Bir düşünce veya fikrin saptırılma yollarından birisi , o düşüncenin temelini oluşturan kavramların farklı anlamlara dönüştürülmesi sureti ile gerçekleşir. İslam düşüncesi içinde bir çok kavram , Kur'an merkezli okunmak yerine, rivayet merkezli veya ön yargılı okunarak, rivayetleri veya ön yargıları tasdik eder bir hale sokulmuş ve saptırılma bu yolla gerçekleştirilerek, bu gün bir çok konuda yapılan tartışmaların kapısı, neredeyse bir daha kapanmamak üzere bu sayede açılmıştır.
"RECM" kavramı , bu tür ameliyeye kurban gitmiş bir kavram olarak karşımızda durmaktadır, bu kelime duyulduğunda ilk olarak , evli kadın veya erkeğin zina ettikleri zaman , İslam hukukunun onlara verdiği ceza akla gelmektedir. Yazımızın konusu , bu cezanın meşruiyetini tartışmak değil , bu cezanın dayandığı kavramın Kur'an içinde nasıl geçtiği, ve bu kelimeyi kullanan birisinin bu kelime ile neyi ifade etmek istediği hakkında olacaktır.
Bu cezanın meşruiyeti konusunda bilgi sahibi olmak isteyenler , bu konuda önce yazmaya çalıştığımız , http://kuranimuminceanlamak.blogspot.com.tr/2015/02/recm-cezasn-red-etmek-degil-kabul-etmek.html başlıklı yazımıza müracaat edebilirler.
"Recm" , sözlükte "Taşlamak" anlamına gelen bir kelimedir , biz önce bu kelimenin geçtiği ayetleri alt alta koyarak , bu ayetlerin taşlayarak öldürmeyi ifade edip etmediği üzerinde durmaya çalışacağız.
[011.091] Dediler ki: Ey Şuayb; söylediklerinin çoğunu anlamıyor ve seni
aramızda cidden zayıf görüyoruz. Taraftarların olmasaydı, seni taşlardık (LERECEMNAKE) . Esasen
sen, bizim yanımızda şerefli kimse de değilsin.
[019.046] Babası: «Sen benim ilahlarımdan geçmek mi istiyorsun ey İbrahim?
Yemin ederim ki, eğer vazgeçmezsen, seni muhakkak taşlarım;(LEERCÜMENNEKE) beni sen uzun bir
süre bırak git!» dedi.
[044.020] (Musa) Ben, beni taşlamanızdan, (TERCUMUNİ) benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a
sığındım.
[036.018] «Doğrusu sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık; vazgeçmezseniz and
olsun ki sizi taşlayacağız (LENERCÜMENNEKÜM)ve bizden size can yakıcı bir azap dokunacaktır»
dediler.
[018.020] «Çünkü onlar üzerinize çıkıp gelirlerse, sizi taşa tutarlar (YERCUMUKÜM) veya
dinlerine geri çevirirler; bu durumda ebedi olarak kurtuluş bulamazsınız.»
[018.022] (Sonra gelen kuşaklar) Diyecekler ki: «Üç'tüler, onların
dördüncüsü de köpekleridir.» Ve: «Beştiler, onların altıncısı köpekleridir»
diyecekler. (Bu,) gayba taş atmaktır (RECMEN). «Yedidirler, onların
sekizincisi de köpekleridir» diyecekler. De ki: «Rabbim, onların sayısını daha
iyi bilir, onları pek az (insan) dışında da kimse bilemez.» Öyleyse onlar
konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan
hiç kimseye bir şey sorma.
[067.005] And olsun ki, yakın göğü kandillerle donattık, onları şeytanlar
için taşlamalar (RUCUMEN) yaptık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık.
[003.036] Fakat onu doğurunca Allah ne doğurduğunu gayet iyi bildiği halde
şöyle dedi: 'Rabbim, doğurduğum kız çocuğudur, oysa erkek kız gibi değildir. Ona
Meryem adını taktım. O'nu ve soyunu taşlanmış (RACİMİ) şeytandan senin himayene havale
ederim.
[015.017] Onları, taşlanmış (RACİMİN) her şeytandan koruduk.
[015.034] Buyurdu ki: Öyleyse çık oradan. Sen, artık kovulmuş (RACİMÜN) birisin.
[016.098] Kuran okuyacağın zaman, kovulmuş (ERRACİMİ) şeytandan Allah'a sığın.
[038.077] Buyurdu ki: Çık oradan. Şüphesiz sen, artık kovulmuş (RACİMÜN)birisin.
[081.025] Bu, kovulmuş şeytanın (RACİMİN)sözü değildir.
[026.116] «Ey Nuh! Eğer bu işe son vermezsen, şüphesiz taşlanacaklardan (ELMERCUMİNE) olacaksın» dediler.
Ayetler ile ilgili değerlendirmeye geçmeden önce , bu ayetlerin bazı meallerinin, rivayet kültürünün etkisi altında kalınarak "Taşlayarak öldürme" şeklinde çevrildiğini görmekteyiz. Bu konu hakkında herhangi ön bilgisi olmayan bir okuyucu , bu cezanın kur'anın beyanı olduğuna inanarak , "Siz Kur'anda yazanı inkar mı ediyorsunuz ?" şeklinde bir itirazına sebep olabilir.
Öncelikle ayetlerde ortaya çıkan ortak nokta, "Recmetmek" fiilinin kadim bir insanlık adeti olduğudur. Bir toplumdaki hakim olan anlayışa karşı çıkmanın cezalarından birisi , o toplumdan kovulmak olup, bu kovma fiili "Taşlamak" şeklinde gerçekleştiği için böyle bir tehdit ile kişiler bastırılmaya çalışılmaktadır.
Şurası bir gerçektir ki , hangi toplum olursa olsun , kendi değer yargılarının karşısına çıkarak onlara rest çeken kişileri, o toplum içinde barındırmak istemez kovar. Allah (c.c) nin Ademe secde emrine karşı çıkan Şeytanın yanlış yaptığını anlatma şekli , insanlığın ortak hafızası olan "Recmetmek" şeklinde ifade edilmiştir.
Muhammed (a.s) ın Taif şehrine tebliğ için gittiği zaman , o şehirde ona yapılan muamele, bu kavramın anlaşılmasında bize yardımcı olacaktır. Siyer kaynaklarından öğrenildiğine göre Taifliler, onun kendilerini vahye teslim olmaya çağırmasını ret ederek , onu aşağılayarak kovmaya kalkmışlar ve onların bu girişimleri onu taşlamakla, yani "Recmetmek" şeklinde gerçekleştirilmiştir.
Taiflilerin yapmış olduğu bu taşlama işi , bir örneğini Kur'anda gördüğümüz Elçilere karşı yapılan onları kovma işinin Muhammed (a.s) için tekrarlanan bir örneğidir. Buradan "Recmetmek" ile ilgili olarak şunu çıkarmak mümkündür.
Bir toplum içinde kabul görülen değerlere karşı çıkarak veya fiiller işleyerek o toplumun genel geçer kurallarına aykırı davranışlar sergilemek , o toplum içinden taşlanarak kovulmayı gerektiren bir suçtur. Taşlayarak bu işlemin gerçekleşmesi , o kişiye toplum tarafından sert bir bir şekilde karşı çıkıldığının ifadesi olarak görülmektedir.
Taşlamak fiilinin Muhammed (a.s) öncesi elçilerin kavimlerinde de genel geçer bir uygulama olmuş olması , bu fiilin "Taşlayarak öldürmek" şeklinde gerçekleşen bir eylem olmadığını göstermektedir.
Taşlamak şeklinde yapılan kovma eyleminin, zina fiili ile ilişkisini kuracak olursak ortaya şöyle bir durum çıkmaktadır;
Kur'an zina fiilinin cezasını bilindiği üzere 100 celde olarak belirlemiştir. Cezanın uygulama yöntemine bakıldığında, cezanın uygulanmasının topluluk önünde gerçekleşmesi gerektiği beyan edilmektedir (24. 2). Bu yöntem bizlere şunları düşündürmektedir ; Zina fiili bir toplum için en büyük ahlaki zaaf olarak, geçmişten günümüze kadar gelen bir hastalıktır. Hiç bir toplum bu tür ahlaksızlıklara müsaade etmez ve bunu önlemek için bir takım tedbirler alır.
Allah (c.c) nin bu suçun cezasının insanların göreceği bir ortamda verilmesini istemiş olmasının amacı , bu cezanın kişilerin canının acıtılmasından çok , bu suçu işleyenlerin toplum içinde deşifre edilmesine yöneliktir. Ahlaklı ve erdemli bir hayat yaşamayı kendilerine düstur edinmiş topluluklar , ahlaka aykırı yapılan fiillerin bir şekilde önünü almayı hedefler. Bu yönde alınan önlemlerden bir tanesi , bu tür fiilleri yapanları toplum dışına iterek, toplumun ifsad olmasını önlemeye yönelik yaptırımlardır.
"Recmetmek" şeklinde ortaya çıkan kadim uygulama, zina fiilini işleyenler için , bulundukları toplum içinden kovulmaları şeklinde uygulanmış olabilir , ancak bu uygulamanın Allah (c.c) nin emri gereğince öldürmek şeklinde uygulanmış olması mümkün değildir. Fakat bu uygulama zaman içinde farklı bir yöne kayarak, öldürme fiiline dönüşmüş olması muhtemeldir.
Şurası net ve kesin bir gerçektir ki , Allah (c.c) Kur'anda zina fiili işleyen evli erkek ve kadına recmedilmek sureti ile öldürülmeleri gerektiği şeklinde bir ceza emretmemiştir. Böyle bir cezanın Kur'anda olmadığını kabul eden bir kısım Müslüman , bu cezanın Tevrat ta olduğundan hareketle Muhammed (a.s) ın bunu uygulamış olabileceğini düşünmektedir. Bu düşünceye de şöyle bir itirazımız vardır ;
Nisa s. 26. ayetinde, ondan önceki ayetlerde geçen hükümler için, "Bu hükümlerin daha öncekiler içinde geçerli olduğu" bildirilmektedir. Bu hükümler içinde , zina eden evli bir cariyenin cezasının , hür kadının yarısı kadar olduğu da vardır. Bu demek oluyor ki , Eğer zina eden evli kadına, geçmişte ölüm cezası verilmiş olsaydı bu cezanın yarısı nasıl uygulanabilir di ?. Bu da gösteriyor ki Allah (c.c) Yahudiler için de böyle bir ceza uygulaması emretmemiştir.
Öyle ise Muhammed (a.s) ın recm cezası uyguladığına dair olan rivayetleri nereye koyacağız ?.
Bu konuda önümüzde iki seçeneğimiz var ;
1- Kur'an zina fiilinin cezası konusunda evli-bekar ayrımı yapmadan ,100 celde cezasını evli -bekar herkes için emrettiğine , Muhammed (a.s) kendisine inen vahye aykırı bir hareket etmeyeceğine , onun vahyin emrine aykırı bir uygulama yapmasının mümkün olmadığına göre , ona atfedilen recm rivayetlerinin tamamını ona atılmış bir iftira olarak ret edeceğiz veya bu rivayetleri kabul ederek ayeti ret etmiş durumuna düşeceğiz.
2- Konumuz olan ayetleri dikkate alarak "Recmetmek" fiilini okumaya çalıştığımız zaman , bu fiilin öldürmek şeklinde bir yönü olmadığı görülmektedir. Bu fiil , zina yapan birisini toplum içinden kovmak şeklinde uygulanmış olması muhtemeldir. Muhammed (a.s) eğer böyle bir taşlamayı emretmiş ise bu taşlama öldürmek şeklinde değil , o kişilerin bulundukları beldeden kovulmaları şeklinde gerçekleşmiş olması daha makul görünmektedir. Bu fiilin zaman içinde deformasyona uğrayarak , toplumdan kovma uygulaması yerine , taşlayarak öldürme uygulamasına dönüşmüş olması , taşlayarak öldürmenin meşru olduğuna dair bir delil teşkil etmez.
Eğer recmetmek fiili öldürmeyi esas alan bir uygulama alanına sahip olsaydı, Allah (c.c) şeytan için "ŞEYTANİRRACİM" ifadesini asla kullanmazdı , şayet bu fiil şeytanın taşlanarak öldürülmesini ifade etseydi, bu deyimin onun için kullanılması yanlış olurdu. "İblis" için "Racim" ifadesi kullanılarak ona kıyamete kadar süre verilmiş olması ,bu fiilin öldürmek anlamında olmadığını göstermektedir.
Recmedilerek öldürülmüş olan şeytana kıyamete kadar süre verilerek, onun için "Racim" ifadesi kullanılmış olması çelişki arz edecektir. Bu düşünceyi serdederken , İblis adı verilen kişinin ontolojik bir mahiyeti olduğunu iddia etmediğimizi hatırlatmak isteriz. Allah (c.c) muhatapların bilgisi dahilinde bulunan , isyan eden birisinin huzurdan kovulmasını tasvir eden bir anlatım dahilinde bu ifadeyi kullanmıştır.
Sonuç olarak ; Deformasyona uğratılmış olan bir kavram olarak önümüzde duran "Recm" kavramının , "Taşlayarak öldürme" uygulamasına sonradan dönüşmüş bir uygulama olduğunu düşünüyoruz. Bu kavramın kadim uygulama şekli , bir toplumun değer yargılarına uygun olmayan düşünce sahiplerinin o toplumdan çıkartılması şeklinde uygulama alanına sahip olduğu , bir çok Kur'an ayeti ile öğrenilmektedir.
Bizler Kur'an kavramlarını , bütünlük içinde ve ön yargısız bir okumaya tabi tuttuğumuz zaman , geleneksel düşüncede içi boşaltılan veya farklı anlamlar verilen kavramları kolayca anlayabiliriz.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.