sünnetullahın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sünnetullahın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Nur s. 55. Ayeti ve Sünnetullahın İşleyiş Kuralları

Sünnetullah kelimesi ile ifade edilen şey , Allah cc nin arz üzerinde koymuş olduğu ve değişmez olan yasalardır,bu değişmezlik kur'anın bir çok ayetinde beyan edilmiş olup Nur s. 55 . ayetide bu durumu beyan eden bir ayettir. 

 [024.055]  Allah, içinizden iman edip salih amel işleyenlere, onlardan öncekileri halef kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halef kılacağına, onlar için beğendiği dini temelli yerleştireceğine, korkularını güvene çevireceğine dair söz vermiştir. Çünkü onlar Bana kulluk eder, hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Bundan sonra inkar eden kimseler, işte onlar artık yoldan çıkmış olanlardır.

Nur s. 55. ayetinden anlaşılacağı üzere , iman edip salih amel işlemek ,sadece ona kulluk etmek ,ona hiç bir şeyi ortak koşmamak şartı ile mü'minlere, ahiret mükafatından önce dünya mükafatı olarak arz üzerine halef kılacağını , islamı din olarak yerleşik kılacağını,korkularını güvene çevireceğini vaad etmektedir. Bu vaad Allah cc nin bir sünneti olup bu şartlara riayet edenlere dünya iktidarı vaad edilmiştir , Allah cc vaadinden asla caymayacağına göre bu vaadin gerçekleşmeme sebebleri acaba nedir ? sorusunun cevabını aramak zorundayız.  

Sorunun cevabını bu vaadin gerçekleştiğini beyan eden ayeti ve bu ayete kadar olan süreci yine kur'an içinden okuyarak öğrenmek mümkündür.

[005.003]  Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilenler, -canları çıkmadan önce kesmemişseniz, boğulmuş, bir yerine vurularak öldürülmüş, düşüp yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından süsülmüş, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş olanları- dikili taşlar üzerine boğazlananlar ile fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı; bunlar fasıklıktır. Bugün, inkar edenler sizi dininizden etmekten umutlarını kesmişlerdir, onlardan korkmayın, Benden korkun. Bugün, size dininizi bütünledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslam'ı beğendim. Açlıktan darda kalan, günaha kaymaksızın yiyebilir. Doğrusu Allah Bağışlayan'dır, merhametli olandır.

Maide s. 3. ayeti son inen ayet olarak bilinmektedir ve bu bilginin yanlış olmadığını düşünüyoruz. Ayet içindeki "Bugün, inkar edenler sizi dininizden etmekten umutlarını kesmişlerdir, onlardan korkmayın, Benden korkun. Bugün, size dininizi bütünledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslam'ı beğendim."cümlesi önemli mesajlar taşımakta olup, nur s. 55. ayette beyan edilen sünnetullahın gerçekleşmiş olduğunu bizlere bildirmektedir. 

Nur s. 55. ayetinde bildirilen şartlar olan , iman edip salih amel işlemek ,sadece ona kulluk etmek , ona hiç bir şeyi ortak koşmamak şeklindeki şartları taşıyarak bu uğurda canını ve malını ortaya koyan sahabe Allah cc nin sünneti gereği onun vaadının hak olduğunu maide s. 3. ayetinde şahid olmuştur.

Nur s. 55. ayetindeki vaadi hak eden Muhammed as ve ashabını maide s. 3. ayetindeki "Bugün, inkar edenler sizi dininizden etmekten umutlarını kesmişlerdir, onlardan korkmayın, Benden korkun. Bugün, size dininizi bütünledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslam'ı beğendim." şeklinde bir cümlenin nazil olmasına kadar varan sürecin çok iyi değerlendirilmesi ve bu süreci anlatan ayetlerin içselleştirilerek okunması ve hayata aktarılması gereklidir. 

Bu günkü hali pür melalimize baktığımız zaman müslümanlar olarak dünyanın her yerinde zulüm,baskı ,katliam , işkencelere maruz kalmamızın sebebi yine sünnetullahın işleyişinin yani Allah cc nin vaadinin bir gereğidir. Bu vaadi nur s. 55. ayetini tersten okuyarak görebiliriz . 

Allah, içinizden iman ed(MEY)ip salih amel işle(ME)yenlere, onlardan öncekileri halef kıldı(MA)ğı gibi, onları da yeryüzüne halef kıl(M)acağına, onlar için beğendiği dini temelli yerleştir(M)eceğine, korkularını güvene çevir(M)eceğine dair söz vermiştir. Çünkü onlar Bana kulluk ed(MEZL)er,  Bana ortak koşARLAR. Bundan sonra inkar eden kimseler, işte onlar artık yoldan çıkmış olanlardır.

Nur s. 55. ayetinin tersten okuduğumuz zaman ortaya çıkan durum hiç birimizin yabancısı olmadığı bir durum olup bugün müslümanların genel durumunu yansıtmaktadır. Allah cc muhakkak vaadinden caymaz ve nur s. 55. ayetin tersini işleyenler için aynı vaad geçerli olup dünyada zelil bir duruma düşmemiz bu sünnetullahın bir tecellisidir.

Muhammed as a ilk inen ayetten son inen ayete kadar olan süreci okuduğumuz takdirde başta elçi Muhammed as olmak üzere ona hakkı ile iman eden sahabenin inen ayetleri içselleştirerek hayata yansıtmaları Allah cc nin onlara vaad ettiği dünya iktidarının gerçekleşmesine sebeb olmuştur. Aynı kur'anı okuyan müslümanların bugün zelil bir durumda olmalarını nasıl izah edebiliriz?

Allah cc nin vaadi olan dünya iktidarına sahip olmak için gerekli olan ana şartlar bir çok ayette olduğu gibi nur s. 55. ayetindede sıralanmıştır.
1- iman etmek 2- salih amel işlemek 3- sadece ona kulluk etmek 4- ona hiçbir şeyi ortak koşmamak. Bu 4 ana unsur kur'an geneline yayılan ayetlerin özetidir demek yanlış olmaz . Allah cc kendisinin tek bir ilah olarak tanınmasını , sadece kendisine kulluk edilmesinin ne şekilde gerçekleşeceğini bütün ayetlerde iman ve salih amel ikilisinin birbirinden ayrılmaz bir unsur olarak zikretmesine rağmen , Allah cc nin vaadine layık olan sahabeler sonrası iman ve salih ameli birbirinden ayırarak zilletin gereği olan şartları oluşturmaya başlamışlardır.

Bugün düşünce dünyamızın tartışılan konularına baktığımızda yüzyıllardır amel imandan bir cüzmüdür değilmidir tartışmaların hala yapılır olduğunu görmekteyiz. Ehli sünnet itikadı adı altında, " iman dil ile kalb ile tasdik" şeklindeki tarifin ameli bertaraf etmesi şeklinde tezahür eden durum bugünkü zelil durumuza temel oluşturan bir düşüncedir. 

"Amelleri imandan bir cüz sayarsak amel işlemeyenler kafir olmuş olur" düşüncesi ile ortaya çıkan mürcie fırkası, büyük bir ihtimal saray erkanını kızdırmamak ve onlara şirin görünmek için böyle ayrıma gitmiştir. Bu ayrımın nelere malolacağı hesabı yapılmadan, günü birlik kaygılarla hareket eden sahabe sonrası bir takım insanları takip edenler kendi zamanlarındaki oluşumlara karşı çıkmama adına bu düşünceleri bayraklaştırarak bugüne kadar gelinmiştir. 

[003.142]  Yoksa siz, Allah içinizden savaşanları ve sabredenleri hiç belirlemeden cennete gireceğinizi mi sandınız.
[002.214]  Sizden önce gelenlerin durumu sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Peygamber ve onunla beraber müminler: «Allah'ın yardımı ne zaman?» diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı; iyi bilin ki Allah'ın yardımı şüphesiz yakındır.
[029.002] İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece «İman ettik» demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?
[009.016]  Allah, içinizden cihat edenleri; Allah'tan, peygamberinden ve inananlardan başka sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan sizi kendi halinize bırakacak mı zannediyorsunuz? Allah işlediklerinizden haberdardır.

Bu ayetleri okuyan Muhammed as ve ashabı "iman dil ile ikrar kalb ile tasdikten ibarettir" deyip yan gelip asla yatmadılar özellikle Medinede inen ayetler müslümanların kafirler ile olan mücadelerini köy kahvelerinde veya cami kürsülerinde anlatılacak olan eskilerin masalları olarak anlatmamıştır. İman edip imanlarını salih amel ile birleştirenlerin Allah cc nin dinine karşı koyanlara verdikleri mücadele örnekleri bir çok anlatılarak bizler için ibret alınması sağlanmıştır. 

Allah cc ye ortak koşmamak ve sadece onu tek ilah olarak bilmek gerekliliği, yine olması gereken yönden saptırılarak şirk bir nevi islamileştirilerek düşünce dünyamız içine sokulmuştur. Şirk ve put dediğimiz olguyu sadece Mekkeye has ve kabe içindeki putlarla sınırlayan zihniyet 360 tane putun kırılması ile şirkin ve putçuluğun sona erdiğini zannetmiştir. Zaman içinde hint ,iran ve yunan düşüncesi ile ortaklığa giren müslümanlar oralardan devşirdikleri şirk düşüncelerini islam ile karıştırırarak yeni bir islam inancı ortaya çıkartmışlar ve bu güne kadar tasavvuf adı altında şirki islam olarak sunmaya ve maalesef ki bir çok müslüman bu şirk inancı içinde islamı yaşadıkları zannına kapılmışlardır. 

Allah cc nin nur s. 55. ayetinde etmiş olduğu vaadin şartlarına bu şekilde uyan!! bizler sanki o vaade gerçekten uyduğumuzu zannederek başarı bekler olmuşuz, ancak böyle bir başarı bırakın gelmeyi zillet üzerimizden kalkmaz olmuştur. Bu zillet aynı şekilde sünnetullahın bir gereği olup Alah cc ye gereği gibi kul olmayan bizler , yine Allah cc ye gereği gibi kul olmayanların elinde oyuncak durumuna düşerek onların fitne aracı haline gelen bir duruma geldik.

Bu durumun ortadan kalkması ve yeniden Allah cc nin vaadi olan arz üzerinde iktidar olmak için alak suresi ayetlerinden başlayan ve maide s. 3. ayetine kadar varan süreci içselleştirerek okumaktan ve hayata aktarmaktan başka bir çaremiz yoktur. Bugün ülkemiz geneline şöyle bir baktığımız zaman kendisinin kur'anı öncellediğini iddia edenlerin bir kısmının  (istisnaları hariç olmak üzere) kur'an okumalarına böyle bir kaygıyı katmadıklarına şahid olmaktayız. Kur'an ayetlerini geçmişteki hariciler gibi mızrak uçlarına takarak karşısındaki düşünce sahiplerini tekfir etmekten başka bir amaç dışında okumayan , veya kur'anın tek ve yegane çağrısı olan, Allah cc nin dışındaki ilahları red etmenin ne demek olduğundan dahi habersiz olarak sadece muhafazakar bir söyleme sahip olanları desteklediklerine şahid olmaktayız.

Dünya geneli müslümanları olarak her yerde zelil bir durumda olmuş olmamız bizlerin kur'ana daha ciddi bir biçimde sarılmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatmaktadır. Değişmeyen sünnetullah kuralları çerçevesinde yeniden arz üzerinde hakim olmanın yolu bizden öncekilerin takip ettikleri yolu takip etmekten geçmektedir. 

Nuzül dönemi muhataplarına kıssa yolu ile kendilerinden öncekilerin tevhid mücadeleleri anlatılarak yöntem tarifi yapılmış ve onlar o yöntemleri takip ederek başarıya ulaşmışlardır.Bizler hem kıssaları hemde o kıssalardaki yöntemi takip eden ashabın örnekliklerini okuyarak mücadele yöntemimizi belirlemek zorundayız. Gelgelelim müslümanlar olarak kur'anın bize tarif ettiği mücadele yolunu okumak ve anlamak şöyle dursun ,daha kur'anın bizlere yüklemiş olduğu şirkle mücadele boyutunun neleri kapsadığının şuurunda bile olamayımışız kat etmemiz gereken daha uzun bir yolun olduğunu göstermektedir.

Türkiye geneline baktığımızda özellikle içinde bulunduğumuz sistemde muhafazakarların hükümet etmiş olmaları, bizleri büyük bir atalete sürükleyerek sistem ile entegre olmamızı sağlamıştır. Bu entegre oluş sistemin yürümesini sağlayanların muhafazakar kimlikleri veya bir takım icraatları sayesinde öyle bir hal almıştırki artık sistemi sorgulamak bir tarafa sistemi kabul eden bir müslüman gurubu oluşmuştur. Bu oluşum islam adına tehlikeli bir oluşum olup kur'anın sanki sistemi kabul eder bir tarafı var gibi  düşünce içinde dahi olunmaya başlanmıştır.

Kur'an, Allah cc nin yanına konulan her şeye şirk damgasını vurarak hakimiyetin her konuda alemlerin rabbine ait olması gerektini vurgulamıştır. Muhammed as ın tebliğ sürecinde "müdahene" dediğimiz tavizkar bir tutuma asla düşmemesini özellikle emreden Allah cc bu yoldan asla taviz vererek birilerini kendisine çekmeye çalışmamasını özellikle abese suresi ayetlerinde vurugulamıştır. 

Bütün bu örneklikler bizler içinde işaret taşları olması gerekmektedir. Yönetim kadrolarının muhafazakar kimlikli kişilerden oluşması bizi yönetim şeklinin islami olduğuna dair bir düşünce içinde olmamızı asla gerektirmez. Yönetim kademelerindeki kişiler kuralları önceden belirlenmiş bir sistemin devamını sağlayan insanlar olup kimlikleri bizleri herhangi bir rehavete düşürmemelidir. 

Sonuç olarak; dini yalnız Allaha has kılmak , fitne ve fesadı arz üzerinden kaldırmak gibi bir görev yüklenmiş olan biz müslümanlar bu görevimizin farkında bile olmayarak dini başkalarına has kılmak fitne ve fesadı yayanlara karşı ses etmemek gibi bir misyon yüklenerek bu misyonu sanki kitabımız emrediyor şeklinde bir düşünce ile mevcut sistemlere kul köle olmaya devam etmekteyiz. Nur s. 55. ayetinde arz üzerinde iktidar sahibi olmak için gerekli olan kuralları bizlere beyan eden rabbimiz , maide s. 3. ayetinde Muhammed as ve ashabının bu kuralları yerine getirdiğini ve sünnetullah gereği olarak vaadinin yerine getirdiğini beyan etmektedir. Nur s. 55. ayetini ters bir okuyuşla ayet içindeki emirlerin tersini hayata geçirdiğimiz zaman, sünnetullah kuralları yine  işlemekte olup bu günkü durumumuz nur s. 55 ayetinin tersi istikametteki okuyuşumuzun bir hak edişidir. İman ve salih amel temeline dayalı ve kuranı şirki yıkıp tevhidi ikame etme esasına dayalı bir okuyuş bizi her türlü renge boyanmış olan şirk esaslı sistemleri red etmeye çağırır bu sistemin başındakilerin kimliği ne olursa olsun sistemin kuralları önemli olup takkeli ve takkesizlerin yönetmesi arasında herhangi bir fark yoktur.

                                    EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.