Samirilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Samirilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Eylül 2014 Perşembe

Çağdaş Samirilik ve 19'culuk Projesi

Samiri; Musa(as) kıssasında ortaya çıkan bir karakter olup, sadece o gün yaşamış ve kaybolmuş bir karakter olmayıp, kıyamete kadar gelecek olan aldatıcıları tanımak için bizlere verilmiş bir ip ucu örneğidir. Musa(as)'ın kıssasının anlatıldığı TAHA 96 ayetinde; Samiri'nin "elçinin izinden bir avuç alması" ibaresini, Musa(as)'ın ayak izinden alması şeklinde yorumlamak; kıssada verilmek istenen evrensel mesajın anlaşılmamasına yol açacaktır. "Samirilik" olarak ifade edilen olguyu kısaca tarif edecek olursak; "insanları aldatmak isteyenlerin dini motifleri kullanarak sadece bir avuç doğru söylem kullanarak yanlışları onlara içirmesi" şeklinde özetleyebiliriz.

Samiri'nin, elçinin izinden avuçlayarak İsrailoğulları'na yapmış olduğu buzağı; belki o gün yakılıp külleri denize savruldu ama bugün çağdaş Samiriler’in yapmış oldukları buzağılar böğürmeye devam etmektedirler. Bu tür bir böğürmeye verebileceğimiz örnek; Kur'an'ın MÜDDESSİR SURESİ 30. ayetindeki "üzerinde 19 vardır" mealindeki ayetten yola çıkarak Kur'an'ın matematiksel bir mucize(!) ile korunduğu iddiasıdır.

Samiriliğin temelinde yatan olgu burada da ortaya çıkarak, bir avuç doğru katılarak yanlışın içirilmesi çalışmalarına şahit olmaktayız. "Bu doğru nedir?" dersek; Kur'an'ın bir kısım kelimelerinin ve harflerinin 19 rakamı ile matematiksel bir uyum sağladığıdır. "İçirilmek istenen yanlış nedir?" dersek; Kur'an'ın TEVBE SURESİ'nin son iki ayetinin sonradan ilave edildiği iddiasıdır.

"O kadar ayet var, iki ayet olmayıversin" demek veya “hepsini mi red ediyorlar, sadece iki ayeti red ediyorlar” demek; olayın altında yatan tehlikeyi hafife almak veya görmezden gelmek anlamına gelecektir. Bazılarının komplo teorisi olarak görebileceği tehlike şudur;

Müslümanlar olarak bizler; Kur’an'ın Allah(cc) tarafından Muhammed(as)'a indirilmiş bir kitap olduğuna iman ederiz. Bu imanımız somut delillere dayanmaz. Kitap’ın iniş sürecince vahiy ile ilgili olguyu sadece Muhammed(as) yaşadı ve bunu kimse görmedi. Kitap’a inanan sahabe veya inanmayan müşrik; Muhammed(as)'ın kendilerine söylediği söze güvenerek veya güvenmeyerek o Kitap’a iman ettiler veya inkar ettiler. Ondan sonrakiler, bizler ve bizden sonrakiler Kitap’a bu şekilde inanmak durumundadırlar. Dünyanın hiçbir laboratuvarının, Kur’an’ı tetkik edip; "evet bu kitap Allah tarafından indirilmiştir veya indirilmemiştir" şeklinde bir rapor vermesi mümkün değildir. Kur’an’ın bir çok ayetinin; mü’min olma vasıflarından birisinin gayba iman etmek ve Kur’an’a inananların bu insanlar olduğunu vurgulaması; bu kitabın Allah katından olup olmadığının hiçbir şekilde somut olarak ispatlanamayacağı içindir.

Kur’an’ın matematik ilminin verileri ile Allah katından olduğunun ispatlanması için yapılan çalışmalar, onun içinde Allah katından olmayan(!!!) iki ayetin bulunması ile sonuçlanmıştır. Biz burada TEVBE SURESİ son iki ayetinin Allah katından olduğunun ispatı ile ilgili olarak herhangi bir görüş beyan etmekten çok, Kur’an’ın Allah katından olduğunun 19 sayısının uyumu ile ispatlanması çalışmalarının masum bir çalışma olmadığı hakkındaki düşüncelerimizi paylaşacağız.

Yazımızın başlığında bunu bir proje olarak nitelendirmemizin gerekçesini şu şekilde açıklayabiliriz. 1974 yılına kadar TEVBE SURESİ son iki ayeti Kur'an'dan sanılarak okunmuş, bilgisayar yardımı ile 19 sayısının katlarının sağladığı uyum ile hesaplanarak Kur'an'a ayet sokulduğu 1000 küsür sene sonra ispatlanmıştır!!! Bilgisayar adlı aletin olmaması nedeniyle, bizden öncekiler TEVBE SURESİ son iki ayetini Kur'an'dan zannederek yüzyıllarca boşuna okumuşlar ve bu hata bilgisayar yardımı ile düzeltilmiştir!!!!

Bilgisayar yardımı ile düzeltilen bu büyük yanlış(!!!!), bizlerin kafasında şöyle bir soru işareti bırakmaz mı; eğer Kur'an'da böyle sonradan ilave edilmiş sahte ayetler varsa, Reşad Halife'nin bulmayı başaramadığı başka ayetler de bulunamazmı? Madem Kur'an'da bu çeşit ilaveler var, sadece iki ayet olduğunun garantisi olabilir mi?

Kur'an'ın korunmasının somut bir delil(!) ile sağlanmış olmasının arkasında yatan asıl amacın; Kur'an'ın korunduğu değil, korunmadığı olduğu için böyle bir soru işareti oluşturulan kafalarda, artık Kur'an hidayet kitabı olmaktan çıkacaktır. İçinde çakma ayetler olan bir kitabın sahte ayetleri, 1000 küsür sene sonra birisi tarafından ortaya çıkarılıyor ve insanların kafasında, "Kur'an'ın içinde sahte ayetler varmış" şeklinde bir düşünce oluşturularak, onun korunmuşluk duvarı yıkılmak istenmektedir.

Bugün Kur'an adına söz söyleyen bazı insanlara baktığımızda, anlayamadığı veya işine gelmeyen bazı ayetler hakkında "bu ayetler çakmadır" demesi; Kur'an'da çakma ayetler arama çalışmalarına girmesi, bu projenin onlara vermiş olduğu cesaret sayesindedir. Kur'an'da iki ayet fazlalıksa, bu tür fazlalıklar olma ihtimalini göz ardı etmeyen hafiye Kur'ancılar(!!!), elde büyüteç ile fazlalık ayetleri özenle ayıklamaktadırlar!!!

Kimsenin kalbini yarıp niyetini okuma gibi bir durumumuz asla yoktur ancak yapılan eylemin kime yaradığına bakarak o eylem hakkında düşünce beyan edebiliriz. 19'culuk adı ile bugün yapılan eylem, Kur'an'ın korunmuşluğunun somut deliller ile ispatlanması gibi bir niyet ile yola çıkmış olmasının altında yatan asıl düşünce; Kur'an'ın sanıldığı gibi korunmuş bir kitap olmadığı ve içinde sahte ayetleri barındırdığı fikri olup, Kur'an'daki sahte ayetleri arayan yeni yetme hafiyelere baktığımız zaman bu düşüncenin asıl amacının bu olduğu anlaşılmaktadır.

Müslümanlar için yegane ölçü olan bir kitap hakkında güvenilmezlik oluşturduğunuz zaman, eldeki tek sermaye olan Kitap gidecek, dayanacak ve "kesin doğrudur" diyecek herhangi bir materyal elimizde olmayacaktır. "Et kokarsa tuzlanır, tuz kokarsa ne çare!" sözünü hatırlayalım; Kur'an bugün elimizde tuz mesabesinde olan bir Kitap'tır. Din adına gelen bilgileri onun ile sağlama yaparak doğruluğunu veya yanlışlığını tespit ederiz. İçindeki ayetlerin hadisler gibi sahih olup olmadığı gibi bir tartışmaya asla girmeyiz. Bizler için tuz olan bir kitabın güvenilirliğinin sarsılması; tuzun kokutulması, dolayısıyla da artık elimizde sağlam bir Kulp'un olmaması anlamına gelir ki bundan faydalanacak kesim herhalde müslümanlar olmayacaktır.

Olayın bir de şöyle bir boyutu vardır; hepimiz dahil 19 taraftarları da Kur'an'ın anlaşılır bir kitap olduğu iddiasını her fırsatta dile getirmekteyiz. Allah Kur'an'ın anlaşılmasını, indirilmesinden yüzlerce yıl sonra icad edilen bir makinaya bağladıysa; o makina icad edilmeden hayattan ayrılanların Kur'an'ı anlamadan, dolayısı ile eksik bir imanla göçüp gitmeleri gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Ve bu makinanın olmadığı zamanlarda Kur'an anlaşılmaz bir kitap işlev sürdürmüş anlamına gelmiş demektir. Buluşu yapan kişilerden birisi olan Ahmed Deadat'ın, bu işin nereye gittiğini görerek tevbe edip geri dönmesi, bu işi devam ettiren Reşad Halife'nin kendisini "resul" ilan etmesi, daha ileri giderek kendisinin miraca çıkma(!!!) iddiaları, olayın sanıldığı gibi masum bir olay olmadığı savını güçlendirmektedir.

Olayın Türkiye ayağına baktığımızda, 19'cu olmak neredeyse bir iman şartı haline gelmiş ve müslüman olmanın temel kuralı, Kur'an'ın 19 rakamı ile uyumlu olmasına ve TEVBE SURESİ son iki ayetinin şeytan ayetleri(!!) olduğuna iman etmek haline getirilmiştir. Edip Yüksel tarafından yapılan Kur'an meali, bu tarikatın başucu kitabı haline gelmiş ve yapılan bazı ayet mealleri metinde olmamasına rağmen meale sokularak Kitap'ın ayetlerinin 19'a iman etmeyi gerektirdiği şeklinde bir anlam örgüsü etrafında tercüme edilmeye çalışılmıştır. Olay artık bir nevi tarikat haline gelmiş, Kur'an sadece 19 rakamının uyumu ile ilgili olarak okunmaya başlanmıştır. Harfler teker teker sayılarak 19 ile olan uyumu ispat edilmeye çalışılmıştır.

Sonuç olarak; Kur'an'ın korunmuşluğunun delili olarak 19 rakamının bazı kelime ve harfler ile uyumundan yola çıkılıp, Samiri misali doğrulardan bir avuç alınarak yanlışların içirilme taktiği adına 19'culuk denilen tarikat yapılanması içinde kendisini göstermiştir. Kur'an'ın 19 ile korunduğunun iddiasının altında; aslında kafalarda istifham yaratmak amaçlı bir düşünce olduğu, son senelerde bırakın 2 ayet atmayı eline Kur'an alan hafiyecikler, Kur'an'da çakma ayet arama sevdasına 19'culuk ile açılan duvardan tırmanarak girmeye çalışmaları, olayın samimi bir çalışmadan çok bir proje ürünü olduğu düşüncesini güçlendirmektedir. Kur'an'ın tuz mesabesinde olan bir kitap olduğunu bizlerden daha iyi bilenler, tuzu kokutmak için ellerinden geleni yapmaktan çekinmemektedirler. Tuzu kokutma eylemleri düşmanca bir tavır ile değil; içeriye sokulan truva atlarına yerleştirilmiş Samiriler ile yapılmakta olması, işin ciddiyetini daha da artırmaktadır. 19'culuğun öne çıkan söylemlemlerinden birisinin, Kur'an'ın indiği zaman ve mekandaki yaşantıyı gözönüne almadan, sadece tek bir defada dağ başına inmiş bir kitap zannı ile okunması olup, yaşanan hayat içinde inen bir kitap olduğunun unutulmasıdır. Allah(cc)'nin; Kitap'ı, harflerini ve kelimelerini saymak için değil, harf kelimelerden oluşan ayetleri, sureleri okuyarak anlamak ve hayat içinde tatbik etmek için göndermiş olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.