Alemlerin Rabbi ve İlahı olan Allah(c.c); yaratmış
olduğu insanlara sadece kendisini İlah ve Rab olarak tanımaları
gerektiğine dair birçok elçiler göndermiş, bu elçiler de aldıkları ve
mesaj doğrultusunda hem kavimlerine doğru yolu göstermeye çalışmış, hem
de mensup oldukları kavim içinde olan ve bu mesajları red eden kafir ve
müşriklerle bir mücadeleye girişmişlerdir.
[016.002]
Allah kendi emriyle melekleri, kullarından dilediği kimseye vahiy ile,
«Benden başka ilah olmadığına dair (kullarımı) uyarın ve benden korkun»
diye gönderir.
Yukarıda verdiğimiz ayet
mealinde olduğu gibi gelen bütün elçiler bu gerçeği tebliğ etmeye
çalışmışlar, bu gerçeği kabul veya red edenlerin akıbetlerini haber
vermişlerdir. Bu gerçeği red edenlerin helak yoluyla yok edilmiş olması
ile verilmek istenen mesaj; ahirette vadedilenlerin gerçek olduğunun,
dünya hayatı içinde göz ile gösterilmiş olmasıdır. Helak edilen
kavimlerin içindeki iman edenlerin, o kavmi terkederek o azaptan
kurtulması ve kavmi terketmeyenlerin helak edilmiş olması, gelecekte
vadedilen azap ve kurtuluşun gerçek olduğunun kıyamete kadar ispatı
olarak Kur'an içinde yerini korumaktadır.
Musa(a.s)
ve Harun(a.s), Allah(c.c)'nin tek İlah ve Rab olduğunu tebliğ amacı ile
gönderilmiş elçilerden ikisidir. Bu elçilerin muhatap oldukları kişi
Firavun namı ile maruf, kendisinin ilah ve rab olduğunu iddia eden bir
kişidir. Onların Firavun ile olan mücadelesine baktığımızda; sahte ilah
ve rablerin kendilerini ve kendilerine tabi olanları nasıl helaka
sürüklediğinin canlı bir göstergesi olarak kıyamete kadar ibret vesikası
olarak nesiller boyu okunacaktır.
[079.024] «Sizin en yüce rabbiniz benim» dedi.
[026.029] (Firavun) Dedi ki: «Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım.»
[043.051]
Firavun, kendi kavmi içinde bağırdı; dedi ki: «Ey Kavmim, Mısır'ın
mülkü ve şu altımda akmakta olan ırmaklar benim değil mi? Yine de
görmeyecek misiniz?»
[028.038] Firavun:
«Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilâh tanımıyorum. Ey
Hâmân, haydi benim için çamur üzerine ateş yak (ve tuğla imal et), bana
bir kule yap ki, Musa'nın ilâhına çıkayım; ama sanıyorum, o mutlaka
yalan söyleyenlerdendir.» dedi.
Kur'an
kıssaları ile ilgili yazılarımızda, kıssaları okurken sadece belirli bir
zamana ve mekana hapsederek bir okuma değil, kıssalardaki şahsiyetleri
ve olayları evrensel mesajlar olarak okuduğumuzda, eskilerin masalları
olmaktan çıkarak her çağa verilecek mesajı olan ayetler olduğu
hatırlatmasını burada da yapmak istiyoruz.
Firavun
namı ile maruf şahsiyetin etrafında gelişen olayları, sadece onun
yaşadığı zaman ve mekana has bir durum değil, onun yolunu izleyenlerin
başına gelecek olan akıbetin canlı olarak gösterilmesi olarak
okuduğumuzda, ayetlerin bize dönük mesajlar içerdiği rahatlıkla
anlaşılacaktır.
Firavun'un kendisini "ilah" ve
"rab" olarak ilan etmiş olması sadece ona has bir durum olarak
okunmamalıdır. Alemlerin Rabbi olması nedeniyle Allah(c.c), yaratmış
olduğu insan üzerinde yegane hüküm koyucu olarak kabul edilmesi
gerektiğini, kendisinin dışında böyle bir işe soyunanların "şirk" ve
"tuğyan" içinde olduklarını beyan etmektedir.
Allah(c.c)'nin
yüklemiş olduğu kulluk görevini kabul etmeyerek, eline geçirdiği
fırsatı O'na düşmanlık yapmak için kullananların başına gelecek olan
akıbete çok güzel bir örnek olan Firavun ve ordularının başlarına
gelenler, özellikle yönetim mekanizmasını elinde bulunduranlar
tarafından çok iyi okunmalıdır.
[020.024] Firavun'a git. Çünkü o iyice azdı.
Kendisinin
yaratılmış bir kul olduğunu unutarak ilahlık ve rablık iddiasında
bulunan Firavunvari tipler sadece o gün değil, bugün, yarın ve kıyamete
kadar tarih sahnesinden eksik olmayacaklardır. Allah(c.c) dışında
ilahlık ve rablık iddiası, kişilerin kendi yanlarından çıkardıkları
hükümler ile insanları yönetmeye kalkıyor olması ve esas doğru yolun,
kendilerinin vaaz ettiği yol olduğunu, kendilerine gelen elçilerin
fesatçı, kendilerinin ıslahçı olduklarını iddia etmeleri ile
gerçekleşmektedir.
[040.026] Firavun:
Bırakın beni, dedi. Musa'yı öldüreyim; (Kurtarabilirse) Rabbine
yalvarsın! Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde
fesat çıkaracağından korkuyorum.
[040.029]
Ey kavmim, bugün mülk sizindir, bu yerde yüze çıkmış (üstün)
bulunuyorsunuz; fakat Allah'ın hışmı başımıza gelirse bizi ondan kim
kurtarabilir?» dedi. Firavun: «Ben size yalnızca görüşümü söylüyorum ve
ben size ancak doğru yolu gösteriyorum.» dedi.
Her
düşünce sahibinin en doğru düşüncenin kendi düşüncesi olduğu iddiasını
göz önüne alacak olursak, Firavun da kendi düşüncesinin doğru,
Musa(a.s)'ın düşüncesinin yanlış olduğunu iddia etmekteydi. Ancak bir
düşüncenin doğru olup olmadığına dair verilecek kararda Allah(c.c)'nin
rol oynaması gerekmektedir. Bu rolü O'nun indirdiği kitaplar yerine
getirecektir.
[016.009] Doğru yolu göstermek Allah'a aittir. Onun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.
[022.008] İnsanlardan
kimi de vardır ki, ne bir bilgiye, ne bir yol göstericiye, ne de
aydınlatıcı bir Kitab'a dayanmaksızın Allah hakkında tartışır.
Firavun
tipi insan modelini günümüze taşıyacak olursak; bu model, Allah(c.c)'ye
ait olan ve O'ndan başkasının doldurmaya yetkili olmadığı bir alanı
doldurmak iddiasında olan her insan, düşünce veya kuruluş için
kullanılabilecek bir kavram olarak olarak karşımıza çıkmaktadır.
[011.097] Firavun'a
ve onun önde gelen çevresine. Onlar Firavun'un emrine uymuşlardı. Oysa
Firavun'un emri doğruya-götürücü (irşad edici) değildi.
[028.004] Firavun
memleketin başına geçti ve halkını fırkalara ayırdı. İçlerinden bir
topluluğu güçsüz bularak onların oğullarını boğazlıyor, kadınları sağ
bırakıyordu; çünkü o, bozguncunun biriydi.
Firavun
her ne kadar kendi oluşturduğu ölçüler dahilinde kendisini doğru yolda
olduğunu iddia etse de, doğru yolun hangisi olduğuna dair tek karar
merci olan Allah(c.c), onun yolunun doğru olmadığını, onun fesatçılardan
ve müsriflerden olduğunu söylemektedir.
Allah(c.c),
kendisine düşman olan Firavun karakterli insanların dünya ve Ahiret'te
zarara uğrayacağını yine bir çok ayetinde beyan etmektedir. Firavunların
dünya hayatı içinde zarara uğratılmaları "Sünnetullah" dediğimiz
yasalar ile belirlenmiş olup, bu zarara uğratmada başrolu oynayacak
olanlar, Firavunlar'ın elinde zulum gören mazlumlar olacaktır.
Sünnetullah gereği mazlumlar, "celladına aşık mahkum" rolüne razı
geldikleri müddetçe, bu yasa asla işlemeyecek, Firavunlar da zulme devam
edeceklerdir.
[014.042] Sakın Allah'ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma; gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne kadar onları ertelemektedir.
Şayet
Firavunlar dünya hayatı içinde yaptıklarının bedelini ödemeden
öldükleri takdirde, Ahiret'te asla kaçamayacakları bir ceza onları ve
onlara tabi olanları beklemektedir. Musa(a.s) ve beraberindekilerin
yıllar süren mücadeleleri sonucu "sünnetullah" denilen yasanın
işlemesini hak ederek Firavun ve ordusu helak edilmiş, mazlumlar
zulümden kurtulmuşlardır.
Kendisini ilah ve rab
olarak takdim eden ve bu sıfatla halkı üzerinde büyük bir baskı düzeni
kuran Firavun, herşey üzerinde mülk sahibi olduğunu iddia etmesine
rağmen denizde boğulmasına engel olamamış ve gerçek İlah'a teslim
olduğunu helak anında kabul etmiştir. Ancak onun bu imanı kabul
görmemiştir. Onun bu şekil ölümü, sahte ilahların ne kadar aciz
olduklarının bir göstergesi olarak sonradan gelen ve gelecek olan diğer
sahte ilahlara ve sahte ilah adaylarına ibret vesikası olmuştur.
[007.137]
Hor görülüp ezilmekte olan o kavmi (yahudileri) de, içini bereketle
doldurduğumuz yerin doğu taraflarına ve batı taraflarına mirasçı kıldık.
Sabırlarına karşılık Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz yerine
geldi. Firavun ve kavminin yapmakta olduklarını ve yetiştirdikleri
bahçeleri helâk ettik.
[008.052] Tıpkı
Âli Fir'avnın ve onlardan evvelkilerin gidişi gibi Allahın âyetlerini
tanımadılar da Allah kendilerini günahlariyle tuttu alıverdi, çünkü
Allah çok kuvvetli ve ıkabı pek şiddetlidir
[020.078] Bunun üzerine Firavun, askerleri ile birlikte onların peşine düştü. Deniz onları gömüp boğuverdi.
[029.039]
Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da yok ettik. And olsun ki Musa
kendilerine belgelerle gelmişti de onlar yeryüzünde büyüklük
taslamışlardı. Oysa azabımızdan kurtulamazlardı.
Firavun
ve ordusunun maruz kaldığı akıbet, sonraki benzerleri için bir örnek ve
ibret olması için bizlere aktarılmaktadır. Onların uğradıkları bu ceza,
Ahiret'te vadedilen azabın gerçek olduğunun bilinmesi içindir.
[020.079] Firavun, kavmini saptırdı, doğru yola sevketmedi.
[011.098] Kıyamet günü, kavminin önüne düşer. Artık o bunları ateşe götürmüştür. O varılan yer, ne kötü bir yerdir.
[040.046] Onlar, sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı gün, «Firavun'un adamlarını azabın en ağırına sokun» denir.
Sonuç
olarak; gerçek ve tek İlah'ı red ederek, sahte ilahlığa soyunanların
nasıl bir akıbete düçar olacağını Firavun örneği üzerinden beyan eden
Rabbimiz, bu örnekle Firavun'dan sonra gelecek olan sahte ilah
adaylarına, bu sahtekarlıklarının neye mal olacağını haber vermektedir.
Bize sadece "abd" yani kul statüsünü layık gören Allah(c.c)'nin, bizler
için biçtiği bu gömleği giymeyerek başka gömlekler giymeye kalkmak yani
ilahlığa soyunmanın akıbeti bütün sahte ilahlar için aynı olacaktır.
Sahte ilahlara tabi olarak onların gölgesi altında bir hayata razı
olanlar ise yarın onlarla birlikte ateşin gölgesi altında ebedi olarak
birlikte bir ömür süreceklerdir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.