müşahhaslaştırılarak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
müşahhaslaştırılarak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Eylül 2014 Pazartesi

Şeytan Kavramının İblis Üzerinden Müşahhaslaştırılarak Anlatılması

Şeytan kelimesi sözlükte; "uzaklaştı" anlamına gelen "şa-ta-ne" kökünden türemiştir. Bu kelime çerçevesinde yapılan anlatımlar, insan hayatını derinden etkileyen ve onun Cehennem ile cezalandırılmasına sebep olan bir durum meydana getirmesi açısından bakıldığında; Kur’an’ın odak kavramlarından biri olduğu görülür.

Kur’an’ın anlatım metodlarından birisi; vermek istediği mesajı görsel bir olay şekline sokarak anlatması olup, bu metodu  "Adem ve İblis" kıssasında görmekteyiz. Bu kıssayı sadece yaşandığı zaman ve mekan içinde değerlendirmeye kalktığımız zaman, verilmek istenen mesaj mâlesef güme giderek "kıssa içinde dönüp dolaşmak" tâbir ettiğimiz bir kısır döngü etrafından çıkılamayacaktır. Adem ve İblis kıssasının, öncelikle Kur’an’ın görselleştirerek anlatma uslubu içinde bir anlatım yapmış olduğu kavranarak okunması gerektiğini düşünmekteyiz.

İblis; Adem kıssasında ortaya çıkan bir aktör olup Şeytan adını almasına sebep olan olayın ve olay akabinde onun dili üzerinden yapılan anlatımların çok iyi okunarak, bu düşmanlığın nasıl ve ne şekilde cereyan ettiği ve bizlere karşı nasıl cereyen edeceği, Adem'in kandırılması sonucu başlarına gelenler ile kendimiz arasında ortak bir bağ kurmak gerekmektedir. 

Şeytan kavramının anlaşılması için; İblis karakteri üzerinden verilen mesajların dikkate alınmasının öncelikli olduğunu düşünmekteyiz. Bu konu ile ilgili ayetleri sıralayarak "Şeytanlaşma" sürecine giden yola nasıl ulaşıldığını görelim.

Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs (iblîse), ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirîn (kâfirîne).
[002.034] Hani meleklere: Adem'e secde edin demiştik de onlar hemen secde edivermişlerdi. Sadece iblis kaçınmış, büyüklük taslamış ve kafirlerden olmuştu.

BAKARA 34 ayetine baktığımız zaman, İblis'in secde etmeme sebebi "vestekbere" (büyüklenmek) olarak ifade edilmektedir. “EL-KEBİR"; Allah(c.c)’ın esmâsına dahil olan isimlerden biri olması sebebi ile İblis'in büyüklenmesi demek; Allah'ın isimlerinden birini üzerine almak istemesi anlamına gelmesi ve bu durumun şeytanlaşması yolunda atılmış bir adım olduğunu anlamaktayız.

Kur’an’da bu kelimenin Allah(c.c)’ın dışındakiler için kullanılmış olması; büyüklenmek sadece ve sadece Allah(c.c)’ın hakkı olmasına rağmen onun hakkını gasp etmek isteyenlerin, onun esmâsından rol çalmaya oynadıkları, dolayısı ile "ŞEYTAN" vasfını aldıkları anlaşılır.

1- Şeytanlaşmaya giden yol; "el-kebir" ismini, Allah(c.c)’ın dışında olan kişi, kurum, kuruluş v.s’nin sahiplenerek ilahlaşmaya çalışmasından yani "MÜSTEKBİR"leşmesinden geçer.

Kâle mâ meneake ellâ tescude iz emertuk(emertuke), kâle ene hayrun minh(minhu), halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn(tînin).
[007.012]  (Allah) Dedi: «Sana emrettiğimde, seni secde etmekten engelleyen neydi?» (İblis) Dedi ki: «Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.»

Kıssanın ARAF Suresi içindeki bölümüne baktığımız zaman; İblis'in secde etmeme gerekçesinin 12. ayet içinde kendisinin Adem'den hayırlı olduğu ve yaratılış farkını öne sürdüğü görülmektedir.

Allah(c.c)’ın yaratmış oldukları üzerinde yegâne hâkim olduğunu düşünecek olursak, onun kullarına "yapın" veya "yapmayın" şeklindeki bir emrinin, bu emre muhatap olanlar tarafından herhangi bir yoruma tabi tutularak red edilmesi yerine "işittik ve itaat ettik" denilerek kayıtsız şartsız yerine getirilme mecburiyeti vardır.

2- Şeytanlaşmaya giden yol; kendi yanından çıkardığı bir gerekçeye dayanarak, Allah(c.c)’ın ona karşı olan herhangi bir emrini geçersiz sayarak kendi doğrusunu Allah(c.c)'a sunmak.

Kâle lem ekun li escude li beşerin halaktehu min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin).
[015.033] Dedi ki: «Kuru bir çamurdan, sûretlenmiş bir balçıktan yaratmış olduğun bir insana ben secde etmek için olmadım.»

HİCR 33 ayetinde; secde etmeme gerekçesi olarak yaratılış gayesinin bu olmadığı gerekçesini ileri sürmektedir. Halbuki Allah(c.c) yarattıklarını sadece kendisine ibadet etmek için yarattığını beyan etmektedir. Allah'a ibadet demek; yaratılış amacına uygun ameller işlemek demek olduğuna göre, İblis bu amacı red ederek isyan edenlerden olmaktadır.

3- Şeytanlaşmaya giden yol; yaratılış amacının unutularak kulun kendisinin bir yaratılış amacı uydurması ve o amaç yolunda çaba sarfetmesi.

Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), kâle e escudu li men halakte tînâ(tînen).
[017.061]  Meleklere: «Adem'e secde edin» demiştik, İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o ise: «çamurdan yarattığına mı secde edeceğim?» demişti.

İSRÂ 61. ayette; diğer ayetlerde gördüğümüz, gerekçe olmadan resmen kafa tutar bir tavır ile emre karşı gelinmektedir. 

4- Şeytanlığa giden yol; yaratıcısını hiçe sayarak gerekçe bile göstermeye tenezzül etmeden ona kafa tutmak.

Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), kâne minel cinni fe feseka an emri rabbih(rabbihî), e fe tettehızûnehu ve zurriyyetehû evliyâe min dûnî ve hum lekum aduvv(aduvvun), bi'se liz zâlimîne bedelâ(bedelen). 
[018.050]  Hani meleklere: «Adem'e secde edin» demiştik; İblis'in dışında secde etmişlerdi. O cinlerden oldu, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır.  Zalimler için ne kadar kötü bir değiştirmedir.

KEHF 50 ayetinde; İblis'in secde etmeyerek "Fasık"lardan olduğu bildirilmektedir. Ayet içinde geçen bu kelimenin; Kur'an bütünlüğünde geçişleri dikkate alınarak bu kelime ile ifade edilen durumun ne olduğu ve bu duruma düşünlerin akıbeti öğrenilebilir.

5- Şeytanlığa giden yol; imân dairesine girmeyi kabul ettikten sonra, o dairenin dışında bir yol tutmak istemek (fısk).

Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), ebâ.
[020.116]  Hani biz meleklere: «Adem'e secde edin» demiştik, İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi, o, ayak diretmişti.

TAHA 116 ayetinde; İblis'in secde etmemesi "Ebaa" kelimesi ile ifade edilmektedir. Bu kelimeyi BAKARA ve HİCR Sureleri içinde anlatılan kıssada da görmekteyiz. Bu kelime, "aşırı derecede kendini uzak tutma, çekinme, ayak direme" anlamına gelmektedir.

6- Şeytanlığa giden yol; kendisine yaratıcısı tarafından verilen bir emre karşı ayak diretmek.

İllâ iblîs(iblîse), istekbere ve kâne minel kâfirîn(kâfirîne). 
[038.074]  Yalnız İblis secde etmedi. O büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.

BAKARA Suresi içindeki kıssada gördüğümüz “İstikbar" (büyüklenme) hali, SAD 74 ayetinde de karşımıza çıkmaktadır.

İblis'in secde etmeyerek "Şeytan" vasfını almasına sebep olan gerekçelerini özetleyecek olursak;

1- Allah'tan rol çalmaya çalışması,
2- Kendi yanından çıkardığı bir gerekçeye dayanarak Allah(c.c)’ın ona karşı olan herhangi bir emrini geçersiz sayarak kendi doğrusunu Allah(c.c)’a sunması,
3- Yaratılış amacının unutularak kulun kendisinin bir yaratılış amacı uydurması ve o amaç yolunda çaba sarfetmesi,
4- Yaratıcısını hiçe sayarak gerekçe bile göstermeye tenezzül etmeden ona kafa tutması,
5- İmân dairesine girmeyi kabul ettikten sonra o dairenin dışında bir yol tutmak istemek (fısk) olarak anlayabiliriz.

Burada İblis adlı bir varlık üzerinden müşahhaslaştırılan "Şeytan”lığın, yine onun üzerinden nasıl tezahür edebileceği kendi sözleri üzerinden bizlere hatırlatılarak beyan edilmektedir.

[007.016] İblis dedi ki: «Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!» dedi.

ARAF 16. ve 17. ayetlerde; kullarını nasıl saptırcağının haberini veren İblis, bu sözlerini nasıl pratiğe geçirdiğini, Adem ile eşini bulundukları makamdan çıkarılmalarına sebeb olarak göstermektedir. 

[7.20-22] Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi. «Doğrusu ben size öğüt verenlerdenim» diye ikisine yemin etti. Böylece onların yanılmalarını sağladı. Ağaçtan meyve tattıklarında kendilerine ayıp yerleri göründü, cennet yapraklarından oralarına örtmeğe koyuldular. Rableri onlara, «Ben sizi o ağaçtan menetmemiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim?» diye seslendi.

Adem ile eşine "size düşmandır" diyerek haber veren Allah(c.c)’ın bu haberi, Adem ve eşi tarafından unutulmuş ve Şeytan’ın onlara güzel sözler ile verdiği vesvesenin kurbanı olarak Şeytan’a uymuşlar ve sonucunda bulundukları makamdan çıkarılmışlardır.

[007.027] Ey Âdem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.
ARAF 16 ve 17 ayetlerinde saptırmanın nasıl olacağını, 20. ve 22. ayetler arası pratiğini bizlere göstererek bu tür taktiklerle bizim sapmamıza sebeb olacak her türlü unsurdan uzak durmamız öğütlenmektedir.

[004.117-121] Onlar Allah'ı bırakıp dişilere taparlar ve: «Elbette senin kullarından belli bir takımı alıp onları saptıracağım, onlara kuruntu kurduracağım, develerin kulaklarını yarmalarını emredeceğim, Allah'ın yarattığını değiştirmelerini emredeceğim» diyen, Allah'ın lanet ettiği azgın şeytana taparlar. Allah'ı bırakıp şeytanı dost edinen şüphesiz açıktan açığa kayba uğramıştır. (Şeytan) Onlara vaidler ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey va’detmez. Onların barınma yerleri cehennemdir, ondan kaçacak bir yer de bulamayacaklardır.

[015.039-40] «Rabbim! Beni saptırdığın için, and olsun ki yeryüzünde fenalıkları onlara güzel göstereceğim; halis kıldığın kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım» dedi.

[017.062-65] «Benden üstün kıldığını görüyor musun? Kıyamet gününe kadar beni ertelersen, and olsun ki, azı bir yana, onun soyunu kendi buyruğum altına alacağım» demişti. Demişti ki: «Git, onlardan kim sana uyarsa, şüphesiz sizin cezanız cehennemdir; eksiksiz bir ceza.» «Sesinle, gücünün yettiğini yerinden oynat, onlara karşı yaya ve atlılarınla haykırarak yürü, mallarına ve çocuklarına ortak ol, onlara vaadlerde bulun ama şeytan sadece onları aldatmak için vaadeder. Doğrusu Benim mümin kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin olamaz. Rabbin vekil olarak yeter.»

[020.120-122] Ama şeytan ona vesvese verip: «Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?» dedi. Nihayet ondan yediler. Bunun üzerine kendilerine ayıp yerleri göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye çalıştılar. (Bu suretle) Âdem Rabbine âsi olup yolunu şaşırdı. Sonra Rabbi onu seçkin kıldı; tevbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti.

[038.82-85]  (İblis): «Öyle ise yüceliğine yemin ederim ki, ben onların hepsini mutlaka aldatıp saptırırım. «Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç.» Allah buyurdu: «İşte bu doğru! Ben de şu hakikati söyleyeyim ki cehennemi, gerek senin cinsinden, gerek insanlardan sana uyanlarla dolduracağım.»

Şeytan kavramının, İblis ismi üzerinden müşahhaslaştırılarak bizlere anlatılması, bu ismin anlamı üzerinde durmayı gerektirdiğini düşünmekteyiz. Bu kelime; "aşırı ümitsizlikten kaynaklanan hüzün, keder, tasa" anlamındadır. Bu kelimenin türevleri Kur’an’da şu şekilde geçmektedir.

[030.012]  Kıyamet koptuğu gün suçlular umutsuz kalıverirler (yublisu).

[006.044]  Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık; kendilerine verilene sevinince ansızın onları yakaladık da umutsuz kalıverdiler (müblisune).

[023.077]  Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman ümitsiz kalıverdiler (müblisune).

[043.075]  Azaba hiç ara verilmez, onlar orada tamamen umutsuzdurlar (müblisune).

[030.049]  Oysa onlar, daha önce, üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi (müblisine).

Burada şöyle bir soru akla gelecektir; "Allah(c.c) adını «ümitsiz kalmış» olarak verdiği bir varlığı neden yaratmıştır? O varlık O’na «Ey Rabbim, beni neden ümitsiz bir varlık olarak yarattın?» diye sorsa ne cevap verirdi?"

Bu soruların sorulmasını gerektirebilecek durum, İblis adının ontolojik bir mahiyeti olduğundan yola çıkılarak sorulmuş sorulardır. Allah(c.c), Cennet veya Cehennem ile cezalandıracağı bir kulunu önceden Cehennemi garantilemiş olarak yaratmaz. Ona iki yol göstererek hangisine gideceği konusunda iradesine baskı yapmaz, sadece hangisine giderse o gittiği yolun neticesini ona haber verip tercihi kuluna bırakır.

İblis adı ile Adem'in karşısında olan şey ontolojik varlığı olan birisi olmayan, Şeytan amellerini işleyip, tevbe etmediği takdirde Ahiretteki sonunun "ümitsiz kalan" yani Cehennem’i hak eden her kişinin adıdır. Kelimenin geçtiği ayetlere dikkat edecek olursak; Cehennem’i hak edenler için kullanılmış olması, o hak edenlerin yapmış olduğu ameller ile Adem kıssası içinde geçen İblis isminin yaptığı ameller ortak olup hak ettikleri yerin neresi olacağı haber verilmektedir.

Şeytan kavramı; Kur’an’ın odak kavramlarından birisi olup, kulun yaratıcısına karşı olan kulluğunu engelleyen her şeye verilebilecek bir isimdir. İBRAHİM 22 ayeti bu iğvaları yapanların ve kapılanların hallerini tasvir eden bir çok ayetten biridir.

[014.022] İş bitince şeytan onlara şöyle diyecek: «Şüphesiz ki Allah size gerçek olanı vaad etti, ben de size vaad ettim, ama sonra caydım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi (küfür ve isyana) çağırdım, siz de geldiniz. O halde beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Ben, önceden beni Allah'a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim.» Doğrusu zalimler için acı bir azab vardır!.

ENFAL 48 ayeti; onun insanı kandırma yolunu Bedir harbi örneğinde vererek bizlere anlatmaktadır.

[008.048]  Şeytan onlara işlediklerini güzel gösterdi ve «Bugün insanlardan sizi yenecek kimse yoktur; doğrusu ben de size yardımcıyım» dedi. İki ordu karşılaşınca da, geri dönüp, «Benim sizinle ilgim yok; doğrusu sizin görmediğinizi ben görüyorum ve şüphesiz Allah'tan korkuyorum, Allah'ın azabı şiddetlidir» dedi.

Adem ve İblis kıssasındaki yukarda verilen ayetlere tekrar göz atacak olursak; Şeytan’ın insanlara vaadler vererek aldatacağını söylediği görülür. Bedir harbindeki Müşrik tarafa böyle bir vaadde bulunarak onları Müslümanların üzerine kışkırtmış, fakat Şeytanın kışkırttığı bu ordu darmadağın olmuştu. Bunu yaparken Müşrik ordusunun karşısına etten kemikten oluşan canlı biri olarak çıkmamış, onlara vesvese yolu ile Adem ile eşine yaptığını tekrarlamıştır. Geri dönüp söylediklerinin bizlere yönelik mesajının şu şekilde okunması gerektiğini düşünmekteyiz; "Ey insanlar, size vaadler vererek yaptığınızı güzel gösteren Şeytan, bu amacına ulaştıktan sonra sizi aldatmış olduğunu kendisi itiraf etmektedir. Siz aklınızı kullanın, kendinizi Şeytan’a kullandırarak yarın kıyamet günü cehennem ile cezalandırılmayın".

Sonuç olarak; Kur’an’ın bir çok ayetinde bize düşman olduğu beyan edilen Şeytan'ın bizi nasıl bir yolla kandırabileceği, Adem ve İblis kıssası olarak görselleştirilmiştir. Şeytan, İblis ismi üzerinden müşahhaslaştırılarak muhatapların zihninde kalıcılık sağlaması ve daha uzun yer etmesi amacı sağlanmaya çalışılmıştır. Adem ve İblis kıssası olarak Kur’an'ın yedi ayrı Suresi’nde anlatılan bu kıssadaki baş rol kahramanları, kıyamete kadar gelecek olan insanların başlarından geçecek olan bir kıssa olup, bu kıssada bir kısım insan Adem rolünde, bir kısım insan Şeytan rolünde olacaktır.

Adem rolündekiler hayatlarının herhangi bir anında Şeytan’a uyup hata yapabilirler. Eğer hatasını anlayıp tevbe edip dönerlerse Adem olarak kalırlar, hata edip hatada İblis gibi ısrar ederlerse onlar da kendilerini ayartan Şeytan’ın ordusunun bir neferi olarak hep birlikte Cehennemi boylarlar.

Bu kıssada şahısların kimliklerinden çok, kimlikler üzerinden verilmek istenen mesajın okunmaya çalışılması gerektiğini, özellikle İblis adı ile anlatılanın kim olduğundan çok, insan üzerindeki düşmanlık planlarının okunması ve bu tür düşmanlıkları yapanların ortak adının "Şeytan" olduğu, bu Şeytanların ve onların yardakçılarının kıyamet günü "Müblisin"den yani ümidi kesenlerden olacağının bizlere anlatılmış olduğu bilinmelidir. Bize düşen vazife; Şeytan’ı sadece Kur'an içinde anlatılan Adem ve İblis kıssası içinde değil, hayatımıza yön vermek isteyen Müstekbirler’de arayarak, onların düşmanlıklarına karşı gerekli hazırlıkları yapmaktır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH(C.C) BİLİR