Müzzemmil suresi Mekke de nazil olmaya başlayan Kur'anın ilk inen surelerinden olup , Muhammed (a.s) a nasıl bir yol izlemesi gerektiğini beyan eden , bizlere de aynı yolda yürürken nasıl bir yol izlememiz noktasındaki bilgileri ihtiva eden bir suredir. Bu yazımızda sure ile ilgili olarak bir tefekkür çalışması yapmaya gayret edeceğiz.
[073.001] Ey o örtünen (Müzzemmil)!
Surenin ilk ayeti Muhammed (a.s) a hitaben başlamakta ve ona "Müzzemmil" şeklinde bir hitapta bulunulmaktadır.
Müzzemmil" kelimesi ; " Bir şeyi taşımak kaldırmak , yüklenmek , gizlemek" gibi anlamları olan "Ze-me-le" kelimesinden türemiştir.
Surenin ana teması , önemli bir görevi yüklenmiş olan Muhammed (a.s) a, o ana kadar açıktan açığa yapmadığı tebliğ görevini Allah (c.c), bundan sonra açıkça yapmaya başlamasını emretmektedir. Bu başlangıcın nasıl yapılması gerektiği konusunda yol haritası çizilmekte ve bu yol haritası , temelleri yeni atılan bir hareketin başlangıcının nasıl olması yönündeki bilgileri ihtiva etmektedir.
Rivayetlere baktığımızda , Alak suresinin ilk 5 ayetini kendisine nazil olduğunda , ne yapacağını bilmeyen Muhammed (a.s) hemen evine koşarak Hatice validemize "Beni örtünüz , beni örtünüz" demiş, akabinde "Ey örtüsüne bürünen" ayeti nazil olmuştur. Bu tür rivayetler, inen ayetlerin inşa süreci ile alakasını kurmaktan ziyade, olayı hikayeleştirmek gibi bir hava oluşturması açısından güvenilirliği yoktur. Sure içindeki ayetlerde Muhammed (a.s) ı muhatap alarak verilen emirleri , sadece onunla sınırlı olarak değil bizlere dönük emirler olarak okunması gerektiğini , ayetleri okurken sanki bize inmişçesine bir okuma yapmanın daha doğru olduğunu öncelikle hatırlatmak isteriz.
[073.002] gece kalk, pek azı hariç,
[073.003] yarısı, yahut ondan biraz eksilt
[073.004] Veya onun üzerine artır ve Kur'an'ı güzelce tertil ile açıkça
oku.
Bu ayetlerde Allah (c.c) kulu ve elçisi olan Muhammed (a.s) a vermiş olduğu görevi yerine getirmeye nasıl bir yol izleyerek başlaması gerektiğini beyan etmektedir. Gece kalkışında , kendisine bundan sonra vahyedilmeye başlanacak olan Kur'anın "Tertil" üzere okunması emredilmektedir. "Bundan sonra vahyedilmeye başlanacak olan" cümlesini özellikle kullandığımızı hatırlatmak isteriz , bu ayeti okuyanlar tarafından , "Bu sure hem ilk inen surelerden olduğu için öncesinde inen kaç tane sure varki böyle bir emir verilmekte" şeklinde sorular akla gelmektedir. Bu sorulara cevaben ayetin , "Şimdiye kadar inen ayetlerle birlikte bundan sonra inecek olanları da tertil üzere oku" şeklinde anlaşılmasının daha doğru olduğunu düşünmekteyiz.
Bu tür bir okuma ne anlama gelmektedir ?.
"Tertil" kelimesi ; "Bir nesnenin cüzlerinin bir araya toplanarak bir cüzü aralıksız , kesintisiz ve diğerini takip edecek şekilde , düzenli ve doğru bir istikamet izlemesi , doğru ve düzgün bir şekilde yerleştirilmesi , sıraya konması , dizilmesi ve düzenlenmesi" anlamına gelen "Ra-te-le" den türemiştir. Dişleri birbiri üztüne binmeyip düzgün bir şekilde dizilmiş olan adam için söylenen " Raculun ratlul isnani" sözü kelimeyi anlamakta yardımcı olacaktır.
"Tertil" ise ; "Kelimeyi ağızdan kolaylıkla , müstakim , doğru düzgün bir şekilde çıkarmak telaffuz etmek" anlamındadır.
Kur'anın "Tertil" üzere okunması demek , onun tecvid kurallarına uygun olarak okunması şeklinde anlaşılmasından çok , ayetlerin mesajının bir bütünlük içinde okunması demek olup , birbirinden kopuk bir okumanın doğru bir anlam sağlayamayacağının bilinmesi demektir.
Kur'anın "Tertil" üzere okunmasının ne kadar önemli olduğu , bağlamdan kopuk , Kur'an bütünlüğü hesaba katılmadan yapılan okumalardan çıkarılmış olan, "Trajikomik" olarak ifade edebileceğimiz çıkarımları gördükçe daha iyi anlamaktayız.
Kur'an okumalarında yapılan en önemli yanlışın , Kur'anın indi düşüncelere bir payanda yapılmak istenmesi olduğunu, daha önceki yazılarımızda vurgulamaya çalışmıştık. Kur'an ayetleri birbiri ile ayrılmaz bir bütün olup , herhangi bir konuda Kur'andan bilgi sahibi olmak için o konu ile alakalı bütün ayetlerin ele alınması gerekmektedir. Tertil üzere okumak demek böyle bir metod takip etmek anlamına gelmekte olup , bunun dışında yapılan okumalardan çıkarılan sonuçlara baktığımızda, bektaşinin Kur'anda "Namaza yaklaşmayın" ayetini namaz kılmama gerekçesi olarak göstermesine benzer sonuçların çıkarılarak, "Ben yaptım oldu" mantığında düşünceler ortalıkta kol gezmektedir.
[073.005] Muhakkak biz senin üzerine kavlen sakilen ilka edeceğiz.
5. Ayette'ki "Kavlen sakılen" ibaresini arapça orjinal metindeki gibi bırakma sebebimiz, bu ibarenin çevirilerde "Ağır bir söz"olarak çevrilmesine katılmadığımız içindir. Arapların , duyulması ve işitilmesi hoş olmayan söze "sekulel kavli" demelerinden hareketle , Muhammed (a.s) üzerine ilka edilecek vahyin, Mekke nin müşrik ileri gelenlerince hoş karşılanmayan bir söz olarak karşılanacağı ve ilerleyen ayetlerde bu vahye karşı verilen müşrik tepkisi dikkate alındığında bu ayetin çevirisinin ,"Muhakkak biz senin üzerine (müşriklerce) hoş karşılanmayacak bir söz ilka edeceğiz" şeklinde yapılmasının daha uygun olacağını düşünmekteyiz.
[073.006] Muhakkak gece kalkışı hem daha etkili, hem de söz bakımından daha
sağlamdır.
[073.007] Muhakkak sana gündüzleri birçok meşguliyet vardır
Yeni bir oluşum için hareket planı olarak okuyabileceğimiz surenin bu 2 ayeti , gece yapılan çalışmanın gündüze göre daha etkili olacağını , gündüz bu çalışmayı engellleyebilecek uğraşıların olacağı hatırlatılarak , herkesin işini gücünü bıraktığı ve dinlenmeye çekildiği bir zaman aralığında yapılacak faaliyetlerin düşman gözünden daha uzak olacağı , muhatapların bu vakit aralığında yapılacak olan çağrıya daha dikkatli kulak verebileceğini anlamak mümkündür. Gündüz her türlü hayat meşgalesi içinde olan kişiler bu tür bir çağrıya kulak vermek , hem de bu tür bir çağrıyı yapabilmek bakımında yeterli vakti ve rahatlığı bulamayabilir , dolayısı ile yeni bir oluşumun başlangıç aşamasında gözlerden ırak zamanların seçilmesinin uygun olduğu görülmektedir.
[073.008] Rabbının adını zikret, her şeyi bırakıp yalnız O'na yönel.
Allah (c.c) nin Elçisine her şeyi bırakması emri , Allah (c.c) nin Rabliğine ve İlahlığına aykırı olarak yapılan bütün amellerin terkedilerek sadece ona yönelinmesini kapsamaktadır.
[073.009] Doğunun ve Batının Rabbıdır. O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse
onu vekil edin.
Her şeyi terkederek sadece ona yönelinmesi istenen , doğunun ve batının Rabbı olup ondan başka İlah olmayan Allah (c.c) sadece kendisinin vekil edinilmesini istemektedir.
"Vekil" kelimesi ; "Güvenmek ve kendi yerine geçirmek" anlamında bir kelime olup , Allah (c.c) nin yetki alanına giren şeylerde sadace ona güvenilmesi , hayatı ile ilgili belirleyicilik konusunda sadece onu yetkili kılması demektir. Kişinin Allaha güvenmemesi , hayatı ile ilgili konularda hevasına veya başka belirleyicilere tabi olması Allah'ı yetkili kılmayarak onun dışındakileri yetkili kılması yani şirk koşması anlamına gelir.
[073.010] Onların söylediklerine sabret ve yanlarından güzellikle
ayrıl.
Allah (c.c) nin yegane Rab , İlah, vekil olduğunu tebliğe başlayan Elçinin karşısına başka rab , ilah , vekiller ihdas etmiş olan Mekkelilerin bunları bırakmama konusunda itirazları yükselmeye başlamış , bu itirazlara karşı Rabbi Muhammed (a.s) onları güzellikle terk etmesini öğütlemektedir.
Bu tert etme öğüdü , yapılan tebliğe karşı red edici bir tavır içine girenlere karşı sert bir uslup kullanmaması , onları zorlamaması şeklinde anlaşılacağı gibi , müşriklerin inandıklarına karşı hiç bir şekilde onlara meyletmemesi ve araya keskin bir çizgi çizerek onlara karşı tavizkar bir tutum izlememesi olarak anlaşılabilir. Mekke döneminin ilk devrelerinde nazil olan Kalem suresinin ilk ayetleri , müşrikler ile araya nasıl bir mesafe konulması gerektiği noktasındaki öğütleri içermektedir.
[073.011] O yalanlayıcı zevk ve refah sahiplerini bana bırak, onlara biraz
mühlet ver.
Muhammed (a.s) dan önceki Elçilere karşı çıkanların öncülüğünü , o beldenin varlıktan şımarmış "Mütref" , "Mele" , "Müstekbir" olarak tanımlanan kişiler yapmış , aynı tanıma giren kişiler Muhammed (a.s) ın çağrısına, karşı olanca güçleri ile karşı koymaya çalışmaktadırlar.
[034.034] Doğrusu uyarıcı göndermiş olduğumuz her kentin varlıklı
kimseleri (mütrefuha), «Biz sizinle gönderilen şeyleri inkar ediyoruz» dediler.
[043.023] Senden önce, herhangi bir şehre gönderdiğimiz uyarıcıya, şımarık
varlıklıları(mütrefuha) sadece: «Doğrusu babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de
onların izlerini izlemekteyiz» dediler.
[023.024] Bunun üzerine, kavminin inkarcı ileri gelenleri (elmeleu)şöyle dediler:
«Bu, sadece sizin gibi bir beşerdir. Size üstün ve hâkim olmak istiyor. Eğer
Allah (peygamber göndermek) isteseydi, muhakkak ki melekler gönderirdi. Biz
geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık.»
[007.075] Kavminin ileri gelenlerinden büyüklük taslayanlar, içlerinden
zayıf görülen inananlara dediler ki: Siz Salih'in, Rabbi tarafından
gönderildiğini biliyor musunuz? Onlar da Şüphesiz biz onunla ne gönderilmişse
ona inananlarız, dediler.
[073.012] Muhakkak ki katımızda, ağır boyunduruklar ve cehennem var.
[073.013] Ve boğaza tıkanıp duran bir taam ve pek acıklı bir azap
vardır.
[073.014] O gün yer ve dağlar şiddetle sarsılır, dağlar gevşek kum
yığınlarına dönüşür.
11. ayette vahyi yalanlayarak müstekbir bir tavır takınanlara verilen mühletin sonunda , bu tip insanları nelerin beklediği ve nasıl bir azab ile karşılaşacakları haber verilmektedir.
[073.015] Nasıl Firavun'a bir elçi göndermiş idiysek doğrusu size de,
hakkınızda şahitlik edecek bir elçi gönderdik.
[073.016] Firavun o elçiye isyan etmişti. Biz de onu ağır bir yakalayışla
yakaladık.
Allah (c.c) , geçmişte göndermiş olduğu Elçileri yalanlayan Firavun'u örnek göstererek , onun Elçileri yalanmasının akıbetini hatırlatarak, aynı yolu izledikleri takdirde onların da sonlarının helak olabileceğini haber vermektedir. Burada Firavun örneği üzerinden verilen örnek dikkat çekicidir. Önceki Elçilerin düşmanları gibi , Muhammed (a.s) ın düşmanları da, o beldenin varlıktan şımarmış mütref tabakası olup , ellerindeki güç ve servetin kendilerini koruyacağı zannına kapılmışlardır. Allah (c.c) bir çok ayette "Sizden kat be kat güç ve servet sahibi olanlara bile gücümüz yetti siz onların karşısında çok fakir kalırsınız" diyerek onların zenginliklerine asla güvenmemelerini hatırlatmaktadır.
[073.017] Eğer inkar ederseniz, gençleri ihtiyarlatan günden nasıl
korunursunuz?
[073.018] O günün şiddetiyle gök bile parçalanır. O'nun sözü yerine gelir.
14 , 17 , 18. ayetlerde , herkesin yaptığının karşılığını alacağı günü hatırlatan rabbimiz , o günü şiddeti hakkında bilgi vererek , kendisinden sakınılmasını istemektedir.
[073.019] İşte bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.
Rabbimiz , bu ve benzeri sureler içindeki ayetlerle kullarına doğru yolun hangisi olduğunu hatırlatmaktadır. Seçim yapma konusunda Allah (c.c) kulları üzerinde herhangi bir baskıda bulunmayıp , onlara verdiği serbest irade ile seçimlerini yapma hürriyetini vermiştir.
[073.020] Gerçekten Rabbin biliyor ki sen, muhakkak gecenin üçte ikisine
yakınını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçiriyorsun, beraberinde bulunan bir
grup da (böyle yapıyor). Oysa geceyi, gündüzü Allah takdir eder. Sizin bundan
ötesini başaramayacağınızı bildiği için size lütuf ite muamelede bulundu. Bundan
böyle Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun; O, içinizden hastaların olacağını,
diğer bir kısmının Allah'ın lütfundan bir kar aramak üzere yeryüzünde yol
tepeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda cihad edeceğini bilmektedir;
O halde o (Kur'an)dan kolayınıza geleni okuyun; salatı ikame edin, zekatı verin ve
Allah'a güzel borç verin! Kendi hesabınıza hayır olarak ne (iyilik) yapıp
gönderirseniz, onu Allah yanında daha hayırlı ve karşılık olarak daha büyük
bulacaksınız. Allah'tan bağışlanma dileyin! Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan,
çok merhamet edendir.
Müzzemmil suresinin son ayeti diğer ayetler ile birlikte değil , bir kaç senelik bir sürenin ardından nazil olduğu anlaşılmaktadır. Bu ayetin Medine de nazil olduğu yolunda rivayetler olmasına karşın , nerede nazil olduğundan çok , tek başına yola çıkan Muhammed (a.s) ın takip ettiği yol ile belirli bir sayıya gelmiş olduğunun anlaşılmasıdır.
2-3 ve 4. ayetlerde, tek başına yola çıkarak Rabbinin kendisine öğütlediği yolu takip eden ve Kur'anı "Tertil" üzere okuyarak muhataplarına ulaştıran Muhammed (a.s) ,uyguladığı bu metod sayesinde kendisine tabi olan bir topluluğa sahip olmuştur. Ayet içindeki "beraberinde bulunan bir
grup" ifadesinden bu durum anlaşılmaktadır.
Yazımızın başında söylediğimiz gibi Müzzemmil suresi , yeni bir yapılanmanın nasıl bir yol takip edilerek yapılması gerektiğini hatırlatan bir sure olup , bu yapılanma süreci içinde bu yolda yürüyenlerin belirli bir çoğunluğa ulaşıncaya kadar daha sıkı ve gayretli bir biçimde çalışması gerektiğini anlamaktayız. Bunu söylerken , "İlerleyen zamanlarda belirli bir çoğunluğa ulaştıktan sonra işi gevşetebiliriz" demek istemediğimizi hatırlatalım. İlerleyen zamanlarda, topluluğa tabi olan bazı kişilerin yüksek çalışma temposuna ayak uydurmayacakları hesaba katılarak tedrici bir şekilde hareket edilmelidir.
Allah (c.c) nin ilk ayetlerde Muhammed (a.s) a verdiği emri , 20. ayette hafifletmesi nesh olarak değil , tüm zamanlar içinde Müslümanlar tarafından meydana getirilecek yeni oluşumların ve hareketlerin nasıl bir tedrici yol izlemesi gerektiği şeklinde okunması gerektiği olarak düşünmek daha doğru olacaktır.
20. ayet içinde , farklı yaş , iş ve cinsiyet guruplarından oluşmuş insanların bir araya gelerek oluşturduğu topluluğun aynı güç , beceri ve gayrete sahip olamayacağı dikkate alınarak ona göre bir yol haritası çizilmesi gerektiği çıkarılabilir. Ayrıca kişilerin takat ve maişetlerini temin için çalışma zorunlulukları her zaman aynı tempoda çalışmalarının güçlüğünü ortaya koymaktadır. Çünkü bir eylem ve hareket içinde olanlar, hayatlarını idame ettirmek için bazı çalışmalar içinde olma mecburiyetleri vardır , 20. ayet bu durumu dikkate alan bir ayet olarak karşımızdadır.
20. ayet içindeki " fetabe aleyküm" ibaresi üzerinde biraz durmak gerektiğini düşünmekteyiz. Bu ibare meallerin çoğunda "Tevbenizi kabul etmiştir" şeklinde çevrilmiştir. Bu ibarenin anlaşılması için , surenin 2.3.4. ayetlerinde Muhammed (a.s) a verilen emirleri dikkate almak gerekmektedir. Bu ayetlerde yeni bir oluşum için tek başına başlangıç yapan Muhammed (a.s) zaman içinde kendisine tabi olan bir guruba sahip olmuştur. Allah (c.c) bu gurubun çoğalması neticesinde ,daha önce 2.3.4. ayetlerde vermiş olduğu emri hafiflettiğini yani bundan geri döndüğünü beyan etmektedir. Geri dönme sebebi olarak "O, içinizden hastaların olacağını,
diğer bir kısmının Allah'ın lütfundan bir kar aramak üzere yeryüzünde yol
tepeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda cihad edeceğini bilmektedir" buyurulmaktadır. Netice olarak Allah (c.c) daha önce vermiş olduğu emirden geri döndüğünü "Fetabe aleyküm" yani "Yükümlülüğün
ağırlığından onu hafifletmeye, zorluktan kolaylığa olmak üzere sizin lehinize
döndü" buyurmaktadır.
Burada , "Allah (c.c) verdiği emirden dönermi?" şeklinde bir sorunun cevabının verilmesi gerekmektedir. Müzzemmil suresini yeni bir oluşum için nasıl bir yol izlenmesi gerektiği yönündeki emirler olarak olarak okuduğumuz zaman , tedricilik şeklinde bir yol izlendiği önce daha sıkı bir çalışma gerektiği , ilerleyen zamanlarda çoğunluk nedeniyle ve bu çoğunluğun içindeki herkesin aynı şartlara sahip olmaması nedeniyle bazı yükümlülüklerin o çoğunluk lehine hafifletilebilmesi gerektiğinin beyanı olarak okumak mümkündür.
"
O halde o (Kur'an)dan kolayınıza geleni okuyun; salatı ikame edin, zekatı verin ve
Allah'a güzel borç verin! Kendi hesabınıza hayır olarak ne (iyilik) yapıp
gönderirseniz, onu Allah yanında daha hayırlı ve karşılık olarak daha büyük
bulacaksınız. Allah'tan bağışlanma dileyin! Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan,
çok merhamet edendir."
"Kur'andan kolay olanı okumak" demek namazlarda kısa sureler okumak anlamında olduğu düşünülmemelidir. Kur'anda zor olan bir emir olmasını düşünmek , kişinin gücünü aşan konuların ona emredilmiş olmasını beraberinde getirmesi açısından bir takım problemleri beraberinde getirir. Kur'anın bütün emir ve nehiyleri , kulun taşıma kapasitesi kadar olduğu için bu noktada bütün emirler kolay ve uygulanabilir bir seviyededir. Salatın ikame edilmesi , zekatın verilmesi , Allaha güzel bir borç verilmesi gibi emirler kolay olan emirler olup "Okumak" şeklinde verilen emir sadece yazılı bir metni okumaktan ziyade , yazılı bir metinde olan emirleri okumak ve hayata geçirmek şeklinde anlaşılmalıdır.
Sonuç olarak ; Allah (c.c) kulları içinden seçmiş olduğu Elçisi Muhammed (a.s) a vahyederek , bizlerin nasıl bir hayat yaşaması gerektiği yönündeki emirleri ve yasaklarını ona indirdiği Kitap ile bildirmiştir. Resulu inşa süreci ile ilgili öğütler diyebileceğimiz Müzzemmil suresi ayetlerinde tek başına yola çıkan bir kişinin, Rabbinin ona öğütlediği metodu takip etmesi neticesinde kendisine tabi olan çekirdek bir kadro oluşturduğunu görmekteyiz. Bu kadronun oluşması için gerekli olan yol haritası sure içinde beyan edilmiş olup , bizlere dönğk örneklik mesajları da taşımaktadır. Bizlerin çıktığı yolda nasıl bir yol izlemesi gerektiği bu sure içinde beyan edilmiş olup , izlenen yolun doğru olmasının başarıyı da beraberinde getirdiğini söyleyebiliriz.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.