Musa (a.s) kıssasının baş karakterlerinden biri olan Firavun , Allah (c.c) den rol çalmaya kalkarak ilahlığa soyunanların, dünya ve ahiretteki hazin sonunu gösteren örnek bir karakterdir. Allah (c.c) nin esmasından olan "El aziz" ismini , sadece onun hakkı olan ilahlık ve rabliğe soyunmak adına kullanmaya kalkanların , bu cüretlerinin neye mal olacağı , Firavun sihirbazlarının yenilgisinde gösterilmektedir. Sihirbazlar gerçeği görüp iman ederken , Firavun gerçeği görmezden gelmeye devam ederek, helak olmayı hak etmiştir.
Bu konunun anlaşılabilmesi için , Kur'an içinde geçen Aziz kelimesinden türeyen "İzzet" kelimesinin geçtiği ayetleri okumanın gerektiğini söyleyebiliriz.
"El izzü" ; İnsanda bulunan alt edilemezlik ve yenilmezlik halini ifade eden bir kelimedir.
Arapların sert arazi için kullandıkları "Ardun azezün" kelimesi buradan gelmektedir.
Esma ül hüsnadan olan "El aziz" ; "Kendisi daima galip , üstün gelen , asla mağlup olmayan , kendisine üstün gelinemeyen" demektir. Bu ismin gerçek boyutuna dönüşmüş hallerinden birisi de Musa (a.s) kıssası içinde , sihirbazlar tarafından yapılan sihirlerin asa tarafından yok edilmesi sonucunda kimin gerçek "El aziz" olduğu bizlere gösterilmektedir.
[019.081] Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah'tan başka ilahlar
edindiler.
[004.139] Onlar, mü'minleri bırakıp kâfirleri veliler edinirler.
'Kuvvet ve onuru (izzeti) ' onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, 'bütün
kuvvet ve onur (izzet),' Allah'ındır.
[003.026] Deki: ey mülkün sahibi Allahım! Dilediğine mülk verirsin,
dilediğinden de mülkü çeker alırsın, ve dilediğini azîz edersin, dilediğini
zelil edersin, hayır yalnız senin elindedir, muhakkak ki sen her şey'e
kadirsin
Yukarıda verdiğimiz ayet meallerinin, gerçek hayat içinde yansıma bulmasını, Musa (a.s) kıssasının, sihirbazlarla olan karşılaşmasının anlatıldığı ayetlerde görmekteyiz.
[026.044] İplerini ve asalarını yere attılar ve: «Firavun’un izzetine
yemin ederiz ki galip gelen biz olacağız» dediler.
Sihirbazlar , Firavundan aldıkları dünyalık makam , mevki ve servet sözü karşılığında Musa (a.s) ile müsabakaya girişmişler , ip ve asalarını atarken kullandıkları " Firavunun izzetine" sözü , sihirbazların Firavunu karşılaşma öncesine kadar, ilah ve rab olarak kabul ettiklerini göstermektedir.
Ortada "İlahların savaşı" diyebileceğimiz bir durum vaki olup , bu savaşın sonunda oluşacak olan galibiyet , gerçek ilahın kim olduğunu ortaya çıkaracaktır.
[026.045] Sonra Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların
uydurduklarını yutuveriyor!
[026.046] Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
[026.047] «İman ettik, dediler, Âlemlerin Rabbine»
[026.048] «Musa ve Harun'un Rabbine!»
Musa (a.s) ın elindeki ASA ile , sihirbazların elindeki ASA nın çarpışması sonucunda , galip gelen taraf Musa (a.s) ın elindeki asa olup , bu asa sihirbazların asa ve iplerini yok etmiştir. Sihirbazlar bu olayın sonunda gerçeği görerek , sahte ilah olan firavunu terk ederek , gerçek ilah olan Allah (c.c) ye canlarını hiçe sayarak secde etmişlerdir.
Asa sadece Musa (a.s) ın elinde değil , sihirbazların elinde de bulunmaktadır. Dikkat edilirse, ASA lar üzerinden yapılan güç savaşında, galip gelen taraf Musa (a.s) ın asası olmuştur. İşte anlatımın mesaj boyutu, bu noktada ortaya çıkmaktadır.
Bu olayı tarihsel boyutundan çıkararak evrensel bir mesaj olarak okumaya çalıştığımızda şunları söyleyebiliriz ;
Kıssa içinde geçen taraflar, sadece belirli bir zaman ve mekana has taraflar değildir. Olayın bir tarafında tarih boyunca bütün insanların sadece Allah'a kul olması gerektiğini savunan elçiler ve onlarla beraber olanlar , diğer tarafında ise bu kulluğa karşı çıkarak , Allah (c.c) dışında ilah ve rablere kul olmayı savunanlar yer almaktadır. Geçmişte Mısır ülkesinde yaşanan, Firavun ve Musa (a.s) arasında cereyan eden bu olay , kıyamete dek sürecek olan bu savaşın sonraki gelenlere ibret ve dersler çıkarılarak okunmasına matuftur.
Kur'an bilindiği üzere , kıssa yollu anlatımlar ile geçmiş yaşantılardan örnekler vererek , gelecek yaşantıların buna göre şekillenmesini veya şekillenMEmesini isteyen anlatımlar sunmaktadır. Bu düşünceden yola çıkarak okunan kıssalar , masal olmaktan çıkarak , bize dönük mesajları olan anlatımlar haline dönüşecektir.
Musa (a.s) kıssası içinde geçen ve sihirbazların elinde olan ASA yı , geniş bir anlamda düşündüğümüzde , sahte ilahların insanlar üzerindeki hegemonyasını sürdürebilmeleri için , yanlarında besledikleri sihirbazlar eli ile yapılan, ve iktidarlarının devamını sağlamaya yönelik olan her türlü yöntem ve güç olduğunu söyleyebiliriz.
Çağdaş sihirbazların elinde olan bu asalar öyle bir hale gelmiştir ki , insanların gözlerini korkutarak , sahte ilah ve rablerin tahtlarının asla yıkılamayacağını ve sadece onlara kul olunması gerektiğini onlara vehmettirmektedir.
[007.116] Musa, 'Önce siz atın' dedi. Büyücüler hünerlerini ortaya atınca,
insanların gözlerini büyülediler, onları ürküttüler ve müthiş bir büyü gösterisi
gerçekleştirdiler.
Araf s. 116. ayetinde anlatılan durum , sihirbazların yapmış oldukları sihirler ile insanların gözlerini korkuttukları , firavunların asla yenilmez güç sahibi olduklarını vehmettiklerini göstermektedir. Aynı korkuyu bir insan olarak Musa (a.s) dahi hissetmiştir.
[020.066] O da: Hayır siz atın, dedi. Bir de ne görsün; onların ipleri ve asaları, büyüleri yüzünden kendisine gerçekten yürüyorlarmış gibi geldi.
[020.067] Bu yüzden Musa içinde bir korku hissetti.
[020.068] «Korkma» dedik. «Şüphesiz sen, üstün gelecek olan sensin.»
[020.069] Sağ elindekini bırakıver; o, onların yaptıklarını yalar yutar.
Çünkü onların yaptıkları yalnızca bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise her
nerede olsa felah bulmaz!»
Asanın Musa (a.s) ın sağ elinde olduğunun ifade edilmesinin, dikkate alınması gerektiğini düşünmekteyiz. Asa Musa (a.s) ın sağ elinde ise , sihirbazların elindeki asanın de sol elde tutulduğunu söyleyebiliriz.
Sihirbazların SOL elindeki ASA ile , Musa (a.s) ın SAĞ elindeki ASA yı bugün okumaya çalıştığımızda sihirbazların sol elinde olan asaların hile hurda ürünü olan, ve SAĞ ELDE TUTULAN ASA ile hepsinin yok edilebileceği mesajı verilmektedir.
"Sağ el" ifadesi bizlere önemli bir mesaj vermektedir. Kur'an dilinin edebi ve sembolik anlatımını dikkate aldığımızda Vahyi temsil eden "Sağ elde tutulan asa" yani gerçek ilah ve rab olan Allah (c.c) tarafından desteklenen güç , sahte ve ilah ve rab olanlar tarafından desteklenen "Sol elde tutulan asa" ları her zaman yok edecek olmasının gerçekteki yaşanmışlığını bu kıssa üzerinden okuyabilirz.
Bu durum Allah (c.c) nin değişmez bir vaadi olup , bu değişmezliği Musa (a.s) üzerinden bizlere göstermektedir. Eğer bizler, elimizde asanın bu günkü karşılığı olan Kur'anı sahte ilah ve rablerin sihirlerinin yok edilerek , onların izzetlerinin beş paralık olması yolunda kullanmayı bildiğimiz sürece , bu vaad yerine gelecektir.
Allah (c.c) nin Musa (a.s) a vahyettiği söz olan "Şüphesiz sen, üstün gelecek olan sensin." ifadesini Al-i İmran suresi 139. ayetinde yine görmekteyiz.
[003.139] Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız,
üstün gelecek olan sizsiniz.
Bu ayet , bizlere moral ve motivasyon sağlayan ayetlerden bir tanesidir. Karşımızdaki sahte ilah ve rabler tarafından desteklenen sihirbazların sihirleri, ne kadar etkili ve korkutucu olursa olsun , elimizde olan vahyi doğru kullandığımız sürece , sahtekarların yaptıkları dün Musa (a.s) ın asası karşısında nasıl bir duruma düştü ise , bu günde aynı duruma düşecektir.
[010.065] Onların sözleri seni üzmesin. Şüphesiz 'izzet ve gücün' tümü
Allah'ındır. O, işitendir, bilendir.
[035.010] Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah'ındır.
O'na hoş kelimeler yükselir, onu da salih amel yükseltir. Kötülükler kuranlara
gelince, onlara şiddetli bir azab vardır. Onların tuzakları hep darmadağın
olur.
[037.180] Senin izzet sahibi Rabbin, onların isnat etmekte oldukları
vasıflardan yücedir, münezzehtir.
[063.008] Diyorlarki: eğer Medîneye dönersek herhalde eazz olan oradan zelil olanı çıkaracaktır, halbuki izzet, Allahın ve Resulünün ve mü'minlerindir
ve lâkin Münafıklar bilmezler.
Bu gün bir çok Müslümanın, iman ettiği kitap içinde bulunan kıssaların, bizlere dönük güncel mesajı olan anlatımlar olarak okunmaması sonucunda , iman iddiasında bulunmanın bir gereği olan şirk ile mücadele konusunda , bir takım hatalı davranışlar içine düşülmektedir.
Bu hatalardan bir tanesi de , karşı tarafın daha güçlü kuvvetli, ve elindeki imkanların daha fazla olmasından dolayı bizleri yok edebileceği korkusudur. Bu korku bizleri atalet , hatta "uydum kalabalıklara" şeklinde bir yola iterek , dün savunduğumuz şeylerin , bu gün artık savunulamaz ve gereksiz şeyler olduğu düşüncesi içine sokarak, seküler bir hayat tarzına döndürmektedir.
Kur'an kıssaları bizlere var oluş amacımızı hatırlatan ve bu yolda bıkmadan, usanmadan, korkmadan yürümek gerektiğini öğretmektedir. İman eden bir kimse için "Mağlubiyet" diye bir şey olmadığına göre , vahyin önerdiği yolda yürüdüğümüz müddetçe galip olan bizlerin olacağımız hatırdan çıkarılmamalıdır.
Tek başına bir hükümdarın karşısına çıkarak ölüm pahasına hakkı haykırmak , işte böyle bir imanın sonucudur. Elçiler işte böyle bir yiğitlik sembolü insanlar olup , bu yiğitliği firavundan yedi sülalelerine yetecek kadar serveti ellerini tersi ile geri iten sihirbazlar da göstermişlerdir.
Sonuç olarak ; Tarih boyunca kendisinin izzet sahibi olduğunu iddia edenler , ve izzeti Allah (c.c) den başkalarının yanında arayanlar , geçmişte helak olmuş gelecekte de helak olacaklardır. Firavun , kendisinin izzet sahibi olduğunu iddia etmesi sonucunda helak olurken , ordusu ise izzeti Allah (c.c) den başkalarının yanında aramaları sonucunda helak olmuşlardır.
Sihirbazlar ise , "İzzet sahibi" olarak gördükleri firavunun , böyle bir gücü olmadığını gördüklerinde anında yaptıkları hatadan dönerek , büyük bir erdemlilik göstermişlerdir. Kıyamete kadar gelecek her kim olursa olsun , izzet sahibi olduğunu iddia ettiğinde veya izzeti başka adreste aradığı takdirde , sonları firavun ve ordusundan farklı olmayacaktır.
Ancak firavunların sonunu getirecek olan şey , onların sihirbazları tarafından SOL ELDE tutulan asaların yok edilmesini sağlayacak olan , SAĞ ELDE tutulan asa, yani VAHYin nebevi metoda uygun olarak hayata geçirilmesi olacaktır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.