Olanların etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Olanların etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Nisan 2015 Cuma

Yalancı İlahların ve Onlara Tabi Olanların Akıbeti: Firavun Örneği

Alemlerin Rabbi ve İlahı olan Allah(c.c); yaratmış olduğu insanlara sadece kendisini İlah ve Rab olarak tanımaları gerektiğine dair birçok elçiler göndermiş, bu elçiler de aldıkları ve mesaj doğrultusunda hem kavimlerine doğru yolu göstermeye çalışmış, hem de mensup oldukları kavim içinde olan ve bu mesajları red eden kafir ve müşriklerle bir mücadeleye girişmişlerdir.

[016.002] Allah kendi emriyle melekleri, kullarından dilediği kimseye vahiy ile, «Benden başka ilah olmadığına dair (kullarımı) uyarın ve benden korkun» diye gönderir.

Yukarıda verdiğimiz ayet mealinde olduğu gibi gelen bütün elçiler bu gerçeği tebliğ etmeye çalışmışlar, bu gerçeği kabul veya red edenlerin akıbetlerini haber vermişlerdir. Bu gerçeği red edenlerin helak yoluyla yok edilmiş olması ile verilmek istenen mesaj; ahirette vadedilenlerin gerçek olduğunun, dünya hayatı içinde göz ile gösterilmiş olmasıdır. Helak edilen kavimlerin içindeki iman edenlerin, o kavmi terkederek o azaptan kurtulması ve kavmi terketmeyenlerin helak edilmiş olması, gelecekte vadedilen azap ve kurtuluşun gerçek olduğunun kıyamete kadar ispatı olarak Kur'an içinde yerini korumaktadır.

Musa(a.s) ve Harun(a.s), Allah(c.c)'nin tek İlah ve Rab olduğunu tebliğ amacı ile gönderilmiş elçilerden ikisidir. Bu elçilerin muhatap oldukları kişi Firavun namı ile maruf, kendisinin ilah ve rab olduğunu iddia eden bir kişidir. Onların Firavun ile olan mücadelesine baktığımızda; sahte ilah ve rablerin kendilerini ve kendilerine tabi olanları nasıl helaka sürüklediğinin canlı bir göstergesi olarak kıyamete kadar ibret vesikası olarak nesiller boyu okunacaktır.

[079.024] «Sizin en yüce rabbiniz benim» dedi.

[026.029] (Firavun) Dedi ki: «Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım.»

[043.051] Firavun, kendi kavmi içinde bağırdı; dedi ki: «Ey Kavmim, Mısır'ın mülkü ve şu altımda akmakta olan ırmaklar benim değil mi? Yine de görmeyecek misiniz?»

[028.038] Firavun: «Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilâh tanımıyorum. Ey Hâmân, haydi benim için çamur üzerine ateş yak (ve tuğla imal et), bana bir kule yap ki, Musa'nın ilâhına çıkayım; ama sanıyorum, o mutlaka yalan söyleyenlerdendir.» dedi.

Kur'an kıssaları ile ilgili yazılarımızda, kıssaları okurken sadece belirli bir zamana ve mekana hapsederek bir okuma değil, kıssalardaki şahsiyetleri ve olayları evrensel mesajlar olarak okuduğumuzda, eskilerin masalları olmaktan çıkarak her çağa verilecek mesajı olan ayetler olduğu hatırlatmasını burada da yapmak istiyoruz.

Firavun namı ile maruf şahsiyetin etrafında gelişen olayları, sadece onun yaşadığı zaman ve mekana has bir durum değil, onun yolunu izleyenlerin başına gelecek olan akıbetin canlı olarak gösterilmesi olarak okuduğumuzda, ayetlerin bize dönük mesajlar içerdiği rahatlıkla anlaşılacaktır.

Firavun'un kendisini "ilah" ve "rab" olarak ilan etmiş olması sadece ona has bir durum olarak okunmamalıdır. Alemlerin Rabbi olması nedeniyle Allah(c.c), yaratmış olduğu insan üzerinde yegane hüküm koyucu olarak kabul edilmesi gerektiğini, kendisinin dışında böyle bir işe soyunanların "şirk" ve "tuğyan" içinde olduklarını beyan etmektedir.

Allah(c.c)'nin yüklemiş olduğu kulluk görevini kabul etmeyerek, eline geçirdiği fırsatı O'na düşmanlık yapmak için kullananların başına gelecek olan akıbete çok güzel bir örnek olan Firavun ve ordularının başlarına gelenler, özellikle yönetim mekanizmasını elinde bulunduranlar tarafından çok iyi okunmalıdır.

[020.024] Firavun'a git. Çünkü o iyice azdı.

Kendisinin yaratılmış bir kul olduğunu unutarak ilahlık ve rablık iddiasında bulunan Firavunvari tipler sadece o gün değil, bugün, yarın ve kıyamete kadar tarih sahnesinden eksik olmayacaklardır. Allah(c.c) dışında ilahlık ve rablık iddiası, kişilerin kendi yanlarından çıkardıkları hükümler ile insanları yönetmeye kalkıyor olması ve esas doğru yolun, kendilerinin vaaz ettiği yol olduğunu, kendilerine gelen elçilerin fesatçı, kendilerinin ıslahçı olduklarını iddia etmeleri ile gerçekleşmektedir.

[040.026] Firavun: Bırakın beni, dedi. Musa'yı öldüreyim; (Kurtarabilirse) Rabbine yalvarsın! Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde fesat çıkaracağından korkuyorum.

[040.029] Ey kavmim, bugün mülk sizindir, bu yerde yüze çıkmış (üstün) bulunuyorsunuz; fakat Allah'ın hışmı başımıza gelirse bizi ondan kim kurtarabilir?» dedi. Firavun: «Ben size yalnızca görüşümü söylüyorum ve ben size ancak doğru yolu gösteriyorum.» dedi.

Her düşünce sahibinin en doğru düşüncenin kendi düşüncesi olduğu iddiasını göz önüne alacak olursak, Firavun da kendi düşüncesinin doğru, Musa(a.s)'ın düşüncesinin yanlış olduğunu iddia etmekteydi. Ancak bir düşüncenin doğru olup olmadığına dair verilecek kararda Allah(c.c)'nin rol oynaması gerekmektedir. Bu rolü O'nun indirdiği kitaplar yerine getirecektir.

[016.009] Doğru yolu göstermek Allah'a aittir. Onun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.

[022.008] İnsanlardan kimi de vardır ki, ne bir bilgiye, ne bir yol göstericiye, ne de aydınlatıcı bir Kitab'a dayanmaksızın Allah hakkında tartışır.

Firavun tipi insan modelini günümüze taşıyacak olursak; bu model, Allah(c.c)'ye ait olan ve O'ndan başkasının doldurmaya yetkili olmadığı bir alanı doldurmak iddiasında olan her insan, düşünce veya kuruluş için kullanılabilecek bir kavram olarak olarak karşımıza çıkmaktadır.

[011.097] Firavun'a ve onun önde gelen çevresine. Onlar Firavun'un emrine uymuşlardı. Oysa Firavun'un emri doğruya-götürücü (irşad edici) değildi.

[028.004] Firavun memleketin başına geçti ve halkını fırkalara ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak onların oğullarını boğazlıyor, kadınları sağ bırakıyordu; çünkü o, bozguncunun biriydi.

Firavun her ne kadar kendi oluşturduğu ölçüler dahilinde kendisini doğru yolda olduğunu iddia etse de, doğru yolun hangisi olduğuna dair tek karar merci olan Allah(c.c), onun yolunun doğru olmadığını, onun fesatçılardan ve müsriflerden olduğunu söylemektedir.

Allah(c.c), kendisine düşman olan Firavun karakterli insanların dünya ve Ahiret'te zarara uğrayacağını yine bir çok ayetinde beyan etmektedir. Firavunların dünya hayatı içinde zarara uğratılmaları "Sünnetullah" dediğimiz yasalar ile belirlenmiş olup, bu zarara uğratmada başrolu oynayacak olanlar, Firavunlar'ın elinde zulum gören mazlumlar olacaktır. Sünnetullah gereği mazlumlar, "celladına aşık mahkum" rolüne razı geldikleri müddetçe, bu yasa asla işlemeyecek, Firavunlar da zulme devam edeceklerdir.

[014.042] Sakın Allah'ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma; gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne kadar onları ertelemektedir.

Şayet Firavunlar dünya hayatı içinde yaptıklarının bedelini ödemeden öldükleri takdirde, Ahiret'te asla kaçamayacakları bir ceza onları ve onlara tabi olanları beklemektedir. Musa(a.s) ve beraberindekilerin yıllar süren mücadeleleri sonucu "sünnetullah" denilen yasanın işlemesini hak ederek Firavun ve ordusu helak edilmiş, mazlumlar zulümden kurtulmuşlardır.

Kendisini ilah ve rab olarak takdim eden ve bu sıfatla halkı üzerinde büyük bir baskı düzeni kuran Firavun, herşey üzerinde mülk sahibi olduğunu iddia etmesine rağmen denizde boğulmasına engel olamamış ve gerçek İlah'a teslim olduğunu helak anında kabul etmiştir. Ancak onun bu imanı kabul görmemiştir. Onun bu şekil ölümü, sahte ilahların ne kadar aciz olduklarının bir göstergesi olarak sonradan gelen ve gelecek olan diğer sahte ilahlara ve sahte ilah adaylarına ibret vesikası olmuştur.

[007.137] Hor görülüp ezilmekte olan o kavmi (yahudileri) de, içini bereketle doldurduğumuz yerin doğu taraflarına ve batı taraflarına mirasçı kıldık. Sabırlarına karşılık Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz yerine geldi. Firavun ve kavminin yapmakta olduklarını ve yetiştirdikleri bahçeleri helâk ettik.

[008.052] Tıpkı Âli Fir'avnın ve onlardan evvelkilerin gidişi gibi Allahın âyetlerini tanımadılar da Allah kendilerini günahlariyle tuttu alıverdi, çünkü Allah çok kuvvetli ve ıkabı pek şiddetlidir

[020.078] Bunun üzerine Firavun, askerleri ile birlikte onların peşine düştü. Deniz onları gömüp boğuverdi.

[029.039] Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da yok ettik. And olsun ki Musa kendilerine belgelerle gelmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa azabımızdan kurtulamazlardı.

Firavun ve ordusunun maruz kaldığı akıbet, sonraki benzerleri için bir örnek ve ibret olması için bizlere aktarılmaktadır. Onların uğradıkları bu ceza, Ahiret'te vadedilen azabın gerçek olduğunun bilinmesi içindir.

[020.079] Firavun, kavmini saptırdı, doğru yola sevketmedi.

[011.098] Kıyamet günü, kavminin önüne düşer. Artık o bunları ateşe götürmüştür. O varılan yer, ne kötü bir yerdir.

[040.046] Onlar, sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı gün, «Firavun'un adamlarını azabın en ağırına sokun» denir.

Sonuç olarak; gerçek ve tek İlah'ı red ederek, sahte ilahlığa soyunanların nasıl bir akıbete düçar olacağını Firavun örneği üzerinden beyan eden Rabbimiz, bu örnekle Firavun'dan sonra gelecek olan sahte ilah adaylarına, bu sahtekarlıklarının neye mal olacağını haber vermektedir. Bize sadece "abd" yani kul statüsünü layık gören Allah(c.c)'nin, bizler için biçtiği bu gömleği giymeyerek başka gömlekler giymeye kalkmak yani ilahlığa soyunmanın akıbeti bütün sahte ilahlar için aynı olacaktır. Sahte ilahlara tabi olarak onların gölgesi altında bir hayata razı olanlar ise yarın onlarla birlikte ateşin gölgesi altında ebedi olarak birlikte bir ömür süreceklerdir.

EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.