Musa as kavmi ile birlikte firavun zulmunden kurtulup tur dağındaki buluşmaya gittiği zaman "samiri" adındaki biri kavmine bir buzağı heykeli yaparak ona tapmalarını sağladığını görmekteyiz. Kur'an kıssalarındaki anlatımların sadece yaşanmış olduğu zamanla sınırlı olmayıp kıyamete kadar gelecek olan insanlara bir mesajı olduğunu hatırlayacak olursak samirinin kavmine yapmış olduğu buzağı şeklindeki put , onu yapma şekli ve yaparken söyledikleri günümüze nasıl bir mesaj vermektedir? . Kıssa araf suresi ve taha surelerinde geçmekte olup sırası ile geçtiği ayet meallerini verip bize ne gibi bir mesaj verdiği üzerinde durmaya çalışalım.
ARAF SURESİNDE SAMİRİ KISSASI
142- Musa ile otuz gece için sözleştik ve ona bir on daha ekledik. Böylece Rabbinin belirlediği süre, kırk geceye tamamlandı. Musa, kardeşi Harun'a "Kavmimde benim yerime geç, ıslah et ve bozguncuların yolunu tutma" dedi.
143- Musa tayin edilen sürede gelince ve Rabbi onunla konuşunca: "Rabbim, bana göster, Seni göreyim" dedi. (Allah:) "Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de Beni göreceksin." Rabbi dağa tecelli edince, onu paramparça etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: "Sen ne Yücesin (Rabbim). Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim" dedi.
144- (Allah:) "Ey Musa" dedi. "Sana verdiğim risaletimle ve seninle konuşmamla seni insanlar üzerinde seçkin kıldım. Sana verdiklerimi al ve şükredenlerden ol."
145- Biz ona Levhalarda herşeyden bir öğüt ve herşeyin yeterli bir açıklamasını yazdık. (Ve:) "Şimdi bunlara sıkıca sarıl ve kavmine de emret ki en güzeliyle sarılsınlar. Size fasıkların yurdunu pek yakında göstereceğim" (dedik).
146- Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden engelleyeceğim. Onlar her ayeti görseler bile ona inanmazlar; dosdoğru yolu (rüşd yolunu) da görseler, yol olarak benimsemezler, azgınlık yolunu, gördüklerinde ise onu yol olarak benimserler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları dolayısıyladır.
147- Ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar, onların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?
148- (Tura gitmesinin) Ardından Musa'nın kavmi süs eşyalarından böğürmesi olan bir buzağı heykelini (tapılacak ilah) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onları bir yola da yöneltip-iletmediğini (hidayete erdirmediğini) görmediler mi? Onu (tanrı) edindiler de, zulmedenler oldular.
149- Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp-saptıklarını görünce: "Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız" dediler.
150- Musa kavmine oldukça kızgın, üzgün olarak döndüğünde onlara: "Beni arkamdan, ne kötü temsil ettiniz? Rabbinizin emrini çabuklaştırdınız, öyle mi?" dedi. Levhaları bıraktı ve kardeşini başından tutup kendisine doğru çekiyordu (ki Harun ona:) "Annem oğlu, bu topluluk beni zayıflattı (hırpalayıp güçsüzleştirdi) ve neredeyse beni öldürmeye giriştiler. Bari sen düşmanları sevindirecek bir şey yapma ve beni bu zalimler topluluğuyla birlikte kılma (sayma)" dedi.
151- (Musa yalvarıp) Dedi ki: "Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kat. Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın."
152- Şüphesiz, buzağıyı (tanrı) edinenlere Rablerinden bir gazab ve dünya hayatında bir zillet yetişecektir. İşte Biz, 'yalan düzüp-uyduranları' böyle cezalandırırız.
153- Kötülük işleyip bunun ardından tevbe edenler ve iman edenler; hiç şüphesiz Rabbin, bundan (tevbeden) sonra elbette bağışlayandır, esirgeyendir.
154- Musa kabaran öfkesi (gazabı) yatışınca Levhaları aldı. (Onlardan bir) Nüshasında "Rablerinden korkanlar için bir hidayet ve bir rahmet vardır" (yazılıydı).
155- Musa, belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam seçip-ayırdı. Bunları da 'dayanılmaz bir sarsıntı' tutuverince, dedi ki: "Rabbim, eğer dileseydin, onları ve beni daha önceden helak ederdin. (Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O da Senin denemenden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim Velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın."
156- Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz Sana yöneldik. Dedi ki: "Azabımı dilediğime isabet ettiririm, rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır; onu korkup-sakınanlara, zekatı verenlere ve Bizim ayetlerimize iman edenlere yazacağım."
Kıssanın araf suresindeki bölümünde samiri ismi geçmemesine rağmen musa as ın tur dağına çıkmasının ardından kavminin buzağıyı ilah edinmeleri anlatılıyor. Araf suresi 138. ayetine baktığımız zaman , israiloğullarının denizi geçtikten sonra rastladıkları ilk kavmin taptıkları putları gibi musa as ın kendilerine onların taptıkları gibi bir put yapmasını istemişlerdir. Musa as ın tur dağına çıkmasını fırsat bilen kavmi samirinin önderliğinde istedikleri puta sahip olmuşlardır.
148. ayette ilah edinilen buzağı heykelinin özelliklerinden bahsederken kullanılan kelimeler dikkat çekicidir , " onun kendileri konuşmaması ve doğru yola iletip yöneltmemesi " şeklindeki ibarelerden anlaşıldığı üzere ilah vasfına sahip olabilmek için insanlarla konuşmak ve o insanları doğru yola yöneltmek gibi vasıflara sahip olmak gerektiğini görmekteyiz. Allah insanlarla musa as haricinde direk olarak konuşmadığına göre onun ilahlığının gereği olan insanlarla konuşmasının ne şekilde gerçekleştiğini görmek için şura s. 51. ayetinin mealini hatırlamak gerekir. "Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur. Yahut da bir elçi gönderir de izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz ki O çok yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir." . Ayetin mealindende anlaşılacağı üzere Allah cc kullarına hidayete iletmek için seçtiği kullarından birine vahyeder ve böylelikle onlarla konuşması gerçekleşmiş olur. Allah cc nin haricinde ilahlık taslayanlar ise israiloğullarının edindiği buzağı gibi ancak böğürür.
155. ayet ile ilgili tefsirlere baktığımız zaman musa as ın kavminden seçmiş olduğu 70 kişi ile tekrar tura çıktığı ve ikinci defa bir buluşmanın gerçekleştiği yolunda bazı düşünceleri görmekteyiz. Öncelikle , doğrusunu Allah cc bilir sözünü hatırlayarak 155. ayet ile ilgili bu tür düşüncelere katılmadığımızı belirterek bu ayette ne anlatılmak istendiği yolundaki düşüncemizi beyan edelim. 155. ayeti anlamak için anahtar kelimemiz ayetteki " limigatina" (belirlediğimiz yer vevakit) kelimesidir. "Buluşmak için belirlenmiş bir yer ve vakit " tabiri kur'anda , kıyamet sonrası hesap günü içinde kullanılmaktadır.
----044.040 Şüphesiz (hakkı bâtıldan ayıran) hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı gündür.(migatühüm)
----078.017 Doğrusu, hüküm gününün vakti elbette tesbit edilmiştir. (migaten)
----056.050 Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır! (migatin)
Musa as ın kavmi onun yokluğunda Allahtan başka bir varlığı ilah edinerek şirk işlemişlerdir. Allah cc bu eylemi yapan kulları için vaad ettiği yerin ebedi cehennem olduğuda malumdur. "Migat" (belirlenmiş zaman ve mekan) tabiri yukarıda mealini verdiğimiz ayetlerden anlaşılacağı üzere kıyamet sonrası hesap günü ve hesap yeri olarak kullanılmasından anlaşılması gereken olara vaad ettiği azabın canlı olarak gösterilmesidir. Musa as ın kavminden seçilmiş olan 70 kişi israiloğullarının buzağıyı ilah edinmek sureti ile işlediği şirk eyleminin karşılığını ahirette vaad ettiği azabın gerçek olduğunun bir göstergesi olarak onları sarsıntın tutması "errecfetü" kelimesi ile ifade edilmiştir , bu kelimenin geçtiği diğer ayet mealleride şöyledir.
-----007.078 -91-Bu yüzden onları bir sarsıntı (errecfütü) tuttu ve oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.
----029.037- Fakat onu yalancılıkla itham ettiler. Derken, kendilerini bir sarsıntı (errecfetü) yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.
----079.006 O gün bir sarsıntı sarsar.
"Errecfetü" kelimesi meallerini verdiğimiz ayetlerdende anlaşılacağı üzere resullerin çağrısına karşı gelen kavimlerin helakı veya kıyamet gününün sarsıntısı ile ilgili olarak kullanılmıştır. Rabbimiz özelde israiloğullarına genelde bütün kullarına olan rahmetinin bir göstergesi olarak kendisine asi olan kulları için vaad ettiği azabın dünya gözü ile göstermesidir..
TAHA SURESİNDE SAMİRİ KISSASI
83- "Seni kavminden 'çarçabuk ayrılmaya iten' nedir ey Musa?"
84- Dedi ki: "Onlar arkamda izim üzerindedirler, hoşnut kalman için, Sana gelmekte acele ettim Rabbim."
85- Dedi ki: "Biz senden sonra kavmini deneme (fitne)den geçirdik, Samiri onları şaşırtıp-saptırdı."
86- Bunun üzerine Musa, kavmine oldukça kızgın, üzgün olarak döndü. Dedi ki: "Ey kavmim, Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmadı mı? Size (verilen) söz (ya da süre) pek uzun mu geldi? Yoksa Rabbinizden üzerinize kaçınılmaz bir gazabın inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz sözden caydınız?"
87- Dediler ki: "Biz sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden dönmedik, ancak o kavmin (Mısır halkının) süs eşyalarından birtakım yükler yüklenmiştik, onları (ateşe) attık, böylece Samiri de attı."
88- Böylece onlara böğüren bir buzağı heykeli döküp çıkardı, "İşte, sizin de ilahınız, Musa'nın ilahı budur; fakat (Musa) unuttu" dediler.
89- Onun kendilerine bir sözle cevap vermediğini ve onlara bir zarar veya fayda sağlamaya gücü olmadığını görmüyorlar mı?
90- Andolsun, Harun bundan önce onlara: "Ey kavmim, gerçekten siz bununla fitneye düşürüldünüz (denendiniz). Sizin asıl Rabbiniz Rahman (olan Allah)dır; şu halde bana uyun ve emrime itaat edin" demişti.
91- Demişlerdi ki: "Musa bize geri gelinceye kadar ona (buzağıya) karşı bel büküp önünde eğilmekten kesinlikle ayrılmayacağız."
92- (Musa da gelince:) "Ey Harun" demişti. "Onların saptıklarını gördüğün zaman seni (Onlara müdahale etmekten) alıkoyan neydi?"
93- "Niye bana uymadın, emrime baş mı kaldırdın?"
94- Dedi ki: "Ey annemin oğlu, sakalımı ve başımı tutup-yolma. Ben, senin: "İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın, sözümü önemsemedin" demenden endişe edip korktum."
95- (Musa) Dedi ki: "Ya senin amacın nedir ey Samiri?"
96- Dedi ki: "Ben onların görmediklerini gördüm, böylece elçinin izinden bir avuç alıp atıverdim; böylelikle bana bunu nefsim hoşa giden (bir şey) gösterdi."
97- Dedi ki: Haydi çekip git, artık senin hayatta (hakettiğin ceza: "Bana dokunulmasın") deyip yerinmendir." Ve şüphesiz senin için kendisinden asla kaçınamayacağın (azap dolu) bir buluşma zamanı vardır. Üstüne kapanıp bel bükerek önünde eğildiğin ilahına bir bak; biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız."
98- "Sizin İlahınız yalnızca Allah'tır ki, O'nun dışında İlah yoktur. O, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır."
Taha suresinde anlatılan kıssanın başında musa as rabbine, kavmini izi üzerinde (eseri) bırakarak geldiğini söyler bu söz yani "iz" ve "eser" kelimeleri kıssada anahtar kelime olarak karşımıza çıkmaktadır. 88. ayette, samiri yaptığı buzağı heykeli için " sizinde musanında ilahı budur fakat musa bunu unuttu" demektedir araf s. 148. ayetinde gördüğümüz ilah olmanın şanından olan insanlarla konuşmak, doğru yola iletmek vasıflarına 89. ayette fayda ve zarar vermekte eklenmiştir resullerin dilinden kur'anda çokça karşımıza çıkan " «Allah'ın dilemesi dışında ben kendime bir fayda ve zarar verecek durumda değilim" sözleri veya " «Onu bırakıp, kendilerine bir fayda ve zararı olmayan dostlar mı edindiniz?»" mealindeki ayetler bizlere fayda veya zarar veremeyen cansız putlara tapmaktan nehyeden ayetlerdir.
Kıssada, samirinin bu putu nasıl ve niçin yaptığının sorulması üzerine verilen cevap çağlar boyu din adına kendi düşüncelerini insanlara empoze edenlerin verebileceği bir cevap olarak karşımıza çıkmaktadır. 96. ayette "elçinin izinden bir avuç aldım ve buzağıya attım" cevabı din adına insanların nasıl aldatıldığının bir örneğini göstermesi açısından çok çarpıcı bir cevaptır. Bazı meallerde "elçinin izinden" kelimesine parantez açılarak " sana gelen cebrailin izinden" şeklinde ilavelerin yapıldığını görmekteyiz bu ilavenin doğru olmadığını çünkü musa as ın rabbi ile cebrail vasıtası ile değil direk iletişim kurduğunu biliyoruz. Ayetteki "eseri resul" kelimesi musa as ın , 84. ayette gördüğümüz " onlar eserim üzerindedirler" sözü ile samirinin resulun izinden bir avuç alıp buzağıya katmasının günümüze yansıması üzerinde durulması gereklidir.
Günümüzde islam adına ortaya atılan bazı düşüncelere baktığımız zaman resul adına (resulun eserinden , izinden) alındığı ileri sürülen ve samirinin halkına dediği gibi" sizin ilahınız budur" sözünün karşılığı olarak "resul böyle buyurdu" veya " kur'anda böyledir" sözlerinin bazılarının insanları din adına şirke düşürdüğü gerçeğini görmekteyiz. Özellikle tasavvuf düşüncesine hakim olan bu anlayış samiri misali resulun veya kur'anın izinden bir avuç alınarak oluşturdukları buzağılara insanları kul etmek amacıyla kullanılmaktadır. Kur'anın aracıları red etmek temeline kurulu tevhid inancına karşılık aynı kur'anda olan maide s. 35. ayeti gibi ayetlerden bir avuç atılarak insanları Allaha şirk koşarak oluşturulan buzağılara ibadet etmeleri sağlanmaya çalışılmaktadır.
Sonuç olarak, musa as ın kıssası içinde görmüş olduğumuz samiri kıssası sadece o gün yaşanmış bitmiş bir kıssa olmayıp çağlar boyu devam eden ve kıyamete kadar devam edecek olan, insanları Allah ile aldatanların en büyük kozlarıdır. Çağdaş samirilerin tuzağına düşmemek için onların tuzaklarını çok iyi tanımak sonrada kurulmaya çalışılan tuzakları bozmak her mü'minin vazifesidir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.