Allah cc kendisine ibadet amacı ile yaratmış olduğu kullarına yine o kulları içinden seçmiş olduğu elçileri vasıtası ile onlara ibadet yollarını "tebliğ" ve "ta'lim" ettirerek onların dünya ve ahiret hayatlarını garanti altına almalarını sağlamıştır. "Kur'an merkezli islam" söylemi çerçevesinde gelişmeye başlayan kur'an dönüş hareketinin resullerin vazifesi noktasında geleneğin yanlışlarının üzerine bina ettikleri düşüncelerden biriside resullerin "ta'lim" vazifesini göz ardı etmek istemeleridir. Yanlış olan bir düşünceye karşı başlatılan karşı düşünce hareketleri ,yanlış düşünceye karşı başlatılan o yanlışlara düşme tehlikesinide beraberinde getirir. Bu yanlışa düşme tehlikesi geleneksel anlayış doğrultusunda geliştirilmiş olan son resul muhammed sav in neredeyse Allah cc nin yanına yardımcı ilah pozisyonuna sokan ifrati düşünceye karşı olarak bunun karşı bir yanlış versiyonu olarak onu hepten hayatın dışına atmak suretiyle kur'an ile onun bağını koparma hareketidir. Resullerin görevini kur'an doğrultusunda ifrat ve tefrit anlayışlardan ve özellikle ön kabullerden sıyrılarak anlamak durumundayız. Bu anlayış metodu ile okumaya çalıştığımız kur'an ayetleri resullerin ne amaçla gönderildiği noktasında bize gerekli bilgiler vermektedir.
Allah cc ilk insan adem as ve eşini yarattıktan sonra onlara bir takım emirler vermiş ancak şeytan ademi ayartarak onun bu emre isyan etmesini sağlamış ve neticede onların bulundukları yerden indirilmelerini sağlamıştır. Bu olay neticesinde Allah cc adem ile eşine şunları buyurmuştur.
-----2.038 «İnin oradan hepiniz, tarafımdan size bir yol gösteren gelecektir; Benim yoluma uyanlar için artık korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir» dedik.
-----7.035 Ey Adem oğulları! Size aranızdan ayetlerimizi okuyan resuller geldiğinde, onların bildirdiklerine karşı gelmekten sakınan ve gidişini düzeltenlere, işte onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
-----20.123 Onlara şöyle dedi: «Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Elbet size Benden bir yol gösteren gelir; Benim yoluma uyan ne sapar ve ne de bedbaht olur.»
Bakara ,araf ve taha surelerinde adem kıssası içinde olan bu ayetler , insanı yaratan Allah cc nin kendi yolunu tebliğ için yine o insanlar içinden resuller göndereceği, bu resullere uymak ve uymamak neticesinde insanların karşılık görecekleri bildirilmiştir. İnsanlığın ilk resulu olan adem as dan sonra Allah cc sayısını kendisinin bildiği resuller göndererek kullarına olan emir ve nehiylerini onların elçiliği ile bildirmiş ve bazı resullerin kavimleri ile olan mücadeleleri kur'an muhataplarına örnek olması için kıssa şeklinde anlatılmıştır.
-----2.213 İnsanlar bir tek ümmetti. Allah nebileri müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi; insanların ayrılığa düşecekleri hususlarda aralarında hüküm vermek için onlarla birlikte hak Kitaplar indirdi. Ancak Kitap verilenler, kendilerine belgeler geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden onda ayrılığa düştüler. Allah, inananları, ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izni ile eriştirdi. Allah dilediğini doğru yola eriştirir.
-----10.019 İnsanlar bir tek ümmettiler, sonra ayrılığa düştüler; şayet Rabbinden, daha önce bir takdir geçmemiş olsaydı, aralarında ihtilafa düştükleri şeyler hakkında hüküm çoktan verilmiş olurdu.
Bakara s. 213 ve yunus s. 19. ayetlerinin beyanından anlaşıldığı üzere sapkınlık ve dalalette tek bir topluluk haline gelen insanlara Allah cc "müjdeleyici" ve "korkutucu" olarak vasıflandırdığı elçilerini göndermiş, gönderilen bu elçilere karşı çıkanlar herhangi haklı bir gerekçe olmaksızın karşı çıkmışlardır. Mü'minun suresinde nuh as ın kıssasını takip eden ayetlerde, Allah cc nin resul göndermekteki sünneti ve müşriklerin bu resullere takındıkları tavır 31-44 . ayetler arasında çok açık bir biçimde anlatılır.
31 - Sonra onların ardından bir başka nesil getirdik.
32 - Bunun üzerine, onlar arasından kendilerine, "Allah'a kulluk edin; çünkü sizin O'ndan başka bir tanrınız yoktur. Hâlâ Allah'tan korkmaz mısınız? (mesajını ileten) bir resul gönderdik.
33 - Onun kavminden, kâfir olup ahirete ulaşmayı yalanlayan ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz kodaman güruh dedi ki: "Bu dediler, sadece sizin gibi bir insandır; sizin yediğinizden yer, sizin içtiğinizden içer."
34 - "Gerçekten, tıpkı kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz herhalde ziyan edersiniz."
35 - "Size, öldüğünüz, toprak ve kemik yığını haline geldiğinizde, mutlak surette sizin (tekrar) meydana çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?"
36 - "Heyhât o size vaad edilen şey ne kadar uzak!"
37 - "Dünya hayatından başka gerçek yoktur. (Kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yaşarız; bir daha diriltilecek değiliz."
38 - "Bu adam, sadece Allah hakkında yalan uyduran bir kimsedir; biz ona inanmıyoruz."
39 - O Peygamber: "Rabbim, dedi, beni yalanlamalarına karşı bana yardımcı ol!"
40 - Allah şöyle buyurdu: "Pek yakında onlar pişman olacaklar!"
41 - Nitekim, Hak tarafından korkuç bir ses yakalayıverdi onları! Kendilerini hemen çepeçevre kuşattık. Zalimler topluluğunun canı cehenneme!
42 - Sonra onların ardından bir başka nesil getirdik.
43 - Hiçbir ümmet, ecelini ne öne alabilir, ne de erteleyebilir.
44 - Sonra biz peyderpey peygamberlerimizi gönderdik. Herhangi bir ümmete peygamberlerinin geldiği her defasında, onlar bu peygamberi yalanladılar; biz de onları birbiri ardından (yokluğa) yuvarladık ve onları efsâne yaptık. Artık iman etmeyen kavmin canı cehenneme!
Resullerini "beşir" ve " nezir" olarak gönderen rabbimiz o resullere gönderdiği vahiyde kullarına "ta'lim" yani öğretme yoluyla başka emirler de vermiştir.
-----002.127-129 İbrahim ve İsmail, Kabenin temellerini yükseltiyordu: «Rabbimiz! Yaptığımızı kabul buyur. Şüphesiz ki, Sen hem işitir hem bilirsin»Rabbimiz! İkimizi Sana teslim olanlardan kıl, soyumuzdan da Sana teslim olanlardan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı göster, tevbemizi kabul buyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sensin».«Rabbimiz! İçlerinden onlara Senin ayetlerini okuyan, Kitabı ve hikmeti öğreten, onları her kötülükten arıtan bir resul gönder. Doğrusu güçlü ve Hakim olan ancak Sensin».
Bu ayetlerde ibrahim sav in bir duası ve bu duada " ibadet yollarının gösterilmesi" ve "kitabı ve hikmeti öğreten" bir resul göndermesi istenmektedir. ayetlerin tamamını okuduğumuz zaman "senin ayetlerini okuyan" duasından sonra o ayetlerdeki hikmeti öğreten bir resul istenmesi dikkat çekicidir.
----- 2.151 Nitekim Biz size, ayetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan, bir resul gönderdik.
-----3.164 And olsun ki Allah, inananlara, ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitap ve hikmeti öğreten, kendilerinden bir peygamber göndermekle iyilikte bulunmuştur. Halbuki onlar, önceleri apaçık sapıklıkta idiler.
-----62.2-3 Çünkü ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab'ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler. Onlardan başkalarına da. Ki henüz onlara katılmamışlardır. Ve O; Aziz' dir, Hakim'dir.
İbrahim sav in bu duasının karşılığını bakara s 151, al-i imran s.164 ve cuma suresi 2-3. ayetlerde görmekteyiz. Kendisine kur'anın indirildiği muhammed sav Allah cc nin ayetlerini okumak kitap ve hikmeti öğretmek için gönderilmiştir. Özellikle cuma s. 3. ayeti çok çarpıcı bir ayettir, gönderilen elçinin sadece kendi zamanı içinde yaşayanlara değil sonradan gelenlerede gönderildiği beyan edilmektedir.
CUMA S. 3. AYETİ VE SONRADAN GELENLEREDE GÖNDERİLEN ELÇİ
Cuma s. 3. ayeti üzerinde daha çok durulması gereken bir ayettir. 2. ayette "ümmiler" olarak adlandırılan mekke toplumuna gönderildiği beyan edilen muhammed sav in 3. ayette mekke toplumu dışında kalan ve henüz kendilerine katılmamış olan diğerlerinede gönderildiği beyan edilmektedir, bu demektirki muhammmed sav in risaleti ölmesi ie bitmemiş ve kur'an baki kaldığı sürece devam edecektir. Yüzlerce yıldır müslümanlar arası ihtilafların en baştaki sebebini oluşturan resul anlayışları bugünde karşımızda problem olarak durmaktadır , tabiki problem resulun kendisinden kaynaklanmamaktadır, problem onun kur'an nezdindeki yerini belirlemededir. Günümüze geldiğimiz zaman bu problem varlığını bütün hızıyla sürdürmektedir. "Kur'an merkezli islam" söylemi altında dile getirilmeye çalışılan resul anlayışında o gün yaşamış olan bir resulun bu gün için bize vereceği vereceği bir şeyinin olmadığı dolayısı ile onun adına gelen sözlü ve eylemsel bütün malzemenin atılması gerektiği öne sürülmektedir. Bu düşünde başta söylediğimiz gibi onayını kur'andan alan bir düşünce değil, aksine gelenekteki yanlış resul anlayışına karşı geliştirilmiş bir uç anlayıştır. Bugün resul sav adına belkide sahih malzemeden çok uydurma malzeme ortalıkta gezmekte olmasına rağmen bütünü ile atmak geleneğin yanlışlarından daha yanlış bir uygulamadır. Sözlü malzeme dediğimiz hadisler bir tarafa eylemsel malzeme dediğimiz ve " resul sünneti" olarak bize kadar ulaşan ve özellikle salat yani namaz ibadeti için geçerli olan vakitler, rekatları ve şeklinin kur'andan onay almış uygulamaları muhammed sav in uygulaması olarak bize kadar geldiğini kabul etmemek ve " bunları ben belirlerim" şeklinde ben merkezli bir uygulama kişiyi ve müslüman topluluğu yanlışlar yumağına sokar.
"BEN" MERKEZLİ BİR NAMAZ MÜMKÜNMÜ ?
"Namaz" ibadeti Allah cc nin bizlere kur'anda eda etmemizi emrettiği şekilsel ibadetlerden biridir. Bu ibadetin içinde "kıyam", "ruku" ve "secde" gibi sembolik hareketler olup günün belli vakitlerinde ve rekat dediğimiz belli sayılar içinde ve belli bir yöne doğru eda edilir. Gelenekteki namaz ibadeti mezheplerin ve ilmihal kitaplarının içine hapsedilmiş kur'ani amacı olan "tevhid bildirgesi" olmasından uzaklaştırılmıştır. Geleneğin sadece şekillerin düzgünlüğü üzerine hapsedilmiş namaza karşı alternatif olarak " kur'ani namaz" adı altında vakitler, rekatler ve kıble tartışmaya açılarak bunların ne kadar kur'ani olduğu konuşulmaya başlanmıştır. Resullerin görevlerinden birisininde "ta'lim" olduğunu ilgili ayetler ışığında bilmekteyiz. Muhammed sav in ümmetine "ta'lim" yani öğrettiği şeylerden biri ve en önemlisi hiç şüphesiz namazdır ve bu ibadet bizlere " ortak hafıza" dediğimiz tevatür yolu ile ulaşmıştır. Mezheplerin ihtilafları olan teferruat olan konular bir tarafa vakit, rekat, şekil ve kıble meselesi üzerinde ihtilaf etmek mümkün değildir.
" Sadece kur'an" demek kur'an harici gelen bilgilerin tümünü atmak değil aksine sadece kur'an ile bu bilgilerin sağlamasını yapmaktır. Namaz ibadetinin sağlamasını " sadece kur'an" ile yaptığını iddia edenler aynı kur'anı okumasına rağmen bu sağlama üzerinde maalesef birliktelik oluşturamamışlar ve ortaya kimisinin "şirk" bir ibadet olarak görmeye kadar varan düşünceler ortaya atılmış yada kişiye göre özel "ben merkezli namaz" lar ortaya çıkmıştır . "Sadece kur'an" ile bir gurup vakitleri makaslamış bir gurup rekatları makaslamış bir gurup yönü makaslamış bir başka gurup abdesti ortadan kaldırmış ve ortaya hilkat garibesi bir durum ortaya çıkmıştır.
Kur'anın namaz ibadeti için dikkati çektiği nokta bu ibadetin ilmihal boyutu olmayıp onun Allah cc yi birlemenin bir göstergesi olması noktasındadır. Namaz kılan bir mü'min hal diliyle şunları haykırır, "ey rabbim ben senin ilahlığından başkasını kabul etmiyorum ve sadece sana secde ediyorum". Kur'anın namaz ibadeti içindeki şekilleri olan kıyam,ruku ve secde gibi hareketler veya "kurban" gibi ritüeller daha önceden bilinmeyen kavramlar olmayıp müşrik arap toplumunun Allah cc den başkasına hasrettiği ritüellerdendi,ku'ran bu ritüelleri şirk boyutundan çıkarıp tevhid boyutuna getirmiştir. Dolayısı ile muhammed sav bu namaz ibadeti içindeki şekillerden habersiz bir kimse değildi risalet süreci içinde tedrici olarak vakitleri kur'an ayetleri içinde bildirilmiştir. Yoksa muhammed sav vahyi ilk aldığı günden itibaren hemen abdest alıp 5 vakit namaz kılmaya başlamamıştır. Tabiki burada 5 vakit namaz emrinin pazarlıklar sonucu miraçta verildiği yolundaki rivayetlerin asılsızlığını belirtmek isteriz.
KUR'ANDA NAMAZIN REKATLARI VARMIDIR?
Bazıları tarafından sorun haline getirilmeye çalışılan namaz rekatları konusundaki suni problem rekat adetlerinin kur'anda belirtilmemiş olmasıdır. Böyle bir problemin oluşturulmasına en büyük etken gelenekteki " sünnet" adı verilen farz öncesi ve sonrası kılınan namazların neredeyse farzlaştırılmış olmasıdır. Kur'anda 5 vakit namazın rekatleri konusunda herhangi bir emir yoktur, ancak olağanüstü hallerde namazın kısaltılması konusu vardır.
-----004.101-103 Yolculuk ettiğinizde, kafirlerin size bir fenalık yapmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızda size bir sorumluluk yoktur. Zira kafirler, size apaçık düşmandırlar.Sen içlerinde olup da namazlarını kıldırdığın zaman, bir kısmı seninle beraber namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar; secdeyi yaptıktan sonra onlar arkanıza geçsinler; kılmayan öbür kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar, tedbirli olsunlar, silahlarını alsınlar. Kafirler, size ansızın bir baskın vermek için, silah ve eşyanızdan ayrılmış bulunmanızı dilerler. Yağmurdan zarar görecekseniz veya hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanıza engel yoktur, fakat dikkatli olun. Allah kafirlere şüphesiz ağır bir azab hazırlamıştır.Namazı kıldıktan başka, Allah'ı ayakta iken, otururken, yan yatarken de anın. Emniyete kavuştuğunuzda, namazı gereğince kılın. Namaz şüphesiz, inananlara belirli vakitlerde farz kılınmıştır.
Nisa suresindeki bu ayetler bizlere öncelikle namazın hiç bir şekilde terkedilmemesi savaş halindede olsa kısaltarak dahi kılınması gerektiği mesajını vermektedir. 102. ayet savaş halinde namazın nasıl eda edileceğini bizlere anlatılmaktadır, ayetten anlaşıldığı üzere cemaat aynı anda değil nöbetleşe ve tek rekat olarak namazı kılacaktır. Cemaatin bir rekat kılması demek emniyet halinde kılınması gereken namaz rekatlarının 2 olduğunu göstermez. Allah cc bizlere namaz ibadetinin vakitleri belirli bir namaz olduğu her halukarda bu namazın kısaltarakta olsa eda edilmesi gerektiği hatırlatılır. Bugün farz olarak bilinen sabah 2, öğle 4 , ikindi 4, akşam 3 ve yatsı namazlarının 4 rekat olarak belirlenmesi kur'anda kayıtlı olmadığı açıktır ve bu rekatlerin "gayri metluv" vahiy denilen bir ucube düşünce ile kur'an harici olarak cebrail tarafından muhammed sav e talim ettirildiğini iddia etmek yanlış bir düşüncedir. Bugün eda edilen rekat sayıları muhammed sav tarafından içtihad olarak belirlenmiş bir sayı olup bizlerin , " onun belirlemesi beni bağlamaz bende kendim belirleyebilirim" şeklinde saygısızlık etmemizi kesinlikle gerektirmez.
Namaz ibadetinin sosyal boyutlarından biriside müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliği sağlamasıdır, özellikle cemaat halinde eda edilmesinin teşvik edilmesi bunun bir göstergesidir. Hal böyle iken birlik ve beraberliği bozacak nitelikte düşünceler ortaya atıp herkesin kendi belirlediği rekat sayısı veya vakit sayısı gibi düşünceler ortaya atmak samimi bir düşünce eseri olarak görmek biraz saflık olacaktır.Resullerin " ta'lim" yani öğretme vazifelerinin gereiği olarak muhammed sav bizlere namaz ibadetinin ilmihal boyutunuda göstermiş ve bu gösterme tevatüren bizlere kadar gelmiştir bunun aksini iddia etmek "ortak hafıza" denilen kavramı red etmek anlamına gelir. "Ortak hafıza" konusu sadece din boyutu değil insanlığın teknik ve medeniyet bakımından günümüzdeki durumuna gelmesinde en önemli rolu oynamaktadır.
Sonuç olarak, Allah cc gönderdiği bütün resullerine "ta'lim" yani öğretme vazifeside vermiş olup bu ta'lim vazifesi muhammed as ın resulluğü örneğinde bizlere namaz ibadetinin öğretilmesi şeklinde olmuştur. Ona olan saygımız gereği ve onun önüne geçmeme emrinin gereği olarak bu ibadeti onun bizlere öğrettiği ve sonraki gelenlerinde devam ettirerek günümüze kadar getirmiş olduğu şekli ile eda etme bir zorunluluktur.Birlik ve beraberlik unsuru olan namaz hakkında müslümanlar arasında ihtilaf konuları açmanın kimlerin ekmeğine yağ süreceğini bizler çok iyi hesap ederek bu konuyu bu şekilde düşünmek zorundayız. Bizlerin üzerinde konuşmamaız gerekn şey namazın ilmihal boyutu değil tevhidi boyutu olmalıdır. Müslümanlar tevhidi boyutun şuurunda olarak kıldıkları namazın sonucunda tağutların düzenleri sarsılmaya başlayacağı için bizleri suni gündemler üzerinde kavga ettirmek sureti ile ellerini oğuşturmalarına izin vermemeliyiz.
EN DOĞRUSUNUN ALLAH CC BİLİR.