Nebe s. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nebe s. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Nebe s. 33. Ayeti : Ve Kevaibe Etraben (Memeleri Tomurcuklanmış Yaşıt Kızlar)

Allah (c.c) yaratmış olduğu biz kullarına şu anda yaşadığımız ve adına "Dünya Hayatı" denilen bölümün geçici , bunun sonrasındaki ve adına ,"Ahiret Hayatı" denilen bölümün kalıcı olduğuna dikkat çekerek , sonsuz hayatı yaşayacak olanların "Cennet ve Cehennem" adı verilen mekanda hayatlarını devam ettireceklerini beyan etmiştir. 

Kur'an Cennet ve Cehennem hayatını yaşayacak olanları orada nasıl bir hayatın beklediğine dair bir çok bilgi vermektedir. Cehennem hayatına dair bilgiler insanın yaşamı içinde gördüğü ve yediği takdirde tiksindiği , iğrendiği ,görmeye ve yemeye bile tahammül edemeyeceği iğrençlikte yiyecekler ve yine yaşamı içinde dayanamayacağı şekilde bir yaşam ortamı sunulacağını haber veren bilgiler ihtiva ederek, muhatapların böyle bir hayat ile karşılaşmamaları için nasıl bir hayat sürmeleri gerektiği beyan edilmektedir. 

Dünya hayatları içinde "İman edip salih amel işleme" şeklinde bir hayat sürenlerin ise adına "Cennet" denilen bir mekanda sonsuz olarak ağırlanacakları beyan edilerek , orada onlara sunulacak olan nimetlerin , yaşam içinde sevdikleri , istedikleri , arzu duydukları her şey olduğu vurgusu yapılarak bu nimetleri elde etmek için çalışılması gerektiği haber verilmektedir. 

Şurası bir gerçektirdir ki , Ahiret , Cennet , Cehennem ile ilgili anlatımlar "Gayb" dediğimiz  alana ait bilgiler olup , o alana ait bilgiler bizlere gözümüz ile şahid olduğumuz alana ait bilgilere benzetilerek anlatılmaktadır. 

Cennet ve Cehenneme ait bilgiler insan fıtratının arzu ettiği veya nefret ettiği şeyleri kapsadığına yeniden dikkat çekerek, konumuz olan ilgili ayet ve o ayet etrafında yapılan bazı yorumlara ve düşüncelere dikkat çekerek bu tür ayetlerin nasıl anlaşılması gerektiği yönündeki düşüncelerimizi paylaşmaya çalışacağız.

Kur'an'ın Cennet ve oradaki nimetler ile ilgili verdiği bilgilerin doğru anlaşılması için, bu Kitab'ın 1500 sene önce Arap yarımadasının Mekke adlı bir şehrinde yaşayan insanlara inmeye başladığı hatırdan çıkarılmamalıdır. Bir bardak suyun bir çok değerli olduğu , topraklarının büyük bir kısmı ekime elverişsiz çöl olan insanlara "Altlarından ırmaklar akan bahçeler ve her türlü meyve" nin vaad edilmesini ve bu vaadin kıymetini ancak bu nimetlerden mahrum olanlar anlar. Kur'an şayet kutuplarda yaşayan bir topluluğa inmiş olsaydı , kutuplarda yaşayan insanların arzu duydukları ve hasret kaldıkları nimetler onlara Cennet nimetleri olarak anlatılacaktı. 

Çöl ortamında veya kutup ortamında , hangi ortamda yaşarsa yaşasın bütün insanların yaratılışlarından gelen ortak özellikler vardır. Bu özellikler Al-i İmran s. 14. ayetinde şu şekilde beyan edilmektedir. 

[003.014]  Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve develere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının nimetleridir, oysa gidilecek yerin güzeli Allah katındadır.

Ayete dikkat edildiğinde "Dünya hayatının nimeti" olarak genelleştirilen şeylerin İNSANLARA güzel gösterilmiş olduğundan bahsedilmektedir. "İNSAN" kelimesi bilindiği gibi kadın erkeği kapsayan bir anlama sahiptir. Arap dilinin edebi özelliklerinden habersiz olan veya kalbinde hastalık olan birisi , ayet içindeki "Kadınlara" ifadesinden kadının kadına olan cinsel ilgisinden bahsedildiğini çıkarabilir. Arap dilinin ebedi özelliklerini bilerek Kur'anı okuyan kişi buradaki ifadenin karşılıklı ilgi olduğunu yani kadının erkeğe , erkeğin kadına olan ilgisinin yaratılıştan gelen fıtri bir durum olduğunu anlayacaktır.

İnsan olarak hepimizde karşı cins'e ilgi şeklinde yakınlık duygusu mutlaka vardır ve bu gayet doğaldır. Allah (c.c) bizi yaratan olarak içimize verdiği bu fıtri duygunun Cennet hayatında da devam edeceğini bizlere beyan etmektedir. 

 [016.097]  Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.

Rabbimiz , kadın veya erkek kim olursa olsun iman edip salih amel işlediği takdirde onları Cennet ile mükafatlandıracağını haber vermektedir , öyleyse Allah (c.c) nin iman edenlere sunmayı vaad ettiği nimetler konusunda kadın -erkek ayrımı şeklinde bir durum sözkonusu değil aksine kadın ve erkeğin fıtri olarak istek duydukları her şey onlara verilecektir.  

Bu noktada Kur'an içinde geçen bazı ayetlerde erkek merkezli bir dil kullanılarak Cennet'te verilecek olan nimetlerden bahsedilirken onlara kadınlar verileceğini bahseden ayetlerin bazı kimseler tarafından alay ve eleştiri konusu haline getirilmeye çalışıldığına şahid olmaktayız. 

Bu tür alay ve eleştirilere karşı savunma duygusu içinde bazı söylemlerin geliştirilmekte olduğunu da görmekteyiz. Özellikle düşüncesini Kur'an merkezli bir söylem üzerinde geliştirdiğini iddia edenlerin bir kısmı bu tür ayetleri farklı bir şekilde te'vil etme yoluna giderek bazı kimselere " o ayet öyle değil böyle" şeklinde yaklaşımlarda bulunduğunu görmekteyiz.

Bu tür te'villerde yapılan en önemli hata, eziklik psikolojisi dahilinde bu ayetlerin yorumunun yapılması "Benim Rabbim böyle şeyler demez , dememesi lazım" mantığı içinde ayetlerin yorumlanmaya çalışılmasıdır. Bizlerin kimseye şirin görünmek adına Kur'an ayetlerini hevaya uydurmaya çalışmak gibi bir hakkımız yoktur daha sı kimseye şirin görünmek gibi bir zorunluluğumuz da yoktur.

Özellikle Nebe s. 33. ayetinde ki "Ve kevaibe etraben" ibaresinin ilk nazil olduğu toplumda anlaşılan anlamının bilinmesi ve ona göre bir anlam verilmesi gerekmektedir. Klasik  tefsir ve mealler bu konuda gayet DOĞRU  bir yaklaşım sergileyerek ayetin ilk anlamını meal ve tefsirlere yansıtmışlardır.

"Kevaibe" kelimesi ;  Ayakla inciğin buluştuğu yerdeki kemiğe verilen "Ka'bün" kelimesinden türemiştir. 

"İmraetün kaibün" iki memesi ağırşaklanmış kız anlamında kullanılan bir deyimdir. "Ağırşak" kelimesi , Kadınların yün eğirmede kullandığı bir araç olup şekil olarak yarım küre biçimindedir. Kadının gençliğini ve güzelliğini ifade eden bir deyimin o günkü arap toplumunda kullanıyor olması belki bu gün için bizim eğitim ve kültür şartlarımız göre garip gelebilir, unutmayalım ki Kur'anın ilk hitap ettiği insanlar biz değil Mekke şartlarında yaşayan insanlardır.

Ayet Cennet nimetleri olarak erkek merkezli bir dil kullanarak erkeklerin fıtri yapılarına uygun olarak cinsel duygularına hitap etmektedir. Aynı Cennete kadınlarda gideceğine göre erkekler bu tür duygularını tatmin ederken kadınlar elleri böğründe kalacağını düşünmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Cennete giden her kadın bütün Cennet efradı gibi aynı yaşta olacakları için onlarında fıtri ihtiyaçlarına uygun olarak eşler ile mükafatlandırılacaklardır.
.
"Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar" şeklinde yapılan bir çevirinin, haşa pornoğrafik bir ifade olduğu gibi bir çekince içine girilmesini yanlış gördüğümüzü ifade etmek isteriz. Allah hakkı söylemekten asla haya etmez , Bakara s. 222 ve 223. ayetteki ifadelere baktığımızda kadın ve erkeğin cinselliği ile beyanlar bulunmakta olup , acaba bu ifadeler için aynı şeyleri söyleyebilirmiyiz?. 

 [016.057-59] Ve Allah'a kızlar isnad ediyorlar, (haşa) O yücedir. Hoşlandıkları (erkek çocuklar) da kendilerinindir.Aralarından birine bir kızı olduğu müjdelendiği zaman içi gamla dolarak yüzü simsiyah kesilir. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu, aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür!

[043.017-18]  Ama Rahman olan Allah'a isnat ettiği kız evlat kendilerinden birine müjdelenince, o kimsenin içi gayzla dolarak yüzü simsiyah kesilir.Demek, süs içinde yetiştirilecek de çekişmeyi beceremeyecek olanı Allah'a değil mi?

[081.008-9]  Kız çocuğun hangi suçtan ötürü öldürüldüğü kendisine sorulduğu zaman;

Olayı erkek bazımda düşündüğümüz zaman şunları söylemek sanırım yanlış olmayacaktır; O günkü arap toplumunda doğan  , Kız çocuklarının diri diri toğrağa gömülmek sureti ile öldürüldüğü bir toplumda nüfus dengesi açısından erkekler lehine bir fazlalık olmuş olması , evlenilecek kadınların oranının düşük olmasını gerektirmiştir. Hal böyle olunca arz talep dengesinin bozulması neticesinde kadınlar ile evlenmek zorlaşmıştır. Kur'anın evliliği kolaylaştırıcı bazı teşviki ifadelerini, bu sorunlar yüzünden ortaya çıkan sıkıntıların izalesi yönünden düşünmek sanırım yanlış olmayacaktır. 

Fıtri olarak karşı cinse eğilimli olarak yaratılan  ve karşı cinsle evlenerek arzularını tatmin etmekte zorlanan insanlara hem zinaya düşmemelerini teşvik etmek için hem de  Dünya hayatında böyle bir zevki tatmakta zorlananlara, iman edip salih amel işledikleri takdirde dünya hayatında bulamadıklarının ebedi olarak ahirette bulacaklarını müjdelemek Kur'anın anlatım uslubu ile uyuşmayan bir durum değildir. 

Sonuç olarak; Şunu akıldan asla çıkarmamalıyız ki herhangi bir Kur'an ayetindeki ifade başkalarına ters geliyor diye o ayeti eğip bükmeye kimsenin hakkı ve selahiyeti yoktur. Kur'an eğer doğru bir şekilde anlaşılmak isteniyorsa , bu Kitabın nazil olduğu zaman ve mekanda yaşayan insanların kültür alt yapılarının gözetildiği düşüncesi asla akıldan çıkarılmamalıdır. 1500 sene önce inmiş bir Kitabın içindeki bazı ifadeleri "Alem ne der" mantığı içinde ve bu günün algısı ve düşüncesi içinde te'vil etmeye kalktığımızda yanlışa düşüceğimiz hatırdan çıkarılmamalıdır. İlgili ayetin önce arap insanının konuştuğu dildeki anlamının ne olduğu hesaba katılmadan yapılan anlama çalışmaları ancak anlaMAma çalışmasından başka bir işe yaramaz.  

Kur'anın doğru anlaşılma yolarından en önemlisi nazil olduğu zaman zarfı içindeki yaşayan insanların kültür ve inanç arka planlarının bilinmesi gereğidir. Bu gereklilik göz ardı edilir ve nuzül toplumu ile bağı ortadan kaldırılırsa Kitabın doğru anlaşılması mümkün değildir. Bu gün özellikle bazı kesimlerde ortaya çıkan absürt Kur'an anlayışlarının temelinde bu şartların göz ardı edilmesi yatmaktadır.

Nebe s. 33 ve bu ayete benzer diğer ayetlerin hepsinin bu öncelikler gözetilerek anlaşılması gerektiğini düşünmekteyiz. Allah (c.c) biz kullarına kadın ve erkek olarak vereceği nimetleri "Siz erkeksiniz üstünsünüz" veya "Siz kadınsınız eksiksiniz" diyerek bir ayrıma tabi tutarak vereceğini düşünmek Allah'a karşı yapılabilecek en büyük yanlışlardan birisidir. 



                               EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.