yaklaşımlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yaklaşımlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Şubat 2012 Pazar

Darabe Fiili ve Nisa s. 34. ve Bakara s. 73. Ayeti Üzerindeki Bazı Yaklaşımlar

"Darabe" fiili lügatta,bir nesneyi başka bir nesnenin üzerine düşürmek. "darbun" un ( yani vurmanın) bir şeye elle,sopayla ,kılıçla ve benzeri bir şeyle vurma(darbun)gibi farklı şekillerde geçekleştiği düşünülerek,bununla ilgili tefsirler,açıklamalarda farklı şekillerde yapılmıştır.
(darbul ardı bilmatari) (bulutun)yeri yağmur ile vurması.
(darbetün bilmitragati) çekiçle vurma.  
(darbul derahimi) para basmaya denilmiştir.  
(eddarbu filardi) yeryüzünde veya bir yerde gitme ,yolculuk etme (giderken yolculuk ederken) yere ayaklarla vurulmasından dolayı böyle kullanılmıştır. 
(darabel fahlunnegati) çekiçle vurmaya benzetilerek , erkek deve dişi deveyle çiftleşti anlamında. 
(darbul hiymeti) çadır kurmak, çadır kurulurken kazıklarına çekiçle vurulduğu için böyle denmiştir. 
(darbul udi,venneyi,velbuki)ud,ney ve boru çalmak(udun teline vurmak) ney ve boruya üflemek şeklinde nefes vurulması şeklinde gerçekleştiği için böyle denmiştir
(darbul lebni badihi ala badin) sütü birbirine vurma, buradaki vurma işi karıştırma şeklinde olur. 
(darbul meseli) darbudderahim (para basma) kullanımından gelir."Etkisi başkasında zuhur eden bir şeyi zikretmek" demektir.
(elmudarabetü) bir tür ortaklık.
(elmudarrabetü) dikilirken kendisine çokça vurulan şey (yorgan vb gibi).   


Ragıp El İsfahaninin "Elmüfredat" adlı eserinden alıntıladığımız bu tariflere göre "darabe" fiilinin kök anlamı "vurmak" üzerinde şekillenmiştir.  


Bu fiilin Kur'anda geçtiği ayetler şunlardır. 

----14.024 Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi:(DARABE) Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti).
-----16.075 Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarfeden kimseyi misal gösterir(DARABE): Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeğe layık olan Allah'tır, fakat çoğu bilmezler.
-----16.076 Allah iki adamı misal (DARABE)veriyor: Biri hiçbir şeye gücü yetmeyen bir dilsiz ki efendisine yüktür, nereye gönderse bir hayır çıkmaz; bu, doğru yolda olan, adaletle emreden kimse ile bir olabilir mi?
-----16.112 Allah size güven ve huzur içinde olan bir kasabayı misal verir(DARABE): Her taraftan oraya bolca rızık geliyordu. Ama Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu yüzden Allah onlara yaptıklarına karşılık açlık ve korku belasını tattırdı.
-----30.028 Allah size kendinizden bir misal vermektedir(DARABE): Size verdiğimiz rızıklarda, emrinizde bulunan kölelerinizin de eşit surette hak sahibi olmalarına razı olur ve birbirinizi saydığınız gibi bu ortaklarınızı sayar mısınız ? Düşünen millete ayetleri böylece uzun uzadıya açıklarız.
-----36.078 Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal (DARABE)getirmeye kalkışıyor ve: «Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?» diyor.
-----39.029] Allah, geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal (DARABE)olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir, fakat çoğu bilmezler.
-----43.017 Oysa onlardan biri o Rahman'a fırlattığı mesel (DARABE)(yakıştırdığı kız çocuğu) ile müjdelendiği zaman yüzü simsiyah kesiliyor da üzüntüsünden yutkunup yutkunup dolukuyor.
-----66.010 Allah, inkar edenlere, Nuh'un karısıyla Lut'un karısını misal (DARABE) gösterir: Onlar, kullarımızdan iki iyi kulun nikahı altında iken onlara karşı hainlik edip inkarlarını gizlemişlerdi de iki peygamber Allah'tan gelen azabı onlardan savamamışlardı. O iki kadına: «Cehenneme girenlerle beraber siz de girin» dendi.
-----66.011 Allah, inanlara Firavun'un karısını misal (DARABE)gösterir: O: «Rabbim! Katından bana cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun işlediklerinden kurtar; beni zalim milletten kurtar» demişti.
-----22.073 Ey insanlar! Bir misal verilmektedir,(DURİBE) şimdi onu dinleyin: Sizlerin Allah'ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamıyacaklardır. Sinek onlardan bir şey kapsa, onu kurtaramazlar; isteyen de, istenen de aciz
-----43.057 Meryem oğlu İsa, bir misal(DURİBE) olarak anlatılınca senin kavmin hemen bağrışmaya başladılar.
-----57.013 İkiyüzlü erkek ve kadınlar müminlere: «Bizi de gözetin; ışığınızdan faydalanalım» dedikleri gün, onlara: «Ardınıza dönün de ışık arayın» denir; inananlarla ikiyüzlüler arasına, kapısının içinde rahmet ve dışında azap olan bir sur çekilir.(DURİBE)
-----2.061«Ey Musa! Bir çeşit yemeğe dayanamayacağız, bizim için Rabbine yalvar, bize, yerin bitirdiği sebze, hıyar, sarımsak, mercimek ve soğan yetiştirsin» demiştiniz de, «Hayırlı olanı daha düşük şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin, şüphesiz orada istediğiniz vardır» demişti. Onlara yoksulluk ve düşkünlük damgası vuruldu,(DURİBET) Allah'ın gazabına uğradılar. Bu, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerindendi; bu, karşı gelmeleri ve taşkınlık yapmalarındandı.
-----3.112 Nerede bulunsalar Allah'ın ve inanan insanların himayesinde olanlar müstesna onlara alçaklık damgası vurulmuştur.(DURİBET) Allah'tan bir gazaba uğradılar, onlara aşağılık damgası vuruldu. Bu, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerindendir. Bu, karşı gelmeleri ve taşkınlık yapmalarındandır.

                         ******************************************

-----14.045 «(Sizden önce) kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz. Onlara nasıl muamele ettiğimiz size apaçık belli oldu. Ve size misaller de (DARABNA) verdik.
-----18.011 Bunu müteakip onları kulakları üzerine mağarada senelerce (perde) vurmuş (DARABNA)olduk.
-----25.039 Her birine misaller vermiştik (DARABNA)ama, dinlemedikleri için hepsini kırdık geçirdik.
-----058 And olsun ki bu Kuran'da insanlar için her türlü misali vermişizdir (DARABNA). Bununla beraber, eğer sen onlara bir mucize getirmiş olsan, inkar edenler: «Siz ancak batıl şeyler ortaya atanlarsınız» derler.
-----39.027 Biz bu Kuran'da insanlara her türlü misali (DARABNA), belki öğüt alırlar diye, and olsun ki verdik.
----017.048 Sana nasıl misaller(DARABU) verdiklerine bir bak! Bu yüzden sapmışlardır, artık bir yol da bulamamaktadırlar.
-----25.009 Sana nasıl misaller (DARABU)getirdiklerine bir bak! Onlar sapmışlardır, yol bulamazlar.
-----43.058 Onlar dediler ki: «Bizim ilâhlarımız mı daha hayırlıdır, yoksa İsâ mı?» Bu misâli (DARABUHU)sırf seninle tartışmak için ortaya attılar. Doğrusu onlar çok kavgacı bir topluluktur.
-----16.074 Allah için emsal göstermeyin(FELE TADRİBU). Çünkü Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.
-----043.005 Siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz diye, şimdi o zikri (öğüt ve hatırlatma dolu Kur'an'ı) sizden (uzaklaştırıp) bir yana mı bırakalım?(EFENADRİBU)
-----29.043 Biz bu misalleri insanlara veriyoruz(NADRİBUHA), onları ancak bilenler anlayabilir.
-----59.021 Eğer Biz Kuran'ı bir dağa indirmiş olsaydık, sen, onun, Allah korkusuyla başeğerek parça parça olduğunu görürdün. Bu misalleri, insanlar düşünsünler diye veriyoruz.(NADRİBUHA)
-----2.026 Şüphesiz Allah (hakkı açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmekten (YADRİBE)çekinmez. İman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu bilirler. Kâfir olanlara gelince: Allah böyle misal vermekle ne murat eder? derler. Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da doğru yola yöneltir. Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır (çünkü bunlar birer imtihandır).
-----13.017 O, gökten su indirdi de vâdiler kendi hacimlerince sel olup aktı. Bu sel, üste çıkan bir köpüğü yüklenip götürdü. Süs veya (diğer) eşya yapmak isteyerek ateşte erittikleri şeylerden de buna benzer köpük olur. İşte Allah hak ile bâtıla böyle misal verir. Köpük atılıp gider. İnsanlara fayda veren şeye gelince, o yeryüzünde kalır. İşte Allah böyle misaller getirir.(YADRİBE)
-----14.025 (O ağaç), Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir.(YADRİBE)
-----24.035 Allah göklerin ve yerin Nur'udur. O'nun nuru, içinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer. O ışık bir cam içindedir, cam ise, sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır; bu ne yalnız doğuda ve ne de yalnız batıda bulunan bereketli zeytin ağacından yakılır. Ateş değmese bile, nerdeyse yağın kendisi aydınlatacak! Nur üstüne nurdur. Allah dilediğini nuruna kavuşturur. Allah insanlara misaller verir (YADRİBE). O, herşeyi bilir.
-----47.003 Bu, inkar edenlerin batıla uymaları ve inananların Rablerinden gelen gerçeğe uymalarından ötürü böyledir. Allah böylece insanlara kendilerinin misallerini anlatır.(YADRİBE)
-----24.031 Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar: görünmesi zaruri olanların dışında zinetlerini açmasınlar ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar(VELYADRİBNE); zinetlerini, kocalarından veya babalarından yahut kayın babalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut kardeşlerinden yahut kardeş oğullarından yahut kız kardeş oğullarından yahut kendi kadınlarından yahut sahibi bulundukları cariyelerden veya uyuntu (şehvetten yoksun) erkek hizmetçilerden veya henüz kadınların şehvet uyarıcı taraflarından habersiz çocuklardan başkasına göstermesinler; gizledikleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar (VELA YADRİBNE). Ey mü'minler, hepiniz Allah'a tevbe edin ki, mutluluğu bulabilesiniz.

                         **********************************************

 ----4.094 Ey İnananlar! Allah yolunda yürüdüğünüz(DARABTÜM Fİ SEBİLİLLAHİ) vakit, her şeyi iyice anlayın. Size, müslüman olduğunu bildirene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek: «Sen mümin değilsin» demeyin. Allah katında birçok ganimetler vardır. Evvelce siz de öyleydiniz. Allah size iyilikte bulundu, iyice araştırıp anlayın, Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdardır.
------4.101 Yolculuk ettiğinizde(DARABTÜM FİLARDI), kafirlerin size bir fenalık yapmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızda size bir sorumluluk yoktur. Zira kafirler, size apaçık düşmandırlar.
-----5.106 Ey İnananlar! Ölüm birinize geldiği zaman vasiyet ederken içinizden iki adil kimseyi; şayet yolculukta olup(DARABTÜM FİLL ARDI) başınıza da ölüm musibeti gelmişse, namazdan sonra alıkoyacağınız, şüpheleniyorsanız, «Akraba bile olsa yeminle hiçbir değeri değiştirmeyeceğiz, Allah'ın şahidliğini gizlemeyeceğiz, yoksa şüphesiz günahkarlardan oluruz» diye yemin eden sizden olmayan iki kişiyi şahid tutun.
----3.156 Ey İnananlar! Yolculuğa çıkan(DARABU FİL ARDI) veya savaşa giden kardeşleri hakkında: «Onlar yanımızda olsalardı ölmezler ve öldürülmezlerdi» diyen inkarcılar gibi olmayın ki, Allah bunu onların kalblerinde bir hasret olarak bıraksın. Dirilten de öldüren de Allah'tır. Allah işlediklerinizi görür.
-----73.020 Şüphesiz Rabbin, senin ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun gecenin üçte ikisinden biraz az, yarısı ve üçte biri kadar vakit içinde kalktığını bilir. Gece ve gündüzü Allah ölçer; sizin bu vakitleri takdir edemeyeceğinizi bildiğinden tevbenizi kabul etmiştir. Artık, Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun; Allah, içinizden, hasta olanları, Allah'ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacak (YADRİBUNE FİLARDI) olan kimseleri ve Allah yolunda savaşacak olanları şüphesiz bilir. Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun; namazı kılın; zekatı verin; Allah'a güzel ödünç takdiminde bulunun; kendiniz için yaptığınız iyiliği daha iyi ve daha büyük ecir olarak Allah katında bulursunuz. Allah'tan bağışlanma dileyin; Allah elbette bağışlar ve merhamet eder.
-----2.273 Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşamayanlara (DARBEN FİLARDI), hayalarından dolayı, kendilerini tanımayanların zengin saydıkları yoksullara verin. Onları yüzlerinden tanırsın, insanlardan yüzsüzlük ederek bir şey istemezler. Sarfettiğiniz iyi bir şeyi Allah şüphesiz bilir.

Yukarıda mealleri verilmiş olan ayetlerdeki "yolculuk etmek" anlamı "fi" harfi cerri ile birlikte geçmektedir. Bu fiilin "yolculuk etmek" anlamında anlaşılması için "fi" harfi cerri ile kullanılması gerekmektedir. 


               **********************************************

----8.012Rabbin meleklere, «Ben sizinleyim, inananları destekleyin» diye vahyetti. «Ben inkar edenlerin kalblerine korku salacağım, artık vurun(FADRİBU) onların boyunları üstüne, vurun (VADRİBU) her parmağına» dedi.
----- 8.050 Melekler yüzlerine ve arkalarına vurarak(YADRİBUNE) ve «Tadın yakıcı cehennem azabını» (diyerek) o kâfirlerin canlarını alırken onları bir görseydin!
-----47.027 Melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak (YADRİBUNE) canlarını alırken durumları nice olur
-----47.004 Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun;(FEDARBE) sonunda onlara üstün geldiğinizde onları esir alın; savaş sona erince onları ya karşılıksız, ya da fidye ile salıverin; Allah dilemiş olsaydı, onlardan başka türlü öç alabilirdi, bunun böyle olması, kiminizi kiminizle denemek içindir. Allah, kendi yolunda öldürülenlerin işlerini boşa çıkarmaz.
-----37.093 Diyerek bir takrib ile onlara kuvvetli bir darbe(DARBEN) indirdi.

         ****************************************************

-----2.073 «Sığırın bir parçasıyla ona vurun»(IDRİBUHU) dedik. İşte böylece Allah ölüleri diriltir ve aklınızı kullanasınız diye size ayetlerini gösterir.
-----2.060 Musa, milleti için su aramıştı; «Asanla taşa vur»(IDRİB) dedik; ondan on iki pınar fışkırdı, herkes içeceği yeri bildi. Allah'ın rızkından yiyin, için, yalnız yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
-----4.034 Allah'ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin, mallarından sarfetmelerinden dolayı erkekler kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler ve Allah'ın korunmasını emrettiğini, kocasının bulunmadığı zaman da koruyanlardır. Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün (VADRİBUHÜNNE). Size itaat ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayın. Doğrusu Allah Yüce'dir, Büyük'tür.
-----7.160 Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde on iki topluluğa ayırdık. Milleti Musa'dan su isteyince ona: «Asanla taşa vur»(IDRİB) diye bildirdik; ondan on iki pınar fışkırdı. Herkes içeceği yeri öğrendi. Bulutla üzerlerine gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik, «Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin» dedik. Onlar, karşı gelmekle, Bize değil kendilerine zulmediyorlardı.
-----18.032 Onlara iki adamı misal olarak göster( VADRİB): Birine iki üzüm bağı verip, etrafını hurmalıklarla çevirmiş ve aralarında ekinler bitirmiştik.
-----18.045 Onlara, dünya hayatı misalinin (VADRİB) tıpkı şöyle olduğunu anlat: Gökten indirdiğimiz su ile yeryüzünde yetişen bitkiler birbirine karışır, ama sonunda rüzgarın savuracağı çerçöpe döner. Allah her şeyin üstünde bir kudrete sahip olandır.
-----20.077 Gerçekten Musa'ya şöyle vahyettik: «Kullarımla geceleyin yürü (Mısır'dan çık) de (asânı vurarak) onlara denizde kuru bir yol aç(FADRİB); (artık firavun tarafından) yetişilmekten korkmazsın ve (boğulmaktan) endişe de etmezsin.»
-----26.063 Bunun üzerine Biz Musa'ya: «Değneğinle denize vur»(IDRİB) diye vahyettik. Hemen deniz ikiye ayrıldı, her parçası yüce bir dağ gibiydi.
-----36.013 Onlara, şu şehir halkını misal getir: (VADRİB) Hani onlara elçiler gelmişti.
-----38.044 Eline bir demet sap al da onunla vur (FADRİB), yeminini böyle yerine getir. Gerçekten biz Eyyub'u sabırlı (bir kul) bulmuştuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi.

                       ***************************************

 BAKARA S. 73. AYETİ ÜZERİNDEKİ BAZI YAKLAŞIMLAR


"Darabe" fiilinin Kur'anda geçtiği ayetlere baktığımız zaman esas anlamı olan, "bir nesneyi başka bir nesnenin üzerine düşürmek" manasına etrafında kullanıldığını görüyoruz. Konu etmek istediğimiz bakara 73. ve Nisa 34. ayetlerdeki bu fiil "vurmak anlamına geldiği halde modernist yaklaşımlara kurban edilerek ön kabullerini kur'ana tasdik amaçlı düşünceler doğrultusunda metnin izin vermediği bazı anlamlar verilmektedir. 

Bakara s. 73 . ayetinin meali olan, "«Sığırın bir parçasıyla ona vurun» dedik. İşte böylece Allah ölüleri diriltir ve aklınızı kullanasınız diye size ayetlerini gösterir." şeklindeki meal, bilindiği üzere bakara kıssası ile ilgili olup , israiloğullarına kesmeleri emredilen bir inek ve bu ineği kesmekteki işi yokuşa sürmeleri ve neticede kestikten sonra o kesilen sığırın bir parçası ile maktule vurulması ve neticede "işte böylece Allah ölüleri diriltir" cümlesi üzerinde bazı yaklaşımları görmekteyiz. Bu yaklaşımların maalesef metne sadakatten öte modernizm'e sadakat prensibi üzerinde yoğunlaştığını görmekteyiz.  Bu yaklaşımlarla yapılan meallerden bir kaç tanesini burada vererek konu üzerinde devam edelim.

Mustafa İslamoğlu meali. 
"Bu maksatla dedik ki: "Bu (prensib)i bu türden (çözümlenmemiş cinayet olaylarından) bazılarına da uygulayın!" Allah aklınızı kullanabileseniz diye ölüyü işte böyle diriltir ve ayetlerini bu şekilde gösterir.

Muhammed Esed meali.
" Biz dedik ki: "Bu (prensibi) bu gibi (çözümlenmemiş cinayet olaylarının bazılarında da uygulayın: Bu yolla Allah canları ölümden korur ve kendi iradesini size gösterir ki (bunu görüp) muhakemenizi kullan(mayı öğren)ebilirsiniz."

İhsan Eliaçık meali.
" -Dedik ki: "Onu diğer bazı olaylara da uygulayın." Böylece Allah, ölüyü can güvenliğini sağlayarak diriltmiş olur. Allah size yol gösteriyor. Aklınızı iyi kullanmayı öğrenin artık.

Hakkı Yılmaz meali .
 Sonra Biz, "Onun [öldürülen kişinin] ezası [ondan gelecek sıkıntı] sebebiyle o'nu [Mûsâ'yı] yola çıkarın" dedik. Allah ölüleri işte böyle diriltir ve akıllı davranasınız diye size Âyetlerini gösterir.

Mustafa İslamoğlu ,İhsan Eliaçık ve Muhammed Esed'in bakara 73. ayet ile ilgili verdiği meallere baktığımız zaman parantez destekli yorumun ağırlıkta ve Reşid Rızadan alıntı olduğunu  görüyoruz. İslamoğlu , Eliaçık ve Esed'in muharref Tevrat destekli olan bu ayet ile yorumları kur'an metnine sadakatten uzak bir şekilde yapıldığı gözden kaçmamaktadır. Hakkı Yılmaz meali de aynı şekilde modernist kaygılarla yapılmış metne sadakatten uzan olan bir meal olarak yine karşımıza çıkmaktadır. Sayın Yılmazın "darabe" fiiline verdiği "yola çıkarın" manası ayet metninden uzak bir mealdir. 

"Darabe" fiiline, "yola çıkmak" anlamının verilmesi için "fi" harfi cerri ile kullanılması gerekmektedir. Kur'ana baktığımız zaman "yeryüzünde yola çıkmak" anlamı geçen ayetlerin hepsinde "fi" harfi cerrini görmekteyiz, ancak "ben  yaptım oldu" mantığı içinde yapılan bu meali ayetin siyak ve sibakı açısından değerlendirdiğimiz zaman doğru bir meal olmadığı ortadadır. 74. ayete baktığımız " Sonra kalbleriniz yine katılaştı, taş gibi, hatta daha da katı oldu"  mealindeki cümleden ,sığırın bir parçasının ölüye vurulması ile ortaya kalplerin yumuşamasını gerektiren bir durumun ortaya çıktığı açıktır , bu durum yukarıda meallerini okuduğumuz İslamoğlu,Esed ve Yılmazın verdikleri mealler ile bir uygunluk sağlamamaktadır. Ön kabuller doğrultusunda yapılan bu gibi meallere bu kişilerin yaptığı diğer kur'an meallerinde maalesef rastlamaktayız.

            NİSA SURESİ 34. AYETİ ÜZERİNDEKİ  BAZI YAKLAŞIMLAR


Nisa suresi 34. ayeti de son zamanlarda kur'ani yaklaşımlara hakim olan modernizimden nasibini alan ayetlerden birisidir. Burada modernizmi eleştirmemiz sadece geleneği müdafaa adına olmadığını belirtmek isteriz, ancak gelenekteki hakim olan kur'anı rivayetler eşliğinde anlama mantığı yerine modernist mantıkta "alem ne der mantığı" veya kur'an dışı düşünceler ışığında bazı ayetlere yaklaşmaktadır. Bu yaklaşımın örneğini Nisa s. 34. ayet örneğinde " darabe " fiiline verilen anlamda görmekteyiz. Modernist kaygılarla yapılan ayet meallerinden birkaçını  burada örnek olarak vermek istiyoruz. 


Mustafa İslamoğlu meali.
"Erkekler kadınların koruyup gözeticisidirler; çünkü Allah erkeklerle kadınları farklı alanlarda üstün yeteneklerle donatmıştır; bir de erkekler servetlerinden harcama yapmaktadırlar. Dürüst ve erdemli kadınlar hem (Allah'a) itaat eden, hem de Allah ın koruduğu (iffetli eşlerinin) yokluğunda da koruyan kadınlardır. Sadakatsizlik etmelerinden çekindiğiniz kadınlara gelince: onlara önce öğüt verin, sonra yataklarında yalnız bırakın, nihayet (geçici bir süre) ayırın! Daha sonra size itaat ederlerse, aşırı giderek onlar aleyhine bir yol benimsemeyin! Allah, gerçekten yücedir, büyüktür."


İhsan Eliaçık meali.
" Erkekler, kadınlar üzerine titrer; onları koruyup kollarlar. Bu, Allah'ın onlardan kimine kiminden fazla vermesi ve erkeklerin mallarını harcamalarından dolayı böyledir. İyi, güzel ve doğru olan kadınlar, Allah'ın korunmasını buyurduğu mahremiyeti koruyan ve O'na saygıda kusur etmeyen kadınlardır... Şiddetli geçimsizlik yaşadığınız eşlerinizle önce oturup konuşun, olmazsa yataklarında yalnız bırakın, yine olmazsa bir müddet ayrılın. Barışıp anlaşırsa, hala işi yokuşa sürüp bahaneler aramayın. Yücelik ve büyüklük Allah'a mahsustur. 


Edib Yüksel meali. 
"Erkekler kadınları gözetirler. Zira ALLAH herbirine farklı yetenekler ve özellikler vermiştir. Nitekim erkekler evin geçiminden sorumludur. Erdemli kadınlar, (Tanrı'nın yasasına) boyun eğer ve ALLAH'ın korumasını emrettiği (onur ve iffetlerini) tek başlarına bile olsalar korurlar. İffetlerinden endişe duyduğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarınızı ayırın ve nihayet onları çıkarın. Size itaat ederlerse onlara karşı bir yol aramayın. ALLAH Yücedir, Büyüktür.

 Yaşar Nuri Öztürk meali.
  "Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür.

Hakkı Yılmaz meali.
"Allah'ın, bazı şeyleri bazısına fazla kılması ve erkeklerin mallarından harcamaları nedeniyle erkekler kadınlar üzerine kavvamdırlar [iyi koruyup, iyi gözeticidirler]. Hâl böyle olunca, sâlih kadınlar, Allah'a itaat edicidirler, Allah'ın koruduğu şey nedeniyle gayb için koruyucudurlar. Nüşûzundan [dik kafalılık yaparak kendisini taciz ve tecavüz riskine atmasından] korktuğunuz kadınlara da öğüt verin ve yataklarında yalnız bırakın ve de baskı yapın/sürgün edin/ dövün. Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, çok büyüktür.

Yukarıda meallerini verdiğimiz ayetlerde, Nisa s. 34. ayetindeki " vadribuhünne" kelimesine verilen mealler, " ayırın" , " ayrılın", ve " çıkarın" gibi mealler olduğunu görüyoruz. Modernist kaygılar ile kur'ana baktığını düşündüğümüz sayın hakkı yılmaz bile "dövün" şeklinde meal vermesine rağmen "baskı yapın-sürgün edin" gibi anlamlarını da , hiç gerek olmadığı halde ilave etmiştir. 


Nisa s. 34. ayetindeki , vadribuhünne" (onlara vurun) anlamını , ayırın , ayrılın , çıkarın, şeklinde verilen mealler kur'an bütünlüğünden yoksun ve teslim olmakta zorlanan düşüncelerin bir uzantısı olarak karşımıza çıkmaktadır. "Darabe" fiiline kur'anda geçtiği ayetlerin hiçbirinde "ayırın,ayrılın,çıkarın" şeklinde bir anlam verilmediğini görüyoruz. "Çıkarın " şeklindeki mealin "yola çıkarın" şeklinde bir anlam verilmesi için ayetin "fi" harfi cerri ile birlikte kullanılması gerekmektedir , "evden çıkarın" şeklinde bir anlam verilmesi için bakara s. 240 ayetinde olduğu gibi "harace" fiilinin kullanılması gerekmektedir."İçinizden ölüp, eşler bırakacak olanlar, evlerinden çıkarılmaksızın ( ğayri ihracin), senesine kadar eşlerinin geçimini sağlayacak şeyi vasiyet etsinler; eğer çıkarlarsa(fein haracne) kendilerinin meşru olarak yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah güçlüdür, Hakim'dir. 

Ayrıca Talak s. 1. ayetine baktığımız zaman " Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınızda, onları, iddetlerini gözeterek boşayın ve iddeti sayın; Rabbiniz olan Allah'tan sakının; onları, apaçık bir hayasızlık yapmaları hali bir yana evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Allah'ın sınırlarını kim aşarsa, şüphesiz, kendine yazık etmiş olur. Bilmezsin, olur ki, Allah bunun ardından bir hal meydana getirir." buyurulmakta ve ayette "evlerinden çıkarmayın" şeklinde meal verilen kısmın arapça metni "la tahrucuhünne min buyutuhünne" şeklindedir . Bağlamı göz önünde bulundurmak gerekirse karı koca arasındaki bir durum için "evden çıkarma" kelimesi "darabe" fiili ile belirtilmemesi nisa s. 34. ayetindeki "vadribuhünne" kelimesinin "evden çıkarma" şeklinde anlaşılamayacağını gösterir.  

Boşanma aşamasında olan bir kadının evinden çıkarılmamasını beyan eden ayetler ile birlikte düşünülecek olursa sayın meal yapıcılarının bu kelimeye vermiş oldukları "evden çıkarmak" şeklindeki anlamın oturmadığı görülmektedir.


Nisa s. 34. ayetindeki ," vadribuhünne" (onlara vurunuz) kelimesinin " hünne" müennes zamiri ve " fe" bağlacını çıkardıktan sonra kalan kökü olan "ıdribu" kelimesine diğer ayetlerde " vurun" diye verilen meal Nisa 34. ayetinde neden verilmez? bunun cevabı birkaç yönden verilebilir ama önce kur'an meali yapanların o meali yaparken bir kelimenin kur'anda nasıl ve ne şekilde geçtiği konusundaki düşüncelerini yine kur'andan  almaları gerekmektedir. Özellikle Nisa s. 34. ayeti etrafında yoğunlaşan mealler deki kaygı " alem ne der" mantığı üzerine kurulmuş bir mantık olarak karşımıza çıkmaktadır. Kur'ana teslim olmak yerine , kur'anı teslim almaya kalkan bazı düşünce sahipleri Allah cc nin ne dediğinden çok başkalarının ne dediği üzerinden kuranı anlama veya eziklik psikolojisi içinde kur'an yaklaşmaları kur'an metninin izin vermediği anlamalara kadar varmaktadır. 

"Ayrılın,çıkarın,yola koyun" şeklinde verilen mealleri ayet bütünlüğünde okuduğumuz zaman, ayetin devamındaki " Size itaat ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayın" cümlesini nasıl uygulama imkanı olabilir? çünkü kadının evden çıkarıldıktan sonra kocası ile birlikte bir çatı altında olamaması ona nasıl itaat etme imkanı sağlayabilir?. Saliha bir kadın kendisine vurulmaya kadar varacak bir nüşuz halinde olması ve neticede eşi tarafından dövülmesi kendisi için aşağılatıcı bir durumdur, bu duruma hiçbir kadın düşmek istemez. Ayetin başındaki ," Allah'ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin, mallarından sarfetmelerinden dolayı erkekler kadınlar üzerine hakimdirler." cümlesi gereğince evin reisi olan erkek ev halkını idare etmekle yükümlü olduğu için kadın erkeğin bu vazifesine karşı itaat etmekle yükümlüdür. Günümüzün şartları gereği iş hayatı içinde olan kadında eşi kadar maddi bir kazanç elde ettiğinden dolayı "kadın erkek eşitliği" kavramı konuşulmaya başladığı için kur'an ayetlerinin bu hükmü pek hoşa gitmemektedir. Kur'ana teslim olan salih erkek , Allah cc bana böyle bir yetki vermiş diyerek bu yetkisini her zaman kullanmak durumunda oladığı gibi, saliha bir kadında kendisi için aşağılatıcı olan bu duruma düşmemek için erkeğe itaat etmek mecburiyetindedir.  

"Vadribuhünne" kelimesine "ayırmak" şeklinde anlam verenler,aynı surenin ,"Ayrılırlarsa, Allah her birini nimetinin genişliğiyle yoksulluktan kurtarır, Allah her şeyi kaplayandır. Hakim'dir." şeklindeki 130. ayetindeki "ayrılmak" şeklinde meal verilen kelimenin orjinal metni"yeteferreka" dır . Ayetin konusu dikkat edileceği üzere34. ayette olduğu gibi karı koca geçimsizliğinin çözümü üzerinedir. 34. ayetteki "vadribuhünne" ile 130. ayetteki "yeteferreka" kelimesine aynı anlamı vermek 34. ayeti ön kabullu olarak okumak sonucunda olsa gerekir.

Nisa s. 34. ayetindeki "vadribuhünne" kelimesi biz istesek te istemesek te , hoşumuza gitse de gitmese de "onlara vurun" anlamına gelmektedir. Müslümanlar olarak Allah'ın kitabına olan teslim olma mecburiyetimiz ayetleri kur'an dışı düşünceler doğrultusunda değil , kur'an doğrultusunda anlamamızı gerektirir. Başkalarının , sizin kitabınızda kadınları dövün emri benim hoşuma gitmedi" demesi bizim o ayeti onların isteği doğrultusunda yorumlamamızı kesinlikle gerektirmez. Kadınlara vurma emri , boşanma emri gibi gerektiği yerde kullanılması gereken bir emir olup ," günde 3 öğün kadının ağzını burnunu kırın" şeklinde anlaşılması gereken bir emir değildir.   


Sonuç olarak, Bakara s. 73. ayeti ve Nisa s. 34 . ayetlerinde görmüş olduğumuz üzere bir kelimeyi konulduğu yerden oynatarak kuran dışı düşünceler ışığında anlamaya çalışmak kur'anın kendi içindeki otokontrol mekanizması tarafından dışarı atılmaktadır. Teslim olmuşlardan olanların üzerine düşen nokta kur'an ayetlerini Allah cc nin bildirdiği şekilde kur'an bütünlüğünü gözeterek anlamaya çalışmaktır. Bazılarına şirin görünmek gibi bir kaygısı olmayan biz Müslümanların , al-i imran s. 139. daki " Gevşemeyin, üzülmeyin, inanmışsanız, mutlaka siz en üstünsünüzdür." ayetini hiç bir zaman aklımızdan çıkarmamaması gerekmektedir. 


                EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.