İsrailoğulları üzerinden yapılan anlatımların, onların nasıl bir kavim olduğunu anlamak açısından olduğu gibi , insan olmaları tarafı ile ortak yönlerimiz olduğu ve tarih içinde yapmış oldukları bazı işlerin aynısının biz müslümanlar tarafından tekrarlanabileceğinden hareketle, yapılan hareketlerin nasıl karşılığını bulduğunu görmek ve ibret alınması açısından okunması gerekmektedir. İsrailoğulları ile ilgili anlatımları özetleyecek olursak , Allah cc nin arz üzerine koymuş olduğu kuralların onların üzerinde canlı bir örnek olarak nasıl uygulandığının gösterildiği prototip bir kavimdir diyebiliriz.
Kur'anı hayat içindeki geçenlerden örnekler veren , muhataplarına başlarına gelecek olan olaylarda onlara yol gösteren bir kitap olarak okumak gerektiğini her defasında dile getirmeye çalışmaktayız. Maide s. 20-26. arasına baktığımız zaman arz üzerindeki işleyişin nasıl yürüdüğünü görmekteyiz, olayın sadece israiloğulları ile ilgili olarak bir yaşanmışlık şeklinde görmeyip sünnetullahın nasıl tecelli edeceğinin koordinatlarının verilmesi olarak okunduğu zaman bizlere çok önemli mesajlar verdiği görülecektir.
[005.020] Musa kavmine şöyle demişti: «Ey kavmim! Allah'ın üzerinizdeki
nimetini hatırlayın. O, içinizden nebiler çıkardı. Sizi hükümdarlar yaptı.
Ve âlemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi.»
[005.021] «Ey kavmim, Allah'ın sizin için yazdığı kutsal yere girin ve
gerisin geri arkanıza dönmeyin; yoksa kayba uğrayanlar olarak
çevrilirsiniz.»
[005.022] Onlar şu cevabı verdiler: Yâ Musa! Orada zorba bir toplum var;
onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla girmeyeceğiz. Eğer oradan çıkarlarsa biz
de hemen gireriz.
[005.023] Korkanların içinden Allah'ın kendilerine lütufda bulunduğu iki
kişi şöyle dedi: Onların üzerine kapıdan girin; oraya bir girdiniz mi artık siz
zaferi kazanmışsınızdır. Eğer müminler iseniz ancak Allah'a güvenin.
[005.024] «Ey Musa! Onlar orada bulundukları müddetçe biz oraya asla
girmeyiz; şu halde sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız»
dediler.
[005.025] Musa: «Ey Rabbim! Ben, kendimle kardeşimden başkasına söz
geçiremiyorum, artık bizimle bu fâsık kavmin arasını ayır» dedi.
[005.026] Allah dedi ki; «Kırk yıl boyunca orası onlara yasaklandı. Bu süre
içinde orada burada şaşkın şaşkın dolaşacaklardır. Yoldan çıkmış bu kavim için
sakın üzülme.
Maide s. 20-26. ayet mealleri bu şekildedir , ayetlere baktığımızda Allah cc nin israiloğullarına yazmış olduğu ancak içinde çıkarılması gereken bir topluluk olan şehre girmek için savaşmak istemedikleri , sen ve rabbin gidin savaşın " diyerek elçilerini yarı yolda bıraktıkları görülmektedir.
Ayetleri sadece yaşandığı zaman ve mekan içinde alarak, bahsedilen mukaddes yerin neresi olduğu gibi yorumlardan ziyade aynı olayın bugün bizler tarafından nasıl yaşandığı üzerinde düşüncelerimizi aktarmaya çalışacağız. Ayetlerin tefsiri gibi bir kaygıdan çok bu ayetler bugün bize ne anlatıyor , müslümanlar olarak okuduğumuz bu metinler nasıl canlı bir metin olur şeklinde kaygılarla ayetlere yaklaşacağız.
Hakları zalimlerin ellerinden alınan mazlumların bu haklarını geri alma yollarından birisi savaşarak geri almak şeklinde olduğu dünyanın bir gerçeğidir. Kur'an bu konu ile ilgili olarak bir çok ayette bilgi vermekte , evlerinden yurtlarından çıkarılan insanların kaybettiklerini geri alma yolları savaş olarak gösterilmiştir. İsrailoğulları ile ilgili anlatımlarda bakara s. içinde geçen talut ve calut kıssasında bunun örneğinin yaşanarak nasıl hayata geçirildiği anlatılmaktadır.
Maide s. 20-26. ayetlerde savaşmak sureti ile elde edilmesi şartı konulan bir şehre girmek için gerekli olan şartı yerine getirmeyerek emre isyan edenlerin o şehre giremeyerek başıboş ve dağınık bir halde yeryüzüne dağıtıldığını anlatılmaktadır. Bu ve benzeri olaylardan çok iyi ders çıkaran israiloğulları kendi hakları olduğu iddia ettikleri ve üzerinde müslümanların yaşadıkları toprakları geri almanın yolunun kendilerinin savaşmasından geçtiğini anlamışlar ve bu anlayışlarını yıllardır acımasızca tatbik ederek müslümanlara kan kusturmaktadır.
Şimdi gelelim maide s. 20-26. ayetlerini Musa as ve israiloğulları adlarını bir tarafa bırakarak bugün nazil olmuş şeklinde bir okumaya.
"Mukaddes arz" olarak bahsedilen yerde yaşayanları israiloğulları olarak , başlarında elçileri olan insanları müslümanlar olarak görüp bu ayetlerin bize ne ifade ettiğini , bizlerin bu ayetlere karşı tutumumuzu şöyle bir hatırlayalım. 1948 yılından beri işgal ettiği topraklarda acımasızca insanları katleden israiloğullarının bu zulmünün önlenme yolu savaşarak onları çıkarmaktan geçtiğini arz üzerinde cari olan kurallardan anlamaktayız.
İsrailoğullarını o topraklardan çıkarmanın yolu savaşmak olduğunu öğrenmemize rağmen, dün israiloğullarının elçilerine söyledikleri sözü kal dili ile söylememiş olsakta hal dili ile bugün aynısını söylemekteyiz. Bizim yerimize Allah cc nin savaşarak israiloğullarının zulmünün önlenmesi için ellerimizi mümkün olduğu kadar yükseğe , seslerimizi mümkün olduğunca gür çıkarmamıza rağmen bu yardımın gelmemesi bizlerin bir yerlerde yanlış yaptığımızı hatırlatması gerekmektedir.
Halbuki ayetleri çok dikkatli okuduğumuz zaman Allah cc nin savaşması gibi bir durum asla sözkonusu olmaz ve olmayacaktır, böyle bir istekte bulunan israiloğullarının akıbeti yıllarca bölük börçük bir yaşantıya mahkum edilmiş olmaları bizlere ders olmamış bugünkü halimizin sebebini kendimizin israiloğullarına denk bir savaş gücü oluşturmayarak sadece gökten gelecek olan yardıma bel bağlamış olmamızda yattığını görmez olmuşuz.
Aynı israiloğulları geçmişlerinden ders çıkararak düşman olarak gördükleri müslümanlara galebe çalmanın yolunun Allah cc nin değil , kendilerinin savaşması olduğunu anlamışlar ve bu anlayışlarını tatbik sahasına dökerek başarılı olmuşlardır. Müslümanlar Allah cc nin kendilerine rehber olarak gönderdiği kitap içindeki kıssaları köy kahvelerinde okunası şeyler yada hayata herhangi bir mesajı olmayan mecazi anlatımlar bellemiş ibret alınacak gözü ile bakmayıp , özellikle israiloğulları ile ilgili anlatımların sadece onların ne menem bir kavim olduğunu anlatan ayetler zannedip onlara lanet okuma fırsatı verdiği zannı uyanmış onların yaptıklarının aynını bizlerinde yaptığı zaman aynı lanete bizlerinde uğrayacağı akla bile gelmemiştir.
Dünyanın hangi coğrafyasında olursa olsun zalimlerin , bertaraf edilme yolu mazlumlarında savaşarak onlara karşı koymalarından geçmektedir. Bugün başta filistinde yaşananlar olmak üzere israiloğullarının yaptığı okumayı bizler yapmış olsaydık ibret alınası ayetler olduğunu görür ve onların hal ve kal diliyle dediğini bizler hal dili ile söylemez ve her gün çoluk çocuk kadın erkek demeden öldürülen insanlara seyirci kalmazdık. Bedir harbinde sahabenin "biz sana israiloğullarının Musa ya dediği gibi sen ve rabbin gidin savaşın demeyeceğiz" demesi sonucunda yapılan savaşta gelen galibiyetin nasıl gelmiş olabileceği düşünülmeli ve bedir harbi sadece yaşanmış bitmiş bir harp olarak görülmemelidir.
Ramazan ayı olması münasebeti ile filistinde yapılan zulme karşı çıkma adına bazı hocaların "yetiş yaaa Muhammed" türünden sözlerle mezardaki bir ölüden yardım umma şirkine düşmüş olmaları işin vehametini gözler önüne sermektedir. Varsayalımki Muhammed as mezarından kalktı ve aramıza geldi , yapacağı ilk iş müslümanlara Allah cc nin arz üzerinde cari olan kurallarını hatırlatarak sadece kendisinin değil topyekün bir savaş ile bu zulmün ortadan kaldırılacağını söyleyecek olsa ki muhakkak böyle diyecektir, "yetiş yaaa Muhammed" diyen sayın hocalar en önce kaçacak delik arayacaklar ve bir çok medeni ayet örneğinde gördüğümüz gibi ya evlerini ya işlerini ya çocuklarını bahane ederek sıvışma yollarını arayacaklardır.
Sonuç olarak; maide s. 20-26. ayetler arası yaşanmışlık içinden örnekler vererek , zulme karşı nasıl durulacağının şartlarını ,eğer bu şartlara riayet edilmezse zulmün devam edeceğinin mesajı veren ayetler olarak okunması gereken ayetlerdir. Dün israiloğullarının başlarından geçenler anlatılarak, bugün müslümanların karşısında oldukları bu sorunun aşılması için ne yapılması gerektiği öğreten ayetlerden örnek bir ayet gurubu olan bu ayetler, biz müslümanların sadece yaşanmış bitmiş masallar olarak görmeden bizlere yol haritası olduğu olarak okunmasını beklemektedir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder