Bu bağlamda ritüel secde diye
bir şey olmadığını, Kur'an'da geçen bu kelimenin "itaat" anlamına
geldiğini, güneşin, ayın, ağaçların Allah'a secde etmesi ile ilgili
ayetleri okuyarak "bunlar yatarak mı secde ediyorlar?" diyerek gelenek dininin bir tezahürü olan "parçacı okuma" örneklerini sergilemektedirler.
Kur'an okumalarında yapılan en büyük yanlışlık; "biz Kitap'tan ne anlamak istiyoruz?" şeklinde bir soru sorulup, o soruya uygun cevap aramaktır. Halbuki aslolan "Kitap bize nasıl bir mesaj vermek istiyor?"
sorusunun cevabını aramak olmalıdır. Kur'an'da herhangi bir konu ile
alakalı olarak düşünce beyan etmek için, o konu ile ilgili ayetlerin
tümü ele alınmalı ve ön kabulden uzak bir yaklaşım sergileyerek okunmaya
çalışılmalıdır.
Bu tür bir okumaya "secde etmek" ile ilgili ayetler örnek olup, ön kabul olarak "Kur'an'da ritüel yani şekilsel secde yoktur" şeklinde bir düşünceyi Kur'an'a onaylatma çabası içine girildiği görülmektedir. Biz bu yazımızda "Kur'an'da ritüel secde vardır"
şeklinde bir ön kabul ile değil, ilgili ayetleri başka ayetler ile
bağlamaya çalışarak konu ile ilgili düşüncelerimizi paylaşacağız.
"Secde" kelimesi "öne eğilme, aşağı bükülme ve tezellül gösterme, kendini alçak tutma veya kendi kibirini, gururunu kırma"
anlamlarına gelir. Allah'a karşı kendini alçaltma, alçak tutma veya
kendi kibirini, gururunu kırmayı, ibadet etmeyi ifade etmek için
kullanılmıştır. İNSAN, HAYVAN ve CANSIZLARI kapsayan genel bir sözcüktür
(Elmüfredat).
Bu kelimenin Kur'an'da geçtiği ayet meallerini paylaşarak anlam alanını kavramaya çalışalım.
[013.015] Yerde ve göklerdeki kimseler de, gölgeleri de, sabah akşam, ister istemez Allah'a secde ederler.
[016.049] Göklerde ve yerde bulunan her canlı ve melekler, büyüklük taslamaksızın Allah'a secde ederler.
[022.018] Göklerde
ve yerde olanların, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanların
ve insanların birçoğunun Allah'a secde ettiklerini görmüyor musun?
İnsanların birçoğu da azabı hak etmiştir. Allah'ın alçalttığı kimseyi
yükseltebilecek yoktur. Doğrusu Allah ne dilerse yapar.
[055.006] Bitkiler ve ağaçlar secde ederler.
[016.048] Allah'ın yarattığı şeylerin, gölgeleri sağa sola vurarak, Allah'a boyun eğerek secde etmekte olduklarını görmüyorlar mı?
Yukarıdaki
ayet mealleri, secdeyi ritüel anlamda okumanın mümkün olmadığı
ayetlerdir. Burada secdeden kasıt; Allah(c.c)'nin yarattığı varlıklar
üzerinde koyduğu kurallara uyulması anlamındadır.
[015.028-30]
Hani Rabbin meleklere demişti ki: «Ben kupkuru bir çamurdan,
şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım.» «Ona şekil verdiğim
ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!
(Fekau lehu sacidin)» Bunun üzerine meleklerin hepsi bütünüyle secde
etti.
[038.071-73] Rabbin meleklere
şöyle demişti: «Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan
ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın (Fekau lehu sacidin)» Meleklerin
hepsi topluca secde etti;
[002.034]
Meleklere, «Adem'e secde edin» demiştik, İblis müstesna hepsi secde
ettiler, o ise kaçındı, büyüklük tasladı ve inkar edenlerden oldu.
[007.011] And
olsun ki, sizi yarattık, sonra şekil verdik, sonra meleklere, «Adem'e
secde edin» dedik; İblis'ten başka hepsi secde etti, o secde edenlerden
olmadı.
[018.050] Hani biz meleklere:
Âdem'e secde edin, demiştik; İblis hariç olmak üzere, onlar hemen secde
ettiler. İblis cinlerden oldu; Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi
siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa
onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne fena bir değişmedir!
[017.061]
Meleklere: «Adem'e secde edin» demiştik, İblis'ten başka hepsi secde
etmiş, o ise: «çamurdan yarattığına mı secde edeceğim?» demişti.
[020.116] Meleklere: «Adem'e secde edin» demiştik; İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o çekinmişti.
Adem
ve İblis kıssasının anahtar terimlerinden biri olan "secde" kelimesinin
HİCR ve SÂD Sureleri'nde geçen pasajlarına baktığımızda "fekau lehu
sacidin" ibaresindeki "fekau" kelimesi üzerinde durmak gerekmektedir.
Bu kelimenin kökü "Ve-Ka-E" olup "bir nesnenin sabit ve payidar olması, düşmesi" anlamına gelir. Konumuzla alakalı olarak "vakaat tairu" (Kuş kondu), "vakaal mataru" (Yağmur düştü) deyimleri "bir nesnenin yukarıdan aşağı doğru inmesi, düşmesi"
anlamındadır. Meleklerin "fekau" kelimesi ile ifade edilen secdeleri;
onların bizim anladığımız anlamda secde ettiklerini ifade etmektedir.
[020.070] Nihâyet sahirler, secde eder oldukları halde (yerlere) atıldılar. «Harun ile Mûsa'nın Rabbine imân ettik,» dediler.
[026.046] Sihirbazlar, hemen secde ediciler olarak yere atıldı.
Firavun'un
sihirbazlarının iman etmesi bahsinde geçen bu iki ayet içinde
"atıldılar" olarak çevrilen kelimenin Arapça metni "fe ulkiye"dir. Bu
kelimenin anlamı ve konumuzu ilgilendiren birkaç geçiş yerini görelim.
Sihirbazların
secde eylemini şekilsel olarak yaptıklarının bir göstergesi olarak bu
kelimenin anlamı ve diğer ayetlerde kullanılışı bütüncül okumanın bir
örneği olması açısından önemlidir.
"El ilkau"; "bir nesneyi, daha sonra onunla karşı karşıya gelebilecek veya ona tesadüf edilebilecek bir yere atmak, bırakmak" demektir. Yaygın kullanımda, her türlü atmanın adı haline gelmiştir. Sihirbazların kendilerini "secde eder olarak atmaları",
onların bu eylemi ritüel olarak yaptıklarını göstermektedir.
Musa(a.s)'ın asası, Yusuf(a.s)'ın kuyuya ve İbrahim(a.s)'ın ateşe
atılması ile ilgili olarak bu kelime geçmektedir.
[020.019] Allah
«onu yere at. (Elkahe)«dedi. Böylece, o da onu attı (Fe elkahe); (bir
de ne görsün) o hemen hızla koşan bir yılan .«Tut onu! Korkma, Biz onu
eski haline çevireceğiz» buyurdu.
[007.116-117] «Siz
atın» (Elkuu) dedi. Onlar atınca, insanların gözlerini büyülediler,
onları korkuttular ve büyük bir sihir gösterdiler. Biz de Musa'ya,
«Asanı at!» (Elkı) diye vahyettik. Bir de baktılar ki bu, onların
uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
[012.010] Üvey
kardeşlerden biri dedi ki; «Yusuf'u öldürmeyiniz; eğer mutlaka bir şey
yapmak istiyorsanız, onu bir kuyunun dibine atınız da (Ve elkuhu) yoldan
geçecek kervanlardan biri onu çıkarıp alsın.»
[037.097] Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! (Fe ulkuhu) dediler.
Secdenin "harru" kelimesi ile ifade edildiği ayetler de önemli göstergelerdir.
[012.100]
Babasını ve annesini Arş üzerine yükseltti; onun için secdeye
kapandılar (Ve harru lehu sücceden). Dedi ki: «Ey Babam, bu, daha önceki
rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti,
çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını
açtıktan sonra, (O,) çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim,
dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendir. Gerçekten bilen, hüküm ve
hikmet sahibi olan O'dur.»
[019.058]
İşte bunlar Allah'ın kendilerine nimetler sunduğu peygamberler; Adem'in
soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan; İbrahim ve İsmail'in
neslinden ve doğru yola erdirdiğimizden, seçip beğendiklerimizdendirler.
Rahman'ın ayetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı
(Harru sücceden).
[032.015] Bizim
âyetlerimize ancak o kimseler inanırlar ki, bunlarla kendilerine öğüt
verildiğinde, büyüklük taslamadan secdeye kapanırlar (Harru sücceden) ve
Rablerini hamd ile tesbih ederler.
[017.107]
De ki: «İster ona inanın, ister inanmayın; zira bundan önce
kendilerine bilgi verilmiş olanlara okununca çeneleri üstü secdelere
kapanıyorlar (Yehirrune).
[017.109] Ağlayarak çene üstü yere kapanırlar (Yehirrune); bu, onların gönüllerindeki saygıyı artırır.
[038.024] (Davut)
dedi ki: «Doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına katmak
istemesiyle sana zulmetmiştir. Gerçekten karışıkların (bir toplum içinde
yaşayanların) çoğu biribirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edip
de salih amel işleyenler başka. Ama onlar da pek az. Davut kendisini
imtihan ettiğimizi sanmıştı. Hemen Rabbinden mağfiret diledi , rüku
ederek yere kapandı (veharre) , tevbe ederek (Allah'a) yöneldi.
[025.073] Kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onlara karşı kör ve sağır olarak kapanmazlar (lem yahirrune).
FURKAN
73 ayeti; Müminlerin vasıfları olarak, onlara Allah'ın ayetleri
hatırlatıldığında kör ve sağır olarak kapanmak yerine, yukardaki ayet
meallerindeki gibi secde ediciler olarak kapanacaklarını beyan
etmektedir.
"Harre"; "kendisinden bir 'Harir' duyulacak şekilde düşmek" anlamında olup, "Harir" sözcüğü ise "yüksek bir yerden düşen su, yağmur, rüzgar vb. türden olan şeylerin sesi"ne denilmektedir. Bu kelimenin geçtiği diğer ayet meallerini gördüğümüzde, konu biraz daha açıklığa kavuşacaktır.
[007.143] Musa
tayin edilen sürede gelince ve Rabbi de onunla konuşunca: «Rabbim, bana
göster, Seni göreyim» dedi. (Allah:) «Beni asla göremezsin. Ama şu dağa
bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de beni göreceksin.» Rabbi
dağa tecelli edince, onu param parça etti, Musa bayılarak yere düştü
(Harre). Kendine geldiğinde: «Sen ne yücesin (Rabbim) . Sana tevbe ettim
ve ben iman edenlerin ilkiyim» dedi.
[016.026] Onlardan
öncekiler de tuzak kurdular. Fakat Allah onların binalarını temelinden
sarstı, çatı tepelerinden üzerlerine çöktü (Feharre) ve azap onlara
farkedemedikleri bir yönden geldi.
[022.031]
Allah için, O'na ortak koşmaksızın birliğini tanıyan kimseler olun. Her
kim Allah a ortak koşarsa, sanki gökten düşüp (Harre) de kendisini
kuşlar kapışmış veya rüzgar kendisini ücra bir yere sürüklemiş atmış
olur.
[034.014] Süleyman'ın ölümüne
hükmettiğimiz zaman, ancak değneğini yiyen kurt onun ölümünü cinlere
farkettirdi. O, ölü olarak yere düşünce (Harre), ortaya çıktı ki, şayet
cinler görülmeyeni bilmiş olsalardı alçak düşüren bir azap içinde
kalmazlardı.
[019.090] Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir (ve tahirru)!
"Harre" kelimesinin diğer ayetlerdeki geçişlerinin verdiği bilgiden hareketle, "yüksekten düşmek"
anlamı dikkate alındığında; secde etmenin "Harre" fiili birlikte
kullanılmış olması, bu eylemin şekli olarak yapıldığının bir kanıtıdır.
Sebe ülkesine giden Hüdhüd'ün söyledikleri de konumuz için önem arz etmektedir.
[027.024-25] Onun
ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan,
kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan
alıkoymuş. Bunun için doğru yolu bulamıyorlar. Göklerde ve yerde gizli
olanları ortaya koyan, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a
secde etmesinler diye.
Bunları söylerken
"secde" emrinin sadece yatıp kalkmak şeklinde bir eylem olduğunu iddia
etmiyoruz. Allah'a kulluk dediğimiz olay kompleks bir eylem olup, kulun
sadece Allah'ı İlah olarak kabul ettiğinin dışa vurumu ve şekilsel bir
göstergesidir. Secde karşıtlarının bu eylemi sadece yatıp kalkmak olarak
gören ve kulluğunu başka ilahların yol göstericiliğine göre
belirleyenlerin yaptıkları yanlışları kalkan edinerek buna karşı
çıkmaları yaptıkları en büyük hatadır.
[068.042-43] O
gün işler son derece güçleşir, paçalar tutuşur. secdeye dâvet
edilirler, fakat kâfirler secde edemezler. Gözleri düşmüş, kendilerini
bir zillet sarmış bulunur, halbuki o secdeye onlar sağ sâlim iken da'vet
olunuyorlardı.
KALEM 42-43 ayetleri; dünyada
iken secdeye davet edilip bunu red edenlerin düşecekleri sonucu şimdiden
haber vermektedir. Kur'an'a iman ettiğini iddia ederek böyle bir emri
red eden insanlar, bu tehdidi göz önünde bulundurarak içinde
bulundukları bu tür düşünceleri Kur'an bütünlüğündeki ayetleri okuyarak
yeniden gözden geçirmelerini tavsiye etmekteyiz.
Şeytanların
sağdan yanaşma taktikleri olarak vasıflandırabileceğimiz bu tür
iğvalara karşı uyanık olunması, Kur'an'ın parçacı ve ön kabullu
yaklaşımlardan kurtulup salim bir kafa ile okunması, bizleri bu tür
yanlışlara düşmekten alıkoyacak ve Şeytan iğvalarından korunmada
yardımcı olacaktır.
Sonuç olarak; bazı
kimselerin "secde" eyleminin ritüel bir eylem olmadığını ve bu kelimenin
Kur'an'da geçtiği ayetlerdeki anlamın bunu yansıtmadığını belirtmeleri
doğru bir düşünce değildir. Secde eylemi insanlığın ortak hafızası olup,
kişilerin tazim ettiği varlığa karşı duydukları saygının dışa vurum
ifadesidir. Bu şekilsel eylem, ilk insandan beri olup, sadece İlah farkı
olarak Allah veya onun dışında başka bir ilah için yapılmaktadır.
Allah(c.c) emri; bu eylemin sadece kendisi için olması gerektiğidir ve
bu emir birçok ayette beyan edilmiştir. Hal böyle iken "Kur'an'da ritüel secde diye bir şey yoktur" şeklindeki bir ifade; İblis'in Adem'e secde etmeyi red etmesi durumu ile aynıdır. Allah(c.c) bizlere "Bana secde edin" diye buyuruyor ancak biz ona "Senin Kitap'ında böyle bir secde yok"
diyerek İblisleşiyor isek, onun "Şeytan" olması gibi bizim de Şeytan
veya onun askerilerinden olmamız ve bu küfrümüz sebebi ile ebedi
cehennem ehli olmamız kaçınılmazdır.
[025.064] Gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler.
[096.019] Sakın ona itaat etme; sen secde et, Rabbine yaklaş.
[053.062] Haydi Allah'a secde edip O'na kulluk edin!
[039.009] Geceleyin
secde ederek ve ayakta durarak boyun büken, ahiretten çekinen, Rabbinin
rahmetini dileyen kimse inkar eden kimse gibi olur mu? De ki:
«Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt
alırlar.»
[009.112] Allah'a tevbe eden,
kullukta bulunan, O'nu öven, O'nun uğrunda gezen, rüku ve secde eden,
uygun olanı buyurup fenalığı yasak eden ve Allah'ın yasalarını koruyan
müminlere de müjdele.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.