82. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
82. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Mart 2017 Cumartesi

Neml s. 82. Ayeti : Dabbetü'l - Arz ve Kim Olduğu Üzerine Bir Mülahaza

Kur'an'ın kıyametin vaktini vermemiş , o saat gelmeden önce onun bir takım alametlerinden bahsetmemiş olmasına rağmen , rivayet kitaplarında Kıyamet Alametleri şeklinde açılan başlıklarda , Muhammed (a.s) a atfen bir çok rivayet uydurulmuş olduğu herkesçe malumdur. Kıyametten önce Dabbetü'l Arz olarak bilinen bir yaratığın çıkacağına dair haberler , rivayet kitaplarının en mütenahi köşelerinde yerini almış bir vaziyettedir. 

Yazımızda bu konuyu irdelemeye çalışarak önce bu kelimenin Kur'an içinde geçtiği ayetleri okumak sureti ile bu kelimenin anlam alanına nelerin dahil olduğunu görmeye , sonra bu deyimin geçtiği ayeti okuyarak, Dabbe'nin ne zaman çıkacağı konusunu açıklığa kavuşturmaya , sonra ise bu deyim ile neyin ve kimin kast edilmiş olabileceğini anlamaya çalışacağız.

Eddebibü veya Eddebbe , hafif , yavaş yavaş veya belli belirsiz yürümek anlamındadır. Dabbetün ise , hareket eden bütün canlıları içine alan bir kelimedir. Bu kelimenin anlam alanına , en küçük bir böcekten tutun , insana kadar bütün canlılar girmektedir. 

Bu kelimenin geçtiği ayetler aşağıdadır. 

   [002.164] Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde süzülen gemilerde, Allah'ın gökten indirip yeri ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü canlıyı (dabbetin) orada yaymasında, rüzgarları ve yerle gök arasında emre amade duran bulutları döndürmesinde, düşünen kimseler için deliller vardır.

   [006.038] Hem yerde hareket eden hiç bir canlı (dabbetin), kanatlarıyla uçan hiç bir kuş türü yoktur ki sizin gibi birer toplum teşkil etmesinler. Biz o kitapta hiçbir şeyi ihmal etmedik. Sonra hepsi Rab’lerinin huzuruna sevkedilip toplanacaklardır.

   [008.022] Allah katında, yeryüzündeki canlıların (eddevabbi) en şerlisi gerçeği akletmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.

   [008.055] Allah katında yeryüzündeki canlıların (eddevabbi) en şerlisi, inkar edenlerdir. Onlar artık inanmazlar.

   [011.006] Yeryüzünde yürüyen hiç bir canlı yoktur ki (dabbetin), rızkı Allah'a ait olmasın. Onların durup dinlenecek ve saklanacak yerlerini de O bilir. Hepsi apaçık kitabdadır.

   [011.056]  Ben, sadece benim de, sizin de Rabbınız olan Allah'a tevekkül ettim. Yürüyen hiç bir canlı yoktur ki (dabbetin); O, alnından tutmasın. Elbette dosdoğru yol üzeredir benim Rabbım.

   [016.049] Hem göklerde ve yerde ne varsa hepsi, herhangi bir canlı olsun (dabbetin) , melaike olsun hepsi Allah’a secde eder, asla kibirlenmezler.

   [016.061] Allah insanları haksızlıklarından ötürü yakalayacak olsaydı, yeryüzünde canlı (dabbetin) bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Süreleri dolunca onu ne bir saat geciktirebilirler ne de öne alabilirler.

   [022.018] Göklerde ve yerde olanların; güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar (eddevabbi) ile insanların bir çoğunun Allah'a secde ettiklerini görmüyor musun? İnsanların bir çoğu da azabı hak etmiştir. Ve Allah kimi alçaltırsa; ona ikram edecek kimse yoktur. Şüphesiz ki Allah; dilediğini yapar.

   [024.045] Allah, her canlıyı (dabbetin) sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür... Allah dilediğini yaratır; şüphesiz Allah her şeye kadirdir.

   [029.060] Nice canlı (dabbetin) vardır ki; rızkını kendi taşımaz. Sizin de, onların da rızkını Allah verir. Ve O; Semi'dir, Alim'dir.

   [031.010] Allah gökleri gördüğünüz gibi direksiz yaratmış, sizi sallar diye yeryüzüne sabit dağlar koymuş; orada her türlü canlıyı (dabbetin) yaymıştır. Gökten su indirip orada her hoş çiftten yetiştirmişizdir.

   [034.014] Onun ölümüne hükmettiğimiz zaman; ölümünü onlara ancak değneğini yiyen canlı (dabbetin) farkettirdi. Yere düşünce ortaya çıktı ki; eğer onlar gaybı bilselerdi, horlayıcı azab içinde kalmazlardı.

   [035.028] İnsanlardan da, yerde yürüyen canlılardan (eddevabbi) ve davarlardan da böyle renkleri değişik değişik olanlar vardır. Allah'tan ancak bilgin kulları korkar. Muhakkak ki Allah; Aziz'dir, Gafur'dur.

   [035.045] Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları (hemen) cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık(dabbetin) bırakmazdı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri gelince (gerekeni yapar). Kuşkusuz Allah, kullarını görmektedir.

   [042.029] Gökleri, yeri ve ikisinde yaydığı canlıları (dabbetin) yaratması varlığının delillerindendir.

   [045.004] Ey insanlar! Sizin yaratılmanızda ve canlıların (dabbetin) yeryüzünde yayılmasında, kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır.

Yukarıdaki ayet meallerindeki Dabbetün kelimesinin anlamlarına baktığımızda , kelimenin insan dışındaki canlılara has olarak kullanıldığı gibi , insanı da içine canlılara has , ve sadece insana has olarak ta kullanılmış olduğu görülmektedir.

Bu kelime Neml s. 82. ayetinde de geçmekte ve bu Dabbe'nin yerden çıkacağı belirtilmektedir. 

[027.082] O söz, onların aleyhinde vaki olduğu zaman, onlara yerden bir Dabbe çıkarırız; o da, insanların bizim ayetlerimize yakınen inanmadıklarını onlara söyler.

Ayetten anlaşılacağı üzere yerden çıkacak olan dabbenin çıkış zamanı "O söz, onların aleyhinde vaki olduğu zaman" cümlesinden anlaşılmaktadır. Bu çıkışın rivayetlerde anlatıldığı gibi kıyametten önceki bir zamanda değil  KIYAMET SONRASINDA olacağı, konu ile ilgili ayetleri bağlamı dahilinde okuduğumuz zaman görülecektir.

   [027.087] Sura üfürüldüğü gün, Allah'ın diledikleri bir yana, göklerde olanlar da yerde olanlar da, korku içinde kalırlar. Hepsi Allah'a boyunları bükülmüş olarak gelirler.
   [027.089] Kim bir iyilikle gelirse, artık kendisine ondan daha hayırlısı vardır ve onlar, o günün korkusuna karşı güvenlik içindedirler.
   [027.090] Kim de bir kötülükle gelirse, artık onlar da ateşe yüzükoyun atılır (ve onlara:) «Yapmakta olduklarınızdan başkasıyla mı cezalandırılıyorsunuz?» (denir) .
   [027.083] O gün, her ümmet içinden âyetlerimizi yalan sayanlardan bir cemaat toplarız da onlar toplu olarak (hesap yerine) sevkedilirler.
   [027.084] Nihayet geldikleri zaman, (Allah) der ki: «Siz benim ayetlerimi, bilgi bakımından kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz?»
  [027.085] Haksızlıklarından ötürü, söylenilen söz başlarına gelir. Artık konuşamaz olurlar.
  [027.082] O söz, onların aleyhinde vaki olduğu zaman, onlara yerden bir Dabbe çıkarırız; o da, insanların bizim ayetlerimize yakınen (la yukinune) inanmadıklarını onlara söyler.

Ayetlerin sıralamasında yapmış olduğumuz değişiklik, bazı kimseler için yadırgama sebebi olabilir. Ancak ayetlerin böyle bir sıra halinde dizimi yapılarak kıyamet , hesap , ve karşılıkların verilmesi gibi kronolojik bir sıralamaya tabi tutularak okunması konunun daha net anlaşılmasını sağlayacaktır. Ayetleri böyle bir sıralama dahilinde okuduğumuzda , kıyamet ve sonrası olacak olayların gözler önüne serildiği kolayca anlaşılmaktadır. Rivayet kitaplarında Dabbetü'l Arz ile alakalı bilgiler ile, Kur'an'ın bu konuda verdiği arasında en küçük bir ilgi ve alaka kırıntısı dahi bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Dabbetü'l Arz ile ilgili olarak bu tespiti yaptıktan sonra sıra, bu Dabbe'nin ne olduğu konusuna gelecektir. Dikkat edilirse bu Dabbe'nin konuşacağı ve insanların Allah'ın ayetlerine yakinen inanmadıklarını söyleyeceği bildirilmektedir. Şimdi ayetin Arapça orjinal metnindeki "la yukinune" kelimesinin geçtiği diğer ayetleri görerek , Allah'ın ayetlerine yakinen inanmayanların kimler olduklarını görmey çalışarak , Neml s. 82. ayetinde çıkarılacak olan Dabbe'nin kim olabileceğini adım adım ayetleri takip ederek bulmaya çalışalım. 

   [030.060] Sabret, şüphesiz ki Allah'ın vaadi haktır. Yakınen inanmayanlar (la yukinune) seni hafifliğe (gevşekliğe) itmesinler.

   [052.036] Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır; onlar, yakinen (la yukinune) inanmıyorlar.

Kur'an'ın doğru anlaşılmasının öncelikle ilk muhataplarına olan hitabının anlaşılması ile mümkün olacağını daha önceki yazılarımızda da vurgulamaya çalışmıştık. Kur'an Mekke ve Medine şehirlerinde yaşayan bir topluma inmeye başlayan bir kitap olması nedeniyle (bu sözlerimizin bize dair mesajları olmadığı anlamına gelmediğini hatırlatırız), bu kitap içindeki ayetlerin ilk muhatapları bu şehirlerde yaşayan toplumdur.

Yukarıdaki verdiğimiz ayetlerde Allah'ın ayetlerine yakinen inanmayanların Muhammed (a.s) ın risaletini inkar edenler olduğu açık ve net bir biçimde ortadadır. Bu ayetlerde anlatılan dünya hayatında iken yakinen inanmayanlar , hesap gününde yakin bir imana sahip olmadıkları konusunda, Neml s. 82. ayetinde görüldüğü üzere yerden çıkan bir Dabbe tarafından Allah'a şikayet edilmektedir.

ÖYLEYSE YERDEN ÇIKACAK OLAN BU DABBE , BU KİMSELERİN YAŞADIKLARI HAYATA ŞAHİT , ONLARIN İÇİNDE ONLARLA BİRLİKTE HAYAT SÜRMÜŞ , VE ONLARIN YAKİN BİR SAHİP OLMADIKLARINA DAİR BİLGİ SAHİBİ OLAN BİR KİMSEDİR.

Bu düşüncemize karşı , bu kimsenin kim olduğu , ve bu iddianın Kur'an'i delili haklı olarak sorulacaktır.

   [033.045]  Ey Nebi! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.

   [048.008] Şüphesiz biz seni, şâhit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.

   [073.015] Hiç şüphesiz biz size, üzerinize şahid olacak bir resul gönderdik; Firavun'a da bir resul gönderdiğimiz gibi.

Yukarıdaki ayetler , Muhammed (a.s) ın gönderiliş amacını anlatmakta olup, onun ŞAHİT olarak gönderilmiş bir elçi olduğu belirtilmektedir. Peki bu şahitlik nedir ?. 

Şahitlik , gerçekleştirilen bir işe başka bir kimsenin duyu organları ile tanık olmasıdır. 

Muhammed (a.s) ın ve diğer elçilerin yaşadıkları zaman içinde tebliğini ulaştırdığı kimselere karşı hesap gününde şahitlik edecekleri Kur'an'dan öğrenmekteyiz. Maide s. 116-119. ayetlerini okuduğumuz zaman , İsa (a.s) ın sorgulanmasını ve kavmi hakkında şahitlik yapmasını görmekteyiz. 

   [007.006] Kendilerine elçi gönderilmiş olanlara da soracağız, gönderilen elçilere de soracağız.

Şurası hatırdan çıkarılmamalıdır ki , insanlara elçi olarak gönderilen tüm elçilerin şahitlikleri sadece yaşadıkları zaman içinde muhatap oldukları kişiler ve toplumlar ile sınırlıdır. Onların da öncelikle bir beşer olduklarını göz önüne aldığımızda , elçilerin kendileri öldükten sonra yaşamış olan diğer insanlar hakkında herhangi bir şahitlik yapabilmeleri asla mümkün değildir. Bu durumu Maide s. 116-119. ayetleri arasında İsa (a.s) ın sözlerinden anlamaktayız.

   [004.041] Her bir ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onlara şahit olarak gösterdiğimiz zaman halleri nice olacak!.

   [016.089] Her ümmette bir kişiyi aleyhlerine şahid gönderdiğimiz gün; seni de onların üzerine tastamam şahid olarak getirdik. Sana; her şeyi açıklayan, hidayet ve rahmet, müslümanlara da bir müjde olan kitabı indirdik.

   [010.047] Her ümmetin bir rasulü vardır. Onların rasulleri gelince aralarında adaletle hükmedilir. Ve asla zulme uğratılmazlar.

Nisa s. 41 ve Nahl s. 89. ayetlerinde Muhammed (a.s) ın kıyamet günü tebliğini ulaştırdığı kimselere karşı olacak şahitliğinden bahsedilmektedir. Onun bu şahitliğinin diğer ayetlerde şu şekilde olacağı bildirilmektedir.

   [025.030] Ve resul dedi ki: «Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar.»

   [006.066] Kur'an hak olduğu halde kavmin onu yalanladı. De ki: Ben size vekil (kefil) değilim.

   [043.088-9] Yâ Rabbi! Bunlar, iman etmeyen bir kavimdir, demesine karşı Allah: Şimdilik sen onlardan yüz çevir ve size selam olsun de. Yakında bilecekler! buyurdu.

Furkan s. 30. ayeti , Muhammed (a.s) ın kıyamet gününde Kur'an'a iman etmeyen kavmi hakkında yapacağı şikayeti haber vermektedir.

Şimdiye kadar yazılanları toparlayacak olursak , ortaya kıyamet günü yapılacak bir şahitlik bulunmakta ve bu şahitliğin Muhammed (a.s) tarafından kavmi hakkında olacağı haber verilmektedir. 

Neml s. 82. ayetindeki yerden çıkarılan Dabbe'nin yapacağı şahitlik ile , Muhammed (a.s) ın yapacağı şahitliği birlikte düşünerek okuduğumuzda Neml s. 82. ayetindeki yerden çıkarılacak olan Dabbe'nin MUHAMMED (a.s) olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü yerden çıkan Dabbe, insanların Allah'ın ayetlerine iman etmekdikleri konusunda şikayette bulunmaktadır. Bu insanları şikayet edecek olan kişinin ise MUHAMMED (a.s) olacağını, diğer ayetlerin delaleti ile bilmekteyiz.

Dabbetü'l Arzın kim olduğu konusunda öne sürmüş olduğumuz bu iddia , belki ilk defa söylenen bir iddia olması nedeniyle haklı olarak tedirginliklere yol açabilir. Bizim  ilk defa söylenmiş bir söz ortaya atarak sansasyon yaratmak ilgi çekmeye çalışmak gibi bir düşünce içinde olmadığımızı özellikle hatırlatmak isteriz.

Dabbe konusunda ortaya atılan düşüncelerin rivayet kültürü ağırlıklı olduğu herkesin malumudur. Dabbe denildiği zaman akla önce kurt , böcek , yaratık v.s gibi insan haricindeki varlıklar akla geldiği için , bizim Neml s. 82. ayetinde geçen Dabbetü'l Arz'ı Muhammed (a.s) olarak tanımlamış olmamız yadırganabilir, hatta tepkilere bile neden olabilir. Bizim ortaya attığımız bu iddia , bu konudaki bilgilerini ve inancını Kur'an ile yoğurmaya çalışanlar için ilk defa duydukları ilginç ve değerlendirilmeye değer bir iddia olabilir.

Neml s. 82. ayetini dikkatli okuduğumuz zaman Dabbe'nin YERDEN ÇIKARILAN ve konuşan bir şey olduğunu görmekteyiz. Dabbe kelimesinin anlam alanlarına dikkat ettiğimiz zaman , bu kelimenin anlam alanına İNSANIN'DA girmekte olduğunu , kıyamet günü insanların kabirlerinden yani YERDEN çıkarılacağını yine Allah'ın ayetlerinden öğrenmekteyiz.

   [099.002] Ve yer, bütün ağırlıklarını çıkardığı zaman;

   [084.003-5] Yer dümdüz edildiği, içinde bulunanları atıp boşaldığı ve Rabbini dinleyip O'na hakkıyla itaata mecbur kılındığı vakit

   [071.017-18] Allah sizi yerden bir bitki bitirir gibi bitirdi.Sonra sizi tekrar oraya geri çevirecek ve tekrar çıkaracaktır.

Yukarıdaki ayet mealleri kıyamet günü yerin yarılarak insanların tamamının YERDEN ÇIKARILACAĞINI haber vermektedir. Dabbe kelimesinin geçtiği ayetlere baktığımızda bu kelimenin anlam alanına insan cinsinin de dahil edildiğini daha önce görmüştük. 

Yukarıda Dabbe kelimesinin geçtiği ayetlerin Bakara s. 164. ayetinde geçen "her türlü canlıyı orada yaymasında" , Lukman s. 10. ayetinde geçen " orada her türlü canlıyı yaymıştır" Şura s 29. ayetinde geçen "Gökleri, yeri ve ikisinde yaydığı canlıları" cümlelerinde , Dabbe kelimesinin anlamına biz insanlarında dahil edilmiş olduğunu görmekteyiz.

   [007.024-25] Buyurdu ki: Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde bir müddet yerleşip kalmak ve geçinmek vardır.Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine oradan (dirilip) çıkarılacaksınız!» dedi.

Dabbe kelimesinin insanı da kapsamış olmasını , ve biz insanların öldükten sonra yerden çıkarılacağımızı düşündüğümüz de öncelikle bütün insanlar yerden çıkan bir canlı olması nedeniyle DABBETÜ'L ARZ  sayılacaktır. 

BU DEYİMİN ANLAM ALANINA BÜTÜN İNSANLAR DAHİL OLMAKTA , KIYAMET GÜNÜ YERDEN ÇIKARILACAK OLMAMIZDAN ÖTÜRÜ HEPİMİZ DABBETÜ'L ARZ OLMUŞ OLMAKTAYIZ.

Yalnız Kıyamet günü ile ilgili ayetlere baktığımızda , o gün kimsenin konuşamayacağından bahsedilmiş olması dikkate alındığında , Neml s. 82. ayetindeki Dabbetü'l Arz , konuşan bir kimse olması nedeniyle diğer insanlardan farklı bir duruma sahip olan özel bir kimsedir.

    [027.085] Haksızlıklarından ötürü, söylenilen söz başlarına gelir. Artık konuşamaz olurlar.

    [020.108] O gün davetçiye hiçbir yana sapmadan uyacaklar. Öyle ki, Rahman'ın heybetinden sesler kısılmıştır; artık bir hışırtıdan başka birşey işitmezsin.

    [011.105] O gün geldiğinde Allah'ın izni olmadıkça hiç kimse konuşamaz. O gün kimi insanlar mutlu, kimisi ise bedbahttır.

    [078.038] Ruh ve meleklerin dizi dizi durdukları gün, Rahman olan Allah'ın izni olmadan kimse konuşamayacaktır. Konuştuğu zaman da doğruyu söyleyecektir.

Kimsenin konuşamayacağı kıyamet gününde kavimleri hakkında şahitlik edecek olan elçilerin bu durumdan muaf tutularak , kavimleri hakkında şahitlik edeceklerini haber veren ayetleri daha önceden paylaşmıştık. 

KİMSENİN KONUŞAMAYACAĞI BİR GÜNDE KAVİMLERİ ALEYHİNDE ŞAHİTLİK YAPMALARINA İZİN VERİLEREK KONUŞABİLECEK OLANLAR ELÇİLER OLDUĞUNA GÖRE , NEML S. 82. AYETİNDE GEÇEN KONUŞAN DABBETÜ'L ARZ'IN , MUHAMMED (A.S) OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİRİZ. 

Bu konuda kafa karışıklığına sebep olabilecek bir noktayı da açıklığa kavuşturmak gerektirdiğini düşünmekteyiz. Neml s. 82. ayetinde yerden çıkarılacak olan Dabbe, sanki herkesin sorgusu suali bittikten sonra tek başına özel olarak yerden çıkarılacak bir Dabbe olduğu düşünülmektedir. 

Bu ayet ile ilgili yapılan mealler maalesef böyle bir durum meydana geleceğini çağrıştıracak şekilde yapılmıştır. Hatta Dabbe kelimesine verilen bazı anlamlar ise , bizim Dabbe kelimesine insan anlamı ve daha özelde Muhammed (a.s) olabileceği düşüncemizin çok yanlış olduğu kanaatinin doğmasına dahi sebep olabilecektir. 

Neml s. 82. ve ize vakaal kavlü aleyhim, ve 85. ayetindeki ve vakaal kavlü aleyhim ibarelerini dikkate alarak , bütün insanların aynı anda yerden çıkarılacaklarını düşündüğümüzde , Neml s. 82. ayetindeki yerden çıkarılan Dabbenin de bütün insanlarla aynı anda yerden çıkan bir dabbe olduğu , daha sonra özel olarak yerden bir Dabbe olmadığı görülecektir.

Dabbetü'l Arz tarafından Allah'ın ayetlerine yakinen iman etmediği şikayet edilen insanların bütün insanlar olarak anlaşılmaması gerektiğini önemli hatırlatmak isteriz. Çünkü bu Dabbe kendisi yaşarken insanların Allah'ın ayetlerine yakinen iman etmediklerini bilen gören bir kimsedir.

Bu ayetin tefsirlerine bakıldığında Dabbetü'l Arz'ın kıyamet öncesi çıkacağı yönündeki yorumları bir çok kişinin zihninde yer etmiş durumdadır. Rivayet kültürünün ayet yorumları üzerindeki etkisi maalesef bir çok Kur'an ayetinin doğru anlaşılamamasını , hatta yanlış anlaşılmasını beraberinde getirdiği de bir gerçektir. Kafaları rivayet kültürü ile yoğrulmamış olan okuyucular tarafından dahi , bizim bu iddiamızın ilk okuyuşta garipsenmesi doğaldır , ancak ortaya koyduğumuz ayet delilleri dikkatli incelendiğinde bu konuda bize hak verileceğini umuyoruz.

Neml s. 82. ayetinde geçen Dabbetü'l Arz'ın Muhammed (a.s) olabileceği iddiası, konu ile ilgili ayetlerden yaptığımız çıkarım çalışmalarının bir neticesidir. Bütün çalışmalarımızda, öne sürdüğümüz düşünceyi en doğru , en hakiki , en  gerçek , bundan başka doğru olamaz edasında sunmaktan Allah'a sığındığımızı tekrar hatırlatarak , bu düşüncenin yanlış olduğu iddiasında olan olduğu takdirde, deliller ile karşımıza geldiğinde onu dinlemekten veya okumaktan geri durmayacağımız hatırlatmak isteriz.

Sonuç olarak ; Dabbetü'l Arz olarak bildiğimiz deyim , bir çok kimsenin zihninde kıyamet alametleri ile ilgili bilgiler dahilindedir. Ancak bu bilginin Kur'an ile sağlaması yapıldığında yanlış olduğu, bu deyimin Neml s. 82. ayetinde kıyamet sonrası ile alakalı olduğu net bir biçimde anlaşılmaktadır. 

Neml s. 82. ayetini Kur'an bütünlüğü ile anlam örgüsünü kurarak okumaya çalıştığımızda , Dabbe kelimesinin insanı da içine alan bir anlama sahip olduğunu görmekteyiz. Bütün insanların kıyamet günü yerden çıkmaları Dabbetü'l Arz deyiminin bütün insanları içine dahil eden bir deyim olduğunu göstermektedir. Yani her insan yerden çıkarılan bir dabbe olup bunun Neml s. 82. ayetteki karşılığı Dabbetü'l Arz olarak geçmektedir. 

Kıyamet gününde kimsenin konuşamayacağını , elçilerin kavimleri aleyhinde şahitlik edeceklerini  , Muhammed (a.s) ın kavmini şikayet edeceğini haber veren ayetleri dikkate aldığımızda Neml s. 82. ayetinde konuşan Dabbetü'l Arz'ın Muhammed (a.s) olduğunu söylemek mümkündür. 

                                 EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.