255. ayeti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
255. ayeti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Mart 2013 Salı

Bakara s. 255. Ayeti (Ayetel Kürsi) Üzerine Bir Mülahaza

Bakara s. 255. ayeti olan ve "Ayetel Kürsi" adıyla bilinen ayet, bize önemli bilgiler veren ayetlerden birisidir. Bu ayette Allah cc bizlere kendisini tanıtmaktadır.   

--------ALLAHü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm. Lâ te'huzühû sinetün ve lâ nevm. Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil erd. Menzellezî yeşfeu indehû illâ biiznihi. ya'lemü mâ beyne eydîhim vemâ halfehüm velâ yühîtûne bişey'in min ilmihî illâ bimâ şâe vesia kürsiyyühüssemâvâti vel erd. Velâ yeûdühü hıfzuhumâ ve hüvel aliyyül azîm. 


-------ALLAH, O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir.  Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür.   

Elhayy, sözlükte diri ve canlı olmak manasına gelen bu kelime Allah cc nin isimlerinden olup varlığı hiç bir zaman kesintiye uğramayacak olan ezeli ve ebedi demektir. 
Elkayyum, bütün yarattıklarının idaresini elinde tutan demektir. onu değil uyku tutması uyuklamanın bile tutmaması yarattıklarının üzerinde her an gözetleyici olmasının teşbihi bir anlatımıdır. Uyku hali kişide bazı şeyleri görmesine engel bir durum meydana getirmesi nedeniyle rabbimiz bizlere kendisini böyle bir halin tutmadığını bildirerek bizlerinde,  "ELHAYY" , "ELKAYYUM" olan, kendisini uyku ve uyuklama tutmayan o ilahın kulları olduğumuz hatırlatılmaktadır.   

"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi onundur"  bu cümle daha pek çok ayette daha bizlere hatırlatılarak göklerin ve yerin mülkünün kendisine ait olduğu ve bu mülkte ortağı bulunmadığı hatırlatılmaktadır.

"Onun izini olmadan katında şefaat edecek olan kimdir" cümlesini anlamak için nuzül dönemi şefaat anlayışını anlatan ayetlere bakmak gerekmektedir. 

------010.018 Onlar, Allah'ı bırakarak, kendilerine fayda da zarar da veremeyen putlara taparlar: «Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır» derler. De ki: «Göklerde ve yerde, Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?» Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir.
-----006.094 Onlara: «And olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi size verdiklerimizi ardınızda bırakarak bize birer birer geldiniz; içinizde Allah'ın ortakları olduğunu sandığınız şefaatçılarınızı beraber görmüyoruz. And olsun ki aranızdaki bağlar kopmuş, ortak sandıklarınız sizden ayrılmışlardır» denecek.

Hakkında Allah cc tarafından hiç bir delil olmadan kendi yanlarından uydurdukları putlarını şefaatçiler olarak gören müşriklerin bu inancı, Allah cc tarafından kendilerine böyle bir izin verilmediği gerekçesi ile red edilmektedir. İzin kelimesi şefaat konusu hakkındaki ayetlerin müşrik inancı paralelinde islam inancındada yer buldurulmuş olması nedeniyle sanki Allah cc bir başkasına izin verirse o kişininde şefaat edebileceği şeklinde saptırılmıştır. Allah cc bu yetkinin kendisinden başkasına ait olmadığını diğer ayetlerde buyurmasına rağmen o ayetlerin aksine olarak bu yetki başkalarına verdirilmek amacı ile ayetlerin anlamı üzerinde oynanmıştır.Bu ayetteki "izin" kelimeside başkalarına izin vererek şefaatte bulunulabileceği zannı verilmeye çalışılmıştır.    

"O önlerindekini ve arkalarındakini bilir" cümlesi böyle bir bilinmenin yaratılmışların bir özelliği olup bir nevi eksiklik anlamına gelir, bunun tersi bir bilinmezlik ise ilahlık vasfına haiz olan bir varlığın özelliğindendir. Allah cc bizlere , önlerindeki ve arkalarındaki her şeyi bilinen varlıkların Allah cc den başka şefaatçiler edinilmesinin şirk olduğunu bizlere hatırlatmaktadır.

"Dilediği kadarının dışında onun ilminden hiçbirşeyi kuşatamazlar", önleri ve arkalarındaki bir başkası tarafından bilinmiş olan ve Allah cc nin ilminden onun dilemesi dışında herhangi bir şey ihata edememeleri yine onların eksikliklerini ve bu eksikliklere haiz olan yaratılmışların şefaatçi olarak belirlenmelerinin yanlışlığı vurgulanmaktadır.   

"Onun kürsüsü gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır" . Bu cümlede teşbihi bir anlatım olarak "kürsi" kelimesi geçmektedir . Arş ve kürsi hükümdarın mülkünü sembolize eden objelerdir , sebe melikesinin arşı veya yusufun arşı gibi kulanımların muhkem manası yanısıra " allahın arşı" gibi müteşabih kullanımlarını kur'anda görmekteyiz. Kürsi kelimeside müteşabih bir kullanım olup üzerine oturulan veya yüksek bir yere çıkmak kullanılan nesne anlamındadır . Ayette, kürsi olarak kullanılması arşten küçük olan ve kürsisi yeri ve gökleri kaplaması onun azametinin teşbihi olarak anlatılmasıdır , kürsisi gökleri  ve yeri kaplayan bir ilahın arşının azametini tahayyül etmek insan idrakını aşar.

Göklerin ve yerin sahibi olan Allah cc ye onu korunmasının ona güç gelmeyeceği hatırlatılarak yine onun insan idrakini aşan mülkünün herhangi bir tehlike ile karşı karşıya kalma gibi bir durum olmadığı bizlere bildirilmektedir. Bakara s. 255 ayeti Alah cc nin kudretini azametini ve mülkünü bizlere anlatması ve bizlerin bu mülk sahibi olan bir varlığın kulu olduğumuz bilinci içinde sadece ona kul olmamız ve onun yetki sahasında olan bir konuyu ondan başka birine vermememiz gerektiği mesajını taşımaktadır.  

                   EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.