"Kafir" ve " Münafık " , Kur'anda bazı insanlar için kullanılan iki kavramdır. Müslümanlar açısından en tehlikeli olan insan tipi" Münafık" olanlardır. Yazımızda bu münafık karakterli insanların Müslümanlar üzerindeki oynamak istedikleri Bizans oyunlarını , özellikle bu oyunlarının merkezi durumunda olan ritüel ibadetlerin (Namaz,Hac, Oruç, Abdest,Kabe vs gib) klasik anlamdaki tatbik şeklinin Kur'an ile bir ilgisi olmadığını iddia ederek nasıl kendi hevalarına uygun bir biçimde anlam yükleyip nasıl yorumladıklarını ve bu yorumlarının gayesini ortaya koymak istiyoruz.
Türkiye'deki duruma gelecek olursak günümüzde "Kur'an merkezli düşünce" söylemi etrafında bulunanların içine yerleşmiş olan bazı münafıklar kur'an metninde yaptıkları tahriflerle, tahrif yapamadıkarı yerde determizm, pozitivizm gibi kiralık fikirlerle Kur'anı nasıl yorumladıklarının örneklerini " Tebyinül Kur'andan Tahriful Kur'an örnekleri" isimli seri yazılarımızda ortaya koymaya çalışıyoruz.
Bu yazımızda , Araf suresi 175. ve 176 ayetlerinde anlatılan bir prototip olan, adı " Bel'am" olarak sembolleşen kişilerin günümüz Türkiye'sindeki temsilcilerinden olan "Hakkı Yılmaz" ın kendi sitesinde bundan birkaç yıl önce yayınladığı "Kıble" ve "Hacc" isimli makalelerinden örnekler aktararak , hem bu çalışmaların kaynağını ve bugün, daha önce Müslüman olan kişilerin geldiği düşünce noktasını göstermek istiyoruz. Önce yazarın yazdıklarından örnekler vererek , bu ritüel ibadetlere karşı olan düşmanlığın arka planında yatan gerçeğin ne olduğunu bugün gelinen noktaya bakarak görelim.
KIBLE
""Salât konusunda açıklığa kavuşturulması gereken bir diğer önemli husus da “kıble”dir. Çünkü bazıları, kıblenin konu edildiği Bakara/142-151 âyetlerinin, “yönelişte birliği sağlamak üzere namazda yüzün Ka‘be'ye çevrilmesi şartını getirdiği” yolunda iddialar ortaya atmış ve “salât” kavramı gibi “kıble” kavramının da içini boşaltarak asırlardır bu şekilde dayatmışlardır. Hâlbuki aşağıdaki tahlillerinde görüleceği gibi, zikredilen âyetlerde “namaz”, hatta “salât” diye bir sözcük bulunmadığı gibi, kıble konusunun da namaz ile uzaktan-yakından bir alakası bulunmamaktadır."
HACC
HACC
Fıkıh ve ilmihal kitaplarında da “hacc”; “Yılın belli günlerinde (kameri aylardan Zilhicce ayında) kurallarına uygun şekilde ihram denilen örtüye bürünerek Arafat’ta ayakta durmak ve Ka’be’yi tavaf etmektir. Bu kutsal yerleri belirli zamanlarda ziyaret eden kimseye hacı denir.” şeklinde tanımlanmış ve böylece Kur’an’da emredilen “hacc”dan başka bir şekle sokulmuştur."
Sayın yazarın kıble konusunda yazdıkları esas amacını kendisinin itiraf etmesi açısından önemlidir. Bu yazının yazıldığı zamanlarda namazın reddi konusu daha açık açık ifade edilmemektedir. Yazarın klasik taktiği olan " minareyi çalmadan kılıf uydurma" metodu yukarıdaki alıntıdan ortaya çıkmaktadır. "yönelimdeki birlikteliğin" öneminin farkında olan yazar bu yönelimi kaldırmadan önce birlikteliği yıkmak gibi bir misyona soyunup önce kıble meselesini halletmeye kalkmaktadır. Peki bu şeytanca planın arkasındaki esas yapılmak istenen nedir? diye bir soru sorulduğu zaman önce Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliğin önemi üzerinde durmak,sonrada birlik ve beraberlik kaynaklarından ayrıldığımız zaman acı sonuçları olan fitne olaylarını hatırlamamız gerekir. Rabbimiz kitabında birlik ve beraberliğin önemini bizlere müteaddit ayetlerde hatırlatmaktadır.
“Hep birlikte Allah’ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O’nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız.” Ali İmran / 103
[003.105- Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.
[008.046] [DI] Allah'a ve Peygamberine itaat edin; çekişmeyin, yoksa korkar başarısızlığa düşersiniz ve kuvvetiniz gider. Sabredin, doğrusu Allah sabredenlerle beraberdir.
" Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz. (Hucurat Suresi, 10)"
Bu ve buna benzer ayetlerde birlik ve beraberliğin öneminin vurgulanmasını maalesef Müslümanlardan çok şeytan ve işbirlikçileri anlamış Müslümanlar içine çeşitli fitneler sokarak bu birlikteliği çoğu zaman bozmaya muvaffak olmuşlardır. Asrı saadette Medine de yaşanan "dırar mescidi " olayı bizlere güzel bir örnektir . Münafıklar Müslümanlar arasındaki birliği yıkmak amacıyla ayrı bir mescit kurmuşlar ve bu mescit Muhammed sav tarafından yıktırılmıştır. Bugün o münafıkların torunları tarafından "Dırar Mescidi" örneğinden hareketle bu sefer bu şeytanca bir plan düşünülerek" namazda kıbleye dönmek gibi bir mecburiyet olmadığı" fitnesi ortaya atılmıştır. Tabi ki bu düşünce daha namazın reddinden öncedir. Bu fitnenin bugün geldiği nokta artık namazında rer edilmesidir.
"Kabe" nin kıble olarak yönelinmesine karşı çıkan zihniyetin gönlündeki en büyük arzu tek bir yöne yönelmenin Müslümanlar tarafından bugün için ne kadar fark edilmemiş olmasına rağmen şeytan ve yandaşları tarafından fark edilerek bunun önleminin alınmak istenmesidir. Hak ve batıl herhangi bir fikrin içinde olanların en önemli kozları fikir birliğidir. Bu fikir birlikteliklerini herhangi bir kitap veya obje ile sağlayabilirler. Müslümanlar için bu kitap "kur'an" ve bu obje" Kabedir" bütün Müslümanların ağzında slogan olan bir söz olan " kitabımız bir kıblemiz bir" sözü önemli bir sözdür , ancak bu sözün önemini Müslümanlardan çok şeytan ve yandaşları fark etmektedirler.
Mehmet Akif Ersoy'un şiirinde " tefrika girmeden bir millete düşman giremez, toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez" dediği gibi tefrika sokarak bölmeyi amaçlayanlar "doğuda batıda Allah'ındır. Her nereye dönerseniz Allah'ın vechi oradadır" ayetini "bak Allah nereye dönerseniz dönün diyor Kabeye dönmene gerek yok" diye şeytanca bir iğva ile Kur'an ayetlerini kullanarak Müslümanları saptırmaya cüret etmektedirler. Böyle bir amacın gerçekleşmesi sonucunda herkesin kendine göre bir kıble belirleyecek olduğunu bilen münafıklar bu oyunun devamında Müslümanların kendi aralarında " benim kıblem senin kıbleni döver" savaşlarına başlayacaklarını gayet iyi bilmektedirler.
Sayın yazarın hacc ritüeli hakkındaki yazdıkları da tıpkı kıble konusundaki niyeti ile aynıdır. Hacc zamanı milyonlarca Müslümanın bir araya gelmesini hazmedemeyen yazar bu amacın yozlaştırılmış! bir amaç olduğunu iddia etmesi niyetini gözler önüne sermektedir.
Müslümanların birlik ve beraberliklerini ve tevhidi duruşlarını göstermesi yönünden en önemli ibadet ve mekanlar olan namaz, kıble ,hacc ve kabe gibi semboller bugün Müslümanlar tarafından öneminin anlaşılmayarak içinin boşaltılmasına karşın, önemi şeytan ve yandaşları tarafından çok iyi bilinmektedir. Bugün Müslümanlara düşen görev şeytan ve yandaşlarının fark ettiği şekilde bu ibadetlerin kur'ani anlamına dönülerek içinin kur'anla doldurulması namaz ibadetinin tevhidi bir eylem olduğunun anlaşılması bu namazdaki yönelinen "Kabenin" taşının bir kutsallığından öte ona kur'anın yüklediği anlamın yüklenmesi yine hacc ibadetinde de şeytan ve yandaşlarının fark ettiği şekli ile onun belli zaman ve mekanda yapılan birlik beraberlik ve tevhit eylemi olduğunun tekrar hatırlanmasıdır.
Bugün maalesef çoğunluk Müslümanda hakim olan düşünce namaz, oruç veya hacc gibi ibadetlerin veya birlikteliğin sembol mekanı olan Kabenin gerçek işlevinin anlaşılmaması yönündedir. Bunun öneminin Müslümanlardan daha fazla farkında olan şeytan, yandaşlarına gerektiğinde 11 ciltlik "Tebyinül Kur'an" adlı bir eser yazarak kuranı tahrif etmelerini,ibadet ve sembollerin esas amaçlarının kendi bildikleri gibi olmadığını söylemesini vahyederek aralarına fitne ve fesad yaymaya çalışmaktadır. Yine maalesef bugün bazı saf kişiler bu iğvalara kapılarak bu şeytan fısıldamalarına alet olmuşlardır. Rabbimizden duamız onlara hidayet nasip etmesidir.