29 Eylül 2017 Cuma

Allah'ın Adem'e İsimleri Öğretmesi Bize Dair Neler Söylemektedir?

Bakara s. içinde geçen Adem ve İblis kıssasında, Allah (c.c) Adem'i yarattıktan sonra ona isimlerin tümünü öğrettiğini bildirmektedir (bakara s. 31. ayet). Adem ve İblis kıssası direk olarak bütün insanları ilgilendirmesi nedeniyle, bu öğretmenin bizler için ne anlam ifade edebileceği bu yazımızın konusu olacaktır.

 Allah'ın Adem'e isimleri öğretmesinin anlamını, insanın yaşamını doğru biçimde idame ettirmesini sağlayacak olan tüm temiz fıtri bilgiler olarak tarif edebiliriz. Ancak burada Öyleyse Allah (c.c) nin bir çok ayette insana iki yol göstermesini, ona fücuru ve takvayı ilham etmesini beyan etmiş olmasını nasıl anlayabiliriz? sorusu sorulabilir.

Evet, Allah (c.c) insanı iyilik ve kötülüğe meyyal bir yapıda yaratmıştır. Ancak insanın kötülüğe meyyal tarafının baskın gelmesi, Adem ve İblis kıssasının en önemli aktörü olan Şeytan'ın insan üzerindeki etkisi nedeniyledir. Allah (c.c) insana fesat ve bozgunculuk yapmasını gerektirecek isimler öğretmemiştir. 

Allah (c.c) nin insana kötülük ile ilgili isimleri öğretmediğini nasıl ve nereden anlıyoruz?.

Bakara s. içinde geçen Adem ve İblis kıssasına baktığımızda surenin 30. ayetinde Allah (c.c) meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim" dediğinde, melekler bu söze karşılık "yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın?" demekte, meleklerin bu sözlerine karşılık ise Allah (c.c) onlara "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim" diyerek, yaratacağı insanın yeryüzünde fesat çıkaran ve kan dökücülüğü öğretmediği birisini olacağının işaretini vermiştir.

Allah (c.c) Adem'i yaratıp ona isimlerin tümünü öğrettikten, Adem ise öğrendiği bu isimleri meleklere haber verdikten sonra, Allah (c.c) nin meleklere "Ben gökler ve yerde görünmeyeni biliyorum, sizin açıkladığınızı ve gizlemekte olduğunuzu da bilirim, diye size söylememiş miydim?" demiş olması, meleklerin fesat ve kan dökücülük isnat ettiği insana, bu fiilleri işleyebilecek yeteneğe sahip olacağı isimleri Allah'ın öğretmediğini göstermektedir.

Peki, Allah'ın fesatçılık ve kan dökücülük öğretmediği insana bu fiilleri kim öğretti?.

Bu sorunun cevabını, İblis'in Ademe secde etmemesi neticesinde huzurdan kovulması, Allah'tan insanları onun öğrettiği isimlere aykırı davranışlar sergilemelerini iğva etmek için kıyamete kadar mühlet istemesinde, ve bu mühletin ona verilmesinde bulmaktayız.

İşte Allah'ın insana öğrettiği isimler içinde bulunmayan Fesatçılık, ve Kan dökücülük olarak gördüğümüz olumsuz davranışların kaynağı Allah değil Şeytan'dır. Allah bu noktada insana iki yol göstermiş, bu iki yolun hangisini seçerse bu seçimlerinin onlara ne gibi karşılığı olacağını bildirmiş, seçimi hangisi olursa olsun ona müdahale etmeden seçtiği yolu ona açmaktadır.  Adem ve İblis kıssası içinde geçen ayetlerde, Şeytan'ın onlara düşman olduğu haber verilerek, ona uydukları takdirde başlarına gelecek olanın haber verildiği ayetlerde de görmekteyiz. Allah Adem ile eşine yolu göstermiş, fakat seçimlerinde onlara müdahale etmemiş, onları seçimlerinde serbest bırakmıştır.

Allah Adem ile eşine, onlara öğrettiği isimler dahilinde bir yaşam sürdükleri takdirde cennette kalabileceklerini haber vermiştir. Fakat Şeytan devreye girerek, onlara öğretilen bu temiz öğretilerin aksine kirli öğretileri onlara süslü göstermek sureti ile onların ayaklarını kaydırmıştır.

İnsanın olumsuz tarafı olarak fesatçılık ve kan dökücülüğünün öne çıkması, Bakara suresinin diğer ayetlerde gördüğümüz İsrailoğullarının yaptıkları yanlışlar ile ilgilidir. Bakara suresi içinde anlatılan İsrailoğulları ile ilgili ayetlerde, onların fesatçılık ve kan dökücülüklerinin öne çıktığı dikkat çekmekte, onların bu yanlışlarının sebebinin ise, Allah'ın öğretilerini bırakarak Şeytan'ın öğretilerine tabi olmaları neticesinde olduğu anlatılmak istenmektedir. Adem ve İblis kıssasının hemen arkasından uzun bir bölüm İsrailoğulları ile ilgili ayetlerin gelmesi dikkat çekicidir.

[007.071]  «Hiç şüphesiz artık Rabbinizin azab ve öfkesini hak ettiniz. Allah'ın hiçbir delil indirmediği, isimlerini de siz ve babalarınızın koyduğu putlar hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Bekleyin, doğrusu ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim» dedi.


[012.040]  Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.

[053.023] Aslında bu putlar sizin ve atalarınızın uydurduğu, kuru isimlerden, boş lafızlardan başka bir şey değildir. Allah onların tanrılıklarına delil olabilecek hiçbir şey indirmemiştir. Onlar sadece zanlarına ve nefislerinin heva ve heveslerine uyarlar. Halbuki onlara Rab’leri tarafından uyacakları mükemmel Rehber çoktan gelmiş bulunuyor!

[013.033] Böylece herkesin bütün kazancım gözetim altına alan zat (Allah) hiç inkar edilir mi? Tuttular Allah'a ortaklar koştular. De ki: «Söyleyin bakalım onların isimlerini!» O'na yeryüzünde bilmediği bir şey mi haber vereceksiniz, yoksa anlamı olmayan sadece kuru bir laf mı? Doğrusu küfre saplananlara hileleri hoş gösterildi ve doğru yoldan saptırıldılar. Allah her kimi saptırırsa artık onu yola getirecek yoktur!

Yukarıdaki ayetleri dikkatle okuduğumuz zaman, şirk konusunda insanların düştükleri yanılgılarda, Allah'a rağmen insanların yaşamları konusunda isim koyma yetkisini kendilerinde görmesinin rol oynadığını görmekteyiz. Çünkü Allah'ın insana öğrettiği isimlerde onu şirke düşürecek herhangi bir bilgi yoktur. Şirk, insanın fıtratında bulunan bir özellik değil, sonradan oluşan yani Şeytan olgusunun devreye girmesi ile meydana gelen arızi bir durumdur. İnsanın şirke düşmesi kendi fıtratına yüklenmiş olan temiz bilgiyi terk ederek, Şeytan tarafından empoze edilen kirli bilgiyi tercih etmesi, bu bilgilerin gösterdiği doğrultuda isimler edinmesidir.


Bu noktada Şeytanın kimliği gündeme gelecektir. Öncelikle şunu ifade etmek isteriz ki insan kendisinin şeytanı olabilir. Onun fücura yönelmeye olan itiyadı, içindeki şeytanın harekete geçmesi ile gerçekleşmektedir. Şeytan olarak bildiğimi şey, kafasında boynuz elinde iki uçlu mızrak ile karikatürize edilen korkunç bir yaratık değildir. İnsannın kendi cinsinden olan yakınları da onun şeytanı olabilir. Hülasa şeytanı, İnsanın ayağının cennetten kaymasına sebep olan her şey olarak tarif etmek mümkündür.

Ütopik (imkansız) olsa da, olayın daha net anlaşılabilmesi için şöyle kurgu bir hayat sunabiliriz;

Bir kişi dünyaya gelir ve yaşamında sadece kendisine öğretilen temiz bilgileri uygulama alanına koyar, kendisine içinden seslenen kötü duygulara asla prim vermez, yaşadığı hayat içinde karşısına çıkan kişiler ve olaylar hakkındaki yaklaşımını Allah'ın kendisine öğrettiği isimlerin gösterdiği yönde değerlendirir. İşte böyle bir insan tipinin ahiret karşılığı cennet olacaktır. Ancak başta da söylediğimiz gibi bu imkansız bir olay olup, yaşama alanına çıkan her insan bir takım tehlikeler ile karşı karşıya mutlaka kalacaktır.
Bu noktada devreye Allah'ın gönderdiği elçiler ve kitaplar girmektedir.

Zaman içinde şeytan iğvası ile bozulan insanların imdadına elçiler ve kitaplar yetişmekte, insanın unuttuğu temiz duyguları ve yaşamı onlara tekrar hatırlatmakta, onların fabrika ayarlarına geri dönmeleri konusunda uyarılar ve hatırlatmalarda bulunmaktadırlar.

Sonuç olarak; Allah'ın Adem'e isimleri öğretmesi, onun fıtratına temiz bilgileri yerleştirmesi anlamında olup, bu temiz bilgiler şeytan tarafından bozulmadığı sürece insanı cennete taşıyacaktır. Ancak şeytan insanın hiç bir zaman rahat bırakmamakta, onun ayağını kaydırmak için fırsat kollamaktadır. 

Allah'ın insana öğrettiği isimler kullanılarak yaşanan hayatlar, insanı cennete taşırken, Allah'ın dışındakilerin öğrettiği isimler insanı cehenneme taşıyacaktır.


                                            EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

5 yorum:

  1. Bilerek mi deginmediniz acaba? Bu ayeti gündeme getirdiğinizde mutlaka fark etmeniz /ettirmeniz gereken bir husus daha var.
    O da Allahin (cc) gaybi bilgilerinden bir kısmini kendisinden razı oldugu/olacagi Resullerine(as)açıklamış olduğudur.

    YanıtlaSil
  2. Bilerek değinmemek Allahın ayetlerini örtmek demektir. Alakalı görmediğim için değinmemişdir varsa bir alakası siz kurun öğrenelim inş bahsettiğiniz ayeti başka bir yazımda ele almıştım

    YanıtlaSil
  3. Hangi yazıda ele aldığınızı öğrene bilirmiyiz acaba?

    YanıtlaSil
  4. S.A..
    Ben Yener..
    Yazınızı okudum.. faydalandım..

    Kanaatimce yazınızda 'isim' ve 'fiil' kavramları karıştırılmıştır..

    Sebebi ise 'fesat çıkarma - kan dökme' bunlar 'fiil' katagorisine girer..
    Siz de zaten bunların 'fiil' olduğunu ifade etmişsiniz bakara-30 bağlamı ile...

    Allah(cc) neden isim kullanmışta 'fiil' kullanmamıştı ki, siz 'isim' kelimesini 'fiil' olarak değerlendirp 'yazınızı' yazmışsız?...

    Kanaatim o ki, isim ile fiil arasında ciddi farklar vardır..
    Yazınızın sonlarına doğru delil olarak sunulan 7.71, 12.40, 53.23, 13.33 ayetlerindeki 'isim' yerine eğer 'fiil' eklerseniz çizmiş olduğunuz çerçevenin çok mantıklı olmadığını göreceksiniz!..

    Halbuki bizde-sizde biliyoruz ki, isimler konulurken 'şeylerin' sıfatına bakılır..Yani isimler 'şey'lerin sıfatını nitelemektedir..

    Bütün bu yukarıdaki ifadelerimi bilmişlik olarak algılamayın sadece kendimce bir tespittir..

    Konu ile ilgili şahsi görüşüm ise misal üzerindendir..
    Yeni doğan bir çocuk 'şeylerin' isimlerini nasıl öğrenir?..Anne ve babası öğretir!.. Derler ki, bu elma-ağaç-taş..vb..yani isimler önceden velileri tarafından biliniyordu!..
    İlk insan 'ard'da bütün bu 'şeyleri' nasıl bilebilecek?..Bilen birisinin öğretmesi kazım değil mi?..
    Acaba 'melekler' bu 'ard'ın sakinlerimi?..
    Değiller?..
    O halde 'melekler' bu 'ard'ın 'şeylerinin' isimlerini bilmiyorlar öyle değil mi?..
    Acaba 'fesat çıkarma - kan dökme' 'fiil'lerini nereden biliyorlar?..
    Demek ki, bu 'ard'da insan bedenine sahip 'şeylerin isimlerini bilmeyenler' var?..!!..ki,
    'Ardda fesat çıkaracak-kan dökecek..'.. diye sorabiliyorlar!..
    Adem ise 'beşer' olma sıfatına Allah(cc) tarafından 'şeylerin isimlerinin' öğretilmesi ile kazanmıştır!..
    Daha öncekiler 'insan idi',..Adem ise insan iken 'beşer' oldu bu bilgi ile!..

    Sadece bir tespit ve şahsi kanatimdir!..
    Yanlış ve eksiklerim düzeltilmeli bende doğruya evrilmeliyim..
    Kolay gelsin..

    YanıtlaSil
  5. bu isimleri ALLAH’ın insanlara öğretme yolu evrimledir. ALLAH’ın oluşturduğu koşullar neticesinde gelişen Evrim süreci sayesinde aklımızı kullanmayı, hayatta kalmayı, alet kullanmayı, ateş yakmayı, aletleri geliştirmeyi öğrendik. Sadece ateşi bulup, eti pişirmeyi öğrenmemiz bile evrimdeki en büyük sıçramalardan biriydi, zira etin pişmesi beyin hacmimizi genişletti ve daha derin düşünme, kavrama, işlerin inceliklerine girişme yeteneğini geliştirmemizi sağladı. Zaten başka türlüsü de olamaz. Zira sorarlar; madem insandan önce insanımsı yaratıklar yoktu; o zaman melekler insanın kan dökeceğini nerden biliyorlardı? değil mi..Mutlaka insandan önce bir takım vahşi insanımsılar vardı ve birbirlerinin kanlarını döküyorlardı.

    YanıtlaSil