17 Mayıs 2014 Cumartesi

Hadisleri Eleştiri Ahlakımız Üzerine Bir Öz Eleştiri

Bu yazımızın konusu, kendisini "Kur'an Müslümanı " olarak vasıflandıran insanların kur'an dışı müktesebatı eleştiri konusundaki eksiklikleri bir öz eleştiri mahiyetinde örnek eşliğinde sunmaya çalışmak olacaktır. "Kur'an Müslümanı" şeklindeki bir terkibi her ne kadar benimsemesem dahi bu şekilde bir terkiple kendisini vasıflandıranlar olduğu için kullanmakta olduğumu hatırlatarak neden benimsemediğimizi kısaca izah etmek isteriz. 

Allah cc bizlere Fussilet s. 33. ayetinde layık gördüğü isim olan "Ben Müslimindenim" diyenlerin en güzel sözü söylediklerini hatırlayarak, Müslüman isminin ne önüne ne arkasına herhangi bir isim takmamızın gereği olmadığını, Müslümanım demenin Rabbinin kitabını en doğru şekilde anlayıp hayatına aktarmak demek olduğunu her kişinin bilmesi gerekmektedir, başkalarının "Bilmemne Müslümanı" olarak kendilerini vasıflandırmaları, onlara karşı bizlerin ismimizin önüne Kur'an koymamızı gerektirmez, "Ben Müslümanım" diyen birinin Kur'anı başucu kitabı yapması boynunun borcu olup , yapmayanlar hesabını verecektir. 

Gelelim yazımızın konusu olan eleştiri ahlakı üzerindeki öz eleştirimize; geleneksel İslam algısında hadislerin kur'anın önüne geçirilerek kur'anın arkaya atıldığı bir gerçektir. Bu konuyu fark eden Müslümanlar hadisler konusunda geleneğin düşüncesinden farklı olarak bunların yerinin kur'anın önünde asla olmayacağını haklı olarak dile getirmektedirler. Ancak ifrat ve tefrit her konuda başımız ağrıttığı gibi hadisler konusunda da başımızı ağrıtmakta olup geleneğin yanlış algısına karşı olarak "hepsini atalım" sloganları yükselmektedir.

Yazımızın konusu hadis ve sünnet merkezli olmadığı için kendisini kur'an müslüman olarak vasıflayanların bu konudaki eleştirilerinin ilmi temellerden yoksun olarak yapılması doğru düşünceyi savunmak adına yanlış örnekler vermeye sebeb olduğuna şahid olmaktayız. Eleştiri ahlakının temelinde, eleştirdiğimiz şeyin esas kaynağına inerek doğru bir metin üzerinden yapılması gerekli olup yapılmış olan tercümelerin doğru olup olmadığı önce kontrol edilmeli sonra eleştiriye tabi tutulmalıdır. 

İlmi derinlikten uzak olarak yanlı bir bakış ile eleştirilen, veya bir başkasının verdiği kaynak ile yetinerek yapılan bir eleştiri çalışması aşağıda vereceğimiz hadis eleştirisi örneğinde görüleceği üzere haksız ve yanlış bir eleştiri olacaktır. Öncelikle şunuda hatırlatmak yerinde olacaktır yazı konusu hadis müdafaası olmayıp , hadisleri eleştirme ahlakı üzerindedir. 

“Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.”
Müslim-İman 302; Buhari 97/24, 10/29; Hanbel 3/1


Bu rivayet bir çok sitede uydurulmuş bir rivayet olarak bu şekilde karşımıza çıkmaktadır , ancak bu hadisin buharideki arapça metnine baktığımızda "peygamberlere kimliğini kanıtlamak" şeklinde tercüme edilmeye müsait bir ibare yoktur. Bu hadisin buharideki yeri kitabuttefsir' de olup, kalem s. tefsiri bölümü 2. babı olan "yevme yukşefu an saqin" başlığı ile kalem s. 42. ayetinin tefsiri ile ilgili bir ayet ile ilgili 4919 no lu hadis olup arapça metni şöyledir.  


٤٩١٩- حَدَّثَنَا آدَمُ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ خَالِدِ بْنِ يَزِيدَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي هِلَالٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ
سَمِعْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ يَكْشِفُ رَبُّنَا عَنْ سَاقِهِ فَيَسْجُدُ لَهُ كُلُّ مُؤْمِنٍ وَمُؤْمِنَةٍ فَيَبْقَى كُلُّ مَنْ كَانَ يَسْجُدُ فِي الدُّنْيَا رِيَاءً وَسُمْعَةً فَيَذْهَبُ لِيَسْجُدَ فَيَعُودُ ظَهْرُهُ طَبَقًا وَاحِدًا
.
  Hadisin tercümesi şöyledir.



"(Kıyamet günü) Rabbimiz inciğini açar. Her mümin erkek ve kadın O’na secde eder. Yalnız dünyâda insanlara gösteriş olsun ve halka işittir­mek için secde eden Allah Azze ve Celle’ye secde edemez. Bu kimse secde etmek için gider. Ancak onun sırtı tek bir tabakaya döner."

Arapça metni ve tercümesi bu şekilde rivayetin kalem suresi 42. ayeti ile ilgili bir tefsiri olarak buharide yer aldığını hatırlatarak, hadisin metninde bulunan "yukşefu rabbüna an saqıhi" kelimesi "rabbimiz inciğini açar" şeklinde tercüme edilmiş olup bazı sitelerde gördüğümüz şekli olan  “Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir şeklindeki tercüme ile alakası yoktur, öncelikle ifade edelimki bu şekil bir tercüme üzerinden bir hadisi eleştirmek ilmi ahlaka uygun değildir.


 Şimdi hadisin tefsiri olan kalem suresi 42. ayetine bakalım. 

Yevme yukşefu an sâkın ve yud’avne iles sucûdi fe lâ yestetîûn(yestetîûne).
O gün incikten açılır ve secdeye davet edilirler; fakat güç getiremezler.

Hadis ile ayetteki ortak lafıza baktığımız zaman "yukşefu an saqin" cümlesidir, bu cümlenin meallerine baktığımız zaman "O gün, işler güçleşir" - "gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya konulup iş büyümeye başladığı" gibi mealleri görmekteyiz . "Yukşefu an saqin" ibaresi işlerin kızışması ayağın ayağa dolanması gibi kişinin başının dara düştüğü bir anı anlatmak için kullanılan bir deyim olup kalem suresindede bu deyim üzerinden bir anlatım yapılmaktadır. Hadisteki " rabbimiz inciği açar" demek haşa ona baldır gibi bir cisimleştirme isnad etmek anlamına gelmeyip bu şekil bir anlayış doğru değildir.

Hadiste de Allah cc nin baldırını açması gibi bir ifade  olmayıp "gerçeklerin ortaya çıkması" veya" işlerin güçleşmesi" gibi tercüme edilmeye müsait bir ibare mevcut olup kalem s. 42. ayeti ile bir uygunluk arzetmektedir. Hadis adı altında gelen sözlerin doğruluğunun kur'an ile sağlamasını yaptığımız zaman kur'an müslümanı olma iddiasında olanların kur'andan en fazla haberdar olma gereği olarak bu hadisin sahih olabileceği ihtimalini arkaya atmamaları gerekirken, yalan yanlış  tercümeleri baz alarak uydurma hadis olarak bu rivayeti bayraklaştırmaları yanlışın ötesinde ilmi ahlakla bağdaştıramadığımız bir durumdur. 

Bir hadisin kur'anla uyuşup uyuşmadığını tahlil edebilmek kur'an geneline hakimiyet isteyen bir  konudur. kalem s. 42. ayeti arapların o günkü kullandığı bir deyim üzerinden onların kıyamet günü düşeceği hali tasvir etmekte olup buharide mevcut olan rivayette o durumu tasvir eden sözlerle ifade edilen bir rivayettir. 

Sonuç olarak; Kur'anı öncelleyen Müslüman olma iddiasında olarak yapacağımız bir eleştirinin ilmi temelden yoksun olarak yapıldığının bir örneğini verdiğimiz Buhari deki Kalem s. 42. ayeti tefsiri ile ilgili bir rivayet kesinlikle uydurmadır şeklinde bir damga yemeye müsait olmayan, aksine sahih olma ihtimali yüksek olan ve ilgili ayetle uyuşan bir rivayettir. Bir metni eleştirirken o metnin kaynağına inerek yapılması gerekirken , sağdan soldan duyumlarla ilmi temelden yoksun bir eleştiri bizleri maalesef gülünç bir duruma düşürebileceğini unutmadan önce kur'ana hakim olup sonra kur'an ile uyuşmadığını düşündüğümüz rivayetleri nasıl uyuşmadığını gerekçesi ile ifade etmemiz ilmi ahlakın bir gereğidir. Körü körüne yapılan hadis düşmanlığı kimseye fayda getirmeyeceği gibi hadisleri kur'anın önüne geçirme durumunda olanların  yanlışlarını bu şekil yanlış metotlarla onlara anlatmamız güçleşecektir. Doğru olduğunu düşündüğümüz yol büsbütün silip atmak değil , eldeki mevcut olan birikimi kur'an ile sağlamasını yapmak olmalıdır.

                                        EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR. 

1 yorum:

  1. Allah ahirette baldırını gösterir - Sâk (Baldır) ve Allah’ın Sâkı (Allah’ın Baldırı)

    Hadis: “Allah ahirette peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.” (Müslim, İman 302; Hanbel, 3/1)

    Sâk (Baldır) ve Allah’ın Sâkı (Allah’ın Baldırı)

    1- Abdullah b. Mes'ud, Ebû Hureyre ve Ebû Said el-Hudrî gibi sahabilerden gelen rivayetlerde kıyamette Allah baldırını açarak kendisini müminlere tanıtacak, müminler de bu durum karşısında Allah‟a secde edeceklerdir. Ebû Said el-Hudrî‟den gelen rivayette: “Ben, Resulullahın şöyle dediğini işittim. Rabbimiz baldırını açacak, her mümin erkek ve kadın ona secde edecektir. Ancak, dünyada iken gösteriş olsun ve desinler diye secde edenler o gün secde edemeyeceklerdir. Secde etmeye çalışacaklar fakat sırtları tek bir parça haline gelecek ve secdeye eğilemeyeceklerdir. Taberî, Câmiu’l-Beyân, XXIII, 554.

    Bu rivayetler sahih’tir yani Merfû hadis, Hz. Peygamber’in sözüdür biz bunu kabul ediyoruz ve sak (yani Allah’ın baldırı olduğuna iman ediyoruz ve bunu tevil etmiyoruz biz Allah Rasülün’den sallallahu aleyhi ve sellem’den bunu tevil ettiğine dair sahih bir hadis bilmiyoruz).

    2-Bunun tevil edildiğine dair bazı rivayetler de var. Mesela: İbn Abbas sâk kelimesine “şiddet, zorluk, meşakkat korkunun en dehşetli olduğu an” (Kalem 68/42) gibi anlamlar yüklemiştir. Fîrûzâbâdî, Tenvîru’l-Mikbâs, I, 482.

    Ebû Musa el-Eş'arî'den nakledilen bir rivayete göre ise baldırın açılmasından maksat büyük bir nurun ortaya çıkmasıdır. İnsanlar bu nuru görünce Allaha secde edeceklerdir. Taberî, Câmiu’l-Beyân, XXIII, 554. İbn Kesir Tefsirinde bunu naklettikten sonra şöyle der: Bunu Ebu Ya'lâ, Kasım İbn Yahya kanalıyla Velîd İbn Müslim'den rivayet eder. Ancak bu rivayette mübhem bir kişi vardır.

    Tabiinden Mücâhid ve Said b. Cübeyr sâk kelimesine “kıyametin ilk saati ve en feci ânı” (Kalem 68/42), İbrahim en-Nehâi ise ilgili ayetteki sâk kelimesini “büyük bir emir” olarak yorumlamıştır. Makdîsî, Ekâvilu’s-Sikât, s, 175. İkrime de kelimeye “zorluk, meşakkat, şiddetli emir ve kıyametin dehşetli anı” gibi anlamlar vermiştir. Makdîsî, Ekâvilu’s-Sikât, s. 174.

    Sonuç olarak bizler Allah’ın sıfatlarını tevil etmeyiz ayet ve sahih hadislerde zikredilen sıfatları kabul eder onlara iman ederiz.

    YanıtlaSil