Geçiren etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Geçiren etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Haziran 2016 Salı

ORUÇ : İnsanların Vicdanını Harekete Geçiren Bir İbadet

Bakara suresi 183-187. ayetleri arasında Allah (c.c), ramazan ayı içinde günün belirli zamanlarında yemek , içmek ve cinsel ilişkiyi yasaklamıştır. Bu emir sadece aç ve susuz kalmayı amaçlayan bir emir olmaktan ziyade, daha geniş anlamı ile kişileri terbiye edici bir role sahiptir. Yazımızda , bu yasaklamanın ilmihal boyutunu değil , kişi ve toplum boyutunda getirmeyi amaçladığı oto kontrol mekanizmasını ele almaya çalışacağız.

[005.094]  Ey İnananlar! Gıyabında Kendisinden, kimin korktuğunu bilmek için, (ihramlıyken) elinizin ve mızraklarınızın ulaştığı avdan bir şeyle Allah and olsun ki sizi dener. Bundan sonra kim haddi aşarsa ona elem verici azab vardır.

Oruç ibadetinin kişi ve toplum hayatında ne gibi kazanımlar meydana getirmeyi amaçladığını, Maide s. 94. ayetinin mesajını merkeze alarak anlamaya çalıştığımızda, bu ibadetin sadece aç kalmaya indirgenemeyecek kadar geniş bir anlamı olduğu da görülecektir. 

Allah (c.c) bilindiği üzere hac günlerinde "İhram yasakları" olarak bildiğimiz bir takım yasaklar ihdas ederek, diğer günlerde helal olan bazı şeyleri belirli günler için haram kılmıştır. Bu haram kılmanın, kişi ve toplum vicdanını harekete geçiren bir yönü bulunmaktadır. Allah (c.c) kişilerin başına birer polis dikmek yerine vicdanlara hitap ederek , herkesin kendi polisi olmasını sağlayacak önlemler almaktadır. Bu önlemler toplum bazında insanların birbirine güven duyan bir ortamın sağlanmasına matuf olup , oruç ibadeti de böyle bir işleve sahiptir. 

Ayet içindeki "Gıyabında Kendisinden, kimin korktuğunu bilmek için" cümlesi, anahtar bir cümle olup , herkesin kendi kendisinin polisi olmasını sağlayan bir oto kontrol sistemi meydana getirmektedir. Allah (c.c) bu gibi yasaklamalar ile vicdanları harekete geçirerek , kişinin başında bir polis olmasa bile her an gözetildiğini unutmamasını hatırlatmaktadır.

Allah (c.c) biz kullarına diğer günlerde HELAL olan bazı şeyleri , bazı günlerde HARAM kılmaktadır. Böyle bir uygulamanın yapılma amacı Maide s. 94. ayetinde beyan edilmektedir. Allah (c.c) kullarının kendisini görmemiş olsa bile , kendisinin kullarını her an gözetlediğini , onların her anını gördüğünü ve bildiğini bir çok ayette haber vererek , yaptıklarımızın her anının kayıt altına alındığını bilmemizi istemektedir.

Mantık açısından düşündüğümüzde bu yasakları izah etmek mümkün değildir . Değişen hiç bir şey yok iken helal olan bazı şeyler, birden belirli bir süre için harama dönüşüyor , helal iken yediğimiz bir yiyecek , yasaklanan zamanda yenildiği zaman harama dönüşüyor ve yiyen kişiyi vebal altına sokuyor. 

Bu durumu Allah'a kulluk ve teslimiyetten başka bir şey ile açıklamak mümkün değildir. İnsan olarak bize düşen bunu sorgulamak değil , bu yasaklar ile bizlere verilmek istenen kişisel ve toplumsal terbiyeye odaklanarak , kul olma bilinci içinde teslim olmaktır. 

İnsan topluluk halinde yaşama itiyadında olan bir varlık olup , bu yaşam bir takım kurallar dahilinde olması gerekmektedir. Kişilerin birbirlerinin hak hukukunu gözeten bir yaşam şekli toplumun selameti için olmazsa olmazlardandır. Allah (c.c) oruç gibi koyduğu ibadetler ile sadece kuru bir ibadeti değil , bu orucun insana sağladığı olgunluk vasıtası ile diğer insanların hakkına riayet edilmesini öğretmektedir.

Allah (c.c) veya beşer olsun , yasa koyucuların tamamı, koydukları yasaların çiğnenmemesini , şayet koydukları yasalar çiğnenecek olursa bu çiğnemenin cezasını da cezai müeyyide olarak yasalarına koyarlar. Beşer cinsinden olan yasa koyucular , polisiye tedbirler ile bu yasaların çiğnenmemesini sağlamaya çalışırlarken , Allah (c.c) herkesin vicdanına hitap ederek , herkesin kendi kendisinin polisi olmasını sağlamaktadır. 

Oruç, insanların kendi kendisinin polisi olmasını sağlayan bir ibadet yöntemi olup , kişiler sair günlerde kendisine helal olan yiyeceklerin , ramazan ayı içinde belirli zamanda haram olması ile bir imtihana tabi tutularak nefisler terbiye edilmektedir.

Oruçlu olmak sadece belirli bir aya mahsus bir hal olarak kalmamalıdır. Oruçlu olma halini en geniş anlamda "Kötülüklerden kendini tutmak" olarak anlamlandırdığımızda kişilerin bu hallerinin belirli bir aya has değil yaşadığı hayatın tamamını kapsaması gerekmektedir. 

Belirli bir zamanda farz kılınan oruç , kişilerin bütün yıl sürecek oruçlu olma halinin biraz daha yoğun yaşanacak olan bir zaman dilimini kapsamaktadır.

Oruç, kişilerden başlayarak toplumu düzelmesini sağlayan bir kulluk borcudur. 

Oruç bugün her ne kadar sadece yeme ve içmeden kesilmeye odaklanmış bir ibadet haline getirilmiş ise de, bu ibadet insanların vicdanlarını harekete geçiren , her kesin kendi polisi olmasını sağlayan bir ibadettir. 

Şöyle bir düşünelim ; Akşam yediğimiz bir yemek , veya içtiğimiz su, bize gündüz haram ve haram olan bu yiyecek ve içecek, elimizin altında ve karşımızda durarak bize bakmakta, ve biz ona el süremiyoruz. Yediğimiz takdirde bizi suçlu olarak görecek ve mahkum edecek hiç bir dünyevi merci olmamasına rağmen sadece , Allah (c.c) ye karşı olan GIYABİ KORKUdan dolayı elimizi yiyecek ve içeceğe süremiyoruz. 

İşte oruç insandaki gıyabi korkuyu açığa çıkarıcı bir mahiyete sahiptir. Yemek ve içmek hususunda elini bağlayan olmamasına rağmen , kendi kendisi elini bağlayarak , içindeki Allah korkusunun ramazan ayında daha yoğun ortaya çıkmasını sağlayarak , diğer aylarda aynı korkunun devamı bu oruç ile sağlanır. 

Bunları söylerken , oruç tutmaya gücü yetmeyenlerin bu gibi hasletlere sahip olamayacaklarını söylemek istemediğimizi hatırlatmak isteriz.  

Bu bağlamda, insanda olan AHİRETE İMAN inancı büyük rol oynamaktadır. Ahirete iman etmiş olan bir kimse, bu inancı sayesinde dünya hayatı içinde yapacak olduğu bir takım hataların karşılığının ahiret gününde alacağını bilmektedir. 

İşte bu ahirete iman inancı eğer gerçek olarak iman ettiğini iddia edenler tarafından içselleştirilerek , kişilerden başlayarak bütün toplumda hakim olduğu zaman, insanların birbirlerine kötülük yaptıkları takdirde , ahiret hesabının çetin olacağını bilmek korkusu insanları kötülükten alıkoyacaktır.

Bir toplumda yaşayan insanların huzur ve sükunetinin sağlanması için elbette polisiye tedbirler gerekecektir , ancak o toplumda yaşayan insanların vicdanların oluşturulacak olan vicdan polisleri , beşer polislerden daha etkili olarak görev yapacaktır.

Bir toplumun huzur ve refah içinde yaşamasının ilk kuralı , o toplumda yaşayan insanların yaptıkları kötülüğün karşılığında sadece dünya cezası ile kurtulamayacaklarını bilmeleri ile mümkündür. Yaptığı suçun dünya cezasına katlanan insan cezayı göze alarak suçu işleyebilir , ancak bu suçun uhrevi cezasının çok daha büyük olduğu inancına sahip olduğunda bu suçu işlemesi güçleşecektir.

Allah (c.c) nin yılda bir ay olarak farz kıldığı oruç ibadeti eğer maksadına uygun bir şekilde yerine getirilecek olursa , insanları yılın diğer aylarında da tutacak , ve onları yılın bütün aylarında kendisini kötülüklerden tutmasını sağlayacaktır.

Oruç tutmayı sadece ramazan ayında aç ve susuz kalmaya indirgeyenler ise , bu ibadetin hikmetini tam olarak kavramamış olacaklardır.