11 Ocak 2019 Cuma

AL-İ İMRAN SURESİ MEALİ

1- Elif, lam, mim.

2- Allah, O'ndan başka ilah yoktur. O, diri ve yarattıkları üzerinde her an gözetimdedir.

3- 4- Kendisinden öncekileri doğrulayıcı kitabı sana gerçekle indirdi. Önceden insanlar için yol gösterici olarak Tevrat'ı ve İncil'i de o indirdi. Ve Furkan'ı da indirdi. Şüphesiz ki onlar Allah'ın ayetlerini inkar ettiler, onlar için şiddetli azap vardır. Allah güçlüdür, yapılanın karşılığını verendir.

5- Şüphesiz ki ne yerde ne de gökte, hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.

6- Rahimlerde, size dilediği gibi şekillendiren O'dur. O'ndan başka ilah yoktur.  Güçlüdür, doğru karar vericidir.

7- Sana Kitabı indiren O'dur. Onda korunmuş ayetler vardır ki, onlar kitabın anasıdır.  diğerleri ise benzeşmektedir. Kalplerinde eğrilik bulunanlara gelince,  fitne aramak ve sonucunu aramak için, onun benzeşeninin peşine düşerler. Oysa onun sonucunu Allah bilir. İlimde derinleşenler derler ki: "Biz ona inandık hepsi Rabbimizin katındandır". Ancak temiz akıl sahipleri öğüt alır.

8- Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme, katından bize rahmet bağışla, hiç şüphesiz ki sen bağışı bol olansın.

9- Rabbimiz, geleceğinde şüphe olmayan günde insanları toplayıcı olan sensin. Şüphesiz ki Allah verdiği sözden dönmez.

10-  İnkar edenlere gelince, onların ne malları ne de çocukları onları Allah'tan hiçbir şeyi gidermeyecektir. İşte onlar, onlardır ateşin yakıtları.

11- (Bunların izledikleri yol) Firavun'un yolundan gidenler ve ondan öncekilerin gidişi gibidir. Onlar ayetlerimizi yalanlamışlar, Allah'ta onları işledikleri günahlar sebebi ile yakalamıştı. Allah cezası şiddetli olandır.

12- İnkar etmiş olanlara de ki: Yakında mağlup olacak ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası ne kötü bir yataktır.

13-Karşı karşıya gelen iki toplulukta kesinlikle sizin için ibret vardır. Bir topluluk Allah'ın yolunda savaşıyor, diğeri ise inkarcı idi. (Allah'ın yolunda savaşan topluluk inkarcıları) gözün görüşü ile kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah yardımı ile diyeceğini destekler. Basiret sahipleri için bunda mutlaka bir ibret vardır.

14- Kadınlardan ve oğullardan ve kantar kantar altın ve gümüşten ve nişan takılmış atlardan ve hayvanlardan ve ekinlerden olan düşkünlük, insanlara süslendi. Bunlar dünya hayatının geçici faydalarıdır. Allah, varılacak yerin güzeli O'nun  katındadır.

15- De ki: Size bunlardan daha hayırlı olanı haber vereyim mi?.  Korunanlar için Rableri katında, orada ölüm görmemek üzere kalacakları altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını görücüdür.

16- 17- Onlar "Ey Rabbimiz inandık, bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru" diyen, başlarına gelen sıkıntılara karşı dayanan ve mücadele eden ve dosdoğru olan ve itaatten ayrılmayan ve mallarını hayır yolunda harcayan ve seher vakitlerinde bağışlanma isteyenlerdir.

18- Allah, kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti. Melekler ve ilim sahipleri de adaleti ayakta tutarak (şahitlik etti). O'ndan başka ilah yoktur. Güçlüdür doğru karar vericidir.

19- Allah'ın katında din şüphesiz İslam'dır. Kitap verilmiş olanlar onlara ilim geldikten sonra aralarındaki hasetten başka bir nedenle ihtilafa düşmediler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse şüphesiz ki Allah hesabı çabuk görücüdür.

20- Eğer seninle tartışacak olurlarsa de ki: Ben bana uyanlarla birlikte yüzümü Allah'a teslim ettim. Kitap verilmiş olanlara ve ümmilere de ki: Siz de teslim ettiniz mi?. Eğer teslim ettilerse doğru yolu bulmuş olurlar. Eğer  yüz çevirdilerse,  senin üzerine düşen sadece ulaştırmaktır. Allah kullarını görücüdür.

21- Allah'ın ayetlerini inkar edenlere ve  nebileri haksız yere öldürenlere ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler var ya, onlara acı veren azabla müjdele.

22- İşte bunların yaptıkları, dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. Onlar için yardımcılardan kimse yoktur.

23- Kendilerine, kitap'tan bir pay verilen (Yahudi) leri görmedin mi?. Aralarında hüküm vermesi için Allah'ın kitabına (Tevrat'a) çağrılıyor, sonra onlardan bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyor.

24- Bunun sebebi "Ateş bize sayılı günlerden başka dokunmayacaktır"  demelerinden ötürüdür. Dinlerinde  uydurmakta oldukları bu yalanlar onları aldatmaktadır.

25- Geleceğinde şüphe olmayan, onları topladığımız ve her kişiye kazandığının karşılığı haksızlık yapılmadan tam olarak ödendiği günde, halleri ne olacak?.

26- De ki: Yönetim gücünün asıl sahibi olan Allah'ım, yönetim gücünü dilediğine verir, yönetim gücünü dilediğinden de çekip alırsın, dileğini yüceltir, dilediğini de zelil kılarsın, iyilik senin elindedir. Sen her şeye güç yetiricisin. 

27- Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğini de hesapsız rızıklandırırsın.

28- İnananlar, inananların aşağısından, inkarcıları koruyucu sahip çıkan edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah'tan hiçbir şey üzerinde değildir. Ancak onlara karşı güç yetirememe gibi bir durumda olursanız  hariçtir. Allah sizi kendisinden sakındırır. Dönüş Allah'adır.

29- De ki: Göğüslerinizde olanı gizleseniz de onu açığa çıkarsanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olanı bilir. Allah her şeye güç yetiricidir.

30- O gün her kişi hayırdan ne işlemiş ise onu hazır vaziyette bulur. Kötülükten ne işlemiş ise, kötülüğü ile kendisi arasında uzak mesafe olsun ister. Allah sizi kendisinden sakındırır. Allah kullarına karşı çok şefkatlidir.

31- De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah'ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır merhamet edendir.

32- De ki: Allah'a ve elçiye itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz kiAllah inkarcıları sevmez. 

33- Şüphesiz ki Allah, Adem'i ve Nuh'u ve İbrahim ailesini ve İmran ailesini, insanlar üzerine seçkin kıldı.

34- Bunlar birbirinden türemiş olan bir soydur. Allah işiticidir bilicidir.

35- Ve bir zaman İmran'ın karısı: "Rabbim karnımdakini, serbest bırakılmış bir köle olarak sana adadım onu benden kabul buyur. Muhakkak ki sen işitici bilicisin" demişti.

36- Onu doğurduğunda, -Allah onun ne doğurduğunu ve (istemiş olduğu) erkek, (onun doğurduğu) kız gibi olmayacağını daha iyi bildiği halde- "Rabbim onu kız olarak doğurdum, ben ona Meryem adını koydum. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan sana sığındırıyorum" demişti.

37- Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etmiş ve onu en  güzel bir bitki gibi yetiştirmiş ve Zekeriyya'yı ona sorumlu yapmıştı. Zekeriyya, Meryem'in kaldığı odaya her ne zaman girmişse, onun yanında bir rızık bulmuş, "Ey Meryem bu sana nereden geliyor?" demiş, Meryem bu soruya ise, " Bu Allah katındandır, muhakkak ki Allah dileyeceğini hesapsız rızıklandırır" demişti.

38- Zekeriyya orada Rabbine dua etmiş, "Rabbim bana katından temiz bir soy bağışla, muhakkak ki sen duayı işiticisin" demişti. 

39- Mihrab'ta ayakta salat (namaz) halinde iken melekler ona, "Şüphesiz ki Allah sana, Allah'tan bir kelimeyi doğrulayan, toplumuna liderlik yapacak, iffetine düşkün bir  nebi ve doğru kimselerden olacak olan Yahya'yı müjdeliyor" demişti. 

40- (Zekeriyya): "Rabbim, ben ihtiyarlığa ulaşmış karım ise çocuk doğuramayan biri olduğu halde benim oğlum nasıl olacak?" demiş, (Allah): "Bu böyledir Allah dileyeceğini yapar" demişti.

41- (Zekeriyya): "Rabbim bana bir alamet kıl" demiş, (Allah): "Senin alametin, insanlarla işaretten başka üç gün konuşamamandır. Rabbini çokça an. Akşam sabah O'nu tesbih et (O'nun çizdiği daire içinde kal)" dedi. 

42- 43- Bir zaman melekler: "Ey Meryem, şüphesiz ki Allah seni seçti ve tertemiz kıldı ve  alemlerin (Dünya) kadınlarının üzerine seni şeçti. Ey Meryem, Rabbine gönülden bağlı ol ve secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et" demişti.

44- Bu, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir.  Hangisi Meryem'e sorumlu olacak diye kura çekerlerken sen onların yanlarında değildin. Onlar aralarında (bu konuda) tartıştıkları zaman da sen onların yanlarında değildin.

45- 46- Bir zaman melekler: "Ey Meryem, şüphesiz ki Allah seni kendisinden bir kelime ile müjdeliyor. Onun ismi Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O dünyada ahirette itibarlı ve yakınlaştırılmışlardandır. O insanlarla çocuk iken de yetişkin iken de konuşacak, ve o doğru kimselerdendir" demişti.

47- (Meryem), "Rabbim bana bir beşer dokunmadığı halde benim çocuğum nasıl olacak?" demiş, (Allah), " Bu böyledir, Allah dileyeceğini yaratır. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece "ol" der, o da oluverir." demişti. 

48- Ona Kitab'ı, doğruyu yanlıştan ayırmayı, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek.

49- 50- 51- Ve İsrail'in oğullarına elçi olacak (ve onlara şöyle diyecek): "Şüphesiz ki ben size Rabbinizden  delil getirdim. Size çamurdan bir kuş sureti yaratır, ona üflediğimde Allah'ın izni ile bir kuş olur ve Allah'ın izni ile gözleri doğuştan kör olanı ve abraşı iyileştirir ve ölüleri diriltirim ve evlerinizde yediklerinizi ve ileride yemek için sakladıklarınızı size haber veririm. Eğer inanan kimseler iseniz şüphesiz ki bunda bir delil vardır. Önümdeki Tevrat'tan doğrulayıcı olarak, size haram kılınmış olanların bir kısmını helal kılmak için Rabbinizden size delil getirdim. Artık Allah'tan korunun ve bana itaat edin. Şüphesiz ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Artık O'na kulluk edin, doğru yol işte bu dur".

52- 53- İsa, onlardan inkarı sezdiğinde, "Allah'a (yapılan bu inkara karşı) yardımcılarım kim dir?demiş, Havariler'de: "Biz Allah'ın yardımcılarız, Allah'a inandık, şahit ol şüphesiz ki biz teslim olmuşlarız. Rabbimiz indirdiğine inandık ve elçiye uyduk, artık bizi şahitlerle birlikte yaz" demişti.

54- Ve (İsrailoğulları) tuzak kurdular. Allah onların bu yaptıklarını boşa çıkardı. Allah tuzakları boşa çıkaranların hayırlısıdır.

55- 56- 57- O vakit Allah:"Ey İsa, seni ben öldürecek, kendime yükseltecek ve seni inkarcılardan (kurtararak) temize çıkaracağım. Sana uyanları ise kalkışın gününe kadar inkar edenlerin üzerinde kılacağım. Sonra dönüşünüz banadır, ayrılığa düştüğünüz konularda aranızda ben hükmedeceğim. İnkar etmiş olanlara gelince, onları dünyada ve ahirette şiddetli bir azabla azap edeceğim, onlara yardımcılardan kimse yoktur. İnanmış ve doğruları işlemiş olanlara gelince, onların mükafatlarını tastamam verecektir. Allah yanlış yapanları sevmez" demişti.

58- İşte bu sana okuduğumuz, ayetlerden ve doğruyu yanlıştan ayıran Zikir'dendir.


59- Şüphesiz ki Allah'ın katında İsa'nın örneği, Adem'in örneği gibidir.  Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" dedi, o da  oluverdi. 

60- Gerçek senin Rabbindendir, artık kuşkuya kapılanlardan olma.

61- Artık sana bu konuda bilgi geldikten sonra seninle bu konuda tartışanlara de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım sonra açık gönülden dua ederek, Allah'ın uzaklaştırmasının yalancıların üzerine kılalım.

62- Şüphesiz ki bu gerçek anlatıdır. Allah'tan başka ilah yoktur. Şüphesiz Allah, güçlüdür doğru karar vericidir.

63- Buna rağmen eğer yine yüz çevirecek olurlarsa,  şüphesiz ki Allah bozucuları bilicidir.

64- De ki: Ey kitabın ehli, Allah'tan başkasına kulluk etmemek ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmamak ve Allah'ın aşağısından birbirimizi rabler edinmemek olan, bizimle sizin aranızdaki ortak söze gelin. Eğer yüz çevirdilerse, artık siz de "Şahit olun biz teslim olmuşlarız" deyin.

65-  Ey kitabın ehli, İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz?. Tevrat ve İncil ondan sonra indirilmiştir. Halâ aklınızı kullanmaz mısınız?.

66- Hadi siz hakkında bilgi sahibi olduğunuz bir konuda tartıştınız, ama hakkında bilgi sahibi olmadığınız bir konuda niçin tartışırsınız?. Allah biliyor siz ise bilmiyorsunuz.

67- İbrahim ne Yahudi ne de Hristiyan idi. O ancak bozulmamış fıtrat sahibi olarak teslim olmuş biri idi, ona ortak koşanlardan değildi.

68- Şüphesiz insanların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar, bu nebi ve inanmış olanlardır. Allah inananların sahip çıkan koruyucusudur.

69- Kitabın ehlinden bir grubu sizi saptırmayı arzu etmektedir. Oysa onlar kendilerinden başkalarını saptırmadıklarının şuurunda değillerdir.

70- Ey kitabın ehli, şahit olduğunuz halde, niçin Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?.

71-  Ey kitabın ehli, niçin gerçeği, sahte ile örtüyor,  bildiğiniz halde gerçeği gizliyorsunuz?.

72- 73- Kitabın  ehlinden bir grup şöyle dedi: "İnanmış olanlara indirilene gündüzün başlangıcında ina(nmış gibi davra)nın, onun bitiminde ise inkar edin. Belki onlar da dönerler. Bir de sizin dininize uyandan başkasına da inanmayın". De ki: Şüphesiz ki doğru yol, Allah'ın yoludur. Size verilenin bir benzerinin başka birine de verilmiş olmasından dolayı mı veya Rabbinizin katında size karşı delil getirecekler diye mi (böyle söylüyorsunuz)?. De ki: (Risalet konusunda) Lütuf Allah'ın  elindedir, onu dileyeceğine verir. Allah lütfu geniş olandır bilicidir.

74- Kitap ve elçiliğini* dileyeceği kimseye ayrıcalık tanır. Allah büyük lütuf sahibi olandır. 

Rahmet kelimesine kitap ve elçilik anlamı verme nedenimiz, Zuhruf s. 32. ayetine istinadendir.

75- Kitabın ehlinden öylesi vardır ki, kendisine kantar ağırlığınca mal emanet etmiş olsan, onu sana geri verir. Onlardan öylesi de vardır ki, bir dinar  dahi emanet etmiş olsan, (tepesine) dikilmediğin müddetçe ona sana geri vermez. Bunun nedeni onların (Ümmilere karşı üzerimize sorumluluk yoktur" demeleridir. Onlar bildikleri halde Allah üzerine yalan söylemektedirler.

76- Hayır,  sözünü (emanetini) yerine getirmiş ve korunmuşsa, şüphesiz ki Allah korunanları sever.

77- Şüphesiz ki Allah'ın sözünü, ve yeminlerini az bir bedele satanlar var ya. işte onlar için ahirette (cennetten) bir pay yoktur. Kalkışın gününde Allah onlarla konuşmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Acı azap onlar içindir.

78- Ve yine onlardan bir grup vardır ki, siz onu kitaptan olduğunu hesap edesiniz diye dillerini kitapla eğip bükerler. Halbuki o kitaptan değildir. "Bu Allah'ın katındandır" derler, halbuki o Allah'ın katından değildir. Onlar bilerek Allah'a karşı yalan söylüyorlar.

79- Allah'ın, kendisine kitap, hüküm ve nübüvvet verdiği bir beşerin, tüm bunlardan sonra kalkıp insanlara, " Allah'ın astından olarak bana kul olun" deme(yetki)si yoktur.  Ancak, "Öğrettiğiniz ve okuduğunuz kitabın doğrultusunda Rabbe kul olun" (deme yetkisi vardır) .  

80-  Size, melekleri ve nebileri rabler olarak edinmenizi emretmez. Siz teslim olduktan sonra size inkar etmeyi hiç emreder mi?.

81- Bir zaman Allah nebilerden, "Size kitaptan ve doğruyu yanlıştan ayırma kabiliyetinden verdikten sonra, sizin beraberinizde olanı doğrulayan bir elçi geldiğinde, mutlaka ona mutlaka inanacak ve mutlaka ona yardım edeceksiniz" diye kayıt altına alınmış söz almış "Kabûl ettiniz ve bu ağır yükümü aldığınız mı?"  demiş, (o nebilerde) "Kabûl ettik" demişler, (Allah'ta) " Şahit olun, sizinle birlikte ben de şahitlerdenimdemişti.

82- Artık kim bu sözü verdikten sonra yüz çevirdiyse, işte onlar, itaatten çıkmış olanlardır.

83- Yoksa onlar, Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar?. Oysa göklerde ve yerde ne varsa, ister istemez hepsi O'na teslim olmuştur, ve O'na döndürüleceklerdir.

84- De ki: Biz Allah'a ve bize indirilene ve İbrahim'e ve İsmail'e ve İshak'a veYakub'a ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya ve nebilere Rablerinden verilmiş olana inandık. Onlardan hiç birisinin arasını ayırmayız, ve biz O'na teslim olmuşlarız.

85-  Kim din olarak İslam'dan başkasını arıyorsa bilsin ki, bu ondan asla kabul olunmaz, ve o ahirette de zarara uğrayanlardandır.

86- İnandıktan sonra inkar eden bir topluluğu, Allah nasıl doğru yola iletir?. Onlar elçinin gerçek olduğuna şahitlik etmişler, ve kendilerine apaçık deliller de gelmişti. Allah, yanlış yapanlar topluluğunu doğru yola iletmez.

87- İşte onların karşılığı, Allah'ın ve meleklerin ve bütün (inanmış olan) insanların uzaklaştırmasının onların üzerine olmasıdır.

88-  Orada ölüm görmemek üzere kalıcıdırlar, azap onlardan hafifletilmez, ve onların yüzlerine bile bakılmaz.

89- Ancak bunun ardından (itaatle) dönmüş ve durumlarını düzeltmiş olanlar hariç. Allah şüphesiz bağışlayıcıdır merhamet edicidir.

90- Şüphesiz ki, iman etmelerinin ardından inkar etmiş, sonra da inkarlarını artırmış olanların, (ölüm anında yapacakları) dönüşleri asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar, onlardır yolunu kaybetmişler.

91- Şüphesiz ki inkar etmiş ve inkar etmiş olarak ölmüş olanlar var ya, onlar yeryüzünün dolusu  altını fidye verseler dahi, hiç birinden asla kabul edilmeyecektir. Acı azap onlar içindir, onlara yardımcılardan kimse yoktur.

92- Sevdiklerinizden harcamadıkça, iyilik ve erdeme nail olamazsınız. Bir şeyden her ne harcarsanız Allah onu bilicidir.

93- Tevrat'ın indirilmesinden önce, İsrail'in (Yakub'un) kendisine haram kıldığı hariç bütün yiyecekler, İsrail'in oğulları için helal idi. De ki: Eğer doğrulardan iseniz Tevrat'ı getirip onu okuyun.

94- Kim bundan sonra artık Allah üzerine yalan uydurduysa, işte onlar,  yanlış yapanlar onlardır.

95- De ki: Allah doğruyu söyledi. Artık fıtratı bozulmamış olan İbrahim'in ortak değerine uyun. O ortak koşanlardan değildi.

96- Şüphesiz insanlar(ın kulluklarını göstermeleri) için kurulan ilk ev, ilahi hayır kaynağı ve insanlar için yol gösterici olan Bekke'deki (Kâbe) dir.

97- Onda apaçık deliller ve İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girdiyse güvende olmuştur. Evi hac etmek,  ona güç yetiren insanlar için, Allah'ın onlar üzerindeki hakkıdır. Kim (bu hakkı) inkar ettiyse,  şüphesiz ki Allah alemlerden (yarattıklarından) hiçbir şeye muhtaç değildir.

98- De ki: Ey kitabın ehli, Allah'ın ayetlerini niçin inkar ediyorsunuz?. Allah yapmakta olduklarınızın üzerinde şahittir.

99- De ki: Ey kitabın ehli, (doğruluğuna) şahit olduğunuz halde niçin inanmış olanı Allah'ın yolundan, onda eğrilik arayarak alıkoymaya çalışıyorsunuz?. Allah yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.

100- Ey inanmış olanlar,  eğer kitap verilmiş olanlardan bir kısmına itaat edecek olursanız, inanmanızdan sonra sizi inkarcılar olarak döndürürler.

101- Nasıl inkar edersiniz ki, Allah'ın ayetleri size okunmakta ve onun elçisi de içinizdedir. Kim Allah'a sımsıkı yapışırsa mutlaka doğru yola eriştirilmiştir.

102- Ey inanmış olanlar, Allah'tan korunmanın gereğini hakkı ile yerine getirin. Sizler ancak Allah'a teslim olanlar olmuşlar can verin.

103- Topluca Allah'ın ipine sarılın ve fırka fırka olup parçalanmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Siz birbirinize karşı düşman iken, sizin kalplerinizi birleştirmişti de böylelikle onun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Siz ateşten bir çukurun kenarındaydınız da sizi ondan kurtarmıştı.  Allah ayetlerini doğru yolda olmanız için size böyle açıklıyor.

104- Sizler hayra çağıran, güzel ve uygun olanı emreden, çirkin ve uygun olmayandan sakındıran bir topluluk olun. İşte onlar,  arzuladıklarına kavuşanlar onlardır.

105- Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra ihtilafa düşerek fırkalara ayrılanlar gibi olmayın. İşte onlar,  şiddetli azap onlar içindir.

106- O günde ağaran yüzler ve kararan yüzler vardır. Yüzleri kararanlara, "İnandıktan sonra inkar mı ettiniz?. Öyleyse inkar etmenizden ötürü tadın azabı" (denir).

107- Yüzleri ağaranlar ise artık  Allah'ın rahmetindedirler. Onlar orada ölüm yüzü görmemek üzere kalıcıdırlar.

108- İşte bu Allah'ın ayetleridir. Onları sana gerçek olarak okuyoruz. Allah alemlere (yarattıklarına) zulmetmek istemez.

109- Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Yapılan bütün işler Allah'a döndürülür.

110- Siz, insanlar arasından çıkarılmış bir oldunuz. İyi ve güzel emreder, kötü ve çirkin olandan yasaklar ve Allah'a inanırsınız. Kitabın ehli de inanmış olsaydı onlar için elbette hayırlı olmuştu. İçlerinden inanmış bir kısım olsa da çoğu elbette itaatten çıkmış olanlardır.

111- Onlar, size eziyet (söz ile incitme) dışında asla başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşacak olsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar, sonra yardım da göremezler.

112- Allah'tan bir ipe ve (inanan) insanlardan bir ipe sığınmadıkça, nerede bulunmuşlarsa üzerlerine aşağılanma damgası vurulmuş, Allah'tan  gazaba uğramışlar ve üzerlerine yoksulluk damgası vurulmuştur. Bunun nedeni, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri, nebileri haksız yere öldürmeleridir. Bunun nedeni ise isyan etmiş ve aşırı gidiyor olmalarındandır.

113- Hepsi aynı değillerdir. Kitabın ehlinden, dimdik ayakta duran (yamulmamış) bir topluluk vardır ki; gecenin vakitlerinde Allah'ın ayetlerini okurlar ve onlar secde ederler.

114- Allah'a ve ahirete inanır, güzel ve uygun olanı emreder, çirkin ve uygun olmayandan sakındırır, hayırlarda koşuştururlar. İşte onlar doğru kimselerdendir.

115- Hayırdan her ne yaparlarsa bu asla inkar edilmeyecektir. Allah korunanları bilicidir.

116- İnkar edenlere gelince, onların ne malları ne de çocukları onları Allah'tan hiçbir şeyi gidermeyecektir. İşte onlar ateşin arkadaşlarıdır, onlar orada ölüm görmemek üzere kalıcıdırlar.

117- Onların bu dünya hayatındaki  harcamakta olduklarının örneği, kendilerine yanlış yapmış bir topluluğun ekinine isabet etmiş, böylelikle onu mahvetmiş, kavurucu soğuğa sahip rüzgar gibidir. Allah onlara yanlış yapmadı, ancak onlar kendilerine karşı yanlış yapıyorlardı.

118- Ey inanmış olanlar, sizin aşağınızdan olanları sırdaş edinmeyin. Onlar sizi karıştırmaktan geri durmazlar. Sizin sıkıntıya düşmenizi istediler. Öfkeleri ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Göğüslerindeki gizlemekte oldukları ise daha da büyüktür. Aklınızı kullananlardan iseniz ayetlerimizi kesinlikle açıkladık.

119- İşte siz öyle kimselersiniz ki siz onları seviyorsunuz, fakat onlar sizi sevmiyorlar. Siz kitabın (Tevrat, İncil Kur'an) tamamına inanıyorsunuz (onlar inanmıyorlar). Sizinle karşılaştıklarında size "İnandık" dediler, yalnız kaldıklarında ise size karşı (öfkelerinden) parmaklarını ısırdılar. De ki: "Öfkenizle ölün, Allah şüphesiz sinelerde olanı bilicidir"

120- Eğer siz bir iyilik dokunacak olursa bu onları üzer, eğer size bir kötülük isabet edecek olursa buna  sevinirler. Eğer siz direnerek mücadele eder ve korunursanız, onların planları size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz ki Allah, onların yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatıcıdır. 

121- Hani sen sabahın erken vaktinde, inanmış olanları savaş için duracakları yerlere yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. Allah işiticidir bilicidir.

122- Hani içinizden iki grup korkuya kapılmıştı. Halbuki Allah, o iki grubun sahip çıkan koruyucusuydu. O halde inanmış olanlar sadece Allah'a güvenmelidirler.

123- And olsun ki Allah , siz sayıca az bir durumda iken size Bedir'de yardım etmişti. O halde Allah'a karşı gelmekten korunun ki şükretmiş olasınız.

124- Hani sen o zaman inanmış olanlara, "Rabbinizin, meleklerden indirilmiş üç bini ile size destek vermesi yetmez mi?" demiştin.

125- Elbette yeter.  Eğer siz direnerek mücadele eder ve korunur, onlarda size şu anda ansızın gelirlerse, Rabbiniz sizi alametli meleklerden beş bini ile destekleyecektir.

126- 127- Allah bunu size ancak bir müjde onunla kalpleriniz yatışsın, inkarcılardan bir kısmının kökünü kazısın, perişan olarak gerisin geri dönsünler diye yapmıştır. Yardım, ancak güçlü doğru karar verici Allah'ın katındandır.

128- Allah'ın, onlara lütuf ile dönmesi, veya onlara azap etmesinden dolayı, senin yapabileceğin herhangi bir şey yoktur. Çünkü onlar yanlış yapmışlardır. 

129- Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Dileyeceğini bağışlar, dileyeceğine de azap eder. Şüphesiz ki Allah bağışlayacıdır merhamet edicidir.

130- Ey inananlar kat kat artırılmış olan faizi yemeyin. Arzuladıklarınıza kavuşabilmeniz için Allah'tan korunun.

131- Korunun o ateşten ki o, inkarcılar için hazırlanmıştır.

132- Allah'a ve Resul'e itaat edin ki merhamet olunasınız.

133- Rabbinizden olan bağışlanmaya, korunanlar için hazırlanmış olan, onun genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşuşturun.

134- Onlar ki, bollukta da, darlıkta da harcarlar, öfkelerini bastırırlar, insanlar(ın kusurlarını yüzlerine vurmak) dan vazgeçerler. Allah iyilik edenleri sever.

135- Onlar ki, bir hayasızlık veya kendilerine karşı bir yanlış yaptıklarında Allah'ı hatırladılar,  günahlarına hemen bağışlanma istediler. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir?. (Onlar) günahları üzerinde bile bile ısrar etmezler.

136- İşte onların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve orada ölümsüzlük görmemek üzere kalacakları altlarından nehirler akan cennetlerdir. (Güzel işler) yapanların mükafatı ne  güzeldir.

137- Sizden önce değişmez yasalar geldi geçti. Artık yeryüzünde dolaşın da, yalanlayıcıların sonunun nasıl olduğuna bakın.

138- Bu, insanlar için bir açıklama, korunanlar için ise, öğüt ve yol göstericidir.

139- Gevşemeyin,  üzülmeyin, eğer inanmışlar iseniz, üstün olan sizsiniz.

140- 141- Eğer size (Uhud'da) bir yara dokunduysa, o topluluğa da, (Bedir'de) onun benzeri bir yara dokunmuştu. Bu günleri, Allah'ın inanmış olanları bilmesi ve içinizden şahitler edinmesi ve Allah'ın inanmış olanları arındırması ve inkarcıları imha etmesi için, insanlar arasında döndürür dururuz. Allah yanlış yapanları sevmez.

142- Yoksa Allah, içinizden çaba gösterenleri, direnerek mücadele edenleri bilmeden, cennete girivereceğinizi mi hesap ettiniz?.

143- Siz onunla karşılaşmadan önce, ölümü temenni ediyordunuz. İşte onu gerçekten gördünüz ve siz bakıp duruyorsunuz.

144- Muhammed bir elçiden başka biri değildir. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir. Şimdi eğer o ölür veya öldürülür ise, siz ökçeleriniz üzerinde gerisin geri mi döneceksiniz?. Kim iki ökçesi üzerinde gerisin geri dönecek olursa, Allah'a asla bir zarar veremez. Allah  şükredenlerin karşılığını verecektir.

145- Allah'ın izni olmadan, hiç kimse için yazılı süreden önce ölüm yoktur. Kim  dünyanın  sonucunu isterse, ona ondan veririz. Kim ahiretin sonucunu isterse, ona da ondan veririz. Şükredenlerin karşılığını vereceğiz.

146- Nebi'den nicesi vardı ki, Rabbe kul olmuş bir çok kimse, onunla birlikte savaşmışlardır. Onlar Allah'ın yolunda başlarına gelenden ötürü, gevşememiş ve zayıflık göstermemiş ve boyun eğmemişlerdir. Allah direnerek mücadele edenleri sever.

147- Onların sözleri, " Rabbimiz işimizdeki aşırılığımızı ve günahlarımızı bağışla, ayaklarımızı sabit kıl, inkarcılar topluluğuna karşı bize yardım et" demekten başka olmadı.

148- Böylelikle Allah onlara hem dünyanın sonucunu, hem de ahiretin güzel sonucunu verdi. Allah iyilik edenleri sever.

149- Ey inanmış olanlar, eğer inkar etmiş olanlara itaat edecek olursanız, sizi ökçeleriniz üzeri gerisin geri döndürürler, böylelikle zarara uğrayanlara dönüşürsünüz.

150- Hayır, Allah sizin sahip çıkan koruyucunuzdur, ve O yardımcıların hayırlısıdır.

151-  Hakkında hiç bir kanıt indirmediği halde, Allah'a ortak koşmalarından dolayı inkarcıların kalplerine korku salacağız. Onların barınağı ateştir. Ne kötüdür, yanlış yapanların kalacak yeri.

152- And olsun ki Allah, size olan sözünü, ta ki onun izni ile onları öldürene, sevdiğiniz(zafer)i gösterene kadar tuttu. Sonra siz gevşediniz, ayrılığa düştünüz emre isyan ettiniz. Çünkü içinizden dünyayı isteyen olduğu gibi, ahireti isteyen de vardı. Sonra, Allah sizi zorlu bir denemeye tabi tutmak için, onlar(a karşı savaşı kazanmaktan)dan geri çevirdi. And olsun ki (Allah) bu yaptığınızdan dolayı sizden (kaynaklanan suçunuzu) affetti. Allah inananlara karşı lütufkardır.

153- O vakit Elçi sizi arkanızdan çağırıyor, siz ise hiç kimseye dönüp bakmadan (dağa doğru) yukarı kaçıyordunuz. Bunun üzerine Allah sizi kederden kedere uğrattı ki, ne elinizden gidene, ne de başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

154- (Allah) Sonra, uğradığınız kederin ardından size, içinizden bir grubu kapsayan güvenlik uykusu bahşetti (de böylelikle cesaret ve güveninizi kaybetmediniz). Sadece kendilerini önemseyen bir diğer grup (olan münafıklar) ise, Allah'a karşı haklı bir gerekçeye dayanmaksızın cahiliyeye özgü bir zan besleyerek, "Bu emir ve komuta konusunda bizim bir yetkimiz mi vardı ki(sorumluluğumuz olsun)diyorlardı. (Onlara) De ki: Bütün ve iş ve yetki Allah'a aittir. Onlar sana karşı açıklayamadıklarını içlerinde saklıyarak, "Bu emir ve komuta konusunda bizim de bir yetkimiz olsaydı, burada öldürülmezdik" diyorlardı. (Onlara) De ki: Eğer evlerinizde olmuş olsanız bile, haklarında ölüm takdir edilmiş olanlar, (ölüm için) devrilecekleri savaş meydanına mutlaka çıkarlardı. Allah bunu sinenizde olanı denemek, kalplerinizde olanı temizlemek için yaptı. Allah sinelerde olanı bilendir.

155- İki topluluğun (savaşmak için)karşı karşıya geldiği gün, şüphesiz ki Şeytan, içinizden sırtını dönerek kaçanların ayaklarını, işledikleri bu hatadan dolayı kaydırmak istemiştir. Ancak Allah onlardan (kaynaklanan bu suçu) affetti. Şüphesiz Allah bağışlayan ve cezalandırmakta acele etmeyendir.

156- Ey inananlar, yeryüzünde yolculuğa, veya savaşa çıkan kardeşleri hakkında, "Eğer yanımızda kalsalardı, ne ölür ne de öldürülürlerdi" diyen, şu inkarcılar gibi olmayın. (Bu emri size)Allah, onlar gibi olmamanızı onların asla elde edemeyecekleri bir isteğe çevirmek için verdi. Yaşatan da öldüren de Allah'tır. Allah, yapmakta olduklarınızı görmektedir. 

157- And olsun ki Allah'ın yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'tan bağışlama ve merhamet, onların toplayıp biriktireceklerinden daha hayırlıdır.

158- And olsun ki ölseniz de öldürülseniz de, mutlaka onun huzuruna toplanacaksınız. 

159- Allah'tan bir rahmet sebebi ile o (senin emrine karşı çıkarak savaş alanında kaça)nlara  karşı yumuşak davrandın. Eğer onlara karşı kalbi sert ve kaba olsaydın, şüphesiz etrafında kalmaz dağılırlardı. Yine de sen onlardan (kaynaklanan bu suçu) affet onlar için bağışlanma iste, toplumu ilgilendiren konularda onlarla danışarak karar al. Karar aldığında ise Allah'a güven. Şüphesiz Allah, kendisine güvenenleri sever.

160- Eğer Allah size yardım ederse, size karşı galip gelemez. Eğer size yardım etmeyip yüzüstü bırakacak olursa da, ondan başka size kim yardım edebilir?. İnananlar yalnızca Allah'a güvensin.

161- Hiç bir nebinin ganimet malına ihanet etmesi yakışmaz. Kim ganimet malına ihanet ederse,  kalkış gününde ihanet ettiği ile gelir. Sonra herkesin kazandığının karşılığı, kendisine yanlış yapılmadan ödenir.

162- Allah'ın rızasına uyan kişi, Allah'tan bir gazaba uğrayan ve varış yeri cehennem olan kişi gibi midir?. Ne kötü dönüş yeridir orası.

163- Onların (Allah'ın rızasına tabi olan ile varış yeri cehennem olanın) Allah'ın katındaki mertebeleri farklıdır. Allah onların yapmakta olduklarını görmektedir.

164- And olsun Allah inananlara, onun ayetlerini okuyan ve yaşamına geçiren, onları (şirk pisliğinden) temizleyen, kitabı ve doğruyu yanlıştan ayırmayı öğreten bir Resul göndermekle, lütufta bulunmuştur. Halbuki onlar bundan önce apaçık sapıklık içinde idiler.

165- (Bedir'de) iki misline uğrattığınız musibet, (Uhud'da) sizin başınıza geldiğinde mi, "Bu musibet nereden başımıza geldi" dersiniz?. (Onlara) De ki: Bunun sebebi kendi yaptığınız hatalardır. Allah her şeye güç yetirendir.

166-167- İki topluluğun (savaşmak için) karşı karşıya geldiği günde başınıza gelen musibetin sebebi, Allah'ın(galibiyet ve mağlubiyet için koyduğu yasalar çerçevesinde gelişen olaylar dahilindeki) izninin bir gereği, ve inananları bilmesi ve münafıkları bilmesi içindi. Onlara, "Allah'ın yolunda savaşın veya (şehri) savunun" denildiğinde onlar, "Eğer savaşmayı bilseydik mutlaka size uyardık" dediler. O (sözleri söyledikleri) gün onlar inkarcılığa, inanmaktan daha yakındılar. (Münafıkça davranarak) Kalplerinde olmayan şeyi ağızları ile söylüyorlardı. Allah onların (kalplerinde) gizlediklerini en iyi bilendir.

168- Onlar (Savaşa gitmeyerek evlerinde) oturup, (savaşta ölen) kardeşleri için, "(Savaşa gitmeyerek) bize itaat etselerdi öldürülmezlerdi" dediler. (Onlara) De ki: "Eğer doğru söylüyor iseniz ölümü kendi üzerinizden def edin".

169-170- 171- Allah'ın yolunda öldürülenleri ölüler olarak hesap etmeyin, hayır onlar diriler olup, Rableri katında rızıklanmaktadırlar. Allah'ın lütfundan kendilerine verdikleri ile sevinç içindedirler. Ve onlar arkalarındaki henüz kendilerine katılmayanlara, onlara korku olmadığını ve üzüntü duymayacaklarını müjdelemek isterler. Yine onlar, Allah'tan bir nimet ve lütfu, Allah'ın inananların alacağı karşılığı zayi etmeyeceğini müjdelemek isterler.

172- Kendilerine yara isabet ettikten sonra (savaş meydanından kaçmayarak), Allah ve Resulünün çağrısına (olumlu) cevap verenler var ya, işte onlardan iyilik yapanlar ve korunanlar için büyük mükafat vardır.

173- Onlar ki, (bazı) insanlar onlara, "(Düşmanlarınız olan) insanlar size karşı (ordu) topladı, onlardan korkun" dediğinde, bu sözler onların (korkusunu değil) imanını artırarak, "Allah bize yeter, o ne güzel güvenilecek olandır" dediler.

174- Bu inançlarından dolayı, onlar bir kötülüğe uğramadan Allah'tan bir nimet ve lütuf ile geri döndüler. Böylelikle Allah'ın rızasına uydular. Allah büyük lütuf sahibidir.

175- Muhakkak ki Şeytan, kendisini sahip çıkan koruyucu olarak görenlerle sizi korkutur. Eğer inanmış iseniz, onlardan korkmayın benden korkun.

176- İnkarda yarışanlar, sakın seni üzmesin. Onlara Allah'a asla bir zarar veremezler. Allah, ahirette onların (cennetten) bir pay sahibi olmamalarını istiyor. Şiddetli azap onlar içindir.

177- Muhakkak inanmayı karşılık olarak vererek inkarı satın alanlar, Allah'a asla bir zarar veremezler. Acı azap onlar içindir.

178- İnkar edenler hesap etmesinler ki, onlara verdiğimiz mühlet, kendilerinin hayrınadır. Onlara verdiğimiz mühlet, ancak onların günahlarını artırmaları içindir. Onlar için hor ve hakir edici bir azap vardır.

179- Allah inananları içinde bulunduğunuz (gerçek inananlarla, münafıkların birbirine karıştığı) durumda bırakacak değildir. Eninde sonunda temiz olmayan (münafık)ı, temiz olan(inanan) dan ayrıştıracaktır. (Bu ayrıştırmayı ise) Size görünmeyeni haber vermek sureti ile yapmayacaktır (savaş gibi imtihanlara uğratmak sureti ile yapacaktır). Allah gaybı bildirmek için  (beşerden) dileğini, elçileri olarak seçer. Öyleyse Allah'a ve elçilerine inanın. Eğer inanır ve sakınırsanız bundan dolayı size büyük mükafat vardır.

180- Allah'ın, lütfundan dolayı kendilerine verdiklerinde cimrilik yapanlar bunun kendileri için hayır olduğunu hesap etmesinler. Hayır bu yaptıkları (cimrilik), onlar için şerdir. kalkış gününde, cimrilik yaptıkları şey, boyunlarına ağırlık olarak dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

181- And olsun Allah, "Allah fakir biz zengin kimseleriz" diyen (Yahudi) lerin sözünü işitmiştir. Bu dediklerini, ve haklı bir gerekçeleri olmadan nebileri öldürmelerini (hesap gününde önlerine) kitap halinde koyacak*, onlara "yakıcı azabı tadın" diyeceğiz.

(*) Ayette geçen "senektübu" kelimesine "yazacağız" yerine "kitap halinde koyacağız" anlamı verme gerekçemiz, geçmişte işlenen bir cürümün daha önce zaten yazılmış olması sebebi iledir. İşlendiği anda yazılan bir amel, kıyamet gününde kitaplaşmış olarak herkesin önüne geleceği için böyle bir anlamı tercih ettik.

182- Bu azap, elleriniz ile sunduklarınınızın sebebidir. Yoksa Allah kullarına karşı asla yanlış yapmaz.

183- Onlar (Yahudiler), " Allah bize, ateşin yakacağı bir kurban getirene kadar, hiçbir elçiye inanmamamız konusunda sorumluluk yükledi" dediler. (Onlara) De ki: "Benden önce elçiler apaçık deliller, ve o dediğinizi size getirdiği halde, eğer doğrulardan iseniz niçin (onlardan bazılarını) öldürdünüz?".

184- Eğer seni yalanlıyorlar ise, senden önce apaçık deliller, hikmet dolu sayfalar, aydınlatıcı kitap getiren elçiler de yalanlanmıştı.

185- Her kişi ölümü tadacaktır. Kalkış gününde yaptıklarınızın karşılığı eksiksiz olarak size ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılıp cennete girdirilirse, o artık selamete çıkmıştır. Dünya hayatı, aldatıcı bir faydalanmadan başka birşey değildir.

186- And olsun ki mallarınız ve canlarınız ile zorlu bir denemeye tabi tutulacak, sizden önce kitap verilmiş olanlar ve (Mekke'li)  ortak koşanlardan, size eziyet veren çok sözler işiteceksiniz. Eğer mücadele azmini diri tutar ve (Allah'tan) korunursanız, işte bu yaptığınız büyük işlerden sayılır.

187- Allah bir zamanlar, kendilerine kitap verilmiş olanlardan,  onu insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz diye söz almıştı. Onlar, buna rağmen sözlerinde durmayıp,  sözlerini arkalarına atarak az bir bedele sattılar. Onların bu satışın karşılığında aldıkları ne kötüdür.

188- Hesap etmeyesin ki, getirdikleri(kötülükler) ile sevinen, yapmadıkları (iyilikler) ile övülmeyi sevenler, evet hesap etmeyesin ki onlar azaptan kurtulacaklardır. Acı azap onlar içindir.

189- Göklerin ve yerin yönetim ve tasarruf  hakkı Allah'ındır. Allah her şeye güç yetirendir.

190- Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde, temiz akıl sahipleri için deliller vardır.

191-192-193- 194-  Onlar, ayakta olduğu, oturduğu, ve yanı üstü yattığı halde (yani her durumda), Allah'ı anarak göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler. (Ve derler ki): "Rabbimiz sen bunu boşuna yaratmadın. Sen her türlü eksik ve kusurdan uzaksın. Bizi ateşin azabından koru. Rabbimiz, sen kimi ateşe girdirirsen, şüphesiz ki sen onu rezil bir duruma düşürmüşündür. Yanlış yapanlar için yardımcılardan kimse yoktur. Rabbimiz şüphesiz ki biz, "Rabbinize inanın" (diyerek) inanmaya davet eden bir davetçiyi işittik. Onun çağrısı üzerine inandık. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, yaptığımız kötü işleri bizden ört, bizim canımızı iyi ve erdemliler ile birlikte al.Rabbimiz, bize elçilerine (itaat karşılığı) vaat ettiğin(cennet)i ver. Kalkış gününde bizi rezil duruma düşürme. Şüphesiz ki sen vaadinden dönmezsin".

195- Rableri de onların dualarına şöyle cevap verdi: Şüphesiz ki ben, sizden erkek veya kadın olsun, çalışanın çalışmasını boşa çıkarmam. Çalışmasının karşılığını almakta birbirinize göre bir farklılığınız yoktur. Göç edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda eziyete uğrayanların, savaşanların, öldürülenlerin, yaptıkları kötü işleri onlardan örtecek, Allah katından yapılan çalışmaların karşılığı olarak, altından ırmaklar akan cennetlere girdireceğim.
Yapılan çalışmaların karşılığının güzeli Allah katındadır.

196- 197- O inkarcıların (refahtan şımarmış bir halde hayat sürerek) şehirlerde dolaşması seni aldatmasın. (Böyle bir yaşam sürmeleri) Az bir faydalanmadır, sonrasında ise varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir yataktır.

198- Ancak Rablerinden korunanlar için, Allah katından bir ikram olarak, orada ölüm görmemek üzere kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah katında olanlar, iyi ve erdemliler için hayırlıdır.

199- Kitabın (Tevrat ve İncil) bir araya getirdiklerinden öylesi vardır ki, Allah'a, size indirilene ve kendilerine indirilene inanırlar, Allah'a karşı itaatkardırlar, Allah'ın ayetlerini  az bir bedele satmazlar. İşte onların mükafatları Rableri katındadır. Şüphesiz Allah hesabı pek çabuk görendir.

200- Ey inananlar, arzuladıklarınıza kavuşabilmeniz için, zorluklara dayanın ve mücadele edin, zorluklara dayanmak ve mücadele etmekte (düşmanlarınızı) geçin, (düşmana karşı) her an hazır vaziyette olun, Allah'tan korunun.

1 yorum: