düşman olduğu beyan edilen Şeytan'ın bizi nasıl bir yolla kandırabileceği, Adem ve İblis kıssası olarak görselleştirilmiştir. Şeytan, İblis ismi üzerinden müşahhaslaştırılarak muhatapların zihninde kalıcılık sağlaması ve daha uzun yer etmesi amacı sağlanmaya çalışılmıştır. Adem ve İblis kıssası olarak Kur’an'ın yedi ayrı Suresi’nde anlatılan bu kıssadaki baş rol kahramanları, kıyamete kadar gelecek olan insanların başlarından geçecek olan bir kıssa olup, bu kıssada bir kısım insan Adem rolünde, bir kısım insan Şeytan rolünde olacaktır.

Adem rolündekiler hayatlarının herhangi bir anında Şeytan’a uyup hata yapabilirler. Eğer hatasını anlayıp tevbe edip dönerlerse Adem olarak kalırlar, hata edip hatada İblis gibi ısrar ederlerse onlar da kendilerini ayartan Şeytan’ın ordusunun bir neferi olarak hep birlikte Cehennemi boylarlar.

Bu kıssada şahısların kimliklerinden çok, kimlikler üzerinden verilmek istenen mesajın okunmaya çalışılması gerektiğini, özellikle İblis adı ile anlatılanın kim olduğundan çok, insan üzerindeki düşmanlık planlarının okunması ve bu tür düşmanlıkları yapanların ortak adının "Şeytan" olduğu, bu Şeytanların ve onların yardakçılarının kıyamet günü "Müblisin"den yani ümidi kesenlerden olacağının bizlere anlatılmış olduğu bilinmelidir. Bize düşen vazife; Şeytan’ı sadece Kur'an içinde anlatılan Adem ve İblis kıssası içinde değil, hayatımıza yön vermek isteyen Müstekbirler’de arayarak, onların düşmanlıklarına karşı gerekli hazırlıkları yapmaktır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH(C.C) BİLİR

16 Mart 2014 Pazar

Şeytan Cennete Nasıl Girdi ?

Adem ve iblis kıssası Kur'an da 7 adet sure içinde anlatılan bir kıssa olup, sadece yaşandığı zaman ve mekan açısından değerlendirilmeye tabi tutulduğu, Kur'an muhataplarına nasıl bir mesaj içeriyor? sorusunun cevabı aranmadığı müddetçe sorulan soruların cevabını doğru olarak almakta sıkıntıların çıkması kaçınılmazdır. Bu yazımızda ele almaya çalışacağımız konu kıssanın yaşandığı zaman ve mekan içinde okunmaya çalışılıp mesajının ne olduğu düşünülmeden sorulmuş sorulardan biri olan şeytanın cennete nasıl girdiği konusudur. 

Kıssayı önce kısaca hatırlayalım; Allah cc Adem'i yaratmış ve bütün Meleklere onun için secde etmelerini emretmiş ve İblis secde etmeyerek kafirlerden olmuş ve huzurdan kovulmuştu. Bunun üzerine Allah cc ye Cennet'e yerleştirmiş ve onlara sadece oradaki bir ağaca yaklaşmamalarını emretmiştir. Şeytan Adem ile eşine vesvese vererek onların Cennet'ten çıkmalarına sebeb olmuştur. Kıssa ile ilgili yorumlara baktığımızda Şeytan'ın cennete nasıl girdiği ve onları nasıl isyana teşvik ettiği sorusu sorulmuş farklı cevaplar verilerek sorunun cevabı aranmaya çalışılmıştır. 

Bu sorunun cevabını bulmak için önce Şeytan'ın nasıl bir varlık olduğunun cevabını bulmak zorundayız, bu cevabı bulmak için kur'anın anlatım uslublarından olan temsili anlatım uslubunu anlamak zorundayız. 

Adem ve iblis kıssası'nın yaşandığı zaman ve mekan açısından gaybi bir durum arzettiği malumdur. Kur'anın anlattığı diğer kıssalar gibi zaman ve mekan olgusu bu kıssada görülmez. Görsel anlatım metodu muhataplara verilmek istenen mesajın zihinlerde kalıcı olmasını ve anlamayı kolaylaştırma açısından kullanılan bir metod olup kur'anında pek çok yerde kullandığı bir metod'tur. 

Önce iblis sonra Şeytan adı ile anılan varlığın bizler için önemli olan yönü onun ontolojisi  yani var olup olmadığı değil bizleri vesvese yolu ile saptırmasının Adem as üzerinden görsel bir metod ile anlatılması mesajının iyice kavranması olmalıdır.

Bu kıssayı'da görselleştirilerek anlatım metodu'nun kullanılmış olmasını düşünerek okumak, verilmek istenen mesajın ne olabileceği şeklinde bir sorunun cevabını aramak durumundayız. Allah cc ile şeytan  arasında geçen konuşmaları birebir yaşanmışlığı içinde anlamaya kalkmaktan ziyade şeytan'ın insana nasıl oyunlar oynayacağının bilgisi olarak şeklinde kıssayı okumak gerekmektedir. 

Adem ve iblis kıssası yaşanmış bitmiş bir kıssa değil kıyamete kadar dünyaya gelen her insanın yaşadığı bir kıssa olup bizlerin kıssası olduğu özellikle araf s. 11 . de "andolsun sizi yarattık, size suret verdik sonra meleklere Adem' secde edin dedik" şeklindeki cümleden anlamaktayız. Özellikle kıssanın araf suresindeki anlatımları bu kıssanın bütün insanların kıssası olduğunun çok veciz bir anlatımıdır.

[007.020]  Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi.
[020.120]  Ama şeytan ona vesvese verip: «Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?» dedi. 

Bu iki ayete dikkat edecek olursak şeytanın vesvese ile onların ayağını kaydırması anlatılmakta olup gözle görünen 3. bir şahıs olarak Adem ile eşinin karşısına çıkması şeklinde bir durum söz konusu değildir. Vesvese kelimesi ; "kalpte meydana gelen şüphe tereddüt vehim" anlamında kullanılan bir kelimedir. Şeytan vesvese ile yani kalplerinde şüphe ve tereddüt doğurarak Adem ile eşini bu şekilde ayartmıştır. Şeytan Adem'e yukardaki sözleri söylerken Adem tarafından ona herhangi bir karşılık verilmemesi şeytanın Adem ile eşinin karşısına gözle görünür bir varlık olarak çıkmadığının bir delili olarak düşünülebilir. 

Şeytan'ın Cennet'e nasıl girdiği konusu aslında Adem ile eşinin konulduğu söylenen Cennet'in Allah cc nin mü'minlere vaad ettiği ahirette'ki cennet zannedilmesi sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Halbuki kıssanın mesajını anlamak için bu Cennet'in nerede olduğu konusu çok fazla bir önem arz etmemektedir.

Adem ile iblis kıssasında Şeytan'ın Adem'den daha fazla sahnede görünmesi ve onunla ilgili anlatımların daha fazla olması kıssanın mesajının şeytan denilen olgu'nun bizler için kıyamete kadar sürecek olan bir düşmanlığı olması ve bizimde onun düşmanlığına karşı almamız gereken tedbirlerin neler olduğunun bilgilerinin verilmesidir.

Kıssa'da önce "İblis" adı ile anılan sonra şeytan adı ile anılmaya başlaması şeytan kelimesinin daha genel bir kullanımı olduğu sadece iblis'in bu işi üstlenmediği onun iğvasına kapılıp insanı hak yoldan ayırmaya çalışan her kişi , kurum vs. onun askeri olan herkesin şeytan vasfını alabileceğini unutulmamalıdır. 

Sonuç olarak; Adem ile eşini ayartarak onların Cennet'ten kovulmasına sebeb olan Şeytan'ın oraya nasıl girdiği konusu kıssanın mesaj içerikli okunmaması neticesinde akla gelen sorulardan olup , kıssa ile ilgili ayetlerde okuduğumuz gibi Adem ile eşinin karşısına gözle görünen bir varlık şeklinde değil onlara vesvese vererek onların ayağını kaydırmıştır. Şeytan adı anılan olgu bizlere bu şekilde kıyamete kadar vesvese vererek bizi haktan saptırmak için elinden geleni ardına koymayacak olup bizlerinde ona dost olmamak için Allah cc nin bizlere indirmiş olduğu vahiyde ondan korunma yollarını öğrenip hayatımızda tatbik etmemiz gerekmektedir.

                                                EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.


5 Aralık 2011 Pazartesi

ADEM- İBLİS - ŞEYTAN

Kur'anda adem ve iblis kıssası içinde geçenlerin sadece o an yaşanmış bir olay olmadığı, ademoğullarının kıyamete kadar yaşayacakları olayın anlatımı olduğu herkesin malumudur. Kur'an kıssaları etrafında ortaya konulmaya çalışılan bazı modernist düşünceler kıssanın vermek istediği mesajın aksine kıssadaki şahsiyetlerin kimliği etrafında  ve özellikle "iblisin" kimliği etrafında yoğunlaşarak onun ontolojik varlığı etrafında dönüp dolaşarak  iblisin şahsında, şeytanlaşmanın kişiyi nasıl bir sona götüreceği konusu maalesef göz ardı edilmiştir. 

Ademin ontolojik varlığı ne kadar gerçekse iblisin ontolojik varlğıda o kadar gerçektir, çünkü "adem" ve "iblis" kıyamete kadar yaşayacak olan iki prototip   şahsiyettir ademin varlığı "ademoğulları" kimliği altında, iblisin varlığıda "şeytan" kimliği altında hayatiyetini devam ettirmektedir. Adem ve iblis kıssası kur'anda 7 yerde geçmektedir,kur'anda geçen yerlerdeki ibareler ayrı olmasına rağmen 7 yerde geçen ortak özellik iblisin secde etmemesidir.Aynı kıssadaki olayların farklı ibarelerle anlatılıp iblisin secde etmemesinin bütün kıssalardaki ortak nokta olmasının mesajı  iblisi işaret etmesi olmasının bizim için kıssanın bakılması gereken en önemli bölümüdür. 


Tefsirlerde ademin yaratılmış olduğu cennetin, bu kelimenin sözlük anlamı şekli ile kullanıldığı bazı ayetlerden hareketle dünyadaki bir bahçemi, yoksa ahirette mü'minlere amellerinin karşılığı olarak vaad edilen cennetmi olduğu konusu tartışılmış ve hala tartışılmaktadır. Bu tartışma kıssanın ana mesajını anlama konusunda bizleri pek fazla ilgilendiren konu değildir . Ademin yaratıldığı ve ikamet etmesi için yerleştirilen cennetten bizim anlamamız gereken şey yaratılan her insanın fıtratına yüklenen bilgi (araf . 172-173) doğrultusunda hareket edip Allah cc nin emirlerini riayet ettiği müddetçe vaad edilen cennetlerin ashabından olduğu, şeytanın vesvesine uyup emirlere aykırı hareket edenlerin ise bu cennetlerden kovulacağıdır. 

Burada adem ile iblisin arasındaki bir fark dikkatimizi çekmelidir, iblis "ademe secde et" emrine karşı gelmiş ve ayak diretmiş, adem de "şu ağaca yaklaşmayın "emrine karşı gelmiş ancak tevbe etmiş ve tevbesi kabul edilmiş ve "iblislerden" (ümidi kesenlerden) olmaktan kurtulmuştur, aynı şekilde kıyamete kadar her insan yaptığı günahları yüzünden tevbe ettiği takdirde ümidi kesenlerden olmaktan kurtulup Allahın rahmetine nail olacaktır.


"ADEM", Allah cc nin yeryüzünde yarattığı ilk insanın adıdır onu yaratınca meleklere ademe secde etme emrini vermiş fakat "iblis bundan kaçınıp  kafirlerden olmuş ve Allah cc tarafından kovulmuş , bunun ardından kıyamete kadar kendisine süre verilerek kendisine uyanlar ile birlikte insanları azdırma görevini yüklenerek "şeytan" olarak adlandırılmıştır. "İblis" kelimesi bu kıssanın haricinde başka ayetlerdede geçmekte ve "iblis" olmanın ne anlama geldiği konusuna bir açıklık kazandırmaktadır,kıyamet günü Allahın rahmetinden uzak kalacak olanlar "iblis" in şahsında müşahhaslaştırılarak anlatılmaktadır. 

----030.012 Kıyamet koptuğu gün suçlular umutsuz ( yublisu)kalıverirler
----006.044 Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık; kendilerine verilene sevinince ansızın onları yakaladık da umutsuz (yublisune) kalıverdiler.
----023.077 Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman ümitsiz(yublisune) kalıverdiler.
----043.075 Azaba hiç ara verilmez, onlar orada tamamen umutsuzdurlar.(yublisune)
----030.049 Oysa onlar, daha önce, üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi. (müblisine)

İblis , şeytan vasfını aldıktan sonra Allah cc nin kullarını ne şekilde azdıracağını kur'an bize onun kendi lisanı üzerinden haber verir.

 ----004.117-118-119-120- Onlar (müşrikler) O'nu bırakıp yalnızca bir takım dişilerden (dişi isimli tanrılardan) istiyorlar, ancak inatçı şeytandan dilekte bulunuyorlar.Allah onu (şeytanı) lânetlemiş; o da: «Yemin ederim ki, kullarından belli bir pay edineceğim» demiştir.«Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara boğacağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar (putlar için nişanlayacaklar), şüphesiz onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler» (dedi). Kim Allah'ı bırakır da şeytanı dost edinirse elbette apaçık bir ziyana düşmüştür.Şeytan onlara vadediyor, onları kuruntulara düşürüyor, ancak aldatmak için vaadde bulunuyor.

----007.016-17 İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.«Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!» dedi.

----034.020-21 And olsun ki İblis, onlar hakkındaki görüşünü doğru çıkartmış; inananlardan bir topluluk dışında hepsi ona uymuşlardı. Oysa İblis'in onlar üzerinde bir nüfuzu yoktu; ama Biz ahirete inanan kimselerle ondan şüphede olanları, işte böylece ortaya koyarız. Rabbin her şeyi gözetip koruyandır.

----007.020Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: «Rabbinizin sizi bu ağaçtan menetmesi melek olmanız veya burada temelli kalmanızı önlemek içindir.

----008.048-Şeytan onlara işlediklerini güzel gösterdi ve «Bugün insanlardan sizi yenecek kimse yoktur; doğrusu ben de size yardımcıyım» dedi. İki ordu karşılaşınca da, geri dönüp, «Benim sizinle ilgim yok; doğrusu sizin görmediğinizi ben görüyorum ve şüphesiz Allah'tan korkuyorum, Allah'ın azabı şiddetlidir» dedi.

----016.063 Allah'a and olsun ki, senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Şeytan yaptıklarını onlara hep güzel gösterdi. Bugün de dostları odur. Onlara can yakıcı azap vardır.

----020.120-121-122- Ama şeytan ona vesvese verip: «Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?» dedi.Bunun üzerine ikisi de o ağacın meyvesinden yedi, ayıp yerleri görünüverdi. Cennet yapraklarıyla örtünmeye koyuldular. Adem, Rabbine baş kaldırdı ve yolunu şaşırdı.Rabbi yine de onu seçip tevbesini kabul etti, ona doğru yolu gösterdi.

----031.033 Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Babanın oğlu, oğulun da babası için bir şey ödeyemeyeceği günden korkun. Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. Allah'ın affına güvendirerek şeytan sizi ayartmasın.

----035-5-6 Ey insanlar! Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir; dünya hayatı sizi aldatmasın. Allah'ın affına güvendirerek şeytan sizi ayartmasın.Şeytan şüphesiz sizin düşmanınızdır; siz de onu düşman tutun; o, kendi taraftarlarını, çılgın alevli cehennem yaranı olmaya çağırır.

----059.016 Münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana «İnkâr et» der. İnsan inkâr edince de: Ben senden uzağım, çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım, der.

İblis ve yandaşlarının hesap günündeki durumlarıda ayetlerde şöyle anlatılır.


 ----014.022 İş olup bitince, şeytan: «Doğrusu Allah size gerçeği söz vermişti. Ben de size söz verdim ama, sonra caydım; esasen sizi zorlayacak bir nüfuzum yoktu; sadece çağırdım, siz de geldiniz. O halde, beni değil kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Beni Allah'a ortak koşmanızı daha önce kabul etmemiştim; doğrusu zalimlere can yakan bir azap vardır» der.

----026.091-102Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir.Onlara, «Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?» denilir.Arkasından onlar da, o azgınlar da ve topyekün İblis ordusu da cehenneme fırlatılır. Orada birbirleri ile çekişerek: «Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak» derler.

----037.022 -36-Zulmetmiş olanları ve onların eşlerini toplayın. Onların taptıklarını da;Allah'tan başka (taptıklarını) ; artık onları cehennemin yoluna yöneltip götürün.» Durdurun onları, çünkü onlar sorguya çekileceklerdir. Ne oldu size, neden birbirinize yardım etmiyorsunuz?Hayır. Bugün onlar (zelilâne bir halde) teslimiyette buIunmuş kimselerdir. Ve onların bazıları bazılarına yönelerek muhasemede bulunurlar.İleri gelenlerine: «Doğrusu siz bize sureti hakdan görünürdünüz» derler.Onlar da şöyle derler: «Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz.»«Bizim sizin üzerinizde zorlayıcı hiç bir gücümüz yoktu; hayır, siz (kendiniz) azgın bir kavimdiniz.»Bu sebeple, Rabbimizin sözü aleyhimizde gerçekleşti. şüphesiz azabı tadacağız.»«Sizi biz azdırmıştık, çünkü kendimiz azgındık».O gün hepsi azabda birleşirler.Doğrusu suçlulara böyle yaparız.Çünkü onlara: Allah'tan başka tanrı yoktur, denildiği zaman kibirle direnirlerdi.Deli bir şair yüzünden tanrılarımızı mı bırakalım?» derlerdi.

Tefsirlerde tartışılan konulardan bir taneside adem ve eşine yaklaşmamaları emredilen ağacın mahiyeti hakkındadır ,"israiliyyat" dediğimiz bilgi kirliliği o ağacın cinsini öne çıkarıp maksadı öteleyerek, bahsedilen ağacın bizlerede  yasak edilen ve yaklaşmamamız emredilen günahların bir simgesi olduğu konusunu gündeme getirmemiştir. Buhari ve müslimde rivayet edilen,"havva olmasaydı hiç bir kadın kocasına ihanet etmezdi" şeklindeki bir sözün, kaynağı tevrat olan israiliyyat türü uydurmalardan olduğuda bir gerçektir , çünkü kur'ana baktığımız zaman ademin eşinin adından ve ademe ihanetinden bahsedilmez. 

"İBLİS" kovulduktan sonra "şeytan " olarak vasıflandırılmış ve şeytanın insana düşman olduğu ve insanında ona düşman olması kur'anda önemli bir yer tutan sayıdaki ayetlerde hatırlatılarak ona uyulmaması emredilmiştir. Kur'an kıssalarının bir özelliği olan "müşahhaslaştırarak anlatma" yani olayları gerçek kişiler üzerinden görsel yollu olarak anlatma uslubu muhataplarının, verilmek istenen mesajı daha kolay ve net olarak anlamasını sağlamak amaçlıdır. Adem ve iblis kıssasıda bu şekilde anlatılan kıssalardandır.  


"ADEM" ve "İBLİS" kıyamete kadar gelecek olan insan tipinin iki prototipidir,( tabiki iblisin insan olduğu iddiasında değiliz ,ancak iblisin iğvasına kapılıp "insan şeytanları" şeklinde vasıflanan insan tipleridir kastımız)"ŞEYTAN" vasfını alan iblis ve yandaşları kıyamete kadar " ADEMOĞLU" üzerinde çeşitli oyunlarla onu yoldan çıkrmaya çalışacaklardır. Bize bunun kıssa yollu anlatımındaki gaye Allahın vaadinin gerçek olduğunun görsel olarak anlatımıdır. Şeytanın "insanların yeniden dirileceği güne kadar  mühlet istemesi" o günün hak olduğunun bir tescili olup ,Allahın emrine isyan veya itaat eden bir kulun uğrayacağı akıbet bizlere iblisin şahsında  canlı olarak gösterilmektedir. 

Burada, canlı olarak gösterilme konusu üzerinde biraz durmak istiyoruz, çünkü bir kişi kalkıp , " iyi ama bu kıssa yaşanırken bir orada değildikki" şeklinde bir düşünceye sahip olabilir. Allah cc nin kitabı olan kur'anı kerimin bizlere verdiği bir habere bizler o kitaba iman eden mü'minler olarak gözümüz ile şahid olmuşcasına iman etmek durumunda olmamız gerekir. Kur'an kıssalarında anlatılan olaylar Allah cc nin bizlere gaybi haber olarak verdiği, yeniden diriliş,cennet,cehennem gibi haberlerin hak ve gerçek olduğunun dünyada iken bizlere gösterilen bir delilidir. 

Kendilerine gönderilen resulleri inkar ederek helak edilen toplumların kıssalarındak, onların helak edilmeleri veya o resule iman eden mü'minlerin kurtarılmaları şeklinde sona eren bir kıssadan bizlere düşen hisse, Allahın kitabına iman eden veya inkar eden bir kişiye vaad ettiği cennet veya cehennemin hak olduğunun dünya gözü ile gösterilmesi ve helak edilen kavimlerin kıssalarının kur'anda yer alarak kıyamete kadar gelecek insanların akıllarında kalması amaçlıdır.  


Şeytan, babamız ademi kandırdığı gibi bizleride, ayetlerde verilen yollarla kandırmaya çalışacağını ve bize vaad edilen cennetten ayağımızı kaydırmak için elinden geleni ardına koymayacağını bildirmekte, kıyamet günü ise ayetlerde gördüğümüz gibi ,yandaşlarını ayartmak için yalan söylediğini itiraf edecektir. Rabbimiz kullarına olan rahmeti dolayısı ile bizlere kıyamet günü olacak olayları bildirerek şeytana ayak uydurmamamızı emretmektedir.  


                     EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.