28 Kasım 2011 Pazartesi

Ayetlerin Rivayetlere Feda Edilmesi Örneği "Şefaat Ayetleri"

Şefaat konusu ile ilgili ayetler geçmişten günümüze kadar gelen kur'anı anlama metodlarından bir tanesi olan "kur'anı rivayetlere vurarak anlama metodu" na örnek verebileceğimiz bir meseledir. Kur'anın nazil olduğu dönem içindeki müşriklerin bu konudaki inançlarını red etme temeline dayalı olarak inen ayetlerin tam tersi olarak müşriklerin inançlarını aynı şekilde koruyarak anlaşılmaya çalışılan şefaat ayetlerinin bu şekilde anlaşılmasına sebeb uydurma rivayetlerdir. Müşriklerin yerleşik inaçları olan Allahtan başka ibadet ettikleri putlarının ahirette kendilerine şefaatçi olacaklarına olan inançları ahirette, Allahtan başka hiçbir şefaatçi olmadığına ilşkin ayetlerle red edilmiştir. Ancak bu red edilen ayetlerin bazıları "izin  verme" veya "istisna edilme" şeklinde geldiği için rivayetlerin yardımı ile veya ayetlerin anlamlarıda değiştirilerek ahirette Allahın izin verdiği bazı kimselerinde şefaatçi olabileceklerine dair bir inanç ihdas edilmeye çalışılmış ve bu inanç maalesef kur'anın önüne geçerek yerleşik bir inanç haline gelmiş ve Muhammed sav in kur'ana ters bir söz söylemeyeceğine dair olan inançlar ters yüz edilerek onun adına bir çok uydurma hadis türetilmiştir.Bu yazımızda kur'anda şefaat meselesi ile ilgili ayetleri ve bu ayetlerin mesajlarını görmeye çalışacağız. 
"Şefaat" kelimesinin , bir şeyi benzerine eklemek,yanyana getirmek,aracılık etmek gibi anlamları vardır


----089.003 Herşeyin çiftine de(veşşef'i), tekine de and olsun.

----004.085Kim iyi bir işe aracılık ederse(şefaaten haseneten) onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse(şefaaten seyyieten) onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir.

Fecr suresi 3. ayetinin mealinde gördüğümüz gibi lügat anlamı olan "çift"anlamında, nisa s. 85. ayetinde yine lügat anlamı olan "aracılık etmek" anlamında kullanılmıştır.
                              -----------------------------------------

----006.051 Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. Öyleki, kendileri için O'nun huzurunda ne bir dost ne de bir şefaatçı vardır. Gerekir ki Allah'tan korkarlar.

----006.070 Dinlerini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayatının kendilerini aldattığı kimseleri bırak! Bu vesile ile şunu da ihtar et ki: «Bir kimse yaptıkları yüzünden azabın pençesine düşmeye görsün, o zaman Allah'ın yüce huzurunda O'ndan başka ne bir koruyucu, ne de bir şefaatçi bulunur. Her türlü fidyeyi denkleştirse bile kabul edilmez. Onlar azabın pençesine düşmüş kimselerdir. Nankörlük ettiklerinden dolayı onlara kaynar sudan bir içecek ve gayet acı bir azap vardır.

----006.094 Onlara: «And olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi size verdiklerimizi ardınızda bırakarak bize birer birer geldiniz; içinizde Allah'ın ortakları olduğunu sandığınız şefaatçılarınızı beraber görmüyoruz. And olsun ki aranızdaki bağlar kopmuş, ortak sandıklarınız sizden ayrılmışlardır» denecek.

----007.053 Kitap'ın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Sonuç gelip çattığı gün, önceleri onu unutmuş olanlar, «Rabbimizin peygamberleri şüphesiz bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek» derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler onları koyup kaçmışlardır.

----010.018 Onlar, Allah'ı bırakarak, kendilerine fayda da zarar da veremeyen putlara taparlar: «Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır» derler. De ki: «Göklerde ve yerde, Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?» Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir.


----026.100-1 Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var, ne de yakın bir dostumuz.

----030.013 Koştukları ortakları artık şefaatçileri değildir; ortaklarını inkar ederler.

----032.004 Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden Allah'tır. O'ndan başka bir dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Düşünmüyor musunuz?

----036.023 «O'nu bırakıp da tanrılar edinir miyim? Eğer Rahman olan Allah bana bir zarar vermek isterse, o tanrıların şefaati bana fayda vermez, beni kurtaramazlar.»

----039.043 Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: «Onlar bir şeye sahip olmadıkları, akıl da edemedikleri halde mi şefaat edecekler?»

----040.018 Onları, yüreklerin ağıza geleceği, tasadan yutkunacakları, yaklaşan kıyamet günü ile uyar. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenecek şefaatçisi olur.

----074.048 Artık onlara, şefaatçilerin şefaati fayda vermez.

Ayetlerin meallerindende anlaşıldığı üzere nuzül öncesi toplumun Allahtan başka şefaatçiler edinmesi tamamen red edilmektedir.  
                       -----------------------------------------------------


---- 002.048 Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korunun.

----002.123 Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin yarar sağlamayacağı ve onların yardım görmeyeceği günden korunun.

----002.254 Ey inananlar! Alışverişin, dostluğun, şefaatin olmayacağı günün gelmesinden önce sizi rızıklandırdığımızdan hayra sarfedin. İnkar edenler ancak yazık edenlerdir.

Bu ayetlerdede hesap gününde kimsenin kimseye hiç bir şekilde yardımı olamayacağı bildirilerek sakınılması emredilmektedir.  
                            ------------------------------------------------


----002.255 Allah, O'ndan başka tanrı olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, diri, her an yaratıklarını gözetip durandır. Göklerde olan ve yerde olan ancak O'nundur. O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir, dilediğinden başka ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. Hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O yücedir, büyüktür.

----010.003 Doğrusu sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratıp sonra arşa hükmeden, işi düzenleyen Allah'tır, izni olmadan kimse şefaat edemez. İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'na kulluk edin. Nasihat dinlemez misiniz?

----039.044 De ki: «Bütün şefaat Allah'ın iznine bağlıdır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döneceksiniz.»

Bu ayetlerdede şefaatin Allah cc nin iznine bağlı olduğu bildirilmektedir, ancak bu izin kendisinden başkasına izin vermesi şeklinde anlaşılmaması gerekir yukardaki ayet meallerinde gördüğümüz üzere müşrik toplumun hiçbir bilgiye tabi olmadan edinmiş oldukları şefaatçileri ,Allah cc nin kendisinden böyle bir izin olmadan edinmiş oldukları vurgusu yapılarak onun böyle bir izni olmadığı bildirilmektedir.  Bu tür ayetlerde maalesef rivayetler doğrultusunda anlaşılmak suretiyle "bak işte bu ayetlerde izin verilmesi var " şeklinde bir düşünce oluşturulmaya çalışılmıştır.


                      --------------------------------------------------- 
 ----020.108-109 O gün, hiçbir tarafa sapmadan o davetçiye (Sûr'a üfleyenin çağrısına) uyarlar. Öyleki, Rahmân'ın heybetinden sesler kısılmıştır. Artık bir fısıltıdan başka hiçbir şey işitemezsin.O gün Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat fayda vermez.

Taha s. 108.109. ayetlerde maalesef ekseri meallerde yanlış bir çeviriye kurban gitmiş ve ayetteki "başkasına" kelimesi "başkasının" şeklinde çevrilerek "şefaatin tümü Allahındır " ayeti göz ardı edilerek sanki Allah cc kendisinden başka birisine şefaat etme yetkisi tanıyacağına dair bir çıkarım yapılarak ayetin rivayete feda edilme örneği sergilenmiştir. 
                ------------------------------------------------------------
034.023Allah'ın katında, kendisine izin verilenden başka kimseye  şefaat fayda vermez. Sonunda, gönüllerindeki korku giderilince birbirlerine «Rabbiniz ne söyledi?» diye sorarlar; «Hak söyledi» derler. O, yücedir, büyüktür.
Sebe s. 23. ayette taha s. 109. ayet gibi rivayetler yardımı ile anlaşılmak cinayetine kurban edilmiş ayetlerdendir çoğunluk meallerde " Allah'ın katında, kendisine izin verilenden başka kimse şefaat edemez. Sonunda, gönüllerindeki korku giderilince birbirlerine «Rabbiniz ne söyledi?» diye sorarlar; «Hak söyledi» derler. O, yücedir, büyüktür." şeklinde çevrilerek Allahtan başka şefaatçiler ihdas edilmesine dayanak oluşturan bu ayetteki " izin verilen " kimseden kasıt şefaat etmeye yetkili bir şahıs değil dünyada iken işlediği amelleri karşılığı cennete girmeye izin verilen kişi olduğu ve ayetin devamında birbirleri ile konuşarak şefaat kelimesinin anlamına uygun olarak (yanyana getirmek,bir şeyi benzerine eklemek) cenneti hak eden mü'minlerin birbirleri ile olan konuşmalarını görmekteyiz.
                 ---------------------------------------------------------------------


 ----021.026 Böyle iken dediler ki: «Rahman çocuk edindi.» Allah bundan münezzehtir. Doğrusu (o çocuk dedikleri) sadece şerefli bir takım kullardır;
----021.027 Allah'tan önce söz söyleyemezler; ancak O'nun emri üzerine iş işlerler.
----021.028 Allah, onların yaptıklarını ve yapmakta olduklarını bilir. Onlar Allah'ın hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler; O'nun korkusundan titrerler.

Enbiya suresindeki bu ayetlerdede rahman, kendisine isnad edilen " çocuk edinme" iftirası red edilerek onun çocukları olduğu iddia edilen varlıkların sadece ikram edilmiş kulları olduğu, o kulların onun razı olduğu kullara şefaat edebileceğini buyurulmaktadır. Burada razı olunan kullara şefaat edilme şekli günahların bağışlanması için araya girmek şeklinde değil aksine, dünyada işlediği amelleri karşılığı olarak Allah cc nin rızasını kazanmış ve cenneti hak etmiş mü'min bir kimseye o varlıkların cennet kapısında onları karşılaması şeklinde olacaktır. Şefaatın kelime anlamına uygun olarak gerçekleşecek olan bu karşılama ve birliktelik diğer ayetlerde şu şekilde anlatılmaktadır. 


----- 021.103 En büyük korku bile onları üzmez; kendilerini melekler: «Size söz verilen gün işte bugündür» diye karşılarlar.

---- 041.030-31 Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler.Bizler sizin hem Dünya hayatta hem Âhırette dostlarınızız ve size orada nefislerinizin hoşlanacağı var, hem size orada ne isterseniz var.

---- 039.073 Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete götürülürler. Oraya varıp da kapıları açıldığında, bekçileri onlara: «Selam size, hoş geldiniz! Temelli olarak buraya girin» derler.

----013.022-23-24   Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabrederler ve namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıkça Allah yolunda harcarlar ve çirkinlikleri güzelliklerle yok ederler. İşte bunlar, bu hayatın akibeti kendilerinin olacak olanlardır.Adn cennetlerine girecekler, atalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden salih olanlarla birlikte olacaklar. Melekler de her kapıdan yanlarına girip şöyle diyecekler:Sabrettiğinizden dolayı selâm size. Dünyayı izleyen bu mutlu akıbet ne kadar güzel! derler.

----033.043-44 Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O'dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir.O'na kavuştukları gün müminlere yapılacak dirlik temennileri «Selam» demek olacaktır. Onlara cömertçe verilecek ecir hazırlamıştır.

            --------------------------------------------------------------

----053.026 Allah, dilediğine ve hoşnut olduğuna izin vermedikçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaati bir şeye yaramaz.

Necm s. 26. ayetindede yine yanlış bir anlayışın neticesinde , Allahın dilediği ve hoşnut olduğu melekler olarak anlaşılan bu ayetteki "dilediği ve hoşnut olduğu kişi" cenneti hak etmiş bir mü'mindir ,meleklerin o mü'mine olan şefaatleride yukarda meallerini vermiş olduğumuz ayetlerdeki cennette karşıladıkları mü'minlere olan hitapları ve onlara eşlik etmeleridir. 
                  --------------------------------------------------------------------
----043.086 Allah'ı bırakıp başkasına yalvaranlar, şefaate nail olamazlar. Ancak hakkı bilip ona şahidlik edenler bunun dışındadır.

Zuhruf. 86. ayetide rivayetler doğrultusunda meallendirilerek kurban edilen ayetlerdendir meallerimizde genel olarak,  " Allah'ı bırakıp yalvardıkları şeyler, şefaat edemezler. Ancak hakkı bilip ona şahidlik edenler bunun dışındadır." şeklinde meallendirilen bu ayette sanki allahtan başka yalvarılan şeylerden hakkı bilip şahidlik edenlerin şefaat edeceği gibi yanlış bir mana çıkarılmaya çalışılmaktadır. Yukarda verilen mealde şefaate hak kazananların "hakkı bilip ona şahidlik edenler" oldukları belirtilmektedir, bu şekilde şefaate hak kazanan kimse dünyada iken " hakkı bilip ona şahidlik etmesi" sonucu yaptığı amelleri ile cenneti  kazanmış bir mü'minden başkası olamaz ve buradaki şefaat eden eden kimsede Allahtan başkası değildir. 
                --------------------------------------------------------------------------
----019.087 Rahman'ın katında bir ahd almış olandan başkası asla şefaate nail olamayacaktır.

Meryem s. 86. ayeti aynı şekilde rivayetlere kurban edilerek anlaşılmaya çalışılan ayetler gurubuna girmektedir, bu ayet hem bağlamından koparılarak okunup anlaşılmış hemde kur'an bütünlüğünden koparılarak anlaşılmaya çalışılmış ve yanlış meallendirimiştir. Çoğunluk mealde gördüğümüz şekli ile " Rahman'ın katında bir söz almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır."şeklinde çevrilerek yine " bak kardeşim işte sana ayet Allah birilerine demek ahid vermiş ve onlar şefaat edecekmiş" gibi anlaşılmak istenmektedir. Yanlış meal sonucu birilerine şefaat etme yetkisi tanındığına dair anlaşılmak istenen ayeti bağlamı ile birlikte okuduğumuz zaman konu aydınlığa kavuşmaktadır. 

77- Ayetlerimizi inkar edip, bana: "Elbette mal ve çocuklar verilecektir" diyeni gördün mü?
78- O, gayba mı tanık oldu, yoksa Rahman (olan Allah)ın Katında(n) bir ahid mi aldı?
79- Asla; demekte olduğunu yazacağız ve onun için azapta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız.
80- Onun söylemekte olduğuna Biz mirasçı olacağız; o Bize, 'yapayalnız tek başına' gelecektir.
81- Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah'tan başka ilahlar edindiler.
82- Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkar edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler.
83- Görmedin mi, Biz gerçekten şeytanları, kafirlerin üzerine gönderdik, onları tahrik edip kışkırtıyorlar.
84- Onlara karşı acele davranma; Biz onlar için ancak saydıkça sayıyoruz.
85- Takva sahiplerini bir heyet halinde Rahman (olan Allah'ın huzurun)a toplayacağımız gün,
86- Suçlu-günahkarları susamışlar olarak cehenneme süreceğiz.
87- Rahmanın Katında ahid almış olandan başkası asla şefaate nail olmayacaklardır.

77. ayette görüldüğü üzere ayetleri inkar eden ve kendisine mal ve çocuklar ile yardım(şefaat) edileceğini iddia eden bir kişinin bu sözünün yalanlandığı ayetler olmasına rağmen cımbızlama metodu ile bağlamından koparılarak kur'ana ters bir şefaat anlayışı kur'an ayetlerini hem bağlamından koparmak hemde yanlış meallendirilmek sureti ile çifte cinayete kurban edilmiştir. 


Sonuç olarak , tamamen müşriklerdeki şefaat inancını red sadedinde inen ayetler olmasına rağmen uydurma rivayetler yardımı ile ahirette Allah cc den başka şefaatçiler ihdas edilmesine dayanak yapılan şefaat ayetleri kur'an bütünlüğü ve bağlamlarından koparılarak cinayet üstüne cinayetler işlenmesine sebeb olan ayetlere maalesef bir örnek teşkil etmektedir. Allahın elçisi muhammed sav e atfen uydurulan bir çok rivayet ile bu ayetler anlaşılmaya çalışılmıştır. Rivayetlerin kur'an ölçüsüne vurularak  anlaşılması esas iken maalesef  kur'an uydurma rivayetler doğrultusunda anlaşılmak istenerek şefaat konusunda ters bir anlayış oluşturulmuş ve bugünkü şekli ile her taşın altından bir şefaatçi bulunarak ahiret garantisi haline getirilmiştir. 


              EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder