Giden etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Giden etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ağustos 2016 Pazar

Kabe'nin Taşını Öpmek İçin Mekke'ye Giden Hacı Adaylarına Hatırlatmalar

İçinde bulunduğumuz günler, Allah(c.c)'ın yol bulabilenlere farz kıldığı bir ibadet olan hac ibadeti için insanların Mekke şehrine gitmeye başladığı günler olup, bu ibadet diğer farz kılınan ibadetler gibi ilerleyen zaman içinde içi boşaltılmış, olması gereken boyutundan çıkarılarak kuru bir ritüel haline çevrilmiş, neredeyse Mekke'ye mü'min giden kişinin, oradan müşrik olarak döndüğü bir ibadet haline getirilmiştir.

Allah(c.c)'ı tek ilah ve rab olarak kabul etmenin bir gösterisinin yapıldığı bu topraklarda yapılan hac ibadeti ile ilgili bazı hareketler, bırakın tevhidi bir gösteri olmayı, maalesef şirkin bir gösterisi haline dönüşmüş olarak yapılmaktadır.

Bu yazımızda; hac ve umre ibadeti için Mekke'ye gidenlerin, yapmayı bir ibadet haline dönüştürmüş oldukları ve bunu yapabilmek için birbirini ezmeyi dahi göze aldıkları, Kabe'nin taşını öpme ve ona yüz sürme yarışının yanlışlığını, yanlışlığın ötesinde kişinin itikadında yaptığı hasarı ele almaya çalışarak, bu ibadet için Mekke'ye giden hacı adaylarına bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyoruz.

Hac ibadeti bilindiği üzere, gönderiliş amaçları yeryüzünde şirki ortadan kaldırarak tevhidi hakim kılmak olan elçilerden biri olan atamız İbrahim(a.s)'ın, yaşadığı kavmi terk ederek geldiği, kuş uçmaz kervan geçmez bir yer olan ve "Mekke" olarak bildiğimiz topraklarda "El Beyt" olarak beyan edilen "Kabe"yi, oğlu İsmail(a.s) ile birlikte yeniden yükseltmesinin ardından yapmış olduğu duasının, Rabbi tarafından kabul edilmesi sonucunda insanlara farz kılınmıştır.

Bu ibadetin öne çıkan önemli bir özelliği sembolik bir ibadet olmasıdır. Bu sembollerin en önemlisi ise "Kabe" olarak bildiğimiz taştan yapılmış bir binadır. Allah(c.c) bu yapıyı "Beytim" (Evim) olarak niteleyerek (2:125, 22:26) insanların oraya sığınmasını istemekte, oraya sığınanların ise emin olacaklarını (3:97) bizlere bildirmektedir.

Kabe olarak bildiğimiz taştan imal edilmiş olan bu yapının içine girmek ile emin olunmayacağı aşikardır. Emin olmak durumu, "şirk tehlikesinden emin olmak" anlamında olup, bu tehlikeden ancak tevhide sığınılarak emin olunacaktır. Bu bina etrafında "tavaf" adı verilen dönüşler ile insanlar buraya sığındığını göstererek, şirk tehlikesinden nasıl emin olacağının sembolik olarak gösterisi yapılmaktadır.

İşte Kabe adı ile bildiğimiz yapının sembolize ettiği anlam, tevhidi bir yaşamın nasıl olması gerektiğini, atamız İbrahim(a.s)'ın yaşantısı temelinde nasıl olması gerektiğini bizlere öğretmekte olup, tavaf ritüeli ile bu evin etrafını dönmek demek, orayı korumak yani tevhidi koruyarak şirke karşı olan duruşu sergilemek anlamına gelmektedir. Kur'an'ın Hac ve Kabe ile ilgili ayetlerini, Kur'an'ın temel çağrısı olan tevhid eksenli bir okumaya tabi tuttuğumuzda bu gerçek açık bir biçimde ortaya çıkacaktır.

Kur'an'ın özellikle İbrahim(a.s) kıssasının kavmi ile olan mücadelesinin anlatıldığı ayetleri içselleştirerek okumaya çalıştığımızda, yaratılış gayemiz ve hayatın anlamı net olarak ortaya çıkmaktadır. Onun canı pahasına şirke karşı duruşu, kendisine "Ben Müslümanlardanım" diyenler için örneklik teşkil etmesi gerekmektedir. Hac ibadeti; işte onun bu duruşunun her yıl yad edilerek, şirke karşı onurlu duruşun onun şahsında anılması ve sonraki gelenler tarafından onun izinde yüründüğünün bir gösterisidir.

Onun şirke karşı olan mücadelesi kendisinden önce ve sonra gelen bütün elçilerin ortak mücadelesidir. Her yıl belirli zamanlarda onun yaşadığı topraklarda yapılan bir araya gelmelerde, onun anısı tekrar yad edilerek, kendisine "Ben Müslümanlardanım" diyenlerin yaşam gayelerinin ne olduğu hem kendileri tarafından, hem de başkalarına gösterilmek sureti ile kıyamete değin yaşatılmaya çalışılmaktadır.

İşte hac ibadetinin olması, bilinmesi ve icra edilmesi gereken boyutu budur.

Ancak ilerleyen zamanlarda, Kur'an'dan kopuşun getirdiği din algısının öğretileri sonucunda; Hac ibadetinin boyutu da değişime uğrayarak, bu ibadet sadece kuru bir ritüel yığını haline sokulmuş, bu ibadeti icra etmek için o topraklara nice zahmetler ile giden yığınların bir çoğunun tevhidi bir şuurdan yoksun olarak icra ettiği bir ibadet haline getirilmiştir.

Tevhidi şuurun uyanık kalmasını sağlayan bir ARAÇ olması gereken Kabe'nin işlevi, zaman içinde değişim göstererek AMAÇ haline gelmiş, taşına ne pahasına olursa olsun el ve yüz sürülmesi gerekli ve bundan sevap umulan bir yapı olarak görülmeye başlanmıştır.

                      "Canım Kabe'm varsam sana yüzüm gözüm sürsem sana"

Mekke ve Kabe ile ilgili olarak halkın ağzında dolaşan ilahi sözlerine baktığımızda, bu ibadetin tevhidi boyutunun asla gündem edilmediği, sadece kuru bir ritüel haline sokulmuş ve özellikle Kabe'nin taşını öpmek ve el yüz sürmek ile, gitmekteki amacın hasıl olabileceği yönündeki sözleri ihtiva eden ilahileri okuyarak veya dinleyerek yapılan bir ibadet ile, doğduğu günkü gibi tertemiz bir hale gelineceği zannı, çoğu Müslüman arasında yaygın bir inançtır.

Hac ibadetinin asıl amacı olan Hac görevini ifa ederek tevhidi şuuru hayatında pratik olarak yaşadığını Allah(c.c)'a göstermesi gereken insanların Kabe'nin taşını kutsar bir hale gelmeleri, bu taşa dokunmak ve öpebilmek için her türlü tehlikeyi göze almaya çalışmalarının itikadi boyutları da bulunmaktadır.

Bir "araç" olarak görülmesi gereken Kabe'nin "amaç" haline dönerek, taşına dokunulması ve öpülmesinin haccın neredeyse bir rüknü haline getirilmiş olması, kişileri şirke taşıması açısından tehlike arz etmektedir.

İnsanları taştan ve tahtadan putlara tazim etmekten alıkoymak için gelmiş elçilerin ümmetlerinin, taşa tazim eder hale gelmeleri,  ki bu taş Kabe'nin taşı olsa dahi, olacak iş değildir. Bu noktada Hac ibadetini ifa etmek için Mekke'ye giden hacı adaylarının çok dikkatli olması gerekmektedir. Birçok insanın birbirini ezmek pahasına dahi olsa Kabe'nin taşına ve eşiğine yüz sürmek ve öpmek için yarışması, kişileri şirke sokması açısından tehlikeli bir durumdur.

Hac ibadetini ifa etmek için giden Müslümanlara öncelikle bu ibadetin nasıl yapılmasını öğreten ilmihal içerikli bilgiler yerine, bu ibadetin nasıl bir ibadet olduğu, nasıl bir ibadet olması gerektiği öğretilerek tevhidi bir şuur sahibi olarak Mekke'ye gönderilmelidir.

Bu isteğimizin biraz hayal olduğunun farkında olduğumuzu söylemek istiyoruz. D.İ.B. adı verilen kuruluşun içinde olanların bir çoğunun bu şuura vakıf olamadıklarını düşündüğümüzde, isteğimizin kişilerin şahsi gayretleri ile yerine gelebileceği muhakkaktır.

Camilerde kurdukları Kabe maketleri etrafında dönmenin, atamız İbrahim(a.s)'ın şirke karşı olan duruşunun yad edilerek bu duruşun her an canlı olduğunun hatırlanması olduğunu, hacı adaylarına acaba kaç tane D.İ.B görevlisi anlatabilir? Maalesef Hac ibadetinin ilmihal boyutunu değil, tevhidi boyutunu öne çıkararak hacı adaylarına anlatan görevlilerin sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır.

Bugün Hac ibadetinin olması gereken boyutunu Kur'an'dan anlayamayan fakat kendisini "Kur'an Müslümanı" olarak lanse eden bir kısım insanın diline sakız ettiği "Kabe puttur" sloganına, bu yapıyı puthane haline getiren bazı Müslümanların sebep olduğunu hatırlamak isteriz. Bu yapıyı puthane haline getirenlerin yanlışlığına dikkat çekmeyerek, onların yaptığını doğru olarak kabul ederek, Kabe'yi put olarak görmeye çalışan bu gibi insanlar, bu gibi yanlış düşüncelerini Kur'an'ı baz alarak düzeltmeleri gerekmektedir.

Şurası akıldan çıkarılmamalıdır ki; Kabe'nin yapılmasında bir araç olarak kullanılan taşların hiçbir şekilde kutsiyetleri bulunmamakta ve herhangi bir taştan farkı bulunmamaktadır. Hac görevi için Mekke'ye giden hacı adaylarının Kabe ile ilgili olarak yapması gereken ritüel; onu okşamak, öpmek, koklamak, el yüz sürmek için insanları ezmeye çalışmak değil, onun etrafında tavaf etmek olmalıdır. Bu tavafın ise sadece "dön baba dönelim" şeklinde değil, tevhidi bir şuur ile yapılması gerektiği de unutulmamalıdır.

Taştan hayır bekler bir hale gelmek, Müslüman için olmayacak bir hal olup, Kabe adındaki yapının taşını kutsamak için yarışa girmek, bu ibadetten hasıl olması gereken bir amaç değildir. Kabe'nin taşını kutsamak için yarışa girmek, kişinin imanında hasara yol açan bir durumu beraberinde getirmesi açısından büyük tehlike arz etmektedir.

Bu ibadeti icra etmek için Mekke'ye giden hacı adaylarının öncelikle bu ibadetin ne olduğu ve ne için yapıldığı şuurunu Kur'an'dan öğrenmeleri gerektiği açıktır. Kur'an'dan öğrenilmeyen bu ibadet, bazı hurafe kitaplarından veya cahil din görevlilerinden öğrenilmekte, sonuç olarak kuru kuru icra edilen bir ritüel haline dönüşmektedir.

RABBİMİZ BİZLERİ, KABE'NİN TAŞINI KUTSAMAK İÇİN YARIŞAN KULLARINDAN DEĞİL, ATAMIZ İBRAHİM(A.S)'IN YOLUNU İZLEDİĞİNİ DOST-DÜŞMAN HERKESE GÖSTEREN BİR ŞUURA SAHİP OLAN KULLARINDAN KILSIN.



11 Ocak 2016 Pazartesi

FASIK : İstismara Kurban Giden Bir Kur'an Kavramı

Bir düşünceyi veya fikri yozlaştırmanın en kolay yolu , o düşünce veya fikri oluşturan anahtar kavramları ters çevirerek, anlamlarını kendi isteğimiz doğrultusunda yeniden düzenlemekten geçmektedir. Bu yozlaştırma olayını İslam ile ilişiklendirecek olursak , bu dinin kitabı olan Kur'anın , içindeki bazı anahtar kavramları yeniden dizayn ederek buharlaştırma ameliyesi, neredeyse Muhammed (a.s) ın vefatı sonrasında başlayan bir sürecin devamı olarak günümüzde de devam etmektedir.

Geçmişte yönetim kademesinde olanların yapmış olduğu icraatları temize çıkarmak gibi bir görev yüklenen bir takım "Saray Uleması" , bazı kavramları siparişe uygun bir biçimde yeniden dizayn ederek keselerini doldurmuşlardır. Onların yapmış olduğu bu ameliyeler sonucu çıkarmış oldukları kurallar , maalesef sanki dinin bir kuralı gibi gösterilerek bugüne kadar gelinmiştir. 

"Fasık" kavramı, sözünü ettiğimiz bu ameliyeye kurban edilen kavramlardan bir tanesi olarak karşımızda durmakta ve , "Fasık Müslümanın durumu" veya "Fasık imam arkasında namaz kılınır mı ?" veya "Fasık olan ulul emr'e itaat gerekli mi değil mi?" gibi tartışma konuları, hala kitaplardaki yerlerini korumaktadır.

 İtikadi fırkalardan olan , Harici , Mutezile ve Mürcie ve ehli sünnet'in bu konudaki yaklaşımlarının ortak yönünü, bu kavramın anlam alanını kaydıran yaklaşımlar olarak söylemek mümkündür.

Bu yazımızda , "Fasık" kavramının geçtiği ayetleri paylaşarak , bu kavramın anlam alanı hakkında, Kur'an içinde bir gezinti yapmaya çalışacağız. 

"Fasık" kelimesi ; "Çıkmak" anlamındaki Fe-se-ka kelimesinden türemiştir. Bu kullanım, Arapların  taze hurma kabuğundan çıktığında söyledikleri "Fesekarrutabu" sözünden gelmektedir. Kur'an bu kelimeye ıstılahi bir anlam yükleyerek, "Dinden çıkmak" şeklinde bir anlama döndürmüştür.

[018.050]  Yine o vakti hatırla ki biz, meleklere: «Âdem'e secde edin!» demiştik. İblis hariç olmak üzere onlar hemen secde ettiler. İblis cinden oldu, Rabbinin emrinden dışarı çıktı (FEFESEKA). Şimdi siz beni bırakıp da İblis'i ve soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne kötü bir değişmedir.
[010.033]  İşte böylece Rabbinin yoldan çıkanlar (FESEKU)hakkındaki «Onlar inanmazlar» sözü gerçekleşmiş oldu.
[017.016]  Bir kasabayı da helak etmek istediğimiz zaman; varlıklılarına emir veririz de, orada fasıklık yaparlar (FESEKU). Bunun üzerine artık oraya söz hak olur. Ve Biz de onları yerle bir ederiz.
[032.020] Ama yoldan çıkanların (FESEKU), işte onların varacağı yer ateştir. Oradan çıkmak isteyişlerinin her defasında geri çevrilirler ve onlara: «Yalanlayıp, durduğunuz ateşin azabını tadın» denir.
[046.020]  İnkar edenler, ateşe sunuldukları gün, onlara: «Dünyadaki hayatınızda sizin için güzel olan her şeyi harcadınız, onların zevkini sürdünüz; ama bugün, yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızın ve yoldan çıkmanızın (TEFSUKUNE)karşılığında alçaltıcı bir azap göreceksiniz»
[002.059]  Ama zulmedenler, kendilerine söylenmiş olan sözü başka sözle değiştirdiler. Biz de, zalimlere, yoldan çıkmalarından dolayı (YEFSUKUNE) gökten azab indirdik.
[006.049] Ayetlerimizi inkar edenlere yoldan çıkmalarından ötürü (YEFSUKUNE)azab dokunacaktır.
[007.163]  Onlara, deniz kıyısındaki kasabanın durumunu sor. Cumartesi yasaklarına tecavüz ediyorlardı. Cumartesileri balıklar sürüyle geliyor, başka günler gelmiyorlardı. Biz onları, yoldan çıkmaları sebebiyle (YEFSUKUNE)böylece deniyorduk.
[007.165]  Onlar kendilerine yapılan hatırlatmaları unutunca kötülükten sakındıranları kurtardık ve zalimleri, yoldan çıkmaları (YEFSUKUNE) yüzünden ağır bir azaba uğrattık.
[029.034]  «Biz, şüphesiz, bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık (YEFSUKUNE) gökten (feci) bir azap indireceğiz.»
[005.003]  Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (taş, ağaç vb. ile) vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş (hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna- dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyle kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar yoldan çıkmaktır (FISKUN). Bugün kâfirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) ümit kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim. Kim, gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere açlık halinde dara düşerse (haram etlerden yiyebilir). Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
[006.121]  Üzerlerine Allah'ın ismi anılmamış olanlardan yemeyin, çünkü onu yemek yoldan çıkmaktır (FISKUN). Şeytanlar, dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız, muhakkak ki, Allah'a ortak koşanlardan olursunuz.
[049.006]  Ey inananlar! Eğer yoldan çıkmışın biri (FASIKUN) size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir millete fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz.
[032.018]  Öyle ya, mümin olan, yoldan çıkmış kimse (FASİKAN) gibi midir? Bunlar elbette bir olamazlar.
[002.099] And olsun ki, sana apaçık ayetler indirdik. Onları sadece yoldan çıkmışlar(ELFASİKUNE) inkar eder.
[003.081-82] Allah peygamberlerden ahid almıştı: «And olsun ki size Kitap, hikmet verdim; sizde olanı tasdik eden bir peygamber gelecek, ona mutlaka inanacaksınız ve ona mutlaka yardım edeceksiniz, ikrar edip bu ahdi kabul ettiniz mi?» demişti. «İkrar ettik» demişlerdi de: «Şahid olun, Ben de sizinle beraber şahidlerdenim» demişti.Artık bundan sonra her kim dönerse işte onlar yoldan çıkmışların (ELFASİKUNE)ta kendileridir.
[003.110] Siz, insanlar için ortaya çıkarılan, doğruluğu emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz. Kitap ehli inanmış olsalardı, kendileri için daha hayırlı olurdu; içlerinde inananlar olmakla beraber, çoğu yoldan çıkmıştır (ELFASİKUNE).
[005.047] İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanlardır (ELFASİKUNE).
[005.049] Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma, Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmasınlar diye onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz, insanların çoğu fasıklardır (ELFASİKUNE).
[005.059]  De ki, «Ey kitap ehli! Allah'a, bize indirilene ve daha önce indirilene inanmamızdan ve çoğunuzun fasık olmasından(ELFASİKUNE) ötürü mü bizden hoşlanmıyorsunuz?»
[005.081] Eğer Allah'a, Peygambere ve ona indirilen Kuran'a inanmış olsalardı, onları dost edinmezlerdi, fakat onların çoğu fasıktır (ELFASİKUNE).
[009.008]  Nasıl olabilir ki, size üstün gelselerdi ne bir yakınlık, ne de bir ahd gözetirlerdi. Kalpleriyle istemezlerken sizi ağızlarıyla hoşnut etmeye uğraşırlar; çokları fasıktırlar (ELFASİKUNE).
[009.067]  Münafıkların erkekleri de kadınları da birbirlerinin tıpkısıdırlar; kötülüğü emreder, iyilikten alıkoyarlar ve ellerini sıkı tutarlar. Allah'ı unuttular, Allah da onları unuttu. Gerçekten münafıklar, yoldan çıkmışların ta kendileridir(ELFASİKUNE).
[009.084]  Onlardan ölen kimseye salat etme, mezarı başında da durma! Çünkü onlar Allah'ı ve peygamberini inkar ettiler, fasık olarak öldüler (ELFASİKUNE).
[024.004]  İffetli kadınlara zina isnat edip de, sonra dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun; ebediyen onların şahidliğini kabul etmeyin. İşte onlar yoldan çıkmış kimselerdir (ELFASİKUNE).
[024.055] Allah, içinizden inanıp yararlı iş işleyenlere, onlardan öncekileri halef kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halef kılacağına, onlar için beğendiği dini temelli yerleştireceğine, korkularını güvene çevireceğine dair söz vermiştir. Çünkü onlar Bana kulluk eder, hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Bundan sonra inkar eden kimseler, işte onlar artık yoldan çıkmış olanlardır (ELFASİKUNE).
[046.035]  Artık sen sabret; peygamberlerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, onlar için de acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki kendileri gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamışlar. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık (ELFASİKUNE) olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı?
[057.016]  İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir (ELFASİKUNE).
[057.026]  And olsun ki Nuh'u ve İbrahim'i Biz gönderdik; ikisinin soyundan gelenlere peygamberlik ve kitap verdik; soylarından gelenlerin kimi doğru yoldadır, birçoğu da yoldan çıkmıştır (ELFASİKUNE).
[057.027] Onların izleri üzerinden peygamberlerimizi ard arda gönderdik; Meryem oğlu İsa'yı da ardlarından gönderdik ve ona İncil'i verdik; ona uyanların gönüllerine şefkat ve merhamet duyguları koyduk; üzerlerine bizim gerekli kılmadığımız fakat kendilerinin güya Allah'ın rızasını kazanmak için ortaya attıkları ruhbaniyete bile gereği gibi riayet etmediler; içlerinde inanmış olan kimselere ecirlerini verdik; ama çoğu yoldan çıkmışlardır (ELFASİKUNE).
[059.019]  Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir (ELFASİKUNE).
[002.026]  Şüphesiz Allah, bir sivrisineği olsun, ondan üstün olanını olsun (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden hak olduğunu bilirler; küfredenler ise, «Allah, bu örnekle neyi amaçlamıştır?» derler. (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete ulaştırır. O bununla ancak fasıkları (ELFASIKİNE) saptırır.
[005.025-26]  Musa: «Rabbim! Ben kendimden ve kardeşimden başkasına hakim olamıyorum; bizimle, bu yoldan çıkmış (ELFASIKİNE) toplumun arasını ayır» dedi. Allah: «Orası onlara kırk yıl haram kılındı; yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Sen, yoldan çıkmış (ELFASIKİNE)kavim için tasalanma» dedi.
[005.106-108]  Ey İnananlar! Ölüm birinize geldiği zaman vasiyet ederken içinizden iki adil kimseyi; şayet yolculukta olup başınıza da ölüm musibeti gelmişse, namazdan sonra alıkoyacağınız, şüpheleniyorsanız, «Akraba bile olsa yeminle hiçbir değeri değiştirmeyeceğiz, Allah'ın şahidliğini gizlemeyeceğiz, yoksa şüphesiz günahkarlardan oluruz» diye yemin eden sizden olmayan iki kişiyi şahid tutun. Eğer bu şahidlerin günah işlemiş oldukları ortaya çıkarsa ölene daha yakın hak sahibi diğer iki kişi bunların yerine geçer ve «Bizim şahidliğimiz ikisininkinden de daha doğrudur, biz aşırı gitmedik, yoksa şüphesiz zulmedenlerden oluruz» diye Allah'a yemin ederler. Bu, şahidliği gerektiği gibi yapmalarını veya yeminlerinden sonra yeminlerin kabul edilmemesinden korkmalarını daha iyi sağlar. Allah'tan sakının, dinleyin. Allah fasık (ELFASIKİNE)kimselere yol göstermez.
[007.101-102]  İşte o kentlerin haberlerini sana anlatıyoruz. And olsun ki onlara peygamberler belgeler getirdi; önceleri yalanladıklarından ötürü inanamadılar. Allah kafirlerin kalblerini böylece kapatıp mühürler.Onların çoğunda ahde bağlılık görmedik, çoğunu fasık kimseler olarak bulduk. (ELFASIKİNE)
[007.145]  Nasihat ve her şeyin açıklamasına dair ne varsa hepsini Musa için levhalarda yazdık. (Ve dedik ki): Bunları kuvvetle tut, kavmine de onun en güzelini almalarını emret. Yakında size, yoldan çıkmışların (ELFASIKİNE) yurdunu göstereceğim.
[009.024]  De ki: «Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabanız, elde ettiğiniz mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden evler sizce Allah'tan, Peygamberinden ve Allah yolunda savaşmaktan daha sevgili ise, Allah'ın buyruğu gelene kadar bekleyin. Allah fasık kimseleri (ELFASIKİNE) doğru yola eriştirmez.»
[009.053]  De ki: «İstekli yahut isteksiz olarak verin, nasıl olsa kabul edilmeyecektir. Siz şüphesiz fasık (ELFASIKİNE) bir topluluksunuz.»
[009.080]  Onların ister bağışlanmasını dile, ister dileme, birdir. Onlara yetmiş defa bağışlanma dilesen Allah onları bağışlamayacaktır. Bu, Allah'ı ve Peygamberini inkar etmelerinden ötürüdür. Allah fasık (ELFASIKİNE) topluluğu doğru yola eriştirmez.
[009.096] Onlardan razı olasınız diye size yemin edecekler. Fakat siz onlardan razı olsanız bile Allah fâsıklar (ELFASIKİNE) topluluğundan asla razı olmaz.
[021.074]  Lut'a da. Ona hüküm ve ilim verdik, onu çirkin işler yapan o memleketten kurtardık. Doğrusu onlar, yoldan çıkmış (elfasıkine) kötü bir kavim idiler.
[027.012]  Elini koynuna sok da kusursuz bembeyaz çıksın. Dokuz ayet ile Firavun ve kavmine (git). Çünkü onlar artık yoldan çıkmış (elfasıkine) bir kavim olmuşlardır.
[028.032] [FK] Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıksın. Korkudan açılan kollarını kendine çek. İşte bunlar, Firavun'a ve onun adamlarına karşı Rabb'inin verdiği iki delildir. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir kavimdirler» (elfasıkine) denildi.
[043.054] Bu şekilde (Firavun) kavmini küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler, çünkü yoldan çıkmış (ELFASIKİNE) bir kavim idiler.
[051.046] Daha önce de Nuh kavmini helak etmiştik. Çünkü onlar da yoldan çıkmış (ELFASIKİNE) bir toplum idiler.
[059.005]  Hurma ağaçlarından her hangi bir şey kesmeniz veya kökleri üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyle ve O'nun, yoldan çıkanları (ELFASIKİNE) cezalandırması içindir.
[061.005-6]  Bir zaman Musa kavmine: Ey kavmim! Benim, Allah'ın size gönderdiği elçisi olduğumu bildiğiniz halde niçin beni incitiyorsunuz? demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini saptırmıştı. Allah, fâsıklar (ELFASIKİNE) topluluğunu doğru yola iletmez.Senin onlar adına mağfiret dilemen ile mağfiret dilememen onlar için birdir. Allah, onlara kesin olarak mağfiret etmeyecektir. Şüphesiz Allah, fasık (ELFASIKİNE) olan bir kavme hidayet vermez.
[002.197] Hac, bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder, (yerine getirir) se, (bilsin ki) hacda kadına yaklaşmak, fısk (ELFÜSÜKU) yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin, kuşkusuz, azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, benden korkup-sakının.
[002.282]  Ey İnananlar! Birbirinize belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. İçinizden bir katip doğru olarak yazsın; katip onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın, Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan bir şey eksiltmesin. Eğer borçlu, aptal veya aciz, ya da yazdıramıyacak durumda ise, velisi, doğru olarak yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahid tutun; eğer iki erkek bulunmazsa, şahidlerden razı olacağınız bir erkek, biri unuttuğunda diğeri ona hatırlatacak iki kadın olabilir. Şahidler çağırıldıklarında çekinmesinler. Borç büyük veya küçük olsun, onu süresiyle beraber yazmaya üşenmeyin; bu, Allah katında en doğru, şahidlik için en sağlam ve şüphelenmenizden en uzak olandır. Ancak aranızdaki alışveriş peşin olursa, onu yazmamanızda size bir sorumluluk yoktur. Alışveriş yaptığınızda şahid tutun. Katibe de şahide de zarar verilmesin; eğer zarar verirseniz, o zaman  yoldan çıkmış (ELFUSÜKÜ) olursunuz. Allah'tan sakının, Allah size öğretiyor; Allah her şeyi bilir.
[049.007]  Hem bilin ki, içinizde Allah'ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize sindirmiştir. Küfrü, fıskı (ELFUSÜKU) ve isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.
[049.011] Ey inananlar! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar, belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın; birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın; inandıktan sonra yoldan çıkmış olmak (ELFUSÜKU) ne kötü bir addır. Tevbe etmeyenler, işte onlar zalimlerdir.

Sonuç olarak ; Kur'an içinde geçen "Fasık" kelimesi ve türevlerini alt alta koyup okuduğumuzda, kelimenin doğru yoldan çıkarak yanlış yola girmeyi ifade ettiğini görmekteyiz. "İman" ile Fısk" ın bir arada durması gibi bir durum asla mümkün olmayıp , birisinin olduğu yerde diğerinin olması imkansızdır. Kişi hem iman sahibi hem de fasık olamaz ,"Fasık Müslüman" veya "Fasık imam" deyimini kullanmak , "Kafir Müslüman" , "Münafık Müslüman" , "Müşrik Müslüman" terimlerini bir arada kullanmak ne kadar doğru ise , o deyimleri kullanmak ta o kadar doğrudur.

Bu tür hataların kaynağı , başta birilerini temize çıkarmak adına yapılması ile birlikte , yine klasik düşünce içinde bulunan , günahkar Müslümanların günahları kadar cehennemde ceza gördükten sonra , cennete girecekleri düşüncesi ile bağlantılıdır. Bu tür düşünceler, kaynağını Yahudi düşüncesinden almış bir düşünce olup , Yahudilerin bu iddiaları Kur'an tarafından ret edilmektedir (2.80 / 3.24).

Bu kavramın yanına getirilen "Müslüman" eki , birilerine yaranmak amacının yanı sıra , "Alim" kisvesine sahip olanların , yönetici tabakasına karşı olan tutumlarını göstermesi açısından ibret vericidir. Kelle korkusu , cehennem ateşine tercih eden alimler var oldukça , İslam ümmetinin ayağa kalkmasının mümkün olmayacağını bir kere daha hatırlatmak isteriz. 

                                     EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.