Kur'an'ın doğru anlaşılmasında , okunan ayetlerin sure içi bağlam bütünlüğünün göz önünde bulundurulması, ve ön yargılardan arınmış bir bakış açısı çok önemlidir. Bağlamdan kopuk ve ön yargılı okumaların getirdiği sorunlar ,ve bu türden yapılan okumaların yol açtığı farklı fikir ve düşünceler , bizlerin hizip ve cemaatlere bölünmek sureti ile ayrışmalar yaşamamıza sebep olmaktadır.
Fecr s. 27. ve 30. ayetlerinde , Ey mutmain nefs şeklinde yapılan hitabın kime olduğu konusunda, tefsirlerde yapılmış yorumlarının sure bütünlüğü ile alakasız olduğu dikkatli Kur'an okuyucularının gözünden kaçmamaktadır. Yazımızda bu hitabın kime yapılmış olabileceği konusunu ele almaya çalışacağız.
Fecr s. 27. ayetinde Ey mutmain nefs şeklindeki hitap ile ilgili olarak tefsirlerde , bu hitabın cenneti hak etmiş kişiye yapıldığı şeklinde yorumlar yapılmaktadır. Ancak bu ayeti sure ve Kur'an bütünlüğünü dikkate alarak okuduğumuzda, bu hitabın kime yapılmış olabileceği konusunda farklı bir düşünce ortaya çıkacak , tefsirlerde yapılan yorumların isabetli olmadığı görülecektir.
Öncelikle surenin tamamının mealini paylaşarak konuyu sure bütünlüğünü dikkate alarak anlamaya çalışalım.
[089.001] Fecre and olsun,
[089.002] Ve on geceye,
[089.003] Çifte ve tek'e,
[089.004] Gitmekte olan geceye.
[089.005] Bunda akıl sahibi için bir yemîn yok mudur?
[089.006] Görmedin mi rabbın nasıl yaptı Ade?
[089.007] Sütunlar sahibi İrem'e?
[089.008] Ki o, şehirlerde bir benzeri yaratılmayandı.
[089.009] Vâdide kayaları yontan Semud kavmine?
[089.010] Kazıklar sahibi Firavun'a,
[089.011] Ki onlar, şehirlerde azgınlaşmışlardı.
[089.012] Böylece oralarda fesadı 'yaygınlaştırıp-arttırmışlardı.'
[089.013] Onun için de Rabbin üzerlerine bir azap kamçısı yağdırdı.
[089.014] Çünkü senin Rabbin, gerçekten gözetleme yerindedir.
[089.015] Ama insan, Rabbi onu her ne zaman imtihan edip de kendisi de
ikramda bulunur, nimetler verirse: «Rabbim bana ikram etti.» der.
[089.016] Ama ne zaman onu deneyerek, rızkını kıssa, hemen: «Rabbim bana
ihanette bulundu.» der.
[089.017] Hayır hayır doğrusu siz yetîme ikram etmiyorsunuz
[089.018] Yoksulu yedirmek konusunda birbirinize özendirmiyorsunuz.
[089.019] Mirası hak gözetmeden yersiniz.
[089.020] Malı da 'bir yığma tutkusu ve hırsıyla' seviyorsunuz.
[089.021] Ama yer; parça parça dağıtıldığında.
[089.022] Rabbinin gelip melek sıra sıra dizildiği zaman,
[089.023] O gün, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar,
ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda?
[089.024] Der ki, «Keşke hayatım için (güzel ameller) takdim etmiş olsa
idim.»
[089.025] Artık o gün O'nun yapacağı azabı bir kimse yapamaz.
[089.026] O'nun vurduğu bağı kimse vuramaz.
[089.027] Ey mutmain nefis,
[089.028] Dön Rabbına. Sen O'ndan razı, O da senden razı olarak.
[089.029] Artık kullarımın arasına gir.
[089.030] Gir, cennetime.
Sureyi kısaca özetleyecek olursak ; İlk ayetler yemin ile başladıktan sonra (1-5) devamında , yeryüzünde fesat çıkarmak sureti ile tuğyan eden önceki kavimlerin helak edildikleri haber verilmektedir (6-14). Surenin devamında Mekke'li inkarcılara yönelerek onların yaşamları içinde yaptıkları fesat ve tuğyan dile getirilmektedir (15-20). Devam eden ayetlerde ise kıyamet , hesap , ve yeryüzünde fesada ve tuğyana koşanların hesap günündeki akıbeti haber verilmektedir (21-26).
Surenin 27-30. ayetleri arasındaki yapılmış olan hitabın sure bütünlüğü ile uyumlu bir anlama sahip olması gerektiği halde , tefsirlere bakıldığında bu ayetler , sure bağlamından kopuk bir şekilde okunmak sureti ile cenneti hak etmiş olan kimseye yapılmış bir hitap olarak anlaşılmış ve o şekilde yorumlar yapılmıştır. Halbuki Fecr s. 27-30. ayetleri , surenin önceki ayetlerinde yeryüzünde fesat ve tuğyana koşanlara karşı yapılmış bir hitap olarak okunduğunda, sure bütünlüğüne daha uygun bir anlama sahip olmuş olacaktır. Çünkü yapılan hitap , hesap gününde cenneti hak etmiş bir kimseye değil , halen yaşayan dünya hayatını fesat ve tuğyan içinde yaşayanlara yönelik bir hitaptır.
Mutmain nefs deyiminin, hitap edilen bu kimseler ile ilgili bir anlama sahip olması gerektiğini düşünmekteyiz. Tefsirlerde bu konuda yapılan yorumlar , sure bütünlüğü dikkate alınarak değil , tasavvuf düşüncesindeki nefsi mutmainne terimine verilen anlam dikkate alınarak verilmiştir.
Tasavvuf kültüründe Nefsi Mutmainne şu şekilde tarif edilmektedir ; Hiç bir şüphe ve tereddüt taşımadan , itmi'nan-ı kalp ile Allah'ı Rab kabul edip , onun peygamberlerinin getirdiği dini de hak din bilerek Allah'a teslim olan ve ona ulaşan insanın nefsi.
Bu tarife delil olarak Fecr suresi 27-30. ayetleri delil getirilmiş olmasına karşın , bu ayetleri sure ve Kur'an bütünlüğünde okuduğumuzda bu delilin tutarlı olmadığı görülecek , bu ayetlerde geçen bazı kelimeleri Kur'an bütünlüğünde değerlendirmeye çalıştığımız zaman , söylemek istediklerimiz daha kolay anlaşılacaktır.
Mutmainne ; Huzursuz , rahatsız edildikten sonra sakinleşmek , rahatlamak , huzur bulmak anlamına gelen El İtminanü ve Ettumaninetü kelimesinin , sakinleşmiş , rahatlamış , huzur bulmuş anlamında kullanılmasıdır.
Bu kelimenin konumuz ile bağını kurabileceğimiz Kur'an içinde geçtiği ayetler şunlardır;
[022.011] İnsanlardan öyleleri de vardır ki; Allah'a bir yar kenarındaymış
gibi kulluk eder. Ona bir iyilik gelirse yatışır
(etmaenne) . Başına bir bela gelirse; yüz
üstü döner. Dünyayı da ahireti de kaybetmiştir. İşte apaçık kayıp budur.
[010.007] Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dünya hayatı ile mutmain olanlar
(vetmaennu) ve
bununla tatmin olanlar ve bizim ayetlerimizden habersiz olanlar;
[016.112-113] Allah size güven ve huzur içinde olan
(mutmainneten) bir kasabayı misal verir:
Her taraftan oraya bolca rızık geliyordu. Ama Allah'ın nimetlerine nankörlük
ettiler; bu yüzden Allah onlara yaptıklarına karşılık açlık ve korku belasını
tattırdı. And olsun ki, aralarından kendilerine bir peygamber gelmişti, onu yalancı
saydılar. Haksızlık ederlerken azaba uğradılar.
Nahl s. 112 ve 113. ayetlerinde verilen kasaba meselinde kendilerine verilen dünya malı ile mutmain bir halde yaşayan , bu nimetlere karşı şükür yerine nankörlüğü seçen bir toplumun , başına gelenler anlatılarak , ilk muhataplar olan Mekkelilere gönderme yapılmaktadır. Fecr suresinin 6. ve 14. ayetleri arasına baktığımızda nimet içinde yüzen şehirlerin isimleri verilerek , bu şehirlerde yaşayan toplulukların helak edildiklerini görmekteyiz.
Kur'an kendilerinden önce helak edilmiş kavimleri örnek vererek , o kavimlerin Mekkelilerden kat be kat güçlü oldukları halde helak edildiklerini bir çok yerde haber vermektedir.
[034.045] Ve onlardan evvelkiler de tekzîp etmişlerdi. Halbuki onlar,
ötekilerine verdiklerimizin onda birine ermemişlerdir. Resûllerimizi tekzîp
ettiler. Artık bak, Benim (onları) inkârım nasıl oldu?.
Fecr suresi içinde kendilerine verilenler ile mutmain olmuş ahireti unutarak tuğyan içinde koşmalarının bedelini helak ile ödeyen kavimler ile Mekkelilerin onlardan aşağı kalmayan bir yaşam sürdükleri hatırlatılarak uyarılmaktadır. Ey mutmain nefs şeklinde Fecr s. 27. ayetinde yapılan hitabın , huzuru ve tatmini kendilerine verilen nimetlere karşı tuğyan etmek yolu ile bulanlara karşı olması , konuyu Kur'an bütünlüğünde değerlendirmeye çalıştığımızda daha isabetli olarak görülmektedir.
Fecr s. 28. ayetindeki ircii (dön) emri , sure ve Kur'an bütünlüğü dikkat edilerek okunduğunda, bu emrin halen dünya hayatını yaşayan kimseye yapılmış bir hitap olduğu anlaşılacaktır. Dünya hayatını yaşayarak ölmüş olan bir kimse için böyle bir emir , o kişinin ölmek sureti ile zaten Rabbine dönmüş olmasından dolayı söz konusu olamaz. Yani Allah (c.c) kıyamet gününde bir kuluna Rabbine dön şeklinde bir emir vermez ,çünkü kul Rabbine dönmüştür.
[041.050] Başına gelen sıkıntıdan sonra, kendisine katımızdan bir rahmet
tattırsak: «Bu benim hakkımdır; kıyametin kopacağını sanmıyorum.
RABBİME DÖNDÜRÜLÜRSEM, O'nun katında and olsun ki, benim için daha güzel şeyler vardır»
der. İnkar edenlere, işlediklerini, and olsun ki bildireceğiz. Onlara and olsun
ki çetin bir azap tattıracağız.
[002.028] Ölü idiniz sizleri diriltti, sonra öldürecek sonra tekrar
diriltecek ve sonunda
ONA DÖNECEKSİNİZ; öyleyken Allah'ı nasıl inkar
edersiniz?
[002.281]
ALLAH'A DÖNECEĞİNİZ ve sonra haksızlığa uğramadan herkesin
kazancının kendisine eksiksiz verileceği günden korkunuz.
[010.056] Dirilten ve öldüren O'dur.
ONA DÖNECEKSİNİZ.
Yukarıda verdiğimiz ayet örnekleri , dünya hayatını yaşayan halen ölmemiş olan insana yapılmaktadır. Dolayısı ile Fecr s. 28. ayetindeki Rabbine dön emri , halen yaşayan insana yapılan bir hitap olup , ölmüş ve görülen hesabı sonucunda cenneti hak etmiş insana yapılan bir hitap değildir.
Fecr s. 28. ayetindeki radiyeten merdiyeten (sen ondan razı o senden razı olmuş) cümlesi , insana rabbine nasıl bir halde dönmesi gerektiğini beyan etmektedir. Kulun dünya hayatında Rabbini razı edecek ameller işlemesi , Rabbinin o kulundan razı olmasını , kulun Rabbinden işlediği amellerinin karşılığında alacakları ise , o kulun Rabbinden razı olmasını beraberinde getirecektir.
[005.119] Allah dedi ki: «Bu, doğrulara, doğru söylemelerinin yarar
sağladığı gündür. Onlar için içinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan
cennetler vardır. Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı olmuşlardır.
İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.»
[009.100] (İslâm dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar
ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur,
onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları,
zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.
[098.008] Onların Rableri katındaki mükafatı, içinde temelli ve sonsuz
kalacakları, içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah onlardan razıdır.
Onlar da Allah'tan razıdır. Bu, Rabbinden korkan kimseyedir.
Yukarıdaki ayetler dünya hayatlarını Rablerini razı etmek doğrultusunda geçirenlerin , Rableri tarafından razı edileceğini haber vermektedir. Fecr s. 29. ve 30. ayetleri de bu sonucu haber vermektedir.
Sonuç olarak ; Fecr s. 27-30. ayetlerinde Ey mutmain olan nefs hitabının kime yapılmış olduğunu doğru biçimde anlayabilmek , ilgili ayetlerin sure bütünlüğü ile bağının kurulması ile mümkündür. Bütünlük gözetilerek yapılan bir okumada , yapılan hitabın huzuru , mutluluğu ve tatmini, yaşadıkları dünya hayatında sahip oldukları nimetlere nankörlük etmekte bulan , yaşadıkları beldelerde fesat ve tuğyanı çoğaltanlara ikaz olarak yapıldığı görülecektir.
Bu ayetlerin tefsirlerinde , yapılan hitabın cenneti hak etmiş olan kişilere olduğu yönündeki yorumlar , surenin bağlamından kopuk bir okumanın sonucudur.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.