Musa as kıssası kur'anda en fazla yer tutan kıssalardan biri olması itibari ile dikkat çekicidir. İsrailoğulları kavmi ise Musa as ın ,içinden çıkmış olduğu kavim olup, ona ve ondan sonra gelen elçilere olan davranışları ile ilgili olarak kur'anda bir çok ayet bulunmaktadır. Bu anlatımların sebebi nedir? diye sorulacak bir soruya verilecek olan cevap, bu kavmin ne kadar şerli bir kavim olduğunu anlatmak içindir şeklinde olursa cevap eksik kalacaktır. Kur'an ayetlerini okurken yapılan en büyük yanlış "bu ayet bizden bahsetmiyor " denilerek yapılan bir okuma yanlışıdır. Bu okuma yanlışına israiloğulları ile ilgili olarak yapılan ayetlerde dahil olmakta, "ey israiloğulları" şeklinde başlayan ayetleri kendimiz açısından herhangi bir mesajı olmadığı zannı ile, israiloğullarının ne kadar şerli bir kavim olduğunu düşünerek okuyup, bizlerin o ayetlerde anlatılan hal ile hallenip hallenmediğimiz hiç düşünülmez.
İsrailoğulları ile bizler arasındaki ortak bağ öncelikle insan oluşumuzdur. Onlar ile ilgili ayetleri ortak noktamız olan insan olmaları ve o yönü ile insanın olumsuz yanının o kavim üzerinde pratik ve canlı bir tezahürü olarak okumak gerektiğini düşünmekteyiz. Böyle bir okuma kur'andaki bir çok ayeti dinamik hale getirip ibret almamızı ve onların hayat içinde nasıl bir tutum ile Allah cc ye ve elçilerine karşı hasmane bir davranış içinde olduklarını görerek bizlerinde aynı davranış içinde olduğumuz zaman başımıza gelecekleri görmemizdir.
İsrailoğulları üzerinden anlatılan ayetlerdeki durum sadece o kavme has bir özellik olmayıp insan olmak nedeniyle bir ortaklığımız olan bizlerinde içine düştüğümüz durumları anlatmaktadır. Onlarla ilgili ayetleri okurken "bunlar ne kadar adi bir kavimmiş" diyerek okumak yerine , onların yaptığı söylenen eylemleri kendimizin uygulayıp uygulamadığını düşünerek onların yerine kendimizi koyarak okumak gerektiğini düşünmekteyiz.
İsrailoğulları ile ilgili anlatımların hepsini tek bir yazı altında toplamak mümkün değildir, biz belli başlıklar altında onlar ile ilgili anlatımlardan kendimize yönelik olarak çıkarabileceğimiz mesajları ele alarak pratiğe indirgemek sureti ile örnekleri paylaşıp, onların israiloğulları kavmine mensub insan topluluğu olmaları nedeni ile nasıl hataya düştükleri ve bu hatayı bizlerinde insan olarak tekrarlama durumunda olabileceğimiz ihtimalini göz ardı etmeden onlarla aramızda ortak bir hata olan Allah cc nin kitabına karşı yapmış oldukları ile "biz müslümanız" diyenlerin kur'ana yapmış oldukları arasında ortak bir bağ olduğunu göstermek istiyoruz.
Kur'an da bir çok ayet israiloğullarının tevrat'a yapmış olduğu muameleyi anlatır ,ve bu ayetlerden bizler herhangi bir hisse çıkarmaksızın direk israiloğullarını suçlayarak tevratı tahrif etmiş olduklarını iddia eder dururuz. Müslüman olarak bizler kur'an metnini tahrif etmemiş olmamız bir tarafa , israiloğulları gibi anlamını tahrif ederek "bu Allahın kitabındandır" şeklindeki sözlerle kitaba istediğimizi söyletmiyormuyuz?.
[002.075] Şimdi bunların size iman edeceklerini ümit mi ediyorsunuz?
Halbuki bunlardan bir zümre vardır ki, Allah'ın kelamını dinlerlerdi de akılları
aldıktan sonra onu bile bile tahrif ederlerdi.
[002.079] Elleriyle (bir) Kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında
satmak için «Bu Allah katındandır» diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle
yazdıklarından ötürü vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü vay haline
onların!
[004.046] Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler,
dillerini eğerek, bükerek ve dine saldırarak (Peygambere karşı) «İşittik ve
karşı geldik», «dinle, dinlemez olası», «râinâ» derler. Eğer onlar «İşittik,
itaat ettik, dinle ve bizi gözet» deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı
ve daha doğru olacaktı; fakat küfürleri (gerçeği kabul etmemeleri) sebebiyle
Allah onları lânetlemiştir. Artık pek az inanırlar.
[005.013] Sonra bu misaklarını nakzettikleri içindir ki biz onları
lâ'netledik ve kalblerini kas katı ettik, kelimeleri yerlerinden oynatarak
tahrif ederler, ıhtar edildikleri hakikatlerden hazz almayı unuttular,
içlerinden pek azı müstesna olmak üzere onlardan daima bir hainliğe muttali'
olur durursun, yine sen onlardan afvet ve aldırma, çünkü Allah ihsan edenleri
sever
[005.041] Kalbleri inanmamışken, ağızlarıyla, «İnandık» diyenler,
yahudilerden yalana kulak verenler ve başka bir topluluk hesabına casusluk
edenlerden inkara koşanlar seni üzmesin. Sözleri asıl yerlerinden değiştirirler
de, «Böyle bir fetva size verilirse alın, verilmezse kaçının» derler. Allah'ın
fitneye düşmesini dilediği kimse için Allah'a karşı senin elinden bir şey
gelmez. İşte onlar Allah'ın, kalblerini arıtmak istemediği kimselerdir. Dünyada
rezillik onlaradır. Onlara ahirette de büyük azab vardır.
[003.078] Onlardan bir takımı, Kitapta olmadığı halde Kitaptan zannedesiniz
diye dillerini eğip bükerler. O, Allah katından olmadığı halde: «Allah
katındandır» derler, bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.
Yukarda verdiğimiz ayetlerdeki muhatap kavim israiloğulları olmasına rağmen , bugün müslümanlar aynı muameleyi kur'ana yapmıyorlarmı ? el cevab yapıyorlar ancak müslümanlar metin üzerinde tahrifat yapamadıkları için anlam üzerinde tahrifat yapmaya gayret ediyorlar. Kafasını belli bir düşünceye şartlamış olan kişi Allah cc nin ayetlerini o düşünceye uygun olarak çevirmekte veya tefsir ederek " işte bu Allahtan'dır" diyerek israiloğullarının yaptıklarını yapmıyorlarmı?
[056.079] Ona tertemiz (abdestli) olanlardan başkası dokunamaz.
[043.061] Gerçekten o, (İsâ'nın yere inişi) kıyâmetin yaklaştığını gösteren
bir bilgidir. Sakın kıyâmet hakkında şüpheye düşmeyip, bana uyun, bu doğru
yoldur.
[021.007] Ve senden evvel de göndermedik, ancak kendilerine vahyeder
olduğumuz birtakım erkekler gönderdik. Eğer siz bilmez kimseler oldunuz ise
artık bilgin zâtlardan sorunuz.
[016.043] Senden önce de, gönderdiğimiz elçiler, kendilerine vahyettiğimiz
bir kısım adamlardan başka bir varlık değildiler. Eğer bu konuları bilmiyorsanız
ilim adamlarına sorunuz.
72-1-De ki: Bana vahyedildi ki, şüphesiz yabancılardan bir grup Kur’ân dinleyip de:
19-17Sonra ailesiyle/yakınlarıyla kendisi arasına bir perde
edinmişti de Biz ona ruhumuzu/ilâhî mesajımızı gönderdik, sonra
ruhumuzu/mesajlarımızı getiren elçi, Meryem'e mükemmel bir beşerî örnek
verdi.
19-24-Sonra ona; Meryem’e aşağısındaki kişi; Zekeriyya seslendi:
19-29Bunun üzerine Meryem ona; doğum anında aşağısında bulunan
kişiye; Zekeriyya’ya işaret etti, ondan gelişmeleri açıklamasını istedi.
Zekeriyya, Meryem’in zina etmeden çocuğu doğurduğuna kefil olup çocuğun
ma’bedde yetiştirilmesini istedi. Onlar, “Biz, yüksek mevkide olan
kişiler, henüz ergenlik çağına gelmemiş birine nasıl söz söyleriz/yüksek
mevkide olan kişiler henüz ergenlik çağına gelmemiş birine nasıl söz
söyler?” dediler.
17-1 Bir gece, kulu Muhammedin Mescidi Haram’dan, etrafını mübarek kıldığımız
Mescid-i Aksâ’ya, en yüce makama vuslatını gerçekleştiren, huzurunda
secdesini sağlayan Allah’ı tesbih, tenzih ve takdis ederiz. Kudretimizin
açık delillerinden olan o evrensel peygamberi ins-ü cinne, bütün
kainata tanıtalım; kainat ve ötesinin, geçmişte olanlar ve gelecekte
olacakların bir kısmını ona müşahede ettirelim diye bu miracı
gerçekleştirdik.Şüphesiz Rasulü Muhammedin, kainat ve ötesinin
duyduklarını ve gördüklerini duyuran ve gösteren Odur.
Yukarıda verdiğimiz örnekler denizden bir katre mesabesinde olan örnekler olup örnekleri çoğaltma dumunda olduğumuz takdirde sayfalarca yer tutacaktır. Kitabın tahrif yolu demek sadece metninin tahrif edilmesi demek anlamına gelmez, bugün kur'anın başına gelenler israiloğullarının tevratın başına getirdiklerinden farklı değildir. Şayet bugün yeni bir elçi ile yeni bir kitab geleceği gibi bir varsayımda bulunursak " ey israiloğulları" şeklinde başlayan ayetlerdeki olumsuz durumların " ey müslümanlar" hitabı ile tekrarlanacağı muhakkaktır.
Kelimeleri yerinden oynatmak sureti ile kitabı tahrif etmeleri sadece israiloğullarına has bir durum olmayıp, "ben müslümanım" diyenlerin bir kısmınında kitaba reva gördüğü bir muameledir. Bu muamelenin sebebi bir çok yönden irdelenebilir ama konumuz meallerdeki tahrif olmayıp israiloğulları ile ortak bir payda da bulunma noktalarımızı görmek konulu olduğu için burada noktalıyoruz.
[002.084] Kanınızı dökmeyin, birbirinizi yurdunuzdan sürmeyin diye sizden
söz almıştık, sonra bunu böylece kabul etmiştiniz, buna siz şahidsiniz.
[002.085] Sonra siz, birbirinizi öldüren, aranızdan bir takımı
memleketlerinden süren, onlara karşı günah ve düşmanlıkta birleşen, onları
çıkarmak haramken size esir olarak geldiklerinde fidyelerini vermeye kalkan
kimselersiniz. Kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkar mı ediyorsunuz?
Aranızda böyle yapanın cezası ancak dünya hayatında rezil olmaktır. Ahiret
gününde de azabın en şiddetlisine onlar uğratılırlar. Allah yaptıklarınızdan
gafil değildir.
Birbirinizin kanını dökmeyin , yurtlarınızdan çıkarmayın emri sadece israiloğullarınamı verilmiş bir emir dersek , cevabımız elbetteki hayır olacaktır. Tarihimizi şöyle bir inceleyecek olursak yüzlerce yıldır yapılan savaşların kimlerle yapıldığına bakacak olursak kafirler ile yapılan savaştan çok müslümanların birbirleri ile yaptıkları savaşlara ve orada dökülen müslüman kanlarına şahid oluruz. Müslümanlar birbirlerini tekfir ederek onları kafir kategorisine sokarak savaşın alt yapısını hazırlamışlar ve böylece "karşımdaki nasılsa kafir" diyerek birbirlerinin kanını helal görmektedirler.
Bugün bile en acı örneklerine şahid olduğumuz birbirimizin kanını dökme konusunda son derece hevesli olmamız, müstekbir kafirlerin işlerini kolaylaştırmakta olup kendileri sadece kendimizi öldürmek için gerekli savaş araçlarını bizlere satarak milyar dolarlar kazanmakta ve iki taraflı bir kazanç sağlamaktadırlar,bizler bu oyunların farkında dahi olmadan onların ekmeğine yağ sürerek birbirimizi katletmekteyiz. Bakara s. 85. ayeti çok açık ve net olarak israiloğullarının yapmış olduğu bu hareketin cezasının önce dünya hayatında karşılığını göreceklerini beyan etmektedir.
Sadece israiloğullarımı birbirleri ile savaşıp dünyada zelil duruma düşüyorlar dersek elbetteki hayır diyeceğiz bugün müslümanların yaşadığı topraklara baktığımızda biribirimiz ile olan savaşımızda galip tarafın hangisi olduğunu söylemeye bile gerek yoktur, bu savaşın taraflarından hiçbiri galibiyet sağlayamaz aksine her iki tarafta mağlubiyete mahkumdur. Galip gelen taraf, bize savaşmak için gerekli olan silahı satıp hem maddi yönden sömüren , hemde savaşıp güçten düşmemizi sağlayarak kendileri ile gerekli olan cihadı yapmaya takatımızın kalmadığı müstekbir batı emperyalizmidir.
İsrailoğulları tarihte başlarından geçen olayları iyi okumuş , bundan ders çıkarmış , bölünmenin nasıl bir zarara yol açtığını kendilerinde şahid olarak bu bölme hareketini müslümanlar arasında körükleyerek onları güçten düşürmeyi başarmışlardır. Şayet bizler kitabı hayatın reel gerçekleri üzerinden okuyarak , yaşanmış olumlu ve olmusuz örnekleri doğru okuyup kendi hayatımızda tatbik edebilseydik bu günkü oyuncak olma durumunda olurmuyduk?.
Elbetteki hayır , bugün islamcı örgüt adı altında toplanmış olan gurupların emperyalist batının istihbarat örgütlerinin bir oyuncağı olduğu , batılıların bu örgütleri kullanarak işgal planlarına zemin hazırladıkları gerçeği maalesef ne durumda olduğumuzu göstermektedir. Gündem belirleyici olmak durumunda olan bizler , belirlenmiş gündemin birer piyonları olup sadece kukla vazifesi görmemiz dünyanın içindeki bulunduğu durumun acı bir gerçeğidir.
Sonuç olarak; bizlere YOL GÖSTERİCİ vasfına haiz olarak inmiş olan kitabı sadece eskilerin masalları mesabesine indirgeyerek okuma tezahürü , israiloğulları ile ilgili anlatımlardada kendini göstermiş olup onların yaşamış olduğu hayat içinde başlarından geçenler sadece bizlerin üstün topluluk olduğu onların lanetli topluluk olduğu zannı ile okunmuş olup ders almak gibi bir kaygı ile okunmamıştır. İsrailoğulları ile kendimiz arasında ortak payda olan insan olmamızın getirdiği olumsuzlukların canlı örneğinin onlar üzerinde görerek ders çıkarmak ve onların hatalarını tekrarlamamak gibi bir düşünce ile okunan kitab bizleri bugünkü zelil duruma düşmemizi engellediği gibi bizim dışımızdaki insanlarında emperyalist zalimlerce baskı ve zulüm görmesine engel olacaktır. Bugün israiloğullarına taş çıkartacak tahrifleri yapan bizler , birbirimizin kanını döken bizler , kitabın bir kısmını kabul edip diğer kısmını red etmek sureti ile işimize geleni kitaba onaylatmak durumunda olan bizler eğer dünyadaki bu zelil durumumuza karşılık ahirette cennet nimetleri ile mükafatlanacağımızı düşünüyorsak bu düşüncemizi kitabın dinamikleri doğrultusunda yeniden gözden geçirmeliyiz.
İsrailoğulları da kendilerini Allahın oğulları ve sevgilileri olduğunu düşünerek yerlerini garantilediklerini zannediyorlardı, fakat bu garantinin özel olarak kimseye verilmediğini, aksine Allah cc tarafından konulmuş olan kurallara uyanların böyle bir garanti altında olduğunu beyan eden ayetler hala güzel sesli hafızlar tarafından okunmakta ve anlamlarının hayata geçirmelerini beklemektedirler. Rabbimizi bizleri kitabını eskilerin masalları olarak okuyanlardan değil , eskilerin başlarından geçenlerden ibret alarak hayata geçirenlerden kılsın.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.