Son yıllarda Türkiye'de Kur'an merkezli din anlayışının yaygınlaşması, rivayet kültürünün hakim olduğu din anlayışının sorgulanmaya başlanmasına sebep olmuştur. Bu sorgulamanın Müslümanlar arasında bir takım ayrışmaları beraberinde getirdiği de, konu ile alakalı olan herkesin malumudur. Kur'an merkezli düşünce sahiplerinin, Kur'an'ın önüne geçirilmiş olan hadis külliyatının sorgulanmaya açılması isteğine karşı, rivayet merkezli düşünce sahipleri ise, bu sorgulamaya şiddetle karşı çıkmaktadırlar.
Hadis rivayetlerinin yeniden sorgulanmaya açılması isteğine karşı çıkanlar tarafından, hadislerin Kur'an merkezli bir sorgulamaya tabi tutulması gerektiğini düşünenlere karşı, bir takım suçlamalar içine girilmekte, ve bu kimselere özellikle HADİS İNKARCILARI şeklinde yaftalar takılmaktadır. Yazımızda bu deyimin ne anlama geldiğini ele almaya çalışarak aynı suçlamaya, başkalarını bu şekilde suçlayan insanların da muhatap olabileceğine dikkat çekmeye çalışacağız.
Hadis İnkarcısı olarak yaftalanan kişiler, Buhari , Müslim v.s gibi hadis kitaplarında bulunan ve Kur'an ile çeliştiği düşünülen hadislerin, Muhammed (a.s) tarafından söylenmesinin mümkün olmadığını iddia ederek, bu hadislerin sahihliği noktasında bir takım itirazlar ortaya koymaktadırlar. Ortaya konulan bu itirazların ne kadar doğru veya yanlış olabileceği bu yazının konusu değildir. Bizim asıl dikkat çekmeye çalışacağımız nokta, bu hadis inkarcılığı suçlamasına, hadis taraftarlarının da bazı hadislerin sahih olmadığını düşünmeleri dolayısı ile onların da aynı suçlamaya maruz kalabileceğini göstermeye çalışmak olacaktır.
Hadis İlmi olarak bilinen ilim dalı, Muhammed (a.s) a isnat edilen sözlerin doğruluğunu araştıran, bu sözlerin doğruluk derecesine göre onları, Sahih, Hasen, Meşhur v.s gibi çeşitli isimler altında kategorize eden bir ilim dalıdır. Bu ilim dalında Muhammed (a.s) a isnat edilen sözleri değerlendirme kriterlerinin hadisçiler tarafından belirlendiği ve bütün hadisçilerin bir tek belirleme kriteri üzerinde ittifak etmedikleri malumdur.
Örneğin; A hadisçisinin belirlediği kriterlere göre, bir hadis için Sahihtir şeklinde karar verilebilirken, B hadisçisinin belirlediği kriterlere göre, aynı hadis için Sahih değildir şeklinde karar verilebilmektedir. Mezheplerin birbirleri ile aralarındaki görüş farklılıklarının temelinde yatan sebeplere baktığımızda, kendilerine gelen hadislerin sahih olup olmadığı noktasındaki görüş ayrılıklarının büyük rolü olduğu görülecektir.
Hadisçiler arasında bile aynı hadis hakkında farklı görüşler serdedilerek, Sahih veya Sahih değildir şeklinde karar verilebilmesi, bir hadisi sahih olarak kabul etmeyen hadisçiye, aynı hadisi sahih olarak kabul eden diğer hadisçi tarafından, Hadis İnkarcısı yaftasının takılabilmesinin yolunu açmaktadır.
Hadis taraftarlarının bir kimseyi hadis inkarcısı olarak suçlamalarının sebebi, onlar tarafından sahih olduğu düşünülen hadisin, bir başkası tarafından sahih olmadığı sonucuna varıldığı için kabul edilmemesi olduğuna göre, hadis ehline mensup olan bir kimse için, herhangi bir hadisin sahih olmadığı düşüncesine sahip olduğu zaman neden ona HADİS İNKARCISI yaftası takılmasın?.
Başkalarını Hadis İnkarcısı olarak suçlayan hadis taraftarı olan bir kimseye eğer, SENİN SAHİH OLMADIĞINI DÜŞÜNDÜĞÜN HADİSLER HİÇ Mİ YOK? şeklinde sorulacak bir soruya cevabı büyük ihtimalle, EVET BENİM DE SAHİH OLMADIĞINI DÜŞÜNDÜĞÜM HADİSLER VAR olacaktır. Yine aynı kişiye, SAHİH OLMADIĞINI DÜŞÜNDÜĞÜN BİR HADİSİN HANGİ SEBEPLERDEN DOLAYI SAHİH OLMADIĞINI DÜŞÜNÜRSÜN? şeklinde sorulacak soruya, o hadis ile ilgili bir takım gerekçeler sunmak sureti ile cevap vermeye çalışacak, ve bu kimseye hadis ehli olduğu, bir takım hadisleri sahih olarak kabul etmediği için ona Hadis İnkarcısı yaftası takılMAyacaktır.
Başkaları tarafından Hadis İnkarcısı olarak suçlanan ve kendisini Kur'an Ehli olarak tanıtan bir kimseye, SAHİH OLMADIĞINI DÜŞÜNDÜĞÜN BİR HADİSİN HANGİ SEBEPLERDEN DOLAYI SAHİH OLMADIĞINI DÜŞÜNÜRSÜN? şeklinde sorulacak soruya, o da o hadis ile ilgili bir takım gerekçeler sunmak sureti ile cevap vermeye çalışacak, ve bu kimse hadis ehli olMAdığı için, ona Hadis İnkarcısı yaftası takılAcaktır.
Şimdi ortada iki kişi var, ve bu iki kişinin ikisinin de sahih olmadığını düşündükleri bir hadis var, ve bu iki kişinin ikisi de sahih olmadığını düşündükleri hadisin hangi sebeplerle sahih olamayacağına dair ortaya gerekçeler sunuyor. İki kişiden bir tanesi Hadis Ehli olduğu, sahih olmadığını düşündüğü hadise öne sürdüğü gerekçe için ona Hadis İnkarcısı yaftası takılmaz iken, Kur'an Ehli olan diğer ikinci kişiye, sahih olmadığını düşündüğü bir hadisekarşı öne sürdüğü gerekçe için neden Hadis İnkarcısı yaftası takılmaktadır?.
EĞER HADİSİ BİR TAKIM GEREKÇELER İLE RET EDEN KİMSEYLERE HADİS İNKARCISI YAFTASI TAKILMASI GEREKİYOR İSE, BU İKİ KİŞİDEN NEDEN HER İKİSİNE DEĞİL DE, NEDEN SADECE BİRİSİNE BU YAFTA TAKILMAKTADIR?
Bu sorunun cevabı gayet basittir.
Hadisi bir takım gerekçeler ile ret eden kişiden biri, EHLİ HADİS olarak bilinen tarafın mensubu olduğu, bu kimsenin sahih olmadığını düşündüğü hadise öne sürdüğü gerekçeler, HADİS ALİMLERİ olarak bilinen kimseler tarafından, hadisin senet ve ravi zincirinde bir takım sorunlar olduğu gerekçesi ile ortaya konulduğu için, o kişiye hadis inkarcısı yaftası takılmaMAktadır.
Hadisi bir takım gerekçeler ile ret eden iki kişiden biri, KUR'AN EHLİ olarak bilinen tarafın mensubu olduğu, bu kimsenin sahih olmadığını düşündüğü hadise öne sürdüğü gerekçeler METİN TENKİDİ YÖNTEMİ olarak bildiğimiz yöntem ile hadisin tenkidi yapılarak, Kur'an metni ile uyuşmayan bir takım sorunları olduğunu öne sürdüğü için, o kişiye hadis inkarcısı yaftası takılmaktadır.
Ortada farklı düşüncelere mensup insanların ortaya koyduğu gerekçeler dahilinde bir hadisin sahih olmadığı iddiaları var, ve bu iddia sahiplerinden bir tarafa hadis inkarcısı yaftası yapıştırılmaz iken, diğer tarafa hadis inkarcısı yaftası yapıştırılmaktadır.
Görülmektedir ki; Hadis İnkarcısı yaftasını yapıştırmak, sadece hadis ehline mensup insanların eline verilmiş bir hak değildir. Çünkü aynı yaftayı yeme tehlikesi onlar için de mevcut olup, onlar da sahih olmadığını düşündükleri hadisler olduğu için, hadis inkarcısı olarak görülme potansiyeline sahiplerdir.
Aklı başında hiç bir Müslüman, Ben Muhammed (a.s) söylemiş olsa bile hiç bir hadise inanmıyorum şeklinde aptalca bir laf etmeyeceği için, hadisler konusunda farklı kriterler öne sürmek sureti ile, bazılarının sahih olmadığını iddia eden kimselerin birbirlerini Hadis İnkarcısı olarak suçlaması kadar saçma ve basit bir iddia olamaz.
Hadislerin sahihliği noktasında ortaya konulan kriterler vahiy ile belirlenmediğine göre, hiç bir gurubun, kendi kriterini en iyi ve en güzel olarak, diğer gurubun ise en kötü ve en çirkin olarak lanse etmeye hakları yoktur. Doğru olduklarını düşündükleri kriterler dahilinde yaptıkları hadis sahihlemeleri konusunda, bir gurubun diğer bir gurubu Hadis İnkarcısı olarak görmek hakkı da yoktur.
Sonuç olarak; Hadis İnkarcısı suçlaması, hadis ehline mensup Müslümanların, Kur'an'ın dinde belirleyici bir konuma sahip olmasını savunan insanların, bazı hadislerin sahih olmadığı gerekçesi ile yaptıkları itirazlara karşı, hadisleri savunmak adına ortaya koymaya çalıştıkları bir suçlamadır. Fakat hadis ehline mensup bu kimselerin de bazı hadislerin sahih olmadığı noktasında itirazları bulunmasına rağmen, aynı suçlamanın kendileri için de geçerli olduğunun farkında değillerdir.
Bir Müslümana diğer bir Müslüman tarafından yapılan Hadis İnkarcısı şeklindeki ithama muhatap olmamak için, hadis müktesebatındaki bütün hadislerin sahih olarak kabul edilerek, hiç bir hadis hakkında Bu hadis sahih değildir şeklinde bir iddia içinde olmamak gerekmektedir ki, böyle bir iddianın hiç bir Müslüman tarafından yapılabilmesi asla ve kat'a mümkün değildir.
Bundan dolayı, bir kimsenin ağzına Hadis inkarcısı şeklinde suçlayıcı ifadeler alarak başkalarını itham etmesi demek, aynı itham ile kendisinin de karşı karşıya kalması anlamına gelecektir.
Müslümanların birbirlerini suçlayıcı ifadelerle yaftalamak yerine, ilmi münazaralar ile geliştirmeye çalıştığı günlerin gelmesi temennisi ile.
Okuduğumuz ayeti doğru anlamak için, "Ayetten ne anlamak istiyoruz?" sorusunun değil, "Ayet bize nasıl bir mesaj veriyor?" sorusunun cevabı aranmalıdır.
nedir? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
nedir? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1 Nisan 2017 Cumartesi
31 Aralık 2012 Pazartesi
Kitabun Merqum Nedir?
Kur'an hakkındaki herhangi bir sözü söylemeden önce söz sahibi kişinin kafasındaki önkabulleri bir kenara atarak salim bir kafa ile kur'ana yaklaşması gerektiğini daha önceki yazılarımızda vurgulamaya çalışmştık. Kur'ana bunun tersi bir yaklaşımda bulunmak kişinin kafasındaki önkabulleri kur'ana onaylatmak amaçlı olabileceği için doğru bir yaklaşım değildir. Bu tür bir yaklaşım örneğini, mutaffifin s. 9. ve 20. ayetlerinde geçen "kitabun merqum" (rakamlanmış kitap) ayeti ile ilgili yaklaşımda görmekteyiz . Müddessir s. 30 . ayetindeki "aleyhe tis'ate aşere" (üzerinde ondokuz vardır) ayeti üzerinden kur'an ayetlerinin matematiksel bir koruma şekli ile korunduğunu iddia eden bazı kişiler mutaffifin s. 9. ve 20. ayetindeki "kitabun merqum" ayetini , "bakın buradada yazıyor kur'anın rakamlanmış bir kitap olduğunu" diyerek kafalarındaki ön kabullere delil getirmek yoluna gitmektedirler. 19 sayısı ve katlarının kur'an ayetleri ile ilgili bazı sayılar ile uyum gösterdiğini kabul etmekle birlikte kur'anın tamamının böyle bir matematiksel uygunluk içinde olduğunu iddia edemeyiz . Bu yazıdaki amacımız "kitabun merqum" un ne olduğuhakkındaki kur'an ayetlerini okumak olduğu için konumuza dönüp mutaffifin s. ayetlerinin mealini vermek istiyoruz.
1- Eksik ölçüp tartanların vay haline!
2- Onlar insanlardan kendilerine bir şey aldıkları zaman tam ölçerler.
3- Kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik ölçer ve tartarlar.
4- Onlar tekrar diriltileceklerini zannetmiyorlar mı?
5- Büyük bir gün için.
6- Öyle bir gün ki, insanlar o gün Rabblerinin huzurunda divan duracaklar.
7- Hayır hayır, kötülerin yazısı muhakkak Siccin'dedir.
8- Bildin mi sen, Siccin nedir?
9- Yazılmış bir kitaptır o.
10- Vay haline yalanlayanların o gün!
11- Onlar ceza gününü yalanlayanlardır.
12- Onu ancak sınırı aşan ve günaha düşkün olanlar yalanlar.
13- Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, "eskilerin masalları" der.
14- Hayır hayır, öyle değil. Aksine onların kazandığı günahlar kalplerinin üzerine pas olmuştur.
15- Hayır hayır, doğrusu onlar o gün Rablerini görmekten mahrumdurlar.
16- Sonra onlar muhakkak cehenneme girecekler.
17- Sonra da onlara: "İşte bu, yalanlayıp durduğunuz şeydir" denilecek.
18- Hayır hayır, iyilerin yazısı muhakkak Illiyyîn'dedir.
19- Bildin mi sen, Illiyyîn nedir?
20- Yazılmış bir kitaptır o.
21- Allah'a yaklaştırılmışlar ona tanık olurlar.
22- Haberiniz olsun ki, iyiler nimet içindedir.
23- Tahtlar üzerinde etrafa bakarlar.
24- Yüzlerinde nimet ve mutluluğun sevincini görürsün.
25- Onlara damgalı saf bir içki sunulur.
26- Onun sonu misktir. İşte ona imrensin artık imrenenler.
27- Karışımı Tesnim'dendir (En üstün cennet şarabındandır).
28- Allah'a yakın olanların içecekleri bir kaynaktır o.
29- Doğrusu o suç işleyenler inananlara gülüyorlardı.
30- Onlara uğradıkları vakit birbirlerine göz kırpıyorlardı.
31- Evlerine döndükleri zaman zevklenerek dönüyorlardı.
32- Müminleri gördükleri vakit; "işte bunlar sapıklar" diyorlardı.
33- Oysa onlar müminler üzerine bekçi olarak gönderilmemişlerdi.
34- İşte bugün de inananlar kâfirlere gülecek.
35- Koltuklar üzerinde etrafa bakacaklar.
36- Nasıl, kâfirler yaptıklarının cezasını buldular mı?
Ayetlerin siyak ve sibakına baktığımız zaman, kıyamet sonrası olacak olan hesap günü ile ilgili bilgi verilmektedir. Kur'anın diğer ayetlerine baktığımız zaman kişinin amellerini kayda geçen görevlilerin olduğunu görmekteyiz. Bu görevlilerin kayda geçirmiş olduğu kişinin yaptıkları hesap günü karşısına çıkar ve ona cennet veya cehennem olarak karşılığı verilir. Mutaffifin s ayetlerindede bunlardan bahsedilmektedir. Ayetlerin siyak sibakı "kitabun merqum" ayetinin kur'andan bahsetmediği açıktır.
Mutaffifin s. 9. ve 20. ayetleri siyak sibak bütünlüğü içinde okunduğu zaman kişinin kafasındaki ön kabuller olan kur'anın rakamlanmış bir kitap olduğuna dair düşünceye kesinlikle delil olamayacağı açıktır. "Kitabun merqum" kişinin dünyadaki yapmış olduğu amellerin yazılı olduğu ve hesap günü karşısına çıkan bir kitap olduğunu kafasında önkabul taşımıyan herkes çok rahat görür.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
1- Eksik ölçüp tartanların vay haline!
2- Onlar insanlardan kendilerine bir şey aldıkları zaman tam ölçerler.
3- Kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik ölçer ve tartarlar.
4- Onlar tekrar diriltileceklerini zannetmiyorlar mı?
5- Büyük bir gün için.
6- Öyle bir gün ki, insanlar o gün Rabblerinin huzurunda divan duracaklar.
7- Hayır hayır, kötülerin yazısı muhakkak Siccin'dedir.
8- Bildin mi sen, Siccin nedir?
9- Yazılmış bir kitaptır o.
10- Vay haline yalanlayanların o gün!
11- Onlar ceza gününü yalanlayanlardır.
12- Onu ancak sınırı aşan ve günaha düşkün olanlar yalanlar.
13- Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, "eskilerin masalları" der.
14- Hayır hayır, öyle değil. Aksine onların kazandığı günahlar kalplerinin üzerine pas olmuştur.
15- Hayır hayır, doğrusu onlar o gün Rablerini görmekten mahrumdurlar.
16- Sonra onlar muhakkak cehenneme girecekler.
17- Sonra da onlara: "İşte bu, yalanlayıp durduğunuz şeydir" denilecek.
18- Hayır hayır, iyilerin yazısı muhakkak Illiyyîn'dedir.
19- Bildin mi sen, Illiyyîn nedir?
20- Yazılmış bir kitaptır o.
21- Allah'a yaklaştırılmışlar ona tanık olurlar.
22- Haberiniz olsun ki, iyiler nimet içindedir.
23- Tahtlar üzerinde etrafa bakarlar.
24- Yüzlerinde nimet ve mutluluğun sevincini görürsün.
25- Onlara damgalı saf bir içki sunulur.
26- Onun sonu misktir. İşte ona imrensin artık imrenenler.
27- Karışımı Tesnim'dendir (En üstün cennet şarabındandır).
28- Allah'a yakın olanların içecekleri bir kaynaktır o.
29- Doğrusu o suç işleyenler inananlara gülüyorlardı.
30- Onlara uğradıkları vakit birbirlerine göz kırpıyorlardı.
31- Evlerine döndükleri zaman zevklenerek dönüyorlardı.
32- Müminleri gördükleri vakit; "işte bunlar sapıklar" diyorlardı.
33- Oysa onlar müminler üzerine bekçi olarak gönderilmemişlerdi.
34- İşte bugün de inananlar kâfirlere gülecek.
35- Koltuklar üzerinde etrafa bakacaklar.
36- Nasıl, kâfirler yaptıklarının cezasını buldular mı?
Ayetlerin siyak ve sibakına baktığımız zaman, kıyamet sonrası olacak olan hesap günü ile ilgili bilgi verilmektedir. Kur'anın diğer ayetlerine baktığımız zaman kişinin amellerini kayda geçen görevlilerin olduğunu görmekteyiz. Bu görevlilerin kayda geçirmiş olduğu kişinin yaptıkları hesap günü karşısına çıkar ve ona cennet veya cehennem olarak karşılığı verilir. Mutaffifin s ayetlerindede bunlardan bahsedilmektedir. Ayetlerin siyak sibakı "kitabun merqum" ayetinin kur'andan bahsetmediği açıktır.
Mutaffifin s. 9. ve 20. ayetleri siyak sibak bütünlüğü içinde okunduğu zaman kişinin kafasındaki ön kabuller olan kur'anın rakamlanmış bir kitap olduğuna dair düşünceye kesinlikle delil olamayacağı açıktır. "Kitabun merqum" kişinin dünyadaki yapmış olduğu amellerin yazılı olduğu ve hesap günü karşısına çıkan bir kitap olduğunu kafasında önkabul taşımıyan herkes çok rahat görür.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)