Son zamanlarda Kur'an merkezli bir anlayış ile dini anlama iddiasında olanların gelenekteki dini kural haline gelmiş bazı uygulamaları da sorgulamaya başladıklarına şahit olmaktayız , çocukların sünnet ettirilmesi uygulaması da bu sorgulamaya takılan konulardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sünnet uygulaması çok eski tarihten beri uygulanan bir ameliye olması hasebiyle bunu sadece dini bir uygulama olarak görme yanlışından kurtulunması gerekmektedir. Tevrat'ta İbrahim as ın 99 yaşında sünnet olduğu ve o zamandan beri süregelen bir uygulama olduğu şeklinde yaygın bir düşünce mevcut olmasına rağmen sünnet'in İbrahim as dan önce uygulanan bir yöntem olduğu , tarihçi Herodot ve Mısır arkeolojik bulgularından elde edilen bilgilere dayanarak bilinmektedir.
Yazımızın konusu sünnet'in tarihçesi , fayda veya zararları olmadığı için sünnet'in tarihçesini değil, iddia edildiği üzere yaratılışı değiştirmek demek olup bunun şirk olup olmadığı üzerine olacaktır.
Kur'an merkezli düşünce savunması içinde olanların haklı olarak öne sürdükleri argüman, sünnet edilme konusunda kur'anda herhangi bir emir bulunmaması hatta Nisa s. 119. ayetini delil getirerek bu uygulamanın şeytan iğvası olduğu öne sürülmektedir. Evet Kur'anda sünnet edilme ile ilgili olarak uzaktan yakından delil olabilecek hiç bir ayet olmadığı muhakkaktır.
Sünnet edilmeyi müdafaa etmek için ya muharref olduğunu iddia ettiğimiz Tevratı yada zan olduğunu iddia ettiğimiz rivayetleri delil getirmek mecburiyetinde olduğumuzu da biliyoruz. Bu kaynakları başkaları bazı konularla ilgili olarak delil getirdiği zaman ret edip sünnet konusu ile ile ilgili olarak kabul etmenin çelişki olacağı da herkesin malumudur. O zaman çocukların sünnet edilmesine Kur'ani boyuttan bakacak olursak nasıl bir müdafaamız veya reddimiz olmalıdır?.
Bu konu ile ilgili olarak dini metin olan Tevrat kaynaklı bilgi elimizde olup bu olayın Allah cc nin emri olup olmaması konusu Tevrat metninin tahrif edilmiş olması hasebiyle kesin bir bilgi olarak karşımızda durmamaktadır. , İbrahim as ın Tevratta 99 yaşında Allah cc nin emri ile sünnet olması ve bu şeklide sünnet edilmenin onun bir sünnet olarak bu güne kadar devam etmesi Kur'ani bir delil sayılmaz.
Rivayetlerde Muhammed as ın sünnetli doğmuş olması yine rivayetlere bakış açımızın gereği olarak kesin bilgi içermez. Şurası bir gerçek'ki sünnet edilme ameliyesi Kur'anın nazil olmasından öncede Araplar arasında uygulanan bir yöntem olduğu cahiliye Arap şairlerinin şiirlerinden anlaşılmaktadır. Sünnet edilmenin kökeni Kur'anın nazil olmasından önce bilinen ve uygulanan bir gelenek olduğu konusunda herhangi bir itiraza mahal bırakmayacak şekilde açıktır. O zaman konu bu eylemin şirk olup olmamasında düğümlenmektedir.
Kur'anın insanları şirk bataklığından kurtarıp tevhidin nuruna ileten bir kitap olması hasebiyle nuzül dönemi muhataplarının şirk olan uygulamalarını tevhidi boyuta getirmiştir. Kur'an nazil olmadan önce kurban,hacc, salat gibi ibadetler bilinen ve icra edilen ibadetler idi, ancak şirk bulaştırılmış bir halde icra olunmaktaydı. Kur'an bu ibadetleri sadece Allah cc ye hasredilerek yapılan ibadetler olarak yeniden düzenlemiştir.
Çocukların sünnet edilerek Allah cc nin şirk saymış olduğu ve Nisa s. 119 da şeytanın insanları yoldan çıkarmak için kullandığı yöntemlerden olan "yaratılışı değiştirmek" olsa idi kur'an bu şekildeki bir şirkin ortadan kalkması için gerekeni yapardı. Kur'anın nazil olmasından önce cahiliye Araplarının şirk olarak yapmış oldukları bütün eylemleri ortadan kaldırma noktasında bir çok ayeti barındıran Kur'anda sünnet edilmenin şirk olduğu noktasında bir ayet bulamıyoruz. O zaman günümüzde sünnet edilme olayına Kur'ani olarak nasıl bir boyut kazandırabiliriz?
Sünnet edilme insanlık tarihinin en eski ameliyelerinden birisi ve bu ameliyenin İsrailoğulları ve Araplardan süregelen geleneksel bir uygulama olup dini yönden herhangi bir farziyeti yoktur. Ancak toplumdaki algı bunu farzlaştırmış olup ateist bir babayı bile çocuğunu sünnet ettirmek zorunda bırakmıştır. Sünnet edilme olayına bakışımızın, bunun yapılmasının farz olmadığı gibi, şirk'te olmadığı yönünde olması gerektiğini düşünmekteyiz.
Sünnet edilme konusunun yaratılışı değiştirmek olduğu fikrini Türkiye de ilk seslendirenlerin kendilerini "Hanif" olarak adlandıran kişilerden geldiğini hatırlamakta fayda vardır. Haniflik söylemini dillerinden düşürmeyen bu kişilerin bir çoğu atamız İbrahim'in şirk olarak gördüğü ve ateşe atılmak pahasına kırdığı putların önünde secde ve rüku etmelerine bakacak olursak sünnetin şirk olup olmaması konusunda fikir yürütebilecek en son insanlar dahi olmayacağı ortadadır. Bugün kur'anın şirk gördüğü eylemleri haniflik!! adına savunan kişilerin sünnet edilme olayını şirk! olduğu için muvahhidlik adına red etmeleri onların ne kadar samimi olduklarının bir göstergesidir.
Yaratılış değişmesi konusu ile ilgili olarak karşı çıkılması gereken şeylerden biri kız çocuklarının kulaklarının delinmesi veya pirsing denilen aksesuarların vucutlardaki bazı bölgelere takılarak "hilkat garibesi" şeklinde gezilmesi olduğunu düşünmekle beraber küpe takmak için kulak delinmesinin de sorgulanması gerektiğini de düşünmekteyiz.
Sonuç olarak, sünnet edilme dini yönden herhangi bir mecburiyet değil öteden beri süregelen bir gelenek olup yapılması veya yapılmaması neticesinde günah veya sevap açısından herhangi bir getirisi veya götürüsü olmayan bir işlemdir. Şirk olduğu iddiası doğru bir iddia olmayıp eğer şirk olsa idi kur'anın nazil olması aşamasında bunun belirtilip bu uygulamanın ortadan diğer şirk uygulamaları gibi kaldırılması gerekirdi.
Bu gelenek çocuğun küçük yaşta kendi rızasının olup olmadığı sorulmadan yapılmış olması da ayrı bir sıkıntılı durum olup eğer gelenek çocukların baliğ olma yaşından sonra sünnet edilmesi şeklinde gelmiş olsaydı ve çocuk kendi rızası ile olmama yolunu seçse idi ona zorlama şeklinde hiçbir yaptırım uygulanamazdı. Sünnetli olmak Müslüman olmanın şiarlarından olmayıp geleneğin bir uygulamasıdır ve sünnet olmayı istemeyen bir kişiyi zorla sünnet etmekte İslamın bir emri değildir. Muvahhidlik adına putların önünde secde edip sünneti şirk sayan düşünce sahiplerinin samimiyetinin sorgulanması ve bu düşünceyi savunan iyi niyetli kişilerin bu düşünceyi ortaya atan kişilerin ne kadar muvahhid olduğunu sorgulamalarını tavsiye etmekteyiz.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
atılıyorum ismail kardeş.
YanıtlaSilAllah (cc) Kuran-ı Kerim'de şirk olmadığından dolayı sünnetle ilgili yapmayınız şeklinde hükmü yoktur. Sünnet etmenin ya da sünnet ettirmenin uygun olduğu hükmünün anlaşılması gerekir. Kaldı ki Resulullah ve eski peygamberlerin sünnetli olmaları (doğum öncesi yada sonrası) durumu da bu eylemin yapılması gereken bir eylem olduğu anlamını güçlendirir. Bu durumda sünnet olmanın yararsız bir eylem olduğu düşüncesinde değilim. Sünnet olmanın hal gereği yararlı olduğu ve tavsiye edilen bir eylem olduğu düşüncesindeyim.
YanıtlaSilKur'an merkezli düşünmeye çalışanların gerçeği öğrenmek için bu tip konuları gündeme getirmesi bence insanların koyun gibi hiçbirşeyi sorgulamadan uygulamasından iyidir. Kötü niyetli olan insan zaten Kur'an kaynaklı düşünmüyordur. Ya da geleneksel anlayışın düştüğü hataya araştırmadan inanarak onlarda düşüyordur.
YanıtlaSilKonuya dönecek olursak, sünnet olmak din haline getirilirse bunda sıkıntı vardır. Çünkü Allah'ın Dininde olmayan bir gelenek din haline geldiyse bu Allah'a din öğretmek olmaz mı? Şöyle düşünelim, atıyorum Kur'an Japonyaya inmiş olsaydı, japonların herhangi bir geleneği din mi olacaktı? Sünnet araplarda zaten vardı diyip konuyu kapatamayız. Ayrıca diyelimki tevratta vardı, Yüce Allah devam ettirmek isteseydi Kur'an da emreder ve devam ettirirdi. Basit ve önemsiz bir konu gibi görünse de bence önemli bir konu.
Ben kendi adıma sünnet olmaktan gocunduğum için değil, gerçeği öğrenmek için sorguluyorum. Rabbimiz insanı sünnetsiz de yaratabilirdi, Allah bilir ya anne karnında herhangi bir sıkıntı da olmazdı. Biz neden doğar doğmaz bu işlemi yapıyoruz. Bazı bilimsel araştırmalar sünneti yararlı gösterse de bazı bilimsel kaynaklar da sinir uçlarının öldüğünü, iktidarsızlık yaptığını da söylüyor. Belki de din haline getirmeseydik bu sorun olmayacaktı, nasıl ki safra taşı olduğunda safra alınıyor, bir sıkıntı olduğunda sünnet olsaydı insanlar bu sorular sorulmazdı...
Rabbimiz kalpleri en iyi bilendir, bilmeden işlediğimiz günahlar için Sana sığınırız Yüce Allah