Bu ameliyenin temelinde "vahiy merkezli din" inancından , "kişi merkezli din" inancına geçmek yatmaktadır. Dini duyguları kullanarak , insanları hegemonya altına alma yolu , insanlığın kadim bir yolu olup , bu yol ile bir takım şahıslar, dini argümanları kullanmak yolu ile karizmatik bir yapıya büründürülerek , insanların bu yolla maddi ve manevi olarak sömürülmesi kolaylaştırılmaya çalışılmış hala da çalışılmaktadır.
Bu şeytani oyunun Müslüman dünyasındaki versiyonunun, tasavvuf ekolü yolu ile en vahşi biçimde uygulandığını görmekteyiz. Kerameti müritlerinden menkul din baronlarının, insanları maddi ve manevi olarak sömürmelerinin yolunun , önce Muhammed (a.s) a ilahi bir misyon yüklenmesinden geçmesi gerektiğini bilen sahtekarlar, bu işi yalan ve iftira yollu rivayetler ile halletmeye çalışmış ve neticede başarıya ulaşarak , Muhammed (a.s) ı , Allah (c.c) ile eşit bir konuma yerleştirmişlerdir.
Muhammed (a.s) ın dinin merkezine yerleştirilmesi ile artık sahtekarların yolu açılmış olmakta ve yapmak istedikleri şeytanlıkları onun üzerinden yapmaları bu şekilde kolaylaşmıştır.Bu şeytanların Muhammed (a.s) ı ilah konumuna yükseltmek için kullandıkları ayetlerden bir tanesi Zümer s. 53. ayetidir.
[039.053] De ki: ey nefisleri aleyhine israf etmiş kullarım! Allahın rahmetinden ümidi kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları mağrifet buyurur, şübhesiz ki o öyle gafûr öyle rahîm o
[039.010] Şöyle de: «Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının; bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın yarattığı yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, ecirleri sonsuz olarak ödenecektir.»
Bu ayet maalesef bazı insan kılıklı şeytanların elinde silah olarak kullanılarak "Bak gördün mü Muhammed'e kul olunması gerekiyormuş" şeklindeki ifadeler ile, şağdan yanaşan şeytanlıklarla , Müslüman kisvesi altında insanlar şirk'e davet edilmektedir.
Öncelikle şunu söylemek isteriz ki iddianın ilmi yönden eleştirilebilecek hiç bir tarafı yoktur. Tamamen ahlak , şeref , haysiyet sınırlarını kaldırmış olanların ağzından çıkabilecek olan bu sözün , Kur'an bütünlüğü dikkate alındığında nasıl bir şirk çağrısı olduğu görülecektir.
Elçilerin Allah (c.c) adına konuşmakla görevli kişiler olduğunu bilen bir kimse "ey nefisleri aleyhine israf etmiş kullarım" cümlesinin Allah (c.c) nin sözü olduğunu bilir ve Muhammed'e kul olunması gerektiği şeklinde bir şirk inancını yayın organlarında göğsünü gere gere söylemekten haya ederdi.
[021.025] Ve senden evvel hiçbir peygamber göndermedik ki, illâ ona şöyle vahyetmiştik: «Muhakkak ki, Benden başka ilâh yoktur. Artık Bana ibadet ediniz.»
Muhammed (a.s) öncelikle bir elçi olup , Allah (c.c) nin biz kullarına olan çağrısını iletmek ile görevlidir. Bu çağrının merkezinde , diğer elçilerin çağrısında olduğu, gibi sadece Allah (c.c) ye kul olmak , ondan başkasını ilah ve rab olarak tanımamak yatmaktadır.
Allah(c.c) ye kul olmaya çağırmak ile görevli bir elçi , bu görevini terk ederek insanları kendisine kul olmaya çağırabilir mi ?
Bu sorunu cevabını İsa (a.s) ile ilgili ayetlerde bulabiliriz.
[003.079] Hiçbir insanın, Allah'ın kendisine Kitap, hikmet ve nübüvvet vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allah'ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz.
[003.080] Ve size, «Melekleri, nebileri rabler ittihaz ediniz,» diye emretmez. Siz müslüman olduktan sonra size küfr ile hiç emreder mi?
Al-i İmran s. 79. ayetine baktığımızda "Muhammed' kul olunmadan Allah' kul olunmaz" sözünün ne kadar çirkin bir iftira olduğu görülmektedir.
Hesap gününde İsa (a.s) ın sorgulanma sahnesini ayetleri okuduğumuzda bu durumu daha net bir biçimde görebiliriz.
[005.116] Hani Allah «Ey Meryemoğlu İsa sen mi, Allah dışında beni ve Anneni ilah edinin dedin» dedi. İsa şöyle dedi; «Haşa seni her türlü noksanlıktan tenzih ederim, gerçek olmadığı bildiğim bir sözü söylemek bana yakışmaz, eğer böyle birşey söyleseydim sen bunu bilirdin, Sen benim içimdekini bilirsin, fakat ben Senin özündekini bilemem, hiç kuşkusuz Sen gaybleri bilensin.
[005.117] Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyle görensin.
Yarın hesap gününde Muhammed (a.s) ın sorgulanma sahnesinde aynı sözler sadece isim değişikliği ile "Ey Muhammed sen mi, Allah dışında beni ilah edinin dedin" şeklinde söylenerek , İsa (a.s) tarafından verilen cevabın aynısı Muhammed (a.s) tarafından verilecektir.
Elçilerin tamamının görevi, insanları kula kul olmaktan kurtararak , sadece Allah'a kul olmaya çağırmak iken , nasıl bir elçi "Bana kul olun" diyebilir ?.
Kulu kul edinmek yolu ile onları maddi ve manevi olarak sömürmek yolunun kadim bir yol ve bu yolun İslam dünyasındaki versiyonu "Tasavvuf" adı altında işleme konulmuştur.
Tasavvuf ekolünün insanları etkileme yolu kişilerin ilahlaştırılmasını merkeze aldığı için , bu yolun açılması Allah (c.c) dışında kul olunması gerekli mercilerin olmasını (haşa) gerekli kılmıştır. Muhammed (a.s) bu iş için biçilmiş kaftan mesabesinde olarak görülmüş , önce ona kul olunması gerektiğinden yola çıkılarak kerameti müritlerinden menkul din baronlarına kul olma yolu bu şekilde sonuna kadar açılmıştır.
[039.003] İyi bil ki, halis din ancak Allah'ındır. O'ndan başka birtakım evliya tutanlar da şöyle demektedirler: «Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.» Şüphe yok ki Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.
[002.186] Kullarım sana Beni sorarlarsa, bilsinler ki Ben, şüphesiz onlara yakınım. Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da davetimi kabul edip Bana inansınlar ki doğru yolda yürüyenlerden olsunlar.
Bu gibi ayetler tasavvuf ekolünün ekmek kapısı olan aracılık hizmetlerine kapı kapatan ayetlerdir. Allah (c.c) nin sonuna kadar kapattığı bir kapıyı açmaya kalkanlar , maalesef bir çok cahil kimseyi kandırarak , tasallutları altına almışlardır.
[069.044-7] Eğer o Resul bizim adımıza birtakım sözler uydursaydı, onu elimizle yakalar, sonra da onun şah damarını keserdik.O zaman sizden hiç biriniz de buna engel olamazdınız.
Şurası iyi bilinmelidir ki ; Muhammed (a.s) sadece ve sadece beşer bir elçidir. İnsanları kula kul olmaktan kurtarıp , Allah (c.c) ye kul olmaya çağırmak görevini bırakarak , kendisine kul olmaya çağırması onun için büyük bir suçtur.
Kula kul olmaya çağıran bütün şeytanların oyunlarına karşı Kur'an , kale gibi dimdik ayaktadır.
"Muhammed'e kul olunmadan Allah'a kul olunmaz diyerek" Muhammed'in kaldırmak için geldiği aracılık sistemi içine onu koyarak kendi şeytanlıklarını onlar üzerinden yürütmeye kalkanların önünde en büyük engel onun getirdiği Kur'andır.
Kirlenmemiş bir zihin ile okunan bir Kur'anın, bu gibi şeytanlıklara nasıl engel olduğu görülerek , alçakça oyunlarına Allah'ın dinini alet etmeye kalkan müşriklerin maskelerini bu kitap düşürecektir.
Bunun içindir ki; Kur'anın halk arasında okunmaya başlanması ,bu gibi insan kılıklı şeytanları rahatsız etmektedir. Kur'an kendi dilimizden okunmaya başlandığında , insanları neye çağırdığı , ne ve kimlerle mücadele ettiği açıkça ortaya çıkarak , bu gibi insanların çağırdıkları şeylerin batıllığı kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
Sonuç olarak ; Kendisi bir KUL olan Muhammed (a.s) , insanları Allah'a kul olmaya çağıran bir elçi olup , "Allah'a kul olunması için önce bana kul olunması gerekir" şeklinde bir çağrısı asla olamaz.
Allah'a kul olmak için önce ona kul olunması gerektiğine dair Zümer s. 53. ayetinin delil getirilmesi ise şeytanca bir yalan ve iftiradan başkası değildir. Allah'ı ve elçisine yalanlarına alet etmek isteyenlerin bu gibi oyunları Kur'an tarafından bozulmakta , insanları şirk'e davet edenlerin akıbetleri aynı kitabın içinde müjdelenmektedir.
Bu gibi şirk yayıcıların tv. gibi yayın organlarında boy göstererek şirklerini alenen buralarda insanlara yayma fırsatı bulması , onlara bu fırsatı sağlayanları da mes'ul durumda bıraktığı bilinmelidir.
Zümer s. 53. ayeti , Allah (c.c) nin rahmetinden ümit kesilmemesini , onun merhametli olduğunu haber veren bir ayet iken, maalesef Allah ve elçisine iftira atan tasavvufçuların elinde, kendi şirklerini temize çıkaran bir ayet olarak okunması , bu kitabın insan kılıklı şeytanların eline geçtiğinde alacağı durumu bize göstermesi açısından ibret göstergesidir.
RABBİMİZ BİZLERİ ALLAH İLE ALDATMAYA ÇALIŞAN İNSAN KILIKLI ŞEYTANLARIN ŞERRİNDEN MUHAFAZA ETSİN.
[039.053] De ki: ey nefisleri aleyhine israf etmiş kullarım! Allahın rahmetinden ümidi kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları mağrifet buyurur, şübhesiz ki o öyle gafûr öyle rahîm o
[039.010] Şöyle de: «Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının; bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın yarattığı yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, ecirleri sonsuz olarak ödenecektir.»
Bu ayet maalesef bazı insan kılıklı şeytanların elinde silah olarak kullanılarak "Bak gördün mü Muhammed'e kul olunması gerekiyormuş" şeklindeki ifadeler ile, şağdan yanaşan şeytanlıklarla , Müslüman kisvesi altında insanlar şirk'e davet edilmektedir.
Öncelikle şunu söylemek isteriz ki iddianın ilmi yönden eleştirilebilecek hiç bir tarafı yoktur. Tamamen ahlak , şeref , haysiyet sınırlarını kaldırmış olanların ağzından çıkabilecek olan bu sözün , Kur'an bütünlüğü dikkate alındığında nasıl bir şirk çağrısı olduğu görülecektir.
Elçilerin Allah (c.c) adına konuşmakla görevli kişiler olduğunu bilen bir kimse "ey nefisleri aleyhine israf etmiş kullarım" cümlesinin Allah (c.c) nin sözü olduğunu bilir ve Muhammed'e kul olunması gerektiği şeklinde bir şirk inancını yayın organlarında göğsünü gere gere söylemekten haya ederdi.
[021.025] Ve senden evvel hiçbir peygamber göndermedik ki, illâ ona şöyle vahyetmiştik: «Muhakkak ki, Benden başka ilâh yoktur. Artık Bana ibadet ediniz.»
Muhammed (a.s) öncelikle bir elçi olup , Allah (c.c) nin biz kullarına olan çağrısını iletmek ile görevlidir. Bu çağrının merkezinde , diğer elçilerin çağrısında olduğu, gibi sadece Allah (c.c) ye kul olmak , ondan başkasını ilah ve rab olarak tanımamak yatmaktadır.
Allah(c.c) ye kul olmaya çağırmak ile görevli bir elçi , bu görevini terk ederek insanları kendisine kul olmaya çağırabilir mi ?
Bu sorunu cevabını İsa (a.s) ile ilgili ayetlerde bulabiliriz.
[003.079] Hiçbir insanın, Allah'ın kendisine Kitap, hikmet ve nübüvvet vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allah'ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz.
[003.080] Ve size, «Melekleri, nebileri rabler ittihaz ediniz,» diye emretmez. Siz müslüman olduktan sonra size küfr ile hiç emreder mi?
Al-i İmran s. 79. ayetine baktığımızda "Muhammed' kul olunmadan Allah' kul olunmaz" sözünün ne kadar çirkin bir iftira olduğu görülmektedir.
Hesap gününde İsa (a.s) ın sorgulanma sahnesini ayetleri okuduğumuzda bu durumu daha net bir biçimde görebiliriz.
[005.116] Hani Allah «Ey Meryemoğlu İsa sen mi, Allah dışında beni ve Anneni ilah edinin dedin» dedi. İsa şöyle dedi; «Haşa seni her türlü noksanlıktan tenzih ederim, gerçek olmadığı bildiğim bir sözü söylemek bana yakışmaz, eğer böyle birşey söyleseydim sen bunu bilirdin, Sen benim içimdekini bilirsin, fakat ben Senin özündekini bilemem, hiç kuşkusuz Sen gaybleri bilensin.
[005.117] Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyle görensin.
Yarın hesap gününde Muhammed (a.s) ın sorgulanma sahnesinde aynı sözler sadece isim değişikliği ile "Ey Muhammed sen mi, Allah dışında beni ilah edinin dedin" şeklinde söylenerek , İsa (a.s) tarafından verilen cevabın aynısı Muhammed (a.s) tarafından verilecektir.
Elçilerin tamamının görevi, insanları kula kul olmaktan kurtararak , sadece Allah'a kul olmaya çağırmak iken , nasıl bir elçi "Bana kul olun" diyebilir ?.
Kulu kul edinmek yolu ile onları maddi ve manevi olarak sömürmek yolunun kadim bir yol ve bu yolun İslam dünyasındaki versiyonu "Tasavvuf" adı altında işleme konulmuştur.
Tasavvuf ekolünün insanları etkileme yolu kişilerin ilahlaştırılmasını merkeze aldığı için , bu yolun açılması Allah (c.c) dışında kul olunması gerekli mercilerin olmasını (haşa) gerekli kılmıştır. Muhammed (a.s) bu iş için biçilmiş kaftan mesabesinde olarak görülmüş , önce ona kul olunması gerektiğinden yola çıkılarak kerameti müritlerinden menkul din baronlarına kul olma yolu bu şekilde sonuna kadar açılmıştır.
[039.003] İyi bil ki, halis din ancak Allah'ındır. O'ndan başka birtakım evliya tutanlar da şöyle demektedirler: «Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.» Şüphe yok ki Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.
[002.186] Kullarım sana Beni sorarlarsa, bilsinler ki Ben, şüphesiz onlara yakınım. Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da davetimi kabul edip Bana inansınlar ki doğru yolda yürüyenlerden olsunlar.
Bu gibi ayetler tasavvuf ekolünün ekmek kapısı olan aracılık hizmetlerine kapı kapatan ayetlerdir. Allah (c.c) nin sonuna kadar kapattığı bir kapıyı açmaya kalkanlar , maalesef bir çok cahil kimseyi kandırarak , tasallutları altına almışlardır.
[069.044-7] Eğer o Resul bizim adımıza birtakım sözler uydursaydı, onu elimizle yakalar, sonra da onun şah damarını keserdik.O zaman sizden hiç biriniz de buna engel olamazdınız.
Şurası iyi bilinmelidir ki ; Muhammed (a.s) sadece ve sadece beşer bir elçidir. İnsanları kula kul olmaktan kurtarıp , Allah (c.c) ye kul olmaya çağırmak görevini bırakarak , kendisine kul olmaya çağırması onun için büyük bir suçtur.
Kula kul olmaya çağıran bütün şeytanların oyunlarına karşı Kur'an , kale gibi dimdik ayaktadır.
"Muhammed'e kul olunmadan Allah'a kul olunmaz diyerek" Muhammed'in kaldırmak için geldiği aracılık sistemi içine onu koyarak kendi şeytanlıklarını onlar üzerinden yürütmeye kalkanların önünde en büyük engel onun getirdiği Kur'andır.
Kirlenmemiş bir zihin ile okunan bir Kur'anın, bu gibi şeytanlıklara nasıl engel olduğu görülerek , alçakça oyunlarına Allah'ın dinini alet etmeye kalkan müşriklerin maskelerini bu kitap düşürecektir.
Bunun içindir ki; Kur'anın halk arasında okunmaya başlanması ,bu gibi insan kılıklı şeytanları rahatsız etmektedir. Kur'an kendi dilimizden okunmaya başlandığında , insanları neye çağırdığı , ne ve kimlerle mücadele ettiği açıkça ortaya çıkarak , bu gibi insanların çağırdıkları şeylerin batıllığı kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
Sonuç olarak ; Kendisi bir KUL olan Muhammed (a.s) , insanları Allah'a kul olmaya çağıran bir elçi olup , "Allah'a kul olunması için önce bana kul olunması gerekir" şeklinde bir çağrısı asla olamaz.
Allah'a kul olmak için önce ona kul olunması gerektiğine dair Zümer s. 53. ayetinin delil getirilmesi ise şeytanca bir yalan ve iftiradan başkası değildir. Allah'ı ve elçisine yalanlarına alet etmek isteyenlerin bu gibi oyunları Kur'an tarafından bozulmakta , insanları şirk'e davet edenlerin akıbetleri aynı kitabın içinde müjdelenmektedir.
Bu gibi şirk yayıcıların tv. gibi yayın organlarında boy göstererek şirklerini alenen buralarda insanlara yayma fırsatı bulması , onlara bu fırsatı sağlayanları da mes'ul durumda bıraktığı bilinmelidir.
Zümer s. 53. ayeti , Allah (c.c) nin rahmetinden ümit kesilmemesini , onun merhametli olduğunu haber veren bir ayet iken, maalesef Allah ve elçisine iftira atan tasavvufçuların elinde, kendi şirklerini temize çıkaran bir ayet olarak okunması , bu kitabın insan kılıklı şeytanların eline geçtiğinde alacağı durumu bize göstermesi açısından ibret göstergesidir.
RABBİMİZ BİZLERİ ALLAH İLE ALDATMAYA ÇALIŞAN İNSAN KILIKLI ŞEYTANLARIN ŞERRİNDEN MUHAFAZA ETSİN.