Örnek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Örnek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Lukman s.12-19. Ayetleri : Örnek Bir Baba ve Oğluna Tavsiyeleri

Allah (c.c) yaratmış olduğu insana , sadece kendisine kul olarak bir hayat sürmesi gerektiğini hatırlatan bilgiler göndererek bu kulluğun nasıl olması gerektiğini öğretmiştir. Elçiler vasıtası ile gelen bu öğretiler nesiller boyu aktarılarak bizlere gelmiş ve kıyamete kadar böyle gidecektir. Bu öğretilerin nesiller boyu aktarılmasında en önemli etken, aile içi eğitim ve öğretim olmuş ve olmaya devam edecektir. Kur'an neslin emniyetine önem atfederek, bu emniyetin nikah bağı ile oluşturulan aileler ile yürümesini istemiş , nikahsız ilişkileri "Zina" olarak niteleyerek bunu kesinlikle yasaklamış ve cezai müeyyedeler getirmiştir.

Çağlar boyunca Elçiler ile gelen bilgiler , bu bilgileri duyan ve onlara tabi olanlar tarafından , özellikle pratik hayat içinde yaşanarak "Ameli Tevatür" dediğimiz bilgi yolu ile diğer insanlara ulaştırılmıştır. İnsanlar hayat içinde , "Evlat" , "Karı" , "Koca" , Anne" , "Baba" olarak rollere sahip olup, bu rollerdeki insanların birbirlerine karşı olması gereken davranışları , çağlar boyunca gelen Elçiler tarafından insanlara beyan edilmiştir.

Allah (c.c) nin son Elçisi ile indirmiş olduğu Kitab içinde bu rolleri kuşanmış olanların , olumlu veya olumsuz örneklikleri sunularak olumlu örnekleri bizlerinde uygulaması istenmiştir. Olumlu örneklerden bir tanesi olan Lukman ismindeki kişinin oğluna olan tavsiyeleri, örnek bir babanın çocuğuna karşı yapması gereken vazifeleri anlatarak bizlerinde aynı yolu takip etmesi istenmektedir.

Tefsirlerde , Lukman adlı kişinin kimliği üzerinden tartışmalar yapıladursun , biz onun örnek bir baba portresini öne çıkararak , babaların çocuklarına öğretmeleri gereken öncelikli bilgilerin neler olması gerektiğini dikkate alarak, ilgili Ayetleri okumaya çalışacağız. 

 [031.012] And olsun ki, Lokman'a, Allah'a şükretmesi için hikmet verdik. Şükreden kimse ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden ise, bilsin ki, Allah her şeyden müstağnidir, övülmeğe layık olandır.
[031.013]  Hani Lokman da oğluna öğüt vererek demişti: «Yavrum! Allah'a ortak koşma; çünkü ortak koşmak büyük bir zulümdür!
 [031.014] Biz insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Annesi onu, güçsüzlükten güçsüzlüğe uğrayarak karnında taşımıştı. Çocuğun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur. Bana ve ana babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş Bana'dır.
[031.015]  Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.
[031.016]  Oğulcuğum; işlediğin şey bir hardal tanesi kadar da olsa, bir kayanın içinde veya göklerde, yahut yerin derinliklerinde de bulunsa, Allah onu getirir. Muhakkak ki Allah; Latif'tir, Habir'dir.
[031.017]  Oğulcuğum salatı ayakta tut, iyiliği emret, kötülükten vazgeçmeye çalış ve başına gelene sabret. Çünkü bunlar yapılması gereken işlerdir.
[031.018]  «İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme; Allah, kendini beğenip övünen hiç kimseyi şüphesiz ki sevmez.»
[031.019]  «Yürüyüşünde tabii ol; sesini kıs. Seslerin en çirkini şüphesiz merkeblerin sesidir.»

12. Ayette , Lukman'a Hikmet verilmiş olmasını , Hikmet kelimesinin anlamını, "Doğruyu yanlıştan ayırabilme kabiliyeti" şeklinde kısaca özetleyecek olursak , bu kabiliyetin hem fıtri bir özellik olması , hem de bu fıtri özelliği destekleyen bilgilerin Elçiler vasıtası ile gönderilmiş  olmasından hareketle , Lukman 'ın yaratılışına uygun bir tarz üzere hayat süren bir kişi olduğunu görürüz. Lukman hem fıtratında olan bilgileri hem de gelen Elçilerin bilgilerine tabi olmuş bir kişidir . Kişiye verilen Hikmet kişinin şükür merkezli bir hayat sürmesini gerektirmekte olup bu şükrünün kendisi için faydalı olduğu , Allah (c.c) nin böyle bir karşılığa ihtiyacı bulunmadığı beyan edilmektedir. 

Allah (c.c) nin insanlara yüklemiş olduğu görev ve sorumlulukların hiç biri insanın fıtratına aykırı olmayıp , aksine onların Dünya ve Ahirette mutlu ve mesut bir hayat sürmesini amaçlamaktadır. Ancak insanların bir çoğu Şeytana uyup bu emirleri çiğnemekte , Dünyayı hem kendilerine , hem de başkalarına zindan ederek , Ahirettede büyük bir kayıba uğramaktadırlar.

Bir baba olarak , çocuğuna karşı  görevleri olduğunu bilen Lukman bu sorumluluğu , oğluna yaratılış gayesini anlatmakla yerine getirmeye başlar ve hayatın gayesinin sadece Allah kul olmak ve ondan başka ilahlık iddiasında olanları red etmek olduğunu hatırlatır. 

Tabiki bu anlatma , sigara içen bir babanın oğluna sigaranın zararlarını anlatması gibi bir şey asla değildir. Baba oğluna ettiği nasihatı önce kendi hayatı içinde pratize etmesi gerekir ki Lukman bunu mutlaka yapmıştır , Tevhide dayanan bir hayat tarzının nasıl olması gerektiğini yaşantı içinde öğrensin. 

"En büyük zulüm" olarak ifade edilen "Şirk" , insanların yaşadıkları hayat içindeki kuralların Allah (c.c) tarafından değil onun dışındakiler tarafından belirlenmesi demektir. Allah (c.c) tek ilah olmasına dayalı bir sistem bütün insanlığın Dünya ve Ahiret mutluluğu için olmazsa olmazlardandır. Bu gün Dünyanın içinde bulunduğu fesadın en büyük kaynağı şirke dayalı sistemler olup bu sistemleri vaz edenler, kendileri gibi yaratılmışlar üzerinde ilahlık hakkı olduğunu iddia etmektedirler.

Kur'an Ayetlerine baktığımızda çağlar boyunca gelen Elçilerin çağrısının temelini, Allah (c.c) nin merkeze konulduğu bir sistem üzerine bina edilmiş hayat tarzı olması gerektiği haberi oluşturmaktadır. Elçilerin bu haberlerini onlara tabi olanlarda aynen sözlü ve yaşantı içinde pratize etmek suretiyle tevatüren aktararak nesiller boyu bu bilgilerin diri kalmasını sağlamışlardır. Lukman'ın oğluna olan öğütlerini bilgi aktarımının nasıl bir yolla devam ettiğinin canlı bir örneği olarak okumak mümkündür. Lukman oğluna yapmış olduğu bu tavsiyeleri kendisinden öncekilerden öğrenmiş ve bu bilgiyi kendisinden sonrakilere aktararak "Ortak Hafıza" oluşturulmasının yolunu göstermiştir.

"Ortak Hafıza" dediğimiz bilgi aktarımı yolu ile insanlığın ihtiyacı olan her türlü bilgi bir sonrakilere aktarılıp , onlarında bu bilgilere yeni bilgiler ekleyerek diğer insanların hizmetine sunmuş olmuş olması bu gün sahip olduğumuz medeniyetin oluşmasına sebeb olmuştur. Dini bilgilerde aynen bu yolla aktarılmış olup literatürde "Ameli Tevatür" deyimi ile dile getirilmektedir. Dini bilgi anlamında şayet bu yolu göz önüne almayıp bu bilgilerin ilk defa kendisine nazil olduğunu düşünerek bu bilgileri değerlendirmeye kalkan birisi maalesef yanlış çıkarımlar yapma tehlikesi ile karşı karşıyadır. 

Kur'an içindeki bilgiler nazil olduğu zaman çerçevesindeki muhatapları tarafından bilinen şeyler olup bilinen fakat şirk bulaştırılmış olan bilgi ve uygulamaların aslına döndürülmesi amacına matuftur. Bütün bu arka plan bilgileri arkaya atılarak okunan bir kitapta bulunmayan bazı bilgiler yaşantı ve ameli tevatür yolu ile bizlere ulaşmış olup,Kur'anın bu şekil bir bakış açısı ile okunmasının daha doğru sonuçlar doğrucağını düşünmekteyiz.

Anne ve Babaya itaat , Kur'anın bir çok yerinde bizlere öğütlenmektedir, ancak bu itaatın bir sınırı vardır bu sınır, Allaha isyan noktasında onlar tarafından bir emir geldiğinde buna asla itaat edilmemesi gerektiğidir. Onlar her ne kadar isyan içinde bir hayat içinde olsalar dahi onlar ile iyi geçinmek gibi bir sorumluluğu Rabbimiz bizlere yüklemiştir. İbrahim (a.s) ın babası ile olan ilişkisi bu konuda verilebilecek en güzel örnektir.

Lukman oğluna , yapılan bütün amellerin hiç birisinin kayıt dışında olmadığı , hesap günü bu amellerinin karşılığının hiç eksiksiz olarak ödeneceğini hatırlatarak , Dünyada yaşarken Ahiret merkezli yani geçici hayatı değil, ebedi hayatı merkeze alan bir hayat tarzı sürmesini öğütlemektedir.

Salatın ayakta tutulması , iyiliği emredip kötülükten nehyetmeye dayalı bir hayat tarzının benimsenmiş olmasının Dünyayı nasıl bir yere çevireceğini , Salatın zayi edilmiş olması , kötülüğün emredilip , iyilikten nehyetmeye dayalı bir hayat tarzının rağbet gördüğü bir Dünyanın şimdiki halini gördükçe daha iyi tahmin edebiliriz.

Salat kelimesinin sadece namaz olarak çevrilmiş olması bir çok mealin ortak hatası olarak karşımızdadır. Salat kelimesi namazı da içine alan daha geniş bir kavram olup , namaza indirgendiği için diğer anlamları maalesef gündem dışında kalmıştır. Namaz kulun bütün hayat içindeki salatını sadece Allaha yaptığına dair bir gösterge olup maalesef içi boş bir ritüele indirgenmiş  vaziyette icra edilmektedir.

Lukman oğluna , diğer insanlara karşı nasıl davranması gerektiği konusunda öğütler vererek , diğer insanlara karşı kibirli bir tavır takınmamasını hatırlatmaktadır. İsra s. 22. Ayetten başlayarak , 39. Ayette "Bunlar Rabbinin sana bildirdiği hikmetlerdir" buyurulması bu bilgilerin evrensel kurallar olduğunu ve Muhammed (a.s) öncesi yaşayan insanlara da aynı şeylerin vahyedildiğini göstermektedir.

Lukmanın oğluna olan tavsiyelerini genel olarak şöyle özetlemek mümkündür; Kişi inancını yaşadığı hayat içinde dışa vurarak göstermek zorundadır. Sadece söze dayanan , fiiliyata gelince inancının gereği olanı değil işine geleni yapan yapan bir kişinin erdemli bir insan olduğunu söylemek maalesef zordur. İnsanlar ile olan ilişkilerimizde "Abadı Muaşeret" olarak bildiğimiz davranış yöntemlerinin öne çıkması gerekmekte olup insanlara tepeden bakan kibir sahibi olan kişilerin toplum nezdinde hoş karşılanmayacağı bilinmelidir. 

Sonuç olarak; Allah (c.c) nin insana yüklemiş olduğu vazifelerin aile içinde sorumluluğunun nasıl yerine getirilmesi gerektiğine dair Lukman'ın oğluna tavsiyelerini görmekteyiz. Kıssa dan alınması gereken hisse olarak bizlerinde aile sorumluluğuna sahip insanlar olarak çocuklarımıza bilgi olarak neleri vermemiz gerektiği buradan okunabilir. Baba olarak çocuklarımıza yaptığımız öğütleri önce kendi hayatımızda yaşamak sureti ile örnek olmamız gerekmektedir ki yaşamadığımız bir şeyi başkasına tavsiye etmemiz durumunda bu tavsiyenin etkisini olmayacağı açıktır.

                                     EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.