Yüzyıllardır Müslümanlar arasında süregelen ihtilaflardan biriside Allah c.c nin bir mekanda olması , bunun karşı görüşü olarak ta Allah c.c nin mekandan münezzeh oluşudur. Bu iki karşıt söylem sahipleri yüzyıllardır birbirleri arasında bir ortak noktaya varamamışlar aksine ihtilafların boyutunu dahada genişleterek birbirlerini tekfir etmeye kadar gitmişlerdir.
İşin tuhaf olan yönü ise her iki düşünce sahiplerinin kendilerinin "ehli sünnet" adına yola çıktıklarını, "ehli sünnetin görüşüne göre göre Allah cc semadadır" karşı taraf ise " ehli sünnetin görüşüne göre Allah cc mekandan münezzehtir" şeklinde söylemlerinde "ehli sünnet"kalkanını ortak payda olarak kullanmaktadırlar. Bu "ehli sünnet" kavramı nasıl bir kavramdır ki her iki zıt görüşü bünyesinde barınmakta ve birbirlerini tekfire varan bu fırkaların ikisi de kendilerini ehli sünnete nispet etmektedirler ?.
Yoksa bu fırkalar "ehli sünnet " kavramını söylemlerine destek olması amacıyla istismar mı etmektedirler?. "Ehli sünnet" kavramını kısaca özetlemek gerekirse insanlara din adına kendi doğrularını kabul ettirmeye yönelik ortaya atılmış şemsiye bir kavramdır. Bu kavram fırkaya ve kişiye özel bir kavramdır, her fırka ve her kişi kendi düşüncesini "bu ehli sünnetin görüşüdür" diyerek insanların gözünü boyama amaçlı olarak bu kavramın arkasına saklanmışlardır. Müslüman için uyulması gereken taraf kur'anın görüşüdür onun dışında gelenler adı "ehli sünnet " dahi olsa kur'andan onay almadıktan sonra bizi bağlamaz.
Allaha mekan yada mekansızlık isnat etme başlığı altında toplanan bu iki görüşün acaba kur'ani bir dayanağı var mıdır ? yoksa kur'anı ön kabul yöntemiyle okumanın bir sonucu mudur? kur'an bize Allah c.c nin hakkında ne kadar ve nasıl bir bilgiyi hangi gurup ayetler yöntemiyle veriyor ? . Bu soruların cevabını da kur'anda bulmaktayız . Öncelikle çıkış noktamız olması gereken ali imran suresi 7. ayetinden başlayalım.
"3.7. Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek pâyeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar. "
Burada Allah cc kitabın ayetlerinin iki gurup olduğunu bildirmektedir. "MUHKEM" ve "MÜTEŞABİH" ayetler, Allah cc kur'anda bizlere iki varlık alanı ile ilgili bilgiler vermektedir. 1-gaybi alan 2-fiziki alan, bu alan ile iligli bilgiler konusundaki ayetler "muhkem" ayetler kategorisinde değerlendirilmektedir.Bu kategorideki ayetler konusunda müslümanlar arasında pek ihtilaf olmamasına rağmen gaybi alan konusunda bilgiler veren "müteşabih " ayetler kategorisinde değerlendirilen ayetler konusunda birçok ihtilaf meselesi ortaya çıkmıştır. Müteşabih ayetler kategorisinde anlatılan Allah cc hakkındaki ayetler kur'anın müteşabih anlatım uslubuna uygun bir şekilde değerlendirilmediği için bir çok itikadi fırkaların türemesine sebep olmuş ve maalesef "Allahı hakkı ile takdir edemediler" mealindeki ayetlerin muhatabı olarak yoldan sapmışlardır.
Allahı hakkı ile takdir edemeyenlerin söylemlerinden biriside "Allah semadadır" söylemidir. Böyle bir düşüncenin acaba arka planında yatan ana düşünce nedir? şeklinde bir soru sorduğumuz zaman karşımıza "müteşabih" kavramının yanlış anlaşıldığı doğrultusunda bir cevap çıkmaktadır. Biz önce müteşabih kavramının tarifini yapıp o tarif üzerinden Allah cc nin biz kullarına kendisi hakkında nasıl bilgilendirdiğini görelim. Müteşabih kavramı, kur'anda gaybi alan sınırları içinde anlatılan insan zihninin ihata edemediği olguları,muhkem alan sınırları dahilinde anlatılan insan zihninin ihata ettiği olgulara benzetilerek anlatılmasıdır. Bu anlatım usulubu çerçevesinde insanın gözü ile görmediği alana dahil olan Allah, melekler, cennet, cehennem, gibi gaybi olgular insanın zihni kapasitesi dahilinde benzetilerek anlatılmıştır. Yazımızın başlığı olan "Allah semadadır" söylemine nasıl bir anlayış süreci sonucunda varılmıştır onu biraz açalım.
Kur'anın nuzulünden sonraki yaklaşık hicri ikinci asır fikir hareketlerinin dahada yoğunlaşmaya başladığı bir zaman dilimidir.Bu zaman diliminde müslümanların kur'an anlayışlarında, farklı okumalar nedeni ile ayrışmalar başgöstermeye başlamıştır. Bu farklı okumalardan biriside kur'anı zahiri anlamıyla okumaktır. Yani mecazi bir anlatım uslubunu içinde barındıran kur'anın bu uslubunu göz ardı ederek mecazi anlamlar çerçevesinde anlatılan Allahın kudreti ile ilgili ,el ,göz,sema,arş, vs gibi kavramların kur'anda teşbihi bir anlatım tarzı ile geçmesinden bazı fırkalar Allah cc hakkında onu haşa bir insana benzetmeye kadar gitmişlerdir. Kur'andaki "müteşabih" anlatım tarzının bir yansıması olan bu durum bazı fırkalar tarafından anlaşılamamış ve müteşabih ayetlerin muhkem ayetler ışığında anlaşılması gereği göz önüne alınmadan zahiri bir okumaya tabi tutulmuştur.
Bu zahiri okumalar neticesinde varılan sonuçlardan biriside Allah cc nin bir mekanda oluşudur. Kur'an bize Allah cc nin zatı hakkındaki bilgilerin aksine kudretini ön plana çıkaran ayetleri vermesine rağmen "parmak ayı gösterirken aya değil parmağa bakmak" tabiri ile tanımlanabilecek bir okuma neticesinde Allah cc ye mekan biçilmiştir. Aynı şekildeki yanlışa bu görüşün karşıtlarıda düşmekten geri durmamışlar ve onlarda "Allah cc mekandan münezzehtir" şeklinde karşı görüş sunmuşlardır. Acaba kur'an bu görüşlerin hangisini onaylıyor, yoksa her iki görüşte kur'anın gündem etmediği bir konumudur. Önce bu konu ile ilgi kurulan ayetlerin meallerinden bir kaç örnek verelim.
-----2.255 Allah, O'ndan başka tanrı olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, diri, her an yaratıklarını gözetip durandır. Göklerde olan ve yerde olan ancak O'nundur. O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir, dilediğinden başka ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. Hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O yücedir, büyüktür.
Bu ayette Allah cc nin kudreti ve yüceliği konusundaki bilgiler içermesine rağmen "yaratıklarını gözetleyip durandır" ayetinden yüksek bir yerden gözetlediği çıkarılmıştır.
-----6.61 O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir. Niha-yet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (görevli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler.
aynı surenin 18. ayetindede bu meal doğrultusundaki ayetten yola çıkarak " o kullarının üstünde yegane kuvvet ve kudret sahibidir" ayetinden "fevka" kelimesi burada mecazi olarak kullanımasına rağmen zahiri bir anlam yükleyerek Allah cc ye semada bir mekana layık görmüşlerdir.
-----16.50 Onlar,(melekler) üstlerindeki Rablerinden korkarlar ve kendilerine ne emrolunursa onu yaparlar.
Yine bu ayettede zahiri bir okuma ile meleklerden güçlü ve üstün olduğu yolundaki ayetleride hakiki manada alarak mekana layık görmüşlerdir.
-----32.5Gökten yere kadar, olan bütün işleri Allah düzenler, sonra, işler sizin hesabınıza göre bin yıl kadar tutan bir gün içinde O'na yükselir.
Yine buradada Allah cc nin ulaşılmaz gücünü ve kudretini anlatması bakımından anlaşılması gereken ayetler onun semada mekan tuttuğunun delili olarak gösterilmiştir.
-----67.16Gökte olanın sizi yerin dibine geçirmesinden güvende misiniz? O zaman, yer, sarsıldıkça sarsılır.
-----67.17Gökte olanın başınıza taş yağdırmasından güvende misiniz? Benim uyarmamın nasıl olduğunu yakında bileceksiniz.
Yine bu ayetlerdede dikkat çekilen yön kulları üzerinde her türlü tasarrufa kadir olması bakımından onun semada olması yani gözlerin ve aklın ihata sınırları dışında bir varlık olması bakımından anlaşılması gereken bu ayetlerde Allah mekan biçme yanlışlığına kurban edilmiştir.
Müteşabih ayetlerin muhkem ayetler ışığında anlaşılması gerektiği için bu ayetleri hangi muhkem ayetler ayetler ışığında anlayabiliriz. Bu ayetlerden bir kaç örnek vermek istiyoruz.
-----42.011 Göklerin ve yerin yaratanı, size içinizden eşler, çift çift hayvanlar var etmiştir. Bu suretle, çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir.
-----112.1-4 De ki: O, Allah birdir. Allah sameddir. O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi yoktur
Şura suresi ve ihlas suresi ayetlerindeki örneklerden anlaşılacağı üzere Allah cc kendinin benzeri ve denginin olmadığını buyurmaktadır. Bu ayetler ışığında Allah cc ye ne mekan nede mekansızlık isnad etmek mümkündür. Mekanlılık veya mekansızlık insana has özelliklerdir. Mesela bazı ayetlerde geçen " rahman arş üzerine istiva etmiştir" ayetini Allah cc yi bir taht üzerinde oturmuş gibi anlamanın mümkün olmadığı gibi onun semada olmasınıda yükseklerden bize bakan bir kişi gibi anlamak yanlıştır. Tabiki Allah cc görür , bilir, işitir ama bu zöellikleri insana has duyma görme işitme gibi değildir. Bunun böyle olduğunu kabul edenler "semada olması" konusunu zahir bir anlamda almaları tenakuzdur.
KUR'AN BİZLERE ALLAH CC HAKKINDA BİLGİ VERİRKEN ÖNE ÇIKARDIĞI TARAF ONUN ZATI İLE İLGİLİ TARAFI DEĞİL ONUN GÜCÜ, KUDRETİ, AZAMETİDİR. BU BİLGİLERİ VERİRKEN BİZLERE ,MÜTEŞABİH KAVRAMINA UYGUN OLARAK İNSAN ZİHNİNİN KAPASİTESİNE UYGUN BENZETMELER KULANMIŞTIR. TARİH İÇİNDE BU BENZETMELER BAZILARI TARAFINDAN ZAHİRİ OLARAK OKUNARAK SAPKIN ANLAYIŞLAR ÇIKMIŞTIR. GÜNÜMÜZDE BU SAPKIN ANLAYIŞLAR ORTADA GÖRÜNMEMESİNE RAĞMEN "SELEFİ DÜŞÜNCE" ADI ALTINDA GÜNÜMÜZDE "VAHHABİLİK" ADI ALTINDA BU ZAHİRİ OKUMA ÖRNEKLERİ YAŞATILMAYA ÇALIŞILMAKTADIR. BU ZAHİRİ OKUMAYA EN BARİZ ÖRNEK "ALLAHIN SEMADA" OLMASI İDDASIDIR. KUR'AN BİZLERE ALLAHIN ZATINI ÖNE ÇIKARAN BİR BİLGİ VERMEMESİNE RAĞMEN BU KİŞİLER BU İDDALARIYLA BUNU ÖNE ÇIKARMIŞLARDIR. KARŞI GÖRÜŞTE OLANLAR İSE BU DELİLLERİ ÇÜRÜTMEK İÇİN YİNE KUR'ANA BAŞVURARAK BU İDDİALARI ÇÜRÜTME YOLUNA GİTMİŞLERDİR.
SONUÇ OLARAK "MEKAN" KAVRAMI İNSANA HAS BİR KAVRAM OLARAK KULLANILDIĞI İÇİN KESİNLİKLE ALLAH CC İÇİN KULLANILAMAZ. BUNUN TERSİNE OLARAK MEKANSIZ OLMASIDA YNI ŞEKİLDE ALLAH CC İÇİN KULLANILAMAZ. ALLAH CC NİN BİR MEKANDA OLMASI YADA MEKANDAN MÜNEZZEH OLMASI KUR'ANIN GÜNDEM ETTİĞİ KONULARDAN DEĞİLDİR. SADECE ZAHİRİ BİR OKUMA İLE ALLAHA MEKAN UYDURAN DÜŞÜNCE İLE BU DÜŞÜNCE KARŞITLARI ARASINDA TABİRİ CAİZSE "HAVANDA SU DÖVMEKTEN" BAŞKA BİRŞEY DEĞİLDİR. BU ŞEKİLDE YÜZYILLARDIR SÜREGELEN KAVGANIN HİÇ BİR ŞEKİLDE GALİBİ OLAMAZ. ÇÜNKÜ HER İKİ DÜŞÜNCE TARAFTARLARIDA KUR'ANIN GÜNDEM ETMEDİĞİ BİR MESELE ÜZERİNDE TARTIŞMAKTADIRLAR. KUR'ANIN GÜNDEM ETTİĞİ TARAF NE "ALLAHIN SEMADA BİR MEKANDA OLMASI" NEDE " MEKANDAN MÜNEZZEH OLUŞUDUR" KUR'ANIN GÜNDEM ETTİĞİ YÖN ALLAH CC NİN GÜCÜ, KUDRETİ, AZAMETİDİR. HİÇ BİR BEŞERİ ÖZELLİK ALLAH CC YE YAKIŞTIRILAMAZ. YAKIŞTIRANLAR "ALLAHI HAKKI İLE TAKDİR EDEMEDİLER" ŞEKLİNDEKİ AYETLERİN MUHATABI DURUMUNA DÜŞMEKTEN KURTULAMAZLAR.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
Okuduğumuz ayeti doğru anlamak için, "Ayetten ne anlamak istiyoruz?" sorusunun değil, "Ayet bize nasıl bir mesaj veriyor?" sorusunun cevabı aranmalıdır.
yada etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yada etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
5 Temmuz 2011 Salı
4 Temmuz 2011 Pazartesi
VAKIA SURESİ 79. AYET MEALİ YA DA(PARANTEZ İÇİ) TAHRİFLER
Zuhruf suresi 61. ayet meali ile ilgili olarak yapılan parantez içi tahriflere vakıa suresinin 79. ayet mealindede maalesef şahit olmaktayız.Kuran metniyle alakası olmayan bir parantez açılarak ve bu parantez neticesinde kurandan onay almayan bir hüküm çıkarılarak "kurana abdestsiz el sürmek haramdır "diye bir hüküm ihdas edilmiştir. Nahl suresinin 116 ayetini hepimiz okuyup iman ettiğimiz halde kurandan onay almayan bu helal ve haram kılmaların acaba kaynağı nedir diye bir soru akıllara gelmektedir. "Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak «Bu helâldir, şu da haramdır» demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler." Bu ayette rabbimiz kendilerine Allahtan gelen bir ilgi olmadan bir şey hakkında helal yada haram demenin kendisine karşı yalan uydurmak anlamına geldiğini bizlere bildirmektedir. Acaba bu ve benzeri ayet meallerini okuyupta Allaha karşı yalan uyduranların amaçları nelerdir ? Kurana rağmen din uydurmak konusunda öne çıkan düşüncelerden birisi bildiğimiz gibi şia düşüncesidir bu düşüncenin temel kaynağını oluşturan ehli beyt kültürü kurandan onay almayan düşünceler üzerine bina edilerek bugünkü haline gelmiştir gene kurandan onay almayan hz isanın inişi ,mehdi gibi düşünceler önce kuran tahrif edilerek o düşünceye uygun parantezlerin konulması sonrada o düşünce paralelinde hadisler uydurulmasıyla tamamlanmıştır.Biz gene yazının hacmini büyültmemek amacıyla vakıa suresi 79 ayeti mealine dönelim.
Konu ile ilgili ayetler şunlardır.
075] [DV] Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki,
076] [DV] Bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir.
077-8] [DV] Şüphesiz bu, korunmuş bir kitapta bulunan değerli bir Kur'an'dır
079[DV] Ona ancak temizlenenler dokunabilir.
080[DV] O, âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.
Öncelikle burada "kitabin meknun", "la yemessehu","mutahharun", kelimeleri anahtar kelimelerdir. kitabin meknun kelimesi yani saklı kitap kuranın geldiği kaynağı bize bildirmektedir. yani Allahın ilminden gelmesidir. kitap kelimesi burada müteşabih(benzeştirmeli) bir anlamda kullanılmış bir kelimedir.
La yemessehu kelimesinin anlamında ise nasıl yapıldığını anlamakta zorluk çektiğimiz bir yanlışlık yapılmaktadır. Kelimenin kökü "me-se-se"dir. Kuranda messe kelimesinin türevlerine baktığımızda hakiki anlamda bir dokunma manasında kullanılmadığını görmekteyiz.yazıyı uzatmamak amacıyla bu kelimenin geçtiği ayetlerin birkaç tanesinin sadece numaralarını verelim.2.80. 214.270/3.24.47.140.120.174/ 5.73/ 6.17/7.95.170.188.201/8.68 /10.12/
11.10/12.88/ 30.33/41.50/15.34/16.53/54.58/24.35/36.18 /70.20.21/
"El mutahharun" kelimesi ile kast edilen abdest almış kimseler olmayıp hacc s.75. ayetinde buyurulduğu üzere Allah cc nin meleklerden elçiler seçmesi meselesi ile alakalı olup Allah cc den vahyi alıp onun yerdeki beşer elçilerine ulaştıran melekler olup bu meleklerden başkasının bu vahye ulaşamadığı belirtilmektedir. Allah-vahiy meleği- beşer resul arasındaki bu vahiy alış verişine harici hiç bir unusur karışmamakta ve Allah cc vahyi alan mutahhar melekler onu yerdeki elçiye ulaştırmaktadırlar.
Messe kelimesine yakın bir kelime olan me-se-ha- kelimesi ise maddi anlamda bir dokunmayı ifade eder.Yani kuranı abdestsiz tutmamayı emretmesi için ayetin me-se-ha- kökünden gelen gelen bir kelime ile ifade edilmesi gerekmektedir"la yemsehuhu illel mutahharun" şeklinde bir emir şeklinde gelseydi biz ayetten böyle bir emir çıkartabilirdik ama "la yemessehu illel mutahharun" ayetinden kurana abdest almadan el sürmek haramdır hükmü kesinlikle çıkmaz. Çıkaranların hesabı Allaha aittir.
Şimdi bazı kimseler şunu diyeceklerdir. o kadar alim gelmiş bir sürü hadis var bu konuda bunları ne yapacağız.alimler hatamı yapmış? cevabımız şu olmalıdır hatadan münezzeh olan sadece Allah azze ve celledlr ondan başka kimse hatadan beri değilidr.Şu varki "kurana abdestsiz el sürülmez" düşüncesi bütün alimlerin üzerinde hemfikir oldukları bir görüş değilidir. bu konudaki ayetleri doğru anlayıp bu "kurana abdestsiz el sürülmez" inancını paylaşmayan bir sürü alim vardır. bunuda belirtelim.Kuran doğrultusunda olmayan ve adına hadis denilen uydurma sözleride resule atfen uyduranların yerinide resul "KİM BENİM ADIMA BİR YALAN UYDURURSA O CEHENNEMDEKİ YERİNİ HAZIRLASIN" sözü ile haber vermiştir.dolayısıyla kuran ile uyum sağlamayan sözler kesinlikle resula ait değilidr ve iftiradır.Yani resul adına gelen haberlerin sağlaması yapılacak tek merci kurandır ve kurana uymayan bir sözüde resul as kesinlikle söylemez.
Sonuç olarak. vakıa suresindeki bu ayetlere dayanarak kur'ana abdsetsiz dokunulmaz şeklinde bir hüküm çıkarmak doğru bir hüküm olmayıp ancak parantez içi tahrif metodu dediğimiz ayetin metniyle uyugunluk sğlamayan parantezler açılarak yapılmış yorumlardır.
En doğrusunu Allah cc bilir.
Konu ile ilgili ayetler şunlardır.
075] [DV] Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki,
076] [DV] Bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir.
077-8] [DV] Şüphesiz bu, korunmuş bir kitapta bulunan değerli bir Kur'an'dır
079[DV] Ona ancak temizlenenler dokunabilir.
080[DV] O, âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.
Öncelikle burada "kitabin meknun", "la yemessehu","mutahharun", kelimeleri anahtar kelimelerdir. kitabin meknun kelimesi yani saklı kitap kuranın geldiği kaynağı bize bildirmektedir. yani Allahın ilminden gelmesidir. kitap kelimesi burada müteşabih(benzeştirmeli) bir anlamda kullanılmış bir kelimedir.
La yemessehu kelimesinin anlamında ise nasıl yapıldığını anlamakta zorluk çektiğimiz bir yanlışlık yapılmaktadır. Kelimenin kökü "me-se-se"dir. Kuranda messe kelimesinin türevlerine baktığımızda hakiki anlamda bir dokunma manasında kullanılmadığını görmekteyiz.yazıyı uzatmamak amacıyla bu kelimenin geçtiği ayetlerin birkaç tanesinin sadece numaralarını verelim.2.80. 214.270/3.24.47.140.120.174/ 5.73/ 6.17/7.95.170.188.201/8.68 /10.12/
11.10/12.88/ 30.33/41.50/15.34/16.53/54.58/24.35/36.18 /70.20.21/
"El mutahharun" kelimesi ile kast edilen abdest almış kimseler olmayıp hacc s.75. ayetinde buyurulduğu üzere Allah cc nin meleklerden elçiler seçmesi meselesi ile alakalı olup Allah cc den vahyi alıp onun yerdeki beşer elçilerine ulaştıran melekler olup bu meleklerden başkasının bu vahye ulaşamadığı belirtilmektedir. Allah-vahiy meleği- beşer resul arasındaki bu vahiy alış verişine harici hiç bir unusur karışmamakta ve Allah cc vahyi alan mutahhar melekler onu yerdeki elçiye ulaştırmaktadırlar.
Messe kelimesine yakın bir kelime olan me-se-ha- kelimesi ise maddi anlamda bir dokunmayı ifade eder.Yani kuranı abdestsiz tutmamayı emretmesi için ayetin me-se-ha- kökünden gelen gelen bir kelime ile ifade edilmesi gerekmektedir"la yemsehuhu illel mutahharun" şeklinde bir emir şeklinde gelseydi biz ayetten böyle bir emir çıkartabilirdik ama "la yemessehu illel mutahharun" ayetinden kurana abdest almadan el sürmek haramdır hükmü kesinlikle çıkmaz. Çıkaranların hesabı Allaha aittir.
Şimdi bazı kimseler şunu diyeceklerdir. o kadar alim gelmiş bir sürü hadis var bu konuda bunları ne yapacağız.alimler hatamı yapmış? cevabımız şu olmalıdır hatadan münezzeh olan sadece Allah azze ve celledlr ondan başka kimse hatadan beri değilidr.Şu varki "kurana abdestsiz el sürülmez" düşüncesi bütün alimlerin üzerinde hemfikir oldukları bir görüş değilidir. bu konudaki ayetleri doğru anlayıp bu "kurana abdestsiz el sürülmez" inancını paylaşmayan bir sürü alim vardır. bunuda belirtelim.Kuran doğrultusunda olmayan ve adına hadis denilen uydurma sözleride resule atfen uyduranların yerinide resul "KİM BENİM ADIMA BİR YALAN UYDURURSA O CEHENNEMDEKİ YERİNİ HAZIRLASIN" sözü ile haber vermiştir.dolayısıyla kuran ile uyum sağlamayan sözler kesinlikle resula ait değilidr ve iftiradır.Yani resul adına gelen haberlerin sağlaması yapılacak tek merci kurandır ve kurana uymayan bir sözüde resul as kesinlikle söylemez.
Sonuç olarak. vakıa suresindeki bu ayetlere dayanarak kur'ana abdsetsiz dokunulmaz şeklinde bir hüküm çıkarmak doğru bir hüküm olmayıp ancak parantez içi tahrif metodu dediğimiz ayetin metniyle uyugunluk sğlamayan parantezler açılarak yapılmış yorumlardır.
En doğrusunu Allah cc bilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)