5 Haziran 2014 Perşembe

Enbiya s. 7 ve 10. Ayetlerinin Meali Üzerine Bir Kaç Söz

Kur'anın arapça bir kitab olması ve bu dili bilmeyenler için kur'anı anlama yollarından birisi yapılmış olan çevirileri okuyarak anlamaya çalışmaktır. Kur'an çevirisi yapmak için sadece arapça bilmenin yeterli olmadığını , kur'an bütünlüğüne hakimiyet gerektirdiğini , belkide en önemlisi ön kabullerden sıyrılarak ümmi bir kafa ile kur'ana yaklaşılması gerektiğini bazı ayet mealleri ile ilgili yaptığımız çalışmalarda vurgulamaya çalışmıştık. Enbiya s. 7. ve 10. ayetleride bu tür yanlışlara kurban edilmiş ayetler olup yazımızda bu yanlışlıkların üzerinde durmaya gayret edeceğiz. Önce enbiya s. 7. ayeti üzerinde durmak istiyoruz.

Ve mâ erselnâ kableke illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
 [021.007]  Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız; zikir ehline sorun.

Ayet kısaca, Allah cc nin elçi gönderme sünnetinin bir gereği olarak daha önce elçi ve kitab la muhatap olmuş olan, Allah cc nin elçileri ile göndermiş olduğu vahyin ortak adlarından biri olan "ezzikr" yani tevratı okuyan insanların elçi gönderilmesi şekli ile vahye muhatap oldukları bilgisine sahip oldukları anlatılmakta olup , Muhammed as ın bu sünnet gereğince gönderilen elçilerden olduğu bildirilmektedir.

Aynı surenin 105. ayetinde " Andolsun Zikir'den sonra Zebur'da da: «Yeryüzüne iyi kullarım vâris olacaktır» diye yazmıştık." buyurulmukta olup ,zikr'in ne olduğu bildirilmiş ve bu zikr'i yani tevrat'ı okuyanların elçi ile muhatap oldukları için "zikr ehli" olarak adlandırılmaları 7. ayette bu sünnet gereği elçi muhatap olan zikr ehline sormaları bildirilmektedir. Ayrıca nahl s. 43. ayetide aynı metne sahip olan bir ayet olup aynı hata bu  ayette de tekrarlanmıştır.

 Ayetin orjinal metnine uygun olan çevirinin yukardaki şekilde olmasına rağmen şu şekilde meallere rastlamaktayız. 

[021.007]  Biz, senden önce de, kendilerine vahiy verdiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz.
[021.007] Ve senden evvel de göndermedik, ancak kendilerine vahyeder olduğumuz birtakım erkekler gönderdik. Eğer siz bilmez kimseler oldunuz ise artık bilgin zâtlardan sorunuz.

Ayetin metnindeki " fes'elu ehlez zikir" (zikir ehline sorun) ibaresini "bilenlere" yada " bilgin zatlara" şeklinde bir çeviri yapılmış, bu şekil çeviri baz alınarak bazı insanların elinde özellikle kur'anın anlaşılmayacağını, bazı insaların yazdıklarını okumaktan başka çıkar yol olmadığını iddia edenlerin joker ayeti haline gelmiş ve " bak ayet var bilmiyorsanız bilenlere sorun buyuruyor Allah " denilerek ayet art niyetlilerin elinde kurban edilmiştir. Kişi bilmediğini başkasına sorup öğrenebilir bu doğal bir durumdur, ancak kafaları belli zatların eline vermek için bu ayetleri kullananların yaptıkları işin adı tahrifçiliktir. 

 İsrailoğulları ile ilgili ayetleri hatırlayacak olursak tevrat a yaptıkları mualemenin anlatıldığı ayetlerde" dillerini eğip bükmeleri" , "kelimeleri yerlerinden oynatmaları" , "kitab tan olmadığı halde bu kitab tan" demeleri gibi ifadelerin karşılığı maalesef mealler yolu ile Allah cc nin kitabını eğip bükerek istediklerini söyletme çabaları olarak kur'anda gerçekleşmektedir. 

Yazımızın konusu olan enbiya s. 10. ayeti de şöyledir. 

 Lekad enzelnâ ileykum kitâben fîhi zikrukum, e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).
 [021.010] Andolsun ki; size, içinde zikrinizin bulunduğu bir Kitab indirdik. Hala akletmiyor musunuz?

Bu ayet ise bağlamdan kopuk olarak meallendirilmiş bir ayet olup şu şekilde meallendirmeye gidilmiştir. 

[021.010] And olsun ki,size şerefiniz ve öğüt veren bir Kitap indirdik; akletmiyor musunuz?
[021.010] [E0] Şanım hakkı için size bir kitab indirdik ki bütün şanımız onda? hâlâ akıllanmıyacakmısınız?

Ayetin metninde geçen "zikriküm" kelimesinin "şan-şeref" şeklinde çevrildiği görülmektedir. Sureyi başından okuyacak olursak vahyin inkarcılarına hitab ettiği görülecek ve bu inkarcılara kendilerinden önceki inkarcı atalarının başlarına gelenlerin anlatıldığı görülecektir.

Aynı surenin 24. ayetine baktığımızda şöyle buyurulmaktadır. 

Emittehazû min dûnihî âliheh(âliheten), kul hâtû burhânekum, hâzâ zikru men maiye ve zikru men kablî, bel ekseruhum lâ ya’lemûnel hakka fehum mu’ridûn(mu’ridûne).
 
[021.024] Yoksa ondan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: haydi getirin bürhnınızı, işte benimle beraber olanların zikri ve benden evvelkilerin zikri, fakat çokları hakkı bilmezler de onun için ı'raz ederler

Allah cc elçisine indirmiş olduğu kitabın muhteviyatında önceki göndermiş olduğu elçilere inanan ve inanmayanların haberlerini de vererek akıbetlerini anlatmakta olup enbiye s. 10. ayetinin de bu bağlam içinde okunması gerektiğini düşünmekteyiz, surenin ilk ayetlerini okuyacak olursak "zikriküm" kelimesi ifade edilen şeyin ne olduğu gayet kolay anlaşılacaktır. 
 [021.001]  İnsanların hesap verme günü yaklaştığı halde onlar halâ gaflet içinde gerçeğe yüz çeviriyorlar.
[021.002]Rablerinden kendilerine yeni bir zikir gelmeyiversin, onlar bunu mutlaka oyun konusu yaparak dinlemektedirler.
[021.003]  Onların kalpleri tutkuyla-oyalanmadadır. Zulme sapanlar, gizlice fısıldaştılar: «Bu sizin benzeriniz olan bir beşer değil mi? Öyleyse, göz göre göre siz büyüye mi geleceksiniz?»
[021.004]  Dedi ki: Benim Rabbım; gökte ve yerde söyleneni bilir. O; Semi'dir. Alim'dir
[021.005] «Hayır,» Dediler, «Karışık rüyâlardır, Hayır, onu iftira etmiştir, o belki bir şairdir. İmdi bize evvelkilerin gönderilmiş oldukları gibi bir âyet getiriversin.»
[021.006] Bunlardan önce helâk ettiğimiz hiçbir belde iman etmemişti; şimdi bunlar mı iman edecekler?
[021.007]  Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız; zikir ehline sorun.
[021.009]  Sonra onlara verdiğimiz söze sadık kaldık, böylece onları ve dilediklerimizi kurtardık da ölçüsüz davrananları yıkıma uğrattık.
[021.010] Andolsun ki; size, içinde zikrinizin bulunduğu bir Kitab indirdik. Hala akletmiyor musunuz?
[021.011] Biz, zulmeden, ülkelerden nicesini kırıp geçirdik ve bunun ardından bir başka kavmi meydana getirdik.
[021.012] Bizim zorlu-azabımızı hissettikleri zaman, oradan büyük bir hızla uzaklaşıp-kaçıyorlardı.
[021.013]  «Uzaklaşıp-kaçmayın, içinde şımarıp-azdığınız refaha ve yurtlarınıza dönün; çünkü sorguya çekileceksiniz.»
[021.014]  «Yazıklar bize» dediler. «Gerçekten biz, zalimmişiz.»
[021.015] Onların bu yakınmaları, biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı.

Sonuç olarak; kur'an meali yapabilmek için gerekli olan 1-arapça bilmek 2- kur'an bütünlüğüne sahip olmak 3-ümmi bir kafaya sahip olmak 4-eğip bükme amaçlı olmamak gibi şartlardan birisinin eksik olması halinde ortaya çıkan meal çalışmalarının enbiya s. 7. 10. ayetlerinin bazı meallerdeki şeklinin, 7. ayet bazında söyleyecek olursak birilerini adres göstererek oraya kafayı kiralamak zorunda olduğumuz şeklindeki düşüncelere payanda amaçlı bir çeviri olduğu , diğer 10. ayetin ise bağlam gözetilmeden yapılan bir mealin sonucu olduğu ortadadır. 
 
                                                 EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder