salavat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
salavat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ağustos 2018 Pazartesi

Salavat Zinciri Kampanyaları ve Muhammed (a.s) dan Medet Beklemek

Son yıllarda sosyal medya üzerinden iletişim imkanlarının gelişmesi, biz Müslümanlar arasındaki haber alış verişini de hızlandırdığı malumdur. Birbirimiz ile daha rahat haberleşme imkanlarına da kavuşmuş olmamız, bazı dini kampanya ve etkinliklerin sosyal medya üzerinden yürütülmesini de beraberinde getirmiştir. 

"Salavat zinciri" adı ile oluşturulan, ve sıkıntılı zamanlardan kurtulmak için belirli sayılarda okunması istenilen, ve hiçbir sahih kaynağı ve dayanağı olmayan salavat kampanyaları yapmak, sosyal medyanın gelişmesi ile daha da yaygınlaşmış etkinliklerden bir tanesidir. Müslümanların oluşturdukları bu tür zincirler sadece salavat  ile kalmamakta, akla gelen her türlü zincir oluşturularak, sıkıntılardan kurtuluş yolu aranmaktadır.

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed (Allah'ım büyüğümüz Muhammed'e yardım et) şeklinde,  belirli sayılarda okunması istenilen salavat kampanyaları, bir çok kimse tarafından dini bir etkinlik ve görev olarak algılanmasına rağmen, bu tür bir söz söylemek sureti ile, bazı sıkıntılardan kurtulmak istemenin, itikadi açıdan sakıncaları barındırdığı hiç kimsenin aklına dahi gelmemektedir. Gelmediği gibi, okunmasında sakınca olduğu yönünde ikaz yapanlar ise, sapık ve peygamber düşmanı olarak yaftalanmaktadır. 

Müslümanların bir çoğunun dilinde dolaşan salavat adında söylenen sözlerin, sahih olarak nitelenebilecek hiç bir kaynağı ve dayanağı yoktur. Muhammed (a.s) a atfen söylenen ona salavat getirilmesi hakkındaki rivayetlerin tamamı uydurma olduğu gibi, ona atılmış iftiradan başka bir şey değildir.

[Ahzab s. 56] Muhakkak ki Allah ve melekleri nebiye salat ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve tam bir içtenlikle selam verin.

Salavat olarak bildiğimiz sözün Kur'an'i dayanağı, bilindiği üzere Ahzab s. 56. ayetinden çıkarılmaktadır. Bu ayette Allah ve meleklerinin Muhammed (a.s) a destek olduğu bildirilmekte, iman edenlere de nebiye aynı desteği vermeleri istenilmektedir.

Bu ayetin, Muhammed (a.s) diri ve hayatta iken iman edenlerin ona vermeleri gereken destek ve yardımı konu almasına yani kendi tarihselliği içinde anlaşılması gerekmesine rağmen, geçen zaman içinde bu desteğin Allah tarafından nebiye vermesi istenir olmuştur. Halbuki Allah (c.c) bu ayette, hayatta olan bir elçiye iman edenlere yani ashaba seslenerek, iman edenlerin nebiye destek vermelerini istemektedir. Fakat bugün salavat adı verilen söz söylendiği zaman, Allah (c.c) nin Muhammed (a.s) yardım ve destek vermesi istenilmekte, fakat ölmüş olan bir elçinin artık nasıl yardım ve desteğe ihtiyacı olabileceği hiç hesaba katılmamaktadır. 

Muhammed (a.s) ın artık ölü olduğunu söylemiş olmamız, bazı kimseleri rahatsız etmiş olsa da maalesef realite bu dur ve Muhammed (a.s) artık ölü ve diğer ölüler gibi mezarında her şeyden habersiz vaziyette, yeniden dirileceği günü beklemektedir.

Hasılı kelam, bugün onun için okunan salavatların dini bir dayanağı olmadığı gibi, artık gereği de yoktur.

Olayın itikada zarar veren bir başka boyutu ise, salavat zinciri kampanyalarının herhangi bir sıkıntı zamanında oluşturulmasıdır. Bu salavat zincirleri ile Allah (c.c) den sıkıntıların giderilmesi istenilmekte, fakat işin garip tarafı araya salavat okumak yolu ile Muhammed (a.s) ın aracı kılınmış olmasıdır.

Şirk denilen kavramın, Allah ile araya aracılar koymak şeklinde gerçekleşerek, bunun kesinlikle yasaklanmış olmasına, kendisinin kullarına yakın olduğunu bildirmesine rağmen, maalesef aracılık hizmetleri şeklinde ortaya çıkan şirk, Müslüman hayatında önemli yer tutmakta, hatta böyle bir inanç dinin bir gereği gibi görülmektedir.

Muhammed (a.s) ı araya koyarak ortaya çıkan ve adına Salavat Zinciri denilen etkinliğin, itikadi yöndeki zararı, işte bu noktada ortaya çıkmaktadır. 

Salavat okumak ile mevcut sıkıntının giderilmesini istemek demek, Muhammed (a.s) ı araya koyarak Allah'tan istemek anlamına gelmektedir ki böyle bir isteğin literatürdeki adı ŞİRKtir.
Çünkü elçi de olsa Muhammed (a.s) bir beşerdir, ve bir beşer Allah ile araya aracı olarak asla konulamaz.

Salavat zincirleri oluşturularak Allah'tan yardım istenilmesi, Sünnetullah'a ters olması bakımından da yanlış bir uygulamadır. Allah'ın kullarına yardım etmesinin yolu o kulların böyle zincir kampanyaları düzenlemesi ile değil, sıkıntının aşılması için gerekli olan uygulamaların hayata geçirilmesi ile mümkün olmaktadır. Bunun böyle olduğu özellikle Kur'an kıssalarında yaşanmış olaylar olarak bizlere anlatılmıştır. 

Allah (c.c) hiç bir kuluna yattığı yerden yardım etmemekte, şayet etmiş olsaydı bugün biz Müslümanlar dünyanın önde gelen topluluklarından bir tanesi olabilirdik. Çünkü en kolay yol olan yattığımız yerden Allah'a emretmek şeklindeki istekler, maalesef biz Müslümanlardan sadır olmaktadır. Halbuki Allah'ın yardımının gerçekleşmesi önce fiili dua ile gerçekleşmekte, kavli dua etmek, fiili dua olmadan hiç bir işe yaramamaktadır.

Sonuç olarak: Salavat Zinciri adı altında oluşturulan sıkıntılardan kurtulmak amacı ile belirli sayılarda okunan salavat denilen sözler bir kaç açıdan mahzurludur. 

1- Salat adı ile Ahzab s. 56. ayetinde iman edenlere emredilen şey, Muhammed (a.s) a destek verilmesi ve yardım edilmesidir. Bu isteğin doğal olarak onun hayatta iken iman edenler tarafından pratiğe geçirilmiş olması gerekmektedir. Bu istek sonradan Salavat okumak şeklinde değiştirilerek, kaynağı olmayan ve tamamen uydurmalara dayanan rivayetlerle belirli sözleri tekrarlamak şekline dönüştürülmüştür.

Şu anda ölmüş olan bir kişi için, salavat adı verilerek tekrarlanan sözlerin, dini açıdan hiçbir hükmü olmayıp, tamamen gereksiz olan, hatta şirke varan ifadeleri de barındıran boş sözlerden başka bir şey olmadığı bilinmelidir.

2- Salavat zinciri adı ile oluşturulan kampanyalarda tekrarlanan sözler, kendisi ile araya aracı konulmasını istemeyen Rabbimizin emrine ters düşen bir uygulama olup, bu uygulamanın literatürdeki adı şirktir. Çünkü düzenlenen bu kampanyalar ile mevcut olan bir sıkıntıdan kurtuluş istenilmekte, bu kurtuluş için okunan salavatlar ise, Muhammed (a.s) ın araya konulması anlamına gelmektedir. Çünkü okunan salavatlar ile onun yüzü suyu hürmetine sıkıntıların giderilmesi istenilmektedir. 

3- Salavat zincirleri ile yapılan etkinlikler Sünnetullah'a aykırı olması açısından da sakıncalıdır. Çünkü Allah (c.c) herhangi bir sıkıntıdan kurtuluşun şartını önce fiili dua yani çalışıp gayret etmek şeklindeki yol ile göstermiştir. Salavat okumak zaten bir dua olmayıp, dua niyetine okunan boş sözlerden başka bir şey olmadığı için kavli dua yerine dahi geçmemektedir.

Muhammed (a.s) neticede artık bugün ölü bir kimse olup, ölüden medet ummak gibi bir yanlış içine düşerek, Allah (c.c) nin bizi içine düştüğümüz sıkıntılardan kurtarmasını beklemek kadar absürt bir inanç olamaz.

14 Ocak 2014 Salı

Ahzab s. 56. Ayeti ve Salavat Kültürü

Alemlerin rabbi olan Allah ahzab s. 56. ayetinde bizlere şöyle buyurmaktadır.  

İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen). 

 Gerçekten Allah ve melekleri resule salât ederler. Ey iman edenler! siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin.

Bu ayeti doğru anlamak için önce ayet içinde geçen "salat" ve "teslim" kelimeleri ifade edilmek istenenlerin ne anlama geldiğini bilmek gerekmektedir. 

Salat kelimesi kur'anda en fazla geçen kelimelerden olup, çok anlamlı kelimelerden bir tanesidir. Çok anlamlı olmasından kastımız Arap dilinde kullanıldığı cümleye göre anlam kazanan bir kelime olmasındandır. Kur'anda namaz ibadetinin ifade edilmesi ilgili kullanımı da dahil ateşe atılma,dua,destek, gibi anlamlara gelir. Bu yazımızda bu kelimenin anlamı üzerinde değil, Ahzab s. 56. ayetinin mesajı üzerinde durmaya gayret edeceğiz.   

Allah ve meleklerin resul üzerine salat etmesi ne anlama gelebilir ? dersek bu kelimeyi anlamak için kur'anda geçen "lanet" kelimesi ile bir ilişki kurabiliriz.Bu kelime , "cezalandırmayı gerektirecek kadar şiddetli bir öfkeyle kovma ve uzaklaştırmak" anlamına gelir. 

[002.161]  (Âyetlerimizi) inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların lâneti onların üzerinedir.[003.086-87]  İnandıktan, peygamberin hak olduğuna şehadet ettikten, kendilerine belgeler geldikten sonra inkar eden bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimleri doğru yola eriştirmez. İşte bunların cezası, Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin lanetine uğramalarıdır. 

Bu kelime bir çok ayette geçmesine rağmen Allah ve meleklerin laneti şeklinde geçen ayet örnekleri ile yetiniyoruz. Allah ve meleklerin lanet etmesi demek " yapılan yanlışların neticesinde kişileri kovmaları onlarla herhangi bir alakaları olmadığı anlamına gelir ki "salat etme" kelimesinin bir bakıma zıddı anlam taşıyabilir. Rabbimiz bizlere kendisinin ve meleklerin övgüsüne desteğine sahip olan resulüne karşı aynı destek ve övgüyü bizimde ona karşı göstermemizi bizlerden istemektedir.
Salat kelimenin anlam alanlarından biriside "destek olmak,arka çıkmak " tır. Ahzab s. 56. ayetinde Allah ve meleklerin resule destek oldukları araka çıktıkları onun kovmayı gerektirecek herhangi bir işi yapmayacağı gibi anlama gelmesini anlamak mümkündür.   

Ayetteki "Sellimü teslimen" kelimeleri ile ifade edilmek istenenin ne olduğu konusunu da düşünmek gerekmektedir.  Kelimenin kökü "Se-Le-Me" olup, " dış ve iç afetlerden,belalardan,dertlerden uzak olmak" anlamına gelir. Allah cc nin bize din olarak İslamı seçmesi bize cehennemi kazandıracak belalardan uzaklaştırması "ben Müslümanlardanım" dememiz bizim cehennemi kazanacak her türlü amelden uzak durmamız anlamına gelmektedir. 

 [004.065] [E0] Yok, yok rabbına kasem ederim ki onlar aralarında çıkan çapraşık işlerde seni hakem yapıb sonra da verdiğin hukümden nefislerinden hiç bir darlık duymaksızın tam bir teslimiyyetle teslim olmadıkça iyman etmiş olmazlar.

Nisa s. 65. ayetinde iman iddiasında bulunanların resul as ın verdiği bir hükme tam bir teslimiyetle yani ıkır cıkır etmeden uymadıkları müddetçe dertlerden belalardan uzak olamayacakları beyan edilmektedir.   

Ahzab s. 56. ayetinin mesajını Nisa s. 65. ayeti ile birlikte anlayacak olursak şöyle bir mesaj görmek mümkündür.  Ey iman iddiasında bulunanlar,Allah ve meleklerinin desteğine sahip olan resule sizde destekte bulunup ona sahip çıkmadıkça onun elçiliğini yaptığı vahye tam bir gönül rahatlığı içinde sahip çıkıp onu hayatınıza hakim kılmaya çalışmadıkça her türlü tehlikeye açık bir duruma düşüp dünya ve ahirette sıkıntıya düşersiniz.   

Ancak ayetteki salat kelimesi salavat getirmek şeklinde bir emire dönüştürülerek israiloğullarının kitaba yaptığı tahrif ve dilini eğip büküp "işte bu kitap'tandır" demeleri misali olmayan bir şeyi kitaba mal etme durumuna getirilerek salavat adı altında birçok uydurma yanlışlar üretilmiştir. 

 Abdulbaki Gölpınarlı :
Şüphe yok ki Allah ve melekleri, salavat getirir Peygambere; ey inananlar, siz de ona salavat getirin, tam teslîm olarak da selâm verin.
 Adem Uğur :
Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.
Ahmet Tekin :
Allah ve melekleri peygambere salavat getirirler. Hep rahmet, övgü ve iltifat ile anarlar.
Ey iman edenler, siz de ona salavat getirin, onu dua ve saygıyla, salâtü selâm ile anın, tam bir teslimiyetle ona bağlanın, onu selâmlayın, ona selâmet dileyin.
 Diyanet Vakfi :
Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.

 YukarIda örneklerini verdiğimiz kitabı eğip bükmek metodu ile yapılmış meallere lütfen dikkat edelim, Allah cc salavatı eğer"Allahümme salli ala muhammed" şeklinde getiriyorsa Allah bu yardımı hangi Allah'tan istiyor ki haşa binlerce haşa Allah cc ye "Allah'ım Muhammede salat et" dedirtiyorlar. Bu şekilde mealler tam bir şirk örneğidir' bu şekil bir çeviri ile Allah cc yi başka bir Allah'tan yardım isteme durumuna düşürmektedirler.  

Bu şekil tahriflerle halk arasında öyle bir salavat kültürü yayılmıştır ki Muhammed as ın adı anlıdığı vakit salavat getirmemek sanki küfür işareti haline getirilmiştir. 

   
   “Dua ile sema arasında bir engel vardır.Üzerime salavat getirilince engel açılır, DUA YERİNE ULAŞIR.”
·        “Üzerime bir günde bin defa salavat getiren kimseye cennetteki makamı gösterilmedikçe ölmez.”
·        “Bana en yakın olanlar, üzerime en çok salavat getirenler olacaktır.”
·        “Her kim, farz namazını kıldıktan sonra bana on defa salevat okursa, Allah Teala, onun namazını kabul buyurur. Onun bu namazını Adem’e secde eden meleklerden daha üstün meleklerin makamı olan İlliyyine ulaştırır.O makamdan bir melek şöyle seslenir:
      -Artık dileğin neyse dile, her dileğin yerine getirilecektir.”
·       Vefatımdan sonra sizden kim bana selam gönderirse Cebrail(a.s.) gelir ve bana şöyle der:
-Ya Muhammed! Ümmetimden falan kimsenin sana selamı var.Bana karşılık ben şöyle selam alırım:
-Benden de ona selam olsun.Ayrıca onun için Allah’tan rahmet ve bereket diliyorum.”
·        Kim altından kalkamayacağı güç bir işle karşı karşıya gelirse, üzerime çok çok salavatı şerife getirsin.Çünkü Allahü Teala, üzerime getirilen salavat-ı şerife sebebi ile onun sıkıntılarını, kederlerini giderir, rızkını çoğaltır, Allah’ın yardımı ile muradına nail olur.”
·        “Kıyamet gününde, katımda insanların en değerlisi, bana en çok salatü selam getirenlerdir.” 
YukarIdaki örneklerden daha bir çok sözleri din adına hurafe üreten kitaplarda bulmak mümkündür.

Halk arasında yaygın olan bu kültürün kaynağı yukarıda örneklerini verdiğimiz Muhammed as adına uydurulmuş iftiralardır. Ayrıca salatı tefriciyye, salaten tüncine, salatı münciye vs gibi bir çok salat adı altında insanlar maalesef şirk işlemekte olup bunlar alim sıfatı altında insanlara şirk empoze eden bel'am lar tarafından övücü sözlerle desteklenmektedir.  

 Net olarak ifade etmek gerekirse bugün salavat adı altında ne kadar söz varsa hiçbiri Muhammed as tarafından ashabına talim ettirilmiş sözler değildir. Hristiyan kültürünün bir uzantısı olarak elçileri yüceltme projesinin bir ürünüdür. Muhammed as a bugün destek olmak demek ölmüş olmasını unutarak ona yapacağımız salavatları onun duyup Allah cc ile aramızda bir aracı olacağını ummak şirklerin en büyüğüdür.  

[002.186]  Kullarım sana Beni sorarlarsa, bilsinler ki Ben, şüphesiz onlara yakınım. Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da davetimi kabul edip Bana inansınlar ki doğru yolda yürüyenlerden olsunlar.
“Dua ile sema arasında bir engel vardır.Üzerime salavat getirilince engel açılır, DUA YERİNE ULAŞIR

Bakara s. 186. ayetinin mesajı ile altındaki rivayetin mesajı arasındaki farkı düşünecek olursak insanların salavat kültürü altında nasıl bir şirke yuvarlandığı acı bir şekilde görülecektir. Günümüzde kampanyalar oluşturularak bilmem kaç bin tane salavat çekiyoruz gibi sözlerle insanların oturup Allahı zikreder gibi Muhammed as ı zikretmesi kişilerin din adına şirk işlemelerine bir örnek teşkil etmektedir.

Sonuç olarak; Ahzab s. 56. ayetinde, Muhammed as ın getirmiş olduğu vahye iman ve onun hayata ikamesi istenirken ayet ters çevrilerek haşa Allah cc nin elçisine salavat getirdiği gibi bir anlama dönüştürülmüş ve sadece lafta kalan ve sözler ve şirk içeren kelimeler ile bu ayetin mesajı örtülmeye çalışılmıştır. Resule destek olmak hiç bir şekilde belirli sözlerin tekrar edilmesi ile onu Allah gibi zikretmek anlamına gelmez . "Muhammed as a salavat getirmek" gibi bir tabir ile bizlere söylememiz emredilen hiç bir söz bulunmayıp aksine bu sözleri söylemek kişilerin imanında derin yaralar açılmasına vesile olmaktadır. Yeri gelmişken şunu da ilave edelim, ilmihal kitaplarında kayıtlı olan namazda oturduğumuz zaman okunması gerektiği yazılan salli ve barik diye bilinen sözleri tekrarlamak gibi bir mecburiyet olmayıp bunların yerine kur'an ayetlerinden alınan dualar okunabilir. 

                           EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.