Kitap'ta etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap'ta etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Kasım 2016 Perşembe

İsra s. 58. Ayeti : Toplumların Yıkımının Kitap'ta Yazılı Olması ve Helak'ın Kıyamete Kadar Devam Etmesi

Kur'an'ın helak edilen kavimler ile ilgili ayetleri okunduğunda , akla gelen sorulardan bir tanesi de ,  helak olaylarının devam eden bir süreç olup olmadığı noktasındadır. Helak edildiği haber verilen kavimlerin helak olma sebeplerini, "Sünnetullah" dediğimiz toplumsal yasaların bir sonucu olarak okuduğumuzda, bu sorunun cevabı daha kolay ortaya çıkacak , ve helak'ın hak edişe bağlı olarak kıyamete değin devam edecek olan bir süreç olduğu anlaşılacaktır. 

Kur'an'ın geçmiş kavimler ile ilgili olarak yaptığı anlatımlar , sadece o kavmin yaşadığı zamana has olarak sınırlandırılarak okunduğu, ve o kavimlerin başlarına gelen helak olaylarının, Allah c.c tarafından konulan toplumsal yasaların bir sonucu olarak okunmadığı için , helak olaylarının artık son bulduğu şeklinde bazı görüşler ortaya atılmaktadır. İsra s. 58. ayeti , toplumsal yasaların yani Sünnetullah'ın işleyişi hakkında bizlere bilgi veren bir ayet olup, bu yasaların sebep sonuç ilişkisi dahilinde kıyamete değin işleyeceğini haber vermektedir. 

[017.058]  Hiç bir ülke yoktur ki kıyamet gününden önce Biz orayı helak etmeyelim veya şiddetli bir azaba uğratmayalım. Bu, kitapta yazılıdır.

Bir ülkenin helak edilmesi veya şiddetli bir azaba uğramasının kitap'ta yazılı olmasını , klasik kader anlayışı içinde okuduğumuz zaman , bu ayet doğru anlaşılmış olmayacaktır . Klasik kader anlayışında bir şeyin yazılmış olması , kişilerin ve toplumların iradesinin yok sayılması anlamına gelir ki , böyle bir anlayış Kur'an'dan asla onay almaz. 

Allah c.c nin yazması demek , kişi ve toplumların hayatlarının, onlar daha dünyaya gelmeden ipotek altına alınması , yani o yazılana göre bir hayat sürmesi anlamında değildir. Yazılana göre hayat sürmesi demek, kişi ve toplumların yaptıklarında herhangi bir iradelerinin olmaması , kendileri için yazılmış senaryoya göre hareket etmeleri demek olur ki , imtihanın ve bunun sonucunda ahirette kazanılan cennet ve cehennemin anlamı kalmaz. 

Allah c.c nin yazması demek , kişi ve toplumların yaşadıkları hayat içinde ne yapacaklarını yazması değil , yaptıklarının karşılığında dünya hayatlarında başlarına gelenlerin bir yasaya tabi olması anlamındadır. Bu noktada Allah c.c nin kullarının yapacaklarını önceden bilip bilmemesi sorusu ortaya çıkacak ve bu soruya kısaca , "Allah c.c kullarının yapacaklarını önceden elbette bilir , onun bilmiş olması ,kullarının yapacakları konusunda iradelerini ipotek alması anlamında değil , hür iradeleri ile yapacaklarını bilmesidir"  şeklinde cevap verebiliriz. 

"Toplumsal yasa" veya "Sünnetullah" olarak tabir edilen bu durum, en küçük bireyden başlayarak, bireylerden meydana gelen toplumlar için de geçerlidir. Kişi ve toplumların başlarına gelen helak ve azap olayları, "El-kitap" olarak tabir edilen ve hiç bir şeyin eksik bırakılmadığı (Enam s. 38) yasalar kitabında bulunmakta olup , her toplumun hak edişine göre işleyiş göstermektedir. 

Hak edişe göre işleyen toplumsal yasaların İsra s. 58. ayetinde beyan edilmiş şekli olan "Helak olmak" veya "Şiddetli azaba uğramak" ile sonuçlanan sebepleri , Kur'an içinde geçmiş kavimlerin kıssaları şeklinde bizlere anlatılmaktadır.

Helak edildiği beyan edilen kavimlerin ortak özellikleri müşrik bir toplum olmalarıdır. Ancak şirk denildiği zaman aklımıza sadece, o kavimlerin tapmış olduğu tahtadan taştan putlar gelmekte,  o kavimlerin yaşam sistemlerini kendilerinin oluşturmaları sebebi ile, zaman içinde bu kuralların toplumu fesada uğratması nedeniyle iflas ederek, o kavimlerin helak olmasına sebep olduğu hiç akla gelmemektedir.

Taştan , metalden ve tahtadan yapılmış olan putlar aslında şirk toplumlarının , hayatlarını Allah c.c dışındaki kişi, kurum, ideolojilerden aldıklarının bir göstergesidir. O toplumların hepsi, bu putların canlılıktan nasibi olmadıklarını bilmelerine rağmen ,  o putlara karşı tazimde bulunmak sureti ile, Allah c.c ye kul olmadıklarını cümle aleme deklere etmekteydiler. 

Putlar dün nasıl bu düşünceyi deklere etmek amacı ile kullanılmakta ise , bugün de aynı amaç için kullanılmaktadır. İşitmeyen ve görmeyen putların önünde rüku ve kıyam etmek sureti ile tazimde bulunanların asıl amacı , o putun temsil ettiği düşünceye olan bağlılıklarını göstermektir. 

Şirk denilince bir çoğumuzun aklına, sadece dini bir terim, geri kafalı insanların ağzında gezen çağdaş dünyada yeri olmadığı için, artık  gündemden kalktığı düşünülen bir kelime gelmektedir. Halbuki bu kavram binlerce yıldır nasıl canlılığını sürdüren ,  kıyamete değin de canlılığını sürdürerek , insanlığın en önemli sorunu olarak gündemdeki yerini koruyacaktır. 

Şirk denildiği zaman aklımıza , Allah c.c nin önerdiği yaşam sisteminin aksine ortaya konulan yaşam sistemleri, ve bu sistemlerin zaman içinde toplumların yıkımına sebep olduğu geldiği takdirde , bu kavram daha güncel bir anlam kazanacaktır.

Helak edilen toplumların işledikleri cürümlerden olan , ölçü ve tartıda haksızlık , deveyi kesmiş olmaları yani insan dışındaki canlı hayatına saygı duymamaları , homoseksüellik gibi örnekler verilen toplumların ortak özellikleri ekonomik ve sosyal hayatlarında Allah c.c yi dışlamış olmalarıdır. Kur'an'da verilen bu örnekler aslında insan hayatının bütününü temsil eden ekonomik ve sosyal yanını göstererek , yaşamlarında yanlış yolda gidenlerin zaman içinde yıkıma uğrayacaklarını göstermektedir. 

Biz helak olaylarını peygamber isimleri veya kavimlerinin isimleri ile birlikte , yani Şuayb a.s ın kavmi veya Medyen , Salih a.s ın kavmi veya Semud , Lut a.s kavmi , İbrahim a.s kavmi gibi dile getirmek sureti ile , o kavimlerin işledikleri cürümleri unutarak, o cürümleri işlemenin helaka sebep olduğunu , dolayısı ile bu cürümleri işleyen hangi topluluk olursa olsun hangi zamanlarda yaşarsa yaşasın, belirli zaman içinde yıkıma uğramalarının kaçınılmaz bir son , yani toplumsal bir yasa gereği olduğunu maalesef unutmaktayız. 

Helak olaylarını peygamber veya kavim isimleri ile anmak yerine , ölçü ve tartıda hile yaptıkları için helak olanlar , insan dışındaki canlı hayatına saygı duymadıkları için helak olanlar , ahlaksızlık yaptıkları için helak olanlar , insanların mallarını haksız yere gasp ettikleri için helak olanlar , insanlara zulmettikleri için helak olanlar, Allah c.c dışındakilere kul oldukları için helak olanlar şeklinde andığımız zaman , yapılan cürümlerin yanlışlığının o kavimlerin helakına sebep olduğunu daha kolay anlar , ve onların başlarına gelen sonuçların evrensel bir durum arz ettiğini daha kolay anlayabiliriz. 

Kur'an'da geçen helak olaylarını, konumuz olan İsra s. 58. ayeti ile ilgisini şu şekilde kurmak , Kur'an kıssalarında anlatılan olayların ve onlara verilen karşılıkların evrensel bir mahiyeti olduğunu gösterebilir. 

--- Ölçü ve tartıda haksızlık yaptıkları için, kıyamet gününden önce helak etmeyeceğimiz, veya şiddetli bir azaba uğratmayacağımız, hiç bir kişi ve toplum olmayacaktır , bu değişmez bir yasadır. 

--- Kendilerinin dışındaki bitki ve canlı hayatına saygı duymadıkları için , kıyamet gününden önce helak etmeyeceğimiz, veya şiddetli bir azaba uğratmayacağımız, hiç bir kişi toplum olmayacaktır , bu değişmez bir yasadır.

---Homoseksüellik ve benzeri ahlaksızlıkları işledikleri için , kıyamet gününden önce helak etmeyeceğimiz, veya şiddetli bir azaba uğratmayacağımız, hiç bir kişi ve toplum olmayacaktır , bu değişmez bir yasadır.

---Allah dışında kişi , kurum ve ideolojileri rab ve ilah edindikleri için , kıyamet gününden önce helak etmeyeceğimiz, veya şiddetli bir azaba uğratmayacağımız, hiç bir kişi ve toplum olmayacaktır , bu değişmez bir yasadır.

---İnsanlara zulmettikleri için , onların mallarını ve canlarını haksız yere gasp ettikleri için , dünyayı fesada boğdukları için , insanları yerlerinden ve yurtlarında ettikleri için, kısacası yasaklanan bütün cürümleri işledikleri için , kıyamet gününden önce helak etmeyeceğimiz veya şiddetli bir azaba uğratmayacağımız hiç bir kişi ve toplum yoktur , bu değişmez bir yasadır. 

Bu değişmez yasaya , içki içtiği , kumar oynadığı , faiz aldığı , israf ettiği , hırsızlık yaptığı , zina ettiği gibi , daha bir çok yasağı ilave ederek , bu yasakları çiğneyen kişi ve toplumların helak edileceği, veya bu cürümlerin onlara getirdiği zararları mutlaka dünya hayatlarında çekeceklerini ilave edebiliriz.

İsra s. 58. ayeti , bu gibi cürümleri işlemenin sonunda meydana gelecek olan hak edişlerin ne şekilde karşılık bulacağını anlatan bir ayettir.

[029.040]  Her birini günahı sebebiyle yakaladık; kimine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini bir çığlık yok etti, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Onlara, Allah zulmetmiyordu, fakat onlar kendilerine yazık ediyorlardı.

Bu bağlamda kavimlerin helak oluş biçimleri de gündeme gelecektir. Ankebut s. 40. ayetinde zikredilen helak biçimleri , helak'ın eğer devam eden bir süreç olmuş olsaydı , insanların başına gökten taş yağması veya onların taş kesilmesi gibi bir son ile meydana gelmesi gerektiği gibi iddialara sebep olmaktadır. 

Kavimlerin helak edilme biçimlerinin, din dilinin anlatım üslubu dahilinde anlaşılması gerektiğini düşünmekteyiz. Helak'ın çeşitli yollarla olduğunun anlatılması, o kavimlerin işledikleri cürümlerin ne kadar kötü olduğunun görülmesi için , onların işledikleri cürümlerin kötülüğüne paralel bir helak biçimi ile yaşamlarına son verilmiş olduğu anlatılmaktadır. 

Bizim için asıl önemli nokta, onların helak oluş biçimleri değil , onların helak'ının hangi sebeplerden ötürü gerçekleştiği olmalıdır. Helak'ın oluş şekline değil , nedenlerine bakan bir okuma biçimi , insanlığı yok oluşa götüren sebepleri okuyarak , yapılan yanlışları anlayacak ve yanlışların yapılmaması yönünde uyarılarda bulunarak , şahitliğini yerine getirecektir.  

Tarihte yapılan savaşlar sonucu sahneden silinen bir çok uygarlıklar olduğu tarih kitaplarından bilinmektedir. Yaptığı savaşlarda karşı tarafın ordusundan daha güçsüz olduğu için yenilerek , tarih sahnesinden silinmek, ordusu zayıf olan bir devlet için toplumsal bir yasadır. Düşmanı hezimete uğratmak için gerekli olan hazırlığı yapan orduların galip gelmesi de toplumsal bir yasadır.

Gelir gider dengesini gözetmeyen bireyin de , gelir gider dengesini gözetmeyen devletin de , yaptığı israftan dolayı helak olması toplumsal bir yasadır. Bu helak kişinin veya devletin başına taş yağması şeklinde değil , kişinin ve o devletin halkının fakir ve muhtaç bir duruma düşmesi ile gerçekleşir. Devletlerin muhtaç duruma düşerek , zengin devletlere el açması , zengin devletlerin fakir devletleri sömürerek onları işgal etmesi ile sonuçlanması, o devletlerin helak olması anlamına gelmektedir. 

En yakın örnek olarak komşu ülke Yunanistan bir kaç yıldır büyük bir ekonomik kriz veya Kur'an deyimiyle şiddetli bir azap içindedir. Bu azaba düşme sebebi , gelir gider dengesini gözeten bir mali yapıyı bozmuş olmalarıdır. Bu bozma, ülkenin krize düşmesine sebep olarak , dışarıdan borç almalarına sebep olmuştur. Bu ülke eğer borçlarını ödeyemez durumdan çıkmadığı sürece , her an tehlike altında olacak , toprakları zaman içinde başka ülkeler tarafından talan edilerek helak olacaktır.

Tarihte 700 yıl hüküm sürmüş olan Osmanlı imparatorluğunun yıkılış sebeplerine baktığımızda, bir devletin zaman içinde yapmış olduğu yönetim hataları sebebi ile nasıl dibe doğru battığını , sonunda yıkılarak helak olduğunu görebiliriz. Osmanlı örneğinde bir çok devlet yapmış oldukları hatalardan dolayı, helaka veya şiddetli azaplara layık olmuştur.

Ekonomik , askeri , siyasal ve sosyal bakımdan güçlü olmayan devletlerin zaman içinde yıkıma uğrayarak başka devletler tarafından işgal edilmesi İsra s. 58. ayetinin tecelli etmesi anlamına gelecektir.


Sonuç olarak : İnsanlar ve onların oluşturduğu toplumların , yaşamış oldukları hayat içinde yapmış olduklarından dolayı elde ettikleri artı ve eksi kazanımlar, değişmez toplumsal yasaların bir sonucudur. Kur'an'ın kıssa yollu anlatımlarında adı geçen kavimlerin yapmış oldukları cürümler yüzünden helak edilmiş olduğunu haber verilmesi , o toplumların işlemiş oldukları yüzünden başlarına gelen bir son dur. 

Kavimlerin işlemiş oldukları cürümler , hangi zaman , hangi mekan da , hangi topluluk tarafından işlenirse işlensin , toplumsal yasalar gereği o toplum yıkıma uğrayacaktır. Bu nedenle helak sona ermiş bir süreç değil , aksine kıyamete kadar devam edecek bir süreçtir. 

Bizlere düşen , Kur'an tarafından haber verilen helak olaylarındaki cürümlerin işlenmesine engel olmaya çalışarak, insan olmanın gereğini yerine getirmeye çalışmak olmalıdır. 

                                 EN DOĞRUSUNU ALLAH C.C BİLİR.