edilmesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
edilmesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Mayıs 2016 Cuma

Firavun'un İzzetinin Asa Tarafından Yok Edilmesi ve Bunun Güncel Mesajı

Musa (a.s) kıssasının baş karakterlerinden biri olan Firavun , Allah (c.c) den rol çalmaya kalkarak ilahlığa soyunanların, dünya ve ahiretteki hazin sonunu gösteren örnek bir karakterdir. Allah (c.c) nin esmasından olan "El aziz" ismini , sadece onun hakkı olan ilahlık ve rabliğe soyunmak adına kullanmaya kalkanların , bu cüretlerinin neye mal olacağı , Firavun sihirbazlarının yenilgisinde gösterilmektedir. Sihirbazlar gerçeği görüp iman ederken , Firavun gerçeği görmezden gelmeye devam ederek, helak olmayı hak etmiştir. 

Bu konunun anlaşılabilmesi için , Kur'an içinde geçen Aziz kelimesinden türeyen "İzzet" kelimesinin geçtiği ayetleri okumanın gerektiğini söyleyebiliriz. 

"El izzü" ; İnsanda bulunan alt edilemezlik ve yenilmezlik halini ifade eden bir kelimedir.
Arapların sert arazi için kullandıkları "Ardun azezün" kelimesi buradan gelmektedir. 

Esma ül hüsnadan olan "El aziz" ; "Kendisi daima galip , üstün gelen , asla mağlup olmayan , kendisine üstün gelinemeyen" demektir. Bu ismin gerçek boyutuna dönüşmüş hallerinden birisi de Musa (a.s) kıssası içinde , sihirbazlar tarafından yapılan sihirlerin asa tarafından yok edilmesi sonucunda kimin gerçek "El aziz" olduğu bizlere gösterilmektedir.

[019.081] Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah'tan başka ilahlar edindiler.
[004.139]  Onlar, mü'minleri bırakıp kâfirleri veliler edinirler. 'Kuvvet ve onuru (izzeti) ' onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur (izzet),' Allah'ındır.
[003.026]  Deki: ey mülkün sahibi Allahım! Dilediğine mülk verirsin, dilediğinden de mülkü çeker alırsın, ve dilediğini azîz edersin, dilediğini zelil edersin, hayır yalnız senin elindedir, muhakkak ki sen her şey'e kadirsin

Yukarıda verdiğimiz ayet meallerinin, gerçek hayat içinde yansıma bulmasını, Musa (a.s) kıssasının, sihirbazlarla olan karşılaşmasının anlatıldığı ayetlerde görmekteyiz. 

[026.044]  İplerini ve asalarını yere attılar ve: «Firavun’un izzetine yemin ederiz ki galip gelen biz olacağız» dediler.

Sihirbazlar , Firavundan aldıkları dünyalık makam , mevki ve servet sözü karşılığında Musa (a.s) ile müsabakaya girişmişler , ip ve asalarını atarken kullandıkları " Firavunun izzetine" sözü , sihirbazların Firavunu karşılaşma öncesine kadar, ilah ve rab olarak kabul ettiklerini göstermektedir. 

Ortada "İlahların savaşı" diyebileceğimiz bir durum vaki olup , bu savaşın sonunda oluşacak olan galibiyet , gerçek ilahın kim olduğunu ortaya çıkaracaktır.

[026.045]  Sonra Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor!
[026.046]  Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
[026.047]  «İman ettik, dediler, Âlemlerin Rabbine»
[026.048]  «Musa ve Harun'un Rabbine!»

Musa (a.s) ın elindeki ASA ile , sihirbazların elindeki ASA nın çarpışması sonucunda , galip gelen taraf Musa (a.s) ın elindeki asa olup , bu asa sihirbazların asa ve iplerini yok etmiştir. Sihirbazlar bu olayın sonunda gerçeği görerek , sahte ilah olan firavunu terk ederek , gerçek ilah olan Allah (c.c) ye canlarını hiçe sayarak secde etmişlerdir.

Asa sadece Musa (a.s) ın elinde değil , sihirbazların elinde de bulunmaktadır. Dikkat edilirse, ASA lar üzerinden yapılan güç savaşında, galip gelen taraf Musa (a.s) ın asası olmuştur. İşte anlatımın mesaj boyutu, bu noktada ortaya çıkmaktadır.

Bu olayı tarihsel boyutundan çıkararak evrensel bir mesaj olarak okumaya çalıştığımızda şunları söyleyebiliriz ;

Kıssa içinde geçen taraflar, sadece belirli bir zaman ve mekana has taraflar değildir. Olayın bir tarafında tarih boyunca bütün insanların sadece Allah'a kul olması gerektiğini savunan elçiler ve onlarla beraber olanlar , diğer tarafında ise bu kulluğa karşı çıkarak , Allah (c.c) dışında ilah ve rablere kul olmayı savunanlar yer almaktadır.  Geçmişte Mısır ülkesinde yaşanan, Firavun ve Musa (a.s) arasında cereyan eden bu olay , kıyamete dek sürecek olan bu savaşın sonraki gelenlere ibret ve dersler çıkarılarak okunmasına matuftur.

Kur'an bilindiği üzere , kıssa yollu anlatımlar ile geçmiş yaşantılardan örnekler vererek , gelecek yaşantıların buna göre şekillenmesini veya şekillenMEmesini isteyen anlatımlar sunmaktadır. Bu düşünceden yola çıkarak okunan kıssalar , masal olmaktan çıkarak , bize dönük mesajları olan anlatımlar haline dönüşecektir. 

Musa (a.s) kıssası içinde geçen ve sihirbazların elinde olan ASA yı , geniş bir anlamda düşündüğümüzde , sahte ilahların insanlar üzerindeki hegemonyasını sürdürebilmeleri için , yanlarında besledikleri sihirbazlar eli ile yapılan, ve iktidarlarının devamını sağlamaya yönelik olan her türlü yöntem ve güç olduğunu söyleyebiliriz.

Çağdaş sihirbazların elinde olan bu asalar öyle bir hale gelmiştir ki , insanların gözlerini korkutarak , sahte ilah ve rablerin tahtlarının asla yıkılamayacağını ve sadece onlara kul olunması gerektiğini onlara vehmettirmektedir. 

[007.116] Musa, 'Önce siz atın' dedi. Büyücüler hünerlerini ortaya atınca, insanların gözlerini büyülediler, onları ürküttüler ve müthiş bir büyü gösterisi gerçekleştirdiler.

Araf s. 116. ayetinde anlatılan durum , sihirbazların yapmış oldukları sihirler ile insanların gözlerini korkuttukları , firavunların asla yenilmez güç sahibi olduklarını vehmettiklerini göstermektedir. Aynı korkuyu bir insan olarak Musa (a.s) dahi hissetmiştir. 

[020.066]  O da: Hayır siz atın, dedi. Bir de ne görsün; onların ipleri ve asaları, büyüleri yüzünden kendisine gerçekten yürüyorlarmış gibi geldi.
[020.067]  Bu yüzden Musa içinde bir korku hissetti.
[020.068] «Korkma» dedik. «Şüphesiz sen, üstün gelecek olan sensin.»
[020.069]  Sağ elindekini bırakıver; o, onların yaptıklarını yalar yutar. Çünkü onların yaptıkları yalnızca bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise her nerede olsa felah bulmaz!»

Asanın Musa (a.s) ın sağ elinde olduğunun ifade edilmesinin, dikkate alınması gerektiğini düşünmekteyiz. Asa Musa (a.s) ın sağ elinde ise , sihirbazların elindeki asanın de sol elde tutulduğunu söyleyebiliriz.

Sihirbazların SOL elindeki ASA ile , Musa (a.s) ın SAĞ elindeki ASA yı bugün okumaya çalıştığımızda sihirbazların sol elinde olan asaların hile hurda ürünü olan, ve SAĞ ELDE TUTULAN ASA ile hepsinin yok edilebileceği mesajı verilmektedir.

"Sağ el" ifadesi bizlere önemli bir mesaj vermektedir. Kur'an dilinin edebi ve sembolik anlatımını dikkate aldığımızda Vahyi temsil eden "Sağ elde tutulan asa" yani gerçek ilah ve rab olan Allah (c.c) tarafından desteklenen güç , sahte ve ilah ve rab olanlar tarafından desteklenen "Sol elde tutulan asa" ları her zaman yok edecek olmasının gerçekteki yaşanmışlığını bu kıssa üzerinden okuyabilirz.

Bu durum Allah (c.c) nin değişmez bir vaadi olup , bu değişmezliği Musa (a.s) üzerinden bizlere göstermektedir. Eğer bizler, elimizde asanın bu günkü karşılığı olan Kur'anı sahte ilah ve rablerin sihirlerinin yok edilerek , onların izzetlerinin beş paralık olması yolunda kullanmayı bildiğimiz sürece , bu vaad yerine gelecektir.

Allah (c.c) nin Musa (a.s) a vahyettiği söz olan "Şüphesiz sen, üstün gelecek olan sensin." ifadesini Al-i İmran suresi 139. ayetinde yine görmekteyiz. 

[003.139] Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.

Bu ayet , bizlere moral ve motivasyon sağlayan ayetlerden bir tanesidir. Karşımızdaki sahte ilah ve rabler tarafından desteklenen sihirbazların sihirleri, ne kadar etkili ve korkutucu olursa olsun , elimizde olan vahyi doğru kullandığımız sürece , sahtekarların yaptıkları dün Musa (a.s) ın asası karşısında nasıl bir duruma düştü ise , bu günde aynı duruma düşecektir. 

[010.065] Onların sözleri seni üzmesin. Şüphesiz 'izzet ve gücün' tümü Allah'ındır. O, işitendir, bilendir.
[035.010] Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah'ındır. O'na hoş kelimeler yükselir, onu da salih amel yükseltir. Kötülükler kuranlara gelince, onlara şiddetli bir azab vardır. Onların tuzakları hep darmadağın olur.
[037.180] Senin izzet sahibi Rabbin, onların isnat etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir.
[063.008] Diyorlarki: eğer Medîneye dönersek herhalde eazz olan oradan zelil olanı çıkaracaktır, halbuki izzet, Allahın ve Resulünün ve mü'minlerindir ve lâkin Münafıklar bilmezler.

Bu gün bir çok Müslümanın, iman ettiği kitap içinde bulunan kıssaların, bizlere dönük güncel mesajı olan anlatımlar olarak okunmaması sonucunda , iman iddiasında bulunmanın bir gereği olan şirk ile mücadele konusunda , bir takım hatalı davranışlar içine düşülmektedir. 

Bu hatalardan bir tanesi de , karşı tarafın daha güçlü kuvvetli, ve elindeki imkanların daha fazla olmasından dolayı bizleri yok edebileceği korkusudur. Bu korku bizleri atalet , hatta "uydum kalabalıklara" şeklinde bir yola iterek , dün savunduğumuz şeylerin , bu gün artık savunulamaz ve gereksiz şeyler olduğu düşüncesi içine sokarak, seküler bir hayat tarzına döndürmektedir. 

Kur'an kıssaları bizlere var oluş amacımızı hatırlatan ve bu yolda bıkmadan, usanmadan, korkmadan yürümek gerektiğini öğretmektedir. İman eden bir kimse için "Mağlubiyet" diye bir şey olmadığına göre , vahyin önerdiği yolda yürüdüğümüz müddetçe galip olan bizlerin olacağımız hatırdan çıkarılmamalıdır. 

Tek başına bir hükümdarın karşısına çıkarak ölüm pahasına hakkı haykırmak , işte böyle bir imanın sonucudur. Elçiler işte böyle bir yiğitlik sembolü insanlar olup , bu yiğitliği firavundan yedi sülalelerine yetecek kadar serveti ellerini tersi ile geri iten sihirbazlar da göstermişlerdir. 

Sonuç olarak ; Tarih boyunca kendisinin izzet sahibi olduğunu iddia edenler , ve izzeti Allah (c.c) den başkalarının yanında arayanlar , geçmişte  helak olmuş gelecekte de helak olacaklardır. Firavun , kendisinin izzet sahibi olduğunu iddia etmesi sonucunda helak olurken , ordusu ise izzeti Allah (c.c) den başkalarının yanında aramaları sonucunda helak olmuşlardır. 

Sihirbazlar ise , "İzzet sahibi" olarak gördükleri firavunun , böyle bir gücü olmadığını gördüklerinde anında yaptıkları hatadan dönerek , büyük bir erdemlilik göstermişlerdir. Kıyamete kadar gelecek her kim olursa olsun , izzet sahibi olduğunu iddia ettiğinde veya izzeti başka adreste aradığı takdirde , sonları firavun ve ordusundan farklı olmayacaktır. 

Ancak firavunların sonunu getirecek olan şey , onların sihirbazları tarafından SOL ELDE tutulan asaların yok edilmesini sağlayacak olan , SAĞ ELDE tutulan asa, yani VAHYin nebevi metoda uygun olarak hayata geçirilmesi olacaktır. 

                           EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.


26 Nisan 2012 Perşembe

Ayetlerin Rivayetlere Feda Edilmesi Örneği ( İsa a.s ın Akıbeti Meselesi)

Kur'an okumalarında yapılan en yanlış metod önkabullü  ve rivayetler öne çıkarılarak yapılan bir okumadır. Bu tür okuma örneklerini bundan önce "şefaat ayetleri" başlığı altında yazıya dökmeye çalışmıştık, aynı yanlış metod ile yapılan okuma örneklerinden bir taneside isa as ın ölmediği ve kıyamete yakın bir zamanda yeniden dünyaya döneceğidir. Kur'anda bu konuda kesin bir bilgi bulunmamasına rağmen önkabuller ve rivayetler öne çıkarılarak ve kur'an ayetlerinin bunlar ışığında okunarak yapılan yorumları neticesinde bu konu maalesef kur'ana mal edilmeye çalışılmıştır. Kur'anda israiloğulları için kullanılan "kelimeleri konuldukları yerden saptırmaları ve dillerini eğip bükmeleri" sözleri sadece onlara has değildir. Kendisini müslüman olarak vasıflayan önemli bir kesim bu yola başvurarak yanlış düşüncelerini kur'ana onaylatmak istemektedirler.  


İsa as ın yeniden dünyaya gelişi meselesi kur'an kaynaklı bir düşünce olmayıp hıristiyan kaynaklı bir düşüncedir ve hıristiyan kaynaklarından islama girmiş olup süreç içinde akide haline gelmiş ve neredeyse amentünün şartı haline sokulmuştur, önce hıristiyan kaynaklarındaki bu konu ile ilgili yazılanları sonra islam kaynaklarında bu konu ile ilgili rivayetleri sonrada bu konunun nasıl kur'ana nasıl yamanmak istediği konusunu ortaya koymaya gayret edeceğiz.   


     HIRİSTİYAN KAYNAKLARINDA İSA AS IN YENİDEN DÜNYAYA GELİŞİ  

------ "... Çünkü size yer hazırlamaya gidiyorum. Gider ve size yer hazırlarsam, siz de benim bulunduğum yerde olasınız diye gelip sizi yanıma alacağım." (Yuhanna, 14: 2-3
----- .. Sizden göğe alınan bu İsa, göğe çıktığını nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir. (Elçilerin İşleri, 1: 11)
-----Bunun için size, `İşte Mesih çölde' derlerse gitmeyin. 'Bakın, iç odalarda' derlerse inanmayın. Çünkü İnsanoğlu'nun gelişi, doğuda çakıp batıya kadar her taraftan görülen şimşek gibi olacaktır. (Matta, 24: 26-27)
-----Allah, Mesih'i belirlenen zamanda ortaya çıkaracaktır. Onur ve kudret sonsuza dek O'nun olsun. Amin. (Timoteusa 1. Mektup, 6: 15-16)
-----Bundan böyle, doğruluk tacı benim için hazır duruyor. Adil yargıç olan Rab, o gün bu tacı bana, ve yalnız bana değil, onun gelişini özlemle beklemiş olanların hepsine verecektir. (Timoteos'a 2. Mektup, 4: 8)
-----Göksel Egemenliğin bu müjdesi tüm uluslara bir tanıklık olmak üzere bütün dünyada duyurulacak, ve son o zaman gelecektir. (Matta, 24: 14)
-----"O zaman İnsanoğlu'nun (İsa’nın) belirtisi gökte görünecek. Yeryüzündeki bütün halklar ağlayıp dövünecek. İnsanoğlu'nun (İsa’nın) gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler." (Matta, 24: 30)
-----"Melekler 'Ey Celileliler, neden göğe bakıp duruyorsunuz?' diye sordular. Sizden göğe alınan bu İsa, göğe gittiğini nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir." (Elçilerin İşleri, .1: 11).
-----"Oysa bizim vatanımız göklerdedir. Ve oradan kurtarıcı olan ... İsa Mesih'i bekliyoruz." (Filipililere Mektup, 3: 20).
-----İşte, bulutlarla geliyor! Her göz onu görecek...." (Vahiy, 1: 7)
-----Kardeşler, bilgiçliğe kapılmanızı önleyecek şu sırdan habersiz kalmanızı istemem: Sonunda bütün İsrail kurtulacaktır. Yazılmış olduğu gibi: "Kurtarıcı, Siyon'dan gelecek ve Yakup'un soyundan tanrısızlığı uzaklaştıracaktır. (Romalılara Mektup, 11: 25-26)
-----ncir ağacından ders alın! Dalları filizlenip yapraklarını sürünce, yaz mevsiminin yakın olduğunu anlarsınız. Aynı şekilde, bütün bunların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki, İnsanoğlu (İsa) yakındır, kapıdadır. (Matta, 24: 32-33)
-----İnsanoğlu (İsa) kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak. (Matta, 25: 31)
-----"Ne mutlu halim olanlara; çünkü onlar yeri miras alacaklar. (Matta, 5: 5)

        İSLAM KAYNAKLARINDA İSA AS IN YENİDEN DÜNYAYA GELİŞİ !       


Rivayet kitaplarında isa as ın yeniden dünyaya gelişi mütevatir! kaydıyla mevcut olup bu kayıt ile sahihlenen bir hadis'in red edilmesinin kişinin küfrünü gerektirdiği için bu hadisleri red etmenin önü kapatılmıştır, ancak rivayetlerin sahih olup olmadığı kur'an ölçüsüne vurulduğu zaman bu rivayetlerin gerçek yüzü ortaya çıkacaktır.  

-----Hayatım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Meryem oğlu (İsa Aleyhisselam)'ın adil bir hakim olarak sizin içinize inmesi muhakkak yakındır. O, salibi (haçı) kıracak (haça tapınmayı kaldıracak), domuzu öldürecek (domuz eti yemenin haram olduğunu bildirecek), cizyeyi kaldıracaktır, mal o kadar çoğalıp taşacak ki, hiç kimse mal kabul etmez olacaktır. (Sahih-i Müslim, 6/532)
----- Sizler on alameti görmedikçe hiçbir zaman Kıyamet kopmaz... Biri de İsa (as)'ın inmesi... (Müslim, Kitabü-l Fiten: 39
----- Vallahi Meryem oğlu (Hz. İsa Aleyhisselam), Feccu'r-Ravha nam mevkide, hacc yapmak veya umre yapmak yahut da her ikisini de yapmak için icabet edecektir. (Müslim, Hacc: 216, 1252)
-----Kıyamet on alamet görülmedikçe kopmaz: Duman, Deccal, Dabbetu'l arz, Güneş'in batıdan doğması, İsa'nın yeryüzüne inmesi... (Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, 5. cilt, s. 362)
----- İsa inecek; emirleri: 'Haydi gel, bize namaz kıldır!' diyecek. Buna karşılık: 'Kiminiz kiminizin emiridir. Bu, Allah'ın bu ümmete bir lütfu keremidir' diyecek. (Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, 5. cilt, s. 380)
-----Vallahi muhakkak ve muhakkak Meryem oğlu İsa inecek, hem adil bir hakem, adaletli bir hükümdar olarak inecek... (Sahih-i Müslim bi Şerhin-Nevevi, cilt 2, s.192; Kenzul Ummal, Kitabul-İman, Bab-ı Nüzul-i İsa İbn-i Meryem, 14/332)
-----İmamınız kendinizden olduğu halde, Meryem oğlu sizin içinize indiği zaman sizler nasıl olursunuz?" (Buhari, Enbiya 50, 3265, 3/1272; Müslim, İman: 71,155,1/136; Beyhaki, Esma ve Sıfat: 3265, 2/166

İsa as ın yeniden dünyaya gelmesi meselesinin en önemli yönü onun gelmesi ile onun taraftarlarının dünyanın hakimi olacaklarına dair inançtır, bu inanç iyiler ile kötüler arasında çıkacağı ileri sürülen " armagedon savaşı" ile ilgili bir konudur.   


                        ARMAGEDON  SAVAŞI   NEDİR ?   


Armagedon , incil'in yuhanna kitabına göre mesihe inananlar ile inanmayanlar arasında yapılacak olan son savaşın yeri ve adıdır. Günümüzde evanjelik hıristiyanlardaki inanca göre bu savaşta isa as geri dönecek zafer kazanıp iyilerin saltanatını oluşturacaktır. Evanjelikler bu kehanetin olmasını beklemeyip bunun gerçeklemesi için bir takım oyunlar oynadıkları malumdur . Amerika'nın önceki başkanı george bush'un azılı bir evanjelik olması ve islam dünyası ve müslümanlar üzerinde oynanan oyunlar ve amerikanın israil ile ilgili planları hep bu düşüncenin ürünü olup yahudiler ve müslümanlar arsında çıkacak büyük bir savaş ve bunun neticesinde isa as ın geri gelerek hıristiyanların dünya'ya hakim olmaları sağlanacaktır. Bunun için israil ve müslümanlar arasındaki düşmanlık devamlı surette canlı tutularak şartların oluşması sağlanmaya çalışılmaktadır. Amerikanın safsata bir kehanet uğruna dünya'yı ve insanları sürüklemeye çalıştığı durum ile ilgili çalışmaları bugün ortada olup ırak,iran, suriye ve israil üzerinde yaptıkları oyunlar hep bu savaşın oluşması ve isa as ın geri gelmesi için yapılmaktadır.   


Armagedon'un değişik bir versiyonu  islam inancına hadis adı altında sokularak , kıyamet alametlerinden bir tanesi olarak  piyasaya sürülmüştür , bu hadiste!!! şöyle denmektedir , ""Müslümanlar, Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Müslümanlar onlarla savaşıp öldürecekler. Hatta Yahudi bir taşın ve ağacın arkasında saklanıp gizlenecek, taş ya da ağaç şöyle seslenecek: "Ey Müslüman, Ey Allah'ın kulu, işte Yahudi arkamdadır, gel onu öldür. Garkad' adındaki ağaç müstesna... Çünkü o Yahudilerin ağacıdır." (Cem'ul Fevaid)"  


Hıristiyanların isa as ın gelmesi inancına müslümanlar tarafından sahip çıkılarak, "evet gelecektir ama sizden değil bizden olarak" şeklinde bir tez'le bu düşünce islamileştirilmeye çalışılmış ve konu ile ilgili hadisler uydurularak meselenin islami oluşturulmaya çalışılmıştır, bu yapılırken ilgili kur'an ayetleri isa as ın ölmediği yaşadığı ve ahir zamanda dünyaya geri geleceği şeklinde tahrif edilerek müslümanlara "işte böyle inanacaksınız" denilerek baskı oluşturulmuştur. Şimdi kur'an ayetlerinin isa as ın akıbeti konu ile ilgili söylediklerini anlamaya çalışalım. 


                                              İSA  AS  VE  AKIBETİ 


İsa as Allah cc nin israiloğullarına gönderdiği elçilerden bir tanesidir. İsrailoğulları elçilerie karşı uyguladıkları zulmü isa as a da uygulayarak onu öldürmeye çalışmış ancak bunu başaramamışlardır. Bu konu ile ilgili ayetler şu şekildedir. 
-----003.052 İsa onların inkarlarını hissedince: «Allah uğrunda yardımcılarım kimlerdir?» dedi. Havariler şöyle dediler: «Biz Allah'ın yardımcılarıyız, Allah'a inandık, O'na teslim olduğumuza şahid ol».
-----003.055 Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.
-----004.157 Ve «Allah elçisi Meryem oğlu İsa'yı öldürdük» demeleri yüzünden (onları lânetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler.
-----004.158 Bilâkis Allah onu (İsa'yı) kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir.
-----004-159 Ehl-i kitaptan her biri, ölümünden önce ona muhakkak iman edecektir. Kıyamet gününde de o, onlara şahit olacaktır.
-----005.078 İsrailoğullarından inkar edenler, Davud'un ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle lanetlenmişlerdi. Bu, baş kaldırmaları ve aşırı gitmelerindendi.
-----005.116-117 Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, «Beni ve anamı, Allah'tan başka iki tanrı bilin» diye sen mi dedin, buyurduğu zaman o, «Hâşâ! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zâtında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin. Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyle görensin.
-----043.059-65 Meryemoğlu, ancak kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur.Eğer dileseydik, size bedel yeryüzünde sizin yerinizi tutacak melekler var ederdik.Sakın şeytan sizi bu yoldan alıkoymasın; şüphesiz o size apaçık bir düşmandır.İsa, açık delillerle geldiği zaman demişti ki: Ben size hikmet getirdim ve ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyleyse Allah'tan korkun ve bana itaat edin.«Doğrusu Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir, artık O'na kulluk edin, bu, doğru yoldur.» Ama, aralarında guruplaştılar, ayrılığa düştüler. Kıyamet gününün can yakıcı azabına uğrayacak zalimlerin vay haline!

 Meallerini verdiğimiz bu gibi ayetler rivayetlerin ışığında ele alınarak, " isa as ölmemiştir ve kıyamete yakın bir zamanda geri dönecektir" şeklindeki inanç kur'ana onaylattırılmaya çalışılmıştır. Şimdi bu ayetlerin bu düşüncelere onay verip vermediğini anlamaya çalışacağız. 


-----043.06 Ve hakkıkat o, saat için bir ılimdir, onun için sakın o saatin geleceğinde şekk etmeyin de bana tabi' olun, işte bu yegâne doğru yoldur.

Zuhruf s. 61. ayeti parantez içi tahrif metodu kullanılarak (isa'nın yere inişi) gibi sözler ilave edilmiş isa as ın yeniden gelişi düşüncesi doğrultusunda kullanılmaya çalışılmıştır,habuki kur'an çerçevesinden bakan bir göz Allah cc nin gönderdiği elçilerin muhataplarına kıyamet'in gelmesi ile ve ahiretteki hesap günü için orkuttuğu malumdur. 

-----006.015 «Ben Rabbime karşı gelirsem, büyük günün azabından korkarım» de.
----- 007.059 Andolsun ki Nuh'u elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur. Doğrusu ben, üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum.
 -----010.015 Ayetlerimiz onlara açık açık okununca, bizimle karşılaşmayı ummayanlar, «Bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir» dediler. De ki: «Onu kendiliğimden değiştiremem, ben ancak, bana vahyolunana uyarım. Ben Rabbime karşı gelirsem, büyük günün azabına uğramaktan korkarım.»
----- 011.026(nuh) Allahdan başkasına ıbadet etmeyin, cidden ben size elîm bir günün azâbından korkuyorum.
-----011.084 Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin! Sizin için ondan başka tanrı yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Zira ben sizi hayır (ve bolluk) içinde görüyorum. Ve ben, gerçekten sizin için kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.
-----026.135 (hud) Cidden ben size büyük bir günün azâbından korkuyorum.

-----Nisa s . 157-158-159. ayetinde ," Ve «Allah elçisi Meryem oğlu İsa'yı öldürdük» demeleri yüzünden (onları lânetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler. doğrusu Allah onu kendine doğru ref'eyledi, Allah bir azîz, hakîm bulunuyor.Ehl-i kitaptan her biri, ölümünden önce ona muhakkak iman edecektir. Kıyamet gününde de o, onlara şahit olacaktır." mealindeki ayetin isa as ın ölmediğine ve semaya ref edildiğine dair bir delil olduğu ileri sürülmektedir.159. ayetin metnindeki "Ve in min ehlil kitâbi illâ le yu’minenne( ehli kitaptan olan hiç kimse yoktur'ki ona mutlaka iman edecektir) bihî ( ona yani isa'ya)kable mevti(mevtihî),( ölümünden önce) ve yevmel kıyâmeti yekûnu aleyhim şehîdâ(şehîden)." (kıyamet günü  o onlara şahit olacaktır). Bu ayetteki "gable mevtihi" kelimesi ehli kitabın ölümüne değil isa as ın ölümüne raci edilerek, "ölseydi ölümünden önce dermiydi?" gibi  veya aynı aynı ayetteki "ehli kitap" tabirinin kur'anda yahudi ve hıristiyanlar için kullanıldıklarını dolayısı ile yahudilerin isa as a iman etmedikleri için "mevtihi" kelimesindeki "hi" zamirinin isa as a raci edilmesi gerektiği ileri sürmüşlerdir. kur'andaki "ehli kitab " tabirinin yahudi ve hıristiyanlar için ortak kullanıldığı düşüncesi sadece nisa s. 153. ayetini örnek göstersek bile yetecektir ."Ehl-i kitap senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Onlar Musa'dan, bunun daha büyüğünü istemişler de, «Bize Allah'ı apaçık göster» demişlerdi. Zulümleri sebebiyle hemen onları yıldırım çarptı. Bilâhare kendilerine açık deliller geldikten sonra buzağıyı (tanrı) edindiler. Biz bunu da affettik. Ve Musa'ya apaçık delil (ve yetki) verdik." Dikat edilecek olursa ayetteki "ehli kitab" tabiri musa as a iman ettiğini idda eden yahudiler için kullanılmış olup ortak kullanım yoktur.

158. de" Bilâkis Allah onu (İsa'yı) kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir." mealindeki ayetten yine isa as ın ölmeyip semaya ref edildiği orada hala canlı olarak yaşamaya devam ettiği ileri sürülmektedir. Öncelikle şunu söylemek gerekir'ki, "ehli sünnet" düşüncesi Allah cc ye mekan biçme yani onun semada bir mekanda olması düşüncesini kabul etmez, ancak aynı ehli üsnnet düşüncesi isa as ı semaya çıkararak onu Allah cc nin yanına yerleştirme düşüncesi ile kendi içinde çelişkiye düşmüştür. " ref" kelimesine baktığımız zaman bu kelimenin anlamının "maddi olarak yukarı kaldırma" olduğu gibi " manevi yani derece olarak'ta yukarı kaldırmak" analmlarına geldiğini görürüz. Kur'anda bu kelimenin her iki anlamda kullanıldığı görülmektedir.
-----002.253 İşte bu peygamberlerden bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Onlardan Allah'ın kendilerine hitabettiği, derecelerle yükselttikleri ( VE REFEA) vardır. Meryem oğlu İsa'ya belgeler verdik, onu Ruhul Kudüs'le destekledik. Allah dileseydi, belgeler kendilerine geldikten sonra, peygamberlerin ardından birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler, kimi inandı, kimi inkar etti. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi, lakin Allah istediğini yapar.
-----06.083 Bu, İbrahim'e, milletine karşı verdiğimiz hüccetimizdir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. (nerfeu) Doğrusu Rabbin Hakim'dir, Bilen'dir.
-----012.076 Yusuf kardeşinin yükünden önce onlarınkini aramaya başladı; sonra kardeşinin yükünden su kabını çıkardı. İşte biz Yusuf'a böyle bir plan kullanmasını vahyettik. Çünkü hükümdarın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı, meğer ki Allah dileye. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Her ilim sahibinden üstün bir bilen bulunur.
-----019.056-57Kitapta İdris’i de an. Gerçekten o da doğruluğun timsali biri idi, bir nebî idi. Onu üstün bir makama yücelttik.(ve refe'nahu)
-----043.032 Rabbinin rahmetini onlar mı taksim edip paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında Biz taksim ettik; birbirlerine iş gördürmeleri için kimini kimine derecelerle üstün ( verefe'na) kıldık; Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri şeylerden daha iyidir.
-----094.004Senin şanını yükseltmedik mi? (refe'na)

Allah cc nin bazı kullarını ve resullerini birbirinden üstün kılması "ref " kelimesi ile ifade edilmiş olup bu kelimenin mecaz anlamda kullanıldığı görülmektedir. Dolayısı ile isa as ın maddi olarak bedeninin değil onun derecesinin yükseldiğinin anlaşılması daha doğru olur.

İsa as ın ölmediğine dair getirilen delilllerden bir taneside onun ölümü ile ilgili geçen " teveffi" kelimesinin ölüm anlamına gelemeyeceğidir, buna dair düşüncede zümer s. 42. ayetinden çıkarılmıştır.

----- 039.042 Allah, nefisleri öldükleri zaman ve ölmeyenleri de uykularında öldürüverir. Artık üzerine ölüm ile hükmettiğini tutuverir ve diğerini de tayin edilmiş vakte kadar salıverir. Şüphe yok ki, bunda elbette alâmetler vardır, düşünücüler olan bir kavim için.

Bu ayet uykuyu bir nevi ölüme benzetirken isa as ın ölmediğine dair delil olabilmesi açısından ters çevrilerek ölüm bir nevi uykuya benzetilmiştir. Uykunun ölüme benzetilmesi ile ilgili olarak şu ayet yeterli olacaktır.

-----006.060 Geceleyin sizi ölü (yeteveffakum)gibi uyutan, gündüzün yaptıklarınızı bilen, mukadder olan hayat süreniz doluncaya kadar gündüzleri sizi tekrar kaldıran O'dur. Sonra dönüşünüz O'nadır, işlediklerinizi size bildirecektir.

"Vefa" kelimesi "tamam noktasına ulaşmak" anlamında bir kelime olup ömrün tamam olması "vefat" olarak kullanılır.  

-----004.097 Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları (teveffahum)zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler, melekler de: «Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü dönülecek yerdir!
-----006.061 O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir. Niha-yet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (görevli melekler) onun canını alırlar(teveffethu). Onlar vazifede kusur etmezler.
-----047.027Melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken (teveffethum)durumları nice olur?
-----016.028 Melekler kendilerine yazık etmiş kimselerin canlarını alırken:(teteveffahum) «Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk» diyerek teslim olurlar. Hayır; öyle değil; doğrusu Allah onların yaptıklarını bilmektedir.
-----016.032 Melekler onların canını temizlenmiş olarak alırken:(teteveffahum) «Selam size; yaptıklarınıza karşılık haydi cennete girin» derler.
-----010.046 Onlara vaad ettiğimizin bir kısmını sana göstersek de, göstermeden seni vefat ettirsek de, (netevefeyenneke)sonunda onların dönüşü bize olacak. Sonra onların ne yapacaklarına Allah şahit olacaktır.
-----010.104 De ki: «Ey insanlar! Benim dinimden şüphede iseniz bilin ki ben Allah'tan başka taptıklarınıza tapmam. Ancak, sizi öldürecek(yeteveffakum) olan Allah'a kulluk ederim. İnananlardan olmakla emrolundum.»
-----032.011 De ki: «Size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak(yeteveffakum), sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.»
-----004.015 Kadınlarınızdan zina edenlere, bunu isbat edecek aranızdan dört şahid getirin, şehadet ederlerse, ölünceye (yeteveffahünne)veya Allah onlara bir yol açana kadar evlerde tutun.
-----002.234 İçinizden ölenlerin(yuteveffevne) bırakmış olduğu eşler kendi kendilerine dört ay on gün beklerler; müddetleri sona erdiğinde, onların kendi haklarında uygun şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah işlediklerinizden haberdardır.
-----040.067 Sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra kan pıhtısından yaratan; sonra erginlik çağına ulaşmanız, sonra da yaşlanmanız için sizi bebek olarak dünyaya çıkaran O'dur. Kiminiz daha önce öldürülür,(yutevveffevne) kiminiz de, belirtilmiş bir süreye ulaşırsınız. Belki artık düşünürsünüz.

"teveffa" kelimesinin baktığımız zaman isa as ın ölmediğine hiçbir şekilde delil olamayacağı açıktır.

-----021.007-8 Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız; zikir ehline sorun. Biz onları yemek yemez birer ceset kılmadık ve onlar ölümsüz de değillerdi.
----- 021.034Senden önce de hiçbir insanı ölümsüz kılmadık, sen ölürsün de onlar baki kalır mı?
Mealindeki ayetler bu düşüncemizi dahada kuvvetlendirmektedir.   



------019.033 «Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır.»
-----019.015Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağı gün ona selam olsun!

Meryem suresinin 33. ayetinde isa as ın dilinden bunlar söylenmektedir, aynı sözler 15. ayette yahya as içinde söylenmiştir. Bu ayetler bize yahya as ın öldüğü gibi isa ın ölmüş olduğunun açık bir delilidir. 

Sonuç olarak, kaynağını hıristiyan düşüncesinden alan isa as ın yeniden dünyaya gelişi islam kaynaklarınada geçerek akide konusu haline gelmiştir , bu yapılırken "kitaba uymak" metodu  değil " kitabına uydurmak" metodu kullanılmıştır. Ön kabulsuz bir okuma ile isa as ın hayatını kur'andan anlamak istiyorsak öncelikle nuzül dönemi hıristiyan düşüncesindeki isa anlayışı yine kur'andan öğrenilerek isa as hakkındaki ayetler daha doğru bir biçimde anlaşılabilir. Hıristiyan düşüncesinde isa as ın Allah cc nin oğlu ve bir ilah olarak tanınmasına karşı kur'an onun ölümlü bir zat olduğu ve Allah cc nin yarattığı kullardan bir kul olduğunu bildirir. Bu böyle olmasına karşın  kur'an tarafından red edilen bu düşünceler islam düşüncesinde akide olarak benimsenmiştir. KUR'ANA ÖN KABULSUZ BİR BAKIŞ NETİCESİNDE ORTAYA ÇIKAN DURUM ŞU OLACAKTIR, İSA AS HER FANİ GİBİ ÖLMÜŞTÜR. KIYAMET GÜNÜ HER KUL GİBİ DİRİLEREK MAHŞERDE KENDİSİNE İMAN ETTİĞİNE İLERİ SÜRENLER HAKKINDA ŞAHİDLİK EDECEKTİR.    


                       EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

28 Kasım 2011 Pazartesi

Ayetlerin Rivayetlere Feda Edilmesi Örneği "Şefaat Ayetleri"

Şefaat konusu ile ilgili ayetler geçmişten günümüze kadar gelen kur'anı anlama metodlarından bir tanesi olan "kur'anı rivayetlere vurarak anlama metodu" na örnek verebileceğimiz bir meseledir. Kur'anın nazil olduğu dönem içindeki müşriklerin bu konudaki inançlarını red etme temeline dayalı olarak inen ayetlerin tam tersi olarak müşriklerin inançlarını aynı şekilde koruyarak anlaşılmaya çalışılan şefaat ayetlerinin bu şekilde anlaşılmasına sebeb uydurma rivayetlerdir. Müşriklerin yerleşik inaçları olan Allahtan başka ibadet ettikleri putlarının ahirette kendilerine şefaatçi olacaklarına olan inançları ahirette, Allahtan başka hiçbir şefaatçi olmadığına ilşkin ayetlerle red edilmiştir. Ancak bu red edilen ayetlerin bazıları "izin  verme" veya "istisna edilme" şeklinde geldiği için rivayetlerin yardımı ile veya ayetlerin anlamlarıda değiştirilerek ahirette Allahın izin verdiği bazı kimselerinde şefaatçi olabileceklerine dair bir inanç ihdas edilmeye çalışılmış ve bu inanç maalesef kur'anın önüne geçerek yerleşik bir inanç haline gelmiş ve Muhammed sav in kur'ana ters bir söz söylemeyeceğine dair olan inançlar ters yüz edilerek onun adına bir çok uydurma hadis türetilmiştir.Bu yazımızda kur'anda şefaat meselesi ile ilgili ayetleri ve bu ayetlerin mesajlarını görmeye çalışacağız. 
"Şefaat" kelimesinin , bir şeyi benzerine eklemek,yanyana getirmek,aracılık etmek gibi anlamları vardır


----089.003 Herşeyin çiftine de(veşşef'i), tekine de and olsun.

----004.085Kim iyi bir işe aracılık ederse(şefaaten haseneten) onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse(şefaaten seyyieten) onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir.

Fecr suresi 3. ayetinin mealinde gördüğümüz gibi lügat anlamı olan "çift"anlamında, nisa s. 85. ayetinde yine lügat anlamı olan "aracılık etmek" anlamında kullanılmıştır.
                              -----------------------------------------

----006.051 Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. Öyleki, kendileri için O'nun huzurunda ne bir dost ne de bir şefaatçı vardır. Gerekir ki Allah'tan korkarlar.

----006.070 Dinlerini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayatının kendilerini aldattığı kimseleri bırak! Bu vesile ile şunu da ihtar et ki: «Bir kimse yaptıkları yüzünden azabın pençesine düşmeye görsün, o zaman Allah'ın yüce huzurunda O'ndan başka ne bir koruyucu, ne de bir şefaatçi bulunur. Her türlü fidyeyi denkleştirse bile kabul edilmez. Onlar azabın pençesine düşmüş kimselerdir. Nankörlük ettiklerinden dolayı onlara kaynar sudan bir içecek ve gayet acı bir azap vardır.

----006.094 Onlara: «And olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi size verdiklerimizi ardınızda bırakarak bize birer birer geldiniz; içinizde Allah'ın ortakları olduğunu sandığınız şefaatçılarınızı beraber görmüyoruz. And olsun ki aranızdaki bağlar kopmuş, ortak sandıklarınız sizden ayrılmışlardır» denecek.

----007.053 Kitap'ın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Sonuç gelip çattığı gün, önceleri onu unutmuş olanlar, «Rabbimizin peygamberleri şüphesiz bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek» derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler onları koyup kaçmışlardır.

----010.018 Onlar, Allah'ı bırakarak, kendilerine fayda da zarar da veremeyen putlara taparlar: «Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır» derler. De ki: «Göklerde ve yerde, Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?» Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir.


----026.100-1 Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var, ne de yakın bir dostumuz.

----030.013 Koştukları ortakları artık şefaatçileri değildir; ortaklarını inkar ederler.

----032.004 Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden Allah'tır. O'ndan başka bir dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Düşünmüyor musunuz?

----036.023 «O'nu bırakıp da tanrılar edinir miyim? Eğer Rahman olan Allah bana bir zarar vermek isterse, o tanrıların şefaati bana fayda vermez, beni kurtaramazlar.»

----039.043 Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: «Onlar bir şeye sahip olmadıkları, akıl da edemedikleri halde mi şefaat edecekler?»

----040.018 Onları, yüreklerin ağıza geleceği, tasadan yutkunacakları, yaklaşan kıyamet günü ile uyar. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenecek şefaatçisi olur.

----074.048 Artık onlara, şefaatçilerin şefaati fayda vermez.

Ayetlerin meallerindende anlaşıldığı üzere nuzül öncesi toplumun Allahtan başka şefaatçiler edinmesi tamamen red edilmektedir.  
                       -----------------------------------------------------


---- 002.048 Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korunun.

----002.123 Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin yarar sağlamayacağı ve onların yardım görmeyeceği günden korunun.

----002.254 Ey inananlar! Alışverişin, dostluğun, şefaatin olmayacağı günün gelmesinden önce sizi rızıklandırdığımızdan hayra sarfedin. İnkar edenler ancak yazık edenlerdir.

Bu ayetlerdede hesap gününde kimsenin kimseye hiç bir şekilde yardımı olamayacağı bildirilerek sakınılması emredilmektedir.  
                            ------------------------------------------------


----002.255 Allah, O'ndan başka tanrı olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, diri, her an yaratıklarını gözetip durandır. Göklerde olan ve yerde olan ancak O'nundur. O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir, dilediğinden başka ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. Hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O yücedir, büyüktür.

----010.003 Doğrusu sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratıp sonra arşa hükmeden, işi düzenleyen Allah'tır, izni olmadan kimse şefaat edemez. İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'na kulluk edin. Nasihat dinlemez misiniz?

----039.044 De ki: «Bütün şefaat Allah'ın iznine bağlıdır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döneceksiniz.»

Bu ayetlerdede şefaatin Allah cc nin iznine bağlı olduğu bildirilmektedir, ancak bu izin kendisinden başkasına izin vermesi şeklinde anlaşılmaması gerekir yukardaki ayet meallerinde gördüğümüz üzere müşrik toplumun hiçbir bilgiye tabi olmadan edinmiş oldukları şefaatçileri ,Allah cc nin kendisinden böyle bir izin olmadan edinmiş oldukları vurgusu yapılarak onun böyle bir izni olmadığı bildirilmektedir.  Bu tür ayetlerde maalesef rivayetler doğrultusunda anlaşılmak suretiyle "bak işte bu ayetlerde izin verilmesi var " şeklinde bir düşünce oluşturulmaya çalışılmıştır.


                      --------------------------------------------------- 
 ----020.108-109 O gün, hiçbir tarafa sapmadan o davetçiye (Sûr'a üfleyenin çağrısına) uyarlar. Öyleki, Rahmân'ın heybetinden sesler kısılmıştır. Artık bir fısıltıdan başka hiçbir şey işitemezsin.O gün Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat fayda vermez.

Taha s. 108.109. ayetlerde maalesef ekseri meallerde yanlış bir çeviriye kurban gitmiş ve ayetteki "başkasına" kelimesi "başkasının" şeklinde çevrilerek "şefaatin tümü Allahındır " ayeti göz ardı edilerek sanki Allah cc kendisinden başka birisine şefaat etme yetkisi tanıyacağına dair bir çıkarım yapılarak ayetin rivayete feda edilme örneği sergilenmiştir. 
                ------------------------------------------------------------
034.023Allah'ın katında, kendisine izin verilenden başka kimseye  şefaat fayda vermez. Sonunda, gönüllerindeki korku giderilince birbirlerine «Rabbiniz ne söyledi?» diye sorarlar; «Hak söyledi» derler. O, yücedir, büyüktür.
Sebe s. 23. ayette taha s. 109. ayet gibi rivayetler yardımı ile anlaşılmak cinayetine kurban edilmiş ayetlerdendir çoğunluk meallerde " Allah'ın katında, kendisine izin verilenden başka kimse şefaat edemez. Sonunda, gönüllerindeki korku giderilince birbirlerine «Rabbiniz ne söyledi?» diye sorarlar; «Hak söyledi» derler. O, yücedir, büyüktür." şeklinde çevrilerek Allahtan başka şefaatçiler ihdas edilmesine dayanak oluşturan bu ayetteki " izin verilen " kimseden kasıt şefaat etmeye yetkili bir şahıs değil dünyada iken işlediği amelleri karşılığı cennete girmeye izin verilen kişi olduğu ve ayetin devamında birbirleri ile konuşarak şefaat kelimesinin anlamına uygun olarak (yanyana getirmek,bir şeyi benzerine eklemek) cenneti hak eden mü'minlerin birbirleri ile olan konuşmalarını görmekteyiz.
                 ---------------------------------------------------------------------


 ----021.026 Böyle iken dediler ki: «Rahman çocuk edindi.» Allah bundan münezzehtir. Doğrusu (o çocuk dedikleri) sadece şerefli bir takım kullardır;
----021.027 Allah'tan önce söz söyleyemezler; ancak O'nun emri üzerine iş işlerler.
----021.028 Allah, onların yaptıklarını ve yapmakta olduklarını bilir. Onlar Allah'ın hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler; O'nun korkusundan titrerler.

Enbiya suresindeki bu ayetlerdede rahman, kendisine isnad edilen " çocuk edinme" iftirası red edilerek onun çocukları olduğu iddia edilen varlıkların sadece ikram edilmiş kulları olduğu, o kulların onun razı olduğu kullara şefaat edebileceğini buyurulmaktadır. Burada razı olunan kullara şefaat edilme şekli günahların bağışlanması için araya girmek şeklinde değil aksine, dünyada işlediği amelleri karşılığı olarak Allah cc nin rızasını kazanmış ve cenneti hak etmiş mü'min bir kimseye o varlıkların cennet kapısında onları karşılaması şeklinde olacaktır. Şefaatın kelime anlamına uygun olarak gerçekleşecek olan bu karşılama ve birliktelik diğer ayetlerde şu şekilde anlatılmaktadır. 


----- 021.103 En büyük korku bile onları üzmez; kendilerini melekler: «Size söz verilen gün işte bugündür» diye karşılarlar.

---- 041.030-31 Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler.Bizler sizin hem Dünya hayatta hem Âhırette dostlarınızız ve size orada nefislerinizin hoşlanacağı var, hem size orada ne isterseniz var.

---- 039.073 Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete götürülürler. Oraya varıp da kapıları açıldığında, bekçileri onlara: «Selam size, hoş geldiniz! Temelli olarak buraya girin» derler.

----013.022-23-24   Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabrederler ve namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıkça Allah yolunda harcarlar ve çirkinlikleri güzelliklerle yok ederler. İşte bunlar, bu hayatın akibeti kendilerinin olacak olanlardır.Adn cennetlerine girecekler, atalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden salih olanlarla birlikte olacaklar. Melekler de her kapıdan yanlarına girip şöyle diyecekler:Sabrettiğinizden dolayı selâm size. Dünyayı izleyen bu mutlu akıbet ne kadar güzel! derler.

----033.043-44 Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O'dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir.O'na kavuştukları gün müminlere yapılacak dirlik temennileri «Selam» demek olacaktır. Onlara cömertçe verilecek ecir hazırlamıştır.

            --------------------------------------------------------------

----053.026 Allah, dilediğine ve hoşnut olduğuna izin vermedikçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaati bir şeye yaramaz.

Necm s. 26. ayetindede yine yanlış bir anlayışın neticesinde , Allahın dilediği ve hoşnut olduğu melekler olarak anlaşılan bu ayetteki "dilediği ve hoşnut olduğu kişi" cenneti hak etmiş bir mü'mindir ,meleklerin o mü'mine olan şefaatleride yukarda meallerini vermiş olduğumuz ayetlerdeki cennette karşıladıkları mü'minlere olan hitapları ve onlara eşlik etmeleridir. 
                  --------------------------------------------------------------------
----043.086 Allah'ı bırakıp başkasına yalvaranlar, şefaate nail olamazlar. Ancak hakkı bilip ona şahidlik edenler bunun dışındadır.

Zuhruf. 86. ayetide rivayetler doğrultusunda meallendirilerek kurban edilen ayetlerdendir meallerimizde genel olarak,  " Allah'ı bırakıp yalvardıkları şeyler, şefaat edemezler. Ancak hakkı bilip ona şahidlik edenler bunun dışındadır." şeklinde meallendirilen bu ayette sanki allahtan başka yalvarılan şeylerden hakkı bilip şahidlik edenlerin şefaat edeceği gibi yanlış bir mana çıkarılmaya çalışılmaktadır. Yukarda verilen mealde şefaate hak kazananların "hakkı bilip ona şahidlik edenler" oldukları belirtilmektedir, bu şekilde şefaate hak kazanan kimse dünyada iken " hakkı bilip ona şahidlik etmesi" sonucu yaptığı amelleri ile cenneti  kazanmış bir mü'minden başkası olamaz ve buradaki şefaat eden eden kimsede Allahtan başkası değildir. 
                --------------------------------------------------------------------------
----019.087 Rahman'ın katında bir ahd almış olandan başkası asla şefaate nail olamayacaktır.

Meryem s. 86. ayeti aynı şekilde rivayetlere kurban edilerek anlaşılmaya çalışılan ayetler gurubuna girmektedir, bu ayet hem bağlamından koparılarak okunup anlaşılmış hemde kur'an bütünlüğünden koparılarak anlaşılmaya çalışılmış ve yanlış meallendirimiştir. Çoğunluk mealde gördüğümüz şekli ile " Rahman'ın katında bir söz almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır."şeklinde çevrilerek yine " bak kardeşim işte sana ayet Allah birilerine demek ahid vermiş ve onlar şefaat edecekmiş" gibi anlaşılmak istenmektedir. Yanlış meal sonucu birilerine şefaat etme yetkisi tanındığına dair anlaşılmak istenen ayeti bağlamı ile birlikte okuduğumuz zaman konu aydınlığa kavuşmaktadır. 

77- Ayetlerimizi inkar edip, bana: "Elbette mal ve çocuklar verilecektir" diyeni gördün mü?
78- O, gayba mı tanık oldu, yoksa Rahman (olan Allah)ın Katında(n) bir ahid mi aldı?
79- Asla; demekte olduğunu yazacağız ve onun için azapta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız.
80- Onun söylemekte olduğuna Biz mirasçı olacağız; o Bize, 'yapayalnız tek başına' gelecektir.
81- Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah'tan başka ilahlar edindiler.
82- Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkar edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler.
83- Görmedin mi, Biz gerçekten şeytanları, kafirlerin üzerine gönderdik, onları tahrik edip kışkırtıyorlar.
84- Onlara karşı acele davranma; Biz onlar için ancak saydıkça sayıyoruz.
85- Takva sahiplerini bir heyet halinde Rahman (olan Allah'ın huzurun)a toplayacağımız gün,
86- Suçlu-günahkarları susamışlar olarak cehenneme süreceğiz.
87- Rahmanın Katında ahid almış olandan başkası asla şefaate nail olmayacaklardır.

77. ayette görüldüğü üzere ayetleri inkar eden ve kendisine mal ve çocuklar ile yardım(şefaat) edileceğini iddia eden bir kişinin bu sözünün yalanlandığı ayetler olmasına rağmen cımbızlama metodu ile bağlamından koparılarak kur'ana ters bir şefaat anlayışı kur'an ayetlerini hem bağlamından koparmak hemde yanlış meallendirilmek sureti ile çifte cinayete kurban edilmiştir. 


Sonuç olarak , tamamen müşriklerdeki şefaat inancını red sadedinde inen ayetler olmasına rağmen uydurma rivayetler yardımı ile ahirette Allah cc den başka şefaatçiler ihdas edilmesine dayanak yapılan şefaat ayetleri kur'an bütünlüğü ve bağlamlarından koparılarak cinayet üstüne cinayetler işlenmesine sebeb olan ayetlere maalesef bir örnek teşkil etmektedir. Allahın elçisi muhammed sav e atfen uydurulan bir çok rivayet ile bu ayetler anlaşılmaya çalışılmıştır. Rivayetlerin kur'an ölçüsüne vurularak  anlaşılması esas iken maalesef  kur'an uydurma rivayetler doğrultusunda anlaşılmak istenerek şefaat konusunda ters bir anlayış oluşturulmuş ve bugünkü şekli ile her taşın altından bir şefaatçi bulunarak ahiret garantisi haline getirilmiştir. 


              EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

28 Ekim 2011 Cuma

Ayetlerin Rivayetlere Feda Edilmesi

Bugüne kadar çoğunluk müslümanlar üzerinde hakim olan din anlayışı, dinin iki kaynağı sayılan "kitap" ve "sünnet" in birbiri arasındaki hiyerarşik düzenin sıralamasının ters çevrilmesi şeklinde tezahür ederek kitabın ikinci kaynak haline getirilmesi ve bunun neticesinde rivayetlerin kur'anla sağlamasının yapılarak anlaşılması yerine kur'anın rivayetlerle sağlaması yapılarak anlaşılması metodunun hakim kılınmasıdır. Bu anlayışın neticesinde kur'anda bildirmeyip rivayetlerde bildirilen bazı konular kur'ana rağmen kabul edilmiş ve bu kabul edilme yoluda ayetler arasına parantez açılarak sanki ayettenmiş izlenimi verilmek suretiyle veya ayetler tahrif edilmek suretiyle yapılmaya çalışılmıştır. Yazımızda bu düşünceye nasıl varıldığı ve bu düşünce neticesinde oluşturulan  din anlayışlarından bahsetmek istiyoruz.  


         SAHABENİN   RESULULLAHI  ANLAYIŞ  FARKLILIKLARI

Resulullah daha hayatta iken onun sözleri ve bazı fiileri sahabe tarafından farklı algılanmıştır. Bu farklı anlayışların tezahürleri siyer ve hadis kitaplarında mevcuttur. Örnek olarak verebileceğimiz bir kaç olay şunlardır. Beni kurayzaya gönderilen birliğe resullullah sav öğle veya ikindi namazını beni kurayza topraklarında kılmalarını emreder , ancak sahabenin bir kısmı oraya varılınca namazın vaktinin geçeceği düşüncesi ile namazlarını oraya varmadan kılarlar , bir kısım sahabe ise resullullah sav in namazın beni kurayzada kılınmasını emrettiği için o namazı vaktinin geçmesine rağmen namazlarını  beni kurayzaya ulaşınca kılmıştır. Uhud harbi öncesi resul as ın önerdiği stratejiyi kabul etmeyip başka bir plan öneren sahabelerin önerisini resul as ın kabul ettiğini biliyoruz. Hudeybiye anlaşması sonucu resul as ın sahabeye başlarını tıraş etmeleri emri kabul görmeyince önce kendisi başını tıraş ettiği ardındanda sahabenin başlarını traş ettiğini kaynaklarımızda mevcuttur. Özellikle beni kurayza seferi örneği dikkate değer bir örnektir şöyleki, resul as ın sözlerindeki maksadı önceleyen bir gurup sahabe namazın vaktinin geçmesine razı olmayarak namazı yolda kılmış,resul as ın sözlerindeki maksadı değil lafzı önceleyen diğer sahabe gurubu namazın vaktinin geçmesini dahi göze alarak namazlarını beni kurayza topraklarında kılmıştır. Bu olay ve bazı diğer olaylar daha resul as hayatta iken sözlerinin sahabe tarafından farklı anlaşıldığının göstergesidir. Abdullah ibni ömer ve ebu hüreyre gibi bazı sahabeler resulullahın sözlerindeki veya fiilerindeki maksadı öncelemeden onu taklit etmeleri (abdullah ibni ömerin yolda giderken resul as ın bevl ettiği aynı yerde bevl etmesi bunun örneğidir) , hz aişe ve ömer gibi bazı sahabelerin lafza değil maksada önem vermeleri sahabe sonası oluşan iki farklı anlayışın temelini teşkil etmiştir.  


İki farklı sahabe gurubunun oluşturduğu anlayış daha sonraki yıllarda "ehli hadis" ve "ehli rey" okullarının ortaya çıkmasında temel faktör olmuştur. "Ehli rey" okulunun hadisleri daha seçmeci bir yaklaşımla ele almasına rağmen "ehli hadis" okulu hadislerin metnini değil senedini esas alarak hadislerin sahih veya zayıf olduğu kanaatına varmış ve bu "Ehli hadis" okulunun temel anlayışı günümüzdede devam ederek yanlış din algılarının temelini oluşturmuştur. Bu okulun anlayışlarının yansıması günümüzde "ehli rey" okulunun başını çeken ebu hanifenin mezhebine bile sirayet ederek devam etmektedir. Bu okulların oluşum yıllarında şiddetli fikir çatışmaları olmuş ve ebu hanife iki defa küfre düştüğü gerekçesi ile tevbeye davet edilmiştir. İmam buharinin ebu hanifeye çok şiddetli eleştirileri yine bu düşünce sahiplerinin birbirileri ile olan çatışmalarına örnektir. Bugün "ehli hadis" okulunu devam ettirme iddiasında bulunan "selefiye" mensupları ebu hanifeye iyi bir gözle bakmamaktadırlar. Ancak ne gariptirki ebu hanifenin mezhebine mensup olduğunu iddia eden türkiye müslümanlarının kahir ekseriyetine göre imam buharinin hadis kitabı kur'andan sonra ikinci sahih kaynak mesabesindedir. Hanefi olduğunu iddia edipte kendi mezhep imamlarına iyi gözle bakmayan birisinin kitabını kur'anla ölçmeye kalkanların durumuda tam bir tezattır.

Bu arka plan çerçevesinde günümüze dönecek olursak "işte sizin dininiz budur" diye bize takdim edilen din anlayışlarının oturduğu temele bakacak olursak önceliğin rivayetlerden oluşan dini meseleler üzerinde yoğunlaştığını görürüz. Peki rivayetler derken" muhammed as ın söyledikleri yanlışmı?" diye bir itiraz muhakkak gelecektir. Bizim kastettiğimiz rivayetler muhammed as adına söylenip onun kesinlikle söylemeyeceği hadislerin sanki o söylemiş gibi lanse edilmesi üstelik bunları red etmenin kişinin küfre düşmesine sebebiyet vereceği iddiasıdır. Bu iddialar ortaya atılmadan önce kılıf hazırlanmış ve hadislerinde vahiy olduğu teorisi yalanı üzerine din bina edilmeye çalışılmıştır. Bu çürük binanın temelide necm s. ilk ayetlerine dayandırılmaktadır.  


                    MUHAMMED  SAV  İN HER  SÖYLEDİĞİ  VAHİYMİDİR ?  


Kur'anı öteleyerek hadisler üzerine din bina edenlerin en büyük dayanağı  necm s. nin ilk ayetleridir. Bu ayetlerde onun hevasından konuşmadığı ve konuştuklarının kendisine bildirilen vahiy olduğu üzerinde durulur. Sure ve kur'an bütünülüğünden yoksun , ön kabullerin etkisinde kalınarak yapılan bir okuma sonucu muhammed as ın kur'an harici söylediği sözleride "vahiy" kapsamına alınmıştır. Sadece necm suresini konu bütünlüğünde okusak bile devam eden ayetlerde görürüzki kendisine bildirilen vahyi kimin öğrettiği ve bu vahyi öğreten kişinin ona kur'anı öğretmekle görevli " vahiy meleği" olması onun konuştuğu vahyin kur'an olduğu ve bunu hevasından uydurmadığını  açıkça ortaya çıkar. Ancak kafalarını hadisleri kur'ana eşdeğer yapmaya ayarlayanlar , ilgisi olmasa dahi bektaşi misali ayetin hepsini okumadan "bu böyledir " mantığı içinde çürük düşüncelerini kur'ana onaylattırma yoluna gitmektedirler. 


Muhammed sav in kur'an harici söylemiş olduğu sözleri "gayri metluv vahiy" adını vererek kur'ana eşdeğer tutmak basit bir hata olmayıp Allaha iftira mahiyetinde bir yalandır. Öyleyse muhammed sav in kur'anda bizlere bildirilen durumu ve vazifesi nedir ?  


                     KUR'ANDA    MUHAMMED    SAV İN  VAZİFESİ  

Tarih boyunca Allah cc tarafından gönderilen resullere karşı çıkanların önde gelen argümanlarından birisi gelen resulun kendileri gibi bir beşer olduğu ve neden bir melek gönderilmediği şeklinde sözleridir. Bu sözler muhammed as ın inkarcı muhatapları tarafındanda dile getirilmiştir . Kur'an bu sözlere karşılık yeryüzünde gezenler melek olsaydı onlara melek gönderirdik demekte , gelen resulun kendileri gibi bir beşer olduğu gaybı bilmediği daha önce gönderilen diğer resuller gibi bir resul olduğu vurgusunu bir çok ayette vurgular. Bu ayetlere iman ettiğini söyleyen müslümanlar bile " melek resul" özleminin bir eseri olarak muhammed sav i kur'anın ve kendisininde onaylamadığı bir şekilde aşırı bir yüceltmeye tabi tutmuşlardır. "Hasais" türü kitaplarda muhammed sav için uydurulan özelliklere baktığımız zaman sanki insan değil bir melek olduğu adeta vurgulanmak istenir. Bedenini aşırı yüceltme düşüncesi bazı tasavvuf ehli tarafından " muhammed eşittir Allah" sözleri ile getirilmektedir. "Ehli hadis " okulunun onun sözlerini vahiy sayarak Allahın sözleri ile eşitleme çalışması ile tasavvuf ehlinin bedenini yücelten düşünceleri her iki gurubuda muhammed sav i yarı ilah ve melek derecesinde görmek istemenin bir sonucu olsa gerektir. 


Muhammed sav i kullarına resul olarak gönderen rabbimizin ona verdiği elçilik vazifesini az gören bazıları onu insan olmaktan çıkarıp kur'an dışı düşüncelerle onun misyonunu öteleyip sözlerinin ve bedenininin kutsanması gereken birisi konumuna getirmişlerdir , muhammed as ın elçi olması hasebiyle ilk görevi gelen vahyi muhataplarına tebliğ etmesidir. "23 yıllık risaleti boyunca sadece inen kur'an ayetlerinimi konuşmuştur?" sorusuna tabiki hayır deriz , bütün problem kur'an harici konuşupta bize rivayetler şekilde gelen o sözlere atfedilmesi gereken değer nedir? sorusunun cevabıdır, bu sorunun cevabı etrafında yüzyillardır müslümanlar konuşmaktadırlar . Bu konuda konuşulupta doğru olduğunu düşündüğümüz fikirler şu şekildedir. 

Muhammed sav in söylediği iddia edilen sözlerin öncelikle "gayri metluv vahiy" kategorisine sokularak kur'ana eşdeğer hale getirilmesi Allaha iftira mahiyetinde bir günah olup onun söylediği rivayet edilen sözler kur'an gibi harfi harfine yazılıp muhafaza edilerek kayda geçmemiş olup büyük bir kısım sözleri vefatından en az 200 yıl sonra derlenip kayda geçmiştir. Vefatından sonra meydana gelen siyasi olayların itikadi mezhepler haline dönüşmesi ve bu mezheplerin kendi düşüncelerinin haklı olduğunu kanıtlamak için hadisler uydurma yoluna gitmeleri hadislerin üzerine kara gölge gibi düşmüştür. Bu kara gölge bugün dahi islam dünyasının üzerinde durmakta olup bu uydurma hadisler üzerinden itikad sahibi olanların, bu bulutların dağılmasından tir tir titredikleri görülmektedir.Kara bulutların dağılmasını önlemek için giydirdikleri kılıfları din olarak sunan bu fırkalar,"bu hadisleri kur'ana götürüp sağlamasını kur'an ile yapalım"sözlerine şiddetli bir şekilde karşı çıkmaktadırlar.


Ümmetin üstünde kara bulutlar mesabesinde duran uydurmalar üzerinde bina edilen din, kur'an ile dağıtılınca saf bir din haline geleceği için önce kur'anı anlamak için yola çıkanların yollarına bir sürü taş dökmeye çalışmaktadırlar. Kur'anı herkesin anlayamayacağı, onu anlamak için bir sürü ilmi bilmenin gerektiği gibi engeller koyarak kur'ana rağmen oluşturulmuş sahte dinlerini müdafaa etmek istemektedirler.

       KUR'ANA  RAĞMEN  OLUŞTURULAN SAHTE  DİN  ANLAYIŞLARI 


Kur'anda yer almayıpta uydurma hadislerden yola çıkılarak oluşturulmuş ve ümmetin üzerinde kara bulutlar gibi dolaşan sahte din anlayışlarından birkaçı şöyle sıralayabiliriz.
 -ŞEFAAT İNANCI= Kur'anda tamamen müşrik iddialarını red sadedinde gelen şefaat ayetleri uydurma hadisler vasıtası ile ahirette bazılarının bazıları için Allahtan ricacı olup günahlarını affettirme şekline dönüştürülüp kerameti kendinden menkul din baronlarının ekmek teknesi haline gelmiş, saf müridlerini kandırarak rant elde etme aracı olmuştur.
-KABİR AZABI=Bu konu ile kur'anda hiç bir şekilde ilgili ayet bulunmamasına rağmen uydurma rivayetlerin yardımı ile kabir azabı konusu din haline getirilmiş bulunmadığına dair onca ayet rivayetlere kurban edilmiştir. 
-İSA AS IN NUZULÜ= İsa as ın öldüğüne dair ayetler arkaya atılarak onun ölmediği ,kıyamete yakın yeryüzüne ineceğine dair hadisler uydurularak  akide haline getirilip bizlere sunulmuştur. İşin garip bir yanıda, selef düşüncesinde mevcut olan Allaha mekan biçip onu semada oturtan anlayış ile "ehli sünnet" akidesi adı altında seleflerin bu düşüncelerine şiddetle karşı çıkanlar bu konuda seleflerle aynı düşünceyi paylaşmış ve isa as ı Allahın yanına çıkarmışlardır.
-MEHDİ İNANCI= Bu konudada kur'anda hiç bir şekilde bir işaret olmamasına rağmen uydurmalarda neredeyse ayakkabı numarası dahi haber verilebilen bir mehdi inancı ihdas edilmiş ve akide konusu haline getirilip bazı açıkgöz din baronları tarafından rant aracı haline getirilmiştir.


Sonuç olarak, kur'anın aksi ifadelerine rağmen muhammed as ı aşırı bir yüceltmeye tabi tutup sözlerini kur'ana eşdeğer tutan düşünce sahipleri Allaha ve resule iftira mahiyetinde uydurdukları hadislerle sahte bir din anlayışı ihdas edip bu iddialarına karşı çıkan düşünceleri "küfür" olduğu gerekçesi ile yavuz hırsız misali mahkum etmeye kalkmaktadırlar. Esas "küfür" olan onların kur'ana rağmen uydurma hadisler vasıtası ile kurmaya çalıştıkları din anlayışları olup mahkum edilmesi gereken onların bu düşünceleridir. Kur'an tek geçer ölçü kabul edilip onun harici gelen bütün bilgiler onun ışığında doğruluk testinden geçirilmedikçe uydurma rivayetler üzerine kurulan din anlayışlarını yıkmak mümkün değildir. 


                EN DOĞRUSUNU  ALLAH  CC BİLİR.