ali imran7 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ali imran7 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Al-i İmran7. Ayeti Işığında Arş Kavramı,Sekiz Meleğin Arşı Taşıması

3 -7- Sana Kitab’ı indiren O'dur. Ondan, Kitab’ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimiz'in Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez. 

Allah cc bu ayetinde kur'an ayetlerinin muhkem ve müteşabih olarak iki kısım olduğunu bizlere bildirmektedir. "Muhkem" kelimesinde  pek fazla bir anlama sorunu olmamasına rağmen "müteşabih" kelimesinde bir çok ihtilaf meydana gelmiştir. Genel geçer bir anlayış olarak  "müteşabih ayetler bilinemez" şeklindeki bir anlayış kur'ana uyan bir anlayış değildir. Kamer suresinde 4 ayette ve kur'anın diğer ayetlerinde "düşünüp öğüt alınması için kolaylaştrılmış bir kitap" olarak vasıflanan bir kitabın içinde anlaşılmaz ayetler gurubunun  olduğunu iddia etmek bu ayetlere muvafık değildir. 


Kur'an ayetlerine baktığımız zaman bize iki alan hakkında bilgiler verdiğini görürüz.1. gözlerimizle şahit olduğumuz alan  2. gaybi alan , gözlerimizle şahit olduğumuz alan ile ilgili ayetler "muhkem ayetler" kategorisinde değerlendirilmektedir .Ancak gözlerimizle şahit olmadığımız  ve " gaybi alan " dediğimiz Allah, cennet ,cehennem,cin, melek, şeytan, gibi kavramlarda kur'anda bizlere  anlatılmaktadır. Müteşabih kelimesinin " benzeştirmek" olan  anlam karşılığındanda anlaşılacağı üzere Allah cc" gaybi alan " kategorisine dahil olan kısmı  bizlere muhkem ayetlere benzeştirerek anlatmaktadır.  İnsanların anlama kapasitesi gözleri ile gördüğü ve aklı ile algılayabildiği  ile sınırlı olması hasebiyle Allah cc bizlere bu gayb alanınıda bizim anlama kabiliyetimize uygun olarak bizlere bildirmektedir. Kısaca özetlemek gerekirse müteşabih ayetlerin özelliği "ŞAHİD OLMADIĞIMIZ GAYB ALEMİNİN, GÖZÜMÜZÜN VE AKLIMIZIN SINIRLARI DAHİLİNDE BİZLERE ANLATILMASI" dır. Ve bu anlatım uslubu içinde kur'andaki arş , istiva,yed, vech, vs gibi kavramlar bizlere anlatılmaktadır. Biz bu yazımızda "arş " kavramının kur'anda ne şekilde anlatıldığını anlamaya çalışacağız. 


"arş" kavramının önce muhkem olarak kullanıldığı ayetleri görelim.                                                                                                                                                                                                       27-23- "Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki, ona herşeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir arşa var.                                                                                                                                                 
12-100- Babasını ve annesini arşa  çıkarıp oturttu; onun için secdeye kapandılar. Dedi ki: "Ey Babam, bu, daha önceki rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti, çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, (O,) çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendi. Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi O'dur.   

  Her  iki ayette geçen "arş" kelimelerinin anlamı "taht "tır. Bu kelimenin ifade       ettiği anlam ise güç ,kudret ,azamet  göstergesidir. Sebe melikesinin ve yusufun hükümranlığının ifadesi üzerinde oturduğu "taht veya arş" ile anlatılmaktadır. Kur'anda bir çok ayette " Rahman arş üstüne istiva etti " mealinde ayet bulunmaktadır. 7.54-  10.3 - 13.2 - 20.5- 25.59- 32.4  gibi . birde Allahın "büyük arşın rabbi" olduğu mealinde ayetler bulunmaktadır . 9.29-17.42- 21.22- 23.86-23.116-27.26- 40.15- 43.82- 81.20-85.15 .   "istiva" kelimesinin lügat anlamına baktığımızda "oturmak" şeklinde bir anlam çıkmaktadır.    "errahmanu alel arşı isteva " ayetinin meal karşılığıda "rahman arş üzerine oturdu" şeklindedir.     Şura s. 11 de  " o nun benzeri gibi olan hiçbir şey yoktur " mealindeki ayete göre Allahı yarattıklarının hiç bir şekilde benzeri olmadığına göre bu ayetleri ne şekilde anlamak gerekir sorusu gündeme gelmektedir. Haşa Allah cc yi insanların tahta  oturması şeklinde bir oturma  anlayışının  sapık bir anlayış olduğuna göre   yine  bir kralın tahta oturmasının  onunmecazi olarak  güç kudret ve iktidar sahibi olmasını ifade ettiğini unutmayalım.  


  Müteşabih kavramına yüklediğimiz anlam çerçevesi içinde bu ayetlere baktığımız zaman ayetler bize açılmaktadır." Müteşabih "kavramını  " ŞAHİD OLMADIĞIMIZ GAYB ALEMİNİN, GÖZÜMÜZÜN VE AKLIMIZIN SINIRLARI DAHİLİNDE BİZLERE ANLATILMASI "  şeklindeki tariften yola çıkarak arş ve istiva kavramlarınının anlaşılabileceğini düşünüyoruz.( Tabiki burada parantez içi bir hatırlatmamızda  olacaktır kökleri tarihte kalmış "mücessime" akımının düştüğü yanlış bu ayetleri lafzi bir biçimde yorumlayarak Allahı insan biçimci bir şekle sokması ve sapkınlığa düşmesidir) Şahid olduğumuz alan verileri ile düşündüğümüz zaman bir hükümdarın hükümranlığının sembolu onun üzerinde oturduğu tahtıdır. Bir hükümdarın oturduğu tahtın büyüklüğü, hakimiyeti ile orantılıdır. Allah cc  arşının büyüklüğünü  bizlere  teşbih ile anlatarak azameti , kudreti ve hakimiyeti karşısında ancak ona secde edilebileceğini bizlere göstermektedir. 

Burada yeri gelmişken Allahın arşının büyüklüğünü ifade etmesi bakımından bakara 255.ayeti olan " ayetel kürsi" olarak bilinen ayeti hatırlamakta fayda var. " onun kürsisi gökleri ve yeri kuşatmıştır"  ayetindeki  "kürsi" kelimesinin anlamınıda hatırlamak gerekirse "kürsi ,arşın altında bulunan    Allah cc nin yarattığı bir şey olarak tarif edilmiştir" anadoluda bilidiğimiz gibi yüksek  bir yere çıkmak için kullanılan veya kahvelerde oturulan küçük sandalyelerede kürsi denir.  "kürsi" kavramı muhkem anlam olarak sad s. 34. ayettede geçmektedir ancak buradaki " kürsi" kelimesi meallerde  hatalı olarak "taht " şeklinde çevrilmiştir . 

Kürsi kelimesinin anlam karşlığı "yüksek bir yere çıkmak için  ku llanılan   bir araç " manasında anladığımız zaman Allah cc nin arşının büyüklüğünün anlatılışı dahada azamet kazanmaktadır bakara 255. deki " kürsi" kelimeside müteşabih olarak anlamak gerekmektedir.Arşına çıkmak için kullandığı kürsinin genişliği gökleri ve yeri kaplayan ALLAH CC nin arşının büyüklüğünü kürsisinin kapladığı alan doğrultusunda anlamaya çalıştığımız zaman " arşının" ,dolayısıyla hakimiyetinin büyüklüğü karşısında  onun  hakimiyetini inkar eden kullarının acziyeti ve zavallığını   sözler anlatmaya yetmez.

"Arş" kavramının müteşabih (benzeştirmeli)   bir anlatım tarzı ile Allah cc nin kullarına kendi azametini anlatması  olarak anladığımız  zaman zihni kapasitemizin en son sınırlarını zorlayarak Allahın hükümdarlığını  anlamaya gayret etsek bile bu onun büyüklüğünü anlamaya yeterli olmayacaktır .Böylesine ululuk .azamet. ve hükümranlık sahibi olan Allah cc karşısında biz kullarına düşen ise ona  ortaklar koşmadan secde etmektir.  


"Arş " kavramının geçtiği  hakka s. 17. ayetinde  müteşabih bir kullanımın güzel bir örneği verilmiştir.  bu konuyu anlamak için hakka suresi 13. ve 37. ayetlerini okumamız gerekmektedir . ayet mealleri şöylediir. 

13- Artık sur'a tek bir üfürülüşle üfürüleceği.
14- Yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman.
15- İşte o gün, vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vukubulmuş (gerçekleşmiş)tur.
16- Gök yarılıp-çatlamıştır; artık o gün, 'sarkmış-za'fa uğramıştır.'
17- Melek(ler) ise, onun çevresi üzerindedir. O gün, Rabbinin arşını onların da üstünde sekiz (melek) taşır.
18- Siz o gün arzolunursunuz; sizden yana hiçbir gizli (şey), gizli kalmaz.
19- Artık kitabı sağ-eline verilen kişi, der ki: "Alın, kitabımı okuyun."
20- "Çünkü ben, gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış)tım."
21- Artık o, hoşnut bir yaşama içindedir.
22- Yüksek bir cennette.
23- Devşirilecek (meyve ve eşsiz ürün)leri pek yakındır.
24- "Geride kalan günlerde, 'peşin olarak sunduklarınıza karşılık olmak üzere,' afiyetle yiyin ve için."
25- Kitabı sol eline verilen ise; o da, der ki: "Bana keşke kitabım verilmeseydi."
26- "Hesabımı hiç bilmeseydim."
27- "Keşke o (ölüm herşeyi) kesip bitirseydi.
28- "Malım bana hiçbir yarar sağlayamadı."
29- "Güç ve kudretim yok olup gitti."
30- (Allah buyruk verir:) "Onu tutuklayın, hemen bağlayın."
31- "Sonra çılgın alevlerin içine atın."
32- "Daha sonra onu, uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincire vurup gönderin."
33- "Çünkü, o, büyük olan Allah'a iman etmiyordu."
34- "Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı."
35- "Bundan dolayı bugün, kendisine hiçbir sıcak dost yoktur."
36- "İrin ve kan karışımından başka bir yemek yoktur."
37- "Bunu da, hata edenlerden başkası yemez."

Ayetlerden anlaşıldığı üzere kıyamet sonrası olacaklar bizlere bir mahkeme salonu görüntüsü içinde teşbihi bir şekilde anlatılmaktadır.   13.14.15.16. ayetlerde kıyametin kopuşu anlatılmaktadır. 17. ayette meleklerin semanın etrafını çevirmelerini davalıların mahkemeden hesabı görülmeden çıkmamasını sağlamak  yani kaçmanın mümkün olmadığı , davalılar hazır bulundurulduktan sonra ve yine teşbihi bir biçimde mahkeme başkanının azametli bir biçimde  salona girişi resmedilmektedir.    

Zengin ve soylu kişilerin çölde 4 kişinin taşıdığı "tahtırevan" denilen  araçlarla yol aldıklarını  bazı arap filmlerinde gözümüze çarpmıştır. Zenginlik ve ihtişamın göstergesi olan bu araçlarla taşınmanın teşbihi bir şekilde 8 ayrı melek tarafından taşınmasının bize anlatmak istediği, Hakimlerin hakimi olan Allah cc nin azameti ve büyüklüğünü  müteşabih bir anlatım  tarzıyla anlatılmasıdır. Etrafı kimsenin dışarı çıkamamasını sağlamak amacıyla melekler tarafından çevrilmiş bir salona benzetilen yer , yine azamet ve büyüklüğün bir göstergesi sayılan tahtırevanın dahada azametli olduğunun göstergesi 8 melek tarafından   "arşının 8 melek tarafından taşınması" ayeti ile anlatılması herkes hazır olduktan sonra mahkemeye hakimin girişi resmedilmektedir. 

18 ayette  mahkeme başlamıştır  , 19.24 ayetler arasında    suçsuz görülüp kitabı sağından verilen kişi ebedi kalacağı cennete gönderilir.   25. 37 ayetler arasında kitabı solundan verilerek ebede cehenneme gönderilen kişinin bu karara bir itirazı olmadığını görmekteyiz. Çünkü hakimlerin en adili olan Allah cc tarafından muhakeme edilmiştir. ve devamında gerekçeli kararıda açıklanmaktadır. Buna benzer bir mahkeme salonu teşbihi zümer suresi 68 ile 75 ayetlerdede görmekteyiz. 


Sonuç olarak ali imran s. 7 ayeti ışığında muhkem ve müteşabih olarak iki kısım olan kuran ayetleri muhkem ayetler ışığında anlaşılmaya çalışıldığı takdirde kolay  bir şeklide anlaşılmaktadır . Müteşabih ayetlerin anlaşılmaz ayetler gurubu değil aksine muhkemlerle benzeştirilerek anlatılan  ayetler  olduğu düşüncesi ışığında anlaşılan ayetleri  antropomorfik ( insan biçimci) bir anlayışa kaçmadan anladığımız takdirde    kolaylaştırılmış bir kitap olan kur'ana uygun bir biçimde anlamış oluruz . 

                                  EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.