Atamız ibrahim as ın kıssası içinde anlatılan onun imtihan edilip ishak ve yakub'un hediye edilmesi ve bu hediyenin daha çocuklar dünyaya gelmeden kur'anda daha önce bildirilmesinin bizlere verdiği mesajlardan birisi son zamanlarda yeniden ortaya atılan "Allah cc kişinin imtihanın sonucunu bilmez" veya " Allah cc senin kiminle evleneceğini bilmez" şeklinde söylenen, Allah cc nin bilgisine sınır koyma şeklindeki düşüncelerin yanlışlığını ortaya koyması açısından mesaj taşıyan bir kıssadır.
"İbrahim'in misafirleri" olarak anlatılan elçilerin lut as ın kavminin helakından önce ibrahim as a uğrayarak ona ve eşine vermiş oldukları çocuk müjdesinin taşıdığı mesajlardan birisi Allah cc nin kulunun imtihan sonucunun önceden bildiği hatta kulunun kiminle evleneceğini'de bildiğinin mesajını taşıyan bir anlatımdır. Çocuk müjdesinin verildiği ayetleri görüp sonra onlara "ishak ve yakub" un müjdelendiği ayetin mesajını anlamaya çalışalım.
-----011.071 Bu arada, İbrahim'in ayakta duran karısı gülünce, «Ona İshak'ı
ardından Yakub'u müjdeleriz» dediler.
-----015.053Dediler ki: Korkma; biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz.
-----051.028 Derken onlardan korkmaya başladı. «Korkma» dediler ve ona bilgin
bir oğlan çocuğu müjdelediler.
Vermiş olduğumuz ayet mealleri ibrahim as a gelen misafir elçilerin ona ve eşine verdiği çocuk müjdesini anlatmaktadır. Ayetlerde hud s. 71. de "ishak ve yakub" hicr s. 53 ve zariyat s 28. de "bilgin bir oğul" olarak müjde verildiği görülmektedir.
Kur'an kıssalarının sadece yaşanmış olduğu zamanı anlatan bir hikaye olmayıp , muhataplarına mesaj verme amaçlı olduğu düşünülecek olursa bir kıssa içinde yaşanmış olan bir olayın kur'anda farklı ibareler ile anlatılma sebebini daha kolay anlayabiliriz. Bu satırları kişi olarak bu kıssadaki farklı anlatımın sebebini "Allah cc kişinin imtihan sonucunu bilmez" veya "Allah cc senin kiminle evleneceğini bilmez" sözlerini duyana kadar bilmiyordu, bu düşünceler ortaya atıldığı zaman baktık'ki bu tür anlatımların mesaj taşıyan yönü Allah cc nin kulunun imtihan sonucunun ne olacağını imtihan'dan bilirmiş.
İbrahim as ın ilk oğlu ismail as olduğu yine kur'andan öğrendiğimiz bir bilgi olup ishak as, ismail as ile tabi tutulduğu imtihan sonucu ona hediye edilmiştir. Hud s. 71. ayetinde gelen elçilerin, diğer ayetlerdeki tek oğlu müjdesinin aksine o tek oğuldan sonraki gelecek olanları haber vermesinin bize mesaj veren yönü saffat s. de anlatılan ibrahim as ile oğlunun imtihanı neticesi ile birlikte okunarak anlamak mümkündür.
-----037.104-113 Biz ona: «Ey İbrahim» diye seslendik.Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Hiç şüphesiz biz, ihsanda bulunanları böyle
ödüllendiririz.» Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı. Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona
(iyi bir nam) bıraktık: İbrahim'e selam! dedik. Biz iyileri böyle
mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.Sâlihlerden bir peygamber olarak O'na (İbrahim'e) İshak'ı müjdeledik. Kendisini
ve İshak'ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden
iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak.
Saffat s. ayetleri, ibrahim ve oğlu ismail as ile birlikte bir imtihana tabi tutulup bu imtihanı yüz akı ile başarıp sonunda bu imtihanın hediyesi olarak ishak as ın müjdelendiğini bildirir. Hud s. 71. ayetinde ishak ve yakubun ismail as ın doğumundan önce zikredilmesinin bize mesaj veren yönü ibrahim as ın , ilk oğlu ismail as doğduktan sonra onların bir imtihana tabi tutulup bu imtihandan yüz akı çıkacaklarının önceden bilindiğinin mesajıdır. Tabiki bu önceden bilinme onların iradelerinin başarılı olacak şekilde zorlanması ile gerçekleşmeyip serbest iradelerini kullanmışlardır, Allah cc bu kıssa içindeki vermiş olduğu mesajla bu bilginin önceden kendi ilminde olduğunu bildirmektedir. Üstüne üstlük birde ishak as ın kiminle evleneceğini bile bilmiş daha ortada ne ismail ve ishak as lar yokken yakub isminide vererek ishak as ın kiminle evleneceğini bilmiştir.
"Allah kulunun imtihanının sonucunu bilmez" iddiasının nasıl çürük ve yanlış bir iddia olduğu bu kıssadaki mesajdan çıkmakta olup kıssaların vermek istediği arka plan mesajlarına örnek olabilecek bir konudur. Kıssalardaki farklı anlatımların aynı olayın 3 ayrı yaşanmışlığı değil o olay üzerinden muhataplarına mesaj vermesi olup imtihanın sonucunun daha önceden bilinmesine güzel bir örnektir.
Bazı ayetlerde geçen "Allah bilinceye kadar" şeklindeki sözlerden , Allah "bilmiyorum" diyor anlayışı çıkarılarak ön kabul sonucu oluşturulan düşüncelerin desteklenmesi yoluna gidildiği görülmektedir. Allah cc nin kuluna ahirette vereceği karşılığın onun işlediği ameller neticesinde olduğu bir gerçek olup, o kulun herhangi bir amel işlemeden cennet veya cehennem şeklinde bir karşlık alamayacağıda malmdur. Allah cc nin "bilinceye kadar" buyurması onun haşa" bilmiyorum" demesi değil kuluna olan adaletinin bir sonucu olup o kulun amel işleyip sonucunun karşılığını alması anlamında olup "bilmiyorum diyor" şeklindeki sözler ona atılan iftiradan başka bir şey değildir.
"Allah kulunun kiminle evleneceğini bilmez" şeklindeki iddianın kur'an tarafından yanlış olduğunun delilleri diğer elçiler ile ilgili ayetlerde'de mevcut olmasına rağmen konuyu uzatmamak için ibrahim as kıssası dahilindeki bir anlatımının nasıl bir mesaj taşıyabileceği örneği ile sınırlandırmakla yetiniyoruz.
Sonuç olarak, kuran kıssalarını okurken mesaj taşıması yönünden okunmasının bizlere nasıl farklı bilgiler verebileceğinin bir örneği olan ibrahim as ın misafirleri kıssası içinde anlatılan ismail as dan sonra doğacak çocukların anlatılma sebebi ibrahim as ve oğlunun tabi tutulacağı imtihandan yüz akı ile çıkacaklarının bilgisinin Allah cc katında daha önceden mevcut olması olup bu bilinmesi onların iradelerini zorlayarak başarmaları şeklinde olmamıştır. Allah cc için gayb diye bir şey olmadığı onun bildiği gayb'ın kullar için gayb olan şeyler olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Allah cc nin bilgisine sınır koyan düşüncelerin kur'an tarafından onay almadığı bu tür düşüncelerin ön kabuller sonucu kur'ana onaylattırılmaya çalışılan düşünceler olduğu unutulmamalıdır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
Okuduğumuz ayeti doğru anlamak için, "Ayetten ne anlamak istiyoruz?" sorusunun değil, "Ayet bize nasıl bir mesaj veriyor?" sorusunun cevabı aranmalıdır.
İbrahim as ın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İbrahim as ın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2 Haziran 2013 Pazar
24 Mart 2013 Pazar
İbrahim a.s ın Misafirleri İle İlgili Farklı Anlatımlar Üzerine Bir Düşünce Denemesi
Atamız ibrahim as ın kıssası kur'anın birden fazla suresinde anlatılan kıssalardan biridir, ibrahim as kıssası içinde "ibrahim'in misafirleri" şeklinde başlayan ve lut as kavmini helak ile görevli elçilerin önce ibrahim as a uğrayarak hem helakı hemde ona salih bir erkek evlat haberi verdiklerini görüyoruz. Hud,hicr ve zariyat surelerinde tafsilatlı ankebut suresinde kısaca anlatılan bu kıssanın anlatıldığı surelerde aynı olayın biraz farklı olarak anlatıldığı dikkatli bir kur'an okuyucusunun gözünden kaçmadığı da malumdur.
Farklı anlatımların sadece bu kıssada olmadığı da malumdur. Kur'anda bir elçinin kıssası birden fazla yerde anlatılıyorsa o kıssadaki aynı olay farklı ibarelerle neden anlatılır? sorusu zihinleri kurcalayan bir sorudur. Bu sorunun cevabını şı şekilde vermek mümkündür, kur'anda adı geçen elçilerin kıssalarının anlatılma gayesi tarihi ve kronolojik bilgi vermek amaçlı değildir. Kıssayı sadece olayın geçtiği zaman ,mekan ve şahıslarla sınırlamak kur'anın bu kıssayı anlatmadaki amacına uygun değildir. Kur'an o kıssayı anlatırken muhataplarına mesaj vermeyi amaçlar aynı olayın bir surede farklı diğer bir surede farklı ibarelerle anlatılmasını bu amaç doğrultusunda bakmalıyız. Şimdi "ibrahim'im misafirlerinin" anlatıldığı surelerde karşılaştırmalı olarak bu olayın nasıl anlatıldığına geçebiliriz.
Kıssanın hud s. 69-76. ayetlerinde anlatılan kısmının meali şöyledir.
69 - Andolsun ki, İbrahim'e de elçilerimiz (melekler) müjde ile geldiler ve "selâm" dediler, o da "selâm" dedi ve hemen gidip onlara kızartılmış bir buzağı getirdi.
70 - Fakat onların o buzağıya el sürmediklerini görünce, tuhafına gitti ve içinde onlara karşı bir korku uyandı. Onlar da "Korkma, biz Lut'un kavmine gönderildik." dediler.
71 - İbrahim'in karısı ayakta duruyordu bunun üzerine yüzü güldü. Ona İshak'ı ve İshak'ın arkasından da Ya'kub'u müjdeledik.
72 - "Vay başıma gelene!" dedi, "Ben bir kocakarıyım, kocam da yaşlı bir adam. Bu gerçekten çok tuhaf bir şey!"
73 - Dediler: "Sen Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve berekâtı üzerinizdedir. Ey ev halkı! Muhakkak ki O, hamiddir (övülmeye lâyıktır), meciddir (cömertliği boldur)."
74 - İbrahim'den korku iyice geçip gidince, bu müjde de kendisine gelince, bizim (meleklerimiz)le Lut kavmi hakkında tartışmaya girişti:
75 - Çünkü İbrahim, çok yumuşak huylu ve çok yufka yürekli (yanık kalbli) idi.
76 - Melekler: "Ey İbrahim! Bu konuda bizimle tartışmaktan vazgeç. Çünkü Rabbinin emri kesin olarak geldi ve onlara geri çevrilmesi mümkün olmayan bir azap gelecektir.
Hicr s 52-60. ayetlerinin meali şöyledir.
51 - Hem o kullara, İbrahim'in misafirlerinden de haber ver.
52 - Hani melekler, İbrahim'in yanına girdikleri zaman, "selam" demişler, İbrahim de onlara: "Biz sizden korkuyoruz" demişti.
53 - Melekler: "Korkma! Gerçekten biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz" dediler.
54 - İbrahim dedi ki: "Bana ihtiyarlık gelmişken, beni mi müjdeliyorsunuz, neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?"
55 - Melekler: "Seni gerçekle müjdeliyoruz. Sakın Allah'ın rahmetinden ümidini kesenlerden olma!" dediler.
56 - İbrahim dedi ki: "Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?"
57 - "Ey elçiler! Başka ne işiniz var?" dedi.
58 - Melekler şöyle dediler: "Biz suçlu bir kavmi cezalandırmak için gönderildik.
59 - Ancak Lût ailesi müstesnâdır. Biz, onların hepsini muhakkak kurtaracağız.
60 - Yalnız Lût'un karısı müstesnâ, çünkü onun helak edilenlerle birlikte yok edilmesini takdir ettik.
Zariyat s. 24-37. ayetlerinin meali şöyledir.
24 - Ey Muhammed! İbrahim'in şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi?
25 - Hani onlar İbrahim'in huzuruna girmişlerdi de "Selam sana!" demişlerdi. İbrahim: "Size de selam" demiş, ve içinden: "Bunlar tanınmamış bir topluluk!" diye geçirmişti.
26 - İbrahim, sonra ailesine giderek semiz bir buzağı (eti) getirdi.
27 - Onu önlerine sürerek: "Yemez misiniz?" dedi.
28 - Yemediklerini görünce onlardan içine bir korku düştü. Onlar İbrahim'e: "Korkma!" dediler ve onu çok bilgili bir oğul ile müjdelediler.
29 - Bunun üzerine karısı (Sâre) bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak: "Ben kısır bir kocakarıyım, nasıl çocuğum olur?" dedi.
30 - Misafir melekler: "Evet bu böyledir. Rabbin böyle buyurdu. Gerçekten O hüküm ve hikmet sahibidir. Herşeyi hakkıyla bilir." dediler.
31 - İbrahim, kendisine misafir olarak gelen meleklere: "Acaba sizin asıl önemli işiniz nedir ey elçiler?" dedi.
32 - Onlar: "Gerçekten biz günahkâr bir kavim (olan Lût kavmine) gönderildik.
33 - Onların üzerine çamurdan pişirilmiş sert taşlar yağdıracağız.
34 - O taşlardan herbirinin haddi aşanlardan kime isabet edeceği Rabbin katında işaretlenmiştir." dediler.
35 - Nihayet biz müminlerden orada bulunan kimseleri çıkardık.
36 - Fakat biz orada müslümanlardan bir ev halkından başka kimseyi de bulamadık.
37 - Biz orada acı bir azabdan korkan kimseler için bir ibret nişanesi bıraktık.
Ankebut s.31-32. ayetlerinde kısa olarak şu şekilde anlatılır.
Elçilerimiz İbrahim'e müjde ile geldiklerinde: «Biz şu kent halkını yok edeceğiz, çünkü oranın halkı zalim kimselerdir» dediler.İbrahim: «Ama Lut oradadır» dedi, elçiler: «Biz orada olanları daha iyi biliriz; onu ve geride kalanlardan olacak karısı dışında ailesini kurtaracağız» dediler.
Kıssanın ilk ortak yönü gelen kimselerin ev halkına selam vermeleridir , bu durum bizlere nur s. 27. ayetinde " Ey inananlar! Evlerinizden başka evlere, izin almadan, seslenip sahiplerine selam vermeden girmeyiniz. Eğer düşünürseniz bu sizin için daha iyidir." mealinde yabancı evlere girme adabının canlı uygulamasını göstermektedir. Hud ve zariyat s. bölümünde hemen kızartılmış bir buzağı getiren ibrahimin as ın bu durumu hicr s. de anlatılmaz. Gelen kişilerden korktuğunu hicr s . de onlar gelir gelmez söyleyen ibrahim as onlardan korktuğunu gelen misafirlere ikram ettiği buzağıya el sürmediklerini görünce söylemiştir. Bu anlatımdan çıkarabileceğimiz mesaj gelen bir misafire izzeti ikramın ata geleneği olduğu ve misafirinde bu ikramı kabul etmesinin onun ev sahibine karşı olan iyi niyetinin bir göstergesi kabul edilir, eğer misafir bu yemeği kabul etmez ise onun ev sahibine karşı bazı art niyetli düşünceler içinde olduğu düşünülür. Bugün memleketimizde bazı kan davalarının giderilmesi için verilen yemekleri düşüncek olursak, bu yemeklerin insanlar arasında bir dostluk bağının kurulması için köprü kurulmasının mümkün olduğunu düşünmek mümkündür.
Geliş sebeblerini ise hud s. de , lut kavmine gönderildikleri,hicr ve zariyat s. de, bilgin bir oğul müjdelemek için geldikleri şeklinde ifade ederler. Hud s. de lut kavmine gönderildiklerini öğrenen ibrahim as ın gülmesini gelenlerin onlara bir zarar vermeyecekleri için içinin rahatlaması olarak anlamak mümkündür. Hicr s. kendisine müjdelenen bilgin çocuk karşısında şaşkınlığını ibrahim as ın dile getirmesine karşın bu şakınlığı zariyat s. de ibrahim as ın karısında görmekteyiz, yani her ikiside yaşlı olmalarına karşılık müjdelenen bu çocuk karşısında şakınlıklarının dile getirmekten geri duramamışlardır. Oysa aynı ibrahim as saffat s 100. ayetinde "Rabbim, bana iyilerden (bir evlat) ihsan et!»"diye dua etmiştir , tabi bu duasının çocuk sahibi olabileceği bir zamanda yapılmış olması muhtemeldir 101. ayette "Biz de ona yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik." şeklindeki karşılığın uzun yıllar sonra olduğunu gelen misafirlere yaşlı olduğu gerekçesi ile verdiği tepkiden anlamaktayız. Bu olaydan bizlerin çıkarabileceği mesaj , Allah cc den bir istekta bulunduğumuz zaman o isteğin gerçekleşmesinin bizim istediğimz zaman değil Allah cc nin istediği zaman olacağını aklımızdan çıkarmamamız olmalıdır.Herhangi bir kul , "dua ettim dualarım kabul olmadı" şeklinde bir ümitsizliğe düşmesinin mü'min bir kula yakışmadığı ibrahim as ın dili ile zariyat 56. da bildirilmektedir.
İSHAK VE YAKUBUN MÜJDELENMESİ
Hicr ve zariyat s. de "bilgin bir çocuk" müjdelenmesine karşın hud s.de "ishak ve yakubun" müjdelendiğini görmekteyiz. İshak'ın müjdelenme zaman saffat s. 112 de , ibrahim as ın oğlu ile birlikte imtihan edilip bu imtihandan yüz akı ile çıkması sonucunda olduğunu görüyoruz. Bilindiği üzere yakub as ishak as ın oğlu olup ibrahim as ın da torunu olmaktadır , yine bilindiği üzere ibrahim asın iki oğlundan ilki ismail as olup ikincisi ishaktır, hicr ve zariyatta isim verilmeden müjdelenen bir çocuğa karşılık hud s. de isim verilerek ishak ve ardından yakup as dan bahsedilmektedir. Bu şekilde bahsedilmesinin hikmeti nedir ? diye sorulduğunda şöyle bir cevap verilebilir. "Bilgin çocuk" şeklinde yapılan bir vasıflandırılma, ismail,ishak ve yakub as ortak bir vasıftır yani her 3 de salih birer kuldur ama doğum zamanları farklıdır , ancak son günlerde öne sürülen Allahın bilgisinin sınırlandırma düşüncelerinin tahlili açısından bu ayetler bizlere yol göstermektedir. "Şey" kelimesi üzerinden yola çıkılarak bir insanın ne zaman "şey" haline geleceği hakkındaki bazı yanlış çıkarımlara bakacak olursak, ishak ve yakub as ın adının yıllar önce zikredilerek kullar nezdinde onların " şey " olmamasından önce Allah cc nin bilgisi dahilinde onların "şey" olduğu bilgisi mevcuttur. Allah cc ishak as ın evlenip yakub as adında bir oğlu dünyaya geleceğini bırakın o dünyada iken bilmeyi daha ilk erkek kardeşi dünyaya gelmeden bilmiş olması "Allah senin kiminle evleneceğini bilmez" diyen düşüncenin yanlışlığını gösteren delillerden birisidir. Allah cc nin "yerin ve göğün gaybını bilirim" şeklindeki iddiasının canlı bir ispatı ibrahimin misafirleri kıssasında isim verilerek ispat edilmiştir.
EHLİ BEYT KAVRAMI
Bugün islam dünyasında şia adı ile yapılmış ayrışımın dayandığı delilerden bir tanesi ahzab s 33 . deki "Evlerinizde oturun; eski Cahiliyye'de olduğu gibi açılıp saçılmayın; namazı kılın; zekatı verin; Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! (ehl-i beyt) Şüphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister." mealindeki ayetteki ehli beyt kelimesinin "yutahhiruküm" kelimesi ile birlikte kullanılmasından kelimedeki "küm" zamirinin müzekker (eril) zamir olmasından yola çıkılarak kastedilen kişinin ali , hasan, hüseyin r.a lar olduğu sonucuna varılmıştır. Ancak aynı şekilde bir kullanım hud s.73 de " Dediler ki: «Sen Allah'ın emrinden taaccüb eder misin? Ey ehl-i Beyt! Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Şüphe yok ki o hamîddir, mecîddir.»" mealindeki ayettede mevcuttur. İbrahim as ın karısının şaşkınlığı karşısında elçiler ibrahim as ın karısına 73. ayetteki cevabı verirken "aleyküm" kelimesini kullanmışlardır, buradada " küm" zamiri müzekker olarak ibrahimin as ın karısına verilen verilen cevapta kullanılmıştır. Hud s. 73 ayeti nasıl ibrahim as ve eşi için kullanılıyorsa ahzab s. 33. ayetide muhammed as ve eşleri için kullanılmıştır.
LUT AS KAVMİNİN HELAKI
Gelen elçiler ibrahim as a geliş amaçlarından birisininde lut as kavmini helak etmek için geldiklerini söylemeleridir. Hicr ve ankebut s. de anlatılan kısımda lut as ın karısının geride kalanlar arasında olacağından bahsedilmektedir. Bu şekilde bir anlatım bize, Allah cc nin gayb konusunda bilgisinin sınırı olamayacağını göstermektedir, buna benzer bir bilgiyi hud s 36. da " Nuh'a vahyolundu ki: Kavminden iman etmiş olanlardan başkası artık (sana) asla inanmayacak. Öyle ise onların işlemekte olduklarından (günahlardan) dolayı üzülme."buyurularak Allah cc nin gayb bilgisinin sınırı olmadığı gösterilmektedir. İblisin tevbe ederek kurtulma şansı olduğunu iddia edenler iblis ile ilgili ayetlerin yanısıra lut as ın karısının artık tevbe etmeyeceğinin nasıl bilindiği konusunda acaba cevapları ne olabilir.
Lut as ın kavminin helakı ile ilgili olarak s. deki bölümde farklı bir usluba rastlamaktayız. Diğer surelerdeki bölümlerde gelecek zaman ile ilgili konuşmalar varken zariyat s. de gelecek zaman ile birlikte işin olup bittikten sonraki hali ile ilgili olarak bilgiler verilmektedir. Taşlar yağdıracağız diyen elçiler sözlerinin devamında işi yaptıktan sonraki durumuda ibrahim as a anlatmaktadırlar, peki bu anlatım uslubundan nasıl bir mesaj çıkarmak mümkündür?. Yine burada gayb bilgisinin sınırı meselesi ortaya çıkmaktadır o ana kadar helakı eden lut kavminin o andan sonra helaktan kurtulmak için hiç bir şekilde gerekeni yapmayacağını Allah cc nin bildiğinin mesajını çıkarmak mümkündür desek acaba kim buna hayır der?
Sonuç olarak, kur'an kıssalarının bizlere anlatılmasındaki temel prensip o kıssalardaki anlatılanlardan ve anlatım uslubundan mesajlar çıkarmaktır. Kur'an herhangi bir kıssayı tarihi bir bilgi vermek amaçlı anlatmış olsaydı aynı kıssada ne farklı anlatımlar nede şimdiki zaman ile gelecek zamanı aynı anda anlatmazdı. Kıssaları sadece anlatıldığı zaman ve mekan içinde anlamaya kalktığımızda anlama eksikliği kaçınılmazdır. Kıssalardaki bu tür anlatımlardan acaba kast edilen mesaj nedir sorusunun cevabını arama amaçlı olarak okunan kıssalardan çeşitli mesjlar çıkarılabilir. Kur'an bir kıssayı anlatırken o kıssa içinde bir kaç farklı konuyu ihtiva eden mesajlar taşımaktadır. Şahsen bu kıssayı daha önceki okumalarımdan çıkarmadığım bazı düşünceleri son zamanlardaki, Allah cc nin bilgisine sınır koyma düşünceleri etrafında okuduğum zaman bu kıssada verilmek istenen mesajlardan birisinde bu olduğunu gördüm. Tabiki mesaj sadece budur şeklinde bir kastımız olamaz belki bir zaman sonra bu kıssadan daha farklı bir mesaj elde etmek mümkün olacaktır ama bugün okuduğum zaman mesaj olarak algıladığım konuları paylaşmak istedim.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
331 - Elçilerimiz İbrahim'eİbrahim: «Ama Lut oradadır» dedi, elçiler: «Biz orada olanları daha iyi biliriz; onu ve geride kalanlardan olacak karısı dışında ailesini kurtaracağız» dediler.
(iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir."
32 - (İbrahim) dedi ki: "Ama orada Lut var!" Şöyle cevap verdiler: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o geride (azabda) kalacaklar arasındadır. "
1 - Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle 31 - Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir."
32 - (İbrahim) dedi ki: "Ama orada Lut var!" Şöyle cevap verdiler: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o geride (azabda) kalacaklar arasındadır. "
dediler: "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir."
32 - (İbrahim) dedi ki: "Ama orada Lut var!" Şöyle cevap verdiler: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o geride (azabda) kalacaklar arasındadır. "
31 - Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir."
32 - (İbrahim) dedi ki: "Ama orada Lut var!" Şöyle cevap verdiler: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o geride (azabda) kalacaklar arasındadır. "
31 - Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir."
32 - (İbrahim) dedi ki: "Ama orada Lut var!" Şöyle cevap verdiler: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o geride (azabda) kalac arasındadır. "
Farklı anlatımların sadece bu kıssada olmadığı da malumdur. Kur'anda bir elçinin kıssası birden fazla yerde anlatılıyorsa o kıssadaki aynı olay farklı ibarelerle neden anlatılır? sorusu zihinleri kurcalayan bir sorudur. Bu sorunun cevabını şı şekilde vermek mümkündür, kur'anda adı geçen elçilerin kıssalarının anlatılma gayesi tarihi ve kronolojik bilgi vermek amaçlı değildir. Kıssayı sadece olayın geçtiği zaman ,mekan ve şahıslarla sınırlamak kur'anın bu kıssayı anlatmadaki amacına uygun değildir. Kur'an o kıssayı anlatırken muhataplarına mesaj vermeyi amaçlar aynı olayın bir surede farklı diğer bir surede farklı ibarelerle anlatılmasını bu amaç doğrultusunda bakmalıyız. Şimdi "ibrahim'im misafirlerinin" anlatıldığı surelerde karşılaştırmalı olarak bu olayın nasıl anlatıldığına geçebiliriz.
Kıssanın hud s. 69-76. ayetlerinde anlatılan kısmının meali şöyledir.
69 - Andolsun ki, İbrahim'e de elçilerimiz (melekler) müjde ile geldiler ve "selâm" dediler, o da "selâm" dedi ve hemen gidip onlara kızartılmış bir buzağı getirdi.
70 - Fakat onların o buzağıya el sürmediklerini görünce, tuhafına gitti ve içinde onlara karşı bir korku uyandı. Onlar da "Korkma, biz Lut'un kavmine gönderildik." dediler.
71 - İbrahim'in karısı ayakta duruyordu bunun üzerine yüzü güldü. Ona İshak'ı ve İshak'ın arkasından da Ya'kub'u müjdeledik.
72 - "Vay başıma gelene!" dedi, "Ben bir kocakarıyım, kocam da yaşlı bir adam. Bu gerçekten çok tuhaf bir şey!"
73 - Dediler: "Sen Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve berekâtı üzerinizdedir. Ey ev halkı! Muhakkak ki O, hamiddir (övülmeye lâyıktır), meciddir (cömertliği boldur)."
74 - İbrahim'den korku iyice geçip gidince, bu müjde de kendisine gelince, bizim (meleklerimiz)le Lut kavmi hakkında tartışmaya girişti:
75 - Çünkü İbrahim, çok yumuşak huylu ve çok yufka yürekli (yanık kalbli) idi.
76 - Melekler: "Ey İbrahim! Bu konuda bizimle tartışmaktan vazgeç. Çünkü Rabbinin emri kesin olarak geldi ve onlara geri çevrilmesi mümkün olmayan bir azap gelecektir.
Hicr s 52-60. ayetlerinin meali şöyledir.
51 - Hem o kullara, İbrahim'in misafirlerinden de haber ver.
52 - Hani melekler, İbrahim'in yanına girdikleri zaman, "selam" demişler, İbrahim de onlara: "Biz sizden korkuyoruz" demişti.
53 - Melekler: "Korkma! Gerçekten biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz" dediler.
54 - İbrahim dedi ki: "Bana ihtiyarlık gelmişken, beni mi müjdeliyorsunuz, neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?"
55 - Melekler: "Seni gerçekle müjdeliyoruz. Sakın Allah'ın rahmetinden ümidini kesenlerden olma!" dediler.
56 - İbrahim dedi ki: "Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?"
57 - "Ey elçiler! Başka ne işiniz var?" dedi.
58 - Melekler şöyle dediler: "Biz suçlu bir kavmi cezalandırmak için gönderildik.
59 - Ancak Lût ailesi müstesnâdır. Biz, onların hepsini muhakkak kurtaracağız.
60 - Yalnız Lût'un karısı müstesnâ, çünkü onun helak edilenlerle birlikte yok edilmesini takdir ettik.
Zariyat s. 24-37. ayetlerinin meali şöyledir.
24 - Ey Muhammed! İbrahim'in şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi?
25 - Hani onlar İbrahim'in huzuruna girmişlerdi de "Selam sana!" demişlerdi. İbrahim: "Size de selam" demiş, ve içinden: "Bunlar tanınmamış bir topluluk!" diye geçirmişti.
26 - İbrahim, sonra ailesine giderek semiz bir buzağı (eti) getirdi.
27 - Onu önlerine sürerek: "Yemez misiniz?" dedi.
28 - Yemediklerini görünce onlardan içine bir korku düştü. Onlar İbrahim'e: "Korkma!" dediler ve onu çok bilgili bir oğul ile müjdelediler.
29 - Bunun üzerine karısı (Sâre) bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak: "Ben kısır bir kocakarıyım, nasıl çocuğum olur?" dedi.
30 - Misafir melekler: "Evet bu böyledir. Rabbin böyle buyurdu. Gerçekten O hüküm ve hikmet sahibidir. Herşeyi hakkıyla bilir." dediler.
31 - İbrahim, kendisine misafir olarak gelen meleklere: "Acaba sizin asıl önemli işiniz nedir ey elçiler?" dedi.
32 - Onlar: "Gerçekten biz günahkâr bir kavim (olan Lût kavmine) gönderildik.
33 - Onların üzerine çamurdan pişirilmiş sert taşlar yağdıracağız.
34 - O taşlardan herbirinin haddi aşanlardan kime isabet edeceği Rabbin katında işaretlenmiştir." dediler.
35 - Nihayet biz müminlerden orada bulunan kimseleri çıkardık.
36 - Fakat biz orada müslümanlardan bir ev halkından başka kimseyi de bulamadık.
37 - Biz orada acı bir azabdan korkan kimseler için bir ibret nişanesi bıraktık.
Ankebut s.31-32. ayetlerinde kısa olarak şu şekilde anlatılır.
Elçilerimiz İbrahim'e müjde ile geldiklerinde: «Biz şu kent halkını yok edeceğiz, çünkü oranın halkı zalim kimselerdir» dediler.İbrahim: «Ama Lut oradadır» dedi, elçiler: «Biz orada olanları daha iyi biliriz; onu ve geride kalanlardan olacak karısı dışında ailesini kurtaracağız» dediler.
Kıssanın ilk ortak yönü gelen kimselerin ev halkına selam vermeleridir , bu durum bizlere nur s. 27. ayetinde " Ey inananlar! Evlerinizden başka evlere, izin almadan, seslenip sahiplerine selam vermeden girmeyiniz. Eğer düşünürseniz bu sizin için daha iyidir." mealinde yabancı evlere girme adabının canlı uygulamasını göstermektedir. Hud ve zariyat s. bölümünde hemen kızartılmış bir buzağı getiren ibrahimin as ın bu durumu hicr s. de anlatılmaz. Gelen kişilerden korktuğunu hicr s . de onlar gelir gelmez söyleyen ibrahim as onlardan korktuğunu gelen misafirlere ikram ettiği buzağıya el sürmediklerini görünce söylemiştir. Bu anlatımdan çıkarabileceğimiz mesaj gelen bir misafire izzeti ikramın ata geleneği olduğu ve misafirinde bu ikramı kabul etmesinin onun ev sahibine karşı olan iyi niyetinin bir göstergesi kabul edilir, eğer misafir bu yemeği kabul etmez ise onun ev sahibine karşı bazı art niyetli düşünceler içinde olduğu düşünülür. Bugün memleketimizde bazı kan davalarının giderilmesi için verilen yemekleri düşüncek olursak, bu yemeklerin insanlar arasında bir dostluk bağının kurulması için köprü kurulmasının mümkün olduğunu düşünmek mümkündür.
Geliş sebeblerini ise hud s. de , lut kavmine gönderildikleri,hicr ve zariyat s. de, bilgin bir oğul müjdelemek için geldikleri şeklinde ifade ederler. Hud s. de lut kavmine gönderildiklerini öğrenen ibrahim as ın gülmesini gelenlerin onlara bir zarar vermeyecekleri için içinin rahatlaması olarak anlamak mümkündür. Hicr s. kendisine müjdelenen bilgin çocuk karşısında şaşkınlığını ibrahim as ın dile getirmesine karşın bu şakınlığı zariyat s. de ibrahim as ın karısında görmekteyiz, yani her ikiside yaşlı olmalarına karşılık müjdelenen bu çocuk karşısında şakınlıklarının dile getirmekten geri duramamışlardır. Oysa aynı ibrahim as saffat s 100. ayetinde "Rabbim, bana iyilerden (bir evlat) ihsan et!»"diye dua etmiştir , tabi bu duasının çocuk sahibi olabileceği bir zamanda yapılmış olması muhtemeldir 101. ayette "Biz de ona yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik." şeklindeki karşılığın uzun yıllar sonra olduğunu gelen misafirlere yaşlı olduğu gerekçesi ile verdiği tepkiden anlamaktayız. Bu olaydan bizlerin çıkarabileceği mesaj , Allah cc den bir istekta bulunduğumuz zaman o isteğin gerçekleşmesinin bizim istediğimz zaman değil Allah cc nin istediği zaman olacağını aklımızdan çıkarmamamız olmalıdır.Herhangi bir kul , "dua ettim dualarım kabul olmadı" şeklinde bir ümitsizliğe düşmesinin mü'min bir kula yakışmadığı ibrahim as ın dili ile zariyat 56. da bildirilmektedir.
İSHAK VE YAKUBUN MÜJDELENMESİ
Hicr ve zariyat s. de "bilgin bir çocuk" müjdelenmesine karşın hud s.de "ishak ve yakubun" müjdelendiğini görmekteyiz. İshak'ın müjdelenme zaman saffat s. 112 de , ibrahim as ın oğlu ile birlikte imtihan edilip bu imtihandan yüz akı ile çıkması sonucunda olduğunu görüyoruz. Bilindiği üzere yakub as ishak as ın oğlu olup ibrahim as ın da torunu olmaktadır , yine bilindiği üzere ibrahim asın iki oğlundan ilki ismail as olup ikincisi ishaktır, hicr ve zariyatta isim verilmeden müjdelenen bir çocuğa karşılık hud s. de isim verilerek ishak ve ardından yakup as dan bahsedilmektedir. Bu şekilde bahsedilmesinin hikmeti nedir ? diye sorulduğunda şöyle bir cevap verilebilir. "Bilgin çocuk" şeklinde yapılan bir vasıflandırılma, ismail,ishak ve yakub as ortak bir vasıftır yani her 3 de salih birer kuldur ama doğum zamanları farklıdır , ancak son günlerde öne sürülen Allahın bilgisinin sınırlandırma düşüncelerinin tahlili açısından bu ayetler bizlere yol göstermektedir. "Şey" kelimesi üzerinden yola çıkılarak bir insanın ne zaman "şey" haline geleceği hakkındaki bazı yanlış çıkarımlara bakacak olursak, ishak ve yakub as ın adının yıllar önce zikredilerek kullar nezdinde onların " şey " olmamasından önce Allah cc nin bilgisi dahilinde onların "şey" olduğu bilgisi mevcuttur. Allah cc ishak as ın evlenip yakub as adında bir oğlu dünyaya geleceğini bırakın o dünyada iken bilmeyi daha ilk erkek kardeşi dünyaya gelmeden bilmiş olması "Allah senin kiminle evleneceğini bilmez" diyen düşüncenin yanlışlığını gösteren delillerden birisidir. Allah cc nin "yerin ve göğün gaybını bilirim" şeklindeki iddiasının canlı bir ispatı ibrahimin misafirleri kıssasında isim verilerek ispat edilmiştir.
EHLİ BEYT KAVRAMI
Bugün islam dünyasında şia adı ile yapılmış ayrışımın dayandığı delilerden bir tanesi ahzab s 33 . deki "Evlerinizde oturun; eski Cahiliyye'de olduğu gibi açılıp saçılmayın; namazı kılın; zekatı verin; Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! (ehl-i beyt) Şüphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister." mealindeki ayetteki ehli beyt kelimesinin "yutahhiruküm" kelimesi ile birlikte kullanılmasından kelimedeki "küm" zamirinin müzekker (eril) zamir olmasından yola çıkılarak kastedilen kişinin ali , hasan, hüseyin r.a lar olduğu sonucuna varılmıştır. Ancak aynı şekilde bir kullanım hud s.73 de " Dediler ki: «Sen Allah'ın emrinden taaccüb eder misin? Ey ehl-i Beyt! Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Şüphe yok ki o hamîddir, mecîddir.»" mealindeki ayettede mevcuttur. İbrahim as ın karısının şaşkınlığı karşısında elçiler ibrahim as ın karısına 73. ayetteki cevabı verirken "aleyküm" kelimesini kullanmışlardır, buradada " küm" zamiri müzekker olarak ibrahimin as ın karısına verilen verilen cevapta kullanılmıştır. Hud s. 73 ayeti nasıl ibrahim as ve eşi için kullanılıyorsa ahzab s. 33. ayetide muhammed as ve eşleri için kullanılmıştır.
LUT AS KAVMİNİN HELAKI
Gelen elçiler ibrahim as a geliş amaçlarından birisininde lut as kavmini helak etmek için geldiklerini söylemeleridir. Hicr ve ankebut s. de anlatılan kısımda lut as ın karısının geride kalanlar arasında olacağından bahsedilmektedir. Bu şekilde bir anlatım bize, Allah cc nin gayb konusunda bilgisinin sınırı olamayacağını göstermektedir, buna benzer bir bilgiyi hud s 36. da " Nuh'a vahyolundu ki: Kavminden iman etmiş olanlardan başkası artık (sana) asla inanmayacak. Öyle ise onların işlemekte olduklarından (günahlardan) dolayı üzülme."buyurularak Allah cc nin gayb bilgisinin sınırı olmadığı gösterilmektedir. İblisin tevbe ederek kurtulma şansı olduğunu iddia edenler iblis ile ilgili ayetlerin yanısıra lut as ın karısının artık tevbe etmeyeceğinin nasıl bilindiği konusunda acaba cevapları ne olabilir.
Lut as ın kavminin helakı ile ilgili olarak s. deki bölümde farklı bir usluba rastlamaktayız. Diğer surelerdeki bölümlerde gelecek zaman ile ilgili konuşmalar varken zariyat s. de gelecek zaman ile birlikte işin olup bittikten sonraki hali ile ilgili olarak bilgiler verilmektedir. Taşlar yağdıracağız diyen elçiler sözlerinin devamında işi yaptıktan sonraki durumuda ibrahim as a anlatmaktadırlar, peki bu anlatım uslubundan nasıl bir mesaj çıkarmak mümkündür?. Yine burada gayb bilgisinin sınırı meselesi ortaya çıkmaktadır o ana kadar helakı eden lut kavminin o andan sonra helaktan kurtulmak için hiç bir şekilde gerekeni yapmayacağını Allah cc nin bildiğinin mesajını çıkarmak mümkündür desek acaba kim buna hayır der?
Sonuç olarak, kur'an kıssalarının bizlere anlatılmasındaki temel prensip o kıssalardaki anlatılanlardan ve anlatım uslubundan mesajlar çıkarmaktır. Kur'an herhangi bir kıssayı tarihi bir bilgi vermek amaçlı anlatmış olsaydı aynı kıssada ne farklı anlatımlar nede şimdiki zaman ile gelecek zamanı aynı anda anlatmazdı. Kıssaları sadece anlatıldığı zaman ve mekan içinde anlamaya kalktığımızda anlama eksikliği kaçınılmazdır. Kıssalardaki bu tür anlatımlardan acaba kast edilen mesaj nedir sorusunun cevabını arama amaçlı olarak okunan kıssalardan çeşitli mesjlar çıkarılabilir. Kur'an bir kıssayı anlatırken o kıssa içinde bir kaç farklı konuyu ihtiva eden mesajlar taşımaktadır. Şahsen bu kıssayı daha önceki okumalarımdan çıkarmadığım bazı düşünceleri son zamanlardaki, Allah cc nin bilgisine sınır koyma düşünceleri etrafında okuduğum zaman bu kıssada verilmek istenen mesajlardan birisinde bu olduğunu gördüm. Tabiki mesaj sadece budur şeklinde bir kastımız olamaz belki bir zaman sonra bu kıssadan daha farklı bir mesaj elde etmek mümkün olacaktır ama bugün okuduğum zaman mesaj olarak algıladığım konuları paylaşmak istedim.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
331 - Elçilerimiz İbrahim'eİbrahim: «Ama Lut oradadır» dedi, elçiler: «Biz orada olanları daha iyi biliriz; onu ve geride kalanlardan olacak karısı dışında ailesini kurtaracağız» dediler.
(iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir."
32 - (İbrahim) dedi ki: "Ama orada Lut var!" Şöyle cevap verdiler: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o geride (azabda) kalacaklar arasındadır. "
1 - Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle 31 - Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir."
32 - (İbrahim) dedi ki: "Ama orada Lut var!" Şöyle cevap verdiler: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o geride (azabda) kalacaklar arasındadır. "
dediler: "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir."
32 - (İbrahim) dedi ki: "Ama orada Lut var!" Şöyle cevap verdiler: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o geride (azabda) kalacaklar arasındadır. "
31 - Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir."
32 - (İbrahim) dedi ki: "Ama orada Lut var!" Şöyle cevap verdiler: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o geride (azabda) kalacaklar arasındadır. "
31 - Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir."
32 - (İbrahim) dedi ki: "Ama orada Lut var!" Şöyle cevap verdiler: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o geride (azabda) kalac arasındadır. "
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)