Kur'an Müslümanlığı, Kur'an'ın Türkiye'de yaşayan Müslümanların gündemine gelmesi ile ortaya çıkan bir deyimdir. Bugün Türkiye genelinde bazı Müslümanların kendilerini bu deyimin ifade ettiği anlam çerçevesi etrafında tanıtmalarına sebep olan etkenlerden bir tanesi, klasik din anlayışında Kur'an'ın belirleyici olmaması, din adına belirleyici olan şeyin rivayet kitapları, ve isimleri etrafında karizmatik bir yapı oluşturulmuş olan kişiler olmasıdır.
İslam adına ortaya konan düşüncelerin Kur'an tarafından onay almasının olmazsa olmazlarımızdan olması gerektiği noktasında hemfikir olmamıza rağmen, bu söylemin birleştirici bir söylem olmak yerine, ayrıştırıcı bir söylem haline gelmiş olmasının ortaya çıkardığı bazı olumsuz durumlara dikkat çekmeye çalışmak, bu yazının konusu olacaktır.
Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size
din olarak İslâm'ı seçip-beğendim. (Maide s. 3)
Bugün yeryüzünde İslam dinine mensup olduğunu iddia eden, yüz milyonlarca kişi bulunmaktadır. Herhangi bir din veya ideolojinin temelinde, insanların birbiri ile daha sıkı bağlar kurmasını amaçlamak yatmakta iken, bugün kendisini İslam'a mensup olarak gören insanların aralarında böyle bir bağı kuramamış olmaları ilginç olduğu kadar da üzüntü vericidir.
Bugün yeryüzünde mevcut olan topluluklara baktığımızda, kendi içlerinde birbirlerine düşman olan toplulukların başında kendisini İslam'a mensup olarak görenler yatmaktadır. Bu dine mensup olanların birbirleri ile ilişki kurmaları ve birbirlerini sevmeleri için, aynı dine mensup olmanın verdiği üst kimliği dikkate almaları gerekirken, mezhep, meşrep, tarikat, cemaat v.s gibi unsurları öne çıkararak, alt kimlikler üzerinden aidiyet oluşturmaya çalıştıkları gözlemlenmektedir.
[041.033] Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: «Gerçekten ben
müslümanlardanım» diyenden daha güzel sözlü kimdir?
Ben Müslümanlardanım diyerek en geniş çerçevede birliktelik oluşturması gereken Müslümanlar Muhammed (a.s) ın vefatının sonrasında çeşitli saiklerle birbirlerine düşman olmuşlar, ve o düşmanlıklar hız kesmeden bugüne kadar sürmüş, halen de sürmektedir.
Müslümanları birleştirici bir kitap olarak Kur'an
Kur'an, İslam dininin temel kitabı olarak tüm Müslümanların iman ettiklerini iddia ettikleri bir kitaptır. Bu kitaba gerçek olarak iman etmek demek, sadece ona dil ile iman ettiğini söylemek şeklinde değil, muhteviyatını hayat içinde pratiğe aktarmakla mümkündür.
[003.103] Toptan Allah'ın ipine sarılın, ayrılmayın. Allah'ın size olan
nimetini anın: Düşmandınız, kalblerinizin arasını uzlaştırdı da onun nimeti
sayesinde kardeş oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz, sizi oradan
kurtardı. Allah, doğru yola erişesiniz diye size böylece ayetlerini açıklar.
Bu kitabın muhteviyatında bulunan bazı ayetler, ayrılığın getireceği zararları, ve birleşmenin getireceği faydaları bizlere hatırlatmaktadır. Kur'an'ın rehberliğinden kendisini soyutlamış olan Müslümanlar, bir çok mezhep ve hizbe bölünerek birbirlerine düşman olmuşlardır.
Kur'an'ın birleştiriciliğinde buluşmanın gereğine inananların büyük çoğunluğunun bu birleştiriciliği en geniş çerçevede anlamak ve uygulamak yerine, eleştiri konusu yaptıkları hizip ve fırkalarla aynı kulvara düşerek kendilerini Kur'an Müslümanı olarak tanımlamaları, onlarında başka bir fırka olarak ortaya çıkmalarını beraberinde getirmiştir.
Bugün kendisini Kur'an Müslümanı olarak tanımlayan insanların İslam adına ortaya koydukları söyleme baktığımızda,hadis ve tasavvuf menşeli İslam anlayışını kıyasıya eleştirmek olduğunu görmekteyiz. Hadis ve tasavvuf menşeli İslam anlayışının elbette eleştiri konusu yapılabilecek bir çok yönü vardır, fakat bu eleştiriyi yaparken ortaya konan söylemin problemli olduğunu düşünmekteyiz.
Kendilerin Kur'an Müslümanı olarak niteleyenlerin birçoğunun, hadis ve tasavvuf merkezli din anlayışını savunan kimseleri düşman olarak ilan ettikleri görülmektedir. Halbuki Kur'an'ı merkeze aldığını iddia eden bu insanların, tebliğ yöntemlerini de bu kitap içinden alması gerektiği önemli bir noktadır.
[016.125] Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel
şekilde tartış; doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. O,
doğru yolda olanları da en iyi bilir.
Şu nokta iyice kavranmalıdır ki, Kur'an'ı öncellemek demek, hiç kimseye bu kitabın dışında başka kitapları öncelleyenleri tahkir etmek hakkını vermez. Kur'an etrafında bir söylem üretmek demek, bu söylemi ulaştıracağımız insanlara karşı nasıl davranmamız gerektiğini de bu kitaptan öğrenmek ve hayata geçirmek demektir. Çağrıyı ulaştıracağı kimseyi dışlayarak, ötekileştirerek, tahkir ederek yapacağı davranışlar, bu çağrının gerekli kişilere ulaşmasını engellediği gibi, Kur'an'a karşı daha sert bir şekilde sırt dönülmesine sebep olacaktır.
Özellikle sanal ortamın verdiği imkanları kullanarak din adına inandıkları doğruları diğer insanlarla paylaşmaya gayret eden kimselerin bu doğruları paylaşırken birbirlerine karşı kullandıkları üslup maalesef içler acısı bir durum arz etmektedir.
Sanal ortamda yaptığı paylaşımlarda Kafir, Müşrik gibi dini kavramları günde en az 100 defa paylaşmaz ise Allah (c.c) katında sanki sorumlu olduğunu zanneden bir kısım insan, bu sayıyı doldurmak için önüne gelene bu kavramları kullanarak önüne geleni tekfir ve tahkir etmeyi marifet sanmakta, yaptığı yanlışın sebep olduğu yıkımın farkına bile varmadan büyük bir cihat yaptığını zannetmektedir.
[022.078] Ve Allah için hakkıyla cihad edin. O, sizi seçmiş ve babanız
İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamaıştır. Daha önce resulün size şahid olması, sizin de insanlara şahidler olmanız için size
müslüman adını veren O'dur. Şu halde namaz kılın, zekat verin ve Allah'a
sarılın. O'dur sizin Mevlanız. Ne güzel Mevla, ne güzel yardımcı.
Bize Müslüman adını veren Allah (c.c) nin verdiği bu ismin önüne veya arkasına takılacak her türlü ilave, ki bu Kur'an olsa dahi gereksiz bir ilavedir. Müslüman olduğunu iddia eden bir kimsenin, zaten Kur'an'ı temel kaynak olarak görmek, inancını bu kitabın onayına sunmak gereği vardır. Kur'an'ı temel kaynak olarak görmeyenlere tepki olarak ortaya konulacak her türlü söylem, ayrıştırıcı ve ötekileştirici olması bakımından tavsiye edilen bir söylem değildir.
Fırka ve hizipçiliği yasaklayan bir kitabın, fırka ve hizipçiliği körükleyen söylemleri desteklemesi ve onaylaması elbette mümkün değildir. Kur'an'ı eline alarak inancını bu kitabın onayına sunan kişilerin dikkate alması gereken en önemli konu, ortaya koyacakları söylemin birleştirici ve nefret ettirici olmamasına gayret etmesi olmalıdır.
Din adına başka kaynak ve kişileri öncelleyen kimselere karşı tavsiye edilen tebliğ dilini kullanmak, ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemlerin yerini, birleştirici söylemlere bırakmasına, farklı düşüncede olanların ise bu düşüncelerini edep ve üslup dairesinde birbirleri ile konuşarak ortak bir noktaya varmalarına sebep olacaktır.
Sonuç olarak; Birlik ve beraberliği her zaman ihtiyacımız olan biz Müslümanlar, birlik ve beraberliğimiz bozacak her türlü kavgayı terk ederek, aramızda mevcut olan sorunları iman iddiasında bulunduğumuz kitabın bizlere öğrettiği yöntem dairesinde halletmeye gayret etmeliyiz.
Kendilerini Kur'an ile tanımlayan kimselerin ise bu noktada daha fazla sorumluluk sahibi oldukları hatırdan çıkarılmamalıdır. İnanç ve düşüncesini Kur'an'ın belirlediğini iddia ederek karşısındaki insana karşı nasıl bir üslup kullanacağını Kur'an'ın belirlemediği insanların ortaya koyacakları sözlerin inandırıcılığı maalesef olmayacağı gibi, aksi tesir yaparak Kur'an'a karşı cephe alınmasına sebep olacaktır.
Müslüman ismini yeterli görmeyenlere karşı, bu ismin önüne veya arkasına tepki olarak ortaya konan her türlü ilave isim, fırka ve hizipçiliği doğuracağı için bu konuda dikkatli davranılması gerekmektedir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.